3 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

3 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A HARBİNİN dT A TÜ L Z l ..ye .. in ölümü ALİKEMAL SUNMAN h eski İmparaloru- ünya hayatıra. veda Ün kısacık bir iki tel- mek kabil oldu. Kay- ekle iktifa edildiğini e getirmeli, hanedanının —bu darı 918 sonbaharının Mağmum bir gününde tetini bırakmış, elinde- 8 hududu geçerek Ho Va elmişti.Çünkü Kayze sordum, donanmam: Bi kuvvetler mağlüp Almanyanın hüküm- P mes'ulü diye gakp- Gdüşmemek için bita- Çönlekete — sığınmaktan j Sâte görememişti. Baş- Yapamaz maydi?. Onü Gdünyadaki azamet ve Öyle büyük imtihanla- ğı bir hakikattir. Önüne gelirince Kay- 918 teşrinisanisinin 'için o elim günlerinde gösteremediği bahsi idürmağı gelecek — mür bitaraflığına ve insa- Mtak lüzim gelecek. hükümdarın senelerce hayatını - dolduran igünün vekayiine hiç hiyor. Onları hatırla- gd cereyan — edenlerin bulmak bir dereceye laşıyor. Kayzere se- Kövekil olarak hizmet &- Prens Von Bulov ge- Çü sonra neşretliği ha- Hük şeyler anlatmış, na- W düştüğünü de yazmış- ki o hatıratın anlat- Çikan netice Kayze- Almanyanın başı- sebep olduğunu (Hatıratı bellibaşlı dillere sonra eski ve yeni Yısız meraklılar tara- lu, Ayni meraklılar tin ne cevap verece- k . Lâkin sabık im- kaldı. Çünkü Heşredilmedi. Tarih hu- olan hatıratını an- ı h sonra neşrettirme- 'u bulan Kayzer ar- M hayatında ne kadar de- Ha UZAk, sakin yaşamağ: y 'N dünyaya anlatmış İ teyecana gelen, düşün- , nen söyiyemekten ken- n, hulâsa daha ziya- n harareti ile siyasi ndırmış olan bu hü- Artık bir tarafa çekil- Öömrünün son safha- Ekte takip ettiği yol , Gkkattir. Tuç ve taht ( Patlak saltanat günleri b Akat sabık hükümdar ik ah çekmişe hiç ben- ? Malümatı vâsidi. Bu tin zevklerinden isti- de biliyordu. Onun i- b kendi kendini ka- yetiştirdiği —türlü SİL ROMAN: Z0 ir Cinayet Davası e Yazan : ETEM İZZET BENİCE (p hâkimler üzerinde de VHir tesir yaptı. Avukata yi ieriye atarak M yaptığı anlaşılıyor- ha MTelesör Cemile sadece: Rüzel. Siz de sırası ge- | tinızı yapar vesikala- koyarsımız. Ferdiye sualleri- bu sözleri dinleyiciler İ K, ” kaçtıktan veya kaçı- '—ı-ı Vedatla hiç şah- geldiniz mi? İüzum mu görmediniz? Hai istem nün kalan senelerini can sıkıntısız. olarak geçir- hayvanlarla meşgul oluyor, sonra okuyacağını okuyor, erken yatıp erken kalkıyor, bilhassa hasta ol- mamağa dikkat ediyordu. Son se- nelerde en ziyade tarih ile meş- güul olduğunu söylüyorlardı. Harp çıkmadan evvel Avrupanın belli- başlı âlimlerini senede bir gün - doğduğunun yıldönümü - şatoya davet ederek birkaç vakit kendi- lerini misafir eder, onlarla tarih münakaşalarına dalardı. Kayzerin merak ettiği devirler pek, pek cs- ki zamanlarmış. Kendisinin yaşamış olduğu sene- leri belki de düşünmeği istemiyor- du denocök, Fakat o senelerin yü- karıda işaret edildiği gibi bu Za- man ile alâka ve münasebeti aşi iârdır. Bugünkü Almanya dünkü Kayzer Almanyasının gidişini be- ğenmiyor; Kayzerin hataları ile Almanyanın 918 felâketine sürük- lendiğini söylüyor. O hataları bir daha tekrar etmemekle Almanya- nın fütuhat yolunda sonuna kadar muvaffak olacağı da tekrar edil- miştir. 