. Anahtar parası.. =F Nakleden: FAİK BIBÇMBN:# | | Bu vak'ayı bana bir Hintli ah- babım anlattı: «1924 yılında Ebüssuud Hicazı istilâ edip Mekkeyi alınca Hicaz Kralı Şerif Ali oradan kaçtıştı. Bu havadisi o zaman bütün gaze- teler ve bu arada Bombaydakiler de yazmıştı. Havadisi herkes gibi, Bombayda bulunan açıkgöz bir Mısırlı da okumuş ve akabinde, bu meteliksiz delikanlının aklına, da- hiyane bir proje gelmişti. Bu müt- hiş projeyi tatbik mevkiine koy. Maktan başka bir işi yöktu. İşten Halsosuz çıkarsa epey dünyalık topliyabilecekti. İlk işi, kendisi Bibi işsiz ve güçsüz - ve tabiatile parasız . iki hemşehrisini bulmak eldu. Bunlardan biri elli diğeri altmış yaşlarında idi. Elli yaşındakine Arap kıyafeti giydirdi.-ötekine sarık ve cüpve. | Birincisi Hicaz Wralı Şerif Ali, giğeri de has müşaviri olacaktı. Bunu mütcakip delikanlı bir çi- Hingire, en seri bir zamanda biti. rilmek üzere yarım metre uzun Juğunda bir anahtar ısmarladı. A. nahtarın üstü hafif paslı yapıla- caktı, Hindistanın şimal taraflarında büyük bir müslüman eyaleti var. 'dır; buranın Mihracesi bir sabah öyle bir telgraf aldı: «Yarın ge- uZ. size misafir ineceğiz — Hicaz Kralı Şerif Ali.» Mihraceyi bemen telâş aldı ve hazırlıklara başladı. Ertesi akşam şehrin ka. ında başta Mihrace, ve şehrin bütün ileri gelenleri, asil misa - firleri karşıladılar. Büyük bir deb. debe içinde mi: çavir ve kâtip - saraya ge' der. Her üçü rollerini pek mükem. gel yapıyorlardı. Sarayda onlara #nükellef bir daire ayrılmıştı. Gece saat dokuzda — Mihrace, Kralın huzuruna çıkmak için mü- saade İstedi. Yanında şehrin en büyükteri olduğu halde Kralı - ma. beraber - büyük salona al- iyetile L | Gilar, Herkes, dünyanin en mu- kaddet yerinin sahibini ve payine yüz sürmek İçin ca: tıyardu. Beş on dakika sonra Kra. la, başından geçenleri anlatması rica edildi. Şerif Ali mahzun bir lisanla, başını iki tarafa sallıya- “rak anlatıyor ve ara sıra gözle . rinden akan yaşları kurutuyordu. Kâtiple müşavir de efendilerini taklit ederex ağlıyorlardı; niha - yet bu ağlama hâdisesi salonda « kilerin hepsine sirayet etti. Lâkin Kralı teselli etmek lâzım geldi- gini anlıyan — Mihrace yerinden kalkarak onun elini öptü. Neyse Kral biraz sükün bulunca tekrar anlatmağa ve kâtip de tercüme et. meğe başladı: «İşgal başlamıştı. Boynumda Al- lahın emaneti vardı, onu canım. den ziyade saklıyordum. Son defa Kâbeyi ziyaret edeyim dedim, kur- gunlar — yağmur gibi yağıyordu, Aldırmadım ee yürüdüm. Allahın bu mukaddes yerini açık bırakmak istemezdim — elbet, İşte anahtarı alarak oradan ayrıldım. Çok şü. kür anahtar şimdi yanımızdadır.. Söz buraya gelince, Kral kâti- bine: «Anahtarı getir!» dedi. Kâ. tip büyük bir meşin mahfaza çı - kardı ve Kralın önüne koydu. Şe. ek —— TÜRK Nihayet Sadrazam Ali paşa kül- M kuvvetlerle Pravadi, Şumnu ta- rikile şarktan Bulgaristana girdi. Padişah ile şehzadeler Kızanlık ve Şıpka boğazından — Bulgaristan merkezi bulunan Tırnoviye değru yürdüler. Ali paşa, Dobrucalıların yardı- mile şark kısmını istilâ etti. Bul- garlar şiddetle mukabele ediyör- lard:. Pakat Türk kuvvetleri