AD İ MESELELERİ #/Cem taze.. 4 |Ai kamal SUNMAN FK e laze kalabilen — bir de doğduğuna görc #3atada olan David Loid aç Akit hükümeti tenkit İNye Kamarasında — bir Betirmekten ken- İyie Bu mücadeleci adam ğ Olmıyan şey herhal- Gerek. Ya parlâmen- lara dalar, ya yazı da pok sevdiği gel M dalde münakaşa eder- ileri iğnelemekte *.. yazı yazarken de Siyasi düşmanları i- Ütbiyesinin veya mant- müsaadesi dere- cümleler koy- Ni_ıı alamaz. —Artık M İ gerilen sinirleri- yatıştırmak için Alduğu gll oyunudur. toptan alır bel- ettiği şimdiye ka- "ııınuı.ı öğrenile- » Sünkü münakaşalarda Çörçil hükümetinin tenkit etmiş, birçok ve cevaplarımı al-, V, 'Esile ile bir kere da- D ki Leid Core için bu da hayat, bilhassa hep didişmektir. Ar- icapları ne o- Dün beyaz dediğine kara dediği- demekte beis gör- yazı yazarkea ııırkııı Nı ta- “Ünliyenleri, okuy: r Mifeciliği .ııııı bi liyağ Politika adamı, bu M Muharrir bir fikir- Atlarken şayanı hay- B | lüzm gelecek, Si Hariciye Narırı ıı: Loid Corc da gibi mühim bir ""ı bulunuyordu. 911 Mit Almanya arasında hir h “—ıd.ı. Giyormuş, h z edecek — olursa PŞ ŞYAL kalmamalı. Fran- P v Almanyaya kar- S herbi çkağı a: Core şöyle düşünü- in doğrudan doğru- faallük — etmedikçe heğlaya karışmamalı. 5e iki muharip — S birbirile döğüşsün... N Mtrabor Belçikanın bi- AROMAN: 138 Yazan ' y Hakkın iyi kulu olmak i olduğum için çok İN Ç, Allah hiçbir vakit be- l leri söylerken çok tok ayakta habire K Müşuyor. yalaşıyordu. Mühim bir çimi haber lerfi etmedim. Halil — selâmılar getirdim!. tt tek kelime daha ç , #ötsünde me kadar hepsini yürüme * —Akmadı, Yine de öyle | de Seveceksin / :ETEM İZZET EENİCE_ | | | Bir fikirden öbürüne at- lamakta şayanı hayret bir ustalık gösteren Loid Corc için hayat, herhalde süküt demek değildir.. taraflığına rağmen Kayzer ordu- ları tarafından çiğnenmesi üzeri- me Leld Core her türlü teredrüdü bırakmış ve İngilterenin artık har- be girmesi lâzim geldiğine şid- detle taraftar olmuştur. Bu deği- giklik üzerine fikri şu idiz — Orta Avrupada Almanyanın gitgide artmış olan kuvvetini mah- vetmeli.. © andan İtibaren Lold Core ar- ftık harbin türlü icaplarile karşı- laşmak için kendinde iktidar gö- rem bir devlet adamı oluyordu. Bunlar en başlıca misallerdir. Son- raki senelerin vekayli ise tahlile- lüzum görülmiyebilir. HALK. ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, gihâyetler, temenni- ler ve müşküller İş arayan genç bir kız Lise tahsilini bitirmiş genç bir kız, resmi ve hususl müesseselerde, yazı- hanelerde iş aramaktadır. İş sahipleri- ni Son Telgraf Hinlk sütunu vasıta. siyle <Nebahet> ismine — müracaatları rlca olunur. İş arayan bir genç On sekiz yaşındayım. Bu sene İrtan- bul Erkek Lisesinin - omuncu — sınıfını pe kiyi edrece ile ikmal ettim. Hesa- bim kuvvetlidir. Orla bir ücretle tah- silimle mütenasip çalışacak bir yer a- Tamaktayım. İş sahiplerinin Tütfen (Çalışkan) Tumuzuna