914 harbi başladığı zaman Kayzet Almanyası senelerce bi- riktirmiş olduğu kuvvetinin ne büyük olduğunu —Avrupada kaç devlete meydan okuyacağı kana- atinde idi. Bu kanaati yerinde gös- terecek sebepler de yok dğildi. Al- manyanın kara kuvveti vardı. Bil- hassa birikmiş altını vardı. Harp hazırlığı mükemmeldi. Deniz kuv- veti de İngiltereninki ile boy ölçü- şebilecek deniyordu. Harbin ilk seneleri Avrupa kıt- asında Kayyzer Almanyasının kuv- vetli düşmanlarla mücadeledeki muvaffakiyetlerine şahit oluyor- du. Fakat Kayzer Almanyası is- tediği kadar kısa bir zamanda har- bi bitirememiştir. Harbin uzaması onun aleyhine çıktı. Kayzer bu sefer de memlekeli- nin büyük bir harbe girdiğini gö- recok kadar yaşadı. Aradan geçen yirmi sene Almanyanın yeni bir harbi daha göze alması için kâfi gelmiş miydi?. Herhalde Kayzerin reyini soran yoktu. Bıraktığı mem- leketinin mukadderatında mücs- sir olacak anun hiçbir fikri kalma- mıştı. Fakat bulunduğu köşesinde | acaba ne düşünüyordu?. Halin ve- kayilni çok defa istikbal aydınla- | tıyor, Kayzerin de elbette bırak- tığı yazılar var. Bunların bir gun neşredilmesi zamanı gelecek. HALK Daktilo bilen orta mektep mezunu bit genç kız iş arıyor Ortandektep mezunu 20 yaşında mü- tevaşsi bir Sile kızıyım. Yazım — düz gü sirdem — muntazam olduğu — gisi aymıet daktilo da bilirim. Mali — vazi- n imkânsızlığı yüzünden - ce- hşarak bayatırmı kendim yapınak izli rarındayını. Resmi, hasurl mücusese- derde yazihunelerde kanaatkör bir üc- tetle bana iş vermek lütfimu — gönle- receklerin dütfen Son — Telgraf / Halk Sötununda Muallüya bir mektupla müracnallarını rice ederim. Çok sevdiğim bir kadının ma- ine sahip ve hâkim bir erkeğin | yüzünü görmek İstemerdim. Bu, | bir. İkncisi Güzini kaçırmayı, Şük- | riyeyi tehdit etmeği bir şamtaj mevzuu yapan bir adamla karşı karşıya gelmek sinirlerimi boza- cak, istemiye istemiye bir hâdi- seye sebep olacağım.. diye korku- yordum. — Güzin annesinin yamından ayrıldıktan sonra Şükriye de Ve- | datla konuşmadı mı?. | — Konuştuğunu sanıyorum. — Vedat mı onu aramıştı?. — Zannederim. — Kaç kere konuştular?, — Dört beş kere konuştuklarını biliyorum, MAŞAALLARHRI Gazetelerde okudum ki, koyun, kuzu, her ne ise, ale- lâmum et Fiatlariyle meşgul olan alâkadarlar, Fiatları kon- trol ve tesbit için, mezbaha- da, kasaplarda değil, hay- vanların yetiştiği mahallerde sürü sahibi olan adamların bu-| rada bulunan mümessillerile | görüşmek ve tetkikleri bun- | lar üzerinde yapmak lâzim imiş! yapılan Şimdiye - kadar, | tetkiklerin neden müsbet ne- tice vermediği yeni yeni an- laşılıyormuş! Bundan sonra, hayvanların geldiği vilâyet- lerde vaziyet tetkik oluna- cak, fitlar, maliyet vesair he saplar, tâ, su başından araştı- rılacakmış!. Bu garabete bakıp bakıp gülmemek mümkün değildir. Eğer, alâkadarlar, et Hiat- larının nerede, nasıl tesbit e dilebileceğini