UALDM S n erıka | levazımı ş . . iştiriyor lerika — hükümeti, h. / 3nos filosunu inşa et- Ülidür. Bu tilolar Ame- Natırı Kaoks'un söy. #ört, beş seneden anamıyacaklır. Üülde Amerikada B00 itp gemisi inşa ha. rakam, kongrenin hsisatı kabul etmesi Ü- l Martta 2 milyon to- de ise, Bahriyo Ne- 14482,542.612 do . Şat bulunmaktadır. Ö- iki sene için da ayrıca itlik fevkalâde tahısi- | ümi harptenberi çe. u- Tandımanının beş, ellisini işliyordu. 8 Üç buçuk milyon in- #makta ve istihsalâtinin Ku işlemektedir. b Statte, resmi Ameri- Şöklerine göre, Amerika | senede 80 milyon tarmaktadır. Halbuki, istihaslâtı 16 milyon, ti ise 12 milyon ton- mevcut fabrika. İlliği ve yenileri de Si için bu miktar git . aktadir. Çeliğin Ameri- Ülere hesabına bu ka- Pliğinı söylemeğe lü - Süal varit oluyor: A. şimdiye kadar İn- e yaptı? ÇU cevap verilmekte - Yepyeni bir hale ge- Ni tamir odümiş 50 meitir. — Bunlar da lar hayli iş görmüşler. tön derece sür'atli on Maza gemisi gönder - hil muhafaza gemileri filosunu vücude ge- kdür, Fakat Ame- 'ye, hem denizaltıla. ti de v vapur kafilelerine Kte faydalı işler gö lto Bot> deniler rde vermiştir. ROMAN: 17 Almanya ve İngiltere- *öt (öbelkalari barfilei vazımı — imalâtı, — müte- kabil — bombardımanlar Hötiküsinile; gittikçe axal- maktadır. Amerika fabri- İtaları “ n üpü gibillir tam Frandımanla çalışı- yor.. kammmam . , 20 metre uzunluğunda olan bu gemiler 32 torluklur ve sür'atle inşa edimektedir. Ayda elli ta-. nesi yapılmaktadır. Torpillerle ve — mitcalyözlerle mücehhezdirler. Sür'atleri satte kırk, eli mildir. Şimdiki halde İngilterenin elinde bunlardan üç yüz kadar vardır. Ayvrupada sınai bakımdan en kuvvetli iki millet vardır: Alman. ya ve İngiltere... Fakat mütekabil bombardımanlar — dolayısile bu memleketler fabrikalarının istih. salâtına darbeler inmiştir ve in- mektedir. Amerika ise tam ran. dımanla çalışmaktadır, Gece gün. düz işliyen fabrikalarda top, tarık ve cephane imal edilmektedir, Ağır ve hafif silâhlar için ç lışmakta olan fabrikalar yüz yir. miden fazladır. Amerikanın 1942 de yirmi beş, otuz tonluk on bin tank ve bundan daha çok fazla ha. fif tark imal etmesi beklenmek- tedir. Fransa muharebesi başladığı zaman, Almanyanın elinde dört bin tank vardı. Mukayese edilirse, | tank bakımından da İngilterenin boşluğu, Almanyayı geçecek su - rette doldurulmuş olacaktır, Bu harp vesaiti —arasında en mühirnlerinden biri, bir deniz par. çasını geçebilecek — olan eyüzen tanklar» dıf. Bu tanklar manş de- nizini yüzerek Fransa sahiline çı. kab!'lecek kahiliyettedirler, 'Top ve cephane imalâtı mevcut fabrikalar gece gündür çalışmak- la beraber, İngiltere hesabına ye- ni fabrikalar da inşa edilmiş ve bunlar da fasliyete geçmişlir. Amerika çelikhaneleri senede 80 müyon ton çeliği işledikleri halde, Japonya, Almanyanın İş. gali altında bulunan memleketler, keza işgal altında bulunan ve bu. Tunmıyan Fransa dahil olmak ü- zere Mihver devletleri senede an- cak 40,160,000 ton Çelik imal ede. bilmektadir. Hulâsa Amerikanın harp leva. zımı istihsalâtı gittikçe fazlalaşır- işlerde mütehassıs olan eller de eksilmektedir. En sön vazifesi Edirne Vilâyeti