Kişi üüttti Vi ' B AAA D VT Nİ MESELELERİ. ÜDüşmanın düşmanı * Ali Kemal SUNMAN 'disanında Almanyü ile Sov- ya arasında Rapalloda ak- dostlük muhadesi yaknız » Alman münasebatının ta- değil, geçen harpten son- krupada bir çok endişelere lası itibarile de pok dhem- kazanmıştı. Mağlüp bir Al- vardı. Bir de Avrupanın Bbette bulunmak istemedi- Rusya. Fakat her iki memle- de Avrupa müvazenesinde p öyle baş kalamazdı. Nite İvrupanım harpten sonraki ik- fatını düzeltmek için çart- fatımiken hatıra bu ezaksa' hferars toplamak gelmi nin nisanında İt thrinde böyle bi a Biya ile beraber 1lk defa ola- 'yet Rusya da çağırılmıştı. kpnferans sıralarında da Al- Sovyet murahhasları ara- Yukarıida işaret edilen mu- dmzalanmış oldu. t tarafın münasebatı yeni- liyor, alacak ve verecek i hallediliyondu. En mü- da bu iki devlet birbi- döst olduklarını ilân e- dı. Gürbet diyarında her- tafından yabancı görülen iki birleşmesi gibi tabil olan © zaman türlü endişe- Avrupada acaba Almanya Rusya bir iş mi çıkar- iyorlardı?. Cenova konle- Rus murahhasına Avru- letleri şunu teklif ediyar- (Bovyet Rusyaya borç para . Sovyet Rusyanın kal- ti için paraca kenklisine tnet edilecek, Fakat Çarlık clan kalmış borçları da ta- Közam. Sövyetler kabul etmiyor- İyle münakaşalarla vakit ge- bir de Sovyet . Alman mu> sonra Berlin ile Mosko- İMmünasebatı yolunda gitmiş, hal bir gün gelmiş, bo- tur. Çünkü Almanyada iktidar mevkine — gelen hükümet bugünkü Sov- iyanın alayhinde olduğunu ondu. Ancak ondan sonra Sf münasebatı daha fena görmüş olmakla beraber da bahsi geçen Rapallb mu- Di yırlmak ber iki tarafın Tınca da hatıra gelse bi- yine muhafaza etmoği ile- © daha uygun görülmüş- dostluk muahedesinin üze- seneler — geçtikten sonra M Rusya ile Almanya arasın- » en mühim vesikanın da imzalanan misak İma şüphe yok. Bu sayede Ya artık Sovyet Rusyadan | dostluğun bir gün Lehis- ine ve İngiltere Te Bİ ROMAN: 42 ir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE nuz var mi?, Çt var, İki tane iş yapıyorsunuz” merkez memuruyum. da soracaklarma doğru 'eceğinize namusunuz ü- , / *min eder misiniz? Talisiz bir genç kız iş arıyor Geçen Umumi Harpten sonra - İngiltere ile Sov- yetler arasında olup bi- tenlere artık maziye ka- rışmış nazariyle bakılı- | | yor. Düşmanın düşmanı | | dost olurmuş.. | Fransanın aleyhine — Almanyaya müzaherete kadar varacağını tab- mün edebilmiş mniydi?. Bununla beraber Rapallo anlaşması Avru- payı o zaman düşündürmüş olmak- Ja Çiçerin için siyasi bir muvaffı kiyet demekti. X9 ağustosunda a tedilen misakın — Üzerinden bir hafta on gün geçtikten sonra da Avrupada harbe başlamış bulu- nuyordu. Bundan şu aplaşıldı ki İngiliz taralfı Lehistana verilmiş olan süzü tutarak Almanya ile kendini harp halinde görmekte te- reddüt etmedi. Sovyet - Alman misakı çok geçmeden Lehistanın taksimini gösterdise de ondan son- ra harbin uziyacağını söylüyen İnr gilizler Sövyetlerden Almanyaya büyük denecek bir yardımın kubulacağına ihtimal vermemiş- lerdir. Buna mukabil harbin baş- ladığı ilk aylarda ortalığa yayılan şayialar ise az meraklı değildi: Sovyet - Alman işbirliğinin çak ilerilere varacağı ve Asyada eski- den olduğu gibi yine İngilizlerle Sovyetylerin karşılaşmak mecbu- riyetinde kalacakları söyleniyor- du. İngiliz matbuatı o zamanlar hep