şimdiye kadar bilmiyorlar idiyse ve henüz yeni öğrenmiş iseler, vaziyet, cidden hazindir. Asırlardan- beri, İstanbula, hasaplık hay- van başka vilâyetlerden ge- lir. Ve daima ayni usulle ge- lir. Hiç değişmemiştir. Çün- kü, değişmediği, bizde hay- van ticaretinin çok iptidai o- luşundan bellidir. Eğer, iktısatçılarımız, et Hati tetkikinde, hareket nok- tasını henüz yeni anlamış ise- ler, maşaallah! BÜRHAN CEVAT Ağırca yaralandı Saat 21 de Pendikten Köprüye gelen vapur iskeleye yanaşırken çımacı Ali çımayı atarken iskele ile vapur arasına sıkışmış ve ağır surette yaralanarak — hastaneye kaldırılmıştır. | *D*K_ ei (DİYOR'Kİ Misk kokusu Kaki zaman hekimleri, tabiat ölimleri — gibi, hep aşkın devamıma tiklerini bilmezlerse de, galiba a- Sıl misk'in erkek keçiden geldiğini bildiklerinden —bunu aşk ihtiyaç- ları gevşemiş genç ve bilhassa ihtiyar erkeklere Üâç olarak ve- rirlerdi. Mizk kokusu aslında erkeklere mahaus olduğu halde, daha yakın zamanlarda, mişk kokusunu — kül- lavan kadınlar da çoğalmıştır. Alsk mideden, yahul — kadımlık ızvundan geçip kana karışınca ö- ) güzel kokusu nefesle, terle, arla ve daha başka maddelerle e çıklığından misk ilâcının en yi tesiri odü kullanan — İnsanın gittiği yerde güzel koku birakması olurdu. Misk kukusu sinirleri sakinler- Baş öğrısını geçirir, Hattâ gilâ vel Ymmadınız. mu?, — Hayır. — Bu konuşmaların neticesi size | nasıl aksetti?, — Çok fena intıbalarla.. — Meselü? — Şükriye dehşete düşerek an- latıyordu. — Neydi bu dehşete sebep olan şeyler? — Katil karımdan mühim - bir servet tutabilecek yekünda para ı istemişti. Ve daha hbazı şeyler istemişti ki bunları ancak bir mah- Tem celsede ve yine huzurunuzda ancak sıkılarak anlatabilirim. Vedat: — Benim yüz kızartacak mah- rem celselerde kowuşulacak hiçbir şeyim yok. Ne varsa burada, ef- kârı umumiye karşısında konuşul- sun. Diye haykırdı. Vedat daha cüm- | katın eline sarılmak istedi. O, elini telâ bir 'Tanıdık bir eski avukat vardır. Yaşlıcadır.. Gayet nüktedan, hoş sohbet, zarif, edip, blr zattır, O . nunla Adliye koridoranda, ikimi. zin de boş zamanımızda karşılaş - tıkça, ayak üzeri sahbet ederiz. E- debtyattan, hukuklan, içtimaiyat. tan, iktisadiyattan, her şeyden bah- seder. Hemen her bahiste kendine has orijinal fikirleri vardır ve bir çok ilim ve fende yedi tulü sahi- bidir, Bu aziz dostun bir hususiyeti de, Mecelleye hayranlığıdır. Mecelle — Sümme haşa, ahkâm ve nusu- BSu mecelle, nususu Kur'an kadar veciz ve akvadır! der, İddia ve müdafaalarının ekserisinde, sıkış. tıkça, mecelleye baş vurur. Yine onunla, Adliye koridorunda karşılaşmış, konuşmağa — başla . mıştık. Öteden beriden konuşur - ken, söz evlenmeğe intika! etti. — Sen de evlenmişsin.. dedi. İnşallah mes'ut ve bahtiyar olur- Ssun.. Bir yastıkta kocarsınız. İn. san evlenir de, böyle, ahbapları, dostları unutur mu? Bu kadar hu. kukumuz, ahbaplığımız var. Ya- rım ağızla — olsun bir davet yok mu? Özür diledim: — Üstad; kusurum çok.. Fakat, © kadar acele, öyle birdenbire ol- du