mürscsat etme- #i rica olumur. Daktilo Bilen Bir İş Arıyor gö Liseyi bitirdim. Şimdilik aekerlikle hiç bir Hişiğim yaktur. Daktilo bilirim, €l yazım güzeldir. Herhangi bir müesse-| wede çalışmıya hâzıtım. İş vermek ia- tiyenlerin Sa Telgraf Gözetesi R. N. G. rumuzuyla müracaatları, Pratik bir fean memuru iş arıyor Pratik fen memuruyum. Müteahhit- Tik yapmış, proje, hesap işlerinde, yo- Ja ait bütün âletleri kultanabilir. yol, bina işlerinde tecrübeli bir gencim. Elimde vesaikim mevcuttur. İhtua- Bim dahilinde münasip — bir iş istiyo- Tum. Lütfen Son Telgtaf Halk sütu- gunda M. rumuzuna bildirilmesi, Muhtaç bir genç kanaatkâür bir ücretle iş arıyor Lise 11 inci sınıda kadar okumuş 18 yaşında, çalışkan, mütalt taşralı bir genç kanaatkâr bir. ücretle herhangi bir iş aramaktadır. Kendisine iş ver- mek süretiyle bulunduğu müşkül va- | ziyetlen kurtulmasına yardım edecek | olan iş sahiplerinin lâtfen — Son Tel- | Eraf Halk sülununda — Bedilyo - bir | mektupla müracast eylemeleri rica o- | lunur, Gelen İş Verme Mektupları | Bayan Nebahat (Büyük Postahane- | — Bayan N. D, 8. A, Meral (İs- | tanbuldan) — Mektuplarınız — vardır. | Saat 15 — 19 arasında almanız mer- cudur. AÇIK KONUŞMA; Bayan — Muallâ: gamınıza gelmiş olan iş verme mek- fubu bügün adresinize — gönderilmiş- tir. Bay Hikmet Örzkan: Göndermiş ol- duğünüz ilân muhteviyatının “Halk Sütunumuz haricinde bulunduğunu ve bindgenaleyh neşrolunamıyacağını bil- diririz. boşaltıyormuşcasına suralıma bir tükürük savurdu, Bu vaziyet kar- şısında birden dondum, kaldım. Ne yapacağımı, ne söyliyeceğimi şaşırmıştım. Ancak: | — Halil Necip.. iye bu adı ağzımda bir kere tekrarlıyabildiğimi halırlıyorum. Ve o.. gayet zebunkeş bir tavırla: — Yana.. İşte Allah insanın aya- Bna böyle dolaştırır. Dedi ve.. bir kere daha yüzüme tükürdü. Bu ikinci tükürme hâ disesinden sena kendimi toparlı dim. Kafamın içinde vonklıyan | bir ses sanki: — Kendine gel, metin ol.. Emrini veriyordu. Birden dili- min ucuna gelen ilk cümleleri söy- ledim. mahiüt kahve Fiat Mürakabe Komisyonu iyi bir karar verdi: Bundan böyle, üzerine konacak eti- ketlerde tasrih edilmek şarti. le mahlüt kahve satışına a- çıktan açığa müsaade oluna- caktır. Bu, bir zarurettir. Dünya ahvali malüm. Yollar kapalı Deniz ticareti yarı yarıya fel- çe uğramış vaziyette Memle- ketin muhtaç bulunduğu bü- tün kahve gelmiyor. Gelme- ll:.:lı“ de, bu ihtiyacı mahlât ve yapmak suretiyle kar: lamak ı;:ı'—ıdır ü e Başka çare var mı?. Fiat Mürakabe Komisyo. nu, mevcul Bir hâdiseyi ve hakikati açığa vurmuş oluyor :ı yen dürüst hareket te bu- 'ur. Ancak, mahlüt kahvede, zararlı maddelerin -kullanıl- mamasına dikkat etmelidir. Bir de, madem ki kahve mah- lüttur, Fiatların pek fâhiş ol maması lâzımdır. Eğer, ko- misyon, bu noktaları iyi kon- trol edebilirse, bu mevzuda muvaffak olunmuştur, diye, kabal edilebilir. BÜRHAN CEVAT Belediye Şelfkat