İstiridye, karides ve buna ben- zer mezelik hayvanları, satardı. Esmer teni, gür saçları ve cana yyakın güzelliği seyyahların gö . Züne çarpardı. Bir gün epey şeyler sattıktan sonra yanından geçiyor. dum, bana: «Ne olur beni Eldora- do lokantasında bekleyin, şimdi geleceğim de bir gönül işi için size | danışacağım» dedi. Şüpheli bir gözle baktığımı gö- Tünce ilâve etti: «Ne zannediyor. sumuz, benim de — göğsümde bir kalp var.» Demniz kıyısındaki küçük lokan. faya gidip olurdum. Denizin küf kokusu bulunduğum yere kadar geliyordu. Nihayet Marya görün- dü; bir bardak şarap içtikten son- Ta içini dökmeğe başladı: — Düşünün dostum birine tu. tuldum, Bir gemiciye abayı yak. fam. Yakışılkı bir delikanlı am - ma.. Uzun boylu, geniş omuzlu.. Yirmi altı yaşında. İskenderiye yolunda işliyen bir vapurda çalıışyor. Geçen sene ya- zın tanışmıştık, İkimiz de sahil « deydik, denizde yüzen bir Amı rikalı kadını göstererel mun gibi yüzebilir misi «Ben ondan daha güzel yüzerim» diyerek hemen bir kabineye gi- Tip soyundum. Amerikalı kadını bir çırpıda altı kulaç geçtim. Su. dan çıktığım vakit bir şarap tek. Mf etti. Yemekten sonra sinema, sinemadan sonra da ötesi malüm. — E bir aşk romanı gibi baş- damış.. Snunu bekleyin: Sevgilim © vakitleri mezundu, — birbirimizi her gün görüyorduk. Ne yazık bu tatı zlamanlar çok sürmedi, tek- Tar sefere çıktı. Lâkin bütün sa. dakat yeminlerine rağmen bir kart bile yollamadı. — Gözden uzak olunca., — Öyle amma, ben öyle kulla. mılıp bir kenara atılacak mallar - dan öeğilim. Şimdi bana akıl öğ- retin: Bugün öğleden sonra ge . | misi geliyor; bu akşam muhakkak gemiciler gazinosuna gider. Bir tabanca alıp.. — Vaz geç deli misin? Ona bir ders vermek istiyorsan, ben sana tehlikesiz birşey söyliyeyim. Eli. nin altında sana tutgün — kimse yok mu? Eğer * varsa, onu alıp #sinemaya, oradan vemeğe git i1:1İĞ ÂANNE RA Macar kralı tecavüze başlamıştı. | Bu tecavüz, Ehlisalibin husust bi tertibi idi. Yıldırım, bu sıralarda Rumelindeydi. Karaman oğlu, bunu' fırsat bi- Jerek ordularile Ankara ve Bursa- üzerine nagâh tecavüz etti. Bu tecayüz sırasında ihtiyar Timur taş paşayı bile esir etmişti. | Fakat, Padişahın her bir me'mu- Hn fevkinde olarak, ordasu ile A- | madoluya geçmekte olduğunu ha- ber alımca korktu. Yıldıım Beyazıd, yıldırım sür- dokuya TP ŞARURL TT Pa RER VAA GEMİCİ AŞKI m çenberı itaş Sinemasında Bugün Matinelerden itibaren İKİ Emsalsiz Şaheser Birden Bütün teblikelere rağmen aşkın kendisini SÜ D Vi Geüş. Ka , GAld GÜYÜ N gaiir HERTHA FEİLLER - ile beraber emsalsiz bir surette yar atımışlardır. 2 - KIZ TALEBE SHİRLEY * BELLAMEY tarafından oynanmaş fevkalâde bir şah esardir. | & — SÖON TELGRAF — 14 MAYIS 1stı yet seni biraz seviyorsa muztarip olacak. Böylece intikamını alır - sın. Bir lâhza düşündükten sonra: — Doğru, dedi. Şurada bir mu- hasebeci var. İyidir peşimde do. laşıyor, ona işmar ederim — olur biter, — Âlâ, ben de bu akşam oraya gelir, senin muzafferiyetini sey- | rederim. Sekizi on geçe Marya, arkasın- da sarı saçlı — zayıfça bir adamla gazinodan içeri giriyordu. Her halde