bu dedikoduları yazmış, ha- kikatte ise Sovyet Rusya ile Al- manya arasındaki dostluğun öyle devamlı olmıyacağında İngilizler hop ısrar edip durmuşlardır. Sovyet - İngilir münasebatına gelince; geçen Umumi Hanpten sonra arada olanlara artık maziye karışmış nazarile bakılıyor. Düş- #nanın düşmanı dost olunmuş. Şim | di Almanya ile düşman olan Sov- yet Rusya demek ki İngiltere ile dost olüyor. HALK ÜTUNU ’ıVı İ#hıy-l. şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş arıyan bir genç. Biylülde lise olgunluk — imtihanını #erecek olan çalışkan, Pransızca da bilen bir genç; 4z bir Ücretle bir iş - ramaktadır. Taliplerin iütten Son Tel- | graf Halk sütununda «Türksoy> a mü- racsatları rica ulunur. Örtamektebin 8 incl sınifina — kadar Okumuş ve mall vaziyetinin darlığı yü- zünden tahslli bırakmak tehlikesinde Kalan 15 yaşında zeki, afli, mahcup bir kız, falihsiz. annasiyle kendisinin maişetini temin etmek için hayata a- tılmak gayesindedir. 'Terzihane, ! ye, imalâthane gibi yerlerde - kanaat- kâr bir ücretle iş venmek sureliyle bu fakir alleye yardımda bulunmak isti- yen âlicenap iş sahiplerinin Son Tel- graf Halk Sütununda Aylene yazma- ları rica olunur, h arıyan genç kız Ortaokul 1 inel sınıftından — tahsili Bırakmış 16 yaşında — mütevazı, temiz | bir aile kıtıyın. Yaşım ve tahsilim e mülenasip bir iş bularak çalışmak istiyorum. Arzu edenlerin Son Telgruf Halk Sütununda Melâhste bir mek- tupla müracaatlerin; dilerim. İş arıyor Ticaret Lisesinin 2 inci smıfında, 17 yaşında bir gencim, Daktilo ve mu- | hazebe bilirim, 2$ lira aylık — ücretle iş arıyonum. — Taliplerin San Telgraf Halk Sürtununda Abbasa müracaatle- Fini rica ederim, ilk sualini sordu: — Cinayet size e vakit haber verildi?. — Sabah saat yedi buçukta!, Ve. merkez memuru cevabını genişletti: — Ben uykudan henüz kalk- maştam, Yatak odamdan çalışma | büroma — geçmemiştim. — Merkez | santralı telefonla haber verdi: Bo- montide bir cinayet varmış, Si- zinle görüşmek istiyorlar, Bu gö- Tüşme telefonla yapılıyordu, hat- tı bama bağladılar, konuştum, Ci- | nayeti Ferdi haber veriyordu. Ka- | rısının öldürüknüş olduğunu söy- Tüyordu. ğ Ha deni ç <birden değil, Perde yeniden — kapana- Hastaya buz lâzım Bir okuyucu Erenköyün- | den telefon ediyordu. Gün- lerden Pazardı. Bu vatan- | daş, şöyle diyordu: «— Hastam var. Buz lâ- zım oldu. Bütün Erenköyü ve civarını aradım. Buz bulama- dım. Haydi, soğuk su içmek için buz aramıyalım, fakat, | hasta için de buz bulamaz- sak, iş, biraz nezaket kesbet- | mez mi?.» İnsanın aklı bazı hâdisele- Ti kolay kolay almaz. Bu, buz bahsi de öyledir. Su var, buz Ffabrikası var, fabrika harıl harıl buz yapıyor. Ve sonra, buz bulamıyorsunuz?. Bu- nun sebebi nedir?. Bunun hiç bir sebebi yoktur. Mutlaka, bir sebep aramak lâzım gelir, se, şu söylenebilir: Buz tevzi teşkilâtı kötüdür ve bu işe lâ- zım geldiği kadar ehemmiyet verilmemektedir. Her sene böyle olur. İstan- bulda, buz meselesi, diye, bir mesele ar. Neden buz meselesi, diye bir mesele olsun?. Bunu akıl almaz. Herhalde, bu iş hal- ledilmelidir. BÜRHAN CEVAT Köyde tiyatro Köye küçük bir Üyatro hey'eti gel- mişti. Veli dayı ön kuruşa kıyarak t yatroya gitti. Tiyatroda perde daha a. Çılmadan, seyirciler biribirile yörenlik ediyorlardı. Veli Dayının — yanında, — tiyatrodan