© «Denizin başladığı yerde biten: | namütenahi çöllerin hepsime bir. | den Arabistan yarım adası de - dikleri malüm. Burada, İslâmiyet- | ten çok evvel Ezzebâ adlı bir me. like hüküm sürerdi. Bu melike zamanın en akıllı insanı ve en gü. zel kadını İdi. Bir tek emeli vardı: Babasını bir muharebede öldüren Ebraş- dan intikam almak.. Harpte buna | muvaffak olamıyacağını - bildiği için işi hile ile halletmiye karar vererek, Dicle ve Fırat hükümda- rı Ebraşa şöyle bir mektup ya. zıyor: «Uzun zamandır, bütün A. Tabistanın bir tek elden idaresini tasarlıyorum: Lâkin zamanımız- da, kadınların saltanat sürmesi halk kitleleri üzerinde fena te - sirler — uyandı . Teşkil edeceğimiz büyük krallığın başı. na ancak sizin gibi kahraman bir hükümdarın başaracağı kanaatin. deyim. Hükümdarlıklarımızı bir- leştirmek ve sizi tahta görmek en | büyük arzumdur. İlk fırsatta bu | huspsa dair bir karar vermek üze- re sizi beklemekteyim.» | Mektubu alınca Ebraşın göz « leri sevinçle p' . amıştı. Mükem - mel bir fikirdi vu, Hem bütün A- Tabistan, hem de bu kadar güzel olan Melike onun olacak demekti. Hemen bir meşveret kuruldu ve Melikenin yanına gitmesine karar verildi. Bu işe yalnız veziri Kasir muhalifti. «Melikenin bu tekli . finde mutlaka bir hile vardır, | diyordu. 4 | Hazırlıklar yapıldı ve bir sa . | bah şefakta kervan Fırat irmağı- nın batı sahilinden cenuba doğ- | ru, kumların içinde uzun bir ip gibi kayboldu. Ebraşa gelince, güzel Melikenin hülyasile ken . dinden geçmiş gidiyordu. Niha. Çölün in tini kaleye misafir etti Kral ve kraliçe sarayın küçük | salonlarından birinde yumuşak bir sedirin üstüne oturmuşlardı. | Önlerindeki taburenin ü de altın taslar içinde buz gibi şer- betler duruyorda. Kraliçe, bayıl- tıcı ve kıvrak sesile, Krala aşktan bahsediyordu. Hurma şarabı 2a. ten Kralı meste: . Böyle sa. atler geçti ve gece epey ilerledi. Bir ara Kraliçe iki defa el çırp. ta, iki iri zenci köle göründü. Ye- niden bir el daha çırptı, bu sefer | bir elinde balta, bir elinde leğen cellât meydana çıktı. Hepsi Fvraş'a yaklaştılar. O anda Kralın göz- İeri açıldı, lâkin işişten geçmişti. Maamafih çöl intikamı unutmaz, Kralla beraber gelmiş olan Kasir, hâdiseyi duyar duymaz kısrağına atlıyarak soluğu — memleketinde almıştı. Kralın, kendi yerine ve. kil bıraktığı yeğenine vaziyeti an. Tatınca korkak yeğen: «Ben Kra- | liçeye hiçbir şey yapamam: ce- vabını' vermişti. Vezir, yeni Kraldan hayır gel. miyeceğini anlayınca, efendisinin intikamını bizzat almağı düşün . dü. Ve yıldızlı bir geceinn altin- | retti. O gece sarayda, başvezirin | amı _—F_ Yazan: FAİK BERÇMEN _:|= | nü tatbika koyuldu. Önce kendi burnunu kendi elile keserek doğ. | ru melikenin diyarına gidip hu. zura çıktı ve Melikeye: — Beni Ebraş'ın yeğeni bu ha- | le koydu, dedi, güya dayısını ben öldürmüşüm, Ey Melike sizin ada- letinize sığınıyorum, beni onların elinden kurtarıp himayenize alma. nızı istirham ederim. Melike vezire hemen inanmıştı. Az bir zaman içinde akıllı vezir | Kraliçenin gözüne girerek onun | emniyetini ve muhabbetini ka . | zanmıştı. Bir gün «tam fırsattır. kararile huzura çıkıp: «Mallarının gelirini epaydir almadığını, şayet | müsaade buyurursa gidip emlâ - kini satacağını» söyledi. Melike