D T ünya Gazetelerin AN UÇLER KONFERANSI Gazete Münakaşaları Temps'dan: Laval ve Eden arasında dün bakanlıkta ilk mülâkat vukubuldu. Başbakan bugün de Baron Aleisi İ- le görüşecek, sonra bu #kşam tekrar İngiliz bakanı ile konuşacaktır. Bu ilk temaslar, bünden sonraki gün - lerde müzâkeratın ne suretle inki- şaf edeceğini anlamak için kâfi de- ğildir. Şu kadar denilebilir ki İn- giltere hükümeti de Fransa gibi ticesi arseulusal durum için tehlike. Mi olacak olan bir İtalyan - Habeş gam der ver harbinin ö 7ne Londrada olduğu gibi Pariste 1906 andlaşmısı dahilinde mevcut ifade eğilerek bertaraf edil - m müzakeratın “iceleneceğini ü- mit ettiren bir ihtimaldir. Fakat, İngiltere, Fransa ve İtal | ia yapılan büyük müsake- relerin İtalya ile İngiltere arasın- da bir kalem mücadelesine «sebep olması teessüfe şayandır. Londra ve Roma matbuatı, barışsal bir su- reti tesviyeye müsait bir hava ya - tatamıyacak ve hükümetlerin vazis felerini kolaylaştırmağa imkân bı- rakmıyacak bir münakaşaya - tutul- muşlardır. Filhakika Eden ve Alo- isi bundan evvel iki memleket gaze» telerinin kendine «atfettiklerinden gayri bir hattı hareket kabul edebir. lirler. Bu zevatın lisan resmi mahafilden mül o dia eden gazetelerin Jisanından sedilir derecede farkir olacaktır. Bu münakaşa bazı nüfuzlu maha- filde mevcut haleti ruhiyeyi gös“ termektedir. Eğer İngiltere hükü - meti Uluslar kurumu siyasasına ta- taftar bir efkâr umümiyeye göve- niyor ise İtalya da, uzun zamandan- beri müstemleke ve genişleme si « yasetine doğru teveccüh etmiş bir efkârı umumiyeyi nazarı dikkate almak meeburiyetindedir. Bu hal, hamuskâr bir anlaşma çaresi bul - mak isterken, İngiliz ve İtalyan tez lerini biribirine yaklaştırmak husu- sunu çok nazik bir duruma koymak- tadır, Alpın öte tarafında İngiliz mat- buatınm delillerine şiddetli cevap- lar verilmektedir. Bazı Londra ga- zeteleri, müzakereciler üzerinde bir tazyik yapmak için bir İtalyan» Habeş harbinin önüne geçilemedi- ği ve Uluslar Kurumunun otoritesi muhafaza edilemediği takdirde İn gilterenin Avrupa İşlerile alâkadar olamıyacağını ve kendi güvenliğini temin İçin kendi öz vasıtalarma müracaat edeceğini söylemekle ah- | vali ruhiyeye vakıf olmadıklarını termiş oluyorl Bunlar öyle No. 36 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE — Peki, siz nesiniz? Kimsiniz? Bu- tada işiniz ne? Jacobi boyuna tekrar ediyordu: — Sizi Allah gönderdi, sizi Allah gönderdi. Sandal yanaştı. Kürekçilerin ara - sından iki sırmal: zabit ayağa kalktı. Biri geminin kaptanı, belli! Oteki de bir namzet! Kuleye dayanınca, oradakilerin Al man üniformalarını tanıdılar. “Tabil son derece hayret içinde kaldılar. Kaptan Fournler sordu * — Alman bahıriyesi değil mi? — Evet efendiler, Alman bahriye- si. Hoş geldiniz, safa geldiniz! Sandalın içinde iki zabit vatanda- şınz soğuk bir selâm verdiler. Ne ce- vap vereceklerini şaşırarak şüpheli, şüpheli Jacobiye bakıyorlardı. Jacobi kuleden eğildi: — Etendiler, dedi, çok müşkül va- siyette kaldım. Mükinelerimizde cid- di bir ârıza hâsıl ol İki Fransız zabiti aralarında hâfif sesle birşeyler konuştular, Fourier dedi ki: i — Anlayamadık! Siz kimsiniz? Biz tahtelbahir mi? Öyleyse buralar. , / delillerdir ki beklenen