biraz anlıyan diğer bir köylü dedi ki: — Ben bu ayunu evveiden de gör- müştüm. Bu kapalı perde açılınca gö- gürsün, Öyün ayınnlth:ı amma, hepsl cak. Sonra tekrar açılacak. Fakt bu iki perdenin arasında iki gün geçiyor. Veli Dayı bu sözü — işitince düşün- GA Biraz da canı sıkılmıştı. Köylüye: — Öyle ise ben gidiyorum, dedi, — Neden?. — Canım, evlede rahat döşek var- ken, kuru tahtalar arasında iki gece burada, ne diye pinekleyip durayım? | Balayı seyyahati — Hem balayı seyahatine çıktığını söylüyorsun. —Hem de karın yanında | yok. — Biz fakiriz, ne yapelım? — Ancak | bana kadar yol paramız çıkıştı. DOKTOR GİLeiLib Tahatsızlık değil, kanda ter ifraza- tindan — suyün — azalmasındandı?. Terle ve idrarla beraber vücudü- || müzden tuz çıktığından bunu İza- Je için en iyi çare 1935 Olimpi- yüdında — Alman atletlerinin — bir kilo suya bir. kahve kaşığı tuz karışlırıp içtikleri gibi, tızlu su içmektir. Diğer atletler lâalettayin su içtiklerinden diğerlerine naza- ran daha ziyade mukavemet gös- termişlerdir. ve cinayet yerine bizzat git- tim. Ve. daha hâdiseyi telelonla öğrenirken polisliğin ilk kaldesi icabı olarak «katil kim!, diye sor- dum, Vedat'tır dediler, Ve hemen on aYMASI için emir verdim. — Cinayet yerine yalmız mı giüt- tiniz? 'anımda bir kemiser de var- di. — Ferdiyi daha evvelden tanar mıydimız? — Hayır.. Hiç tanımayorum., — Hayır. — Cimayet yerinde sizi kim kar- ? — Ferdi ile buluştum. — Cesedi nasıl buldunuz? — Ceset yatak odasında ve ya- tağın içindeydi. Arkaüstü yatıyor- du. Vülendiinde lk kurşün yarası / varı a MAHKEMELERDE: “Baba baba değil ki, trabzan babası!,, “Hınzırın kolunda ârıza kalmı- yor ki bir iki bin lira alayım!,, HÜSEY! Yazan Pejmürde kıyafetli, siyah kı - vırcık sakall: lı, uzun saçları sakallarına karışmış, siyah” keskir gözlü ve korkunç bakışlı bir a . damdı. Küçük, şirin, masum bir erkek çocuğun elinden tutmuş, e. rafına bakınarak Adliye kori - dorunda yüriyordu. Her mahke. menin kapısında ayrı ayrı duru- yor, yanındaki yedi sekiz yaşla. rında görünen çocuğa soruyordu. — Burası mı acaba? Oku baka. him şunu!. Çocuk, mahkemelerin kapısın- daki levhaları heceleyerek oku - yor, yalnız şifr romenle yazılı ra- kamları çıkaramıyor, heceliyor, heceliyor, hiçbir şeye benzete - miyordu. Çocuk onlar da hece « ledikçe, sakallı, korkunç adam: — Yazıklat olâun senin yedi - Bin ekmeğe! diyordu. sene ikinci sınıfa da geçtin. Hü- lâ şunları okuyup anlıyamıyorsun. Çocuk, masum masum, korkunç adamın yüzüne bakıyor, onları o- kuyamamakla gururundan birşey kaybetmiş gibi üzülüyor, çocukça bir saffetle: — Ne yapayım baba? diyordu. Daha onları okumadık ki... Ço. cuk, — Ne yapayım baba? âerken, koridordaki kanepelerden birinde oturan hir adam, — Bak, dedi, babası imiş. Diğer biri: — Babasıdır, ya! dedi. Babası. dir amma, baba baba değil ki, 'Trabzon babası... Bu biçareyi ak- şamları yollayıp sokaklarda di - lendirir.. Eline bir küçük kutu ile sekiz tane karemelâ verir. Artık, meyhane meyhane, sokak sokak dolaştırır. Kendisi de dilenir, Eli- ne geçeni, aldığını — bulduğunu meyhaneye verir. — İçiyor mu? — İçiyor mu ne demek? Küpll, küplü.. Sade rakı olsa iyi., Esrar da içer. Gkrmiyor musun halini, kıyafetini?.. — Lânet olsun böyle babaya... Bu yaştaki yavruyu dilendizmek., Böyle babalar, cemiyetin