TAN 7-8-5 İİ “Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Çini Journal Des Debüts'dan: | Japon hükümeti bundan dört se- ne evvel Şanghaya asker sevketme ğe başladığı zaman bu hareketi son zamanlarda Çinlilerin ecnebi düşmanlığı dolayısile zarara uğra- | makta olan Japon tecim menfaatle- rini korumak maksadile yaptığını dünya kamoyuna tanıtmağı muvaf- fak olmuştu. Fakat hakikatte Japon hükümeti bu saburane teşebbüsle ge niş mikyasta yeni bir siyasa açıyor ve bu siyasa sayesinde Çini doğru- dan doğruya veya vasıta İle Japon himayesi altına almak istiyordu. Filbakika Çin, Japonların hazırla - dığı yeni bir genişleme plânr içinde bulunuyordu. Bu plânın dört büyük faslı vardı. Japoryanın, gelişme ça- ğında bulunan endüstrisi için o çok miktarda iptidai maddeye ihtiyacı vardır. Bu maddeleri “Japon adala- rında bulmak kabil değildir. Japonya, bundan başka endüstri- $i için tecim mahreçlerine muhtaç- tır. Nihayet Japonyanın süratle artmakta ve anavatanda çok sıkışık bir halde bulunan nüfusunu yerleş- tirecek topraklara ihtiyacı vardır. Japonya esaslı olan üç ihtiyacı te- min edeyim derken genişleme emel- lerinden endişeye düşecek olan Av- rupa milletlerinin muhalefetine uğ- sayacağını biliyordu. İşte Japonya bugün bu savaşa ha» gırlanıyor. Bu savaşın Aspada harp meydanma muvaffakiyetini temin i- şin ihtiyaer vardır. Japonya Şanghaya asker çıkar Gang Kay Şek makla tabasinın menfaati İçin tica- elinde bulundurmak İstediği Çinin zaptma teşebbüs etmiş olu - yordu. İşte bu suretle Japonya, prog ramının birinci maddesinin gerçek- leşmesi işine girişmiştir. Çinlilerin hiç hesapta olmıyan mukavemeti tecim £ genişlemesinin, büyük mikyasta süel ve siyasal bir hareketten evvel gerçekleşemiyece- ğini kendisine anlattı. İşte o zaman Japonya, süngü darbesile bazı vilâ Yetlerini almak suretile Çini hariçte bırakmağa karar verdi. Bu hareket Japon genişlemesinin Asyada ikinci merhalesi oldu ki bu da Mançurinin işgali ve bu eyaletin Mançuko müs- takil hükümetine tahvili idi. Mançukoya el konması sayesinde Japonya endüstrisi muhtaç olduğu iptidai maddelerin hemen de cümle- sini elde etmiş oluyordu. Bundan başka, Mançuri Japon erkânı harbi- yesine istikbalde yapacağı sücl ha- reketlerde pek lüzumlu olan harp sahasını da temin etmiş oluyordu. No: 9 İkışlarda gördüğü halin, her şeyi in celiyen, fakat ağır, çalımlı olmak "ödevini de hatıslıyan bir cansıkıntısı olduğunu anladı. İçinden: "Madame İde Rönal'in de gözleri çok güzeldir, diyordu, herkes ona gözlerinin güzel- diği için kompliman yapar; ama onun gözleri nerde, bu gözler nerde.., Ma- demoiselle Mathil dendiğini duy- *duğu bu kızın böyle arasıra gözleri- nin parlaması, aklma geliveren bir nüktenin, bir alayın ateşindendi; fa- kat Julien henüz bunu km 7m ka: dar tecrübeli görünmemişi 'emej sonuna doğru, lala Mole'un gözlerinin güzelliğini ifade edebilecek bir kelime buldu; “Bu gözler , dedi. Zaten made- moiselle Mathilde müthiş surette an- nesini andırıyordu; annesi ise Juli- en'in gitgide zıddına gidiyordu, ar- "tk kızma da bakmadı. Comte Nor- bert'i ise her cihetçe hayranlığa la- yık bir adam diye görüyordu. Julien “onun, o kadar meftunu olmuştu ki kendisinden daha zengindir, daha asildir diye kıskanıp kin bağl aklından bile geçmedi. Julien margujs'yi sanı sıkılıyor gir