Ba- cümen kalemitde kâtip olan kardeş'n Nizamettin Gükandan 5 yıldır. haber alamadığımdan merak ve endişe için- de bulunuyorum. Bilen bayır sahiple- rinin lütfeti Son Telgraf Gazelesi Hey' eti Teribiyesinde B. Sabahülline ma- Yümat vermelerini rica ederim. arıyor 17 yaşında Lise birinci sınıfına ka- dar okumuş bir genç ber nevi işlerde “Yaşmak üzere kendine az bir ücretle izife aramaktadır. Taliplerla «Kos- zalır rumuzuna müracaatları Cinayet Davası Ş Yazan : ETEM İZZET BENİCE ediniz?. Nıı., kapıda bırakmış, yerum ki. Dedi, Hâkim: — Bildiğiniz, hatırladığınız ka- dar.. Diyerek onu söylemeğe teşvik Va. konuşmamız şöylece sürdiü: — İmkânı yok. — Aşağı git bak, Güzinle ko- muşüyor. — Güzim babasnı tanımas ki., — Tammiyor umma konuşu- | gin olduğumuzu da biliyorlar, Kızı «İZl6 yül inşaatı Büyük Millet Meclisinde, bütçe müzakereleri — sırasın: da, bazı meb'uslar, bir kısım müteahhitlerin yol inşaatın- daki lâkaydi ve ihmelinden bahsettiler. Bizde, amumi- yetle yolların iyi yapılmadı- gından, henüz inşa olunan bir yolun, bir sene geçmeden ıbaıulduılından şikâyet elti ler, Bu iddialar doğrudur. Gö- rünen köye — kilavuz ister mi?, Şehir içinde de, mem- leket içinde de, maalesef, bizde yol inşaatı umumiyet- le bu haldedir. Bir meb'us Mecliste şöyle dedi: «— Müteahhitler, yol in- şaatında — sadece ceplerini dolduruyorlar.» Evet, bazı müteahhitlerin bu haleti ruhiyesi cidden ga- riptir. Sanki, devletle bir ta- ahhüt işine girişmek demek, sadece para kazanmak de- mektir. Hem de mühim, top- lu bir para.. Tek bir iş yap- tıktan sonra zengin oluveren müteahhitler var. Servet yap- mak herkesin hakkıdır. Her- kes, bunu ister. Fakat, bir çok mesleklerde bütün bir ö- mür Bboyunca çalışıldıktan sonra ancak biraz refaha ka- vuşulabiliyor. Bir iş yapar yapmaz der- hal servet sahibi olmak, bir kasım müteahhitlere has bir hâdisedir. Bu mesele üzerin- gde, devletin hassasiyetle du- | racağını ümit ediyoruz. BÜRHAN CEVAT Mekteplerin ihti- yaç listeleri İlk okul başöğretmenleri yeni vene için her nevi okul ihtiyaç - larını şimdiden tesbit ederek bi. rer liste halinde Masrif Müdür- lüğüne bildirmeğe başlamışlardır . (Maarit Müdürlüğü bütün ihtiyaç listeleri tamamlandıktan sonra bunları mufassal bir rapor halir. de Maarif Vekâletine bildirecek- tir. (e MCei ğ İNKIBAZ Harsaklarımızın gevyeyip elâs- tikiyelini — kuybekmesi, — safranız Küti miktarda ifraz edilmemesi, munlazam yemek yenmemesi, iş- tahsızlık, dülma oturup güzinme- mek, çok moeşgul olmak, zihni iz- tıraplar peklik husule gelirir. Peklik, yanı İnkibaz uzun müd- det devam ederse, karın şişmele- Fi, Sancı, midedode rahatsızlık, yözde kırmızılık, baş ağrıları, ıııı uykusuzluk, dünmesi, fikir yar Uğı gibi boşa gilmiyecek Ballere de sebep olur. Tedayisi barınkları harekete n- Tağlarmaktır. — Pekliği — gidermek için tuze sebze ve bol meyva ye- melidir. Pekliği için müahil- lere mürucaatlan ziyade, —şebzeyi ve bilbusaa meyvayı tercih etmek dahu iyidir. Ve. bunu söyler söylemez bü- yikbııhhlıbıçıdıiı-ım | sizin gibi, kuürk yılda bir anlıyan haykırdı: — Keş, git bak, Belki bir hay- | duttur. Kıza fenalık eder. Güldüm. © ısrar etti. ! — A, Ferdi, herşey