Güneş Bozkırın Yanında Batıp Gitmişti. Eğere Yerleşmesiyle Mahmuzları Batırması Bir Oldu Bu selâmsiz ayrilış garibime gitti doğrusu. Bu sırada atı gözüne ilişti, Kır at. tatlı bir eşkinle ayak izlerinin uzanıp gittiği taraftan kendine doğru geli - yordu. Havayı dinledi. Koşarak uzaklaşan bir atın gürültüsüne benzer bir şey işitermedi. Suratını buruşturarak omuz Tarını silkti: — Adam sende.. Tşin mi yok a “Kuşoğlan”! Ve birden içine bir korku geldi: — Galiba adamakıllı bir tehlike at lattım ben.. O yeşil gözler hiç te iyi bakmıyorlardı. Mutlaka pusuya yut- mıştı o.. Ve ben boş avlamış olacağım kendisini. Yoksa bu nişancılıkla beni natıl olsa lli adımdan yere serebi- lirdi. Halbuki ben sazlıkta bir hışırti işitir gibi olmuştum da bataklıktan bi- ri kendini kurtarmağa çabalıyor san- mıştım. Bunda iş var ama,.. Gel . Vayi bu da ne? ürmüş bunu? Eğildi. Sol çizmesinin hastığı yerde küçücük bir hançer görmüştü. Onu aldı ve doğrulurken gözleri hayretle açıldı: — Rüya mr görüyorum. Kulıfı ile kâabzası som altından ve het tarafı ei- mas içinde bir bançer... Enfes şey? — Eğer yarın, kale kapılarını o iki şünlük çocuğun kerametine inan- maktan kuvvet alanların #ürülerine Eğer bu ondan düştise çok zengin ol- | açmak istemiyorsak Kazan tahtında ması lâzım..... Acaba kimin bu? | oturan iki yaşındaki hanım günün Bir dakika kadar gözlerini hançer- | birinde bir kahraman olabileceğine ayıramıyarak düşündü. Sonra » * dedi - Şimdi- Ek bizim olsun da... — Sahibi çıkarsa veriveririz. Boynunu omzuna sgürten atının ye- lelerini okşadı. Güneş bozkırın bir yanında batıp gitmişti. Gökte bir tutam kızıllık kal- mıştı. Nerede ise alacakaranlık basa- caktı. Eğere yerleşmesile mahmuzlarını batırması bir oldu. Az sonra ktr at, yine her on adımda bir koşuşundaki deliliğin derecesini yükselterek bozkı- rın göbeğini deşiyor, ıssızlıkları yarı- yordu. Ve gece... Kim bilir hangi kürt sü- rüsüne meydanı boş bı k için her an biraz daha kararıyor, birar da- ha yayılıyordu. Ve karanlık bastıkça, sahiplerinin yanmdan bir türlü ayrı- Jamıyan iki yağız atın kişneyişleri acı duyan birer insan iniltisi ahengi ale- — Peki... Sonra ne olacak? — Nemi olacak... Hep böyle gide- cek değil ya.. Günün birinde işler el- bette bir Başka mecraya girecekler, — Yani?. üzelecekler demek istiyo- Tum. — Ben hiç ummuyorum. Safa Gi- rayın sağlığında olamıyan bir şey onun ölümünden sonra beni şüpheye düşürebilir. Iki yaşmda bir çocuktan ma bekliyeceğiz bu kerameti? — Niçin beklemiyelim? Iki yaşın- da bir çocuk epey dünya görmüş bir insan demektir. Tarih, iki günlük bir gçocuğun bile kerametine inananlar bulunduğunu göstermiyor mu? pek &lâ inanabiliriz. — Güzel konuşuzorsunuz ama, Ka zan mahallelerini dolaşmız.. Göre- ceksiniz ki bu iki yaşındaki çocuğa bel bağlıyan pek az adam vardır. Bu şehirde.. Belki de hiç yoktur. ya... Nihayet bir siz, bir de anası Süyunç Bike, — İsaya da ilk günlerde anasından ve Zekeriyadan başka inanan yoktu. Halbuki bakınız bagün ne haldeyiz? Ona inananlar sürü sürü. . Son kalemizin kapısına dayanıyor- kar. Altınordunun izi / belirsiz