V,GI/PA HARBİNİN AAA İ usya ve Ruslar. izan: Ali Kemal SUNMAN| İDelipetrodan evvel Avrupalılar | zdalik Rusya pek merak edilen o SANĞLI, bir diyar, Ruşlar da o ucu Ha n difarın — anlaşıl- b insanları di T5 omra da Rus- MA küvveti gittıkça, harpler öY zanarak büyüdükçe ister iste- r hürmet ddelerine var- h görülmü Rus Çaları Ax"up.ınn .ı..ıeı aa bir tarafla tüfak etmesi, i- alaylarmı mütte- 'na göndermesi a İrlik ve siyaset terazisinde 8Z a- basmamıştar, Zamanla Çarla- dostluğu ve düşmanlığı bahsi ,genişlemiş Ş ord Birçok ü ü anlaşılmış, uyordu. Silâhlar Avrupada yeni- h yeniye müvazeneler görülmüş. B Çarın ittifakından mak- yalnız Kazak alaylarınadn müt- taral istifade 'emelin- Ibaret kalmaz olmuştur. # İCünkü Rusya artık kuvvetlen- çe kendisini dirhem dirhem n da biliyordu. Rus diya- da müstemleke işletir gibi İvaş yavaş kavgasızca sokulmak yen konukomşular vardı. İşte Memleketten nasıl istifade edi- | Üöllr, oranın kaç çeşit halkı var- 've bu halk tabakaları ne mer- insanlardır?. mevzuunu iyiye tetkik etmek de ket- i birer suretle salâhiyet sa- gören Avrupalılar ve Ameri- | İblar için birinci derecede bir iş tur. ge Vları de Almanlara mağlüp ol- | İktan sonra Fransızlar için istik- düşünmek ve hazırlanmak lâ- $ geliyordu. Onun için © sene- n itibaren Rusyayı ve İlue- daha iyi öğrenmek bilhassa İtmsızlar için aşikâr bir lüzum ine gelr. iştir. Çünkü 7ihinleri ÜCalıyan şu saal vardı: ( Eğer Çar 0 zaman Bismarkın Pusyası lehine bir bitaraflık ta- etmemiş olsaydı Fransa öyle türlü müzaheretlten mahrum d. Almanlara mağlüp olur | | l—m işi sağlam tutmuştu. lâ Rusya ile dostluğu ileri Ş, OnU temin etmiş, on- ü sonra Prusya ordularını Fram- u üzerine yollâmıştı. O harbi tandıktan sonra da elinden gel Üi kadar uğraşmış, bir gün Rus- ile Fransanın ittifak edebilme nin önüne geçmek İistemiştir. t bahsin mevzuu o edgil. Rusya için Avrupada en çok ıuın.. Fransızların en çok ım den sonra müstakbel hasebat noktasından daha e- miyet almıştır. Bir zaman ge- ki FPransa Cumhuriyeti ile Çarlığı ittifak etmiş bulu- | , O sıralardaki neşriyat da kesbetmiştir. Rus . japon ise Rusya ve Ruslar çok u bahsedilmekle beraber pa ve Amerikanın dikkati züyade japonlar ve japonya EDEBİ ROMAN: 46 KL L D A İ Li İ> Bununla ne anlatınak ı.ı.'w.pı Rur İ Herhalde teslimiyeti şektin- a Sebiki kamali #Olanların hali vardı. *dat bu noktada: ' Yanlış reis bey, yanlış, 'e yine söze katıldı ve hü- n susturmasına kadar söy- leceklerini söylemiş olmanın içinde devam etli: Ağladım, sızladım, yalandır.. z dedim. Fakat, al- . Katil damgasını ba- /Murmakta mrar ettiler. Hepsi te- Altında idi, Söylenenler, katil | nuplulardaki hataret ve sür'ati. | Soğuk iklimlerde büyümüş, türlü olan Rus nelere göğüs gererek çar Talisiz bir genç kız iş arıyor Sir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE Tarihin sabit esasları olduğunu