olabilir. Ser- serinin biri kızm karşısına baba- mam, diye çıkar ,birçeyler yapma- | ğa kalkışr. Belki hırsızdır, belki dolandırıcıdir. Bizim a7 çok zen- kaçırabilirler de, Gizini sen kapı- min Öönünde mi bıraktın?. Ben; — Evet., Deyince, yine telüşlı telâşlı: — Koş, git bak. İmkânı yok. 19 yıl kaybolan, ölen bir adam yeni- den dirilip karşımıza çıkamaz. Mu- hakkak bu bir haydut. Diye beni zorladı. Koştıyın, git- tim, kapı önünde aradım. Yoktu- lar, Ahmede sordum, yukarıya gıktılar.. küçük hanım odalarıma gölürdüler, dedi, Hakikalen Gü- zinle beraberdiler, Ahmet, dikkat et. dedim, tokrar Şükriyenin yamı-! MAHKEMELERDE: Hem ziyaret hem ticaret buna derler Nane suyu satıp para kazanarak Belediye cezasını ödeyecekmiş Kir biyıkli, tiraşı uzamış, po. lonlu daha ziyade örünen bir adamdı. işe, bir de yük-| sük kadar fincan vardı. Köridor. da, üç beş kişiyi bir arada toplan- | mış gördükçe sokuluyor. İ — Miş kokulu nane suy Midevidir.. Hazmi - kolaylı Bir föncatü yüz puraya! diyip yan. larından geçiyordu. Eskiden, mesirelerde, kır yer - lerinde dolaşan kâğıt helvacı, ho- rzoz şekencisi fırin — kebabı kuzu keslanecisi ve sâire gibi seyyar es. nal arasında — nane — suyu sa - tanlara rastlardım. Hatta, çocuk. ken birkeç defalar da içtikdi. E. peydir kaybölan nane suyu satı. cılığını, bu garip adam, Adliye ko. ridorunda yapıyardu. Boş altı kişilik bir grupun ya - nından geçerken, yine bermutat: — Hasiyetli nane suyu., Mide. vidir.. Mis gibi.. Yüz paraya bir fincan! dedi. Bu gruptan biri: — Gel bakalım.. Gel buraya.. İyi midir nane suyun? Diye sordu.ı Adar — Ben bu işi yeni yapmıyorum. Otuz senedir sularım amma, şimdi anlıyan kalmadı, dedi. İşte böyle çıkacak da, bir fincan, iki fincan içecek. — Doldur bakayım bir tane.. İhtiyar, şişenin ağzını fincanın ağzına dayadı, adeta ölçüyle ilâç tartar — gibi itina ile fincana bir mikter nane suyu koydu. Bir nahe kokusu ortalığı: kapladı. Müşteri elint aldığı minicik fla- canı ağzına götürüp bir yudumda nane suyunu içli. Fincanı uzatır. ken: — Doldur bir daha! dedi. Fena değilmiş pek... İkinci — fincanı da bir hamlede yuvarladıktan sonra, Geyirmeğe başladı. Yanındakilerden biri sor- du: — Noye yarar bu nane suyu? — Neye yarar olur mu? Nane suyu bu be... Neye yaramaz ki?.. Mideyi tashih eder. Çok basiyet. Lidir. Bayılırım doğrusu... — Öyleyse, bir tane de ben içe- yim.. Tok katmına da içilir mi? — Tok karnına da içilir, aç kar. nma dâ... Nane suyu satan ihtiyar söze karıştı: — Asıl aç karnına içilir. O va- kit, insanın bütün damarlarına ya. yılır.. Barsaklarım yağlar, — Haydi ver öyle ise bir de ba- Satıcı, bir de ona — doldurdu. © da içti. Yüzünü buruşlurdu. — Acıymış bu be! dedi. Acı am. ma ağzını da serinletiyor. Arkadaşı: ma geldim. Şükriyeye vaziyeti an- Tettm. | Şükriye: | — Muhakkak bunda birşey var. İmkânı yok.. olamaz!, t Diye ısrar ediyordu. Sonra ak- hna yeni birşey gelmiş gibi: — Tarif et bakayım.. bana. Nasıl? | — Uzun boylu çiri kemikli, çetim yüzlü, sert bakışlı bir adam. El- | macık gemikleri de çıkık ve dı- | | şarıya dışarıya, Şükriyenin rengi birdenbire de- Bişti. Gözlerini yumda, bir saniye düşündü. — Evet, ona