tesi ren husule getirirle bilirler ki infirat siy aricinde müstakil bir güvenlik si- yasas: takip etmek, dünya işle bugünkü haline göre kabil de, Buna mukabil, bazı İtalyan gazete- leri de Uluslar Kurumunun nüfu - unu tanımamakta ısrar ediyorlar ve İtal; Uluslar mümanaati karsısında asla tu ları yoldan ayrılamıyacaklarını söy- lüyorlar. Times (o garetesi, Musso kuvvete müracaat etmenin busule getireceği karşısmda hayrete düşeceğini Y Giornale &'İtalia da bı asla cesaretimi kırmıyacağı ki: “İtalya br- mrt ns vabını vererek diy çağın boğazına dayanmasma ala müsaade edemez, İtalya her zaman da sabit kalacaktır. Yeni ını açık ve sarih bir ıkla telâkki edecektir. Bu ntıya İngiltere tara ül edilmez bir durumu ttirmeği bilen bir vekar ve mu- kavcmet ile mukabele edecektir İtalyan gazetesi “tehdit, sözile i Habeş yaptığı ikleri kastetmekte İşte Paris müzakeratı için lüzumlu olan sakin havayı n dırmak tehlikesini gösteren İta yan - İngiliz münakaşaları bundan ibarı İngilterenin siyasal w mütesllik olmıyan ve 8 mik imtiyazlar verilme leriyg sürdüğü yareti tesi e toprağa £ ekono - dair İ- yeye kar | verebilecek olan | beklemet | yanındı İzinli Olarak Pansiyona Bırakı-| Maymunlar kurumunun | İ nin Joutna'den Bu serlevha, geniş bir manada ah- çak olursa garip görünecektir. Aca a hangimiz Zendisine tam serbesti bu zaman: tehalâkle işi ehri terkedip te her türlü işin sahile tatil edilmiş olduğu dağlara veya kırlara gitmeği isteme- | miştir. Filhakika şehirde bi kaplıcalarda ve plâjlarda sahiplerinin bulunan kediler, köpek hattâ maymunlar böyle bir serbesti - yi bilmezler. Fakat yaz mevsimi için bir pansiyona bıraleslan hayvanlar bu lirler ve takdir €- rlerinde ke- esaret ha- üyük otellerde, | yatı vardı şı İtalyanın yarı resmi olân Affari Esteri meçmuası diyor ki verilmemelidir. y lar tehdit edilmemeli, Uluslar ku rumu veya azası tarafından teminat verilmemeli, hakikatte bir İngiliz mandasmdan başka bir şey olmıyan umumi veya müşterek bir manda da kabul edilmemelidir.,, İtalyan mecmuası İngilterenin, Habeşistanı seferberliğe teşvik et- tiği ve Süveyş kanalını kapamak tehdidinde bulunduğunu ve İngil - terenin Habeşistana komşu olan yerlere askpr gönderdiğini ileriye sürerek diyor ki: “İngiltere İtalya: nm Habeşistenda yerleşmesini İste miyor, çünkü kendisi ilk rada yerleşmek emelindedir... Laval, Eden ve Aloisi mülâkat - larımra ilk yapacağı tesir, müzake- | renin a İ da ne arıyorsunuz? — Denizaltı gemisi değil amma, on dan daha iyi! Eğer birkaç dakikanız varsa, size izah edeyim. Bu tesadüf, benim için bulunmaz bir nimet oldu. Eğer bant yardım ederseniz... — Ne biçim yardım? — Böyle yukarıdan aşağıya size an latamıyacağım. oÇıksanız da, gelip görseniz, çok memnun olurdum. — Çok naziksiniz, fakat bizim vak timiz yok. Dünkü fırtınadan da bay- li geciktik, Rotamızı buralara kadar değiştirmeğe mecbur olduk. — Ben şerefli Fransız cümuriveti denizciletinin, ayni meslekten olan diğerlerini müşkülât içinde bıra- kıp gideceklerini zannetmiyorum. Fournier bir an sinirli görünüyor- du: 4— Peki amma. ne Onu söyleyiniz, dedi. — Rica ederim, bir dakika yukarı- ya çıkınız, göstereceğim. — Pekâlâ, çıkalım! Fournict merdivenlere asıldı. Nam zed zabit arkasından sordu: umandanım: bende gelsyim istiyorsunuz? mi? Elbette gel! O saniye Jacobi plâ- nmi zihninde etraflıca hazırlamış ve kararmı vermişti. Zaten böyle bir va- ziyette onun verdiği karardan başka İ re etmek, köpekten daha güçtür. Hav ğa kalk; koltu riya tatlı sözlerle beraber plar... Efendileri ile sayfiyeye hâyvanlar nasıl yaşıyorlar?.. Parite yakın olan bir baytarlık mü Burada irili ufaklı pek çok | Aâmirane gitmiyen asmda değişiyor. Di- pahalı olmadığını ir kere düşününüz. Sahibinin ya- #ında çok uslu dier biz köpek bura- le etkin. eriyor Sonra bir tam yoruz. — Buradâ kedi de var mı? — Evet, hattâ bazen köpekten faz Ww kedi vardır. Buraya bir kediyi ida» | yan bir köpeği susturmak kolaydı! Fakat geceleyin miyavlıyan bir kedi yi susturunuz bakalim: — Bu küçük hücre boş mudur? — Hayır, içindeki beyaz fareleri görmiyor musunuz?, Bu kücük hay- yanların nekadar sevimli fakat neka- dar tuhaf tabiatli olduklarını bilmez- siniz, — Pansiyon ücreti nekadardır? — Günde iki veya üç frank onları daimi surette nezaret altında bulun - durmak lâzımdır. Kapıların açık bira kıldığını tasavvur edi kes dilerin burada yapacağı katliâm: bir düşününüz! Adam siz de. farelerin deği ların da kendile ğ müşkülâtı izale etmek olmalıdır. Eğer İngiltere ve İtalya bu müna- kaşanm önüne geçmek için tesirli | bir surette harekete geçmiyecek o- lurlarsa Par lere satıldı. De Soliers gerisinin artık ne olahi- İeceğini, tahmin ve tasavvur ederâi- niz, Eller sıkıldı, asansörle kuleden aşağıya inildi. Ondan sonra da sizin aabitlerinizin hayretleri ve şaşkınlık- ları başladı. Aşağıda makine şefi ve neferler ârızayı bir an evel düzeltmeğe ça- Uışıyorlardı ve pek tabii olarak düzelt tiler, Birkaç dakika sonra kule aşağı- ya inmiş olacak ve U - 3 denizaltı ge mimiz de oralara gelmiş bulunacaktı. Netekim öyle oldu. Faakt Fournier aşağıya inince he- men tehlikeyi sezdi. Derhal çıkmak istedi, fakat artık kim dinler? Makine şefi Arızanın düzeltildiğini haber verince Jacobi emrini veri — Derhal kuleyi aşağıya indiriniz. Sehneli! Sehnell! Motörler işlediler ve kule yavaş yavaş suların içine doğrğu çekildi, gitti, Artık denizin ortasında birşey- cikler yok. Ne Fournier, ne de yanın- daki! Kule suyun içine çekilirken, Creu- se vapurunda ortalık ağlak bullak ol- müştu. Bütün bumları o dakika yeti- şen U - 3 denizaltı gemisinin kuman- 'danı raporunda olduğu gibi anlatır. Hülâsa, sisin anlayacağınız, iki Fransız deniz zabiti elimize düşmüş- verilecek başka karar olamazdı. Namızed zabit te arakdan merdiven tü, Creuse sabaha kadar ayni yerde | riste toplanmış olan Finans komite s kısmı da meselâ bir kavanoz içinde uyur, Ayda 80 - 100 frank pansiyon üc - zeri verilen papağanlar, kanaryeler, göze çarpıyor... — Buraya pansiyoner olarak ber nevi hayvan kabul edi — Evet birkaç maymun, bir tilki, bir panter, vardır. Daha ne diyeyi burası Nuhun gemisi gibi bir yerdir. — Bu hayvanlar burada sıkılmazlar mı? — Birinci günü köpek ve kediler rabancı bir yerde bulunduklarını an - hiplerini ararlar. Fakat ni. | hayet yemek, içmek ve uyumaktan ibaret olan hayvanlık hayatına alışır lar.Bunlar bir müddet sonra, sevinçle tekrar eski sahiplerini bulacaklardır. Fakat şimdili t bir B yat geçirmektedirler. Bu