muhasebeci bu olacaktı. E. Hle gizlice beni selâmlıyarak bir masaya oturup yemeklerini ısmar. ladılar. Sekiz buçuğa doğru üç gemici geldi. Bunlardan biri sandalyasına - türmuşken - birden kalktı, göz - leri Maryanın oturduğu masaya dikilmişti; bu onun sevgilisi ol. malı idi. Gemici bir hamlede onların ya. mına vardı, ve hakaretâmiz bir ta- vırla muhasebeciye bakarak: — Hey Marya! dedi, bu solucanı nerden buldun? Marya kafa tutmak istedi. Sa- raran muhasebeci yerinden kalk. tış fakat gemici ona meydan ver. meden yakasından tutup yere ça dı, sonra tekrar kaldırarak kafa- | sına şapkasını giydirip gazinodan diışarı attı. Genç kız olanları ağzı açık sey. rediyordu. Şaşkınlığından kurtul. mamışken gemicinin kuvvetli eli onu bileğinden yakaladı ve otur. duğu yerden kaldırdı. Ve bunu müteakıp gemicinin dudakları kı- zın ağzını kapladı. Sonra, yakı » | Şıklı gemici arkadaşlarının otur. duğu masayı kıza göstererek: — Haydi gel yemek yiyeyilm; sinemadan sonra bunun hesabmı verirsin.. Marya memnun ve mes'ut bir halde dostunun yanıma ötürürken amda € yordum. Macera- nundum; lâkin yanımdaki masada muha. sebecinin yemesine meydan kal. madan duran yemeğe gözüm ili- şince, zavallının başına gelen bu işten dolayı kendimi mes'ul tu - tarak bir vicdan rhaatsızlığı duy. dum. FAL sevkettiği tali ve kadene “YURDU LPH NAN GREY man oğlu padişahın böyle sür'atle üzerine geldiğini haber alınca, e- sir ettiği Timurtaş paşaya hediye- ler verdi. İltifatlarda bulunmağa başladı. Padişahin af ye şefaatini keparmak için paşayı saliwerdi. Malbuki Yıldırımın gazabı ise teskin —kabul edemiyecek kadar büyüktü. Şöyle bir haber yolla- muştı: — Br ise karşıma çıksın!. Ve sonra bu haber üzerine de ordularına hareket emrini verdi. Bir kaç gün içinde Rumelinden İşgal edilen memle ketler- den kaçırılan altınlar acaba nerede ? Bu bir sırdır ki, an- cak mahdut bir kaç kişi bilmektedir Almanların birer birer işgalleri altına almış oldukları - memleketlerin Kasalarındaki altın mevcutlara da aca- Ba Almanlar el koymıya muvatfak o- kabildiler mi? Zannelmiyoruz. Bu al- ftınlar daha Alman işgülinden çok ev- vel, başka emin memlekellere nakle- dilmişlerdir. Moselâ Romanyanın da işgalden evvel altınlarının boğazlardan geçirildiğini zamanında işitmişlik. Bun- lar şimdi bangi gizli hazinelerde sak- lanıyor. Oramı ancak mahdut — alâka- darlardan —başka kimsenin malümu değildir. Bu devlet paralarının günün birinde daha ne maceralar geçireceği de bilinemez. Parisin işgalinden evvel de, Fran- sız Bankarının altınları — kaçırılmıştı, 40 milyar Francız altın frangı tutan bu servetin kaçırı 4 acaba nasıl oldu?. Anlatıldığına göre, şüyle: 12 Mart 1640 ta «Emil Berten> iş- mindeki Fransız kruvazörü Brest li- manının rıhtımına — yanaşıyor. Gemi 6886 tonluktur. Fakat sür'ati kendisini sıkıştırıra 36 mili buluyor. 