3 —SON TELGRAF — 19 taziRran isir Başmuharrirler I. (a Biyortart — KaER A KULUNE Mühimmat kâfi değil, MAHKEMELERDE: asker de az.. Geçen sefer- Nİ SMESELELERİ. ri tenkidler.. * Ali Kemal SUNMAN, enkidler böyle idi. Bu- günküler de aşağı yukarı öyle.. mühimmat ye | | wr kuvveti kâfi değil, tişmiyor, İngi * gittiği belerde boş duruyor, çünkü Sonra geçen hat | arasında kumanda birliğ ) ayırı bir iş ol ee eee S | kolay olmamışt | e bakarak her | | | | i hilâfına İngili ebesi mümkün ola- ağına ve İngiliz davasının da n hük- Fakat a- | 0 tenkitlerle kazanılmıyacağına peşi kzm gelecekt sdilen iş sahasında fasıla- rde cep- en İngiliz görme i dün geçmediğin Şu günlerde İn- akaşalar da takip hokta kendini g dini göslenmişti. Bugün de böy- oksan var, Tenkitler zaruri. İş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller Lise 1le kadar okumuş ça« lışkan bir genç iş arıyor Ti incl sırıfina terfi elmiş, ça- düzgün ücretle hafızalarını Yaşlıların da Dor. o iktiza ede erenin devlet a- n meselâ birkaç meşhur | a Talip Telgraf Halk yarmaları vicu olun- Ders vermek istiyen bir zat | Yüksek yaşlı bi Türk ve temiz bir aileye zat aile nezdinde Fransizca ve piyano meyi ve terbiyeleriyle meşgul ol- mayı arzu eder, Tüşraya da - gider, | Arzu edenlerin H. R rumüziyle Son Telgraf gazeteşine — müracsatları rica olunur. Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor ci Coreun » ifade edilmişti: dakârlık pahasına oli Aüiliz silâhlarının galebe- Lise son sanıfını ikmal etmiş genç bir kız resmi ve husust müea ğ aramakladır. İş | Telerat Halk sütun miye) ismni | Bir musiki müallimi aramıyor Sağırlar, Dilsizler Tesa- Sevaplarda müpücın kı nüt Cemiyetinin yeti olduğu | kurtulamı Körler Orkestrasına bir üeri allimi alınacaktır. Dera haflada 3 gün ve günde 2 sasltir Ve Kötler Tet Bayan Mektubunuz. bugun Bay Vedat: Halk BİZ iş verme ve iş arama (lâ canen heşredildiğinden yeye y üsusunda sual soranlar- Yerenler aki emel MA mahsus tenkitlerin top- Tet tarifesine Müktalardan bir kaçı: Kart nrcn Gâbi olduğunu | olmuştur. fenerleri Üsküdar semtinin ihtiyaç- | ları üzerinde konuşulmak, kararlar alınmak için, geçen gün, bu semtin Parti binasın- ' “Hala aklınız da, nahiye mümessillerinin | de iştirakiyle bir toplantı ya- pıldı. Bir çok temenniler ileri sürüldü. * İstanbul tarafında oturan | bir kısım okuyucalar, belki, bilmezler; Üsküdar semtinde, | sokaklarda havagazi lâmba- | sı yanar ve akşamları, omu- zunda, alev alev yanan bir | meşale taşıyan bir memur, fenerleri birer birer dolaşa- rak, bunları ateşler.. Bu fenerlerin aydınlık ver- | me derecesi nedir?. Ah, bu- | nu bir bilsek.. Gün olur, ba- | karsınız, fenerler ölü g. Bibi yanmaktadır. Gün olur, | bir mum gibidir. Dibine bile | ışık vermez. Gün olur, sarı, | ölgün bir ziya neşreder. Hu | | lâsa, tam kuvvetiyle ve asıl W vazifesini yapamaz, yani, so- kağı aydınlatamaz. Hatırımızda kaldığına gö- re, bu fenerlere tşık veren havagazi hareketinin, bu ha- | le kasten meydan verdiği ya- | zılmış, ve tahkikata başlan- | mıştı. Sonra, ne oldu, bilmi- | yoruz. Bundan başka, meselâ, bir sokağın başında veya orta- 1 sındaki fenerin bir kaç gün | yanmadığını görürsünüz. Ne | Fener mi bozuk- tur, mahsus mu yakmıyor?. Tasarruf