sebeple, ta - tiller esnasında en mesut hayvanlar, | pansiyona verilmiş olanlardır diyebi- hiriz, Uluslar kurumu Ekonomi komitesi Le Tempe'den: Uluslar kurumu ekonomi komik a şu meseleler vardır: Ekonomik dü rum ve bilhassa arsıulırsal ekono - mik münasebat hakkındaki rapo - run müzakeresi temmuzda ve Pa- in ve bazı büro azalarınn iç yandan sonra genel sekreterlik ra porun ihdas projesini tamamlama- ğa memur edilmiş idi. İşte bu yeni proje müzakere mevzuu olacaktır. Ruznamenin ikinci maddesini et ithal ve ihracı meselesi teşkil et » mektedir, 25 hazirandan 29 hazira na kadar toplanmış olan tâli mü- tehassıslar komisyonu et ticareti hakkında arsıulusal bir mükavele projesi hazırlamıştır. Tâli komite ekonomik komiteye verdiği raporda bu projenin muh- telif hükümetlere tevdüni ve bun - dan sonra yeni tetkikini teklif etmektedir. Projenin hühümetle, tevzli için konsey tarafından bir karar verilmesi lâzımdır. Komite de 43 üncü toplantısında bu mı le hakkında bir karar verecektir. Ruznamenin üçüncü maddesi de Sovyet Rusyanın bir teklifidir. It- halât ve ihracat mefhumlarını ta - rif eden arstulusal bir mukavelena menin tetkikine dairdir. bekledi, durdü. İki zabiti bize getiren | sandal da vapura dönmeğe mecbur ol du. Vapurun pervanesi işlemeğe başlar sular köpüklendi ve vapur yavaş yavaş uzaklaşmağa başladı. Fakat U » 3 peşini bırakmıyordu. Möewe'nin sesi burada hafifledi “Jacobi'nin verdiği emirler kat'i idi. Bizde bir defa emir verildi mi, yarlış olsun, doğru olsun mutlaka tatbik edilir. Artık ondan sonra de- nizin üşelerinde Beler olup. neler geç ti bilmiyoruz. Bütün bunları dinlerken ne hallere girdiğimi anlarsınız, Boğulacak gibiy ii Nihayet nefesim bir parça açıldı — Hay eşekler hay! diyebilmişim. Möewe oralı değil, bir kılı bile kı- pırdamadan anlatıyor ; Sen çocuksun, Biz burada Four nier'ye elimizden gelen en iyi (eyi yapıyoruz. Bulunduğumuz yerde serbestçe EeZİp, dolaşıyor. Hürriyeti | tahdit etmiş değiliz. Fakat o kendisi ünzüvayı, köşesine çekilip düşünme- 8i, bazı riyazi hesaplarla uğraşmayı tercih ediyor. O da bize ne? Artık kendimi tutümadım: — Peki, dedim, ya vapurun için- dekiler? O kadar insan? oOHepsi de şimdi deniz altında değil mi? Möewe sabırsızlandı: — Olur a, dedi, muharebe bul 19.8 - 035 Rİ e Göre Hâdiseler ALMANYADA Yahudi Düşmanlığı Petit Parissisa'den: Yahudi düşmanı Julius Streicher, Nüremberg'den tayyare ile Berline geldi. Orada büyük bir hutuk söyle- işti. Yahudiler #leyhindeki bu sava şın nereye kadar gidebileceğini sor- mak zaman; gelmiştir. Oldenbourg'- dan gelen haberlere nazaran yahudi aleyhtarlığı bir panayırda ilk defa o- barak görülmüştür. Yahudi tecimen- ler, bu şehirde açılacak olan hayvan pazarında müâmele yapmaktan mene dildiklerinden baberdar o edilmişler dir. Dortmund'da Yahudiler belediye» ye kredi ile eşya vermeği taahhüt e- demiyeceklerdir. Honovr'da sinema şletemiyecek bir hale getirilmişlerdir. Çünkü Ya. hudilere ait olan dört sihema hükü- met tarafından kapalılmıştır. Buna mukabil Almanyanın muhte- lif semtlerinde halk, doğrudan doğ- ruya kendisine zarar veren bu gi tedbirlerden şikâyete başlamışlardır. Bazı su şehirlerindeki otelciler ve ta- eirelr, Yahudi müşterilerini kaybet. tiklerinden, vardiatlarının