bü- tün mukavemetleri bir sel gibi kı- » np geçti. Tuna ki Silistire, Hır- bir kaç.kaleden maada- Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 53 TUNA BOYUNDA —— — Osmanlı Türkleri Tuna boyuna iriştiler Fif, mahfazayı öptükten sonra aç- tı, Mahfazadan yaldızlı kordelâ . larla bağlı ipek bir bohça çıktı, bu | bohça açılınca birden etrafa Hac kokoları yayıldı. Sonra anahtar göründü. Kral itina ile anahtarı Mihraceye uzatıp bir şeyler söy- ledi, kâtip hemen tercüme etti: «Kral hazretleri buyuruyorlar ki: Bütün arkadaşları topladım, a. nahtarın muhafazası için ittifakla sizi tensip ettik. Yeni savaşımızda Muvaffak oluncıya kadar anahtar gizde kalsın. Mihrace nasıl teşekkür edece - ini bilemiyordu. — Bu iş bitince Kral etrafına bakındı ve hafif bir gesle birşeyler geveledi; o zaman tercüman kâtip mihraceye yak . laşarak yavaş bir sekle: — Kral hazretleri, — dedi, zatı | asilânelerile mahrem bir mükâ- ! Jemede bulunacaklar. Bunun için | salondakilerin dışarı çıkmasını ri. ea ediyorlar. Mihrace el çırptı. Hemen iri ya- n bir teşrifatçı götündü, Miha. ce onun kulağına bir şeyler fısıl. dadı. İki dakika sonra salon bo - şalmıştı. Şimdi - Mihrace, Kral, Müşavir ve kâtip yalnız kalmış. lardı, O vakit Şerif Ali yine ter- cümana döndü. Tercüman da Mih. Taceye: «Kral Hazretleri buyuruyorlar ki: Biz buraya sırf emaneti teslim | için geldik. Vaziğemiz - bitmiştir. | Diğer işlerimizi halletmek lâzım, Binaenaleyh yarın sabah hareket | etmek mecburiyetindeyiz. Yollar- | da çok eziyet ve sefalet çektik. Düşman memleketimize âni ola. rak girdi, mal ve mülkümüzü ala- madan çıktık yola..> Bu söz Mihraceye ziyadesile do. | kundu. Hemen HazineNafırını ça- ğirtti ve: — Bana çabuk beş bin altın ge- tirin! diye emretti, Müteakiben yol hazırlığı baş - ladı. Beş bin altın sağlam bir san. dığa yerli ; Jve ertesi sabah erkenden Kral ve maiyeti İstas - 'yona kadar teşyi edildi. Lâkin bunu müteakip Kralla maiyeti - nin nereye gittiklerini kimse öğ- renemedi. PEK YAKINDA ÇEMBERLİTAŞ Sinemasında MARİKA RÖKK KORA TERRİ Filminde BERLİTZ Lisan Dershanesi BUTUN YAZ AÇIKTIR. Beyoğlur 204, — İstiklâl Caddesi Lisan kurları ve Hususl Dender ayda 4 Hira, bedayadır. FRANSIZCA INGİLIZCE ALMANCA — |e Haflada 3 ders Tecrübe dersi ORDULARI sını elde etti. Osmanlı Türkleri 'Tuna boyuna erişmiş oldular, Tir- novi önünde padişah kuvvetlerile diğer kuvvetler birleşmiş oldu- lar, Mağlüp olan Bulgar kral: Sis- man Niğbolu kalesine kapandı. Fakat mukabele ve müdafaa ede- miyeceğini anladı, O tarafa doğ- ru gitmekte olan Ali paşaya elçi yolladı. Muhabereye girişti. Silistireyi de teslim etmek, ken- disi bir Osmanlı bendesi ve müt- tefik olmak sıfatle birakılmak ü- zere ricade bulundu. H olundu. Beylikler teşkili ile üme- % Yakın Tarihten: 2 :jı_: Sabıxk Yunan Kralı Konstantin'in me- raklı hayatı Yazan: HİKMET NİSAN 1913 Balkan Harbi - esnasında, babası Kral George'un Selânikte katli üzerine, Yunan tahtına çıkan Konstantin, babası tarafından Da- nimarkalı annesi Kraliçe Olga ta- rafından da Rus hanedanına men- sup olup 1899 da İmparator Vilhel- min hemşiresi Prenses