152 mili- metrelik dokuz, 90 milimetrelik dört, 87 milimetrelik sekiz, keza 13 — mili- | metrelik sekiz topu var. Gemi iki tay- yare uçurtabilir. Kruyazör, — Atlantikte, — Şimalde, Manş Denizinde gemi kafilelerine re- fakat etmiş, Norveç sularında bir tay- yare bombası isabeti almış, fakat bom- ba hayati kısımlarına zarar verme- mişti. Açık denizlerde dolaşırken kuman- danına derhal Brert'e dönmesi için şif- zeli bir emle geliyor. Gemi dönüyor. Kumanadaı ve 500 kişlik mürettebatı 10 Mayısta başlıyan ve nihayete yak- laşacak gibi görünen Alman taarru: üzerine kendilerine bir vazife verile- ceğini seziyorlar. Fıhakika cepheden — gelen haberler Yena.. Almanlar Reyms şehrini işgal | etmişler ve Parise doğru yürüyorlar. Fransız hükümeti Tur şehrine ve Gei mel Kurmay Briyar çehrine çökilmiş. Herkes vatanın kurtalması için bit mucize bekliyo KRUVAZÖRE VERİLEN YENİ VAZİFE Bir gün rıhlıma gri renkte 14,000 çu- val geliyor. Her biri 60 kiloluk 14000 çuval. Gemi mürettebatı — çuvalların üzerinde Franmız Bankasının damga- #ını görünce, kendilerine verilen yeni vazifenin ne olduğunu anlıyorlar, Va- zifleri - Fransamın - servetini - kurtar- mak. Bu 14000 çuvalda bir milyar dolar kaymetinde — Fransiz altımı var. - Kiy- metli hamule derhal irkâp ediliyor ve Emll Berten kruvazörü Himandan ay- riliyor. Şimdi açıklarda.. Nereye gidiyor? AZAK —- Lh- z Sinemanın ideal çiftleri Melwyn Douglas- Joan şen ve neş'eli filmler Fransızca Sözlü len Yıldırım Karaman orduszuna Akçay kenarında yetişti. Yıldıtım, hakikaten yıldırın gi- bi yetişmiş, bir hamlede Karaman oğlu ordusunu çevirerek mahvet- Mmiş ve Karaman oğlu Alâeddin ile iki oğlunu ve tevabüni esir et- mişti (H. 795). Alâcddin Bey, Timurtaş paşa- hun muhafazasına teslim edilmişti. Lâkin paşa tarafından katlalundu. Bu cür'et ve cinayet evvelâ püdi- Şahın gazabını celbetmiş iken ü- meranın şefaati üzerine Timurtaş paşa müstahak olduğu cezadan kurtulabildi Alâeddin zadeler Bursada esir elarak kaldılar. Karaman emareti takımile Osmanlı Türkleri hükü- metine ühay edildi (H. 795), Bu suretle Selçukiye devleti | enkazından vücude gelen emaret- derden Aradoluda yalnız olarak | Kastamonu emareti kalmıştı. Yıldıran Beyazıt, Kastamönu emaretini de kaldırmağa karar vermişti. Lükin © s ralarda Kadı — BERSRİ S — LA yeesin SÖREYERİ, GÜZEL KIZLAR PARİSE | Müştereken çevirdikleri kahkaha ve ürprizlerle dolu 1 sür'atle kaçı | e bir. düşman | na veyahut kor- ak sıra değil. veriyor, Her- | Bir dela Atlantik kek endişe içinde. aşılsan. KANADADA HALİFAK$ LİMANINDA 18 Haziran sabı görünüyor. Atlantil Amerika toprağı disesiz aşıldığı ve ve altın. kin iğı herke- #in yüzünde bir sevinç alâmeti.. Kaptan, harı na: aldığı emre tevfikan Kanadanın lis manına kruvazörü sokuyor ve yine aye ni emre tevfikan altınlar Kanada ma- | kamlarına teslim edilecektir. 'Tum o sırada kumandana şifreli ni bir telgraf geliyor reşal Peteri hükümetinn mütarı tediği ve Emil Berten / kruvazörünün müterekenin imzasından evvel Fran- | sızların ik adasına — ulaşması emredilmekti Kumandan şaşırıyor. Fransada neler olup bittiğini bilmediği için, bu tel- Egraftan müna çıkarmıya — çalışıyor. Şimdi kı € verilen bu yeni va- zife, Pra servetinin İt izlere tos- lim edilmemesini icap — ettirmektedir. Kumandanın, Fransaya gelen — İngiliz ordusunun Dünkerk'ten geri çekildi- Binden haberi yok. ALTINLARI