oldu. Koskoca Kazan hanlığı eriye eriye bir şehirden ibaret kaldı. — Ne bilirsiniz? Yarın, öyle meç- Bir de bakarsınız, Sü da Meryenr ananın oğlu gibi engin kalabalıkların başına geçiverir. — Hem ben öyle zannediyorum ki biz Türkler artık felâketlerden epey ders almış bulunuyoruz. — Hoş... Bu- günlük buna delâlet eder hiçbir ha- reket, bir eser meydanda görülmüyor ama... Dedim ya, yarın — Kırımlılar, Nogaylaş, Başkırlar, Uygurlar hep el ele verirler ve Moskolu gene İni- ne tıkıveririz. Biribirinden şakrak iki kahkaha bu sözlere cevap oldu. Dışarda kar pelte pelte yağryordu. Göbek göbek güller ve çiçekler oyulmuş bir ceviz tavanın altında mermer bir havuz vardı; ve bu ha- vuzun ortasındaki fiskryeden fızkıran su tavana kadar yükseliyordu. kenarı pembe bir kenarr mavi soma- kilerle süslü ocak bir duvarın yarıst kadar genişti ve içinde yanan çam kütüklerinden öyle — parlak ve bol alevler çıkıyordu ki tavandan sar- Çin işi kâselerle çay içen beş adam vardı. Oda pek büyük değildi. Fakat bir | Nizamettin NAZİF kan iki avizenin mumları pek âlâ söndürülebilirdi , Yere kat kat balılar serilmiş ve üzerlerine ipek kaplı - şilteler ve bol tüylü ayı postları atılmıştı. Bunların üstünde kimi bağdaş kurmuş, kimi sırma püsküllü kocaman yastıklara dirseklerini dayıyarak yarı #zanmış Çin işi kâselerle çay içen beş adam vardı. İki şakrak kahkahadan biri çok şişman bir adamın gırtlağından fışkır- mıştı. Hem öyle bir şiddetle fışkır- mıştı ki, iki parmağı ile kolundan tuttüğu yayvan küse sallanmış ve kaynar çay tam göbeğine dökülmüş- tü. Tabii haşlanmıştı ;ve can acısıyle irkiliverince bu hareketi de aleyhine oldu. Bu sefer de kâsede kalan çay slduğu gibi dizlerine döküldü. — — — Cıyak cıyak bağrıyordür” ” — Ay ay ay! Vay vay vayt Hali pek gülünçtü ama, di buna gülmediler. Çünkü ge çok para kazanmış kart bir çingene köçek gibi süslü olan bu ipek centa- rili ve elmaslı incili şişko, Kazan şebrinin en zengini, bu evin sahil Kazan banlığınız ileri gelen - büyük- | lerinden biriydi. Bağırtısı üzerine o- daya giren iki genç uşak mslanan en- tarisini silip kurulamağa çalışırlar- ken tam karşısında ve havuzun öl tarafında oturan bir adama gözlerini dikerek dişlerini gıcırdattı. Sonra yarı hiddet, yarı alayla haykırdı: — Nogaylar, Başkırdlar, Kırımlı- lar ne olacaklarmış. Diyordunuz , — Birleşecekler... ve.. (Arkası var| YENİ NEŞRİYAT GRaRLaşana aa Layiaeklakenyü Türkiye Turing kulübü — | | ne yaptı ? | , Türkiye Turing ve otomobil kulü- bü son on yıllık çalışmasını - özeten Küçük fakat enteresan bir kitap neş- retmiştir. Memleketimize gelen sey- yahların ve bıraktıkları paranın mik- tarını gösteren bu küçük eseri kari- lerimize tavsiye oderiz. KIRMIZI VE SİYAH STENDHAL — Şimdi bana cevab - verecek ka- dar haliniz var mı? Julien zayif bir sesle * — Bvet, Monsieur, dedi — Hele şükür ! Kara cübbeli herif yarı doğrulmuş ve sinirli, sinirli, çam — masanın çek- mesinde bir mektub arıyordu. Çekme gıcırtı ile açıldı. Mektubu buldu, tek- rar yerine oturdu ve Julien'e, kalan bir paraçacık canını da almak ister- miş gibi bakarak : Sizi bana M. Châlan — tavsiye edi- posluğun en iyi “curd” yıllık dostumdur, onun i, temiz adam görmedim de- #em yalan olmaz. Julien, sesi titriye titriye : — Demek M. Pirard'ın karşısında olmak şerefine nail oluyorum, dedi, Medrese ditektörü yarı öfke, ya: alayla karışık bir bakışla süzerek : — Öyle olsa gerek 1 dedi. Küçük gözlerinin parıltısı bir kat daha arttı;. dudaklarının yanındaki adaleleri de kendiliğinden bir çekil- di. Şimdi o, avladığı hayvanı nasıl parçalayıp yiyeceğini zevkle düşünen bir kaplanı andırıyordu. Kendi ken- dine söylenir gibi: — Chilan'ın mektubu kısa, dedi. İntelligenti pauca (1): ba zamanda ne kadar kısa yazarsan o kadar iyi. Sonra yüksek sesle okudu: “Size bizim paroisse'dan (2) Juli- |'en Sorel'i gönderiyorum,onu ben vaf tiz edeli yirmi yıl kadar oluyor; ba- bası zengin bir kerestecidir ama oğ- luna para vermez. Julien, Tanrı ba- ğında kendini gösterecek bir işçi ola- caktır. Hafızası, zekâsı kıt değildir. düşüncesi de yerindedir. Hevesi ge- gici değil midir? yürekten —midir?,, Abbe& Pirard Julien'e bakıp şaşmış Zibi bir tavurla: — Yürekten! dedi. Ama bakışları şimdi deminki ka- dar insanlıktan, —merhametten uzak değildi. Sesini hafifletip bir kere da- ha: “Yürekteni,, dedi ve yine mek- tubu okumağa başladı: “Julien'i medreseye paratız alma- mızr rica ediyorum; lazımgelen sınaç- ları geçirip bu lutfa layık olduğunu gösterir. Ben ona biraz dinbilgisl öğrettim, Bossuet'lerin, Arnaud'la- rın, Fleury'lerin yolunda dinimizi öğ rettim. Siz işinize uygun bulmazsa- nız, geri gönderin: d mevi direktörü, çocuklarına eğitmen- iyiyim, başıma inen yumruğa alışma- BR çalışryorum. Vale et me ama.,, , Abbe Pirard imzaya gelince sesini büsbütün hafifletti ve Chölan içini çeker gibi okudu. O rahat, dedi; gerçekten bu mükâfata lâyıktı; hemen Tanrı gere kinci bana da nasib etsia! Gözlerini göğe kaldırıp ıstavroz çı- kardı. Bu kutsal hareketi görünce Jalien, bu binaya girdiğindenberi tüyleri diken diken eden o derin ür- permenin azaldığını hissetti. Abbi Pirard biraz durduktan son- ra sertçe, fakat kötülük göstermiyen bir tavurla: — Burada — papasi yola girmeğe — çalış; bir kişi var; bunlardan ancak yedisi, sekizi bana abbet Chelan gibi kimse- lerce tavsiye edilmiştir; demek ki siz bu üç yüz yirmi bir içinde doku- | zuncu olacaksınız. — Fakat benim hi- mayem ne bir yüz vermedir, ne de bir zaaf; daha çok dikkat edeceğimi ve kötü hallerinizi daha sertlikle ce- zalandıracağımı gösterir. Hadi şu kapıyı kilitleyin. Julien yürümek için kendini sıktı ve bu seler düşmeden yürüyebildi. Kapının yanındaki pencereden kırlar | , © mübarek Yeni başlıyanlar için : 78 Dmiz hasım onları elinizden alabilir. | temmuz Cumartesi akşamı Büyükada | ler bakı- | görüktüğünü farketti. Ağaçlara bak- lik etmesi için yılda sekiz yüz frank | içi açıldı. Dönünce abbei | veriyor. Beni sorarsanız hamd olsun | sordu : adını | babam). üç yüz yizmi | T! düşünüp içi rahatladı. BRİÇ . Kozdan sağlam kalamıyacağınızı anladığınız zaman, hasımlarda koz- ların nasıl dağıldığını anlayıncaya kadar sağlam kozu muhafaza etme - niz lâzımdır: Eğer kozlar hasımla: denk dağılmamışsa elinizdeki bi: kozdan kesmek suretile istifade ede- bilirsiniz. Böyle yapmıyacak olursa- İşte bu gibi hallerde ilk koz lövesini hasma veriniz. Pik: 9. 