onu kırmadıktan başka birçok şey. | ler de ısmarlamıştı. l Kasir merhuk Kralın yeğenini, yani Kralı görüp vaziyeti anlat . tıktan sonra sözünü şöyle bitirdi: — Haşmetlü Kralım dayınızın intikamını almak için bana düşen vazife bitmiştir, bundan ötesi size Git. — Sana neler lâzımsa &i palım. — Bana bin deve vereceksiniz. Her devenin — üstüne iki sandık bağlıyacağız. Sandıkalrın her bi- rinde bir asker bulunacak. Ondan ötesini de yine ben üzerime alı - yorum.. Derhal bin beş yüz ile iki bin asker hazır edildiler, Yola çıkıldı, Ezzebâ'nın otur - duğu gehrin kapısına gelince bin develik kârvanı kapının dışında bırakarak saraya gilti ve Krali- çenin huzaruna çıkıp: — Ey Melikem, dedi, balkona çıkın da size getirdiğim mallara tenezzülen Bir nazar fırlatın! Kraliçe balkona çıktı, ve bin deveyi görünce sevinçten gözleri parlamış bir halde Kasir'e döndü: — Senin gibi akıllı ve sadık bir bendem olmamıştı ey Kasir! Seni kendime ba; yaptım. Kârvan şehre girdi. Melike san.| dıkların saraya taşınmasını em - | le, ya- vez: getirdiği malların şerefine eğlen. | celer terlip edildi. Gece yarısı her- kes sarhoş ve mahmur bir halde iken iki bin sandık — canlanarak —ı!: Dünya MeSeME—r_* Aden kalesi Akdenizi ce- nuptan kollı - | yan ikinci bir İngilterenin Şap Deni- zindeki üslerine umu- mi bir bakış Adenin mevkini gösterir harita Akdenizden ve Akdenizdeki de- niz ve hava üslezinden sık sız bahı- sedildi. Halbuki Kızıl denizdeki daha doğrusu Şap denizindeki üs- lerden hemen hiç bahsedilmedi. Bu üsler İngiliz İmpara- torluk yollarının muhafazasında ötekilerden daha az ehemmiyette değildir. Ötedenberi bir sual sorulur; Ak. deniz Süveyşte mi biter, Portsaitte mi?, Bu suale şöyle cevap veril- mektedir: Ne Süveyşte, ne Port- saitte! Eğer Cebelüttarık Akdeni- zin giriş kapısı İse, Aden de çıkış kapısıdır. Filvaki Şap denizinin cedup müntehasnda bir Aden kalesi var- dır ki; Cebelüttarıktan aşağı kal- maz. Cenuptan Süveyşin ve bin- mnetice Akdenizin yolunu bekler. | Binaenaleyh Akdepiz stratejik bakımdan Süveyşte biter. Aden ,malüm şevvelce Osmanlı devletinin hâkimiyeti altında idi. ı On dokuzuncu asırda, daha doğ- rusu 1839 da, Kraliçe Viktoryanın saltanatı zamanında, Aden — bir ellerinde yalın kılınç ortaya çıkı- yorlar; ve saraydakilerin hepsini kılıçtan geç , Kraliçe gürültü üzerine gizli yoldar k-çmağa uğraştı. Fakat ka- | pılar çoktan tutulmuştu. Kraliçe bir kale duvarından atlarken, par. çalandı ve öldü. | Hikâyeyi anlatan şeyh tutuşan kumlara bakarak ilâve etti: — Cöl, intikma kanmaz! AKŞAM iPEK Sinemasında —- TÜRK ardu efradının sıhhatle endaht et- melerine mâni ve binaenaleyh ne- ticede fevkalâde mazarratlar hu- eule getirmesi de melhuz olduğu- Nu tesbit etti, 1 Padişah bu ciheti oğlu ile bera- ber düşünmeğe başladı. Bu iki mahzur baba ve oğlu kederlendir- diyse de ordu efradına ve maiyeti kumandanlarına hiçbir şey sezdir- miyerek azim bir mertlik gösterdi: ı Baba oğul, keşiften döndükted sonra bir giğclisi harp teşkil et- tiler. an büyük kuvvet- rine karşı, küçük kuvvetlerile Bçe Ph Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 56 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL £ Sen düşmanın tabiatini bilirsin!,, ORDULARI bir muharebe manevrası plânı