UPA HARBİNİN. MESELELERİ “Büyük garistan,, t Ali Kemal SUNMAN n ötedenberi Al- ı olanları var, Rusla- #©lanlar var. Harici si- inde senelerce za- tezahürü görüldü. Al- K darı l:ıdılerıııı Al NİN eden velinimetin Rusya Unutmadıklarını söyle- Bulgaristan Yugoslav- İması neticesinde bir- üne varmış olduğu ka- , Şimdiki Bulgaristan ın az çok Ayastafanos vücude getirdiği sevinçli günlerine Bt Galip gelen Moskef Ça- teiiş b olan Osmanlı İmpara- / parçalamak için Ayas- Ç* ona en ağır şartları ka- l tiyerdu. Bunlar çaristame m teşekkülü : ktin vekayiini F, AYtupahlarca da umuümi- Ayastefanosta birden. İ Makil bir devlet oluver- /SÜR İtte birkaç nesildenberi 'e , arihlerinde — Bulgarların w, hükümdarlarından ikisi » Pai ile Samuel zamanlarında ? ancak böyle geniş hu- duk olabilmiş. Bulgaristanı <Av- h..ı denilen ülkeyi g netice itibarile Os- torluğunu parçala- ehemmiyeti o za- İterenin müdahalesile h gik istenince Berlin kong kç € hüyük Bulgaristan ye- ! istan Prensliği kal- - ÜN 'T M Sonra Bulgarlar için hep MeBiş, fakat verilmemiş e- . €e mne olursa olsun al- bişi | Sönmüş değildi. Yeni merkezi Sefyanın ortasında ol- iliyordu. O halde ne Mx 141 &. henim bütün içyüzüm N yazilı, Bunlari oku- j _'-lı ııı.:.n'ııııı. ondan | _—Eıı vermeni İstiyo- : z üzerinde zerre b"iiı. düşme, Bunu o- NĞŞ ni dünlemen ayrılma asla tesir yap- Yalnız istiyorum ki, V8 mutlaka biribirimize ç ** Sebeplere kanarak ay- hi V İçli bir: j Gi a bir heyecan ürper- Yazan : ETEM İZZET BENCE Bulgarların tarihinde ge- çen bir. devirdeki gibi büyümüş oluyor. yapmalı?. - Hükümet - merkezini memleketin tam ortasında bir yere | Sofya da tam ortada bir mev! mış olsun. Bunun manası ise Ma- kedonya Bulgaristana verilirse an cak o zaman Bulgarların da tat- min edilebilmesi kabil olur; de- mekti. Senelerce Makedonya mücade- lesi devam etti. Senelerce Bulgar- lar ile Sırplar birbirine düşman | elmuştur .Berlin kongresinde bü- | | yük Bulgaristana yer verilmemiş- | ti. Çünkü bu kadar cesim bir Bul: garistanın ileride Çarlığın istilâ emelleri için ne kadar işine yarı- | yacağından o zamanki Avrupa en- | dişeye düşüyordu. 1878 denberi 27 sene geçmedi. Bu senelerin öğ- rettiği ise unutulur gibi değildir. HALK ÜTUNU | İş Ve İşçi A'ıya;hıı gikâyeller, temenni- ler ve müşküller İş «rayan genç bir kız Ü Dise toballini bitirmiş genç bir ker, TESMİ Ve bususl müesseselerde, yazı- banelerde iş aramaktadır. İş sabipleri- nin Sön Telgraf Halk sütunü vasıta- giyle «Nobahet> ismine — müracaatları #ica olumur. Daktilo bilen orta mektep | mezunu bir genç kız iş arıyor Orla mektep mezmuu — 20 yaşında mülevazi bir aile kızıyım. Yazım düz- gün, muntazem olduğu gibi ayrıca gaktilo da biliyorum. Malf vaziyeti. mizin imkânsızlığı yüzünden çalışarak hayatmı keadim yapmak mecburiye- tindeyim. Resmi, hususl müecsseseler. de, yazıhanelerde kansatkâr bir üce atle bana iş vermek Jütfunu göstere- ceklerin Lütfen Son Telgraf halk sü- tununda Müuallâya bir