Sandığının halka yardımı Sandalbedesteninde eşya, mü - cevherat ve halı satışları - geçen yıla nazaran yüzde 30 - 40 nisbe. tinde artmıştır. Üsküdarda da ye. ni bir müzayede salonu açılması için tetkikler yapılmaktadır. Diğer taraftan Belediye Mezat Müdürü B. Tahirin ihtimamı ve yerinde mesaisile Sandalbedeste- nindeki <Şefkat Sandığı» muame. leleri genişletilmiştir. Bu suretle paraya ihtiyacı olan halkımız re- hin eşya mukabilinde 25 liraya ka. dar borç para alarak işlerini gör- roektedirler. Bu borç verme İşi 15 dakika gibi küçük bir zamanda ikmal edil . mektedir. Buna mukabil lira ba- şgına ayda kırk para gibi cüz'i bir. faiz alınmaktadır. DOKTOR, Saç kepeği Bir çok kimseler baş deri şikâyet ederler Filhakika saçlarımızın birinci düşmanı olan bu kepeklerle mücadele hakikaten zordur. Gerçi bunları izale etmek | | için mahalli tedavi lâzımsa da, u- Mmumi bir tedavi de gerektir. Aahalli “tedavi için bir çorda kaşığı İngiliz güserini e 6 gram Kodekx tentürdiyotu - karışrmalı ve bir pamuğu bu mahlüle batıra- rak, bununla saç köklerine trikzi yön yapmalı, Ölmüş bir saç düşmiye mah- kümdür. *Ot hiç bir şey - kurta- ramaz, Yerine yenisini getirmek te müşküldür. Kepekler ise saçları yavaş yavaş seyrekleştirir. Saç düşmesinin başka sebepleri de sürmenaj, ariritizm, fazla ye- mök yemek, tenbel tenbel — otur- maldlır. | de, kötülüğü de... — Halil Necip kim? Nereden tanıyorsun sen onu? Ne münasebet?. Dik dik, canım alacakmışcasına gözlerimin içine baktı: — Hâlâ yalan söylemiye çalışı- yorsun değil mi kahpe?!. Diye haykırdı. Kükremiş, ku: durmuş, hiddetten boğaz damarlı rı çatlıyacakmış gibi - büyümüş bir haldeydi. Sadece: — Teessüf ederim. Dedim, İzaha çalıştım: — Bana kahpe dedirtecek bir- şey yapmadım.. ancak, Faka lâkırdımı kesti ve: — Sus.. sus.. bir tek kelime is- Diyerek ilâve etti: herşeyi öğe — I'lııgl mektubu?. — Halil Necibin sana gönderdiği | mektup. Bir fikir kafamın içinde şimşek gibi parladı: — Al o mektubu ondan.. Ve. bu fikri kuvveden file ç YS ” FaSER EAARYARRARN » sanaR AĞi e ö Bi alaei ea eli ö ei MAHKEMELERDE : AZ YE DE BİR UŞAK TUT1!. “Ben merkep olduktan sonra sır- tıma semer vuran çok bulunur.,, | =EYazan: HÜSEYİN BEHÇET :# Koridorda bir kanepede oturu. yorlardı. Biri, elindeki sigaradan derin nefesler çekip, ikide birde: — Oooof, oft diyordu. Öbürü. — Aldırma yahu! dedi. Bu dün- ya Hazreti Süleymana kalmamış. Buna mıi kalacak? O, ettiğile kal. sın. Sen naml olsa yakanı sıyirir- sın. İnsanın kötülüğü kendine ka. lır. — Hayır.. Bir türlü anlıyamıyo - rum. Zenginsen, zenginliğin ken. dine... Elin fıkarasından ne ister- | sir? Arlık işçi olduksa, esir olma- dık ya!.. Üç kuruş para veriyor.. Seksen bin minnet... Evinin bü- | tün işlerini de üstelik bana gördü. recek.. Az ye de bir uşak tut! Ye- diği naneye bak! İkide birde de, «Kovarım., Yol veririm!» diye teh. dit, Ben merkep olduktan sonra sırtıma semer vuran çok