yüz ka. rası.... Böylelerini, alimallah as- malı... — Asmalı değil, kesmeli... — Kesmeli değil, kazıklamalı vallahi... Sen bunun böyle rakı, esrar içtiğini nereden biliyorsun? Tanıyor musun? — Nasıl tanımam? İlânı meşru- tiyetten sonra, ben maliyede mü- meyyizdim, O da bizim kaleme geldi. Temiz, tırandaz, yakışıklı, zeki bir gençti. Verilen işi de, ha. ni, wıııı-nıudın iyi başarır, bece. rirdi, Bir yazısı vardı.. İnci dizisi Bgibi.. Kitabeti filân da yerindey- di. Kuvvel kalemiyesi, benim di- yen kâtiplerde yoktu... Bir müd- det çalıştı. Sonra ne oldu, nasıl oldu bilmem.. İçkiye dadandı. He. pimiz nasihat ediyorduk. Bir kere ı).qu mı insan, artık geçmiş ola... tak odasının penceresi de m Pencereye bir merdiven dayanıl- mıştı. Cürüm asarını tesbit ettir. mek üzere hemen etrafımı tetki. ke başladım ve yanımdaki komi- seri müddeiumumiye, tabiliadliye haber verilmek için telefona yol- ladım. — Evden mi telefon sitiniz? — Bvet.. — Katilin Vedat olduğunu size kim söyledi?. | — Ondan şüphe ediliyordu. Esa- sen müddelumumüi de gelince e- nun celp ve tevkifini emretti, — Vedadı o gün tevkif ettiniz mi? — Ertesi sabah edebildik, — Niçin?. — İkametgüh adresini değiştir- mişti. Bizdeki adresile bulamadık. — Size kim adres verdi? — Ferdi Bey verdi. — © adreste bulamadınız değil Sonra Balıkhaneye — geçti. müddet de orada çalıştı. Orada şirken bir gün rastladım. — Artık elhamdülillâh kurtul. dum.. İçmiyorum.. Evlendim.. De- di — Tavuk tövbe tutarsa, sen de inşallah içmezsin dedim.. Gülüş- tük. Aradan epey zaman geçti.. Bu- nu görmedim. Günlerden bir gün, bir akşam meyhanede oturuyor. duk. Yanımda birkaç arkadaş var. dı. İçeriye, saçı sakalına karışmış, kıyfetsiz, partal bir adam girdi. Bizim masanın önüne gelip durdu. Fitil gibi sarhoştu. — Beni tanıdınız mı, beyefendi? Dedi bana. Tanıyamamşıtım, Soön- ra kendisini tamttı. Meğer buy - muş... Konuştuk.. Oturdu bizim masada biraz daha rakı içti.. A- ilevi felâketlerden, karısından ay. rıldığından bahsetti. Kundakta bir çocuğu — olduğunu, ona bakmak mecburiyetinde olduğunu söyle. di. Bu anlattığım, galiba yedi se- kiz sene oldu. Sonra çıkıp gitti. Giderken, ben de, arkadaşlar da, haline acıdık, bir kaçar para da cebine koyduk. Ondün sonra her zaman rastladıkça, elimden gel - diği kadar yardım ettim. Son za- manlarda, bu zavallı masumu di. lendirdiğini gördüm, öğrendim. Ondan sonra nefret ettim. Bir da. ha, metelik vermedim. İşte bu a- damın tarihçesi, hay im bildiğim bu... Pejmürde kıyafetli, siyah sa - kallı, korkunç adamla çocuğu ko- ridorun öbür ucuna kadar yürü. dükten sonra dönmüş, bizim tarafa doğru geliyorlardı. Kendi tercü » mei halini anlatan adamın önüne geldiği zaman: — Vay, beyefendimiz.. dedi. Zatı- ülinizle çoktandır teşerrüf edemi- yoruz. Akşamları nereye çıkıyor - sunuz? — Vallahi belli olmuyor. İşte ar. kadaşlarla kâhn İBalıkpazarına, kâh Beyoğluna, rastgele işte... Siz ne. relerdesiniz? Burada ne işiniz var? — Etendim.. Bizim küçüğe ge- | çenlerde otomobil çarptı. Kolunu kırdı.. Şimdi biraz iyileşti. Otomo- bil bir tüccarınmış.. Tazminat dava ettim.. Beş yüz lira istiyorum. Hın- zırın kolu da çabuk iyi oldu. Arıza da kalmıyor. Yoksa, bir iki bin lira almak işten değildi. Otomobilin sa. hibi sulh olmak için yüz lira teklif ediyor.. Kabul — etmiyorum. Her