çok beuziyer, An- lattığın onun tipiydi, dedi. Sonra durduğu yerde bir heykel gibi do- nuklaşarak ve hareketsiz kalarak murıldandı: — Onun sağlığı garip bir sürp- riz olur. dedi ve ilâve etti: — Nanmi, birkirimizi - görebilir, | yüzyüze gelebiliriz? | Ferdi sözünü burada bitirdi: — Vedadın gelmesi haberi Şük- “riye üzerinde işte bu intıbar uyau- | hislerim ayaklandı. Demdeğişik | — Tabü acı olacak, dedi, Bu a- dam da bunu şerbet diye satmı. yör ya. Nane suyu diye satıyor. Sen nane yemedin mi hiç? Başka bir arkadaşları işi şakaya vurdu: — O, ne naneler yemştir, ben | blirim. Amima, suyunu ne bilsia? Senin gibi herkes hör sudan haz- zetmez, Sen meselâ imam suyuna bayılırsın... Gülüştüler. Ondan sonra, sıra ile, hepsi bi. rer fipcan nane suyu içtiler ve iyi kötü hepsi geyirdiler... Nane suyunu en evvel içen: — Doldur bir daha! dedi. Satıcı nane suyunu tekrar doldururken bir mübaşir yaklaştı. — Baba, dedi burada satıcılık yasaktır, — Ben satıcı değilim ki... — Necisin? — Davacıyımı.. Şurada, şu kar- şıki sulf mahkemesinde davam var. — Davan varsa davana git.. İşte elindeki suyu pekâlâ salıp para alıyorsun.. — Haoş gör evlât... Bugün mah. kemeye geldim, işten kaldım. Ben pazarcı csnafım. — Belediye coza kesti, Şurada üç beş fincan nane suyu satıp ekleyip pükleyip de ce- zayı tamamlıyacağım. Amma eğer istemiyorsan giderim. Elindeki şişenin cam kapağını kapadı.. Finceni cebine attı. Yü. rüyeret uzaklaşmağa başladı. Nane suyu sattığı grupa dahil alanlardan biri mübaşirı — Hem ziyarzet hem ticaret di- ye buna derler, dedi, Adam hem l mahkemeye gelip davasında bu . lunacak.. Hem de © arada para | çıkatacak. Diğer biri: — İş bilenin kılınç kuşananın, gedi, Ar yılı değil kâr yılı bu... Hırsızlık etmiyor ya herif; namu- sile mal satıp para kazanıyor. El. Kâsibi habibuliah — kazanmayanı Allah da sevmez kul da,.. Yapabi- Hrsen sen de yap bakalım. Anadolu yakasımın nazım plânları da kazırlardı Boğaziçinin Anadolu yakasının nâzım ve tafsilât plânları şehir. cilik mütehassım M. Prost tara- fından ikmal olunmuştur. M. Prost dün sabah beraberin. de İmar Müdürü B. Hüsnü Ke- seroğlu olduğu halde Vali ve Be. lediye Reisi B. Lütfi Kırdarı zi- yaret ve bu plânlar hakkında iza. hat vermişir. B. Lüfi Kırdar plânlardan en evvel yolun yapılmasını lüzumlu görmüşür, dırdı. Hükim yenai bir sual sordu: — Şükriye ile e göce Vedat ka- mnuştular mı?, — Hayır.. — Nasıl oldu da?, — Şiikriye, ben o adamı gör- mek istemem. Yine bütün nefret bir kadın oldum! dedi. Hiç oda- dan çıkmadı ve âdeta hastalana- rak, sayıklıyarak uyudu. —İlk görüştükleri vakit siz yan- Tarında mıydıniz? — Hayır.. — Neredeydiniz?, — Evde değildim' — Biz karınıza onunla konuş- ması veya konuşmaması için hiç bir direktif verdiniz miydi? — Hayır, vermemiştim Karımı tamamileo düşüncelerinde serbest bırakmıştım. Çünkü, omun beni çıl- dırasıya sevdiğine, benden başka bir erkeğe dönmesine, hattâ dön- | mesine değil, bakmasına bile im- | kün tasavvur edilemiyeceğine e- mindim, X< Başmubarrirler We Biyorlar? İKDAM Prufecör Şilkrü Baban — «İki ülema Bümli bugünkü baş yazasında Yeni Dünya yani Azmerika ile Büyük Bri- ge: alcmtalin