——— —— ıı Havada Geçen Bir Facia Fırtına Dehşetli, Motörde Benzin Yok! Üstelik bir sarhoş, pilotu tehdit ediyor. Yere inmek içinde karanlıkta meydan bulunmuyor Sarhoş yolcu pilotun üzerine hücum ediyordu. Fransız tayyareci aslarından Ro- | bert Bazac birkaç zaman evvel Lon- dra yolunda düşerek parçalanması yüzünden havada uçanların şimdiye kadar bilinmiyen müthiş bir tehli- keye maruz bulundukları anlaşıl - maktadır, Bajac'ın tayyaresi düştüğü zaman gazeteler bir “hadiseden” bahset- mişlerdi. Bu hadisenin hakiki ma- hiyeti anlaşılamamıştır, Şu muhak- kaktır ki, bir tayyarede yolcuların hayatı pilotun elindedir. Fakat bu- na mukabil, pilotun hayatı da aşağı yukarı yolculara bağlıdır. Yolcularm ilotun mpehareti ve akıllı bir adam olduğu hakkında | kat'i bir kanaat beslemelerine mu- pilot, ekseriya yolcuların ne biçim insan olduğunu bilmez. Tayya- re yerden kalkar kalkmaz, biraz ha- valanınca bazı yolcuların, korkarak geri dönmesi için pilota hücum et- tikleri sık srk vaki olan şeylerdendir. Bazr yolcuların havada geçirdik. İeri korku o derece fena bir hal alır ki, pilot hakikaten çök müşkül bir mevkie düşer, Bilhassa çok karanlık bir gecede, makinesine sakatlık arız olan bir İngiliz pilotunun başından geçen şu vak'a son derece enteresan» — Pilotu tehdit ediyortar İngiltere hava limanlarının birin- den gecenin saat onunda kalkan bir tayyare yeni evli bir çifti Avrupaya götürmekte idi. Hava bozuktu, fırta- sa ihtimali fazla idi. i Vakit geç olduğu için pilot yolcu- ları İyice görmemiş, havalanmadan evvel erkeğin körkütük sarhoş oldu- gunu anlıyamamıştı. Henüz tayyare beş yüz metre uçmadan sarhoş otur- duğu yerden pilota yumruklarını sallıyarak türlü türlü tehditler sar vu-mağa başladı. Ne pilotun, ne de telsiz telgraf o memurunun sarhoşa haddini bildirmek için takati vardı, Çünkü fırtına başlamış, her ikisi de yerlerinden ayrılamıyacak bir hale gelmişlerdi. Pilotun silâhı da yol tu Kadın yolcu, arkadaşı teskin edecek yerde onun budalaca hareket lcrine sadece gülmekl, a ediyor | ve mütemadiyen gülüyordu. Bir va- No: 91 - KIRMIZI VE SİYAH — Benim çektiğim üzüntüyü bir düşün, seni katedralde gördüğüm günden önce öldün mü, kaldın tor, bilmiyordum. Tanrı bana acıdı da ben ona karşı, çocuklarıma, kocama karşı ne kadar suçum olduğunu, günahlarımı anla- dım. Kocam beni hiçbir vakit, o za- manlar sizin beni sevdiğinizi sandı- ğım gibi sevmemişti... Julien onun kollarıma atıldı; bun- da hiçbir tasarı yoktu, kendinden geç İmiş gibi idi. Fakat madame de R& İnal onu itti ve yine pek zaaf göster. imeden sözüne devam etti: — Benim saygıdeğer dostum M. Châlan bana, M. de Rönal'e varmak- ia bütün sevgi hislerimi, hatta haya- tımı perişan eden bir tanışmadan ön- ce bilmediğim sevgi hislerini de an- cak ona, ancak kocama bağlamağı üzerime almış olduğumu anlattı. Büyük bir fedakârlığa katlanıp o pek sevdiğim mektuhları M.Chtlan'a ver- dikteh sonra hayatım bahtiyarlık içinde değilse de oldukça sükün için- de geçti. Siz bu sükünu yine bozma- yn; benim için bir dost olun,.. Dost- larımın en iyisi olun, kit geldi ki sarhoş ayağa kâlkarak tayyarenin içinde sendeliye sende- liye dolaşmağa başladı. Telsiz telgrafçı sarhoşun kendine ve pilota fazla yaklaşmasına karşı koymak lüzumunu hissediyordu. Fa- kat fazla bir tehdit ika etmek için de silâhı yoktu. Etrafına bakındığı zaman gözüne yangın söndürme ale- ti ilişti, Bir hamlede yakalıyarak sarhoşa doğru tuttu. Bir adım daha atarsa içindekileri sarhoşum yüzüne