mektupla mü- Tacaat etmelerini hürmetle dilerim. | «Lisenin son sınıfında kayıtlı bulüs | man tecrübeli bir genç iş arıyor, Hesa- | bi, yazısı mükemmel ve şündiye kadar başka vazifelerde ciddiyetle Çalışarak mümarese kesbetmiştir. Arzu eden İş gahiplerinin balk sütüununda Ofis ru- muzuna müracaatları rica olunur. İki fakir genç kız iş arıyor Orta mektebin 8 inei sınıfına kadar Okumuş, yazıları dügün, fakat eski harfleri ve daktilo bilmiyen 16 gar ya- ganda iki genç kız hem fakir aileleri- Bin kıt geçimlerine yardım etmek ve hbem de isli Nerlti meszileriyle ha- zırlamak üzere mütevazi birer ücretle iş aramaktadırlar, Şimdiye kadar hiç bir vazifede çalışmamış, fakal çok muztar bir vaziyette bulur bu genç kızları mğesserelerine almak süretiyle himayo etmek istiyen âHlomnap iş sa- hiplerinin Son Telgraf Halk sütunu «Nezihe» ve «Behires isimlerine mü- racaat etmeleri rica olunur. İş arıyor 4«17 yaşında lise 2 ye geçmiş Anada- dulu kimsesiz bir genç ver ya bir müsmesede çalışmak / İstemek- tedir. — Taliplerin aşağıdaki — sdrese müracsatları rica olunur. Karaköy Samsun Karadeniz otel Ne- cutibey cad. No, 190 da Hasan. Pratik bir fen memuru iş arıyor Pratik fen memuruyum. Mütcahhit- lik yapmış, proje, hesap İşlerinde, yo- a git bütün âletleri kultanabilir yol, bina işlerinde tecrübeli bir gencim. Elimde vesaikin —mevcuttur. — İhtsa- Bım dahilinde münasip bir iş istiye- Yara. Lütfen Son Telgeaf Halk — sütu- nunda M rumuzuna bildirilmesi. , etleri katılmış, sinirleri gerilmiş, | vücudü tamamile hareketsiz kal- muş ve gözleri sanki bir başka â- lemin enginliğini seyre — açılmış | gibiydi. Yalnız parmakları asabi asabi kımıldıyor, elinde tuttuğu | defleri mıncıklamak sıkıyordu. Yüzü bülün kan na çekilmiş gibi mosmordu ve bir anda sanki etleri erimiş ve deri- leri sarkıntıda kalmışcasına kalın çizgiler halinde yanaklarında, göz. Terinin altında birikmişti. Bilmiyorum onun bu dalgın ve kendisinden geçmiş hali ne ka- dar zaman sürdü? Sonra, birden- Hıgııhııuıqvıın hın- (| ket bulan Ait kat kamaraiar Vapurların en alt kat ka- maralarından bahsetmeyi, İs- tanballuların sıhhati namına faydalı buluyoruz: Alt kat kamaralar, hele Şirket vapur- larında fena halde kokar. Buraların — havalandırılması | lâyıkiyle yapılmıyor, demek- tir. Yapılsa, büttabi kokmuya- | cak. Bundan başka, bir çok ter- biyesizler alt katta memnu olduğu halde, sigara içerler Bu, sthhate çok muzirdir. Fa- kat, bu halin önüne geçen kimse yoktur. Bilet kesen me- murlar şöyle bir ihtar eder- | ler, Fakat, terbiyesi kıt bazı | insanlar yine aldırış etmez- | ler. Bütün vapurların alt kat | kamaralarında sigara içilme- sinin sureti kat'iyede önüne geçmek lâzımdır. Bunun için ne gibi tedbirler alınacaksa, alınmalıdır. Umumun sıhha- tini çok yakından ve ciddi su- rette alâkadar eden bu hal, cezri şekilde ıslah olunma- lıdır. Eğer, bir vapura binen, türlü türlü içtimai seviye ve teribyedeki insanların idrak ve şaurunda bu ıslah