çiz- mek için müzakereye koyuldular. Gece geçmiş, gündüz olmuş ve akşam olmağa başlamıştı. Güneç, Kosva ufuklarının eteklerine dö- külerek gözden kayboluyordu. E- tekler kızıl renk*almıştı. | Bu esnada bütün kumandanlar padişahin etrafma — toplanmışlar, batan güneşin hafif pembelikler husule getirmiş olduğu yere bakı- | yorlardı. Padişahın otağındaki harp mü- | zakeratı o derece imtidat eyledi ki | gece oldüğu halde - mecliş harn İlâveten: | tahkem şehirlerini ağırl İngiliz müfrezesi tarafından işgal | edildi. Yüzbaşı Ceymo Hai minde bir İngiliz zabitinin kuman- dasındaki 700 asker Adeni işgal et- miş. O zaman Adenin nüfusu 500 kişiden fazla değilmiş. Bugün ise Adenin nüfusu 47,000 kişidir. ve bunların beşte üçü —Arap, ikisi Hintlidir. | Aden bir kömür limanıdır. Pek | ( yakm olan çölün kumlarına kö- | Mevsimin HEYECANLI - MERAKLI SERGÜZEŞT FİLMİ Büyük bir CHARLIE CHAN PANAMADA Meşkur Polis Hafiyesi CHARLIR CHAN Panama Kanalında korkumç casusluk mücadeleleri FOKS JURNAL Son dünya haberleri. müzakeresine daha hâlâ devam e- diyordu. Yapılan müzakerelerde kuman- danlardan bazıları rüzgârın sükü- net bulduktan ve asker istirahat ettikten sonra hareket olunması.. Hattâ, muharebenin birkaç gü- ne kadar tehir edilmesini beyan eylediler. Bazıları da düşmanın a- detçe halz olduğu faikiyeti nazarı iibare alarak muharebe hattının cephe ilerisine bir kaç yüz deve vazederek 'düşman atlarını ürküt- mek ve Güşmanın kendi süvari- sinden istifade etmesine mâni ol- | mak fikrinde bulundular, Fakat, bu mütaleata babası ye- rine Şehzade Yıldırım Beyazıt kahramanlığına delâlet edecek bir lisanla söze başlıyarak: — Türk'askerleri bu âna kadar düşmanla göğüs göğse çarpışmak- tan hiç-korkmuşlar mıdir?. Anâ- dolunun geniş sahralarını, müs- | develer gerisine gizlenerek mi zaptettiler?. Bu gibi hud'alar m: sadı cihadımız olan fikri muka mür tozları da karışmaktadır. Öy- | le ki dışarıda şöyle bir gezildiği zaman, kömür tozları insanın yü- | züne, gözüne yapışmaktadır. Aden, Şap denizinin en mühim bir kömür limanıdır. Hindistana giden gemilerin bir çoğu buradan kömür almaktadır.. Hindistanı A- rap ülkelerine bağlıyan denizaltı kablolarının iltisak noktası da buradadır. Aden, bir zamanlar Bombay hü- kümetinin idaresine tâbi bulunu- yordu. Fakat 1937 denberi İngiliz İmparatorluğunun bir müstemle- kesi baline girmiştir. Bu harpten evvel, Adenin onda dokuz ticareti Hindistandan — ve'| Amerika sahillerinden gelerek Av- rupaya giden ve yahut Avrupadan gelen vapurlardan rıhtım par: almağa inhisar ediyordu. Onda bi rini iç ticaret teşkil ediyordu. İngilizlerin İtalyan Eritresinde- ki Assab limanına, Asmaraya, Dir Cibuti demiryoluna yap- tıkları hava taarruzlarına iştirak Adenden bahsedince, İngilizle- | rin Şap denizinde ellerinde bu - hendurdukları Perim adasından da bahsetmek lâzım geliyor. Ade- nin 96 mil garbında bulunan — bu ada bir zamanlar Fransızlar tara- fından işgal edilmek üzereydi. Fa- kat adayr İşgale memur - edilen Fransız Amiralinin bir gece mut- Jaka baloya gimek istemesi yü- zünden nda İngilizlerin eline geç- ü. 1799 senesinde bir İngiliz fırka- | teyni Perim adasına altı tapla kü- çük bir Hintli müfreze çıkarmış- ta. O zaman General Napolyon Be- | napart Mısırda