5. 3.2. Elinizde de: A.R. 142 8. 7.6 9 Pike A. 7.6 Var, koz kör — Oyuna trefl rua- sile başlanmıştır. * İlk koz lövesini hasma veriniz. E- ger hasımlardaki kozlar denk dağıl- Mamışsa iki trefl kesecek, bu suretle ufak kozlarınızı yapacaksınız. Bir de, kâğıt kesmeden evvel iki defa koz çekmek ve hasmın üçüncü kere koz çekmemesi için ikinci kozu almak isterseniz, ilk koz lö- Pik: A. 8. 6 Elinizde de: Kör: A. 10.7. 4 3 Karo; A.R. D.Ğ Trefl Pik: R. 9.7 Var. Dört kör'oynuyorsunuz. O- yuna trefl ruasile başlanmıştır. Üçüncü karoyu kesmeden evvel i- ki kere koz çekmek faydalıdır. İkin- ci kozu almak için löveyi hasma ve- riniz, Koz empasları Kozdan empas yapmak için, başka renklerden empaslar bakkında evvel- ce anlattığımız şekillerde hareket edilmelidir. Hattâ öteki renkler gi- bi, empas yürümezse, sağlam kâğıt- ları yapamamak korkusu olmadığı i- in, koz etbpaslarımda ” daha — cesur | favranılabilir. Bügüne * kadar — briçin en — esaslı noktalarını bütün inceliklerile anlat- tık. Briç öyle bir oyundur ki deği- şiklikleri ve incelikleri hakkında söylenecek çok şeyler vardır ve bu hususta en iyi dünya briçcileri cilt çilt kitaplar yazmışlardır. Ancak bu- güne kadar anlattıklarımız gözönün- de tutularak tatbik edilirse yavaş yavaş ve ptatikle iyi denilecek de- recede briç oynamak kabildir. — Bitti — Güzel pijama müsabakası Bir kaç haftadanberi Adada bir çok eğlenceler düzen Adaları gü- zelleştirme kurumu bu hafta da bir | kır balosu tertip etmiştir. Balo 13 Luna parkında yapılacak ve saat 22 de başlayacaktır. Bu balodaki eğlen- ce numaralarını arttırmak düşüncesi ile bir de pijama müsabakası yapıla- çaktır. Bu musabakaya bütün İstan- bulun tazınmış terzileri girecekti. Mükâfatlar verilecektir. Baloya ci- vardan gelmeyi temin için Adadan gece geç vakit dönlüş vapurları da peylenmiştir. t; sanki caki bir dost görmüş gibi Pirard — Loguerisme Tinguam — latinam.? (Liâtince bilir misin?) — İta, pater optime (evet, pek iyi Julien biraz kendine gelmişti. Bu sözüne bakmayın, yarım saatten be- ri 'M. Pirard'a iyi diye değil, kötüle- rin kötüsü diye bakıyordu. Artık hep latince konuştular. Ab- be'nin bakışlarında bir - tatlılık beli- riyor, Julien de gükün buluyordu. “Ben de onun böyle faziletli bir adam ibi gözükmesine kanmakla çocuk- luk ediyorum! diye düşündü; bu adam da M. Maslon gibi allakın bi- ri olacak.,, Jullien, parasının hemen hemen hepsini çizmelerine sakladığı- Abbö Pirard Julien'i dinbilgisin- den sınaça çekti ve onun - bilgisinin enişliğini görüp hayret etti. Hele ncil'den sormağa başlayınca daha çok şaştı. Fakat kilise Babaları'nın doktrinlerine geçince gördü ki Juli- en saint JErome'un, saint Auguştin' (1) Arif olana uzun söylenmez. (2) Paroisse: bir cure'nin baktığı dalre, mahalle. (Arkası var) 10-7> 9353 —ef Tramvaylara mı imrendiler ? (Baş tarafr 1 iacide) zerine sürülen vagonlar, hat rampaİt