> — TAN 10.390365 zı ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler YUĞOSLAVYADA Siyasal Yugostar siyasal partileri ars. sındaki bu yeni durumları inceleyen bir yazısında “VREME, diyor ki: “Eski partilerin toplanması su- tetiyle Yugoslavyada siyasal kuv- vetler arasında büyük bir faaliyet vardır. Şimdiki halde sarih bir program etrafında sarih bir amaç için bir tek siyasal teşekkül olarak birleşmek istiyen partiler Radikaller grupu, MAÇEK Müslümanlar ve Sloven halkçıları- r Birleşik muhalefet ise bir zaman- lar memleket hayatında büyük bir rol öyniyabilecek önemli bir unsur olacağı ümidini verdikten sonra git- tikçe birleşik bir programa sahip ol- mamanın fenalıklarını göstermiştir. Siyasal mehafilin birleşik muhalefe- te bağladıkları ümitler bu suretle boşa çıkmış bulunmaktadır. Filhakika, Maçek, Davidoviç ve Yovanoviç arasındaki iş birliği bun- Jarm temsil ettikleri Hırvat köylü, Sırp demokrat ve çifti partilerine dahil bulunan bütün unsurların da birleşeceği (o fikrini vermekte idi. Böyle bir kuvvet İse gerek Hırvat ları, gerek Sırpları syni zamanda i- sine almış bulunacağından çok ö- nemli olacaktır. Halbuki Maçek, her şeyden önce Hırvatlık meselesinin . hallini ileri günden buna muvaffak otuna- » Üç muhalefet şefinin İş birliği yapmalarını iç siyasanm iyi bir surett lmesi için gayet ö - eden ge- niş halk tabakası, Hırvat liderinin bu durumunu © beğenmemişlerdir. Bundan dolayı muhalefet arasında başlıyan uyuşamamazlığın gittikçe ilerliyeceği beklenebilir. Ve bu kim- seyi hayrete düşürmez. Diğer taraftan Dragoljup Yova- noviçin birleşik bir çiftçi hareketi yapmak tasavvuru diğer şefler tara- İmdan onaylanmamıştır. Davidoviçin Demokratları ile Yo eviçin çiftçileri, “arkalarından üyen halkın isteklerine tercüman olabilmek için daha müsbet ve vazih bir durum almak mecburiyetini düy- maktadırlar, Söylendiğine göre Da - vidovişin Belgrada dönmesi üzerine bu hususta birleşik ve açık bir pro- gram için yeniden konuşmalar başlı- yacaktır. VREME, bundan sonra hüküme- tin yakında çıkaracağı siyasal ka - nunlarla ilgili olmak üzere en önem- li 1 partilerin durumunu ince- liyerek diyor ki: “Hülcümetin & parlementodan aldı- ği salâhiyetle yapacağı kanunlar çı- kınca, birbirlerine kendilerini en yakın duyanlar birleseceklerdir ve Partiler bu evretle siyasal Bayatımızdı yeni temeller atrlacaktır.. Maçek partisi içinde, birbirleri ile pek uzlaşamı- yan alte grup vardır. Didişmeleri şimdiki parti gerçeve- sini aşmayan bu aliş gruptan birisi Maçek'in başkanlık ettiği gruptur. kinci grop ölen Radiç'e en ya- ken olanların grupudar ki, bunların başımda o Devçiç bulunmaktadır. B: grupun isteği, Hrvatistanın istik) ve Hürriyeti yalanda daha enerjik yürünmesidir. Üçüncü grup başlarında Reberski bulunan Fraok £ partizanlanrıdır ki, Maçek aleyhinde gayet kuvvetli rette çalışmaktadır. Dördüncü grup. Mâçekten ziya de Reberskiye yakın olan Hırvat Kle rikaf'leri teşkil (o etmektedir: Bun- ların başında da profesör Girgetz bulunmaktadır. Beşinci grup ise Maçek yerine başkanlığa (OPernar'ın getirilmesini istemektedir. Nihayet şunu da ilâve etmek lâzım gelir ki, Maçek'in dostu olarak görünen Sutej ve Subaşiş kendilerine emniyet edilmiyecek bir siyasa