Paylaşıyorlar | KIRMIZI VE SiYAH M. Pou Yi Mançurt ayni zamanda siyasal ve süsl ve büyük Çin piyasasını zaptet- menin de ilk merhalesini teşkil edi- yordu, Mançurinin zaptı, Çin hükümeti- nin protestosuna rağmen bir son de- gil bilâkis bir başlangıçtı. Takip © den vekayi bunu tamamile ispat et- miştir. Mançuri evvelâ müstakil bir bü- kümet olarak teşekkiil etti. Japon- ya, hükümet başkanlığını maksadı mahsus ile vaktile Çin imparatoru ve Mançuri hükümdar ailesinden gel miş olan M. Pou Yi'ye verdi. Böy- lece Japonya yalnız Çin Cumuriye- tinin mühim bir kısmına tasarruf ct- mekle kalmıyor, orada diğer Çin vi- lâyetlerini çekecek bir merkez vü - cuda getiriyordu, Japonya için bu vilâyetlerde bir emniyetsizlik vü. cuda getirmek o kadar kolay bir iş idi ki bu vilâyetler sükünet içinde ve başımda eski hükümdarları bulu- nan Mançurinin himayesi altıma ko- şuyorlardı. Hattâ az zaman sonra M. Pou Yi Mançuko imparatoru ol- muş ve o zamandanberi ecdadının tahtı olan Pekin tahtına da şahsen namzetliğini koymuştur. Bundan sonra hâdiseler şayanı dikkat bir intizam ve sarahatle bi- tibirlerini takip etmiştir. Yeni Man- çuko imparatorluğuna komşu olan Yehol, Yahar, Chansi Ho - Pei ri vilâyetler birer “birer sahne oldulür. Bu vilâyetler - ko imparatorunun yani Mançuko - Japon kuvvetlerinin himayesini İs- Jtediler. Böylece merhale merhale evvelâ Yehol sonra Yahar ve bugün de Ho - Pci işgal edildi ve Japon hükümeti derece derece bütün Çinin şimalini ele geçirdi. Çinin zaptı tecim noktasından 80- aa ermiştir. Fakat bu bir merhale » dir. Japonya Çini zaptetmenin ilk esaslarını çok zaman evvel kurmüş- tur. Japonya Çinin cenubunda iler- lemek için Uluslar kurumundan Pa- sifik denizindeki Alman adalarmın, Marian ve Karobin Mareşal adaları- nın mandasını elde etmiştir. Bu a- dalar birinci Japon donanması için bir üssü bahri teşkil etmektedir. Böyle geniş bir program, Asyaya sahip olmak istiyen diğer Avrupa devletlerinin muhalefetine uğrama- dan gerçekleşemezdi. Japonyada bu işte kendisine bir müttefik aradı ve karşısında Sovyet Rusyayı buldu. Japonya Çinde cenup ve şimal isti- kametinde ilerlemek istediğinden Siberya tehdit altında değildir. Diğer taraftan Sovyet Rus) ötedenberi Hindistanı çember içine almak istediğinden Japonyadan ev- vel Çine girmiş bulunmaktadır. Sovyetler, Mongolistan ve Türkis STENDHAL bi gördü. İkinci yemek için tabaklar değişti- rilirken marguis oğluna: — Norbert, dedi, M. Julien So- rel'e teveccüh o göstermeni rica ede- rim; bugündep itibaren benim genel kurmayıma girmiştir, kendisini olgun bir adam edeceğim, bittabi cella “Süne yaninda oturana dönüp oturana ui — M. Sorel benim sekreterimdir, dedi, cela'yı iki 1 ile yazıyor. Herkes İulien'e baktı; yi Norbert larken başını laca eğdi ama bakışı, şöyle toptan söyle- “ Jazımgelirse, herkesçe beğenildi. Marguis Julilen'in o zamana ka dar başbaş neler öğrendiğini herhal- de anlatmış olacak ki sofrada bulu- nanlardan biri ona, Horatius Üzerine birtakım suallerle açmaza düşürmek istedi. Julien e izi sğ paskaposunun gözüne Herat tan bahsederek girdik, dedi; galiba bu adamlar ondan başka şair bilmi- yor,, O andan itibaren heyecanı, şaşkınlığı geçti. Zaten mademoiselle de La Mole'u hiç bir zaman bir ka- dın saymamağa karar vermiş olduğu Bir Kadın Deli Olan Oğlunu