olduğu için, lokomotif daha katara bağlanmadan kaymış, ilerlemiş — ve habersizce makasın üzerine gelmiş, kalmıştır. Kaza nasıl oldu ? Marşandizin vakti gelmiş, lokomo- tif te katara bağlanmış ve tren hare- ket etmiştir. Hiçbir. şeyden haberl olmıyan makinist Halil, vagonların rampadan inerek makası kapadığını memiş ve bütün hızile vagonla- zerinç yüklenmiştir. Bu çarpış- mada, öndeki vagon sağa ve arkada- ki de sola devrilmiş ve her ikisi de hurdahaş olmuştur. Lokomotifim so- huna rastlayan vagon müsademede bar, aşağı olarak hatla evler arasındakl bahçeye yuvarlanmış ve makincain so0l tarafındaki silindirleri param parça etmiştir. Lokomotif, hızını alamamış ve ö- nüne kattığı diğer vagonu bir hayli sürmüş, onu da yoldan çıkararak de- virmiş, hem deniz, hem <ara yolunu kapamıştır. İmdat isteniyor ! Katar durdurulmuş, vaziyet, kum- panyaya - bildirilmiştir. Sirkeciden gönderilen imdat vagonu, bir buçuk, iki saat içinde bahçeye devrilen va- gonla uğraşmıyarak kara ve deniz yollarını temizlemiş, ancak iki saat sonra yol açılabilmiştir. Müsademe, yol üstünde bulunan bütün uğraklara haber verilmiş, 2 nu maralı semplon ekspresi, 44 numara- lı banliyö treni, bulundukları istas- yonlarda durdurulmuştur. Ancak i- ki saat kadar sonra bu katarlar ha. rekete geçebilmiş ve seferlere tekrar başlanabilmiştir. Şimendiferciler arasında kara yo- lu denilen yol, dün akşama kadar da açılamamış, temizlenememiş ve bu yoldan seyrüsefere imkân bulunma- mıştır. Dün sabahtan itibaren bütün seferler, açık olan deniz yolile ya « pilmıştır. Evlere doğru devrilen vagon da orada bulunan binalara oldukça çok zarar vermiştir. Makas civarınaki üç evin zararı kaydedilmiye değer de - recededir. Bu evlerin, taraça duvar- ları yıkılmış, bahçe parmaklıkları beton bahçe duvarları harap olmu: Di Gibelş ba gvlerin yesiyeti bar kikaten fecidi. Bahçe pencereleri üs- tüne, ikinci kattaki balkonlara ka - dar kömür dolu olan bahçeler, kum- panya tarafından gönderilen amele- lerle temizlettirilmiş, fakat geç vak- te kadar bu çalışma devam etmiş, ar- kası alınamamıstır. Mütfottiş ne diyor? Hâdise hakkında fikrini soran bir müuharririmize müfettiş Şemsettin vaziyeti izah etmiş ve demiştir ki: “— Kazanın hakiki sebebi bir ma- nevra hatasıdır. Bu tâli hat, vagonlar için manevra battıdır. Bu vagonlar, bazan durmaz, hattın bulunduğu yer rarapadır, kayabilir. Dün akşam- ki kazanın da böyle bir. kaymadan husule geldiğini tahmin ediyoruz. Fakat fenni tetkikler ve tahkikat bitmedikçe hâdisede suçlu olup ol - madığı hakkında bir gey söylene - mez. Eğer bu çarpışmada ihmali o - lanlar vacsa şüphesiz ki cezalandırı- lırlar.