bir keybolli teşekkül Bihverin de bu- olaşı ma karşı Avrupada birer kül yarat- | mmak emollerini beslemiye başlamaş bu- Tazalıtklarını söylrmekte ve İngilte Harkiye Nazırı M. Edenin culbten son- Taki Avrupa tçin söylediği; eHiç kimse Eekl Dünya teşevvüşle- rine dönmek niyetinde - alduğumusu düşünmemelidir. Enternasyonal / tica- retin mümkün en geniş temeller üze- Tinde yaniden doğrkasina imkân vere- ceğiz. Esasli bariz vasfı eşya ve hiz- metler mübadelesi olacak milletler a- razı ticaretin inkişefini gürmek Ü- midindeyiz, Almanya bu yani Avrupa- da rolünü oynamalıdır; siyaşi ve ve lh şarllarımız - Almanyanın . Büyük Dritanya, ticâreti ile Avrupa ve sair kıt'alarda nüfuz ka- birinci mevkle yükselmiş ekettir. Muzafteriyetini temin aden bü üsüllere veda çisek islemez, — Afrika vahde- iz âleminin hiç de yi görmüyeceği bir sistemdir. Böyle mu- azzam bloklara üyılmış, Çanpışmaları | Ktsadi, siyasi, fikri, askeri bütün sa- halara amansız bir gekilde — genişlet- mek demek olur.> CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Harp ve Sulha isim- «Yalnız Avrupanın — değil, bütün dünyanın harplere ebediyen san ve- recek bir yeni nizama ihtiyacı bulun- duğunda ittifak etmek ve bunun hal- lini harp meydanlarının kan ve ateş dolu boğuşmalarında değll, aklı başın- da milletlerin etrafına hüsnü niyetle | oluracakları müzakere masasında ara- msk doğrudur.> demektedir. VATAN . Ahmot Emin Yalman «Yeni sulh özelerir istali büzünkü —başmakale- sinde lam Amerikanın harbe - fillen mım&-—- K- tahlli ediline şu neticeye varılır; giltere hükümeti, Alman mülletile #ul- he hazır olduğunu iKusadi hak ve fire SAt husumunda müsavat esasını — kabul Çettizini ilân ediyor. Fakat — Avrupaya |ve dünyaya tağıkküm otmek istiyen Al- ma Nazi sistemi ile sulhe hazır değil- dir, Bu sistem kırılıncıya — kadar dö- yüşmiye devam edecektir. Kırılmanın " İÜne zaman olaciğuu D. Eden kestirmi- yor, İakat böyle sert Ve fazla zarlan- miş mekanlzmaların - birdenbire kırı- labileceğini aöylüyor.> Dediklen anrra Edenin bir tntikam tulhü emeli beslemediklerini süyleme- #inin tarihi bir ehemmiyeti - bulundu- Bunu bayan elmekle ve bilâhare şun- ları yazmaktadır: «Verilen teminatın haliş olduğunu ve İngiltere İle Amerikanın zaten baş- ka türlü bareket edemiyeceklerini Al- man milleti de tikdir eder. Bütün iş, Almanların memleket ve milletlerine ait vatani hislerle Nazi — Partisine ait bağlılığı ne kadar zaman bir hizada tutabileceklerindedir. Ba meselenin halledilmesinin Ki gekli vardır; Ya Nazi Partisi, tahak- küm caası üzerine dayanan yeni niza- min çıkar yol - olmadığını - anlıyarak müsavi haklara dayanan bir yeni mi- zamı kabul eder ve iİnsanlığa — sağlarn temnt verir ve yahut Alman millotin- de vatani hisle parti hissi arasındaki aykırılık gitgide arlar ve — tahakküm Üzerime dayanan sert mekanizma ni- hayet günün birinde B. Edenin dedi- A Bibi, kırılır» — Ya Güzin için?, — Gürin için de öyle, Fakat, sonradan aldındığımı öğrendim. — Vedadın eve gelmesi gitmesi bakımımdan bir fikriniz, hasus tavsiyeniz var mıydı?. olsa onun eve gelip gitmesine mü- saade etmiyeceğine emindim. Ni- tekim de öyle oldu. — Şükriye