halde beşyüz lirayı alacağım, Onu alırsam işlerimi düzelteceğim.. Bir dükkân açıp ticarete başlıyacağım. Mahkemeyi arıyorum, bulamıyo . rum, — Asliye mahkemeleri öbür ta- Taftaki koridorda... O tarafta arı- yacaksın. — Eyvallah efendim... — Güle güle! Sakallı, korkunç — adam, küçük, (Devamı & inci Sayfada) — Evet. — Yanlış mıymış o adres? — Hayır.. Yanlış değilmiş, fakat Vodat üç dört gün evvel değiştir- miş. — Vedat evinde yakalandı de- ğil mi?, — Evet, Kızı ile beraber oda- sında “Oturur ve gazele öokürken olduğunu söyledi mi — Hayır.. Hep inkâr ediyordu. Biz evrakile birlikte kendisini müddeiumumiliğe gönderdik. — Onun katil olduğunu siz tes- | bit edebilmiş miydiniz?, Bu sual, birden herkesi alâka- landırdı. Bütüm gözler merkez me- murunun gözlerine çevrilmiş, ve bütün kulaklar onu dinlemek için gerilmişti. Merkez memuru bir ııımıııqııunııınuıi—ıı TC | Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM Abidin Dever eKevyol Kusyasın ha- dalarır başlıklı buçünkdi baş yazımında | süyle diyor: «Moskova, 1930 senesi - baharından- beri takip ettiği yanlış ve fena pollti- ka yüzünden harbe sürüklenmiştir; dahâ dürendiş, daha basiretli, bilhas- a daha gamimi bir siyaset Sovyetler Birliğini hepten tzak tutabilirdi. Bü- 'tün dastlarını darıltan: fakat düşman- Jarını dü teskin etmiyen bu hatalı si- yaset, düne kadar, devam etti. Mese- İngihereye karşı harezete ge- a tanıdlı. Alınatıya, başlarken Yugos- k ve ademi teca- fakat Yugoslavya- Tine bu m kapı dişarı etti. ana turşusu ne?, vüzpaktı imzaladı min mağlübiyeti ü tin elçisi ne idi, N İşle en mühimlerini şöyle kaba tas- dak bir düzüne maddede hülâma ettiği- miz siyasi hatalardır ki Sovyet Rusya- ya, bugünkü bâdineye - sürüklemiştir.> CUMHURİYET <«Rus — Alınan harbinin İngiltereye | vakit kazandıracağını — iddla — edenler de hükümlerinde acele duvranmış bu- dunuyarlar. İngillerenin vakit kazan- ması, Rusyanın Alman taarruzu - kare gusnda göslereceği mukavemele — bağ- hdır. Eğer Rüs orduları - Alman - hü- cumlarını muvaftakıyetle durdürabilie ve önliyebilirlerse İngiltere çok kıy- mefli yakitler kazanmış olur. Bu tak- dirde harp talihi sür'atle demökrasiler tarafına dönmeğe — başlar, Fakat Ale manlar taarruzlrını istedikleri gibi yü- | Tütebilirlerse İhgillere için vakit ka- zanmaktan bahsetmek hatalı bir görüş gayılır, Çünkü Rus toprakları üzerinde emellerine nbil olan bir Almanya, bu işi başarıncıya kadar İngiltereye kar zandırdığı vakitten çok daha kıymetli geyler ekde etmiş demoktir.> YENİ SABAH «Başlangıçla nasil ” Nazi Almanya, | Moskovanın dostlüğünü aramakla ide- | olaji noktai nazarından bir günah iş- lemiş ise, şimdi demokrasiler de ko- anünizm İle yanyana “harp etmekle kendi kendilerini inkâr edeceklerdir. Fakat bunu yapmak meebüriyetinde- dirler ve yapacaklardır. Bu belki mus fad resmi şekiller dairesinde bir İtti- fak olmuyacaktır. Fakat muhakkak bir yardım vuküa gelecektir. Almanya ile | * Hlört ettği devrede Sövyetler ne yap- Mıiğsa şimdi de dernorasiler Moskova ile tatlı bir fiört devresi yaşıyarak Rus — Alman mücadelesini uzun sü- zecek ve iki tarafı betkin bir balde ye- | Te serecek bir mahiyete sekmak için ber yardım yapacaklardır. Ve kendile- rine de hazırlanmıya vakit temin ede- ceklerdir.