söyliyenlere gö- re, Rus için de daima kâr üzerinde toplanmış bulunuyordu. İşte böyle büyük vekaytin bi hassa harp ve sulh gibi birbirine ya efkârını kendine celbettirdiği memleketler vardır. Rusya müh- telif devirlerde böylelikle her ta- rafı kendisile meşgul etmiştir. Fa> kat bu meşgul edişin de kendine mahsus bir ehemmiyeti olmuş, Avrupalı tetkik erbabını hayrete düşüren bir hal vardır: Rus bem gimal insanlarında görülen sabır ve tahammülü gösterir, hem ce müşkülât ile yaşamağa uğraşmış lışmağa mecbur olduğu Kadar tap- kı sıcak memleketlerin insanları gibi de hayata karşı güleryüzle 1 bilir. Muhitinin soğuğu, hayatın devam edebilmesi için da- ima yarını da düşünmek meçbu- riyetinde olması Rus için dünya- dan bikmak demek değildir. Çek- tiği müşkülât ona tabii gelir. On- ları karşılamak için de kendisinde bir neş'e bulmaktadır. Rus tarihinin her safhasında Ru- sun evsafını aramak merakında o- lan Avrupalılar için Delipetro © tarihin arzettiği en canlı bir mi- salidir: Türlü türlü — tezatlarile © hükümdar Rusun mizacındaki | değişiklikleri gösterir. Fakat kür ve zararını hiç unutmamış oldu- t da anlatır. HALKEL | ÜTUNU- ? | İş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş Arıyan Bir Genç Orta mektebi P. iyi derecede ikmal etmiş 18 k Bir genç hususi müsessslerde; yasıkar melerde, bürolurda, — kütüphanelerde | atkâür bir ücretle kendisine mü- | | adır. Bakırköy Osmnu- sokağında 4 Ortaokül 1 inci sınıfından — tahsili bırakmış 18 yaşında — müte bir aile kizıyım. Yaşım ve — tahsilim ile mütenasip bir İş bularak çalışmak istiyorum. Arzu edenlerin Son Telgraf Halk Sütununda Melâhate bir. mek- tupla mürgesatlerini dilerim. arıyor “Ticaret Lisesinin 2 inci sınıtında, 17 yaşında bir gencim. Daktile ve mu- hasebe bilirim. 25 lira aylık — ücnetle iş arıyorum. — Taliplerin - Son “Telgraf Halk Sütununda Abbasa müracaatle- | Fini rica ederim. Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor Lise zon smidini ikmal etmiş genç | bir kız resmi ve husuzl mütmescelerde iş aramaktadır. İş sahiplerinin — Son Telgraf Halk sütunu vasıtasiyle (Sa- miye) ismine —müraesatları rica olu- nur. Ortamektebin $ inci sınılına kadar okumuş ve mali vaziyetinin darlığı yü- zünden tahaili bırakmak tehlikesinde kalan 15 yaşııda zeki, afif, maheup bir kız, talihsiz ünnesiyle kendizinin malşetini temin etmek için hayata a- tılmak gayesindedi. Terzihane, atöl- ye, imalâfkane gibi yerlerde - kanaat- kâr bir ücretle iş vermek suretiyle bu Yakir wileye yardımda bulunmak işti- yen âlicenap iş sabiplerinin Son Tel- grat Halk Sötununda Aytene yazma- darı rica olunur. sanki katilmişim gibi tâ bura- ya, huzurumuza kadar getirdi. — | Vedadın bu sgözleri devam eder- ken profesör Cemil haykırdı — Yüksek Reis. Bu adam ne söylediğini bilmiyor. Sözlerinde Türk tahkikat hü- kimlerini, polisleri rencide eden taraflar