sıkacaktı, Fakat tam bu canada bir telsiz haberi almıştı. Avrupada ine- cekleri İstasyonda ışıklar havan fenalığından kırılmış, sönmüştü. O- nun için tayyareye işaret yapamıya- taklardı. Bu haberi pilota verince, zavalir adam büsbütün şaşırmıştı. Kapka - ranlık, fırtmalı bir gecede işaretsiz bir istasyona inmek imkân haricin- de idi. Geriye dönmek meçburiye- tinde idi. Fakat acaba bu seyahat için benzin yetecek mi idi? Benzini ölçtüğü vakit pilotun kal bi duracak gibi oldu. Bu kadar ben- zinle yarı yola kadar gitmek bile mümkün “değildi. Aradan bir dakika geçmeden san- ki bu felâket yetişmiyormuş gibi motor da durmasın mı? Idam hükmü Zavallı pilot makineyi işletmek için mezbuhane bir mücadelede bu- lundu, Fırtma tayyareyi bir yaprak gibi önüne katmış uçuruyordu. Zavallı telsiz telgrafçı bir yandan yangın söndürme aleti ile sarhoşü tehdit ederken, bir yandan da deli gibi yere inmek için açık bir istaş- yon arıyordu. Adım adım kendilerini bekliyen feci akibete yaklaşıyorlardı. Zifiri karanlıkta parça parça olmadan ye- re inmek esasen imkân haricinde idi, Motor da gitgide fenalaşıyordu. Ar. tık arkalarındaki sarhoş budalayı unutmuşlardı, Çünkü motorun hı - rıltısında ve fırtınanın ulumasında muhakkak bir ölüm sesi duyuyorlar. dı. Artık duadan başka çare kalma. muştı. Tam bu esnada Tam bu esnada bir telkiz daha al STENDHAL Julien onun ellerini öpmeğe başla- dı; madame de Rönal Julien'in hâlâ ağladığını hissetti, — Ağlamayın, yüreğimi parçalı- yorsunuz... Şimdi de siz göyleyin, siz ne yaptınız? Julien bir şey söyliyemiyordu. Ma- dame de Rânal: — Medresede nasıl bir hayat ge- çirdiginizi bilmek istiyorum, sonra kalkıp gidersiniz, dedi, Julien,.neler anlattığını pek düşün- meden, ilkin karşılaştığı sayısız en- trikalardan, kıskar,lıklardan, müza» kereciliğe atandıktan sonra ise haya- ap» > EN eğ L Plâjları.. Okyanus Sahillerinde Ucuz Ve Zengin Bir Plâj Doğuyor Genç ve güzel bir oda hizmetçisi ayda beşliraya hizmetinizi yapar İsterseniz güzel ve gevrek sesile size arada sırada İspanyol türküleri söy ler ve hattâ köylü dansları yapar Avrupa, yeni bir eğlence yeri, | la tutmak kabildir. zevk ve neşe kaynağı daha keşfetmiş | sında boğa döğ bulunuyor. Portekiz ve güneşli plâ- ji “Estoril,,, Lizbon yolları bu plâja koşan binlerce seyyah ve ziyaretçi otomo- billerinden geçilmez bir halde! Bura- da tatlı bir güneş; Okyanustan esen serin, can verici bir rüzgâr, yer yü- zünün hiçbir yerinde bulunmıyan renkli ve kokulu çiçekler; henüz bo- zulmıyan, o makineleşmiyen bir halk! Tuzlu su kokan balıkçı kızlar; eski tekneler, eski limanlar; acaip kıya- fetler, tuhaf âdetler; hepsi birleşerek “Estoril,, e bambaşka bir manzara vermektedir. Hayat ucuzluğu insanı utandıracak bir haldedir. Denizden çıkan balık, istakoz gibi 'yiyecekler para ile satı- hyor denilemez. Genç ve güzel bir oda hizmetçisi ayda beş liraya hop- ya hoplıya hizmetinize hazırdır. İs- terseniz, 6, gevrek ve ahenkli sesile size arasıra İspanyol türküleri de söyler. Hatta Vira denilen İsparf'ol köylü dansları da yapar. Ayda elli lira verdiniz mi kocaman bahçeli mükemmel surette döşenmiş bir vil- m İİ dılar. İnilecek istasyonda bin bir müşkülât ile ışıklar yakılmış ve işa- ret vermek İmkânı hâsıl olmuştu, Bin bir itina ile yavaş yavaş is tasyona sağ silim indikleri vakit telsizci ve pilot, yerde kendinden geçmiş, bitap bir halde yatan sar- hoş yolcâyu unutarak hayatlarını kurtardıklarından dolayı biribirleri- ni tebrik ediyorlardı. — Hayır, ben