Sofi ile ev- lenmiş bulunduğundan, bu taraf- tan da Hohenzollernlerle sıhriyet peyda etmiştir. Vaktile Osmanlı İmparatorluğu- na bağlı eyaletlerden olup, muhte- Hf tarihlerde istiklâllerine kavu- şan ve başlı başına birer devlet kurmuş olan Romanya ve Yugos- lavya gibi, Yunanistan da müsta- kil olur olmaz, bu memleket tah- fına Avrupa Kral hanedanlarına mensup cenebi bir Prens getiril- | miş ve babadan evlâda intikal e- den veraset suretile bir Yunan hanedamı vücude gelmiştir. Bu itibarla, Konstantinden setmeden önce, babası George' » Türkiye tarihine de temas etti- Bavyeralı krallarını hal'ettikten sonra, hâmileri olan Fransa, İngil- tere ve Rusyanın teklifi üzerine, Danimarka kralı dokuzuncu Chris- tianın ikinci oğlu George, 1865 de Yunan milli meclisinin kararile tahta çıkarıldı. Tebaasının milli emellerini gütmekle yabancılığını unutturmuya çalışan yeni Kral, daha © tarihte vukun gelen Girit isyanını terviç etmiş ve bir sec? sonra büyük Düşes Olga ile evle- merek, çocuklarımı Rum - Ortokos dininde büyütmüştür. Osmanlı - Rus harbinde ise, Te- salyayı işgal etmiş ve 1897 de Gi | ritte zuhur eden ikinci isyanı teş- vik ve müdafaa etmesile vukua gelen Türk - Yunan barbinde, Ab- dülhamidin ordularına mağlüp ol- muştur. 1912 de Türkiye aleyhine teşek- kül eden Büyük Balkan Birliğine iltihak eden Kral, Yunanlılar ta- rafından Selâniğin işgalini müte- akip, orada katledilmiş ve yukarı- da arzettiğimz gibi, oğlu Konstan- tn Kral olmuştur. MA Balkan harbinde Yunan ordu- Tarı Başkumandanı bulunan Veli- ahd, Türklere karşı Makedonyada harbetmiş, o vakitki malüm olan dahili siyaset ve parti mücadele- leri dolayısile, ordunun iki zıt ce- reyan içinde bulunması ve kuv- vetten düşmesi netidesi, büyük muvaffakiyetler kazanmıştı. Bu itibarla, tahta cülüsu Yunanistan- da büyük bir ümit ve memnuni- | yetle karşılandı; kendisine, Bizans İmparatoruna — izafetle «Büyük | Konstantin» denildi. Fakat arası çok geçmeden, mevkli iktidarda bulunuan Venizelos ile aralarında zuhur eden ihtilâf yüzünden, bu şöhlret ve sempati tedricen züfa uğradı. Varziyeti idrak eden Kral, bir desise ile Giritli diplomatı hükü- metten uzaklaştırdı. Bu aralık Ci- han harbi patlamış bulunuyordu. | Bulgar kralının bu talebi kabul olundu. Fakat, Sisman hileye sap- fı, Silistirenin teslimini bir takım bahanelerle tehir etti. Bunun üzerine padişah, muka- veleyi bozdu. Derhal Türk ordu- ları harekete geçti. Niğboluyu tek- Tar muhasara etti. Padişah dahi bu sefer beraberdi. Kat'ı ümit etmiş olan — Bulgar kralı allesi ile gelip Sultan Mu- rada teslim oldu. İltifat gördü Ar- fık Bulgar kralı bir Osmanlı ben- desi idi. İkamete memur oldu. Kral Sisşman Filibede vefat et- miştir. Oğlu İkinci Sisman ise müs- lürman olmuş, Osmanlı ordusuna alınmıştı. Türk ordusunda mühim mevkiler işgal etti. Hattâ bir ara- Jık Samsun muhafızlığına tayin olundu, S/smanın kızları da müslüman | olmuştu. İşte Bulgaristan bu su- | retle ilhak olunmuştur ve Osmanlı 'Türkleri ilk defa olarâk Tuna boy- | larına girmişlerdir. Bulgaristan, sancaklara taksim v Kralın Fransaya ve umumiyet- le İtilâf