bekle- nirse, bu iş, çok geç olur. Vapur idareleri, bu mese- leyi halletmiye mecburdur. Bu, onların vazifesidir: BURHAN CEVAT ——— Denize girilecek yer- ler tahdit ediliyor Blediye bu yaz mevsimi İslan- bul sahillerinin denize girilecek yerlerini yeniden tesbit edecek ve buralardan hariçte denize giren. leri Belediye cezasına çarptıra - gaktır. Bu yerlerin tesbitinde bil. hassa sıhhate muzir suların aktığı yerlerle tehlikeli — sahillerde de denize girilmesi menolunacaktır. Haliç sahillerinde kat'iyyen ban- yo yapılmasına müsaade edilmi « | yecektir. Ayni zamanda tedarik edilecek seyyar motörler bu sa- hilleri köntrol edecektir. Onu sevmiyen yoktur, Çünkü bir kerre gıdadır. Azotlu, yağlı ve karbonlu — mad- Geler vardır. — Barsaklara — geçen yağlı maddeleri tenbih eder. İşti- hezmi da — kolaylaştı- ha verir, rır, Domatles — serinleticidir. — Sıcak üzerine düşülmesi de bundan ileri gelir. Vitaminlere — gelince, Domaterte A. B. C, vitaminleri bütün sebze- lerden üstündür. E vitamini az miktardadır. A vilamini kabuğun- da vo etinde suyundan fazladır. B vilamini iştiha verir, Asabi hasta- hıklar içih iyidir. Çocukların bü- yümesne yardım eder, C vitamini sarpite — karşı gelir. — Sabahları bir miktar domates suyu — içmek tam bir gıda teşkil eder. rasgele açtığı sahileleri üzerinde gerzdirdi ve.. bir an hattâ nefes bi- le almaktan sakımıyor gibi hiç kı- pırdamadan acele acele o satırları okumaya başladı ve.. sonuna ka- dar devam etli. Defteri okuyup bitirdiği vakit, gözlerini hiç yerden kaldırmadı, parmaklarını saçlarının arasında dolaşlıra dolaştıra ve bir bacağını sinir buhranı içinde sallıya sallıya | vi tekrar düşüncelerine daldı, kışları sabit bir noktaya takılı bu- lunuyor, gözkapakları bile kımıl- damıyordu. Uzun müddet de böyle geçti ve. ben hiç sesimi çkarmıyar, tek ke- lime söylemiyor, hep onu dikkat ve merakla takip ediyordum. Salih yine bir uzun göğüs ge- çirmesinden sonra: — Demek ki, hep böyle oldı Diyerek saatlerden sonra - ilk defa yüzüme bakti ve titriyen, MAHKEMELERDE: BANA LÂF ANLATMAK, DEVEYE HENDEK ATLATMAKTAN BÜUTÜR “Bana anam, babam lâf anlatama- dı da, sen mi anlatacaksın sanki?,, | ___"_F_Yazan: HÜSEYİN Illçi'l'_zı_.l | — — Ben sana demedim mi? — Kapıyı mandalle... — Bırak canım şimdi., Karagöz mü oynatıyoruz? Sana kaç kere ledim. *Bu iyi gidiş de- gil, Bırak şu müsibet kumarı'e diye... Sen aldırış etmedin amma, | bak, gördün mü? Sözlerimin hik metini şimdi anladın tabii? Nasıl, bari başmna geldi mi? Am. ma, nerede, ne gezer? Desenel.. — Tabll.. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur. Bu, yetmişe kadar sürer. Vaz geçebilir miyim? — Teneşire kadar sürer! Deme- | ğe korkuyor musun? — * İ — Yetmişi nasıl olsa bulamıya- cağıma göre, O da teneşire kadar | demektir. | — Ne anlıyorsun sanki şu pis ö yundan? Sekiz on sekiz doksan sekiz.. On daha yüz şekiz.. Haydi ver bir lira!.. — Hah hah hah hay! O nedir o, sekiz on sekiz doksan sekiz? te 0 mendebur oyun.. Ko. ket midir, nedir? Hani senin oy- nadığın... - Aman söyleme, katılacağım.. Öyle oyun mu olur? Sekiz on se- kiz yirmi altı, on dört yüz! Sekiz | de kâğıt, yüz — sekiz.. Ön dördün aslardansa, yüz on bir.. Küğıdı da yanlış yerse, yüz on ibi.. Kırk da | kapat, etti tam yüz kırk ikl.. O senin dediğin bi yüzlüktür. Bir defa böyle yüzlük yaptın mı, partinin yarısını garantiledin de. mektir. — Eğer söylediklerinden birşey anladımsa, Arap olayım.. — Sen ne anlarsın zaten?.. Bu dünyanın en güzel oyunu «; dur. Frenklerin en kibar, en lüks, €n makbul salon oyunudur... — Frenklerin/ta Hbar; #a lüke;) en makbul oyununun hiç işi yoktu da, gelip burada senin eline düşe- cekti değil mi? — Ne zannediyorsun? Harbi U. mumide de, frenklerin en kibar, €en makbul, en lüks oyuncuları, artistleri, bilmez misin, buralarda gelip nasıl hamhalat harp zen . ginlerinin eline düştü: Yahu.. Utanacağına, nedamet getireceğine, bak hâlâ, nasıl leta- ifle uğraşıyorsun hâlâ?.. Ben se- nin iyiliğin için söylüyorum.. Yok. sa bana ne? Bilirsin, seni severim. — Eksik olma! Bayır turpu gibi soframızdan... — Sana meheldir, azizim., Var, ne halin varsa gör... Zaten eşek. lik bende ki, sana lâf anlatacağım diye uğraşıyorum. | —— Ohhoh! Bana lâf anlamak, | aeveye hendek atlatmaktan güç- tür.. Bilmez misin? Bana anam, babam lâf anlatamadı.. Sen mi anlatacaksın? — Doğreu.. Dedim ya. Eşeklik bende... — Estağturullah efendim.. O na. sıl söz. Ben bendeniz, mingayri , — — Bu delteri okuduğum çok i oldu!, Dedi ,devam etti: — Hayatımda bea de sevi Hem de en müthiş ve çılgın bir duyuş ve sezişle sevdim. Halil Ne- cip de belki benim gibi seven bir | adam. Fakat, ben ibtimal üzerin- | de konuşmuyorum, tecrübe dev- resini tamamile geçirmiş ve sev- mekte bütün kozunu oynamış bir | adamım. Ben de güç sevdim, en akla gelmez, tasavvura — sığınaz delilikler yaplım, güç muvaflak imle evlendim. O yer yüzünün en güzel, geç seven, güç seven, fakat, sevdikten sonra bütün gönlünü de bana veren ilâ- hi bir hüviyetti. O benim ilk ka- rımdı, Haticemdi, meleğimdi, gü- telimdi, varlığımdı. benliğimdi, kalbimdi, kanımdı, dimağımdı. İ- ki yıl dünyanın mes'ut ve hes SAT haddin ve lâ rutubetin. — Haydi haydi gevezel rak.. Senin adam olacağın yok. Adam olacak çocuk gözünden beli ıçm.ıdan, bizimki seslendi: — Biz mi, baba? Giriyor muyuz? Mübaşiı — Evet., Siz! Dediklten sonra alelüsul bağırdı: — Zeynel, Raşid, Sedat! Zeynel, Raşid, Sedad!.. Üç kişi, hâkimin karşısına di - zildi. Hâkim hüviyetlerini tesbit ettikten sonra, sırasile — sormağa başladı: — Zeynel, Süyle bâkalım.. Se- nin kahvende kumar oynamış . lar.. Ne diyeceksin? üşa efendim.. Benim kah. diye kadar kumar oy- nanmamıştır. Ben kumarı, ne oy- narım, ne oynatırım, ne de kumar oynayandan hoşlanırım... Kumar ,| hanları, hamamları yıkmışlır. (Her halde, hanümanları demek istiyecek..) bin kere tevbe estağ.