VERMELİ Mİ, VERMEMELİ Mi? Kruvazör rıhtimâa yanaşmıştır. Ev- velce hamüleyi teslim almıya gelen İngiliz memurları rıhtımda beklemek- tedir. İngilizler gemiye çıkıyorlar. Se- lâmlar, biribirlerini tanıtmalar ve se- | yabatin iyi neticelet olmasından | dolayı tebriki | Gelen İnglizlerin en yüksek - rütbe- lisi kumandana şöyle söylüyor: — Askeri muhafaza allında husust bir tren istim üzerinde bekliyor. Der- | (Devamı 6 wet sahifede) Bugün mevzimin son harikası başladı NELSON EDDY JANETTE MACDONALD n insanlara yeni ve sonsuz heye- tah Ufukları açan; yeni bir şilr. Rüya, hayal ve musiki âlemi A DOĞARKEN Göürülmemiş heytcanlar filmi fev- kalâde olarak Bugün Matinelerden itibaren ——— ©| Senenin en çok beğenilen 2 büyük filmi: BUGÜN Matinelerden itibaren Blondel AUA M Son Telgrafın Tariht Tefrikası: 62 TUNA BOYUNDA —— Kastamunu emareti büyücek hükümetti evletinin enkazın- ö şarkında bir hü- meğe muvaffak , Sıvas, Amasya, Tokat, 2:;:2: Malatya tarafları hep ana tâbi olmuşlardı. Büyücek bir hükümetti. Yıldırım Beyarıt evveli - Kadı Bürhaneddini ortadan kaldırmak istedi. Ordusile üzerine yürüdü, Kadı ise mukavemet edemiyeceği- ni anladı, Harputa doğru kaçtı. Tüirkcin orada Akkoyunlu hükü- metini” tesis eden Karaosman (Karabölük) tarafından katlolun- du. Bu veçhile hükümetsiz kalmış olan Sıvas Osmanlı hükümetine ilhak edildi. Sancak beyi sıfatile şehzade Ertüğru! Bey tayin olun- | du (H. 7195) Yıldırım durmüyordu. Sıvastan, l | gallibe dan Anadolunun kümet teşkil eti Kastamonu üzerine yürüdü. İsfer- diyarzade Beyazıi Bey kaçıp Si- nop kalesine kapandı ve oradan Yıldı haber yolladı. -Sinop kendisine bırakıldığı hal- leketini padişaha terked de Rasnal Böşvekillerdendir. ŞEYTANİ ŞUA | Charles Farrel -Jacgueline walis Sema devlerinn, hava kartalların maeraklı sergüzeştleri büyük hava bon Lavrens'in maceraları — 12 Şeytanlar. Filosu Fransızca Sözlü Avustralyanın genç Başvqkili MENZİ Avustralya Başvekili Menzi en genç ve 46 / yaşındadır. için gönderdiği or- Masıra gekdiğini, o- 'a ve sönra Kanada ve Vaşingtona gilliğini ajans haberleri Yine ajanaların bildirdiği i, Misir hududunda çarpışan Avus- tetlyalı kuvvetlerin kumandanı Gene- rel Sir Tomas Blamey en aziz dosi- larındadır. Genoral Blamey Orta Şark İngiliz Orduları Kumandanı Gencral Vayvil'n emri altında ve muavini ola- Tak çalışmaktadır. Avustralya — Büşvekili Tünda iktidar mevi man, kendi etrafın tröstür vücüde getirmişti. Yani mem- leket işlerini bir arada gan bir nevi meclis... Genersi Blamey Du meclisin âzasındandır. Bunlar üç kişi imişler: To) Mülchastıs General - Levarak, tralyanın ortaya çıkardığı 500,000 kişi- lik orduyu sevk ve idare eden General Sir Karl jess ve nihayet Tomas Bla- milyondan az nüfuslu olan Avus- tralya, geçen barpte İngilizlere <An- zak> ismi verilen Iyi muharipleri gön- dermişti. Bunlar geçen harpte bilhassa Çanakkale gibi en tehlikeli cepheye gönderilmişlerdi. Bu- harpte de tema- yüz etüklerini ajans — telgraflarından öğreniyoruz. Avustralya ayni zamanda biz barp sanayi memleketi haline girmektedir. Kendi ordusunu kendisi techiz