Devletlerine olan aleyh- tarlığile, Almanya tarafını iltizam etmesi ve günün birinde «Zaplon» daki Fransız bahriye müfrezesine yaki olan taarruz, esaşen Venize- Tosun entrikalarile çok sarsılmış elan mevkiüni büsbütün zâfa uğ- ratmış ve İllâf Devletlerinin Ati- maya karşı aldıkları cepheye mu- kavemet edemiyecek bir hale ge- len Kral, 1917 de tahlını ikinci oğ- luna terkederek İsviçreye çekil. miştir. Aleksandrın ilk icraatı, Venize- losu tekrar işbaşına getirmek ol- muş, bunun tabli bir neticesi ola- rak da, Yunanistan İtilâf Devlet- lerine iltihak ederek Umumi Har- be girmiştir. Bir sene kadar Trak- yada Bulgarlarla harpten sonra 1918 de mütareke Yunanistan terki bir taraftan Trakyaya, diğer ta- raftan da Garbi Anadoluya taar- ruz etmiş ve sefer, malüm olan şekilde neticelenmişti, Yunanistan gibi, Balkanların en politikacı memleketinde, bu vazi- yet, Kral ve hükümele karşı has- Mmane bir cephe aldırmakta gecik- medi, İşte tam o aralık, Kral Tatol de, çok sevdiği bir maymun tara- fından ısırılarak — öldüğü haberi alındı. Dahili ve harici buhranlar ge- çiren memleket, reyülâma müra- caat etmiş ve 1920 de, Venizelos aleyhinde neticelenen bu hal, dip- Tomatın tekrar memleketten uzak- Taşmasına ve Konstantinin tekrar tahta geçmesine sebebiyet ver- miştir. Balkan harhinde muvaffakiyet gösteren Konstantin, o vakit el'an devam etmekte olan Anadolu har- binde de temayüz etmek ve tahta “kat'i surette sahip olmak hevesi- ne kapılmş ve büyük çarpışma- ları gözüne almıştı. Fakat ümitle- ri boşa cikti. Fransızlar maziyi u- mutmadılar, İngilizler vâdettikleri yardımı kendisinden esirgediler, | Yunanistan ile eski ve an'anevi dini alâkalarını kesmiş bulundu- . Siyasi cereyanların en hâd ve sön kertesini yaşıyan Yumanistan- da, bundan fazla tutunamıyaca- Bını anlıyan — Konstantin, büyük oğlu şimdiki Kral Majöste Jorju kendine halef göstererek, tahttan feragatle Palermoya iltica etti ve birkaç vakit sonra da bir Hiçmor- ragie Cerebralden orada öldü. İşte siyasi ve şahsi maceralarla dalu bir taclı başın muhtasar ter- cümtihali ve zamanı saltanatı... DOKTOR Hafız Cemal LOKMAN HEKİM MÜTEHA! SSISI Divanyolu 104 Muayene sanileri: 2,5 - 6. 'Tek 22188 “raya tevcih edildi. (H. 791). * KOSVA MEYDAN MUHAREBESİ EHLISALIP ORDULARI Bulgaristan seferi esnasında müttefiki bulunan Sırp kralı Lü- zar elinden geleni yapmıştı. Kat'i bir teşebbüs için diğer müttefik- leri bulunan Bozna, Hersek, Arna- vutluk kuvvetlerinin huzuru lâ- zımdi. Anlar vaktinde davrana- mamışlardı. Geç kaldılar. Lâzar, yalnız bı;ım.ğınü“e—u d mıştı, Şehir köyl - Enb:;:zm?luplomlşü. Oradan evvelâ Sofyaya, sonra Bülgaris- tana gelmeğe başladı. Lâkin Sultan Murad Timurtaş- zade Yahşi Beye kâfi kuvvetler verdi. Şehir köyünün iadesine memur etti, Yahşi Bey kral Lâzarın ordu- su gelmezden evvel Şehir köyü- | nü bir baskınla ve harben aldı ve boğaz! kapatmağa muvaffak oldu. Bu suretle imdat gelen kralin yo- danu kapadı. Sırp kuvvetlerini i- | kiye ayırdı, Vayvıl altın saatını nasıl | kazanmıştı ? İngilliz Orta Şark Orduları Başku mandanı - General Vayvil bir çok za- manlar evvel - Rusyada — bulunmuştu. © vakit yüzbüşe rütbesinde idi, Poltava'daki — manevralardân — dö- nerken, Rus pollüleri kendisini . çevir- | diler. Vayvil her ne kadar kendisinin İngiliz ordusuna mensup pir yüzbüşı | olduğunu ök istedi İse de, mu- vaffak olamadı. Üzerini aradıkları za- man, bir kenarında emahrem> yazılı bir zarf buldular, Rus Erkânı Harbi- yesinden evrak aşırmak suçuyla plshaneye atıldı. 