bulunuyordu. İn- gilizler ise Fransızların Hindista- na doğru bir sefer hazırlamalarına mâni olmayı düşünüyorlardı. Mi- sor mihracesi İngilizlere karşı is- yan etmiş ve Bonapart da Mihra- ceye Hindistana gelmek niyetinde olduğunu mişti. —İngilizler bunu haber almışlardı. Fakat Bonapart Süveyşten ile- riye gidememi: Perim Arabistanla Afrika ara- sında küçük bir adadır. Arabistan sahiline mesafesi 20, öteki sahile mesafesi 3 kilametredir. Dar yere Babülmahli derler ki, burası ka- yalıklı olduğu için vapurlar ge- | çemez. Daha geniş kısmına İse | Babülmendeb derler .Perim ada- sındaki İngilizler, toplarile bu bo- gazdan gemilerin geçmelerine mâ- ni olamıyacaklarını anladılar. Çün- kü topların menzilleri o kadar az- dı, Ve bir gün adayı terkettiler. Elli sekiz sene sonra vaktaki Süveyş kanalının açılması mevzuu bahsolmağa başladı. İngiliz bah- riyelileri yine tekrar Perim ada- Sını İşgal etmek emri verildi. Ayni zamanda Fransa hüküme- ti de Perim adasının İşgalini ken- di amiraline emretmişti. Herhalde Fransız Amiralinin İngilizleri: yetinden haberi yoktu. Uzun za- mandanberi hazırlanan baloya o gece giderek, Perim adasını pe- en son | Fakat Fransız Amhı | bulunmaktadır. dese yakışır mı?. Ordunun necat ve selâmeti ibrazı cesaret eyleme- ge mütevakkıf değil midir?. Bu hal, müttefiklere karşı Rahmani- yeti İlâhiyeden şüphe etmek sayıl- ye olan iıikıdımııf bizim en rinci kuvyetimiz değil midir?. Mu- zafferiyeti kendini galip eddeden taraf kazanır, adedin ne kıymeti vardır?. Mağlüp olacağından kor- kanlar zafer kazanamazlar!. Dedi. Şehzadenin bu sözleri ,Veziri- azam Ali paşa tarafından derhal kabul olunmuştu. Ali paşa da bir gece evvel Kur'anı Azimüşşandan tefe'ül etmiş, evvelâ âyatı müba- rekel fermaniyede *Ya Resüulüllah küffar ve müna- fıklarla ifayı cihad et!.» Mealinde bir âyeti kerime ile karşılaşmıştı. Daha sonra da: «Ekseriya çok bir kuvvet, az bir kuvvet tarafından mağlüp e- dilir.. Âyetleri çıkmıştı, Ali paşa, bu NE YEMEK —— F-YAPAYIM? || Terbiyeli kalkan balığı | Bir kilo kalkan — balığı, bir kaşık zey- Yapılışı; Balığı Tara taksim edere ll Ve bir tepai yaksmalı, içinde neak bir ak BU ile pişirmeli, Ayrıca beraber çalka- danmış ola rla, limon suyu — ve y N suyundan karış- hırarak bepsini birden tekrar ba Ustüna dökmeli ve bafif ateşe ot u koyulaşıncıya kadar he kıyılmış maydanoz li Sıcak veya soğuk yenebilir. Peynirli patates böreği Mülzeme: İki kilo patates, dört yu- murta, bir burdak bir çorba kaşı- B yağ, yarım galeta, yüze elli gram beyaz peynir, bir demet dereotu. Yapılışı: Palatesleri evvelâ kabukla. ı ile beraber başlamalı, soymalı ve di di Bir küse içine yağ ile sütü, Çülkanmış yumurtaları ve doğranmış Gorcotunu, peyniri karıştırmalı, çalka- lamah, tuz ve biber ekmeli, Sonra bu harçlan üzerine kaşık kaşık koyarak | patates dilimlerini bir tepsiye yayma- | h. En Üzerine dökülmüş galeteyi serp- | meli, Fırında veya kızgın süç - altında yanım saat pişirmeli. Çilekli pasta Malzeme: 280 gram çilek, yarım çay fiocanı toz şekeri, yarım çay - fincanı krem şantiyi, altı dilim pandispanya, yarım liman, Yapılışi: / Çilekleri ayıklayıp üzer- lerine şeker ekmeli ve limonun suyu- DU sıkmalı, bir kaç saat kendi haline terketmeli Pandipanya — dilimlerinin üzerne çilekleri dizmeli ve kapta bi- Fikmiş olacak çilek ve limon suyunu krema İle çalkalıyarak üzerlerine dök- meli, kâlü ertesi gün de işgal edebilirdi. vertexi gün laya gidince, bir gün evvel di- kilen İngiliz bayrağıdın dalgalan- makta olduğunu gördü. İtalyanlar da Şap denizinde yer- leşmeğe baktılar. Fakat İtalyanla- rın faaliyeti Süveyş kanalı açıl- dıktan sonra görüldü, Bilhassa kanalın açılmasından bir sene ev- vel, büyük Avrupa devletleri Şap denizinin bir kenarına yapışmağa bakıyorlardı. Tesadüfe bakın ki, © tarihte şyim- diki Eritre sahillerinde hüküm süren Beylul Sultanının paraya | ihtiyacı varmış. Bu denizde va- | urları işliyen Rubattino isminde bir İtalyan vapur şirketi de Şap denizinde, münasip bir yerde ant- | repolar tesis etmek - istiyormuş. Sultanın para sıkıntısını haber a- hınca, Assab Ilmanıni 1800 İngiliz | Kirasına Sultandan satım almış, Bir kaç sene sonra da kumpan- ya, limanı İtalyan hükümetine ver. miştir. İşte İtalyan Eritresinin ve Şarki İtalyan imparatorluğunun kurulmasının hareket noktası bur- | dur. Perim adasının civarında ve E- ritre sahiline daha yakın Dumera isminde bir küçük ada daha vardı. 1935 senesinde yapılan bir anlaş- a üzerine bu ada Fransa tarafın- dan İtalyanlara bırakılmıştı. Bununla beraber, İtalyanlar hiç bir zaman Şap denizine hâkim o- Tamamışlardır. Burası da yine giliz denizi olarak kalmıştır. kü Şap denzine girişi ve çıkışı her zaman İngitere kontrol etmiştir. Şarki Afrikadaki İtalyan impara- torluğunun çöküşünden sonra ise, büsbütün İngiliz kentrolü altında tefe'ülünü meclise arzetti (1). Rumeli Beylerbeyi Timurtaş pa- şa da hazp tecrübelerine dayatıa- Tak düşman süvarisinden ürken devclerin geriye doğru kaçışarak düşman süvarisinin harekâtına hâil olmaktan ziyade Türk saf- Tarında daha ziyade bir intizam- sızlık hüsüle - getirebileceklerini söyledi. Bunun üzerine Padişah, erkânı harbiye riyasetini ifa eden Evra- nos beye hitaben: — Sen bu düşmanin ahval ve tabatini hepimizden ziyade bilir- sin?. Hususile bu harpte tecrübe- lerin pek çok olduğu gibi anlarla pek çok defalar da muharebe et- tin. Senin bu baptaki fikrin nedir? Diye sual edince: Evranos Bey de tecrübelerini birer birey söyle- di. Düşmanın evvelâ ne suretle muntazaman taarruz eyliyeceği- ni, sonra derece derece intizam. sızlığa uğrıyacağını, husüsile mu- Çârkam var) (1) Sulakzade tarihi S. 46 - Sa- haifülahbar, Cilt 2, S. 300 Tefrika tan we | Mustafanın karısı o gece tan Paşanın k Kaptanpaşa sözünü İşilince Mus- mı?, Tuu Allak müstahakını versin, — ben bu akşam nereye gidecektim ya- hu?, Eyvahlar olsun, Paşaya karşı rezil, rüsvay oldum. Yumruğunu hafiften başına vu- rarak, şimdi me cevap vereceğim kendisine?. Cemali Baba gülümsiyerek onu teselli eti — Kabahati benim üstüme yük- ler, o, beni böyle gece yarılarıa kadar alıkoydu dersin!. — Ay, siz paşayı tanır mısmız? — Tanırım ,çok mübarek, çok baba adamdır. — Bu ağalar ,galiba buraya be- ni götürmeğe gelmişi — Ha şunu bileydi — Yahu, gecenin bu vaktinde ve bu kadar çektikten sonra ben şimdi kalkar da buradan tâ Kap- tanpaşanın yanma nasıl giderim? Cazım atıldı: — Bir araba bulsak da gelsek!. — Araba birşey değil!, Paşanın karşısında saçmalamaktan korka- rım!. Camali Baba: lana sığımıp hele bir oudan sonrası ko- Tay, oraya girince bül paşayı da memnun ederi Mustafa ile Cazım, nüçar kalk- tılar, ötekilerle vedalaştıktan son- Ya, zaptiyelerle birlikte yola dü- züldüler. kesilir, Kaptan paşanın konağın- da ufak bir muharebe! Ertesi sabah Muslafa konakta uyandığı zaman, birdenbire ken- dini toplıyamadı. Önce ben nere- deyim böyle? diye bir ü dü- şündü. Sonra, yavaş yavaş ken- dine gelir gibi oldu. Bir akşam ön- ceki afyonkeşler vak'asını biraz hatırlıyabildi. Daha sonra, Tavuk- pozarı meyhanesi, oradaki mu- habbetler, yarı sisli bir halde gö- zünün önünden geçmeğe başladı. Fakat şimdi nerede bulunduğunu bir türlü kestiremiyordu. Arkalis- tü yattığı yerden tavana, duvarla- FTa, masalara, aynalara afal afal bakıyor, bir türlü işi kamıyordu. Uyandığı — Burası neresi yahu, biz nere- | deyiz şimdi?, e — Elinin köründeyiz!. Hiç sıkıl- miyorsun değil mi bu hallerinde: — Ne var ki halimde?, — Daha ne olacak? Nerede ol- duğunun bile farkında değilsin? — Bir kere burası bizim ev de- gil, onun adamakıllı farkındayım! Fakat bizim işimiz ne burada, o- mu bir türlü kestiremiyorum!. — Merak etme, birazdan kes- tirirsin nerede olduğunu!, Mustafanın karısı da o gece Kap- tanpaşanın konağında — kalmıştı. Paşanın maksadı, o gece Mustafa- yı karısının yanında biraz azarla- mak, hırpalamak, ona kadının gö- zü önünde tesirli nasihatlerde bu- Tunmaktı. Onun için karısını da o gece konağa çağırmış ve orada a- hkoymuştu. Fakat kaç para eder ki, Mustala gece yarısı zaptiyele- rin kolunda bir kütük gibi oraya getirildiği için maksat hasıl ola- mamıştı. Kadın dışarıya çıkıp ko- casnın uyanmış, fakat hâlâ kendi- ne gelememiş olduğunu — paşaya haber verdikten sonra, içeriye ze- bellâ gibi bir haremağası girdi ve bunun girmesi Mustafayı fema halde afallattı. Bu da nesi, bu da .| Genç Kızlar !.. Genç Erkekler'"'| - Öpera Balosu'n Sizleri de Davet Ediyoruz. —— Yazınki hayatınız için ders almış olurunuz. g. Yarın akşamdan itibaren — | ŞARK SİNEmasınD Bekri Mustal Yazan: OSMAN CEMAL KAYGİ onağında kimdi?. Arap selâm hiç lüzum görmeden: — Kalk bakalım de &1 herif, kalk biraz yüzl yıka da aklın başına — Sen kimsin be eli TÜ azmanı? — Elleme kumuru nin baban' — Babamı anamı sonra karışmam ha!, — Kalk diyorum tuk!, — Kalkmıyacağım ($ pacaksın?, — Kalkmazsan şim ki uşakları, ayvazları, çıvanları, çağırır, — seni kaldırtırım!. — Bırak şimdi pala' rapoğlu, söyle bakalım, V resi? —.i F aP r'EP .P Vr. F F, D — Ne yapersın fırlaş!i — Ne yapacağım, n yarım ha!, h — O da me demek yım!. — Yani tımar ederim * — Ben at mıyım ulan mar edeceksin? J. — Kalkarsam pataklı bacıbaba, pataklarım!. — Sen beni pataklar le ise şimdi gorursun Kapıya koşarak: ğ — Kim var orada gel buraya!, En önde Bolulu ahi " bir ahçı yamağı, bir SYf bir Vanlı ayvaz, bir At çıvan, bir Çerkes seyis larlar. Bunlardan ahçıbfİN, linde koca bir kepçe, y#fğet Hinde uzun bir oklava, V)') linde bir çalı süpürgesh İÇ! elinde kalın bir çamaşıf İİÜi sin elinde bir kamcı Bunların böyk bi şekilde içeriye daldıklar! ce Mustafada şafak ataf İ — Vay anasını bel me böyle? fa daha atik davranıp * fırladı ve bağırdı. —— — Sokulmayın, alim$'” | , ederini sizi hal, BU" Sinemasın Kadı PARMAĞİ| Komedi 3 Pf İ y W Ta