Öldürdü Ve Beraet Etti Le Journal'dan: Sıcak bir ağustos gününde Nis mahkemesinin bir fırın haline gel. diğini tasavvur ediniz, Bu hususta bir fikriniz yoksa, sa- hilde Rivlera'nın güzel güneşi altın- daki eğlenceleri bırakarak, alçak ve basık tavanlı bir galeride şayan; dikkat bir muhakemeyi dinlemek i- gin gelen zarif tuvaletli güzel ka - dinlara bakınız, Kırk senedenberi Cöte d'Azar'da oturan altınış yaşında Mrozovicka adında bir Rus kadını delirmiş olan oğlu Serge'i beş kurşunla yere scre- rek öldürmüştür. Çok zengin ve monden hayatta çok tanınmış olan bu kadının işlediği cinayet Niste büyük bir alâka uyandırmıştır. Oğlu Serge Mrozovicka on dört sene bir asabi hastalıklar hastanesin- de kaldıktam sonra iyileştiği zanne- dilerek hastaneden çıkarılmıştır. ti tiyar kadın, oğlunun kendisini öl- düreceği vehmine düşmüş ve günün birinde daha evvel davranarak onu öldürmüştür. Kadın mahkemede başkanım soru- larına cevap verirken dedi ki: — Oğlum bütün hayatımda deli i- di. İntihar cinnetine uğramıştı. Mrozovicka'nın kocası deli idi. O da bundan birkaç sene evvel öl müştü, Kadın oğlunu haştaneye ya» tırmakla beraber onunla daima alâ kadar olduğunu ve her gün kendi- sini görmeğe gittiğini söyledi. Baş- anı — Jüri heyetine sizin çok iyi bir ana olduğunuzu söyledim, Fakat bu- rada meşgul olduğumuz facia | çok menfur bir iştir. Biz burada çok sev- diği oğlunu öldüren bir anneyi mu- hakeme ediyoruz. Serge hastaneden çıktıktan sonra amnesine karşı bir kin beslemeğe başlamış ve hattâ kendisini dünyaya getirdiğinden dolayı annesine tariz- lerde bulunmuştur. Ayni zamanda onu kendi servetini elinden almakla ittiham etmiştir. Bu cinayette öldürülen delikan- lının dişlerini tedavi etmekte olan Bachelar adında bir dişçi kadın da büyük bir rol oynamıştır. Serge diş- issiye tiği. zaman hakkındaki şüphelerinden bahsetmiş ve serveti- ni ennesinin elinden kurtarmak iste- diğini söylemiştir. Bunun üzerine dişçi kadın, kendisine Cbhalanel a- dında birini tavsiyet etmiştir. Ser- ge bu adam ile birlikte Parise gide- cek, orada deli olmadığını ispat ede- rek annesini vasilikten azlettirecek- UN Mrozovicka oğlunu çantasını ha- zırlarken görmüş ve ona sebebini sorunca delikanir, annesinin yüzüne korkunç bir nazarla bakmıştır. Ka- dın mabkemede bu sahneyi anlatır- ken diyor ki: — Gözlerinin renginin değiştiğini ————ÜÇLÇ LL tanın bir kösmınr ellerine geşirmiş- lerdir. Tibete girdikleri zaman, Rus nüfusu altnda bulunan memleket - ler Hindistan ıbüyük bir kavsi daj- re ile Basra körfezinden başlayarak Birmanya'ya kadar ihata etmiş ola- caktır, Sovyet Rusya da Japonya gi- bi bu teşebbüste dostluklar mecburdur, Bu noktada iki memle- ket biribirlerile anlaşmaktadırlar. Bu iki devletin siyaseti yekdiğerile asla taaruz etmiyor. Biribirine mü- vazi olan bu siyaset ayni İstikamet- te gelişmektedir. ia mi gelmesi zor bir şey de- gildi. Ta medreseden beri erkeklerle boy ölçüşmesini bilir ve onlara ko- lay kolay yenilmezdi. Hele yemek odası bu kadar debdebeli olmasaydı, Julien büsbütün sükün bulabilecek- ti. Hakikatte ona hâlâ kendinde bir küçüklük hissettiren şey, Horatlus- tan bahsederken bakıp içinde ayrıçı- ni (muhatabını) o gördüğü, her biri sekizer ayak yüksekliğinde İki ayha idi, Cümleleri, bir taraflı olduğu dü- şünülürse, doğrusu pek uzun