vardır. Öyle bir hava yap- | mak istiyor ki, sanki kendisinden başka herkes suçlu. Tahkikat gü- ya eksik yapılmış. polisler tesir al- tında kalmış. müddeiumumi, istin- tak hâkimi buraya gelinceye ka- dar bütün zabıta ve adliye eleman- ları durup durürken ve şunun bu- kanarak kendisine Tamim ve kitap Bilhassa bu yıl, imtihanlar mutattan erken — başladığı için, Üniversite Fakültelerin- de, kitap derdi daha hazin bir manzara arzetmişti. Ço- guklar, telâş içinde, hitap ve not tedarikine koyuldular. O zaman, bu mesele, bazı gaze- telerde günlerce yazıldı, çi- zildi. Muntazam not yok, kitap- | lar tamam deği; talebe çalı- | şacak, imtihan verecek ve sı- nıf geçecek. Çocuklar, sonra, bu işin altından nasıl kalktı- lar, bilmiyorum. Dün, gazetelerde, yeni bir haber gözüme ilişti. Üniver« site Fakültelerinde bazı ho- calar varmış ki, henüz, okut- takları dersin kitabını yaz- mamışlar, hazırlamamışlar.. Halbuki, her hoca, okuttuğu dersin kitabını yazacaktır. Kendileriyle böyle bir muka- vele yapılmıştı. Yeni haber, dediğime bale» mayınız. Bu mesele de cski- dir. Yıllar vardır ki, Üniver« site İdaresi, bazı hocaların ders kitabını yazmadığını bi- lir, tamimler yapar. Bu sefer, yine böyle bir tamim yapıl> "'İngerllki b vefaki Tn ; ) erki tami- min tesiri doknur. BÜRHAN CEVAT | Hapishaneden ka çan katil tutuldu Kula kazası halkından Mustafa isminde biri bundan bir müddet evvel birisini öldürerek yakalan- mış ve Salihli hapishanesine ko - nulmuştur. Muhakemesi netice . sinde idama mahküm olunan Mus. tafa hanishaneden firara muvaf- fak olmuşaa da derhal peşine dü- şülerek pusuya alınmıştır. Firari katil jandarmaların «dur!» emrini dinlemediğinden silâh istimalile rak ele gecirilmiştir. Dilin kenarında ve alt dudağın iç taraflarında ve alelümum ağız içinde husüle gelen küçük beyaz kabarcıklardan mülevellit bir ra- hatsızlıktır, müntendir. | Bu da iki türlü olur: Biri adi kabarcıktır. Diğeri Adi kabarcık ekseriyetle tülün içenlerin ağzında ve baharlı ye- mek yiyenlerde, diş etleri rahalsız olanlarda, dişi çürük ve mideleri bozük olanlarda, bazen kadınla- sulanır ve nefesi kokar, Münten olan / kabarcık ise - kos yun, inek ve bazı emsali hayvan- lardan sirayet eder, Bu da — süt peynir ve yağ vasıtasiyle olur. Bu kabarcıkta hastaların bir gey çiğ- nemesi ve yütması zor olduğu gi bi, münten olan kısmında ise ha- fif hararet ve iştabsızlık ile bera- ber keyifsizlik eseri görülür. Aclelümum kabarcığın tedavisi için müleyyin gargarular kullan- Kabarcık yerine de cehhan- murzda söylenir?. Avukat Cemilin bu sözlerini Şe- kibin sözleri takip etti: — Biz muhakemenin ilk safha- larında suçlunun tıbadliye sev- | kedilmesini bunun için istemiştik. Huzurunuzda söylediği sözler akıllı, bir adamın söyliyeceği sözler de- ğildir. Belki de yarın tam karar safhasında kendisinin deli oldu- | ğunu iddinedecek, müşahede altı- | na