gütmektedirler. Bunların Ma- gekten ziyade kim muvaffak olursa onun arkasından koşacakları şüphe» sizdir. Altıncı ve son grup Vilder'in müstakil demokratlar grupudur. Bu grop Maçeki şef olarak tanımakta ise de Prarıkçıların ve Klerikalların durumu dolayısiyle çekingen bulun- maktadırlar, Eski çiftçi grupu içindeki durum Maçek grupun durumundan da- değildir. Resmen (partinin başkanı Davidoviç ile birleşmek is- tiyen Yuvanoviçtir. Fakat diğer ta- STOYADİNOVİÇ raftan Dragoljup Yuvanoviç ayrı bir durumda bulunmaktadır. Müstakil çiftçilere gelince, bun- lar başlarında Stajiç ve Laziç olmak Üzere duruma uygun bir program yapmakla uğraşıyorlar. Voja Djor- dieviç ine Yevtiç ile çalışmakta ve bir kooperatif hareketi vücude ge- tirmeğe uğtaşmaktadır. Siyasal otoritesi inkâr edilemiye- cek kadar önemli olan Davidoviçin Demokratları arasında da ihtilâfler yok değildir. Bunlardan bir kısmı Yuvanoviçin çiftçileri ile birleşmek isterken bir kısmı bunun için daha münasip zaman gelmediği düşünce- sindedriler. Müstakil Demokratlar daha zi- yade Marinkoviç'in arkasında bulun- makta iseler de aralarında hiçbir te- canlis yoktur. Bir kısmı Yugoslav v- lusal partisini tutarken diğer kısmı hükümete biraz yakınlık göstermek- tedir. Yugoslav ulusal par bütün IVenedikte Lido 'nuin Lüksü içinde! Geçen Vahşi Bir Hayat ! Venedik, (Ağustos) — Venediğe otuz senedenberi uğramayan bir 4- damın karşılaştığı ilk sürpriz şu dur: Venedikte bu müddet zarfın da hiçbirşey değişmemiştir. Burada karmakarışık, itilip kakılan, acele acele giden bir âlem vardır. Ve her- kes bu âlemin içinde istirahat et » mek imkânlarını arar: Ea şayanı hayret olan Lido'dur. Bir gölcüğü kaplayan ve küçük Ve- nedik takım adalarını saklayan bu kum dili zarif bir plâj, bütün kibar âleminin randevü verdiği bir yer » dir. Benim zamanımda Musset sını şöyle anlatıyordu: Venedikte, korkunç o Lido'da bir mezarın çimeni Üzerine yayılır. Ölmek için Sarı Adriyatik! Musset'nin bahsettiği bu mezâra gelince, belki şaire hatırasında LÂ- do ile, şehrin mezarlığını teşkil e- den küçük Saint - Michel adasını karıştırmıştır. O zamandanberi dekorlar neka- dar değişti! Lido sırtını Venediğe verdi. Lido bir eğlence yeri, başlı- başına bir âlem oldu. Venedik onun İznin gerez gibi kaldı. Lido, | bura- . bir eğlence yerinin adı oldu. Haftanın programını okuyorum: t mek esmaşında dans numaraları! Burasını merak saikasile görmek istedim. Size çay zaman: bütlin su diğer gruplardan ayrılanlardan te « İ şekkhil etmektedir. Bu parti ayni 7a- ricinde kalmış olanlar için de bir melee işini görmektedir. Nihayet halk arasında büyük bir faaliyet gösteren o Hodzera'nın Yu- göslav halk partisi de vardır. Stoyadinoviç hükümetini tutan partilerin bir tek büyük parti ola - rak bizleşmesi yolundaki çalışmaya Etlince, politika gazetesi bu mesele etrafında şu malümatı vermektedir: “Radikaller, müslümanlar ve Slo- ven halkçıları arasmdaki bu birleş- me faaliyeti son safhasma (girmiş bulunuyor, o Vücude getirilen genel program son retüşleri yapılmak Üze- re Sloven halkçılarının başkanı kor- şeç ile müslümanların başkanı Spa- ho tarafından tetkik edilmektedir. Bu yeni grupun ne İsmi alacağı daha belli değildir. Radikaller Yu- goslav