size dim, dedi. — Her türlü şüphenin önüne geç- mek için Paul muş, Paris'ten postaya (verilmiş bir mektub... Bu mektubun kimden gelebilmiş olacağı üzerine küçük bir aytışma (münakaşa) çıktı. Artık aralarında ki hissiğ durum değişmişti. Madame de Rönal de, Julien de, farkına var- madan teşrifatı, resmiye benzer tav- #1 bırakmışlar, şefkatli bir dostluk €dası ile konuşuyorlardı. Ortalık ko- yü karanlık olduğundan biribirlerini görmüyorlardı ama sesleri, her şeyi anlatmağa yetiyordu. Jullen kolunu sevgilisinin beline sardı; bu hareket oldukça tehlikeli idi Madame de Rönâl Julien'in kolunu uzaklaşır. mak istedi ise Julien haylı kurnaz İk edip ona, hâyatının ilgiye değer para gönderme- tanın daha süleün içinde geçtiğinden | bir parçasını anlatmağa başladı. Kol bahsetti, — Sonra, dedi, uzun zaman bana hiç bir haber göndermediğiniz hal- de... Böyle sunmanız hiç şüphesiz ba- na bugün gördüklerimi, yani beni sevmediğiniz, sizin için büsbütjin bir yabancı olduğumu anlatmak içindi... Madame de Rönal onun ellerini — İşte böyle beni uzün zaman ha- bersiz btraktıktan sönre bir gün ba- na beş yüz frank para gönderdiniz. Madama de BDönseie sanki unutuldu ve bulunduğu yerde kaldı. Beş yüz franklık poliçenin icimden olabileceği üzerine birçok tahminlere girişildikten sonra Julien yine med- rese hayatını anlatmağa başlamış! geçmiş günlerin, şimdi başma gele le karşılaştırılmca pek ilgisini uyan- dırmıyan geçmiş günlerin sözünü ederken Julien hislerini yenebiliyor- du. Bütlin dikkati bu gece ziyareti- nin nasıl bitebileceği üzerine top- Sorel diye imzalan» | Eğlenceler ara» şleri, tenis, golf; yelken, deniz, yüzme de vardır. Burada erken kalkmak ne âdet ne de ihtiyaçtır. Herkes geceleri geç vakte kadar zevk ve eğlence peşin- dedir. Hiç kimsenin işi yoktur, Ak- şam yemekleri dokuzdan sonra yenir. Konuşma, gülüşme, kitar sesleri mehtaplı semaları çınlatır, Karanlık gecelerde elektrik yesine pembe mumların verdiği sti ışıklarla ye mek yenir. Bütün bunlara ilâveten gok modern oteller, çok temiz yol- lar, çok temiz servis) Portekizi ya haziran yahut ey- lülde ziyaret etmelidir. Bu mevsim- Jer “Fiesta,, bayram ve eğlence mey- simleridir, Lizbonda otellerin oher türlü mo- dern konforu vardır. Yemekler ha- kikaten çok nefis ve ucuzdur. Ziya- retçilerin birçoğu gündüzü ve gece- nin bir kısmını “Estoril, de geçire” rek #abaha karşı Lizbon'a dönerler. Aradaki mesafe otomobil ile bir sa- ate yakın, şimendifer ile yarım Saat- tir. Plâjın etrafını çeçeveliyen güzel manzaralı gezinti yerleri dünyanın pek &z yerinde görülür. Eski harabe- ler, eski medeniyet «erleri o kadar enteresandır. Burasını meşhur ingi- liz şairi Lord Byron “Avrupanın en güzel Şabanı, diye tavsif etmemi, miydi Gothic, Moor ve Mantelin mimğe ri tarzlarınm hepsinden kalma nümu: ne ağır şey olur! bütün hayatr- mı zehirliyebilecek bir azab duyma ma yeter; bana bir mektub bile yaz- maz. Bu memlekete bir daha ne va- kit döneceğim, Allah bilir!,, Julien, şimdi içinde bulunduğu alin hazzını o andan itibaren tadamaz oldu. Ta- parcasına sevdiği bir kadının yanına oturmuş, onu adeta kucaklamıştı; bir vakitler büyük bahtiyarlıklar tat. tığı bir odada, derin bir karanlık içinde idi; sevdiği kadının ağladığını farkediyordu, hatta onun göğsünün hareketinden hıçkırdığmı da anlıyordu. Tam böyle bi da cahillik edip sakin bir politikacı- lik göstermeğe kalktı; medrese bah- çesinde, kendisinden kuvvetli bir ar- kadaşınm kötü bir şakasına uğradığı yakit ne kadar