alınmasını istiyecektir. Konuş- | malar yine karşılıklı ve hararetli bir konuşma ve çekişme şeklini a- hyordu, Vodat — Deli sensin be adam, Yalan tezvir, iftira adında Türk lügatin- de ne varsa hepsini derleyip top- Tayıp misallerile, vesikalarle, şa- hitlerile buraya Üste- lik hâkim huzurunda da bizi söy- lemekten, konuşmaktan, müdafaa hakkımızdan menetmek istiyorsu- muz, nedir bu yaptığınız.. Diye bağıra bağıra söylendi ve. | cerasını biraz sonra öğrendim:, | ger hâkime hitap ederek: MAHKEMELERDE: Ben onları affettim. Fakat kanun ev yıka- nıcezasız bırakmıyor :: Dört yıllık evlilikten sonra unu- | tulan zavallı hasta kocanın itirafı ____E Yazan: SADETTİN IŞIK â: Asliye Ceza — Mahkemelerinin bulanduğu koridor bugün her mtankinden kalabalıktı. Kapalı açık kapıların önünde kadın, er. kek, çocuk küçük gruplar bekle- şiyor, siyah cübbeli avukatlar si- ralarına intizarla ağır ağır dola. şıyorlardı. Etraftaki bu kalabalığa rağmen derin bir sükünet vardı. Yalnız aras ıra içeri salonlardan zabet kâtiplerinin daktilo makine. lerinin kesik çıtırdıları işitiliyor bazan biz mübaşirin tiz sesi gö- nüllerde örpertiler yapıyordu! İlerideki kuytu köşede nazarı dikkati celbeden bir tehacüm var. dı. Hergün karışık ve kalışık dert. lerin teşrih edildiği, bakem tera- zisinin ince bir hassasiyetle İşle- diği adalet yerine yeni, enteresan bir vak'anın geldiği belli idi. Ben de tecessüsle oraya ilerledim: fanı yirmi, otuz kişinin çem. tahta kanepede genç bir kadınla bir erkek vardı. Siyah bukle saçlarile siyah elbisesinin 'tam bir ahenk teşkil ettiği solgun | yüzlü, muztarip bakışlı kadın ya- Danda bir delikanlı olduğu halde iki jandarmanın arasında, başını önüne eğmiş oturuyordu. Ara sıra yaşlı gözlerini kaldırıyor şaşkın hazarlarlarla etrafını süzüyordu. Her görenin merakla durup bak. tığı ve isminin Neclâ — olduğunu duyduğum bu genç kadının ma. MOnu sıcak bir aile yuvasından loş mahkeme koridorlarına atan vak'anın hikâyesini ileride, kala- balıkla dertleşen zayıf, hasla bes nizli kıranta bir adam içi yana yana anlatıyordu: — O benim karımdır!.. Tam dört senedir evliyiz onunla, Fa. kat ancak 2 sene bir arada yaşı. | yabildik. Çünkü memur bulun - duğüm bir tücaret — şirketi beni Ayvalığa gönderince karımı, sıh- hatinl düşünerek burada bırak « tım, Ben de orada hayalile başba. şa yaşamıya başladım. Lâkin yine Mmes'ultum: Her İstanbula gelece- ğim ayrı sabırsızlıkla bekler, evime kavuşmak için günleri heyecanla özlerdim. Böylece her tatil ayım hasrtle geçen bir yılım mükâfatı olurdu!. Bu sene de İstanbula döneceğim ayı bütün bir tahassürle özlüyor- | dum. Lâkin geçenlerde biraz has. | talandım. Ayvalığın havası bana yaramıyor, zayıflıyor, sararıyor -« dum. Kısa bir zamanda altı kilo birden dümüştüm. Şirket — Müdürlüğü bu vazi . yeti görerek bana iki ay tebdil hava verdi. Maaşlarımı da mesa. ime