Radikal Birliği ismini öne sür | manda şimdiye kadar partilerin ha- | şehirlerinde görülen manzaraları an latmak faydasızdır: Sokaklarda ma- | yolu kadınlar, plâjdan veya tenis » ten dönenler, gençlik kafileleri, çıp- lak kollar vesaire, vesaire... Uzun ve düz bir bulvardan sonra nibayet lüksün yaşadığı yere, bü - yük palaslarn bulunduğu sahaya girilir. Burası aşağı yukarı Arap tarzı mimarisinde yapılmıştır. Ne- dense eğlence ve zevk yerlerinde daima bu tarz kullanılmaktadır. Hal buki Arap tarzında bir binanın dış manzaraları, pencereleri çok ihmal edilir. Tapkı içindeki kadınlar gibi, bina da bir pege altındadır. Buradaki binalarm dışarısı Arap biçimindedir. İçerisi bir transatlan- tik kadar fazla moderndir. İki aba- noz kolonla, altı yuvarlak pencere bu manzarayı tamamlamaktadır. Ge ce tavanda kristal bir avize yanar. Duvarların arasından bir sürü gizli #iya fışkırır. İçeri girdiğiniz zaman gözleriniz kamaşır, çıplak bacaklar, çıplak kal koltuklarda oturan rü kadınlar taş bebeklere benzerler. Ayle bebekler ki elbiseleri sanki bir yerde kaybolmuştur. Bu bebek- ler bir kenarda oturup rahatça si - nı tellendiri Biraz öte- yai biçimde birkaç taş bebek daha oturup aralarında lâvlâkıyat e- derler, Gece tuvaleti burada çıplaklıktır. Bakat çırılçıplak değil, İşte Lido nun lüksü! İşte vahşi manzarası!, mekte İseler de nihayetinde partinin Yugoslav Birliği ismi altında mey- dana çıkması daha siyade muhte- mel bulunmaktadır. Vreme gazetesi hükümeti tutan partilerin bu birleşmesinin hiçbir zaman Hırvatlara karşı bir cephe almak maksadiyle olmadığını da te- bariz ettirdikten sonra diyor ki: Bunun aksine, arzu edilen şey, Hırvatlarla bir uzlaşmaya ovarmak- tir. Çünkü memleketin selâmeti bü tün unsurların aralarında anlaşması- dır. Diğer taraftan bir birleşik cep- hede yer almak İsterlerse Hırvatlar memnuniyetle kabul edileceklerdir. Meydana gelecek olan bu büyük teşekkül, birleşik muhalefetle müca- deleye de kalkmıyacaktır. Bu müca- dele vaktiyle olduğu gibi memlekete ancak fenalık getirebilir. İstenilen şey, barış havası içinde iş birliği yı bilmek ve memleketin menfaatleri için çalışmaktarı, Tuna Paktı Zağrep'de çıkan Obzor güretesi, Tuna meselesinin balli için İtalya nın yeni bir plân hazırlayıp bu hu- susta tekliflerde dahi bulunduğu hak kında çıkan şayialar münasebetiyle | yazdığı bir yazıda diyor ki: Ayni zamanda iki muhtelif kaynak tan « İngiliz Reuter Ajansı ile Italya Radio Ajansından - verilen haberlere göre, Italya ile Fransa, Tuna mese lesi için yeni bir proje hazırlamış, bat tâ bu proje ilgili Tuna devletine bil- dirilmiştir ve yakında bu yeni esaslar çerçevesi için konuşmalara tekrar baş lanacaktır ve küçük an manın ise buna detle muhalif olduğunu bildirmişti. Yugoslavya Başbakanı, ayni Avusturya hükümetinden bu hu- susta teminat beyanatı aldığını da söylemişti. Diğer taraftan Dr. Stoya dinaviç'in sözleri de Avusturyada gok iyi bir tesir bırakanıştır. Bu hal nitekim yarı resmi Relehs- jost gazetesinin yazılarından da belli olmaktadır. Bu vaziyette, hiç olmaz- metinin, İ Kralcılık taraftarlar yardım etmek niyetini terkettiği ne- ticesi çıkarılabilir. Demek oluyor ki, bü bakımdan da Tuna paktı konuşma larına bir engel mevcut değik