48 saat sanra İngiliz Sefirinin müdahalesi İle şerbest bıra- kıldı. İagiliz hükümeti bu vahoş hödiseyi unutturmak için yüzbaşı Vayyl'e bir #ltın saat hediye etmişti. Vayvi hAlâ bu saati saklarmış. Beş sene sonra 1916 da — Vayvi, bu #efer binbüşı rütbesi Je tekrar Rusz- yaya döndü, Kafkasyadaki Rus — or- dusu nezdinde İngiliz hey'eti Reisi ta- yin edilmişti. Geçen Umumt Harpte Fransız cep- hesinde de bulundu ve orada bir. gö- | zünü kaybetti. a Askerlik mesleği 1901 de 'Transvalde başlar. — Harbiyeden - çıktığı — zaman, Mmümtaz «Siyah Muhafız> — alayında zabtiti. 1908 de Hindistanın Batı Şi- | Mmalindeki meşhur — çarpışmalara İşti-e! Tük etti. Geçen harbin nihayetinde Mısırda- | ki İngiliz kuvvetleri nezdine gönde- rildi. Orada, General Allenbi'nin sağ kolu mesebesinde Idi. Çöl ve Libyayı o zamandan tanır. İtalyanlar, — Tarabtusta — Sünüsilere kargı barp ederken, o da İtalyan kuv- vetlerine yardım . etmişti. O zaman bu kuvvetlerin başında sonradan Ma- Teşölliğe terfi eden Gozlani bulunu- yordu, Aaketliğin cilvesine bakın ki, bu se- ferki harple Vayvl'in eski dostu. Ma- Teşal Grazlan! azledilmeden evvel ge- çen Libya —muharebelerinde Vayvl'in karşısına düşmün olarak dikilmiş bu- | lunuyordu, Demek, cski dosi bazan da düşman oluyormuş. S. O. S. işareti- |nin menşei nedir 1908 #önesinde Berlinde ilk — defa toplanan bir konferansta tehlike ge- çiren vapurlar için bir mdat işareti- | nin Küllamılmül bahis — mevzyu edi- . Bllkaküa Bahtriyesinin delegeleri böyle bir teşebbüste bulun. | muşlardı. İtalyan murahhasları aşa- 5S8. 8 «vapura, D harti de emüstaceh mânasına geliyordu. teklif ettir C. K. D. «Herkesi — çağırıyarum, — müstücel> kullanıldı. 'Nhiayet 1906 da Beztin - konleran- sında Almanların bir teklifi üzerine 8. O. 8. işareti kabul odildi. Bugünkü 8. O. 8 İşaretinin âslı S. O, K dir. Fa- kat Mors alfabesined E harfi sidece blr nokta İle gökterilmektedir. Bu harf, Iyi alınamaması ihtistaline kar- © & harfine çevrildi. | Bozi kimseler bu 8. Ö. 8 harflerine | başka şeyler de uydurdular. — Meselâ geçen harpte Almanlar «Titanki> va- purunu batırdıkları — zaman, yölcülar | (Save Our Souls) yanl — (ruhlarımızı kurtarınız) ilâhisini söylemişlerdi. Bu Hâhinin beş harfleri olan 8. O, 8 den bahisle Almanlara acı — telinihlerde | bulunanlar oldu. | Hâlâ bu İşaret kullanılır. —Alman- | darın batırmakta oldukları vapurlar- da şimdi yine Almanların o zaman feklif ettikleri bu işeret kullanılır. 