mükâfaten peşinen ödedi. Karıma bir sürpriz yapmak için dir. Bu hakikatı başınıza vura vura size kabul ettireceğim. Bütün fo- yalarınızı meydana vuracağım! Vedadın vekili avukat Muzaf- — Yüksek heyeti hâkime bü- tün bu konuşulan şeyler fuzuli ve hiçbirinin me yeri, me srası. Kendilerini süküta davet etmenizi dileriri, Daha şahitten soracağım bir iki nokta var, Dedi. Zaten susulmuş gibiydi. Muzaffer, merkez memurundan sorusunu yaptı: — Cesede hiç dokunuldu v — Hayır, Doktor gelip görünce- ye kadar kimse el sürmedi. — Evvelden sürülmüş olduğu- u tahmin eder misiniz?. — Zannetmiyorum. — Odada el dokunulmuş hiç bir taraf var mıydi? — Yoktu. Nasıl bulduksa öyle ettik, — | madan gelmeğe karar telgraf çekmeden, mektup yaz « verdim. Yolda hastalığı, derdimi unutmuş- tum” Vapurumuz İstanbula yak- laşırken heyecandan litreyardum. Aylardır görmediğim karımın şim- di ansızın beni karşısında bulun- ca nekadar sevineceğini düşünerek ilk kavuşma, karşılaşma anlarının | yadı ile sevinçle ürperiyordum. Vapurumuz akşam üstü Top - hane rıhtımına yanaştı. Dükkün. ların kapanma saati idi. Fakat ona bir hediye götürmek için cebim- Ne Diyorlar? İKDAM «Şimdi, artık, istodiğimiz tekzip ya- pilmiş ve orlada mesele kalmamıştır. kadar kiymet verdiği Sövyet — Ruzyi nin, kendisi aleyhinde gizli gizli düş- manca emeller beslediğine ve fırsat kolladığına bükmedecek ve bu da, e- sasen eski sıcaklığını kaybetimiş elan Türk — Sövyet münasebetleri üzerin- de elbette fena bir tesir husüle geli- Fecekti. “Tass'ın geç kalmış / tekzibini buna meydan — yermediği içindir ki memnuniyetle karşıladık. Gerek Moskova, — gerekse - bir kaç gündenberi Türkiye — Sovyet müna- sebetleri - hakkındaki neşriyatı - biraz Kuripleşen Londra radyosu, Türkiye- nin dürüst bilaraflğından emin — ola- bilirler. Bizim siyasetimiz, yüzde yüz Türk siyasetidir ve Türkiye bir leca- vüze uğramadıkça bu bilaral ve dü- rüst politikadan ayrılmıyacaktır. Tür- kiye, politik cambazı değildir; destla- rıtiz. merak ve endişe — etmesi$era demektedir. CUMHURİYET deki paranın mühim bir kısmını vererek altın bir bilezik —aldım. Fedakâr, kanaatkâr karıcığım her vakit böyle bir bileziğe sahip ol- mâk istiyordu. Biraz sonra; hedi. yesini kendi elimle kollarına ta. karken nekadar sevineceğini dü- şünerek büsbütün mes'ut oluyor- dum! Eve kimseye görünmeden bah. çeye girdim. Sürprizimi kuvvet « lendirmek için odasına da habersiz girecektim. Ayaklarımın — ucuna basa basa yukarıya çıklığım za - man evde hiçbir hareket yaktu. *| Odasında ışık da görünmüyordu. Uyuyor sandım, Karanlıkta ya - vaşça kapıyı araladım. Orada ilk duyduğum şey yüzüme aci bir kır. baç gibi çarpan bir erkek sesi oldu: «— Kim o0? ... | Hayretle, dehşetle donmuş gibi | kaldım. Buna onun incecik seşi karışınca tüylerim —diken diken oldu. Karım şen, şuh bir gülüşle; «— Kimse yok sevgilim., Belki