etmek- tedir —— Yer :îtındı tayyare meydanları Bu harbin $0 ne çeşit icatlarını işideceğiz. Me. selâ etralınıza baktığınız zaman, bulunduğunuz yerdeki arazinin durumunda his bir değişiklik | görmüyor tablat eski tabi- at zannediyorsu Fakat insan. | Jar zevahiri değiştirmemekle be- züber, orasını baska bir hâle köy. rdir, Nasıl ki birden bire hayran na- z nızir nda muazzam » Bir tayvare fir bir tane daha lhiyor, arkasından bir daha, bir daha. Yerin dibinden göklere fırlıyan avcı tayyarele! Muhasımlar, düşmana en yakın bir yerde bulundurmak mecbu. riyetinde oldukları tayyane mey- danlarından birini yerin altında yapmşılar. Tayyareler uçup vazifelerini yaptıktan sonra, döndükleri za - man şuraya buraya iniyorlar ve | hafif truktörler vasıtasile tekrar yeraltı garajlarına çekiliyorlar. n heyecanli — ve mb ardımanları, Yıldırım işe yaninda mü Yaninda mülteci o- larak bulunan Aydın ve M:fılı:e zadelerin de teslimini talep etti. —| Bun! maalar ise tehlikeyi hissettiler. e Harka doğru kaçtı. şm-ı, © sıralarda şöhreti dünya- â. y Tryıluuq 'olan Türk hakanların- an Timurlengin Yanına gidiyor- Bu suretle Yıldır. Hadoluyu baştan ten Beyazıd, A- başa fethetti. On- manh devleti Selçuk devletine kıyas ölunamıyacak derecede bü. yümüş oldu. D Çünkü, Anadoluda k kümetinin hududunu m:;u):—_ bi Rumelide dahi Bulgaristan ta- rafından Tuna bovlarma kadar « zanmıştı. SD Yıldıram, Ehlisalibı mak ürere bulunan ni madoludan kaldırdık: ö dusile derhal üzere harekete ok A | lrdıktan sonra, ör- Czansi zaptetmek | Beçti, Yazan: OSMAN € — Benim - biraz işim var, sen kendi keyfine bak, sonra — gelir, ben seni alırım!. — Aman rica ederim, beni bu- rada yalnız bırakmayın!. — Sen keyfine bak be adam, ben çabuk gelirim!, Paşa kapıdan çıkınca Mustafa düşünmeğe başladı: Bu işin içinde birşey var amma, Allah sonunu hayrede'. — Bakalım, — bumun alt panoğlu çıkmazsa ne âlâ!, Hey gi- di Mustafa hey, ulan, eldun, Kumkapı, Yenikapı ga, Aksaray, Tekirsara, derken, nihayet asıl saraya kadar girdin!, Eğer buradan da yüzünün akile çıkarsan bir daha senin sır- tın yere gelmez. Fakat buradan bir rezaletle çıkacak olursan artık halin haraptır, Mustafa, bir yandan çakıştırıp bir yandan böyle düşünürken o- da kapısının aralığından, içeriye uzun, sivri ve alaca külâhlhı — bir baş uzandı. Bu baş sarayın komik cücelerinden birihin başı idi. Fa- kat başın gövdesi dışarıdaydı. Mus- tafa bu da nesi? Demeğe kalmadan baş ağzımı açtı, dilini çıkararak sırıttı. Bumna bir mana veremiyen Mus- tafa, acaba hayal mi görüyorum? doğru bir adım attı ve o kapıya yaklaşınca baş da ortadan kayboldu. Biraz sonra külâhh baş yine kapıdan uzanıp Mustafaya: — Cetet. Deyip yine dilini çıkarınca beri- ki, bumun, kendisile bir şaka ol- duğunu çaktı ve e da dilini çıka- rarak: li çekil oradan dedi, her kesin rahatını bozma!, n biraz daha uzande bostan korkuluğu!. — Merhaba . — Nasılsın, İyi misin, hoş mu- sun, dolu musun, boş musun, ayık misin, sarhoş müsün, tatlı mısin, mayhoş müsun, loş musun?. — Onds bir yekün et ulan, ne- dir acelen, küçük dilimi yatacak- sın köpoğlu!. — Aman