değil di. Güzel gözlerine, o bazan ürkek, #yi bir cevab verdiği zamanlarda se- vinçle karışan çekingenliği bir kat daha parlaklık veriyordu. Onu hoş bir delikanlı diye karşıladılar. Bu si- naç, herkesin vekarlı, ağır başlı ol- mağa çalıştığı bu sofrada biraz can- anka Julien'in ti edip onu, sorularını daha ileri davet etti; içinden: “Yoksa bu deli- kanlı gerçekten bir şeyler biliyor mu?,, diyordu. Jullen ileri sürdüğü fikirleri kendi icad ederek cevab veriyordu; çekin- genliği haylı hafifledi, o kadar ki, zarif, nükteli sözler söyliyemedi ise de — Paris'te kullanılan dili bilmi- yenin böyle bir şey yapabilmesine imkân yoktur — yeni yeni fikirler bulup çıkardı; gerçi bunları öyle hoş cümlelerle süsliyemiyor, bir münasebet düşürmeğe bakmadan ulu Ana ve öldürdüğü oğlu gördüm. Kendisine kriz geldiği za manlarda bep böyle olurdu. O zaman gözlerim karardı, Korsajımn içinde bir ruvelver taşırdım. Onu çıkardım, o sırada oğlum sırtını bana çevirdi. Ateş ettim. Eğer yüzlüme bakmış ol- saydı, gözlerinin içine ateş edecek- tirm?, Müddei umumi — Siz anası olu- yorsunuz da nasıl böyle söylüyorau- Duz... Bundan sonra şahitler dinlendi. Bir polis komiseri delikanlının öl - meden evvel: “Eğer annem beni vurmasaydı, ben onu öldürecektim,, dediğini söyledi. Kadının diğer oğ- luda: Biz daima ondan kendimizi koru- mağa mecbur idik. Gece olunca an- nem ve ben odalarımıza kapanırdık. Dişgi OBachelar'ın şahadeti çok gülünç olmuş ve mahkemeyi hayli güldürmüştür. Bu kadın müstantik- te meseleyi anlattığından, mahke - mede bir defa daha anlatmak iste. memiştir. Başkan: — Söylemelisiniz, sir bu işte şip- heli bir rol oynadınız? — Tamam, hem vazifeni yap, hem de burada suçlu vaziyetine düş! Bu inan eli dale e enne hâneme geldiği zaman çok zeki bir adam gibi görünüyordu. Hettâ mu- | ayene koltuğuna oturur oturmaz Viktor Hugonun şiirlerini virgülü- ne varıncaya kadar yanlışsız okuma- ğa başlardı. (kahkahalar). Başkan — Bundan böyle müşteri- nizin dişlerile meşgul olunuz. Hu- susi işlerile değil... Mahkeme meseleyi müzakere et- miş ve Mrozovicki'nin iyi bir ana olduğuna kanaat getirerek beraatine karar vermiştir. Evlendiler, bir saat Sonra boşandılar! Matin'den: Saray Bosnada genç bir karı koca en az €vli bulunmak © rekorunu kır. mışlardır. Bunlar evlendikten | bir saat sonra şer'iye mahkemesine mü- racaat ederek boşanma davası açmış- lardır. Koca, nişanlandıkları zaman ıç karısına almağı vadettiği hedi- yeleri düğün günü almamış oldu - Şundan aralarında kavga çıkmış, şer'iye mahkemesi de her iki tarafın ieezi Üzerine boşanma kararı ver- miştir. orta söyleyiveriyordu. Fakat bu fi- kirler, sofradakilerin hepsi için yeni idi; Jullen'in latinceyi kusursuz ola» me ia görülüyordu. Julien'i böyle eken adam Atndömie des İnseriptlem: (Kitabe ler akademisi) üyelerindendi ve —o kurumda böylesi pek bulunmaz ama — latince de biliyordu; Julien'in La- tin edebiyatından iyice anlar bir adam olduğunu gördü, onu utandı. racak sorulardan da Okaçımmadı ve gerçekten açmaza düşürmeğe çalış- tı, Bu cenkleşmenin. verdiği ateşle Julien, yemek salonunun o tantana- k eşyasını hele unutabildi ve Latin şairleri üzerine, ayrıçının biç bir ki- tapta görüp okumadığı fikirler yü- rüttü. Akademi üyesi civanmertlik gösterip bunu söyledi ve gene sek- reteri kutladı. Çok