mu ediyorlar. Belli değildir. Hulâsa, bu semtin aydın- latılması işi, işte böyle bir alaturkâlık içindedir. BUÜRHAN CEVAT kadınlarda — Tiroid de- dde vardır ki, onlara hepimizin hoşunu gidan - cazibeyi bu güdde temin eder. Kız çocuk, genç kız olacak yaşa yaklaştıkça, irold Kuddesi - büyümiye — başlar. Erkek çocuklarda sesler kalınlı ma yaşına geldiği vakit bu gud- de büyümse de, kızlarda daha faz- dadır. Tirold — güddesinin kadının bütün h: dur. Büyümezse, genç kızın — kal- çaları - daracık kalır. Göğüs yük- selemez. Vücudü endamsız, - cildi dönük olur. Derimansızlıktan kur tulmaz. Genç kız kadın oluncü, o güdde büyümeme, çocuk anmesi olamaz. Gebe kalsa bile çocuğunu — selâ- ete eriştiremez. Durup — durur- nile tirold - biraz Zaten gebelikte daha büyür. Çünkü çocuğun beslenmesi ve gürbüz olması için onun hormonu lâzımdır. Kadınların — cildini yumuşak tulan, saçlarını uzun ve parlak yapan, onları tatlı fatlı, hatlâ faz- isiyle konuşturan lirokl güdde- sidir. ibundan sonra | İyi yanmıyan sokak | SöZde Fiat Müra-ı » kabe kontrolörleri | başı: nıza gelmedi ise geleceği de yoktur..,, | —Z Yazan: HÜSEYİN BEHÇET - man, esmer, ab - | lak surat h burma bıyıklı bir adamdı. Yanında, biri oldukça iyi eri orta halli bir ar iki kiş giyinmi; Çünkü, çıraklara » dükkânımdan eksik olmaz. Hâkim müdahale etti. Sana dükkân 'ap demedi manı İstedik. — Bodos. pagandasını , anlatacağım, Lü- fa bir yol açıyom Sen yolu filân birak da, şu - Anlatayım... Dükkânım çok kalabalıktır. Müşteriler biribirini kovalar. Dün akşam müşterilerin en civcivli samanında bu iki zat da dükkânıma vürud ettiler. Bv- velâ müşteri zannettim. Ne bile. yim ben? — Buyurun, dedim. Em uzatıyorsun, Bodos! — Uzatmıyalım efendim, dedi- er ki — Bize şuradan Edirne peyniri ver. - Âlâ., Dedim. Nekadar istiyor. | sunuz? - Bir kilo olsun, dediler. — Peki, dedim, tartmağa başla- dim. — Kaça? dediler. — Seksen kuruş, dedim —Hah, dediler. Biz de bunu bek- liyorduk zaten.. Biz, Fiat Müraka- be kontrolörüyüz. Konuşan, daha şaktaban olan şu kerli ferlisi idi. yimi kuşamı yerinde olan â. yağa kalktı — Etendim, hakaret ediyor.. De- di. Ben şaklaban değilim. Bu, ya şaklabanın ne olduğunu bilmiyor | ya kendini bilmiyor, Hâkim: | — Siz susunuz, dedi. Sıranız gel- | diği vakit siz de şöylersiniz. Bodos devam e' — Bu söylüyor, O da ona <evet beyefendimiz. diye yardaklık e- e ne olacak? dedim bit tutacağız, dediler, n ç şöy başladı. Yazdı yazdı. — Şunu imzala bak; Nerede görülmüş seksen beyaz peynir. Sen ihtikâr yorsun. Be layamam, — dedim. | Bu, hani ötekisi işte, yanıma yak- | laştı. | — Bu | , tersliks mi, hemşehrim ?dedi. Ben be fendiyi zabıttan vaz geçiririm. adamdır o, vaz geçer amma, tabi, sen de bir parça fedakârlık ya. parsın. Kolay, dedim. İki kilo Edir- ne peyniri v Sen be sun? dedi. İki kilo bey kendi yeyin. Bu iş, büyük iş. aşağı beş yüz llira para c şin. İki 5 rgün € $ yüzün efendiye vere- | İyi| peyniri vine götür de çoluk şocu': L en | ve- recel leceksin. İ: CUMHURİYET Yuzus Nadi «Ünde çakiç ara- zandar isimli — buçünkü heş yazısında mülareke Fransanın kalini örsle kiç arasında kalmış gibi tavsif etmek- te ve bilâhare: <Bir — taraflan işgal ve tazyiki raftam — İngilterenin mahsulü ve