ki, inanız mısın, kardeşimi da. vet elmeğe vakit bulamadım. — Neyse, dedi, bunu bir ziya. fetle ödersin. <Evlenme: nin tedalsile aklıma geldi, sordum: — Üstad, iki âma evlenmeğe ka- yar vermiş. Buna itiraz edenler var, tasvip edenler var.. Siz ne dersiniz? O hâlâ eski bahsinde ısrar edi- yor, benim evlenmeme dair nük. teler yapıyordu, Bu vadide birçok &öz söyledikten sonra, Gelelim şimdi bamyenin fa. ! dedi. İki kör evlenmeğe karar vermişler. — Evlenebilirler mi, evlenemezler mi? — İsterlerse bal gibi evlenirler. Hangi hüküm- le, kim mâni olabilir? Amma, bir| de işin iç yüzünü düşünelim... Bu sırada, yaşlıca bir adam bi- ze doğru geldi. — Mirim, öpeyim! dedi. Avu. zilı çekti. — Estoğfurullah! dedi, Nasılsın bakalım, Asım? — Duacıyım.. Sayenizde, geçi « nip gidiyoruz. Miyrim.. Benim bir derdim. var. — Söyle bakalımı. — Fakirhane malüm... Hiyni in- şasında, amele gibi çalıştim. Bir de bizim komşu var. İnşaala baş- lanınca, o da geldi. — Size yardım — edeyim, diye kollarını, paçalarını sıvadı. Benim. le beraber çalışmağa başladı. İn. yaat, iki aydan fazla sürdü. Her rinin hepsi dosyalarım ve vesika- larım içinde mahluzdur. Onun i- çin söyliyebileceği — şeyler ancak gzli bir cebede ve hatlâ kulağa söylenebilecek şeylerdir. Cemilin arkasından Şekip ko- nuştu: — Profesör de doğru söylüyor, Ferdi de. Hükimler Türk mahke- melerinin ve onun aleniyetindeki dinleyicilerin kulaklarını rencidı etmemek için derhal celseyi gizli- ye çevirmelisiniz. Bu ısrarlı teklif karşısında mah- | kemenin ilk celsesindenberi sükü- met ve sükütu isral etmiyen avu- 1 kat Muzaffer ilk defa haykırdı: — Hükimler, gizli kapaklı işi- miz yok, Celsenin aleni olmasını ve herşeyin burada konuşulma- sını istiyoruz. Mahkeme salonunu ve yüksek hâkimlerin reyini böy- le yaygaralara terkedemeyiz. lesini bitirmeden profesör Cemil, asabi asabi Vedadın sözlerini kar- şıladı: — Şahidin hakkı var, Ne söyli- imi biliyorum. Söyliyecekle- | Bu itiraz ve haykırışı Vedat bes- | ledi: — Biz, dinlemekten, söylemek-. | ton çekinmediklen saora bunlara' | MAHKEMELERDE: Daülmecelleye müb- Mecelle değil, hacı babanın mıska- sı.. Yetmiş iki derde deva mübarek OAELLEKLE uyor?. Yok.. yok!. Söyliye- ( — tanıdık gün sabah karanlığı gelip benimle beraber işe başlıyor, akşama ka- dar yardım ediyordu. Her gün öğ- le yemeğini bonden yiyor, akşam. ları beraber rakı içiyordu. Vakta ki inşata bitli. Birkaç gün geçti. Bir akşam bize misafir geldi. Bir kaç kadeh keşide parlattıktan san. ra açıldı.. Baklayı ağzından çıkar- dı, Hizmeti için ayda elli Hiradan Ücret istedi. Hizmeti de hizmet değil ya,— Yaşlı adam, ne hizmet edecek? Tabil reddettim. Şimdi mahkemeye vermiş. Yüz lira isti- yor. Acaba, bu parayı benden ala. bilir mi? Üstad, düşünmeden: — Alamaz, dedi, Birşey alamaz. Çi « Elindeki çantayı pencerenin ke. narına koydu, Kapağını açtı.. İçe- risinden kalınca bir kitap çıkardı. Sahifeleri çevirdi.. Bir yerinde karar kıldı. Okumağa başla — Faslı râbi.. İcarei âdemi be- yanındadır. Madde 568. Ücret mukavele