şukür ki Horati- ys'un zengin mi, yoksa fakir mi ol duğu meselesi de açıldı. Möliğre'la ve La Fontaine'in dostu Chapelle gibi gönül eğlendirmek için şiir söy- | liyen hoşsohbet, hazsever, kaygu bil- mez bir adam mı? Yoksa Byron'u ittiham eden Southey gibi saray hal- kı ile dolaşan, kralın doğum günleri için kasideler söyliyen yoksul bir devlet şairi mi? Sosyetenin, Augus- tus ve İV üncü George zamanlarında ki halinden bahsedildi; her iki çağ da karakamudan olmamakla beraber Almanyada ana Sütü satılıyor Le Journal'dan: Sütün litresi 15 franga. Bu ne mübalâğa diyeceksiniz. Bununla beraber aynı hakikattir. Fakat mevzuu bahsettiğimiz süt inek ve- ya keçi sütü değildir, Piyasaya ye- ni çıkarılan bir tüccar malı olan a- na sütüdür, Bugünlerde Berlin 80 - kaklarında dolaşırken büyük afiş - ler görürsünüz. Garip ve şayanı dik kat bir ilân! Büyük harflerle yazıl mış olan me deniliyor ki: ilân alt e beri merkezi Berlinde ae : tecim günün hi buhranından müteessir değildir. Günde 250 litre ile ana sütü satılıyor ve Almanlar bu sayede yeni bir istihlâk memba elde etmiş oluyorlar, Bundan bir - kaç hafta evvel Doyçe Bankın ec. nebi memleketler şubesine Porte - Habeşistan karar dan memnun değil Habeşistanın Uluslar Kurumu del&* gesi Tecle Hawariste ; Times'dem Adisababadan alınan haberlere & kizden telgrafla bir müracaat vâki | re Cenevrede verilen kararlar teöf olmuştur. Bu telgrafta Almanyadan ana sütü istenmiştir, Banka bu işle meş. gul olamıyacağından telgrafı ait ol ir ıyadan P. kize şişeler içinde 100 gram insan sütü gönderilmiştir. Bu süt dikkatli bir muayeneden geçirildikten son- ra birkaç hafta bozulmayacak bir surette hazırlanmakta imiş!.. Sütlerini veren akdınlar da unutul şüphesizdir. A Danzig'te gümrük Meseleleri ' Leh gazetelerinden: Leh telgraf ajansının bir bildiri- ğine göre, Danzig serbest şehri se- mt “gümrük resimle. rinin kaldırılmasına “karşı Lehista- nın yaptığı protesto üzerine senato başkanı Grayzer, bu tedbirin tama- men ekonomik mahiyette olduğunu beyan etmiştir. Bu ajansa göre, Lehistan komise- ri Pape bu izahı kabul etmemiş ve Lehistanm Danzig'e uzun vadeli kredi mukabilinde besim maddeleri vermiye âmade olduğunu bildirmiş» tir. Grayzer, Danzigin iki memleket arasındaki meselelerin hepsini Le histan hükümetile müzakereye ha- #r olduğunu bildirmiş ve fakat Pa- pe Lehistanın Danzig tedbirleri geri alınmadan müzakereye girişe- miyeceğini ve bunun temini için e- linden geleni yapacağını cevaben bildirmiştir. Hükümetçi “İlustrovane Kuriyer Sodziyenne,, gazetesi, geçen hafta başmda ODanzig senato başkanı Greiser'in Polonyaya karir güdüle- cek siyasa hakkında anlamış oldu- ğuna dair çıkan yayıntıları kaydet- mektedir. Ayni gazete, Nazi ma - kamlarmın Danzig Nazi hücum kı- talarınin bir yerde toplanmağa ça - Bırdıklarını haber veriyor. Uluslar sosyetesinin Danzig'deki yüce komiseri Lester, mezuniyetini asilzade de sayılmıyan Mecena o sı- nıfın elinden erki koparmış; İngilte- tede İse o sınıf IV üncü George'u he- men hemen bir Venedik doğası ne- sabesine indirmişti. Bu aytışma mar- guis'nin, yemeğin başından beri içsi- kıntısı yüzünden düştüğü uyuşuk- luk halini giderir gibi oldu. Julien, Southey, lord Byron, IV üncü George gibi daha ilk defa işit tiği yeni adlardan bir şey anlamı. yordu. Fakat Roma'da