“YAŞ FARKI ÖZRELEELER Esma hanimın bugün — sabaha kadar gözlerine yine uyku gir - medi. Gece uyuyabilmek için göz- | lerini kapadığı, kafasındaki o sön. Suz düşüncelerden sıyrılıp kur - “tulmak istediği halde buna bir türlü muvaffak olamadı. İçerisin. de onulmaz bir yara vardı ki, dur- madan zorluyor vücudünün her ftarafına sızılar dağıtıyordu. — Yarabbi diyordu. Benim ta. Jihim, sana karşı kusurum güna- him nedir? Verdiğin hangi nimet. Jere karşı küstahlık yaptım küf- Tanı nimette bulundum. Bol bol ihsan ettiğin refahm hangisini hor gördüm. Küçük yaşta babasız, ye. 'tim kalıp yarı aç, yarı çıplak bü- yüdüğüm yetmiyor mu idi de bu. gün beni şu rezil zalim adama ter- biye ettiriyorsun.. Çekemiyece « #im; dayanamıyacağım. Şu gurbet yurdunda buna tahammül ede - Mmiyorum. Bir lokma ekmek de . #i mi nerde olsa karmımı doyu - rurum, Artık yeler buna can da. şanmaz... p Biraz ileride horlamasa sağ ol- “duğu, belli olmiyacak kadar za. yıf, iskelet haline gelmiş koca - sına kinli kinli baktı ve: — Allahım ya seni ya beni al. Sa da kurtulsam bari diye söylen- l,' di. Fakat ayni zamanda gözleri ayak uçlarında yatan her şeyden uıuber tatlı bir uykuya dalmış olan 6 . 7 yaşlarındak oğluna kay- — dı; önu düşündü ve içini çekti. 4 * — Kocası Mehmet ağa ile evleneli 10 yıl olmuş'u, Mehmet ağa ken. — disinden 25 yaş büyüktü. Ne yap- #ın fakir ve dul olan ihtiyar an- mesini sırzf kendi bayatında kızı. " mrev bark sahibi etmek ve bir — adama vermişti. Esma hanım köy. lerindeki mektebi bitirdiği halde W ağa hiç okuma yazma bil- ’îı Aralarında ne yaşca ne Bilgice ıınMık yoktu. Anadolunun bir köyünde ev - l—mlıkl. kocasının bir iş bul . gması üzerine iki yıl sonra da İs. s'y K - tanbula gelip yeri ü İlk zamanlar kocasının İşleri Bgidi. ““yordu. Çalışıp kazanıyor ve üç nü- — fustan ibaret olan ailesini iyi ge. gindiriyordu. Fakat son senelerde "ıık- taraftan işsizlik bir taraf ya. — ganin İlerlemesi onu para kaza - e ıı.ıu bir hale getirmiş! — Esma hanım gençti; gerçi bir öylü çocuğ uolmakla beraber T- yıldır İstanbulda az çok bir şey. y lır öğrenmişti. Gezmek, eğlenmek olmazsa giyinmek istiyordu. - Yokluğun verdiği ızlırap yet - phl genç karısının baş- başladı. Zayıfladıkça hırınlığı tıyor; huyu değişiyor, sinirle . ne sahip olamaz oluyordu. Bi - cik yavrusu bile yük olmağa baş- deri kendisini kapı - karısı şimdi ayağa , akşamları eli boş Göndüğü ekseri günler: — Adamcağız ayıp değil mi bizi “ aç bekliyen şu yavruna acı beni — guma bir lokma girmedi.. koca ekmeğine bağlamak için bu | aç mı öldüreceksin? Sabahtanberi üyorsan... Yavrucağın kar- f O bü sözlere tahammül gösleri- yör. — Ne yapayım bir iş bulâmadım: Her işe gidecek halim de yok. Yine bakkaldan al bakalım.. Al. lah böyle bırakmaz a. Sebebini elbet halkeder, Borcumuzu veri. riz, Yahut: — Komşudan buluver de... Yok- luk varlık insan için kazanır ve- ririm.. diyordu. Fakat Esma hanim bu borçlu . luk yüzünden künsenin yüzüne bakamaz olmuştu. Son zamani kocasından ha. yır gelmiyeceğini anlayınca ken- disi çalışmağa başladı. Şunun bu- nün çamaşırını — yıkayor. Fanilâ gorap örüyordu. Amma onun ka- zandığı bu cüz'i paralar ancak