Bütün bunlardan dolayı Ağustos ayının son haftalarında Paris ve Ro- mayr siyaret edecekleri kararlaştırıl- mış olan Tuna memleketleri devlet | adamlarının bu ziyaretleri esnasında, Avusturyanın egemenliği hakkındaki paktın imzası etrafımdaki faaliyete kermi verilmesi pek muhtemeldir. Almanyanın menfi durumu bu hai kete bir engel olmıyacaktır. Çünkü bu uzun zamandanberi malümder. Bu İnun için, eğer diğer ilgili devletler ŞUŞNİNG az zamanda karşılıklı surette biribir- lerine yardım ederlerse, Almanyanın iştiraki olmadan bu paktı kolayca meydana getirebilirler, Bilindiği üzere bundan birkaç ay taraf karşılıklı yardım anlaşmaları fikri etrafında tetkikler yapılmış, fa- kat tatbik imkânı olmadığı gör ce bu fikir terkedilmişti. Söylenildi ne göre, bu seferki konuşmalar, ade- mi müdahale ve konsültasyon formü- lüne inhisar eyliyecektir. Vakın, Paris, böyle bir projenin ve rildiği haberini yalanlamıştır. Fakat bu yalanlamanın ilk konuşmaları, müsbet bir sonuç almıncaya kadar, gizli tutmak arzusundan ileri gelmesi de pek mühtemeldir. Çünkü diğer ta raftan, bugünkü arsrulusal durum Tu nâ paktı etrafında konuşmalara baş- İamasma gayet müsteittir. Sir Samu- el Honre'in Avam kamarasmda yap- tığı diyeve bakılırsa, İngiltere buna muvafakat etmiştir. Fransa ile İtalya ya gelince bu iki devlet Tuna havza- ORTA AVRUPADA EN mii Hazırlıkları sında statükonun muhafaza edilmesi lüzumunu bir kere daha tekit e mecburiyetini duymaktadırlar. Çün * kü, İtalyanın Habeş meselesi ile uğ” raşmakta olmasından istifade ederek Almanyanın zorla Avusturyayı ke arasma almak istemesinden kor! tadırlar. Diğer taraftan, Habsbu: da alınan kararların tesiri ile orta AV İ rupada, ağırlaşan hava, son zaman - larda yeniden hafiflemiş ve sarihleş * miştir, Habsburgların Avusturya tah tma avdeti taraftarları, Avusturya için dahi biraz hızlı yürümekte olduk lârımı anlamışlardır. Çünkü, Arşidük Otto'nun sık sık muhtelif şehir ve ka sabalara fakri hemşeri intihap edilme si, Habsburglara taraftar olmakla ta- nunmış Tyrol ve Voralberg de dahi reaksiyon uyandırmıştır. Netekim kü kümetin, bu gibi hareketlerin bun » dan böyle yapılması için talimat ver- diği tahmin edilmektedir. Avusturya hükümeti, ararufusal bakimdan da kü İ çük arlaşmarım aldığı enerjik durum üzerine Fransanın vermiş olduğu #a rih tavsiyeleri nazarı dikkate almak mecburiyetinde kalmıştır. Yugoslav - ya Başbakanı ve Dış işleri Bakanı Dr. Stoyadinoviç'in geçen Cumartesi Ses natoda verdiği söylev bu hususta de- rin bir tesir yapmıştır. Bilindiği öze“ re Dr. Stoyadinoviç bu söylevinde, Habsburgların tahta getirilmesinin bir arsrulusal mesele olmakta devam ettiğini söylemiştir. İni iünününcedi Japonya Çinle Anlaşmak istiyor Japon gazetelerine göre, Hirotâ Çin ile müzakere açmak fikrinde * müzakereler Mançukonun Çin tarafından tanınması ve Japon Ya ile Çin arasında daha sıkı bir €“ konomik elbirliğinde bulunulması için yapılacaktır. iki memleket arasndaki çalışma birliği şu esas üzerine kurulacak - tır:, Japon tekniği, Çinin buğday vd pamuk yetiştirmesine ve Çin maden leriyle münakalâtının gelişmesine yardım edecek, eski Çin - Japon gümrük anlaşmasını yeniden tat bik için yeni Çin gümrük kanunu * nah değiştirilmesi