e- dilmiyerek bir şahıs bir kimsenin - | talebi üzerine ol kimseye hizmet | ettikte, ücret ile hizmet eder ma. küleden ise ecri misil alır. Değil | ise brişey alamaz. Kitabı değiştirdi. Başka bir ki- tap daha açtı. Tekrar okumağa | başladı: — Madde 563 — Meselâ, Zeyd, | Amri ücret mukavele edilerek, ya- | ni mahiye veya yevmiye veyahut | seneviye şu kadar kuruş ücretle denilmeyip isticar eyleyip Amir de bir müddet Zeydin tevdi eyle. | diği hizmeti ila eylece Amre nazar | olunur, Eğer Amir hizmetçi makulesin. den ise eeri misil alır. Eğer hiz- metçi makulesinden değil ise işbu hizmeti teberrü olup birşey alma- ga salâhiyeli yoktur. Bazıları ma. demki hiyni akdi icarede — ücret tesmiye edilmemiştir, — hizmetçi makulesinden olsun olmasın hiç bir surette ücret alamaz demişler ise de bu rey kabul buyurulma . miştir. — Üstad, dedim. Bu okuduğu - nuz hüküm nereden? — Mecellei ahkâmi adliyeden.. dedi. İkincisi de ounn şerhi... — İyi amma, dedim; mecelle hü- küm ve mer'iyetlen iskat edileli on beş seneyi geçti.. — Sen ona bakma! dedi. Onun birçok hükümleri birçok mevaddı kanüniyenin rubudur. Sen gel ken. | di kendine yardım et.. Ne iş yap- | tığın da malüm değil, İki ay sonra ! kalk da para iste.. Bu, yeinr na- | ne mi? Bunu ne kanüun, ne mantık kabul eder. Diğer zata döndü: — Yalnız, bu zat kalkıp da ebiz aramızda böyle kararlaşlırmıştık.. Ayda elli lira ücret verecekti Gerse, o zaman iş değişir. Bunun aksini şahitle isbat edebilir misin? (Devamı 5 ine' Sahifede) cek tek lâfları yok. Ne uydurucak- darmı bilmiyorlar, Durmudan ya- Jan uydurüyorlar, gürültü çıka- rıyorlar. Bizim yüzümüz ak, almı- mız açık.. Mahkeme salonu uğultular için- deydi. Cemil, Ferdiye: Söylesene, sen de hâykırsana. diyen göz işaretleri yapıyordu. Fakat, Ferdi pısırık bir edanın bo- ğuntusu içinde kıvranıyor, boyu- ma ter döküyordu. | Cemil yeni bir çayretkeşlikle ve gırtlağını yırla yırta bağırmasına | devam etti, — 0, ak sanlan alınların bütün karanlığını muhakemenin — safa- hatı ortaya atacaktır. Hükimler huzurunuzda bir katilin bu kadar cür'etle konuşmasına hayret için- deyiz. Dava, bukuku umumiye da- yasıdır. Ve. biz de müddeli şahsi vekilleriyiz. Burada konuşmak, âstemek, ısrar etmek ilkönce iddia var) 3 Teskk tü Ne Diyorlar? Künkü baş yazısında Prausir — Başve- Kü Muavini Amiral Darlan'ın saçma- larına mükabele elmektle ve: #Hakikat şudur ki Türk siyaseti Kendi menfaatleri ve gayeleriyle mü- teharrik bir küldür, değişmiyen, sabit, ve dalml olan, ancak Türk idealidir.> Gdediklen sonra şunları yazmaktadır: «Suriye Sle hemhüdüt bulunüyoruz. Suriye Fransiz İşgali altındadır. ve bu memleket bizden — koparılmış - bir parçadır. İngiliz hükümeti ve matbu- atı Pransa Milletler Cemiyetinden çe- kildikten sonra Vişi bükümetinin ora- larda bir hakkı kalmadığını söyledi. Meyvüyı koparmak için elimizi wzat- mak yelecek gibi görünüyor. Fukat bu kürmakarışık — boğuşmayı sarih bir teblike, istiklilimizi ve mevcudiyeli- mizi tehdit eden bir kurku olmmdukçu Ermemek #zmindeyiz. Fransa devleti- min mümessili bu dürüst hareketimizi olsun takdir etmiyar mu?.