bulunurz. — Aldırma dedim ya!.. Dünya- ya hiç birimiz kazık kakacak de. ğiliz. İnsanın — yaptığı iyilik de, fenalık da arkasından söylenir, Fikret merhumun: «Yüdımda mı doğduğun zamanlare «Sen ağlar idin gülerdi âlem» «Bir öyle ömür geçir ki olsun» — | «Mevtin sana hande, halka mateme Diye bir lâfı vardır. İnsan öyle bir ömür geçirmeli ki, ölümüne kendisi gülmeli de elâlem, ağ . lamalı. Meşhur Sadullah paşa Viyana se- firi iken büyük Fredrik'in meza. rını ziyaret — ettikten gonra şu kıt'ayı yazmış: <«Âli saraya — sığmaz iken clsmi «Tâbutu kabr şimdi seriri ikametis «Seyreyle kabrü resmi - Predriki ibret al» «Nolsan budur cihanda hayatın mihayeti> Sonunda ölüm var mı yok mu? Ne olsan, nafile.. İş, dünyada her- kesi hoş tutup kimseyi gücendir. memek, ahirelini de temin elmek,. Yoksa, kötülüğü herkes yapar, —- Beybabacığım.. Güzel lâflar biliyorsun.. İyi söylüyorsun am- ma, Ben birşey anlamıyorum. Söy. lediklerin sivrisinek vızıltısı gibi geliyor.. Benim öyle çok okumuş- luğum -yok. | durdular. İriyatı adamın bit — Hayır.. Yani demek istedi - ğim, bu ölümlü dünyada insan he yaparsa kendine yapar, İyiliği | — Hay senin tatlı dillerine kur.: ban olayım beybabacığım... Ne de " tatlı tatlı söylüyorsun... Bak bak, geliyor.. Şunda Allah aşkına insan suralı var mi? Bak | bir kere, insandan çok, kurtlara, kaplanlara benziyor. Yaşlıca adam, gözlüğünü düzel- | terek ileriye doğru baktı; Sonra, yanındakine: — Sen şöyle biraz açıl, bizi be. raber görmesin. Hoş ben de zaten karmak için — Ben öyle bir mektuptan ha- berdar değilim. Dedim. ü bu mektuptan haber yok. Çünkü onu ben posta müvez- | zinden aldım ve.. ben açtım, oku- | dum, — Yalan söylüyorsun.. Dedim. — Ne yalanı?, Diyerek mektubu cebinden çı- kardı: — Nahhhh.. Diye yüzüme fırlattı. O anda nasıl garip bir ruh tezadı içinde kaldığımı ömrümün sanına ka- dur ifade edemiyeceğim. Bir ta- raftan: — Ele geçtim!. Rezil oldum. Böyle olmasını İstemezdim, Şimdi”he yapacağım?. Diyeyrok kıvramrken, bir. ta- raftan da: — Oooh.. yaşıyoyr. Hâlâ beni artvor: Diye seviniyordam. — Mektubu artık bu fabrikada çok kalacak de- ğilim amma, ne olur, he olmaz... -ieıiı Öbürü ayrıldı.. Mahkemenin kapısına doğru yürüdü. İri yarı, aksi suratlı, mağrur edalı bir adam ihtiyarın yanına geldi. — Ne haber Faik efendi? dedi. — Vallahi iyilik beyetendici . Bim.. İşte bekliyoruz. — Daha çağırmadılar, değil mi? yarı * Biraz sonra çağırdılar. İri yarı, aksi suratlı, mağrur edalı adamla kanepede oturup ihtiyarla komu - şan hâkimin karşısında yanyana kotaj fabrikası sahibi, diğerinin de | onun müstahdemi olduğu anlaşıl- dı, İriyarı adam, döğüldüğünü id. dla ediyor, müstahdeminin ceza- landırılmasını istiyordu. kendini müdafaa etti: — 125 kuruş yevmiyeyle bu &. fendinin yanında çalışıyorum. İki yüz elli kuruşluk iş yaptıktan son- za, kendinin, evinin bütün İşle . rini de bana gördürür. Hiç birine | ses çıkarmıyorum amma, bu