geçmiş, ne oldukları Horatius'un, o Martial'ın, Tacitus'un eser! anlaş'labile. cek bâdiselerin sözü edildi mi, söz götürmez bir üstünlüğü olduğu kim- senin gözünden kaçmamıştı. Julien, Besançon (o paskaposu ile © meşhur aytışmasında öğrendiği birçok fikir- leri de kendine mal edinmişti; do; su bunlar da haylı zevkle di i Şairler sözü artık herkesi kapandıktan sonra, kocasını eğlendi ren her şeyi beğcnmeği kendine bir kanun edinmiş olan marmie © © en'e bakmak lütfunda bulundu. Mar- awise'e, yanında oturan âkaüenu uye si: “Bu genc abbe'nin hali, tavrında bir acemilik var ama bilgili bir ada- ma benziyor, dedi; Julien de bunu işitti, Böyle hazır hükümler, ev ha- numının kafasına haylı uygun gelir. di; Julien hakkında akademi üyesi- nin söylediğini kendine mal etti ve O zatı yemeğe akkomakla pek isabet etmiş olduğuna karar verdi. “M. de sürle karşılanmıştır. En sinirli ki” seler Habeşistar idatıldığını ©€ Uluslar kurumu de mevzileri den dışarda gafil avlandıklarını sö“ İüyorlar. 1906 andlaşmasına gör€ vâki olacak müzakereler, Ulut kurumu paktının bir maddesine d8* yanarak yapılan bir O mür, karşı pek zayif bir kar sılık sayılmaktadır. Bundan başk komisyonun. salâhiyeti etrafındaki ihtilâf halledilmeden ve yahut b&“ kemin vazifesi tayin edilmeden b&” şinci bir hakem seçilmesi şiddeti€ tenkit edilmektedir.. Cenevrede bulunan hal sureti b3“ zt Habeş mahafiline göze meseleni$ olduğu gibi bırakılmasından ibaret“ tir, Hattâ İtalyanın (bir ân için be" rışt muhafaza edeceğine dair bir t# ahhüdü olmaksızın mesele olduğü gibi bırakılmıştır. Bu halin memle* ketin muhtelif nüfuz mmtakaların# taksimini icap edeceği ve Habeşi#” tanım sonuna kadar buna mukavemet Sez beyan edilmektedir. ve unun raber Habeşistan: Krm seyirel vaziyetinde kalmak Mn ler de vardır. Hattâ imparator şimdilik sükütu muhafaza ediyor. İmpaı un yeni bir beyannam€ neşretmesi ve Cenevrede buluna Habeş murahhas heyetine yeni tali“ mat göndermesi muhtemeldir. Adisababa yarı ys mahafilinde$ elde edilen haberlere göre Eritre ve bilhassa Asmarasta bulunmakta olaf Habeşliler, savaş başladığı takdirde ls er dönmeğe karar veri lerdir. Almanyada mevkuf bir yahudinin feci ölümü Berlin; 6 (A.A.) — Havas Ajansi bildiriyor: Voelkischer Beobachtef gazetesinin öğrendiğine göre, Karl Frenkel adında hayvanat Yahudi tevkif edilmiştir. Mevkuf Munchen Galadbach hapishanesinin üçüncü katının penceresinden düşüP ölmüştür. me nm yarıda bırakıp Danzige dönmüştür” Danziğ senatosunun, Polonyan” kesin pröteitosuna vereceği cevâj bekleniyor. Senatonun pazarlığa gİ” rişmeğe yatgin olduğu kestirilme” tedir. La Mole'u eğlenditiyor., dedi. Bölüm /1l iLK ADIMLAR Şağşağalı ışıklarla ve binleres sanla dol bu uçsuz bucaksız vadi Gözlerimi kamaştırıyor. O adar gn hiç biri beni tenmmıyor, kola Gstün. Aklımı wi Ni Poemi del” av. RBINA. Ertesi gün sabahleyin erki Julien, bu kapı nede ustalıklı pılmış diye hayran demclşele | Markide o şaşırmış, epeyce de canı si Saçları, ince ince örülmüştü. onu bu kıyafeti ile haylı sert, li, tavurlarını da erkekçe buldu. demoiseile de La Mole'un, kitab odasından, hiç belli e kitab aşırması, bu sabahki “ boşa çıkarıyordu; buna pek cari kıldı, çünkü Voltaire'in İn Prince. de Babylone'unun ikinci cildini mağa gelmişti; bu kitabı okumsfÜi N. ATAÇ TArkası ? ş vii ik