> CUMHURİYET B. Yunus Nadi de — «YTaşı gediğine koyuyerema isimli bugünkü baş yazı- sada Amiral Darlan'ın heseyanından bahsederek Killkyadıki Türk toprak- darının — Fransıdan ne sürelle — kurla- rıldığını teberüz etlirmekle ve bilâ- hare: «Amlral Darlanın Türk İstiklâl dalinden gaflet gösteren — son bühtamı üzerine ister istemez Şu kadarını ha- tırlamıya mecbur oluyorue ki o saman gütlüğümüz müli davanın çetinliği ö- münde başından Loid Corcu atan İa- gültere hakkı ve hakikati daha — kolay tetilm etmiş olduğu halde Pransa Mü- N Miak hudutlarımızın Hatây'a taak lük öden kasinin: tamımakta müşkü- Mt göslerdi. Fakat Tüzk milleti dava- sanın arla kalan bu parçasının paşini 08 Kısa mesafe çok ücret, uzun mesalo az ücret! Yine Büyük Millet Mecli- sinde, Devlet Denizyolları U- mum Müdürlüğü bütçesi mü- zakere olunurken, söz alan İs tanbul Meb'usu Ziya Kara- mürscli, Boğaziçi halkının Şirketi Hayriyeden şikâyeti- ni tebarüz ettirdi. Bilirsiniz ki, Boğaziçine vapur seyahali pahalıdır. He- le Üsküdara seyahat, bir nis- bet kurarsanız daha paha- hdır. Meselâ, Köprüden Ka:- dıköyüne yol daha uzundur. Köprüden Üsküdara daha yakındır. Fakat, Kadıköye gütmek çok daha ucuz, Üskü- dara gitmek çok daha paha- hdır. Sonra, Kadıköyde oturan- lar daha vakti hali yerinde insanlardır, Üsküdarda otu- ranlar daha orta halli, ve hat- tâ fakir insanlardır. Üsküdar halkı, bilet ücret- rinin ucuzlatılması için, şim- diye kadar mütaddit müraca- atlar yapmıştır. Fakat, hiç bir fayda vermemiştir. Mecliste, bu mesele görü- şülürken, sayın Münakalât Vekili Gevdet Kerim İnceda- yı, şu güzel cevabı verdi: bırakmadı, ve nihayet Pransa, bu işte dahi bakkımızın - kabulünden başka çöre olmadığını görerek ba mescle malüm olun şekillerde muslihane yol- darla halledilmiş bulundu. Yoksa Ha- taydan dolayı Pranaa ile ergeç müsei- Kh bir (htilâfa geçmekliğimiz içtinap olunamaz bir zaruretti. Amiral Darlan hukukan Fransaya tanınmış malihüi- yalar'dan bahsedeceğine yalnız bu son hak'kati göz önüne alsa Paris beyana- tındaki — münasebetsizliği — irtikâptan çekinirdi. Fransanın içinde bulunduğu müşkül gşartlara çıkar bir yol arıyan Amiral Darlan bu. çırpınmalarında başka mille'lerin — zaderlerini — kıran çam devirmeleriyle - bizim nazarımız- da ve dünya nazarmda yalnız yanlış yolda yürüdüğünü —ispat etmiş olu- yar. Pransanın işite karışmayız. Pa- kat Fransa kendi işlerine şu veya bu istikameti vermede uğraşırken bizim kime karşı olursa olsun bütün bit iş- tiklllle daima tekracina — hazır oldü- Bümüz Mikli Cidalimizi lekelemiye kalkışırsa bize tanllük eden hakikat- leri anun yüzüne haykırmaktan bitta- bi kendimiz! alumayız.> demektedir. TAN B. Zekeriya Sertel sAmical Dar- Tan'm böyanatından — doğan haklı ve geniş inflal islmli buzünkü baş yazı- saında aymi mevzua lemas elmekle ve: «Amiral Darlan hâlâ tarihin tecrü- belerinden dem almamışa - benziyor. Cihn Harbinden sonra yapılan - pay- laşmanın Pransanın başına ne büyük felâketler getirdiğini YAlâ anlamamış bulunuyor, Hâlâ küçük milletlerin am- peryaliri istilâlara karşı tek başlarına kıyam edebileceklerini kabul etmiyor. 