mühim bir nisbet dahilinde azaldığını görmek- tedirler, Bunların şikâyetlerini nazarı dik- kate alan Bavyerada küçük bir şehir olan Rottach - Egern şarbay, bulun- duğr şehrin Nasyonal sosyalist par» tisine müracaat ederek badema Ya- budiler aleyhinde hiçbir tedbir ala- Mıyacağını söylemiştir. Bunun üzeri- ne o mmtakanım Nasyonal sosyalist partisi meseleye müdahale etmiş ve yahudileri şehri terketmeğe mecbur etmiştir, Vestefalyada ik bir su şehri olan Rothenfel'de bir hâdi- se olmuştur. İ l GÖRİNFG Bir spor müsabakası için bu şebi€ giden Hitlerist Milisler Nasyopsl sosyalist propagandası yapmağa bâ$ lamışlardır. Bunlar sokaklara ilânlf yapıştırmışlar ve Yahudi düşmanlığı" * na dair kâğıtlar dağıtmışlardır. BU hal halkın hoşuna gitmemiş ve az 78 man sonra aksi tesiri görülmüştü” Hücum kıtları oradan ayrılır ayrıl © maz ilânlar yırtılmıştır. Biraz son8 sokaklarda halkı Yahudilerden alı$ || veriş etmeğe teşvik eden broşürleri dağıtılmasına başlanmıştır. Buna mukabele bilmisil olmak üzere b8 Nasyonal sosyalist par Hitlerist Milisler tarafı dan orada protesto nümayişleri ter * tip edileceğini bildirmiştir. Beraat eden mücrim — Mademki bana mahkemede aptal dediniz ve bunu di a İS” pat ettiniz, o halde vekâlet ücretini biraz indirmeniz lâzımdı” — Hangi muharebe? Utanmaz he- rift Ortada muharebe var ms şimdi? O kadar adamın nasıl tanına kıydı nız? Möeve: pi — Sahi sen çocukmuşsun be! dedi. Elbette muharebe var, ha üç gün ev- vel, ha fiç gün sonra! Hattâ otuz 8e- neden beri sizinle harp halinde oldu- Zumuzu bilmiyorsunuz demek. Porames'in miüstemlekelerimizde yapılan mücadeleler hakkında söy- lediği sözler hatırıma geldi. — Siz muharebenin başladığını hâlâ anlamadınız mı? Çreuse vapu- rundaki müstemleke efradı he bir ay evvel batmış, habir AY sonra. ,Bunun ne hehemiyeti var? — Alman kafası böyle düşünür, dedim, — Alman kafası mı? Tabii, Her halde Fransız kafası değil. Beyni ima: talizme bırakıp koyuvermiş bir mil- Tetsiniz. Aramradaki büyük fark bu. dur, Ne yapacaklarını şaşıran müte- redditlerin karşısında ne e bilen insanlarız. İşte onun İçindir ki, siz her zaman mağlübiyetten kur- tulamıyacaksınız. Creuse'ü batırmı- şız. Yumurtayı kırmadan da omlet yapılmaz ya! Sonra hâdiselere se- bebiyet verenler yine biz değiliz, hep sizsiniz. — Biz miyiz? Ne yapmışız mese- Ni lâ? Crcuse'ü batırmak göst” Möewe, Framond'a döndü. BAK” trlar, gülüştüler. m olşi” yordu: — Efendi, dedi, hesap ettik ; ha Fakat burada 450 likler de ye Siz bir şeylere inanmıyo' e düğünüz şeylere i nanmıyorsunuz. Bu, bizim yonu ir mermi gönderecek Alman SOR) yerinde patladığını göreceksiniz #| yine İnanmıyacaksınız. Şim vu mermiler de var. Bütün bank e aklınız. ermiyor, değil mi? Uzun ve katil parmakların. giç * den mor çeliğin üzerinde E*” bain bir Almanyanın canlr * gibiydi. ya dönebilsem de, bütün SÖ” rimi olduğu gibi anlatsan — Vakit geçiyor, doğacak, diğiniz sebep hep bu kadarcık Bir elile de boyuna torpi gi tiklerden bir tanesi kâfi gebigi Hattâ gözlerinizi“ si za gidiyor. Yüz kilometreye ç 4” nm adını işiteceksiniz, i kolera ve tifüs mikroplar! daha iyi! meğe başladı. Bu adam korku” Ah, buradan kaçabilsem. eee Bramond dedi Möewe dikildi: ut çün ner f parkas vel