son defa bir mektup verdi; bir kadına yollıyacaktı.. Ona dayanamadım. Böyle şeyler, benim ömrümde y tığım şey deği — Ben götüremem.. dedim, — Gölüreceksin.. Gölürmezsen seni kovarım.. dedi, Biraz çekiştik.. Üzerime yürü. dü: — Defol, git buradan öyleyse! dedi. Ben o vakit iki üç tokat vur- düm. Birkaç şahit dinlendi. Gördükle. Tini, bildikerini anlattılar. Hâkim, kararı bildirdi: — Muhartremin Abidine tokatla vurduğu sabit olduğundan üç gün müddetle hapsine, ancak, Abidi- nin haksız hareketile buna sebep olduğu anlaşıldığından bu cezanın iskatına karar verildi. Mahkemeden hep beraber çık. İ tılar. Koridorda yürürlerken, Mu> | harrem: — Zarar yok! dedi. Ben nerede olsa iş bulurum. Amma, sen dü. şün. Bunu, hanıma söyliyeceğim. Gül gibi harımın üzerine... Patron sözünü kesti: Muharremciğim. Patronla işçi, babayla oğul gibi- dir. Seni kovan kim? Ben hiddetle öyle söyleyivermişim.. Haydi gel de başla İşine... — Yavrum nununa muhalefet Beyoğlunda Kumbaracı yoku - şunda 17 numaralı tornacı dük. kânında, Küçük San'atlar kanu » nuna aykırı olarak çalışan Yunan tebaasından Ligor suç üzeri yaka- lanarak hakkında tahkikata baş. lanmıştır. hemen yerden kaptım. Okumak istedim. Va. © sanki bu arzumu biliyormuş gibi: — Alçak karı. Öku ve.. buna her â itiraf et. Bekliyorum!. iyerek Kırsat ve vakit verdi. Halil Necip bana, şunları yazı- yordu: «Lütliyecik, zünü dinledim, ve. mektu- bunu aldığım gecenin sabahı der- hal trene atlıyarak seyahate çık- taım, BReyruta, Yafaya, Trablus Şa- ma gittim. Kendimi avundurmak ve., seni unutmak için ne lâzımsa hepsini yaptım. Fakat, irade, şu- vr ve asap mukavemeti selerberli- Fi ve cidali içinde geçen günle- l 3 daha çok kaybettim. Bu den: den sonra da anlıyorum ki, sensiz bir hayat benim için mümkün de- ildir. Seni tik benim i- çin bir hastalık değil, kendi hüvi- vnılııı ve varlığımdır. qı-u! v gekkülümü kendi tahakkümü ntt- | na alan bu aşktan kurtulabilmek 3 —SON TELG Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «İngillere Akde- nizde kalmak azmindedirs işimli bu- | günkü baş yazısında Çözçil'in mut- kunda İngilterenin —Akdeniz meydan müharebesini kazanmak için ölünciye kadar çarpışacağı — hakkındaki — kısaa tebarüz ettimekle ve: «Yarın belki Suriye — Filistin ve Cebelütlarık için de harp etmek lâzım gelecektir. eÖneral Vayvil'in kuman- dasındaki yarım milyanluk ordunun, Akdeniz filosunun ve bilhassa bülün bu cephedeki hava kuvvetlerinin tak- viyesi icap edecektir. İngiltere, Akdeniz meydan muhare- besinde sonuna kadar dayanmayı gö- ze aldırdığına ve Mihver de, İngille- zeyi burada vurmıya karar verdiğine güre, bu darülbarekât pek mühlm Sadekdelelere” sahae olacaktır. Mibve- Da karşsına, Garpte olduğu gibi Şarkta da deniz çıkmışlır; takat, Lab- | 'ya, Afrikada Mihverin elinde, kiymet- | M bir köprü başı mevzildir. Onun için variyet burada, tamamiyle — Britanya adalarındakinin ayni değldir. Şimdi, İngiltereye düşen vazile, adalarının müdafassını tirdiği gibi bu yaz da, mevzilerinin — müdafaasını Akdenizdeki tekemmül ettirmek olacaktır.» demektedir. TAN R, Zekeriya Sertel <Amerikan yar- Uni niçin geç kalıyor?