kendi h luklara maruzdu günlerdenebri iki t bizim kadınlarda Lüks merakı! İngilterede, bazı şıda mad- delerinden başka, giyecek eşya, kumaş, papuç, çorap | gibi maddeler de vesika ile veriliyor. Son gelen bir ajans | telgrafı, Londra kadınlarının bu yeni tedbirler karşısında- ki halini anlatıyordu. İngiliz kadınları, ince, ipek çoraptan bütün bütün vaz- geçmişlerdir. Hattâ, papuç- tan dahi.. Sokaklarda, çıplak yakla yürüyen bir çok - kı dınlar görülmekte imiş. Hele, Çorapsız kadınlar.. Bu, umu- ru âdiyeden olmuş!. İngiliz kadınları mâkul in- sanlardı. Londranın en aris- tokrat ve lüks kadınları, y& ni harbin zaruretlerine, ken- - | di hayatlarını, derhal ve hiç | sıkıntısız intibak ettirivermiş- ler.. Halbuki, onların yaşayı« H, zarif giyinişi çok meşhur. dur. Londra kadınları, devletin istediğinden fazla, tasarruf tedbiri almıXZin ve harbin | şartlarına uymaktadırlar. O kadınların, söylediğimiz gi- bi, ne derece aristokrat bir hayat yaşadıklarını, bütün dünya bilir, ve onların bu ha- yatı yeni değil, seneler, hat tâ asırlardanberi devam ede- gelmiş bir itiyattır, Sözü, bizim bayanlara ge- receğiz. Tasarruf yapılsın, lüzumsuz ve lüks eşya alın- masın, diye, mütemadiyen galip altında! çıkardı. bu cephede Ku yardım bulunduğunu sında — doslana mula- görürken Fran- buriytin için Fransa ile İngiltere ara olduğu. — üz tehdit bile ediyor. Herhalde e Framsa arasında & larına mi çok nur> demektedir. B. Ahmet Emin Yalman «Türk — Alman müahedesinin — münasıs isimli Bozünkü baş yazısında dün akşam An- | karada imzalanan — muahedenin zaton | fakip etiiğimiz sahi — siyasotinin yeni bir şekilde Made bulması demek — ol düğunü söyliyerek: <Bu uzak tutmak y mizin ifadesini kolaylaştı mektedir dahede, harbi Ki Üüi aki or.> de- YENİ SABAH | B. Hüserin Cahit Yalçın — «Bekler | kens isimli boçünkü baş yazısında Al- manların muhakkak ki hazırlandıkla- Süğk | ram ve ba hazırlığın Şarki Akdeninde- Sonra ben de gelir se: içerim. Baktım işler ciddiye — gi 1 da yapnışılar, Pazarlığa gi- a razı oldular. Tâm parayı verecektim. — Aklıma bir | hinoğlu hinlik geldi. — Sakın, dedim mantara bastırmasınlar? vermeğe niyetleni — İyi amma, bunlar beni Parayı onda dükkâna gelin v mezsem, zabil yapı — Peki, dediler; gittiler Onlar gidince komşu sordum. Önun da midesi bu bu işten. — Bu işi pol bah dükkânda tertibat alındı. Tam | saat onda bunlar geldiler, B rayı verdiğim sırada çıkıp ladılar. Hâkim, kerli ferli, giyimi ku - şamnı.yerinde olana sordu — Ne diyeceksiniz? | — Arzedeyim elfendim.. Biz pey. nir almağa gittik. <Seksen kuruş» diyince eseni Fiat Mürakabe kon- trolörlerine veririz. dodim. «Fiat oluyuz» demedim. Ben öyle diyince «yarın saat on- da gelin de size bir ikramda bu- lunayım, dedi. Girer girmez elime bir zarf tutuşturdu. Ben önce bir mektup filân zannettim. Elime a- lınca, memurlar çıktı. Sahtekâr. hk yapıyoruz, rüşvet alıyoruz di- ye bizi yakaladılar. Arkadaşı da bunu mahiyette kendilerini etti. Cürmü meşhudu tertip eden po. Mürakabe kat teyid eder | müdafaa ——— ROMAN: Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE İ Z At M r MF mediği anlaşılıyor. Hükim bu bahsin bilirdiğini ifa- de eden bir tavırla bir başka suale geçti: — Cinayeti ilkönce siz mi