ev kiralartna ve üst başlarına kâfi geliyordu. Kocası /e kazanırsa onunla yi. yeceklerini yettiği kadar temin ediyorlardı. — Fakat öyle zaman geldi ki kocası onun böyle çama- fanilâ örmekten para ka- gısını zayıftı. Gençlikte müptelâ olduğu iskambil kumarına tekrar başladı. Sabahtan kalkar, kahveye gider, akşam geç vakit evine dönerdi. Boşluk ve kumar onu bütün bütün çileden çıkarmış, şahsiyetini hay. siyetini eritmişti. Çalışmadığı, ka- zanmadığı gibi karısının beş on kuruşunu da elinden alıyordu. ) Vermezse, olmazsa olmadık reza- letler yapıyordu. Çekilmez bir yük olmuştu. Son zamanlarda karı - sından da şüphelenmeğe başla . mıştı. Onun — buldüğü — paraları gayri meşru münasebetlerle ka- zandığın:, evinde bir alüfte bes- lediğini, akla gelmedik - şeylerle itham ediyordu. İşte Esma hanımın uyuyamadığı bu akşam, kahveye giderken yi. me para istemiş, çocuğunu, döğ - müş hatta: — Seni öldürmeden ben öl: “yeceğim, seni başka erkeklerin kucağına bırakmıyacağım. Zayıf- ladım, yaşlandım, Benim öldü . ğgümü bekliyorsun alüfte... Kah. be... Diye bağırmış, döğmüş saç- larını yolmuş, daha tleri gidereke ustura İle burnunu kesmeğe kal- kışmış feryat ve çığlık üzerine komşular yetişip kurtarmışlardı. * Boğazlaşmanın ertesl günüydü. Mütat hilâfına öğle üzeri Mehmet ağa eve bir boğaz ağrısile döndü. Karısı bunu akşam fazla bağırıp çağırmasına hamlettiğinden aldı. rış bile etmedi. Fakat onun boğa. zındaki bu ağrı gün geçtikçe faz- lalaştı. Zayıflık gidasızlık adam- gağızı iskelet haline getirmişti. Ni. hayet çenesinin altında bir ur ha. sil oldu. Zamanla büyüdü. Şişti. Hastanelere müayene - ettirdiler, ilâç aldılar. Bunlar hiçbir fayda wermedi. Esma hanımın onür şu perişan haline ciğeri sızlayordu. Nekadar da kötü olsa senelerce bir yastığa baş koymuşlardı. " * Karlı, fırtınalı bir kış günüydü Bir Belediye cenaze — olomobili Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 108 TUNA BOYUNDA —— TÜRK ORDULARI 'mıklor kıımtloriıl llıırıyo çevirdiler ç îth]'ıllı farafından senede | muhafızı Hasan Bey keyfiyeti Fas viki bin altın vergi vermek şar- | tihe bildirdi. Fatih de Turhan Be yi bir müfreze ile Morayu sev- ketti. Bski Mora seferlerinin Jünan Turhan Beyi herkes tanır — | ve'severdi. Btraftan iltimastar ile | “—Fakat Turhan Bey cümlesini ka- | bul etti. Lükin, babaca ııı:dı.rmı. yüzlerine 'eni Alman - Rus harbinde Fin- landiyan:n da adı ge Finlandiya, şimalinde Norveçe | merbut Laponya, şarkında Rus- | yanın Arhangöl ve Ulunç eyalet- | Terile, cenubu şarkisinde Ladoga göliyle ve Petersburg — Lenlh- grad eyaletile, cenuben Finlande körfezile garben dahi İsveçle mu- hat ve mahduttur. Şimalden ce- nuba boyu 1100 kilometre, — ve en geniş yerinde eni 580 kilamet- Te olarak, mesahai sathiyesi 773600 kilometre murabbamdır. — Nüfusu 3,5 müyondur. Finlarıdiya kadar gölleri çok dünyada hiçbir yer yoktur. Sent Mişel eyaletinin mesahai sathiye- sinin yarısından ziyadesi göllerle örtülüdür. En büyük gölü (Say- ma) dır. Bu göl, ctvarındaki küçük göllerle birleşerek 1800 kilometre Murabbat mesahayı kaplamakta- Gur. Bundan başka yedi meşhur gölü daha vardır. Akan suları ve diğer ırmakları