> Ev yıkılıyor gibi! Hâdisede en çok zarar gören Me- üne, Mıgırdıç ve Gülizarın evleridir. evleridir. Hâdise hakkında Meline diyor ki: #«— Hep beraber yemek yiyorduk. Birdenbire bir gürültü oldu. Ev yu kılıyor zannettik. Kapıları açtık, yü- | zümüze doğru kara bir duman geli- yordu. Neye uğradığımızı şaşırmış- tık. Kapıyı açtık. Fakat dışarı çık - manın imkânı yok. Kömür, bahçeyi doldurmuş... Sabaha kadar uyuyama dık. Halimizi görüyorsunuz.» Mığırdıçın evinde oturan Sirvart ta sinyal dizeğinin evin üzerine na- sıl düştüğünü anlatıyor: e— T ŞF0 Celâl Bayar bu akşam gidiyor (Baş tarafı 1 incide) kanımıza refakat eden =n= | ya; Aldaanya 'te İtniyeda da tetkilk * lerde bulunacaklar ve gezi iki ay ka- | fın yeti Sovyet dar sürecektir. Ekonomi Bakanı Celâl Bayar hare- ketinden evvel şu beyanatta bulunmuş tur: *“Büyük dost memlekete gitmekten duyduğum kıvanç çok derindir. Sov- yâx ıılıîıını Türkiyenin saygı ve sev- gilerini eriştireceğim. Biliyorsunuz Sovyetlerle ki, sanayileşme alanında yaptığımız emek birliği son zamanlar. da çok güzel sonuçlar vermiştir. ıs: nedenberi bu büyük Parçalanan vagonler, Bahçelere trfı Jayan tekerlekler «— Sokak üstündeki odada oturu- yorduk. Biliyorsunuz bizim ev, tam sinyal direğinin bulunduğu yerde - dir. Makasın tam — karçısındayız. Tren, vagonu bizim bahçeye doğru atarken sinyal direğine takılan va - gon evimize pek yüklenememiş ama, direği kırmış. Gece, sinyal direği e- lanca hızile, ağırlığile eve vurunca, yer yerinden oynadı zannettik. Kork tuk. Balkona koşunca ne - görelim? Bir vagon başaşağı olmuş, tekerlek- leri havada... Sinyal direği bizim e- YEnSaSlaRa RABer Yerari. porlar ler, komiserler, müfettişler geldi. Korkudan uyuyamşdık. Hattâ bu toz topraktan nefes te alamıyoruz.> Zarar ne kadar? Dün, sabahtan akşama kadar bir ta raftan yolun açılması işlerine devam olunmuş, bir taraftan da bahçelere dolan kömürler kumpanya tarafın - dan gönderilen vagonlara doldurul- muştur. Öğleden sonra vaka yerine gelen demiryolu müfettişleri temizleme i- şine nezaret etmişler ve tahkikatla lil ve şef tren Sabri sorguya çekil * mişlerdir. Kazada ölen, yaralanan yoktur. Polis, emniyet tedbirleri almış, ay- rıca hat boyuna bir komiser ve dört polis nöbetçi bırakmıştır. Evlerin yıkılan duvar, kırılan kar pıları ile sair hususi zararın miktafi 1000 lira ise de kumpanyanın zararı (15000) lira kadardır. Hâdise etrafında tahkikat ve tets kikata polis ve kumpanya müfettiş” leri iki taraftan devam etmektedir* ler. Müsademede ihmali görülenler cezalandırılacaklardır. Not: Yenikapı durağı istas , bit ot: Yenileapı iyon değil Hâhtir. Hölüerde, hareket mes'ul memur yoktur, | Siden birleşik sayın yö t Sumer Bank genel direktörü NU rullah Esat Sumer, dün kendisile '# kanımız, yardır. Yurtta yeni fabrikalar lurken, Sövyet Rusya gibi « bakımından ileri gitmiş bir celemek ne kadar » ——— ——— | ulusu İf7 Ha e TERa her vakit artan bir dostluk ve çalışma birliği yürüttük. Bunun ekonomsal alanda belirmeleri de çok verimli ol- muştur. Yeni kalkımma plânımızda Sovyetlerle ayni şekilde elbirliği ede- ceğimize işkil yoktur. Sovyetlerin e- konomsal alandaki büyük başarıklarır nı yerinde ve yakından görebileceğim için çok seviniyorum. Ayni kalkınma Yüzme rekoru Detroit (Amerika) 9 A.A. — Yü ücü Ralf Flanagan özgür (serbeti yüzüşle 880 yarda mesafe dünya korumu 10 dakika, 76/10 saniyedt kırmıştır. Bundan önceki dünya rekorü N. ATAÇ 10 dakika 15 4/10 saniye ile - Ktalyti yolunda yürüyen uluslarımız bu tanı- | Medica'nın üzerinde idi, F et