> TAN M. Zekeriya Serlel «İngilizler Sov- | yellere asker günderecekler» başlığımı | faşıyan begzünkü makalsinde şöyle de- mekledir. «Misler Eden, İngilterenin — Sovyet bükümeline iktısadi ve askeri yardı- ma hazır bulunduğunu ve bu maksatla Sovyet Rusyaya asker ve bir Iktesadi bey'el gündececeğini, Sovyet Rusya- mın mütekabil olmak şartiyle İngilte- zenin bu teklifini kabul ettiğini söyle- miştir. Bu izah İngiltere ile Sovyet Rusyanın, müttefik iki Gevlet gibi, yanyana Almanyuya karşı cepbe almı- ya karar verdiklerini — göstermekte- dir> deni — Süyes Bakırköyünde Zeytinlik — mahallesi Hacı Husan sokağında 31 numaralı ev- de mukim iken ölen Kirkor kızı El- monyanın Medeninin 56l inci müddesine tevti- kan Üç ay ve mirasçıların mezkür ka- nunun 534 üncü maddesine — istinaden Üç ey zarfında mahkemeye müra- enatları, aksi takdirde terekenin hazi- meye devrolunacağı ilân olunur. cek delil yoktu!. Dedi, merkez memurunun bu | cümlesinin arkasından Vedadın a- vukatı Muzafler söz istedi ve hâ- kimden rica ettiz — Şahitten bir ikâ noktayı öğ- renmek istiyorum. Lütfon cevap verirler mü?, Bun! '1" iğadur: Ken- dileri Veda yüz- de yüz kani midirler? —— Hâkimin t*nıd“l——h merkez memüru: — Gözümle gürmediğim (akat, delillerle, ifadelerle yakaladığım bir suç zanlısı için hiçbir zaman yüzde yüz katildir.. demek müm- kün değildir. Bu kanaati izhar et- mek mahkemenin ve adaletin hak- kıdır, Merkez memutunun bu muka- bdeıhl-—ııı—lnmqlıı ııNı AF — 25 NAZIRAN 190 Orta tedrisat mües- seselerinde hoca ihtiyacı Gazetelerde bir haber çık- tı. Maarif Vekilliği önümüz- deki sene için orta mektep ve liselerde muallim kadrosunu tesbit etmiye çalışmaktadır. Bunun için bazı tedbirler a- bamıştır. Fakat, talebe ve mektep adedi her yıl o kadar artıyor ki, bu tehacüm karşı- sında hoca bulmak pek - ko- lay değildir. Bu yüzden, orta mekteplerde bugün mevcut hocaların vaziyeti malüm. Bir mektepte, vasati yüzde yirmi nisbetinde asil muallim yar. Diğerleri yardımcı mual- | lüm ve hastâ vekil muallim, Halbuki, mektep demek, her şeyden evvel hoca demektir. Kanaatimiz şu ki, muvak- kat hoca ile ders okutulup randıman alınamaz. Bir hoca ki mesleğe bağlı değildir, is- tikbali, hattâ, hali malüm de- ğildir. Bu hocadan netice alı- namaz. Hele bir kısım mek- teplerde, - yardımcı muallim vekilleri bile var. Bunlar altı ay çalışacak ve meselâ, ayda eline 30 Kra alacak. Ders o- Yardımcı hocaların vaziye- tine gelince: Bunlar içinde hoca olmak hakkını haiz o- lanlar çoktur. Hem kanuni hak, hem bilfiil liyakat hak- kı, Bunları, ne diye asil hoca yapmazlar? HılMl. asil ho- lIıııı.lır üzerinde çalışır ve kadroları en ıtlııbırı'm' de tanzim eder. Karabük Demir ve çelik fabri- kaları Müdürlüğü bir steno ve iki daktilo alacaktır. Stenaya 210 ve daktilolara 100 100 lira ücret verilecektir. 2 tem. muza kadar Ankara Sümerbank Umum Müdürlüğile İstanbul şu- besine veya fabrikaya müracaat edilmesi, Sümerbank Defterdar men - sucat — fabrikası için imlihanla muhasede memuru alınacaktır. Sümerbank tarafından Bursa- daki Merinos fabrikası için usta ve işçi alınacaktır. İstiyenlerin fabrika zat işlerine müracaat et. meleri lâzımdır. İmtihan 27 haziranda Katırcıoğ lu hanında yapılacaktır. Ankara Belediyesi, otobüs İdas resi için birkaç şoför alacaktır. İstida (le Ankara Belediyesine mü. racaat etmek lâzımdır.