kedidir!» diyordu. Bir anda bütün, feci hakikati, mel'un faciayı anlamıştım: Ka « rım yatakta, hem benim yatağım- da bir erkekle, âşıkile yatıyordu!.. Orada fazla duramadım. Çıl - gınca kapıdan kâçarken kulakla. rımda çınlayan baygın bir öpüş ve: | ve gitticçe büyüyen safhalariyle de- | manla daha iyi anlaşılacktır ki iki yekdiğerine silâh çekmeden — yaşamaş olan Türk ve Alman milletlerinin etlerinin «Türk — Alman dostluk muahede- sinin Büyük Mület Meclisinde tardi- ki celsesi dahi bütün memleketle 4« kiksleri hâlâ deyam ettiğinden emin olduğumuz gayet samimi — tezahürlere sahne oldu. Yeni dünya harbi yeniden yeniye vam ederken biri - Avrupanın merke- zinde, diğeri Şarkında ve Avrupa ile Asya kıf'alarını birleştiren çok ehem- miyetli bir sahada iki büyük milletin bu dostluk terahürleri ibretle ve tak- dirle temaşaya lâyık hakikalen muaz- zam bir hâdize teşkil ediyor, Onun e« hemmiyeti üzerinde ne kadar srar o- kunsa yeridir. Bütün dünyayı sarmak istidet ve IMtirasını gösteren eşsiz bir | bulran içinde iki millet bu yeni Av- rupa ve belki dünya — mücadelesinin iki seneye yaklaşan bülün safhalarını kendi aralarında kendi büyüklükleri- ne tam yaraşan bir soğuk Kanlılıkla Beçirdikler nihayet iki taraftan da ayni tehalüikle uzanan dort ellerini Sıktılar ve bandan sonsüz meminün oldular. Şimdi biz. takdir ediyoruz ve za* dost milletin en büyük bir dünya buhs fanı içinde dahi bu anlaşma neticesi- me varmaları yeni harbin belki ea mühim ve o derece mex'ud. ve şerefli bir vaziyetini teşkil etmektedir.» VATAN B. Ahmat Emin Yalman «Saha o sa- ha oyun yine o oyunte isimik bugün- «— Yapma... Seyfi... Ne olur pmat» Katil hitabı oldu!.. Hemen uşağıya indim. Bekçiyi polisi nasıl buldum. Onları nasıl yakalattım. Bunları şimdi bilmi. yorum... Yalnız sonra tam bir haf- ta hastanede kaldım. Bu bir hafta bana bir can çekişme gibi geldi. Fakat geçti... Şimdi ben onları affettim. Fakat kanun ev yıkanı cerzasız bırakmıyor. Demin mu - hakeme olduk. İkisi de üçer aya mahküm oldular, Şimdi Tevkif . haneye gönderilecekler!..> Zavallı, aldatılan adam sözünü burada kesti, Hâlâ hıçkıran karısı- nı son bir veda bakışile süzdü ve... dinleyicilerin merhamet nazarları arasında ağır ağır uzaklaştı!. Fakat bir saniye sustu. Gözleri- ni merkez memurunun gözlerine iyice dikti, sesine bir ahenk vere- rek bir soru daha yaptı: — Şükriyeye ait herhangi bir- şeyin alınmış, çalınmış — olduğu hakkında bir iddia var mıydı? — | Merkez memuru: - Böyle birşey hatrlamıyorum. Herhalde hiçbir iddia yapılmadı. — Böyle bir zan üzerinde dur- dunüz mu?, Tar ettiğinz gibi bir kayıp dahi ol- madığında da musırsınız? — Evet, — Evde ve bahçede kimler var- sa hepsni dinlediniz. mi? — Dinledim, kü baş yazasında: «Acaba rüya mı gördük? Mütareke, sulh diye bir çeyrek asırdanberi duy- duklarımızın hepsi yalan mı? 1914 de, 1913 de 1816 da kulağımızda yer eden isimleri yine her gün radyoda dinli- yoruz: Pürçemişel, Lemberg, — Brodi, Minek, Kovno, Vilna filân-fulan. Arâ- da geçen bir çeyrek asırlık zamâan bir serap gibi dağılmıştır. Eski harp çülü- mün ortasındayız. 