> günkü yazısında ezcümle: <Amerikanın sür'atle yardıma gele- memesi, isteksizliğinden değil, Ame- rikan siyasi ve içtimal — şartlarının icaplarındandır. Arnerika, şindiye ka» dar ancak hazırlık yapmak ve teşki- lât kurmakla meşgul olmuştur. Ame- rikan sanayli daha tam verimle ça lışmıya — başlamamıştır. Elde edilem netlce de tabli henüz mahduttur. A- merikanın harp istihsalâlı ançak 1041 yılı Eylülüncdn — sonra tam Çalışmıya başlıyacaktır.) demektedir. YENİ SABAH | B. Müseyin Cahit Yakın — eYogâne kurtuluş garantısi> isimli bugünkü bap yazısında dünyanın bir gün bu hale geleceği bakkında 2 yıl evvel süylen- miş olan süzlere hemen hiç İnanılma- dığını söyledikte sonra harbin şimdi- ye kadar geçirdiği safhaları tahlli et- Mmekte ve bilâhare: «Bugün Alman esareti altına miş olan milletlerle ayni f mahköm bulunan ve muvakkat bir müddet için tecavüze uğramamış gö- Tünen diğer milletlerin demek ki ye- göne kurluluş çaresi İngilterenin za- Hbiytinden ibarettir. İngiltere mağlüp olduğu gün dünyanm ne höle girece- ğini bugünkü —Avrupa bize gösterir,» Sahaşielin gir- CUMHİ 'URİYET B. Yunus Nadi <Boğazlar» isimli | bugünkü baş yazısında Avam Kama- rasının geçen günkü Xqımntıunu Laid Corc'un Boğazlar hakkındaki bir sanli Üzerine Çörçil'in verdiği cevabı ve Montro mükavelesinin - hüküm- lerini mevzas bühsetmekle ve — bilâ- hare şanlar yazmaktadır. «Yeni dünya harbi — muvacehesinde Türkiye hârp harici bulunduğuna gö- Te Boğazlardan — ticaret gemilerinin geçmelerinde, harp gemilerinin — geç- memelerinde şapılacak — hiç bir cihet yoktur. Bütün mesele Tüzkiyenin harbe karışmış Olup olmamasındadır. Memleketimiz, kendisine tecavüz vüki olmadıkça bu — harbe karışmamak kat'l kararımı yerdiştir. ve bütün cid- diyelile onun uzerinde devam ediyor. O halde Boğazlarda Montro mukave- lesi hükümlerinin her zamandan faze la bir dikkatle tatbiki tabildir. Ancak en tabil işlerin icra şekilleri memleketten — memlekete — tebalüfler ımdeb.nr Türkiye harp harici vazi- inin bütün icapları arasında — Bo- Bazlardaki tasarrufunu da beynelmilel taahhütlere tamamiyle mutabık — bir gürette Ca eylemek hususunda — kili kırk yaran en alâkalı hariet mahfille- rin tek şüphe ve İfaraz serdedemiye- cekleri çok - dikkatli bir dürüstlük göstermiştir. Denebilir ki dünyanın en hassas yer- derinden biri olan Boğuzlar bugün Türkiyenin harp harlei dürüst siyase- tinin başlıca delilini teşkil eden kat'l ifadeli bir miyar olmuştur. Bu bizim bir muvaffakıyetmizdir. ve onu hari- cin şehadetiyle müeyyet olarak kay- detmek bizim hakkımız ve zevkimiz- dir.. bir insanın rubundan veya deri- sinden sıyrılıp çıkabilmesi gübi'lm. | kânsız. Soa benini hüviyetim ve varlığım