| furullah.. Ben kumar oynatma « dim. — İyi amma, oyunda kavga çı - karmışlar.. Ellerinde de, bir lira kumar parası bulunmuş.. Öna ne diyeceksin? — Aralarında kararlaştırıp pa- Ta alıp vermiş olabilirler.. Habe. rim yoktur. — Sen söyle bakalım Raşit.. Ne oldu? Nasıl oldu? — Efendim... Biz, Sedatla Pi . ket oynadık.. Oyunda aramızda kayga çıktı. Kumar oynamıyor- duk. Sade kavga ettik. Biribiri - mizdci de davacı değiliz. Sıra, biraz evvel dışarıda konu. şan gence gelmişti. Hâkim ona da sordu: —Sedat, bir de sen unlat baka. lım. — Raşitle, iki üç yüz bir bir li- raya piket oynuyorduk. Raşit kalkıp itiraz etti: — Yalan söylüyor... Kumar oy- namıyotduk. Hüâkim: Siz susunuz.. Sorduğumuz za man söylersiniz... Evet, sonra nö oldu. irinci partiyi ben kazan « dım.. İkinci partide, önce bu ile- ri gidiyordu, sonlarına doğru ben bir yüzlük yaptım... Sayı farkı - mız azaldı. Kâgıdı ö dağıtıyordu. Kağıtlara baktım.. Altmışlık ya- pıp partiyi kazanacağım... O sıra- da, mazıkçılık çıkardı.. Ben de çık- | tağı bir Tira vardı. Onu istedi.., Ver. | medim... Kavga ettik. İşin doğru- | su, budur efendim.. Kahvede — bulunanlardan — bir kaç şahit dinlenildi . Kavga et - tiklerini, arada bir lira lâfı geçti. ini ve ortaya bir lira bozuk pa - (Devamı 6 met sahifede) v — —— yorum, Fakat o nasil ölmediyse, ben de yaşamıyorum, Eğer o öl- müş olsaydı, ben de ölmüş bulu- nacaktım, çünkü onun ölüsü ar- ? dından ben yaşıyamazdım, Salih birleşik hayatımızın tek gününde bile raslamadığım — bir cuşiş ve heyecau içindeydi. Fakat söylediği son cümleleri güç anlı- yordum, hattâ bir ân muvazene ve muhakemesini bile kaybettiği- ni sandım. O devam ediyordu: — İmsan iki nesneden teşekkül eder; cisim ve., rul, O cismen ö dü. Fakat, ruhu yaşıyor. Benim ruhunla birlik olarak yaşıyer ve.. ben şu gördüğün adam da yalnız cismen varım. Ruhundan tamamile ayrılmış bir adam, anladın mı?, Ve., birden yerinden kalktı: — Gel, sana bunu isbat edeyim. Diyerek yürüdü. Kendisini ta- kip ettim. Bir hayalet gibi gidi- | yordu. Beni, demir sandığın balün- | | nünde isler islemez mutavaata mec- | girdiği takdirde, tamamile abloka al- der ve bu arada, İngillere, Akdenizde | e İ 3 —-soıı Tıl.cRAr—— 18 um vu .. ) ——— //7 n Başmuharrirler |e Diyorlar? IKDAM, B. Abidin Daver «İspunyanın vaziye- tir islrli bugünkü Başmakâlcslnde cz- | cümle şöyle demektedir. | eXühver, şindi İspanyayı kendi Ti zasiyle harbe müdahale ettirmiye Ça- lşıyor, Gönecal Franko, bu tazyik ö- Alman — orduları, hududundadır. burdur. Çünkü, Fransız — İspanyol Hitlern biz emriyle İspanyayı çiğniye- rek Cebeldtlarık'a inmiye bazırdırlar. İsparıyı tana alınarak tama bir kıtlağa uğramak korkusudur. İspanyanın, kat'i kararı» İspanya düşünüyor ki yeni mahsul ile bir müddet harbi idame e- Afrikadan yapı> | belüttarık ynhmu [r.llhılr:v kıpqı— bilecek ve kendisine Afrika yolunu a Çabiloek vazı bulunan İspanyayı ihmal edeceği tasavvur olunumaz.» CUMHURİYET | B. Yunus Nadi «Hava silâhis islmli bugünkü Başmakalesinde Hava Kuru- munun çalışmalarından