hesapsız denecek Kkadar çoktur. Şimal donmuş de- nizine dökülenlerden başlhıcası Pasevik nehridir. Botenya körfe- zine dökülenlerin en meşhuru da İsveç hududunu ay:ran büyük ne- hirdir. Ayrıca (170) gölün suları- n topliyan (Komo) nehri de Bo- tenya körferine dökülür. inlandiyanın sahilleri de İs- veç kıyıları gibi pek girintili çıkıntılıdır. Birçok koy, haliç ve burunları ve sahilin karşısında u- zun ve devamlı kayalıkları — ve adaları vardır. Botenya körfen- nin ortasında bulunan Kuvarken adaları İle mezkür körfezin met- halindeki Aland adaları en meş- hurlarıdır. Finlandiyanın havası çok so- ğuk ve serttir. İncimat dairesi - çinde bulunan şimal kısmından başka, cenup kısmında dahi kış teşrinievvelde başlar ve mayısa kadar yedi ay sürer. Kış mevsimi dondurucu bir soğuk olmakla be- reber, yazın da pek şiddetli sı- caklar olur. Bununla beraber ha- vası çok sağlamdır. Hastalık pek az olur. İnsanları ekseriyetle zin- de ve shhatlidir. Vaktile civarda- ki ormanlar tavayı tadil ediyor- du, bilâhare ormanların zaman zaman kesilerek azalması yüzün- den havalar sür'atle tahavvül et- meğe başlamıştır. Finlandiyada ancak sekiz bin kildmetre murabbulık bir mesafe ziraate elverişlidir. Halkın büyük bir iosm) eski usul üzere ziraat yapar, #rpa, buğday ve çavdur ye- tiştirirler. Kışın yedi ay ortalık karin Mehmet ağayı bütün ıztırapların dindiği yokluğun, — zarüretlerin sustuğu bir yere Esma hanım hem kı yor, hem gözlerinden yaşar bo- şanıyordu. — İyilere mükâfatta, kötülere mücazatta kusur etmemek oldu. iunu söyledi. Kendilerine — eski mefsedetlerini terkile bir surette idarede bulunmalarını tavsiye etti ve sözlerine şunları- ilâve etti: — Aksi halde liyaketsizliklerine mebni padişah tarafından leket içgöl edilerek halkın azabır na nihayet verileceğini... İhtar etti. Turhan Bey Dimitri ile Tomasın hükümetlerini tasdik eyledi. Anlara karşı asi olan Ar- navutlar ile saireyi tedip etti. Bu “süretle zahiren sükünet hasıl o- yuştı ki hiçbir söz, nasihat, taah- hüt, yahut tehdit kâr etmiyordu. Çünkü, tamamile ruhi borulmuş vemguımwueı ö #M»Turhan Bey Yunanistanı tere d ee KÜDÜRİSİSİRÜR inlandiya'nın w;g;: met ve ehemmiyeti 3,5 milyon nüfuslu Finlandiya, istiklâlini nasıl kazandı, bugün nasıl idare ediliyor ? Yazan ' İskender F. Sertelli l lan toprektan İs- ez. Zaten arazinin yüz- de yetmişi kayalıktır. Kayalık ak- samında hayattan eser yoktur. Finlandiya atları küçük oldukları halde cefaya tahammülleri faz- ladır. Cenup cihetinde sığır yeti- şir. Av hayvanları ormanlarda pek çoktur, bilhassa kürk imaline yarıyan hayvanları pek çoktur. Sahil ve göllerirle balıkçık he , men herşeyden ziyade göze çar- par, Bir İfveç müverrihinin dedi- Bi gibi, Fnlandiya balıkçılıkla ge- çnir denebilir. Fuıhndx)'ı madenler pek çok- tur. Fakat havanın serliğinden işletmek imkânları bulunamamak- tadır. Bu yüzden s: i yılır. Bütün Finla: dyada küçük- lübüyüklü fabrikaların sayısı 550 ü geçmez. İplik, pamuk, şeker, mum, sabun ve bühassa kâğıt ve oyun- cak ihracatı mühim bir yektin teş- kil etmektedir. Katran, balık, yağ, peynir ve balıkyağı ihracatı faz- ladır. Petersburgdan gelen demiryol hattı