onu gördüğü vakit ne konuştuğunu size anlatmış mıydı? — Anlatmıştı. Fakai, kıskanır veya güvensiz görünür gibi dav- Tanmamak için bu görüşme tafsi- Tütının üzerine pek düşmemiştim. — Hafızanızda kalanları anlatı- mız?, Ferdi, kita kesmok ister gibi bir tavır takınarak cevap veedi: — Şükryenin ilk sözü: Aman me kadar çirkinleşmiş, hoyratlaş- maş.. Zalen çirkin, kaba, kadım ru- hunu akşamıyan bir adamdı, şim di büsbütün beteri; gürünce tüy- Dil balısi için bir akademi lâzımı mı?, Bugünlerde dil meselesi, | günün mevzuudur. Mecliste, gazetelerde, hususi sohbet- lerde bep dilden bahsedili. yor. Dil, dile düştü. Bir meb'usumuzun Meclis- te söylediğine göre, Tadyo- muzun spikeri, şimdiyv ka- dar Hisanımızda - kullanılmı- yan tamam 3,000 ecnebi ke- limeyi dilimize sokinuş, kul- lınıııhııı;nx Eğer, bu iş, bu hızla de- vam ederse, bir gün bakaca: ğaız, bütün mefhumları, mâ- naları yabancı kelimclerle ifade edeceğiz. Kadyonun spikerine, bu hak ve salâhi- yeti kim vermiştir, orası bel- li değil.. Karşılığı Tı.ırlıçede mevcut bir çok mefhumları dahi ec- nebi kelimelerle neden ifade ediyoruz?. Bir gazetenin açlığı anke- te cevap veren bazı münev« lere göre, bir Dil Akademisi kurmak lâzımdır. Bu akade- mi, dil üzerinde bir zabita müeyyidesi olarak kalacak- tır. Ve akademi, dilimizi bir zaptü rapt altına alacaktır. Akadermi dediğiniz şey ne- dir?, Bir komisyon, bir encü- men değil mi?. Ve teşkil edi- lecek böyle bir akademiye bugün mevcut mütehassısla- rımız ve dilcilerimiz alınmı- dökmecilerden yeniden dö- | külecek ise o, başka.. Madem ki, bir akademi ku- racak kadar ulemamız var- dır; o halde, bu ulema, şim- di ne iş yapıyorlar?, Pırasa mı satıyorlar?. Madem ki bir dil keşmekeşi vardır; o hal- de, — mütehastıslar, ulema, meseleye el koymalıdır. Şu dil bahsinin bir talih- sizliği vardır. Vakit vakit, bir takım münakaşalara se- bep olur. Âlimer, edipler mü- tehassıslar, lâf eder. Aradan bir müddet geçer. Ortalık süt limanlıktır. Sanki, bir dil me- selesi artık yoktur. Yahut ta halledilmiştir. Sonra, yine bir hâdise - lur; bir fırsat, bir vesile çı- kar. Sağnak gibi, bir dil bah- si yine ortalığı kaplar. Neler dan bahseşmeyince, yoruz. Vakit vakit bazı lübi- yat, şathiyat yapıyoruz. Hoş, bu mumaralarımız fena olmuyor. Herkese bir eğlençi — vesilesi teşkil edi- T AĞA SÖ SAĞ N Leksi hallolunur, konuşacak — şey hafif bir rahatsız- kalmazsa, lhık dahi duyacağız. a R. SABİT îdaiıalie içinde tuğ- la fabrikası olur mu *— Könunen maballe arasında fabrüza kurulması yasak - olduğu hakle semtkuli zehirliyen ve öte- denberi sikkyetlere sebep olun a- teş Tuğla Fabrikası şimdi de tasi- salını — genişletmiye — başlamıştır. Fabrikanın manlarla ciğerleri zehirlenen biz- dor, bacadan çıkan — kıvıkımlarla evlerimizi de her zaman — yangın tehlikesine maruz — görmekleyiz. Fabrikanın başlca — tarufa naklini beklerken —etmdfini her cihetçe tehlikeye sokan bu tesisatin. geniş- detilmiye boşlunnası bizl hayre- te düşürmüştür. Kıymetli Vali ve Belediye Reisimiz Lâtfi Kırdardan semtinizi bu dertlen kurtarma- Vali ve Belediye Reksimisin naza- ti dikkatine vaz, bu meselenin tet- Kik edileceğini üit ederiz.