çereleri araştı © rdlacaktır. Japonya ilk maddeleri" ni Çinden satın alacak ve Çin de Japonyadan yapılmış eşya alışını artıracaktır. ER Şİ KIRMIZI VE SİYAH margulse'in sofrasma oturmak, Med. resede bu kadar sıkılmadım. Bazan bakıyorum, bu konağa gelip gidenle- rin nezaketine alışmış olması İâzim- gelen mademoiselie de La Mole'un bile esnediği oluyor. Uyuyacağım diye korkuyorum. Çok rica ederim, İzin alın da ben akşam yemeklerini gidip iki franga, kimsenin bilmediği bir tada yiyeyim. Sonradan görmüş bir adam olan abbâ, bir büyük asilzadenin sofrası- na oturmanın me kadar şerefli bir şey olduğunu bilirdi. Bunu Jullen- in de kafasına sokmağa uğraşırken hafif bir gürültü duyup ikisi de başlarını çevirdiler. Jullen adem oiselle de La Mole'in dinlediğini gördü. Kıpkırmızı oldu. oMathilde bir kitap almağa gelmiş, her şeyi de duymuştu ; Julien biraz gözüne gir- di. “Bu adam, 6 ihtiyar abbö gibi, dizleri yerde d: , dedi. Aman ya rabbi! ne de çirkin kerif!, Sofrada Julien, gözlerini kaldırıp Mmademoiselle de La Mole'a bakamı- yordu; fakat o, Jülien'e söz söyle. mek lâtfunda bulundu. O ai şam, gok kimsenin gelmesi bekleniyordu; STENDMHAL mademoiselle de La Mole Julien'e kalmasını tavsiye o etti. Paris'li kız- lar, genclik çağını aşmış kimseler- den, hele üstlerine başlarına pek bakmazlarsa, hiç de hoşlanmazlar. M. Le Boruguignon'un salonda hâlâ gözüken arkadaşlarımın, her zaman mademoisclle de La Mole'un eğlen cesi olmak şerefine erdiklerini an- lamak için Julien'in, öyle pek di: yetli olmasa lüzum yoktu. O gün, bilmem bunu çe olsun diye mi yaptı? her nedetiğe Mathilde, cansı- kanları kötülemekte her vakitkinden ileri gitei. Mademoiselle de La Mole, her ak- şam margüis'in geniş, yüksek koltu- Bunun arkasında toplanan küçük bir grupun merkezi idi, Marguis de Groisenols, comte de Gaylıs, vicomte de Luz ve gerek Norbert'in, gerek kız kardeşinin ahbaplarından iki üç genç zabit o gruptandılar. Bu bay- lar mavi, büyük bir napeye dizi- İirlerdi. Kanapenin bir ucuna Mi hilde otururdu; öbür ucunda Julien, oldukça alçak bir hasır iskemleye yerleşirdi. Onun pek de parlak, Fa- bat olmıyan bu yerini kıskanan dak kavuklar az değildi; Norbert, bal sinin sekreterini münasip bir süret- te ağırlar, her akşam bir iki defa ora da söz söyler veya bahsmı ederdi. O akşam mademoisellede La Mole Julien'den, Besançon kalesinin bu- İunduğu tepenin yüksekliğini sordu. Julien, o tepe Monmartre'dan yük - *ek midir, değil midir, söyliyemedi. Çoğu zaman, bu grupta söylenen şeylere, gerçekten hoş bulup güler- di; fakat kendisinin öyle şeyler uy- durup söylemek bir türlü elinden gelmiyordu. Bu, sanki, anlayıp çok beğendiği, fakat söylemesini becere- mediği bir yabaner dildi. Mathilde dostları o akşam, bü ge- DİŞ salona gelenlere karşı, sürekli bir husumet halinde idiler. Önce, onlar: daha İyi tanıdıkları için, ko- nağa dalma gelip gidenleri çekiştir. diler. Julien'in bu sözlere nasıl ku- lak kesildiğini söylemeğe (bilmem hacet var mı? sözü edilenler de, sö- — gelişi de onu pek ilgilendiriyor. lu Mathilde: — O! bakın, dei M. Descoulis peruka takmamış; yoksa ilbaylığına deha yolundan mı varmak İstiyor? 