Finlandiyanın cenup — ve | garp cihetlerine uzanır ve meşhur. İskelelere birkaç kol verir ve Olya | nehri mansabındaki — (Olyaburg) | iskelesine kadar varır, Findandiya | ticaretinin jinkişafına şimendiferden ziyade ticaret vapurları yardım et- miştir. Bu münasebetle ticnret ge- milerini not etmek faydalıdır: Fin- landiyanın 250 bin ton istiabinda 1060 büyük yelken gemisile, 38000 | ton istiabında 370 vapuru vardır. ehir ve kasabaları: Finlandi- ya, İsveçlilerin elinde bulun- duğu zaman Petersburg şehrinin bulunduğu mevki ile ciwarlarını dahi şamil olduğu halde 6 eyalete taksim edilmişti. Rusyanın idare- sine geçlikten sanra 8 eyelete ay- rıldi ve istiklâline sahip olduğu gündenberi de B eyaletle idare e- dilmektedir. En kalabalık şehri, Finlandiyanın merkefi olon Hel- sinki şehridir ki, yüz bine yakın nüfusu vardır, Bundan sonra kalabalık şehir- leri sırasile Tamerfos, Vilburg ve Olyaburgtur, Finlandiyada kile- SAFİYE kasmı : BAHÇESİ Alafı GARDEN Rum erkânı İstanbulu muhafaza edemiyeceklerini tahmin etmişler- di. Bizans İmparatorluğunu —mah- volmaktan korumak için asal Yu- ıı.ııutııu ııılhhm etmek ı;ı.— bu düşünce ile devletin er- kânı relsleri, prensler — tercihan Yunanistana memuriyet alarak gi- diyorlardı. Bunlar gittikleri yerlerde ve me- muriyetlerinde nüfuzlarını arttır- mağa çalışıyorlardı. - Derebeylik Ysulü üzere resmen Bizans İmps- ratorluğuna — tâbi beylikler tesis etmeğe başladılar. * Bvvelâ bundan faydalar görül- dü. Çünkü İstanbulun Lâtinler ta- rafından işgali devrindenberi yu- naniştâan Avrupa serserileri bey- inde taksim olunmuştu. Ahalinin lisanima vâkf, mezhebine yabancı bulunan işbu Ehlisalip ) döküntüle- ri asayişi ıqıpı.îıîı’,mş;de- HER AKŞAM TEPEBAŞI BELEDİYE BAHÇESİ HAVAY ADALARINDA BİR GECE 30 Kişilik Büyük Revü fwvv mete başına 7-8 nüfus isabet et- mektedir. Ancak cenubu garbi kö- şesi daha ziyede meskün olup ki- iemetre başıma 16-17 kişi düşer, Şimal ciheti çok tenhadı, Bura- larda kilometre başına bir kişi dü- şen yerler de vardır. Son zarfında yani 1820 denberi Fin- landiya siyast ve dalili galleler- den uzak yaşadığı için, o tarihe nisbetle nüfusu bir misli artenıştı. Bununla beraber - Finlandiyadan Rusyanın birçok taraflarına — ve bilbassa Amerikaya birçok nüfus hicret etmiştir. İdaresi: 1800 tarihinden 1914 ta- rihine kadar Rusya memalikinden maduttu, Ancak muhtariyeti ida- reye nzil ilmuştu. Böyük Dükalık unvanını haizdi; yani Rusya İer- paratoru Finlandiyanın da Büyük Dükası addolunurdu. O zaman Helsinforsta bir vali umumi bu- Yunurdu. 18 azadna mürekkep bir senatosu vardı. Valli umumi bu meclise riyaset ederdi. Finlandiya meşrutiyetle idare edilirdi. Ayrıca müdiran heyeti vardı. Bunlar doğ- rudan doğruya Rusya İmparato- (Devamı 6 1mcl Sayfada) Milli Piyango Eskişehirde çekiliyor Büyük ikramiye (40.000) Liradır (40.000) tira ile neler yapıl. maz, 40,000 Tira ile bütüm is. tikbalinizi, tefa detinizi temin edebilirsiniz. Millt Piyango 7 temmuzda Eskişehirde çekiliyor.. Bu se- fer ikramiyeler hem zengin hem mülenevvidir. — (10000) diralık ikramiyeler dört tane. dir. 8 tene (5.000) Hralık, 60 tane (2.000) Tiralık ve tam 120) tane (1000) liralık ikramiye vardır. 