hesablıca ve sükünla hareket ederse şimdi de öyle sakin ve hesabir olmak istedi. Sözünü uza- tıyor, Verriöres'den ayrılalı beri ne kadar tstırablı bir hayat geçirdiğini anlatıyordu, Madame de Rönal içine den: “Bire yıldır biribirimizden ayrı” vır, ona sevgimizi hatırlatacak hiç bir şey de yoktu, ama yine hep Ver- ridres'de geçirdiği güzel günleri dü- günmüş; bense onu unutuyordum. Hıçkırıkları bir kat daha arttı. Jul en, anlattıklarının figi ile di, ğini nelerle &öh: eski harabeler Ve bu ha- rabelerin yanıbaşında yer yüzünün en mamur yeni villalar ve şatolafı ve bunların Babili Oandıran asma bahçeleri. Bu bahçelere dünya bah- geleri dense yeridir. Çünkü içlerin- de her cins ağaç; pcptakal, limon; şam, Lübnan çınarlar Afrika ve Brezilya palmiyeleri; Çin bambola- m, hurmalar; manolyalar, kamelya» İar; dev gibi incir ağ'ylar, velhasıl her iklimde yetişen ağaç ve çiçek © kadar çok ve iyi yetişmiştir ki Ok- yanustan esen rüzgârn bunların se- malara yükselmiş tepelerinde busule getirdiği hışırtıyı gölgelerinde yatan- ların duymalarma imkân yoktur, Lisbon'un ve Fştoril'in sokakları ve binaları kadar gözü okşıyan, kar- mızı tuğla ve kiremitleri exotik bal- konları ile insana yakınlık hissi veren meskenler yoktur. Mehtaplr geceler. de herkes sokaklardadır. Musiki ve dans bilmiyen ne bir köylü ne bir kasabalı bulabilirsiniz. Herkes şen, herkes güler, Bütün villaların etrafı bahçelerle şevrilidir. Bunların içelleri son dere- mak zamanı geldiğini anladı: birden- bire, sözü hiç hazırlamadan, Paris- ten gelen mektubdan bahsa başla — Monscigneur paskapos'a veda ettim, dedi. Ne? siz Besançon'a dönmiyecek misiniz? bizden büsbütün ayrılıyor musunuz? Julien, artık kararımı vermiş bir adam tavrı ile! — Evet, dedi; hayatımda en çok sevdiğimin bile beni unuttuğu bu memleketten, bir daha dönmemek üzere, ayrılıyorum. Pariş'e gidiyo- rum... Madame de Rönal haylı yüksek bir sesle: — Paris'e mi gidiyorsunuz? di bağırdı. iü Ağlamaktan boğuklaşmış sesinden, heyecanının son dereceyi ulduğu belli idi. Julien'in böyle bir teşvik görmeğe ihtiyacı vardı: şimdi giri- şeceği İş, her şeyi kendine karşı çe- virebilirdi; madame de Rânal'in böy- le bağırmasından önce, karanlıktan hiç bir şey görmediği için, sözleri nin nasıl bir etkisi olduğunu da bi- lemiyordu, Artık tereddüd etmedi; buradan boşu boşuna dönmeği öm- ründe unuruna yediremiyeceğini an- ladığı için heyecanın yenebilmişti. ayağa kalktı ve soğukkanlılıkla; — Evet, madame, dedi, sizden bir Önbe sürememek Üzen ie ce ince bir zevkle resimler; tablolar, villaları böyle seyle gok enteresan yap” Losbon'un 868) verliği ve eğli En zengin ve zinle dost olurlar, ve size şarkı sözleri sında sesi güzel 9 tesadüf olunur. ğ dir. Çoğu hem söyMÜ Başlarında kocam, hut sepet taşıyan de birer kraliçe şurlar ve güleriei* güzel ve vakurdüf” Portekizi mar ği güzel Miele ri renkli çiçekleri i sen az değildi. FAK plâjr Avrupanın gok yerlerinden 0 celbedebiliyorsa, evvel ucuzluğunA ve tabiatın bu li çiçek, renkli nin misafirp Pencereye dig © tı; camr açı z de Rönal ona değ” atıldı. Böylece üç sonra, ille iki ettiğine erişti. vicdan azabını j da bu şefkati bİr olsaydı. Julien ik duyabilirdiz #554 etmek için bayii mişti, bunun İŞİN zafer zevki duydi 49 nin bütün ısrar! 4 li yakmak istedi hiçbir hatıra kali” O senin güzel şüphesiz parlıya” ' bir ? n biçbir Rânal'in bii Pi nal'in biçi ne imkân yoktü 4 doğu yüzündeki her ışıkları il başlamıştı. Haz b olan Julien kalkif yi dame de Rönal'e