içine bu kadar girmiş ve nüfuz etmiş bulunuyorsun. Nusihat ve tavsiyelerini tama- mile gözönüne alarak son tecrii- beyi de yapmış biri olarak tekrar huzuruna dönmüş olmayı faydalı buldum. Böyle bir tecrübeden son- ra da, bilmiyorum yine bana w- zaklaşma tavsiyesinde bulunacak mısin?, Böyle bir tavsiye ancak: — Ölüme git.. Demekten ibaret olacaktır. Ya- rımı, yani, ölümü bilmiyorum. Ö- Küm insanlar için me hazırlıyor?. İnsanlar öldükten soura da hatı- ralarını ve sevgilerini muhafaza edebiliyorlar mı?. Eğer, bunun mümkün olabileceğini bilebilsem hiç tereddütsüz © yola gideceğim. Fakat, bilmemek ,beyhude har- canmak korkusu tekrar beni sen- den şefaat dilenmek tecribesine #vketmis bulunuyor. (Arkam var) isimli bu- | RAF — 10 Mayis isit oGU WMÖ Bir vapur seyahatine ait hoş bir hatıra Bundan bir müddet evvel, dostumuz Osman Cemal, yağ- murlu bir akşamda, Eyüp — Keresteciler otobüsü içinde, masıl şemsiye açarak seyahat etmiye mecbur kaldıklarını tatlı tatlı yazmışlır. Hallâ, a lâkadar makamlar, bu olo- büsün hangi otobüs olduğunu Osman Cemalden sormuştu. Evvelki gün meraklı ve dikkatli bir okuyucu, Osman Cemale şayanı dikkat bir mektup yollamış.. Pek hoş bir şey.: Bu mektupta, yalnız - oto- büste değil, Âdem oğlunun, daha hangi nakil vasılaların- da şemsiye açmak mecburiya- | tinde kaldığını, eski bir heti rasına istinaden yana yakıla anlatıyor: Çok enteresan bulduğum bu mektubun en güzel taraf. larını hulâsa ederek, aşağıya yazıyorum: «Yirmi sene evvel İstan- buldan Yanyaya — gidiyor- dum. Pireye kadar seyahati- miz iyi geçti Pircden Pireve- zeye kadar, bizim Haliç va- purları büyüklüğünde Aya Yani isminde taka kadar ki. Çük bir eski gemi ile seyahat ettik. Bu vapur, kıyıları ta- kip ederek, Piredön Pireve- zeye gidip geliyordu- Korent Kanalını geçtiklen — sonra, şiddetli bir yağmur başladı. Mevsim kıştı. Sözüm ona, va- purun salonunda otururken, güverteden şırıl şırıl sular ak- mıya başladı. Salonun bir kö- şesined bulunan kandil dahi, yağmur sularından sönmüş, ve biz karanlıkta kalmuıştık. Fakat, tavandan akan su- lar gittikçe artıyordu. Çarnâ- çar, daha aşağıdaki kamara- ya inmiye karar verdik. Fa- kat, aşağı indiğimiz vakit, | bir de ne görelim?. Meğer, | esasen çok eski olan gemi, yavaş yavaş su alıyormuş.. Alt kamara bir göl haline gelmişti- Evvelâ şemsiye aç- tık. Ve göl halindeki — sula- rın ortasında bir iskemleye 48,5 saalie Pire- vezeye gelebildik. Asıl komik tarafını en sona sakladım- Kamarada, yolculara şemsiye kâfi gelmediği için, çadır kürmak mecburiyeti hasıl ol du. Ve bu seyahati, çadırlar altında yaptık: a R. SABİT Yeni parti iplik- ler geldi Dokumacılara ve diğer Küçük San'at erbabına tevzi edilmek ü. zere şehrimize Sümerbank fabri. kaları mamulâtından mühim mile tarda yeni iplik gelmiştir. Bugünlerde tevzinte başlana - cak, el tezgühları için köylere de iplik gönderilecektir. Akaretler - Maçka yolundaki garip