amcacığım!, — Amcanın da, senin de, delel oradan, şimdi başlarım ha!. — Başlıyamazsın?. — Başlarım!. Cehinden bir avuç leblebi çıka- rıp Mustafanın suratına fırlata- rak: — Ben de senin burmupu Jeble- biyle taşlarım!, Leblebiler suratına gelince Mus- tala birden fırladı, sofradaki yo- aydınlık misin, lma benim canımı * gurt tabağını kapınca kapıya koş. tu, onu eücenin peşisıra fırlattı. Fakat — aksiliğe — bakın ki cücenin — arkasından — fırlatılan yoğurt tabağı ,ona rasgeleceği yer- de, tam o aralık soladan geçmekte olan ihtiyar bir haremağasının su- ratına rasladı. Böyle birdenbire neye uğradığını şaşıran simsiyah haremağası, şimdi yüzü gözü bem- beyaz yoğurt içinde bağırarak so- fanın ortasında dört dönüyordu: — Eyvahlar olsun a dostlar, yü- züm gozum berbat oldu. Yetişin çabuk su getirin, havlu getirin!. Onun feryadını duyanlar hemen sofaya koşuştular. Bu koşuşanlar arasında Kaptanpaşa mabeyinci- Bekri Mustaf e 'Mustafa çakıştırırken, kafl! dan sivri külâhlı bir baş uza/ EMAL KAYGILİ rın karşısına getirdiler. sordu: — Bu ne hal yahu, le yüzüne gözüne senin ağacığım?. - de pek farkinde şavketlim, kuçuk sofadan rafa geçerkene, tanımı yarı, çamyarması gibi bif suratımın ortasına yoğurt fırlatınca beni bu hale — Kimdi acaba o çam) gibi herif?, İ — Tanıyamadım ki a hani masallardaki menşur Kf luna benziyen ecel ecayip V rifti!, — Kimse o herif, çabuk da getirin banı Mustafa, dokuzuncu kadekji | varlarken içeriye levent gi hünkâr çavuşu girdi: — Ağa kalk bakalım!, — Nereye?t, — Kalk da biraz dışarıdt al, burası sana dokunmuş — Daha rakım bitmedi 9? müsaade edin şu kalanını # |it varlıyayım!. — Çabuk haydi, hepsini PP | dumda yuvarla da kala!, — — Acelemiz ne yahı den atlı mı kovalıyor?. — HMaydi, haydi uzatma £ el biraz! Zeki Mustafa vaziyeti ki için şişedeki rakıdan ancak deh daha çekip kalktı ve Tara sordu: — Nereye gideceğiz? h — Şevketlinin yamına!. Hemen sağ elini göğsüne bir boyun kırdıktan sonra: | © — Eyvallah!, N Dedi, çavuşlarla birlikte #İğj di çıktı. Haremağası sofada için, Mustalayı görünce haf — Hah, işte bu heritti st tabağı atan! Seni gıdı y yezid seni, sen şimdi g şına gelecekleri!. Hünkâr çavuşlarının & 1 i e elarak padişahım bulunduğu Ü V giren Mustafa, adamakıllı #” dı. Odada dört kişi vardı. dan biri Hünkâr, biri Bi yinci, biri padişahın nediri; den biri, biri de Kaptanpaf' ) ğ Fakat padişaha mahsus — W değiştirerek buraya golmiş 4 u için Mustafa onu tan! Odaya girer girmez: — Selâmünaleyküm.. Deyip beyun kırarak bir da durdü. ; ) lerinden biri de vardı. Onlar ha- remağasını bu halde görünce gül- meden katılarak kendisini ayni vaziyette sofadan çektiler ve yü- zünü, gözünü yıkatmadan Hünkâü- Alkazar Sayın İstanbul Sinema sevenlerine emsali görülmemiş büyük hıklarla: Söhreti dünyanım 5 kıt'asına yayılan Cihan Filmi: *kaar — MANDRAKE Son 10 senenin en heyecanlı ve en Tına tercüme edilen en büyük sinema romanı tanlandıran büyük tİi İKARA GÜN”' ı aıaıııımmyryyıyızı — ilâve elunmuştur. ı—m>9mo-rracmryr Sineması Bügün tinelerden İtib b helecanlı süper filmi, dünya ıj HEPSİ BİRDEN VE BİR DEFADA «