1914 harbinde bu- sakırda çarpışan muhariplerin evlâdı, aynı araride, ayni şekillerde biribirle- iyle boğuşuyorlarar Diye başlamakta ve bilâhare şunları yazmaktadır. «İş nereye varacak* Akın nerede ve nasıl duracak? Şimdi sahipsiz sürülere benziyen — milyonlarca insana — yarın hangi çoban kendi esiri, kendi öz ma- h gözüyle bakâcak? Bunların meçhüldür. Bu harp sahasındaki mil- yanlarca zavallının da dünyanın diğer ' Şükrü bu nokta üzerinde göğ- sünüm ve dilinin bütün ferahlığı ile cevap verdi: — Vedattan başka berhangi bir kimsenin katil olması ihtimali yok- tur, Bütün ihtimaller tetkik edil- miştir, — Bu kanaatiniz midir, bütün tetkiklerinizi ikmal ederok var. dığınız netice bu mudur?, — Neticedir. — © halde katil Vedat?. — Evet!, * Bu cevap karşısında Vedat du- A büktü, Muzafler uzak- a baktı, profesör Cemil ve ar- vukat Şekip bütün sevinç- sırıttılar. İkisinin de koltuk- Tarı kabarıyor, .u:ı.mfı sevinçi ten î z _bııhııeketmılııhlıollıuı— ,., Kadınlar yazın daha fazla mı sinirli oluyorlar?, Bir mütehassıs doktorun yazdığı şayanı dikkat bir tb- :!ıınıhlıdı göyle deniyor- «Yazın kadınlar fazla suç işler.. Çünkü yazın kadınlar, | kış mevsiminden daha çok Yazın normal kadın pek ıı- dır.» Tıbbi makale, bu şekilde devıı edip gidiyor. Ben, bu okuduktan sonra, eli- ııkııuııı dayayıp düşün- düm. Kıdınlıı, esasen suç. işler- miş.. Fakat, yııııı, işledikleri Iııçbıtıııçıılırohıı. Hiç bir kadına, u kabul ettiremezsiniz. On ; lar daima doğru, dürüst va : haklıdırlar. Kabahat sizde. Sonra, kadınların, yazın sıs caktan fazla mütcessir olabi. yettedirler. Rüya bııhıyıtigılıml—h ğ yaz mevsimi.. Bana öyle gelir ki, bilâkis yazın, bayanların âsabı daha çok normaldir. Denizi yabana atmayınız. Her sabah, plâjda banyosunu alan bir kadının vücudü kadar rehavet içinde, rahat bir şey yoktur. Öğleyin güzel bir yemek.. Sonra bir Şehir nyı san'atkârları Kars ve Erzurumda Kars 28 (Hususi) — Şehir Ti. yatrosu artistleri çarşamba günü- — şehrimizden Erzuruma — hareket — etmişlerdir. Belediye Reisimiz B. — Mehmet Bagatir tarafından teşyi olunan ertistlerden B. Behzat Bu. — dak şunları söylemiştir: v «— Karstan çok memnun ola- rak ayrılıyoruz. Partiye verdiği « — miz listede 3 lemsil vardı. Kars- hıların san'ate karşı göslerdikleri yüksek bissiyat bizi 2 temsil daha vermeğe, Karstaki lw##g zatmağa sevketmiştir, K Gerek büyüklerin, gerekse ıq, güzel yurdun - bize gösterdikleri sevgiye bilhassa müleşekkiriz.» — Mumaileyh — artistler namına Erzurumdan Valimiz B. Hüdayi Karatabana bir teşekkür telgra- fi da çekmiştir. Vali Muavi başladı —— Bir müddettenberi mezun bulu Ban Yalk eiltaviniğiz B A eğ ğ M —ı.ı <