8. O. S tehlike İşareti dalma 600 metre uzunluğundaki dülga ürerinden verilir. Çünkü 600 metre dalga bütün beynelmilel istasyonların uyanık bu- lundurdakları dalgadır. Bu sırada Bosna Hersek, Arna- vutluk askerleri Sırplara yardım etmek Üzere sefere çıkmışlardı. Cümlesi Merkezde bulunan Kos- va ovasında birleşsceklerdi. İca- bına göre tecavüzkârane sefer a- çacaklardı. Kuvvetleri çoktu. Hep- Si de muharip milletlerdi. Ümitle- ri ziyadeydi. Muzaffer olmak, Oz- manlı Tütklerini Asyaya kaçır- mak, Bizans imparatarlı.ğunu teh- iikeden kurtarmak hesap defterle Tine dahildi. Hakikat halde de, iş ağırca id'. Çünkü Bosna ve Sırp safları içizi: de Avrupadan gelmiş cengâver şövalyeler, ehlisalip mutaassıpları vardı. Sırp seferinin ağır olduğu der- gâhı hümayunda musaldaktı. Sırp kralının imdadına her taraftan hristiyan şövalyeler geliyordu. Bu cengüverler 'Türk cengâverlerile boy ölçüşeceklerdi. Sırp kralının tedarikâtı padi- şahça malüm olmuştu. Sultaa Mu- #daki formülü teklif etmişlerdi: DDD. | Erteti sene Markonl yeni bir formül | mânasına gelen bu formül de iki sene | çü birden Tiryaki çarşısının yo- hına düzüldüler. Şimdi Mustafa rakının hızı ve herifin sululuk ve tuhaflıklarile Kaptanpaşayı filân unutmuştu. O akşam Tiryaki çar- gası da inadına hayli kalabalıkça idi. Mevsim sonbahazdı, bütün af- yon ve esrar tiryakileri çarşıdaki kahvelerin önünde, at kestanele- rinin altında türlü türlü dalga ge- çiyor, birbirlerile saçma sapan şa- kalar ediyorlardı. Berikiler çarşı- n üst başından dalınca hasırlara yayılmış olan Bu dalgacılardan biri, gelenleri arkadaşlarına göstererek alaya başladı: — Yuu., yüu.. yuvu!, Şu gelen- lere bakın, yuu!, Küp, küp, küp, küp kapaklarım var. Aynalı küp, aynalı küp!. Mustafa, önlerindeki sulu heri- be: — Bunlar dedi, bizimle mi alay ediyorlar be?, — Hadlerine mi düşmüş kera- taların?. Afyon ve esrarkeşler seslerini daha fazla yükselttiler: — Küp, küp, küp!. Kırk küp... kırkı da,, kulpu kırık küp!, Yuu.. yun., yuu.. Artık işin lâmı cimi kalmamış- tı, dalgacılar kendilerile alay &- diyorlardı Mustafa fena halde kız- dı, bir nüra patlatarak hemen pa- Tasmı sıyırdı, dalgacilara — doğru saldırdı. Birden ,neye uğradıkla- Tını şaşıran afyon ve esrarkeşler, kaçacak delik ararlarken Bekri: — Bir yere kıpırdamayın, al mallah, hepinizi şimdi pirasa doğ- Tar gibi doğrarım ha!, Herifler korkudan sapsarı put kesildiler. — Düşün bakayım önüme kerata- ve — Aman ağamı kusura bakma, bizi alfet!. — Düşün diyorum önüme!, Çoğunun saçı sakalına perişan kılıklı, derbeder — tavırlı afyon ve esrarcılar, Mustafanın işareti üzerine ikişer ikişer sıra- Tanıp Mustafanın önünde ufak bir tabur halini aldılar. — Haydi bakalım at — Arş amma nereye gideceğiz ağam?. v — Doğru Bitpazarına!. Coazım atıldı: — Sapıttın mı be Mustafa ne ya- | pacaksın bunları Bifpazarına gü | Yad, ümerasının tevsiyesi üzer'ne türüp? — Ne yapacağımı orada görür- sun!, İıt;niıul_lh—hı 15841 Çarşambt günü aat 15 de | — Katile bir çeyrek sonra rına varınca Mustafa tel çağırdı: — Al bakalım tellâl herifleri satacağım, den mezada çıkar' | — Aman ağam nasıl rim, satacağım işte!. bakalım şunları!, Tellâlbaşı: Daşlar hepsini birden mezad var mı taliplileri Derken, herli ranlardan biri ilk peyi — Yirmi akçet, taran?, Başka biri bağırdı — Benden yirmi beş! — Haydi, yirmi beş — Otuz beşi. — Kır!. — Yüz elli!, Yüz elliden sonra arttırtti — Fakat, vükit geç ağalf zamanda müşteri pek az b — Ne olursa olsun, sen Başüstüne — dedik herifleri bir kenara dizip — Haydi bakalım, day lemeyin, bunlar — Haydi, yirmi akçe- mezad., Yirmi akçe.. Var # Mustafa bir nâra atarak pa ! 