haber verdiniz?. — Evet ben gördüm, ben haber | verdim. | — Anlatınız!. | tinazel Vikterya gözlüğünü | kenar çerçevelerinden tutarak bir | iki kere karıştırdıkfaa ve bir ihi | saniye düşündükten sonra cevap | verdi: | — Bunda anlatılacak hir şey yok. Gördüklerimi polise de, ad- lüyeye de anlatınıştım. Şükriyo öl- dürülmüştü. | Hükim anladı ki Matmazel Vik- | torya, bu aksaçlı kız, toplan bir İenen sözler blsf samdı- | ile Şükriye arasında bu Üzterinde bir ayrılık, bir İ kere kavga etmişlerdi. Mdi bu kavgaları? '© Ferdinin bu hâdise- © sıkı hir alâka muha- levvir ve takdir ile hâdiseyi an- | latamıyacak. Kendisi birer birer sormağa başladı: — Cesedi en önce siz mi gördü- nüz —Evet ben gördüm. Saat kaçtı?. — 65. Belki 7, 7,5 du. — Niçin bu saatle Şükriyenin odasına girmiştiniz? — Geceden müthiş bir başı sına tutulmuştum. Bende ilâç kal- mamıştı. Onun yatak odasındaki ccza kutusundan faydalanmak is- Kapıyı vurmadan mi girdi- Vurmadan girdim. Yalmız yut- tığını biliyardum, — Her vakit bu şekilde onunla temas etrşek itiyadınız mıdır?, — Aramızda derin hir samimi- yet, sonsuz bir sevgi vardı. — © halde tam bir hususiyet i- | çinde idiniz? | — Evet. Birbirimizden çekindi- ç saklıyacağımız hiçbir şey yoktu. Buna sebep de onunla en anış olmaktı. — Cesetle nasıl karşılaştınız? — Odadan içeri girince ilkönce | onu uyandırmamak için ayakları- mın ucuna basa basa ve ona hiçbir. ses duyurmamağa itina ederek i- lerledim. Hattâ, hiç karyolasına | bile uyanmasından endişe ederek bakmıyordum. Tam aradığım ilâ- € buldum. Geriye dönüyordum. Birden o gözüme Hişti. Yorganın altında gayte sakin yatıyordu. Fa- kat, yastığın üzerinde bir şerit ha- linde kan vardı. İlkönce gözüme | © kan çarptı. Sonra suratına bak- tım, Rengi morarmış ve sararmış bir haldeydi. O, ölmüştü. Hemen çıldırcak gibi oldum. Çığlık çığlığa Ferdiye koştum. — Cesede hiç dokundunuz. mu — Hayır.. — Olduğu gibi bırakarak mi Ferdiye haber vermeğe gittiniz? — Evet.. Bu arada müddelemüumi söz al- du — Şahitten bir noktayı tavzih etmesini istiyorum. Dedi, devam etti: — Cesedin görünüşü ona taze bir ölümü mü, yoksa gecikmiş — bir | ölümü mü bildiriyordu. Bu nokta mlatılması bence mühimdir. Hâkim soruyu şahide tekrarladı. Ak zaçlı kız, ufaktefek odasıı kısık gözlerine hareket vererek: — | — Ölüye bu kadar besaplı bak- | madım. Onu görür görmez zaten | sinirlerim fena halde bozülmüş; ne yapacağımı şaşırmıştım. Böy- | aim, gözlerim yıldırıma Çarpilimiş | gibi vazifelerini - kaybetmişlerdi. | Şuursuz bir halde odadan fırla- dünm. Ferdiye gittim. — Sizden sonra yine sizin haber vermenizle odaya ilkönce Fesdi mi geldi? — Evet. — Daha sonra? — Herkes geldi, çünkü evin içb birden ağlaşı bağrışmağa bo- | ğulmuştu. Cinayeti duymıyan kal- | mamışt | — Ferdi cinayeti nasıl karşıladı? | — Kondisine haber verdiğim za- | ki İngiliz kavvetlerine karşı olacakına dair ortada Wiç bir emare balunmadı- propaganda yapılıyor. ki, bu sözler havaya söylen- miştir. Yaz geldi; etrafmıza | hüdiselerden bahsetmenin kendi pres- yeni bir kat Almanlar İngiliz adalı bi |mun ke se haber ver! dedi. |biliyorlar ve bunu kolay kolay kullan- 'Telefon ettik.. İşi anlattık. Bu sa, mak istemiyorlar. İstilâyı | —or ——— —e bakınız.. Kadınların — süsü, lüksü, kıyafeti, harpten ev. velki zamanlardan daha ilc- Tn İpek çorap fiatleri yüksel. di. Fakat, kimin umurunda, e, ne y:)pıp yapıp alınıyor, ni söylüyerek eGoetbels bir makale yazmış ve ci aya kadar mühim darbelere inlizar e- dilmesini söylemiş. Almanlar — muay- yen müddetler zarfında vukua gelecek tijlerine ne kadar zarar verdiğini ni- | hayet anlamış olacaklar ki bu maka- | * eden — güzete | lattırınışlar, Havadis nüshatarını doğrü ise he | üklerine hük- | tecrübe yapmış- | rum ve görüyorum. Bir mü- essesede, 40 — 50 lira ücretle çalışmaktadır. Fakat, hergün ipek çorap giyer. Bir ipek ço- rabın kaç gün giyildiği ma- lüm.. Kaç kuruşa alındığı da malüm.. Kaç bayanlar bu işi nasıl yapıyorlar?. Vallahi a- kıl erdiremiyorum. Bizde, hemen hemen, ka- dınların giyinişinde derece farkı kalktı. Mütevazi ve hat- tâ fakir bir ailenin kızı veya kadını da, mutlaka, en zarif ve şık giyinmek iddia ve sev- dasında. lisler şahit olarak dinlenildiler. Zânnedersiniz ki, kırk yıl- Cürmü meşhudun nasıl yapıldı - | lık monden hayat meraklı nı anlattılar, Serkis de bu me- | yız. Öylelerini tanıyorum. A- yanda dinlenildi. nası, bohçacılık yapar, ek- Hâkim, ikisinin de tevkifine ka-| mek parasını zor doğrultur, ";lvvfî*_ spin & Ka Hldltdn | kızı bir prenses eda ve aza- “,"ml—'“;-ânm Va * | metindedir. Lüks hayat, mo- vi ey l denr hayat merakı, kibarlık — Sen görürsü: ğ Pasie t ö yuvalrımızın bütün Dleiaç altüst ediyor. Dik- Y aR a ganrekı Evlerdeki kavga- L Ben sizi kodı ların, geçimsizliklerin hattâ lâ aklınız başını: ihanetlerin sebeplerinden mü- mu? dedi. Eğer gelmezse, gelece him bir kısmı da hep bu hal- de yoktur. dir. Ne diyelim, Allah ıslah et sin! denemeyi yine düşüz medilebilir. Tam bir lar ve büyük bir h den sonra vazgeçmişler tabiye kullanac Simdi belki ardır. Va- dileri için som koz olduğunu mezlerne İngilterenin kuvvetlenmesine | meydan verecekler ve harbi kaybedecekler. -Tecrübe edip vaffak — olmazlarsa — mağlübiyetle, tesri etmiş olacaklar. Bundan dolayı dir ki bugünkü bekleme ve hazırla: ma devresinin Mihver için pek Ü tülü olduğuna — hükmedilebilir.» mektedir. de- 1 Dükkâ. 4 da aklır başına & kapattırıyorum, gelmiyor man ilkönce inanmak — istemedi. | «Daha uykumu almadım., — «be- | nimle alay mı ediyorsunuz. Şük- riye mi bunları yaptırıyor. Sinir- 'Bir amoele bacağı ke- ni bozuyor amma herbhalde i- 'ıuütn sonra öldü or; dedi. Sonra halimdeki görünce yatağından (ır- Tophanode Liman İda: ladı, doğru Şükriyenin yanına gek | Tfeposunda çalışan Malai oğlu Mehmet Salim dın di — Cesedi görünce ne yaptı? liyen arabalarla — O da tıpkı benim gibi bey- ninden vurulmuşa döndü. — Cesedi hiç karıştırmadı mı? — Hemen polise haher vermeli- yiz. Demek Vedat alçağı nihayet R. SABİT | dan yaralanı | aehnet Salim'da | | bunu da yapabildi. diye Şükriye- 'Bagma ihtikârı yapan nin Üzerini örten yozganını açtı. O zaman ceset bütün dehşetle ve tüyler ürpertici manzarasile gö- rümdü, Fakat, cesede elini sürme- [ mu! di. Hüngür hüngür ağlıyor. Bu da | başıma gelecek miydi diyordu. — | — Daha sonr! — Daha sonra polise telelon e- dildi. Merkez memuru, bir çok polisler, müddekamümi geldi. Cüzkaa Vari bir tüccar yakalandı tekir adliyaye vetilmiştir.