ve havacılığın eheminiyetinden bahsederek: «Yeni merhâlede yapacağımız işler bunlardır: 1 — Havacılık mekteplerinin taad- düt ve tekemmülünü temin etmek, 2 — İlkinden başlıyarak müli tay- yare fabrikalarını kurmak, 3 — Memleki kap eden her ta- rafında yeniden yeniye tayyare mey- danları vücude gelirmek. Bütün bu işlerin tevakkuf ettiği masraflar oldukça büyük olmakla be- raber Türk milletinin hamiyet ve him- meti yanında küçüktür. Haltâ biz yu- karıki programa bir de motör fabrika- & ilâvesin; bile pek ölâ mümkün ve €kiz görüyorum. Bu işlerin Türk milleti için öyle uh- desinden gelinmiyecek kadar müşkül veya muhal şeyler olmadığından emi- niz. Nihayet bunların bepsi kendi hal ve imkânlarımıza göre senevi sekiz on milyon lira ile başarılabilir. Biz kuru- ma senevi bir iki liradan başlıyan mü- terakki teberrüler yapacak yalnız iki mülyon vatanadşın her yıl kuruma- 16 buçuk milyon lira temin edebilecekle- rini rakaralarla göstermiştik. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Suriyede Almanlar» isimli bugünkü başyazısın- da Almanların Suriyedeki Arap unsu- runu karzanınak için uzun zamandır çalıştıklarını — söylemekte ve Alman- karın yakında ne taraflan hücuma gee bulunmadığını çeceklerinin — malüm kaydettiklen sanra: » Almanlar Suriye matbuatmdan ba- zalarını da kendilerine bende etme- nin yolunu bulmuşlardır. Fakat bü- tün bu hazırlıkların Alman emelleri- ne Uykün bir açti verebilmesi — için daba evvel Suriyedeki resmi Fransız makamlarının hiç itiraz etmemesi lâ- zımdır. Majino hattındaki bir cephede Almanya aleyhinde vatanını müdafsa için şiddetli bir harbe bazırlaamış o- dan General Dentz dünkü düşmanları z — bugün de hâlâ Fransiz . vata- manin — düşmanlarıdırlar— — Suriyede kollarını açarak karşılıyacık mudir? Bu harp bize ahlâk bakımından çok hyal sukulları verdi. Çok alçaklıklar gördük. Fakat ber şeye rağmen Gene- ral Dentz'in Vişi'den emir alsa — bile, Buriyey Almanlara teslim edebilece- Bine ihtimal veremeyiz. General Dentz namuslu bir Fransız askori sifatiyle vazifesini yapacaktır. Bugün için baş- ka türlü düşünmek yalnız General Dentz'e karşı deği, insalığa karşı da bir hakarettir. Alman istilâsna karşı vazifesini yape müğa teşebbüs edecek — olan General Deniz'in kendisine — yardımcı — olan General Vilsonu yanında bulacığına ihtimal verflebilir. Fakat bu «Suriye> kavgasında Tür- kiyenin da bir sözü olmak zaruri değil midir? Almanlar bütün Anadolu sa- hillerindeki adaları tutarak bizi deniz- den sardılar. — Askerlik — bakımından, bugünkü şeralt içinde, bunu elddi bir tehdit addetmiyebiliriz. Fakat Suriye- ye hâkim kesilecek bir Alman ordu- sunun — bizim için hoşa gidecek bir komşu — sayılabileceğinde — şüphemiz vardır.» demektedir. TASVİRİEFKAR. Tesviri Efkdr imzalı ve «Alhnan — Rus anlüşması rivayetleri — karşısında Amerikanın tefsiri ve vazifeleri> isime H bugünkü Başmakalede ezcümle yöy- Tuna hazırlamışa tevkeden ümilin, A- oammm TENKTONİ Amerikan