'Türkün hiç bir zaman boyunduruk al- fında yaşamıya tahammül etmediğini datihten oldun öğrenmedi mit.> YENİ SABAH B. Hüsoyia Cahit Yalçın «Amiral Darlan'ın — beyanatıa — münasebeliyle isimli bugünkü yazısında Fransır Baş- vekli Muavininin —sörlerinin — Pransız siyasetinde en kölü, en serimsiz ve en haksız bir cereyan ve an'aneyi etiğini söylediklen sonra: sAmiral Darlan'ın — İngillere aley- hindeki şikâyelleri — arasında den taşan hüsümet ve intikam hisleri- nin uteşiyle bütün bütün — kendinden geçmiş ve Türkiyeyi de rencide ede- cek sözler söylemiştir. Sevne muabe- denameszinin — haksızlıklarına isyan e- derek milli haklarını müdafan için si- lâha sarılanı Türkiye, Amirul Darlanıtı «— Hakikaten itiraf et- mek lâzımdır ki Şirketi Hay- riye Üsküdar halkına bu bi- let meselesinde eziyet yap« maktadır. Boğaziçinin bil hassa Rumeli sahilinde tram. vay ve otobüs rekabeti oldu- ğu için tarifeleri indirmiş- Üür.n Muhterem Vekilin bu söz- leri ne kadar güzeldir. Ve bütün Boğaziçi halkının his- siyatına tercüman olmakta- dır. Vekilin sözleri arasında daha mühim ve enteresan © lanları var. Vekil, imkân bulunduğu takdirde, Şirketi Hayriyenin Devlet Denizyolları İşlelmesi tarafından idaresinin bu iş- leri halledeceğini ifade ot miştir. Vekil, sözlerinin sonun. da: «— İnşaallah tebşir ede- rim.» demiştir. Bu son cümlede, bilhassa bir temenni ve Boğaziçinde oluran vatandaşlara karşı da bir vaad vardır. Biz de, hep beraber tekrar edelim: «— faşaallah!» R. SABİT Köprü -Üsküdar ara- sında gece soferleri Geceleri İstanbuldan Üsküdar yakasına son vapurun çok erken kalktığı hakkında yapılan şikâ - yetler üzerine bu akşamdan iliba. ren her gece saat 24,15 de Köprü- den Üsküdara bir vapur kaldırıl. ması kararlaştırılmşıtır. artık selâmetini - kaybetmiş muhake- mesine ve manlığna göre İngilterenin teşvikiyle Kilikyaya hücüum etmiştir. İngillerenin bunu yapmaktan kasdı evvelce Pransaya tanımış olduğu hak- dardan Fransayı kurnazlıkla ve cebren mahrum etmek imiş. —Amiral Darlan bütün Fransa ile müstamlekelerini bugün Almanlara eline ielim etmiye razı, fakat vakliyle Ağanayı bizden alamamş — olduklarna — hâlâ mülüssir! Bugün Alman istilâsi ve çizmesi altan- da yaşıyabilen ve onlarla anlaşan bir Amiral Darlan'ın milliyet ve vatan aş- Ka ne demek olduğunu anlıyamaması ve Türklerin İstiklâl ve hürriyet uğ- yunda görişlikleri eldali senebi teşvi- kine atfetmesi pek tabildir. Amiral Darlanın böyle düşünmesi ve bu dü- g#ünceyi açığa vurmaktaki — çirkinliği takdir. edememesi bizce ehemmiyeli haiz bir bâdise değildir. Yalmz çok gevdiğimiz zavallı Fransanın mukad- deratinin bu ellere Kaldığım görmek bizi mütecssif edera demektedir. ki ihtikâr! Yazlık bahçe ve guzinolarda ba- bilhassa Belediye Reisliğinin ehemmiyetie nazarı dükkatini celbederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: