aş yapayım derken Hizmetçi içeriye girerek: — Sizi bir bey istiyor efendim! dedi. Bay Nuri Cevat doğrukdu: — Gelsin! | İçeri siyah elbiseli zayıf bir a- | dam girerek bayın gösterdiği san. dalyaya ilişti ve hemen söze baş. ladı: — Beyefendi, meselenin tahkiki için mahalline gittim ve tahkika- ftimı yaptım. — Neler öğrendiniz? — Arzedeceğim efendim. Mez. kür şahsiyet Bursa lisesi kapıcı - sının meşru kızıdır. Annesi çama. garcı imiş. Kız on yaşındayken ba- bası bir akşam sarhoş sarhoş do- daşırken bir kazaya uğrıyarak öl. müş. Aradan az bir zaman sonra annesi hastalanmış ve bunun Ü- merine kız serseri serseri sokak - larda dolaşır olmuş. Daha o zaman gok güzelmiş. Onu hatırlıyan ve fanıyan birçok kimselerle görüş- tüm. Babasının ölümünden dört yıl sonra annesi de ölmüş. Bu sı. rada kız bir berberle — İstanbula gelmiş. Zatıâliniz buradaki hayatı hakkında malümat istememişti . niz. Bay Nuri Cevat — Pekâlâ! dedi, yalnız unutma- Yın ki hiç kimseye birşey söyle - miyeceksiniz. Size nekadar vere. cektir. — Elli Hra efendim, Adam gidince Bay Nuri Cevat düşünceye daldı, Şaziyeyi, altı ay evvel bir dostlunun evinde tanı « Buştı. Onu Süheylâ —Hâmit diye fanıtmışlardı. O anda Bay Nuri ona âşık olduğunu hissetti. Ve za- man gittikçe alâkası arttı. Koyu gözleri, parlak dişleri ve net ren- &i onu çıldırtıyordu. İlk defa ola. Tak, hayalinde canlandırdığı ka - dına ratlamıştı. Birçok macera - dar geçirmişti, fakat Süheylâya karçı çefkat ve takdirle karışık bir aşk duyuyordu; ve bunun için o- nunla evlenmek istemşiti. Lâkin SBüheylâmın karışık bir mazisi var. dı, onca bunun ehemmiyeti ola . M#nazdı, makul bir adamdı. Mazi o- mu alâkadar etmezdi. Bu kadar mağrur, ince ve me- lünkolik bir kadının ufak tefek Maceraları olsa bile bundan birşey Çıkmazdı. Bay Nuri — Cevat ona kendi ismini verecek ve muhitin. de şerefli bir mevki temin ede . gekti. Zengindi, itibarı vardı; bu vasıfları müstakbel karısına da verecekti. Bu mülâhaza onda bir haz, alicenaplıktan gelen bir sevinç uyandırdı. Lâkin tecessüsten de kendini a- lamamıştı. Yalnız onun mazisini bilmek istiyordu, Onü asil, zengin bir ailenin kızı ol düyordu, Bu itiba bir adam tedarik , havale etmişti. Adamın gelirdiği malüma! onu, inkisara uğratacağı yerde, aksine olarak, sevindirmiş. &. Böyle olduğu daha iyi Idi. Fe- dakârlık hissi ona, daha ziyade gurur vermişti. Birkaç akşam sonra Süheylâya yine bir salonda rastladı ve bir Son Telgrafın Tariht Tefrikası: 67 TUNA BOYUNDA —— ——— TÜRK ORDULARI saat onunla başbaşa kalmak fır - satını buldu. İzdivaç teklifi ya . pınca Süheylâ evvelâ sarardı, son- ra: — Beni dinleyin, dedi, size ce- vap vermeden önce bilmeniz lâ. zimgelen bazı şeyleri söylemeli - yim. — Hayır hayır Süheylâ, hiçbir şey bilmek istemem. — Olmaz, bu mutlaka lâzım; benim hakkımda hiçbir şey bil - miyorsunuz. Çocukluğumdan a » ilemden bahsedeceğim. Siz, beni büyük bir silenin kızı zannediyor- sunuz, Hayır, babam bir lisede kimya muallimi idi. Bir gün lâ- boratuarda vuku bulan bir infi. lâk neticesinde öldü. Annem bü- tün şefkat ve muhabbetini bana hasrederek beni büyüttü. Ben on sekiz yaşına girince annem de öl- dü, yapayalnız kaldım. O zaman karşıma zengin bir çiftlik sahibi çıkarak izdivaç teklifinde bulun. du. Lâkin bir müddet sonra ben- den ayrıldı. Bay Nuri Cevat içini çekerek o- nun sözünü kesti: — Süheylâ artık bunlardan bah. | setme Allah aşkına.. Hiçbir şey öğ- renmek istemiyorum. Mazi benim için bir kıymet ifade etmez. Ben- ©e mühim olan seni sevmekte ol. duğumdur; aşkımdır. Karım olmak istiyor musun? Sübheylâ evet cevabını verdi. Düğün gecesi yalnız kaldıkları yakit Bay Nuri Cevat heyecan - dan ve saadetten titreyerek karr sına sokuldu ve elini tutup: — Süheylâ sevgilim, diye ko. nuşmağa başladı, aramızda gizli birşey kalmamalıdır. Seni niçin gaha çok sevdiğimi — bilmelisin! Maziyi, aramızdan tamamile sil - mek istiyorum, belki bir gün.. Süheylâ titreyerek gordu: — Hangi maziden bahs sun? — Senin mazinden sevgilim, a. ilenden.. Senin varlığın bana gu- Tur veriyor, böyle yetişmiş olman mne saadet.. Bir mektep kapıcısı ile ve bir çamaşırcının kızı bu derece mağrur, ince ve zarif olsun! Bu benim için ne saadet ve ne tefahür vesilesi! Süheylâ sapsarı kesilmişti: — Demek bunları - biliyordun! diye kekeledi. — Bunları öğrenince seni büs. bütün sevdim. Süheylâ, artık onu dinlemiyor - du. Bir gözyaşı sağnağı yanakla- rını yıkamağa başladı, birden e- Tini onun avucundan çekerek bız- la ayağa kalkıp: — Ben gidiyorum, beni bir daha götemiyeceksin! diye haykırarak bir çılgın gibi kapıdan fırladı. Bursa Valisi şehrimize geldi Bursa Valisi Refik — Koraltan şehrimize gelmiştir. Birkaç gün kalacak, Bursanın imar işleri bak kında mütehassış Prost ile temas | larda bulunacaktır, Nihayet ordu iki koldan harekete geçti Avrupadan gelen muavin kuv- vetler mecmüuu otuz bin, Macar kralı Sigizmond maiyetindeki Ma- €ar ordusu da otuz bin raddesin- deydi. ğ Bu kuvvete Ulah beyi Nirçe #naiyetindeki bin kişi ile sair kuv- vetler do iltihak etmiş, Ehlisalip erdusunun kuvveti yüz otuz bin | kişiye baliğ olmuştu. Baz: Avrupa müverrühleri Shli. salip ardusunun iki yüz bin rad- desinde bulunduğunu kaydetmek- tedirler. Bisim müiverrihleriminden Bd ” n t 1 hur Sulakzade is Ehlisalip ordusu yüz otuz bin olarak gösterilmek- tedir. Belki de doğrusu ve vasatisi bu olmak icap eder, Musvene ordusu Macar ordusü- na iltihak eylediği zaman kral Si- gizmond fevkalâde ihtiramat ib- rer etti. Hattü Budapeşte kilisesinde bir de âyini ruhani yapıldı. Asker a« rasında büyük bir itimat fümi, küküm sürüyondu. Böütün Ehlisalp erdusunda: — Bize karşı kim durabilir? I | — oldüklüram: Bulgar KralıFerdi- nand'ın Bulgaris-" tan ıstıklalındel oynadığı rol Yazan: HİKMET NİSAN 1886 de İslavların hâmisi olan Rusya Çarlığı ile Bulgaristan ara- ] sında tahaddüs eden bürüdet ve çiddi ihlilâftan istifa etmek su- retile kurtulan Bulgaristan Prensi | Aleksandr dö Batenberg'den inhi- Kâl eden Bulgar tahtı için ın,uı devletler bir namzet aramağa k: yalmuşlar, bu iş, iki büyük zümre arasında hayli Tüş farkları husule ıuınıı.uı, İşte bu sırada, bir akşam Viya- na optrasında bir temsil esnasın- da, ihtiyar Prenses Matild, yanın- daki komşu locada, Prens Ferdi- nand dö Koburg'a tesadüf eder, Prensi locasına davetle, o vakit Avrupayı meşgül eden yegüne meseleden, Bulgaristanın meçhul ve müstakbel Prensinden bahse- derler.. Bir aralık Prenses muha- tabıma dönerek: — Prenms, der, siz namzet olmaz masanız? — Şimdiye kadar düşünmedim, | fakat lâzımsa, memnuniyetle, — Kat'i olarak söz verir misi- niz?, — Yirmi dört saat müsaade bu- yurunuz, yarın cevabımı getiri- vimn, Prenses saraya döndüğü vakit Bulgaristan tahtına namzet ola- rak genç ve yakışıklı bir prens bulduğunu söyler ve yirmi dört saat sonra da Ferdinand, müsbet cevabım getirmiş bulunur. Prens Ferdinand 1861 de Viya- mada değmuş olup Koburg hane- danına mensuptur, Babası Saks - Koburg soyundan Prens Ogüst, validesi Fransanım son Kralı Lul Filip'in kızı Prenses Mari Kle- mantindir. Küçük bir Avusturya zabiti i- ken Aleksandr dö Batenber'in fe- ragati üzerine ve Viyana Opera- sındaki tekliften sonra, Sobranye meclisinin kararile 1887 de Bulga- ristan tahtına geçmiş, o zaman Os- manlı devletine siyaseten bağlı ol- duğu için de, «Saltanatı Seniyyes- nin Rumelii Şarki Valisi olmuştu. Ferdinand, Osmat devletine karşı Bulgar Birliğinin kurulma- sına en başta sebep olan Prenstir, Umumi idaresi gevşemeğe yüz- tutmuş Osmanlı saltanatının son asırlardaki bütün hâkimiyetleri. gibi, pamuk ipliğile ancak tutuna- bilen bu bağı koparmak jçin, Fer- Nü daima fırsat gözlemiş ve tebirinde buna lâkayt kahınamış- tır, Müthiş dessas ve hofbim olan Prens, arasıra gözboyacılık yap- mak için İstanbula gelmeği ihmal etmiyerek, metbuu olan Abdülha- mide misafir olur, izaz ve ikrann görür ve her seferinde memleketi için menfaatler kopararak ve ağır hediyelere maxhar olarak Sofyaya dönerdi. Prens Ferdinandin mezhep ve Gökyüzü bile düşse mızraklarımı- zın ucunda tutarız!. Sözleri etrafa üksediyordu. Eh- lisalip ordusu bu derece bir itimat fikrile yağrulmuş bulunuyordu. Fakat, ordunun teşkilât ve ter- tibatı öyle söylendiği derece mü- kemmel değildi. Vâksa umum or- duya Macar kralı Sigğizmond baş kumandan tayin edilmişse de her | kıt'a âdeta kendi kumandanları- na tâbi müstaki) bir cüzütam ha- Hinde bulunduğundan emir ve ku- manda nektaji nazarından bu de- rece müteferrik bir ordunun kda- reti gayet müşküldü. Müttefikler ondusu bütün teda- rikâtını bitirdikten sonra temimu- zun yirmi dördüncü günü iki kol- dan harekete geçti. Mühteşem Avrupa şövalyeleri- nin zızhlı elbiseleri, zırhlı atlar: mükemmel silâhları ortalığa deh- şet saçıyordu. Hole Fransız ve İngiliz şövalye- lerinin heybetli yürüyüşleri, aza- | metli tavırları bunların korkusuz KöAeriyordu. | ilân etmişti. Daha sonra, İtalyan- | leri de o kadar kanidiler | kapı geçidinden geçerek Orsova- | aile ihtilâfından dolayı — önceleri | Rusya Çarı Üçüncü Aleksandr ile arası pek iyi değildi. Fakat Alek- sandrın vefatını mütcakip yerine İkinci Nikola geçince, hele — Rus aleyhtarlığı ile tanılan —Stambu- loff da katledilince, Bulgar Prensi Rusya Çarı tarafından himaye e- dilmeğe başlandı, arla, vaziyeli ve mevki- | ini takviye eden Ferdinand, Rus- | yadan artık bir korkusu kalmadığı için, hulya ve ihtiraslarına fırsat yvermeğe başladı. Onun, Ba'kanlarda — Almany: İmparatoru Vilhelmin rolünü oy- namak istediği, ve Kayzeri laklit ettiği meşhurdur. Türkiyede 1908 de Meşrytiyet ia- kılâbı meydana geldikten az müd- det sonra ve Avusturyanın Bosna- Hersek eyaletlerimizi ilhakımnı ta- kip eden günlerde, Ferdinand da, çoktanberi beklediği en büyük fır- salın geldiğine kani olmuş, kendini «bütün Bulgarların Çarı ve Kralıs lar, malüm olduğu şekilde Trab- lasgarba hücum ile devlete yeni bir gaile açtıkları vakit, Ferdinand buna da bigüne kalmamış, fırsat- tan istifadeye koyulmuştu, Bu itibarla, 1912 de Sırbistan ile gizli bir itlifak akdetmiş, — bu ittifaka Yananistan ve Karadağ da girmişlersi, İttifakın sebebi malümdu: Os- manlı devletine saldırmak ve asır- lardanberi süren Rumeli hâkimi- et günün birinde bu da oldu: Başta küçük Karadağ Prens- liği oluğu halde Osmanlı devleti- ne ilânı harbettiler ve malüm se- beplerden dolayı Osmanlı devleti harbi kaybetmiş oldu. O zaman gafil bulunmasaydık, Balkanlı müttefikleri yenmek yine müm- kün olurdu. Buna Avrupa devlet- bu ihtimali düşünmüşler ve daha har- bin bidayetinde, netice ne olursa olsun, hudutların değişmiyeceğini, Statükonun muhakkak — surette muhafaza edileceğini ilân etmişler- di. Fakat Osmanlı devleti mağlüp olunca, başta Osmanlı devletinin zâühiren destu bulunan Alman; bütün Avrupa devletleri gibi zünü gerj aldı ve Rumelinin beşte dördü, bu suretle elden — çıkmış bulundu. Ferdinand, bize oynadığı oyunu, müttefiki Sırbistana da oynamak istedi ve ilânı harbe lüzum gör- meden ona da saldırdı, mağlüp ol- du. Ferdinand, Cihan Ha le bi zimle beraberdi. Mağlübiyet üze rine tahtını büyük oğlu, şimdiki Majeste Borise bırakarak, Bulga- ristandan kaçtı. Bugün sekseninci sâli hayatını Bilhaska, Fransız şövalyeleri Türklerle karşı karşıya gelmekte yarışa çıkmışlardı. Bu şerefi kim- seye vermek istemiyorlardı. Gralin kumandasında bulunan şark kolu Lübinburg üzerinden U- lah (Romanya) memleketine gir- di, Macar kralı Sigizmondun mai- yetindeki kısmı külliden ibaret o- lan garp kolu da ağustosun on se- kizinci günü günde yirmi dört ki- lömetre yol almak üzere Demir- ya geldi. Bundan sonra, Severin yanın- dan Tunayı geçerek ilk tesadüf o- | yoya, sinemaya, yahut guraya, Tunan müstahkem mevki Vidin ol- | duğundan ilk muharebe burada | yapıldı. Türklere haracgüzar olan Bul- | gar prensi Istrazimir, Vidin muha- | fızlığında bulunduğundan — düş- manın hücum tertibatı aldığın gö- | rür görmez kaleyi derhal teslim | ti Bulgar prensi emvimiz altın- | âa idi | Müttefik ordular kale dahilim- | | icra etmeğe Karınızla bozuş- tuğunuz zaman ne yapıyorsunuz karı koca arasından — xara r, Bozuşmu olur. Amma el etle niçin kavga edilmiştir, o di belli olmaz, Bazan alelâde bir şey ve- silç olur, kıyametler kopar, Karı koca böyle darğan zamanlarda acaba ne yaparlar? Şiradi aşağıdaki su- alleri okuyup cevaplarnı veriniz, Bu suretle kendinizi şöyle bir tartmnış e- kursunuz. BAYLARA: 1 — Kavgadan sonra başınızı saila- yıp kendi kendinize: «Adam, gelir ge- çer> diyor musunuz? 2 — Bu ufak te- fek kavgaları kimseye, hattâ en ya- kın dostlarmıza bile söylemiye lüzum görüyor Musunuz?. 3 — Karınızla tekrar — kanuşmak için bir vesile icat edebiliyor musunuz?. 4& — Karınızın çok arzu ettiği bir şeyi alıp kendisine hediye edebiliyor musunuz?. 5 — Ka- Finizın ne kadâr zamandanberi tiyat- bura- ya gitmek istediğini bir puntunu ge- ürerek hatırlatıp, onun bu arzusunu ben de amma budala diyor musunuz?. BAYANLARA:! 1 — Ber defasında; «Bıktım arlık, | anneme gideceğim) diyor musunuz?. 2 — Kavga unululsun diye kocanızın Boynuna — sarılıyor — müsümuz? 3 — Kocanıza yeni bir kravat alkmak aklı- | mıza geliyor mu? 4 — Kocanızın çok | sevdiği bir yemeği yapıyor musunuz? $ — Kocanızın beğendiği dcatlarını €eve davet ediyor musunuz?. 6 — Ko- ganiızın sizden isteyip te, sizin baş sal- Jiyarak ihmal ettiğiniz bazı küçük ev, | yemek veyahut tavalet işlerini yapı- | Veriyor musunuz?. Bay ve bayana sorulan suallere ve- | rilen cevaplardan üçten fazlası eHa- yır> çıkarsa, demek kı çok geçimsiz tablattesiniz. Üç tane «Eveb demek ki vasatl vaziyettesiniz. Üçten fazla cevet> demek ki İkiniz de biribirinizi anlamış yaman karı kocasınız. Açık iş ve me- muriyetler 'Toprak Mahsulü Ofisi elli yaşı. | ni geçmemiş orta mektep mezunu veya devlet, müessesat muhasebe 1 işlerinde çalışmış olanlardan mu- hasip namzedi-ve Ziraat Mektebi mezunlarile zahire işlerinde ça'- lışmış olan Orta Mektep mezun. larından 50 yaşımı tecavüz etme . miş eksperler aramaktadır. Talip olanlar 1 hazirana kadar Ofisin Ankaradaki Umum Müdürlüğüne istida ve vesikalarile müracaat et- melidirler. Bunlar 10 haziranda a- çılacak ve 2-3 hafta devam ede . cek bir kurstan geçirilecekler ve kazanırlarsa 60 - 100 lira aylık ücretle zahire alım merkezlerinde çalıştırılacaklardır. Şehrimiz Elektrik, Tramvay İ- | daresi kız, erkek Lise mezunla . rından muvakkat memurlar ara. maktadır. ——— idrak eden sabık Kral, Avustur- yada Koburg şatosunda yaşamak- tadır, Büyük Harbe iştirak eden Kral- lardan çelyevm hayatta bulunan İtalya Kralile kendisi kalmıştır. Ayrupanın en zengin Kralların- dandır. 1893 de katolik bir Pren- ses ile evlenmesi Rusya ile arası- nan açılmasına sebep olmuş, fakat, ilk evlâdı Boris'e ortodoks dini ile |me yök, sabahlar hayralsun, vaftiz yaptırdığından, Rusya Ça- rınım dini taassubunu biraz izale | etmiş ve ancak bundan sonra Prensliği resmen tanınmıştı, deki muhafız askerlerin hepsini şehit eyledikten sonra kalenin mu- hafazası için üç yüz kişi beraktı. Eğer Bulgarlar kaleyi müdafaa & çin dayanmış olsalardı kale mu- hafızı olan Türkler öyle kolay ko- Tay teslim olmazlardı. Eylülün ikinci günü ordu 'Tuna nehrinin sağ sahilinde bulunan Rasova müstahkem mevkil önüne geldi. Bu Rasova mevkiinin etrafımda iki katlı bir kale olduğu gibi için- de de külliyetli muhafız asker meve. cuttu. Fransız gövalyeler şehrin önüne gelir gelmez muhasara harekâtı tenezzül etmeden 'Türkler üzerine yürüdüler. Fakat kaleden huurç hareketi yapan Türkcerleri daha ilk çar pışmada zırhlı şövalyeleri bozdu- lar ve çok telefat verdirdiler. Fakat bir müddet senra Bigiz- mond tarafından imdat kuvveti gönderildi ve muntazam maaha- ı Ve şimdi elindeki destere ile minareyi kesiyormuş gibi yapmıya başlayınca deli şaşırdı, biraz dü- şündü, sanra yalvarmağa başla- de — Aman ağacığım, kesme rica ederim, ineceğim. — Ha, şöyle, in bakayım aşağı — İniyorum ağacığım, iniyarum! Beş dakika sonra, deli aşağı i- nip de kuzu gibi Mustafanın a- yaklarına sarıldı: — Aman ağam beni affet, kıyma bana, malüm a, meşhur sözdür: Deli pazarı (. . . .) pazarı!. Mustafa kilisede Maustafa, yine bir akşam adam- akıllı keyif olduğu halde, Cibali: den geçerken, baktı ki kilisenin avlusu ve kapısı dehşetli kalaba- hıktı ve herkesin elinde bir mum vardı. O gece bir yortu gecesi ol- duğu için herkes, ellerindeki ma- mu kapıda yakarak ibadet yerine giriyordu. Mustafa da kafa dumanlı ol- duğu için, işin İçyüzünlü sorup a- raştırmadan oradaki mum satan adamdan bir mum da o aldı ve onu kapıda yakarak içeriye daldı. Fakat içeride ne yapacağını, ne- reye gideceğini bilmiyordu. Ken- disinin rumca namımna bildiği de ancak beş ,on sözden ibaretti. Ön- lar da nasılsın, iyi misin, ne var su ver, rakı gelir fil gibi sözler- den ibaretti. Şimdi içeridekilere, me yapacağını türkçe sorsa falso olacaktı. Onun için kimseye bir- şey söylemeden elinde mumla a- cemi acemi ve afal afal dolaşıyor- du, Bir aralık onun bu halini se- zen kıranta bir adam ona rumca: — Böyle şaşkın şaşkın ne dola- şıyorsun?. Diye sordu. Mustafa da bildiği rumca kelimelerle ona şöyle mu- kabele etti: — Ena mumuki irto kilise. Ama dekstvro edolni.. Dosto kumata kiriyo neraki, Kanlı Kavaki. Me. Adamı, mustafadan ba saçma- sapan cevabı alınca hemen kilise- nin papasına koşup: — Aman dedi, papas efendi, içe- ride bir deli var, kimseye bir zi- yyan dokunmadan onu dışarıya çı- karsanıı Fakat tam bu aralık, sağa sağa (*) Münası: (Kiliseye bir mum.. Amma bilmiyorum burayı.. Bana so- Bük ve kaymak — gibi bir Kanlıkavak Sıyu verin.. Fakat bir gişe rakı da be- Taber...) «Unutulmaz Bir Balo — Gocesl> ı ŞARK BSincemasında Gala sara harekâtına başlandı. Muha- sara beş gün sürdü. (1). Bu esna- da şehir dahilinde zahire tükendi. Bunun üzerine kale — muhafız- ları sulhan teslimi Kâbul ettiler.. Çünkü yiyecekleri yoktu. Lâkin, müttefikler kabul etmediler, Şeh: ri kâmilen yaktılar ve içindeki as kerleri müthiş bir boğuşmadan sonra kâmilen şehit ettileri Müttefikler bu faciadan sonra Rasovada muhafız asker olarak İi yüz kişi bıraktalar, Sonra eylülün sekizinci günü Niğbolu kalesi ve şehri önüne geldiler, Niğbolu şehir ve kalesi Macar, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, Boşnak ,Bohemyalı, Ulah ve Po- lonyalılardan teşekkül eden EhE- salip ordusu tarafından karadan muhasara edilecek, mehirden de büyük bir donanma ordunun hare- kâtonı himaye eyliyecekti. Niğbolu şehri, yedinci milâdi a- sırda İranijere karşı kazandığı mu- zafferiyetin bir hatırası olmak ü- (â) Hammer Cili I, 8. 160. Bekri Mustaf Yazan: OSMAN CEMAL KAYGİ © “Aman, papas efendi, k0 kilisenin içinde bir deli Füminin Unutulmuz kahramamtl ZARAH LEAND tarafından — yaratılan en büyük ve en muhleşem film Kraliçenin kal (MARİE STUART ) (STEFAN ZVEİG) in meşhur eserinedn Iktibas edilen ve sarfiyle vücude getirilen bu müstesna şaheser önümüzdeki Cu İ sola yalpalıyan Mustal deki mumun alevi bir BĞ pasın sakalına isabet edit& Pi Ah sakalım amma Va | miş, birkaç saniye içinde' igızın yüzü cascavlak tı. Bereket ki kilisede tanıyan ve seven sekiz meyhaneci ve bir hayli fanın akşamcılık arkı Papasın sakalının uşarSİ US ne içerisi karışınca kı , tafanın başına üşüşmüş /| 1 nun Bekri Mustafa B şılınca, buna sakalı ha vallı papas da gülmüş kahkahalarla örtbas edi Mustafa,Rüfat | sinde ve Bayram prşa va' | Thk, aydınlık, çiçek VE ĞE, kokulu bir mayıs h Cazımla birlikte, TopkaPt'ğ, melerinin birinden evli Terken, yollarının Rufal tekkesinin önüne İğ, baktılar ki içeride gayet ), ahenkle âyin yapılyoyr. Ki âyini dışardan biraz dF Üİ sonra ikisi birden içeriye ). ' şerallah dolu ve hele #İy, mede adım atacak yer ye” kından ve uzaktan bi v | ve hatırlı dervişlerle bu gece buraya geldil fanbulun en sesi güzel atkâr zükirleri de oradal? tafayla Cazım cepleri durdukları nohut tanele? şekerlerile ağızlarının bir hayli defettikten s0 daldıkları zaman — sem zikir de henüz Bey, şekli almıştı. Tekke zikif” Beyyumi şekil, bir oyununu pek andıran bi duğu ve Mustafa da bi zikri, ilk defa gördüğü İ07 şaşırdı. Şimdi sema' p sında oturan en güzel SÜ usta zakirler hep bir nihavend makamından; farzına eu uygun bir İli lar ve yine kırk kadar €f viş, ayakta Beyyumi en güzelini yapıyorlardı | lere ortada reislik yapan' ve tıknazca zat Mustaf: İlişince kendisi hemen Bu zat, bundan bir mü€ (A N ELE £ KA Müsameresi olarak takdim zere Bizans İmparâlt Herakliyos tarafından Şehir gayet müstahkem ları burçlarla takviye Şehrin etrafında b ve dik yamaçlar üzerif kaleler arazinin ıuııuı_ gun bir surette inşa eti ğu gibi şimal ve garp © dâyikile tahkim edi *” Vid nehri, şehrin Of metre şimalinde Tuna makta idi, Ehlisalip ordusu Nüi geldiği zaman Macar mond, maiyetindeki MOfyi tını şehrin etraflarına Fransızlar da sair Aayrılarak kendi cesa lerininkine karışlırm&Üç | cenupta ordugüb kı Başkumandanlık pan Sigğizmondun © zaptederek ordunun DİR bi edcceg harekât k—în tinat makamında | mekti. ğ