'üce fikirlerle dolu das kafasını erkesin gözü önüne seriyor. a 7 de Groisencis : adamın tanımadığı yoktur, dedi; amcam kardinsle de gelir gi- der. Her dostuna bir yalan uydur. muştur, yıllarca hiç şaşırmadan o yalana göre hareket eder; dostları da iki üç yüzü bulur, Dostluğu bes- lemekte doğrusu hüneri vardır. Kış sababının saat yedisinde, kara, ça- mura bakmaz, bir dostunun kapısını lar. “Ara sıra dargınlık çıkarır ve da- rilmak için yedi, sekiz mektup ya gar. Sonra barışır, bu sefer de yine yedi sekiz mektup yazıp dostluğunu anlatır. Fakat en parlak rolüi, kin beslemiyen temiz yürekli adam ro- lüdür, o zaman bir görmeli ne içten- gelme sözler bulur. Bu oyuna kalktı mr, bilin Ki, bir ricası vardır. Amca- muavinletinden biri, M. Descot- Misin, krallığın tekrar kuruluşundan beri geçirdiği hayatı pek tatlı anla- tır. Onu buraya bir getireyim de dinleyin. Comte de Caylus: — Onun dediklerine bakmayın, dedi; öyle küçük adamlar arasında her vakit ertik (meslek) kıskanşlık- ları olur. Margüis; — M. Descoulis tarihte adın: bi- rakacak, dedi; abbö de Pradt, M,de TTalleyrand ve M. Pozzo di Borgo ile beraber, krallığı yeniden kuran odur. Norbert: — Elinden milyorlar geçmiş olan bu adam, buraya gelip babamın ba» zan pek ileri varan hakaretlerine nas sıl katlanıyor, anlamıyorum, dedi. Geçen gün babam, sofranın bir ucun- di öbürüne bağırarak: “Azizim Descoulis, sizin dostlarınıza haym- İk etmeniz kaçıncıy: buldu?,, diye soruyordu. Mademoiselle de La Mole! — Onun hayınlık ettiği gerçek mi?.dedi, Zaten dostlarına hayınlık etmemiş kim kaldı? Comte de Caylus, Norbere: — Ne? nedi, M. Sainclair de bu- raya geliyor mu? o ünlü Hiberslin burada işi ne? Ben de onun yanına gidip konuşayım, £ konuşturayım; pek zarif, pek zekidir diyorlar. M. de Groisencis : — Bakalım annen onu nasıl kar. sılıyacak? dedi. Fikirleri o kadar a- sırt, o kadar mertçe, o kadar bağın- siz ki... Mademoisselle de La Mole: — Hele sizin bağınsız (müstakil) adama bakın, dedi, M. Descoulis'yi yerlere kadar selâmlıyor. Elini öyle bir tutuş tuttu ki, öpecek sandım, Giroisenois — Descoulis'in erkede bulunan- larla arası, sandığımızdan da iyi ol- malı? dedi, Norbei — M. Saineleir buraya, Acadö- mle'ye girebilmek için geliyor, dedi; bele bakın, Groisenois, baron L...'i nasıl selâmlıyor, M de Luz; — Diz çökse belki bu kadar bü yağı olmaz. Norbert: — Azizim Sorel, dedi, &iz zeki bir adamsınız ama buraya dışarlık” tan geldiniz, size benden öğüt olsun, hiç kimseyi, Tanrı'yı bile, bu büyük $airin selâmladığı gibi (selâmlamâ” yan, Mademoisselle, baron Bâton'un geldiğini haber veren uşağın vesini biraz yansılıyarake: —'M. le baron Bâton, dedi, e8 zeki, en zarif adam. M. de Caylus: — Bana öyle geliyor ki uşaklaf bile onunla eğleniyor, dedi. Baron Bâton! ne de tabaf ad! (1) Mathilde söze atıldı: — Geçen vize, insanın adında ne çıkar? diyordu. Duc de Bowillon” un bir salona İlk geldiği gün, uşa£ onun adını söyleyince ne tahaf olu” bir düşünün(2), benim adıma da di” ha pek alışılmadı, işte o kadar, di yordu... Julien kanapenin yanından ayrıl dı. Hafif bir alayın o pek hoşa gide inceliklerini pek tadamadığı için şi” kaya gülemiyor, şakanın da akla WY“ gun olmasını istiyordu. Bu genci” (1) Biten, baston, değnek demektir. (2) Bovillen, etanyu demektir. - l Arkası var) N, ATAÇĞ