'nısıyırdı ve dalgacılara saldi — Nasil oluru var mif ? sirciyim, bunlar da benim ) Derken iş aldı, yürüdü: Otuz!, sar gibi oldu. Tellâlbaşı, sesleniyordu: — Haydi, yüz elli akçe..? kiz can, sekizi de masallab mı arsi Yüz elli al ra var mı isiyen!. Haniya baraç.. haraç., Saryorum Son olarak biri? — Yür elli beşi. Dedi ve ondan sonra biç arttıram olmayınca defa olarak: — Yüz elli beşe satıyo Haydi satıyorum, satı; tıyorum, sanaat.. Herif etime diyemeden müdafaa etti: — Yool, Sekiz kişi yülr akçeye sudan ucuz.. Ben bu fiata vereceğime şimdi | önüne katar, götürür, mundan birer birer denize rumn!, ÇArkasl Müdürlüğünden İstanbulda ü odasında (257645) lira keşif bedelli Yüksek Deniz Tiçai kamizyon! elektrik tesisatı pazarlıkla — eksiltreye konulmuştur. Mükavele, eksiltme Bayındırlık İşleri Genel hususl ve fenmi — şat diğer evrak dairesinde görület İsteklilürin en az bir taahhütte (2000) liralık bu İşe berizer İş dair idarelerinden almış olduğu vesikalari 641 yılına ait Ticaret Odari proje keşif hulâsasiyle buna müteferri Muvakkat teminat (104) Tiradır. rını hâmilen gelmeleri, (3408) 'Natis Müdürtüğü İ İstanbul Hava Mıntıka Depo Âmirliği: d 1 — «10000> cam matraya kılıf ve teferrünti yapılacaktır, 4 2 — Kılıflar hava rengi kalın kıçlık elbise kumaşından olacaktifi 3 — «&500> liralık Kati teminatın «Bakırköy — Malmüdürlüğüne? rak makbuzlariyle birlikte 85941 Mıntaka Depo Amirliği Satınalma Komisyonunda bulunmaları. * evvelâ Bulgaristanı vurmakta i- sabel etmiş bulunuyordu. Eğer 'Türkler evvelâ Sırbistana taarruz etmiş olsalardı, Türk ar- dusunun sağ cenahi açık kalırdı. Bulgaristanın istilâsile tehlike bertaraf edilmiş oluyordu. Sonra Bulgar ve Sırp kuvvetlerinin bir- Teşmesine de mâni ölmak lâzımdı. Bunun için Türk ordusunun sağ genahını emin bir bulundur- mak ve müttefikin — ordularının birleşmelerine meydan vermeden her birini faik kuvvetlerle mün- feriden tepelemek hususu nazarı dikkate alınarak evvelâ Bulgaris- tana hareket edilmişti. Sultan Murad ve Ümerası, sefer plânını gayet emin ve kat'i esas- lar üzerine bina etmişlerdi. Bu | plânın birinci- kısmı olan Bulga- riztan meselesi tamümile bertaraf edilmiş ve muvaffakiyeti kâmile ekde edilmişti. Sadrazam Ali paşa, Pilibede or- dularını toplamağa başladı. Ana- dolüdan 'da Kuvvetler — gelmeğe başladı. Hazırlık mühirmdi. Çünkü Sırplar, Bosna Hersek kralını, Arnavut garlarn mühim bir caristandan ve ÂAvru dilerini tanzim ve AMsühunuyorlardı. 'dar daha hareket edemi Hbede kaldı (1). Çok geçmeden kırk bin kişlden müz ile Meriçi geçti. 'Türk ordusu evvelâ ehlisalip ordusanun haber aldığı noktaya çekildi ve Türk orduları D& da Sultan Murad - olduğ! mühim şövalye kuvvetler Perşembe günü soat 14 de Yeşil Fakat bu osnada Meriç taştı, Nürk ordusu bir kâÇ yi yolunu takip, sonra Abtaf nünde birdenbire yolunu * rerek Sırbistan hududu