500 liralık — ikramiyelerin miktarı bu sefer 90 dan 150 ye çıkarılmıştır. Büyük, küçük bir çok ik. ramiye katar olmuş Eskişe- hirde sizi bekliyor. Bir bilet- le bu katara iştirak ediniz. | VARYETE- RESTORAN - DANS - GAZ | Baza Matinede varyete programı saat 19,30 da başlar ni terkederler, işleri yözüstü b> rakarak memleketlerine çekilir. lerdi, Bu suretle sahipsiz katmış olan kıt'aya Norman ve Katalan kor sanları bile dadandılar, İşte Rum erkânının Yunanista- 'a rağbetleri az çok bu kangaşa- lığa nihayet verilmesine sebep ol du. İstanbulun fethi sırasında Yu- nanistanın garp tarafında bir koç Venedik iskelesi vardı. Malüm ya Venedik o vakit bugünkü İngilte- Te gibiydi. Atina ile civarları dahi Atma Dikalığı namile bir İtalya hane- danı elinde idi. Adalar keza Vene- dik, Ceneviz, yahut Rodos şöval- yelerinin ellerinde idi. Mutasav- | ver Yunanistan ismen Bizars İm- paratoru hanedanının idaresinde idk Yalazz bunların hizmetlerine | binezonumun döğmelerini çözmek Tel: 42690 verTö Medlkl a zi , nakede Xa 1 ” |A G SAZ Hey'eti TEZTERİE RivA. -: İsetakiNlei Hayatını Anlatıyorum ! Yazan: HALÜK CEMAL No. 29 Gözlerimi açtığım zaman odayı güneş dolduruyordu «— Aşkımızın kudretinden ka- | ladım ve ilk gözüme çarpan şej çınma, Müjgün.. Sevişen giftler i- çin hiçbir aylrılık yoktur. Ne ©- lur çekinme benden!. Hayalleri- miz, rüyalarımız gibi herşeyimizi de müşterek varlığımazım sasde- tinde eritelim. Bu gece, bundan sonra 'hep birbirimizin olalım!.> Son cümlelerini dudaklarımda ikmal etti. Tekmil titreyişde, bi- tabisile dudaklarımı verdim. Ar- kasından eli bakir göğsüme inmek istedi. Bu temas; cançekişen Za- vallı isyanlarımı kudurttu. Çılgın gibi, hayır hayatını dilenen — bir mahküm gibi yalvardım: «— Ah Hikmet Bey yapmayın, ne olür yapmayın!.> Yalvarışıma vücudümü seri bir çekişle ve büsbütün dudaklarımı emmekle mukabele etti. En son bir gayretle yüne mırıldandım: « Bırakın., Bırakm!.> Fakut hiç dinlemiyardu. Geddar bir cellât gibi yüzümü, güzümü, kollarımı çılgın puselerle öpüyor, öpüyor ve: *— Bak sevgili Müjgün.. Artık e kadar mutlak Surette benim- sin!, Hep benim!. 'Bu gece hep be- nim olacaksın değil mi?,» diyordu. Ateşlerle yanan vücudüme, tit- riyen, solan dudaklarıma, kapa- nan gözlerime rağmen yine: <— Hayır.. Hayır!» diye inle- dim. Biraz sonra, parmakları komr isterken büsbütün kendimi kay- hettim. Vücudüm şiddetli bir ta- kallüsle gerindi.. Ellerim yavaş yavaş iki yana düştü. Sıcak.. hep sıcak.. bayıltan bir rehavet içinde mecalsiz bir nefesle gözlerimi ka- padım, Rüyasında ağlıyan çocuk- lar gibi baygın, eönük bir sesle son bir defa yalvardım: «— Yapma Hikmet bey. Neolur acı banal.» Artık onun sesini de işitmiyor- dum, Kollarında, başka bir cihan- da eriyor, humma ve ateş içinde titriye titriye can' veriyordum!. * Gözlerimi açlığım zaman odayı parlak 'bir güneş dolduruyprdu. Pencerenin önünde cw:l ewıl kuş sesleri geliyordu. Başımda derin bir uğultu, gözlerimde bir fersiz- Hik vardı. Sadece güneşin — sarı ışıklarım görüyor (diğer herşeyi hayal, meyal seçiyordum. Düşün- mek istiyor, fakat bir türlü zihni- mi toplıyamıyordum. Dimağım iş- lemiyordu. İlk saniyelerin sersemliği geçin- çe etrafı yavaş yavaş sezmeğe baş- Amerikadan yeni Zenci ALİ zan kendi hesaplarına gaileler ç- karırlardı. İstanbulun fethi üzerine Rum- lar Yunanistanda Prens Dimitri Paleoloğu İmparator ilân etmek istediler, Lâkin küçük biraderi Tomas bü- tün kuvyetile buna muhalefet et- ti Dimitri İspartada, Tomas da- bi Patrasta beylik ediyorlardı. Tomas biraderini Morayı tak- sim etmeğe mecbur etti. Bu su- retle imparatorluk sözleri ve t- kirleri ortadan kalktı. Türk İmpa- Tatorluğunun haraçgüzarı arasın- da irsi birer derebeylik oldular. İşte Turhan Bey ©ü hal ve va- ziyetin padişah yanında kabulünü rica elmişti. Fakat Prens Tomas rahat dur- madı. Evvelâ etraftaki küçük de- “zebeylikleri kaldırmağa kıyam et di. Bu işte gedir ve mefsedette Boıtvılırıııı!mm okıııuı_ Yı.- Ba zrek ıçl&ııı öldi erek | ııruü. göslerini yere fırlatılmış kombinezanum, el bisem oldu!. Onların yanında, çoraplarım, iskarpinlerim sürünür yordu. Birden titredim: Ne olmuştum? Buraya nasıl yaf maştım? Gece nasıl geçmişti? Sar &t kaçtı, Akşamki vak'aları ha tırlamak istedii Aydınlık gazino, hayat, hares ket taşan rıhtım, iskele.. Dönüşümüz., beraberliğimiz ve zonra o müthiş his, heyecan kasır gaları.. Şimdi bir rüya gibi gelen bunları düşününce dimağım delir recek, kalbim çılgınlaşacak gibi oldu. Hemen yataklan kalkmak, fıre lamak istedim. Fakat bir el göğe sümü bastırdı: «— Yat yavrucuğum!.. Hızla dönüp baktım: O... Ars kamda yatıyor, bir dirseğini yasr tığa dayamiş, başucumda gülüm” süyordu: «— Bonjur Müjgâncığım.. Der mindenberi seni, uyumanı seyre- diyordum. Uğku yüzünü melel gibi yapıyor. Büshütün masumu munis duruyorsun!.> A Onun sesi. Onun gözleri.. Far kat neden baan akşamki gübi hes | yyecan, zevk vermiyordu bunlar?. Suursuz muyum? Tahassü mü kaybettim?. Yoksa hâlâ rüyü ma görüyordum?. Böyle ani, muvakkat bir sersem” lik devresi daha geçirirken kollar rile vücudümü dolxarak kendin çekmek istiyordu. Sıcak çıplak af yakları ayaklarıma, vücudü vü düme değince bütün hakikati, mü! hiş faclayı öğrendim!. Bir andü rüyam kanlı bir kübusa döndü- Gecekl sonsuz humma içinde kaş” bettiğim, sevgime kurban verdi” tim şeyi anlamıştım!. Başıma şiddetli bir ateş ç.w Nefesim duracak, kesilecekmiş. bi öltü Bir erlderim. acısı, yıldırım. harabisile titriye tiri nefretle kollarından sıyrıldim. hamlede yastıklara — kapsı kalbimin en derinliğinden kopâali hıçkırıkla inledim. *— Anneciğim.. anneciğim..> Ebedi kaybımın, bir geçede sob durulan kızlığımım, hiçe indirilefi sevgimin, şeredimin ilk retarafbı bü oldu. Gözlerimin önünde zavalli anneciğimin müştik bakışları, bar 1 — Sağlamlık, nota, 2 — Gizli dE7 Üh, mektep, 3 — İlalyada bir şehir, € dat, 4 — Cemaati idare etmek, tok d€” Bil, $ — Çehreler, _Ilımıllll" fini Hüve ederseniz, oturabilirsiniz, 7 — Güzel San'at, C€ Kantızlık, 6 — Vermek, yerinde değil, T —3 değil, veparan istirahatgâhı, 8 ıı dala, b — Benim gibi, edat, 10 — emir bir arada, sual, renk. ı—ııı—-—ıı.ıııı*' 6709 | M 3 F | A >u> > ZN p Pua>rO050<>z M gE—rİn firsl, Oumr<—zozmla )o ”')*N.İ>U> » I OKM Mi AZzm-Ğ: zm mm g—- mAjlea RI ooU A RNE me »u &