matbua- tında en hararetli İngiltere, Amerikadan yazı dım bekliyodursun, şu güm- lerde Amerikada günün en hararetli münakaşa mevzuu ve dedikodusu, erkek lisele- rinde müfredat programına yemek pişirme esaslarının konmasıdır. Bu yüzden, Amerikada ka- dınlar ve erkekler arasında büyük bir münakaşa kapısı açılmıştır. Amerikan gazete ve mecmuaları bu bahse ve- niş sütunlar tahsis etmekte- dirler. Erkek liselerinde, ders Pprogramlarına ilâve edilen yemek pişirme, şimdilik haf« tada üç saattir. Bu dersler, hem nazari, hem ameli bir şekilde gösterimektedir. Er- kekler bu halden memnun mudur, bilmiyoruz. Amerikan mekteplerinde böyle bir dersin ihdas edil. Mmesinin sebebi. şadıüre Admerikalı kadınlar yemek pişirmesini sevmiyorlar, bu işten hoşlanmıyorar, bunun için de, evde yemek mesele- sini, kuru şeyler, çerez ve konservelerle hallediyorlar. Zaten, Amerikada bir çok a« ileler, dışarıda, lokantalarda yemek yer. Amerikan erkek- leri ise, bu kuru yemekler. den, konservelerden hoşlan- mıyorlar, akşam eve gelince, sıcak ve taze bir şey yemek istiyorlar. Bu hâdiseden şu hakikat çıkıyor ki, Aı-nlm- da kılıbık erkek çoktur ve ka. wı kendi arzularını ka« Bu da, ayrı bir bahis. Fıh'. erkeklerin böyle ye- mek pişirme işini öğrenmiye başlamaları, Amerikan ka- dınlarını iki partiye ayırmış. tır. Bir kusmı, bu halden mem- nundur. Yemek derdinden büsbütün kurtulduklarına se- viniyorlar. Bir kısım kadın- lar ise, bu hareke- mefis meselesi olduğunu ileri sürerek, itiraz etmektedirler, İşte, asıl münakaşa kapısı- mı açan noktai nazar da, bu, sonuncu fikir olmuştur. Bu hâdise, hkikaten Ame- rikan kadınları için bir izzeti nefis meselesi telâkki edilebi- lir mi?, Bincü ba bidlük Ağerli nefis meselesi addolunmalı- dır- Karılarını, evde yemek pişirmiye icbar edemiyen er- kekler biraz mahcup olmalı değil midir?. İkmal imtihanları Şehrimiz resmi ilk ve ekalliyet ilk okullarının ikmal imtihanları bu sabahtan itibaren başlamıştır. İmtihanlar ayın 14 üncü günü so. ma erecektir ve imtihan neticeleri de ayın 16 sında talebeye tebliğ gedilecektir. Diğer taraftan orta okullarla liselerde ikmal imtihan- larının eylülde yapılacağı anlaşıl. maktadır. merikanın, İngillereye yardımı oldu- Kunu söyliyenler var. M. Hitler, Aıı— Tika Retsledmhurunun bitmek tüken- mek bilmez tehditlenine mukabil, İn- Billerenin karşısına yenji ve çok mü- him bir Alman — Rus anlaşması ile çıkarak, İngiltereyi Basra tarikiyle ar- kadan vurmay tasavvur etmiş olabilir. Rusyanın, denildiği gibi, Basra körfe- edildiği takdirde ise, Amerikaya —dü- şen vazife, artık nuluk, beyanat poli- tikasından va: dahâ — müsbet ve daha füli bir vaziyet almaktlır. Bımnııı z nu' pımiııım' Yüzde yüz fiatfarkı zaman çileğin 80 kuruşa satıldığını gördüm. Şimdi meyva mevsimindeyiz. Demek di- ğer meyva satışları arasındak fark tu böyle olacak, manavlara fazla bu vaziyet, bu kadar fahiş zammı İcap citirir mi? Meyva da gıda sa- yılır. Beyoğlu manavlarının ih - 4