GW ZTT MES ELELERİ Aiyada ordu endüstri.. “ÂLİ KEMAL SUNMAN İsponlar — Malcayı hezyadan gelmiş bir idir ve şimale hicret A bulundukları ada- Üşlerdir. İklime ta- | '" Olsa, daha şimale gi- Bugünkü — japonyayı * Sdalardan dürt büyü- g kesaleti birbi L Japonyadaki nüfus Makkında bir fikir ver- Bnü söyliyebiliri M Skohama, Uzaka gibi W t#thirlerin bulunduğu tin bazı kısımlarında gatrabbar başına 1060 * etmektedir. bağları olduğu kabul hite, japonların cenu- Bözlerini çevirmiş ol- Mantıkidir, diyorl: e japonya ile Çin ebedi dostluk muahe- İş ve japonlar For- | ilhak etmişlerdi. Fa- esinde Amerikalılar- Adalarını işgal etmiş- iki memleket arasın- 'et bu tarihten başlar. K 884 de General Araki: l& muharebe milli bir girmiştir. demişti. * Formoz adasından da- d Çlbğru genişleyemeyin- h *sından arazi kopar- lar, evvelâ Korayı al- Mançüriyi ele geçir- | sonra da Çinin beş tine girmişlerdir. Fa- Pon hazinesine çok lolmuştur. ü başlıca dört büyük İ tfus başdöndürücü bir 'maktadır. *kilecek arazi sahaları b *du için kendilerini da- A ayie vermişlerdi. Jfa- ? &z yemekle karaımı , ucUZ çalışıyor ve 1 da pek ccuza mal- asrın başlangıcında üstriye rehberlik et- endüstri hükümete Simektedir. çok büyük sanayi a- İir. Bunlar ellerinde y M kları partilere tahsl- hç" Ordu, yine orduya ; Veren Okura sanayici- | K ) w Ve ir. Mitsuliçi gibi japonya- ve dünyanın ea Yi alleleri hbükümetim OĞi işleri yapmışlardır. 1 japonkâri müs- tirmişlerdir. Saha- hai e bir japon malikâ- tirmişlerdir. Mançu- , h'oı evine çevirmişler- ü herşeyin fevkinde N , Bütün bu sanayi d #.ım.ıı menfaatlerini . orduya her türlü | Kllııımıkıedirıu. | : başka bir küldür. De- elinde âlet de- lerinden hükümete Yalnız bir tek şef- *O da, ne parlüâmente- Ülisenin tasyibine ihti. —— 'den harp ilân etmek ik salâhiyetini haiz KUUK KA tr, E Slüsu paradan ve politi- FİNUROMAN: 133 l'n de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET EENİCE K, k:"“ Si dekterla görüştüm. Adın yanına çıkmak için de bulundum. Fakat n | | . birakmıyorlar? l dün birşey konuşması | Ylmadığı gibi yanında çok tehlikeli imiş. Vaziyoyt vahim!. den hiçbir şey sakla- de eden bir yüzle: « Vahim olduğunu sak- l l h bir halde yatıyor!, Mi acaba?, Dü Tn di *vam ettti japonyada ordu ve'en- düstri ön safta bulunmak için mücadele halindedir. Bir kısım zengin endü triciler Cenup mıntakala- rına doğru iktısadi hulül taraftarıdır. Fakat ordu öyle düşünmüyo! kacidan nefret eder. Zabitlerin ço- ğu çiftçidir. Yani japonyadaki sa- nayileşme yüzünden fakir düşen ailelerin mensuplarıdır. Onlar i- çin harp temiz bir kahramanlık mefhumu olarak kalmaktadır. Ordu eski an'anelerin baş mü- dafiidir. Bu yüzden «Harakiri» de- nilen intihar an'anesi hâlâ bütün kuvvetini muhafara — etmektedir. Meselâ «ordunun istediği krediler ittifakla verlmedi» diye, yüksek rütbeli on beş zabit «Harakiri, u- suliyle kendilerini öldürmüşler, Ordunun, memlekete hizmetin- ponyayı dünyanın en birinci «çe- Tik milleti» haline getirmek iste- | mektedir, Mitsui ve Mitsuliçi fi maları ise iktısadi hulül taraftarı- dırlar. Bu da orduyu tutan ve bin- netice bir harp politikası takip e- den diğer firmalara karşı takip e- dilen başka bir politikadır. Pek açık br hakikattir ki, japom ordusu yirmi beş senedenberi A- merikaya karşı harbe hazırlan- maktadır, 1933 de japon bütçesi- nin yüzde 44 ü orduya tahsis edil- | mişti, (Bugün yüzde 56 s1). japon ordusunun fikirleri 1919 da «japonyanın milli teşkilâtlan. dırılma plânı» ismindeki bir kitap- ta tasrih edilmiştir. Bu kitap, bu- gün japon subayının İncili gibidir. Bu kitapta eski cenuba doğru ge- nişleme fikri Bu kitaptaki fikirlere karşı Mit- | suller açık bir harp yapmadan, | teslihat için gırtlağa kadar mas- raf etmeden iktısadi hulül plânımı Hangi taraf kazanacak? Müşa- hitlerin tahminlerine güre harbe- derek genişleme şıkkı kazanacak- tır, HALK ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler, temenni- ler ve müşküller Bir genç her nevi iş arıyor 25 yaşında c lerden anlar mi kâş bir ücretle iş terem iş sabiplerinin İnhisarlar Matbaasında müretüp Bay | Samiye müracantları rica olunur. İş arıyorum OÖrtamaktep mezunu genç bir ki- mm, Yaşım 20, 'daktilo bilirim. — Mall vaziyetimin darlığından — dolayı çalış- mak — mecbüuriyetindeyim. — Yazıbane veya herhangi bir müpesesede müna- sip bir iş arıyorum. Taliplerin Son Telgrafta Muallâ rumuzuna müraca- atları. irik ve her nevi iş- | | İş arayan genç bir kız Lise tahsilini bitirmiş genç bir kız, resmi ve husüsi mücsseselerde, yazı- hanelerde iş aramaktadır. İş sahipleri- nin Son Telgraf Halk sütunu vasıta- siyle <Nebahet> iznine — müracaatları Tica olunur, Gelen iş verme mektupları Bayan Muzllâ Kadıköyünden ve Do- dan iki moktubunuz vardır. Onu hiç kimsenin bilmesine n yok. Ne söylesem ve. ne yleseler nafile, Bir hastanım iyi olacağını zanneden, hattâ kuvvet- eden doktor bile hastası ünü görebiliyor. Hattâ hiç ummadığımız ve sapasağlam olduğunu gördüğümüz adamların bile bir an sonra öldüklerini gör- ü Demek ki, doğdu- miz kadar öldü- le zamı | kâr ve sahtekârlık yapıldığı- | mal etmesi, diğer bir çok mü- Mayi mahrukat yat köprüsümün geçirdi; sılasının hatıraları. Hayatımuız bü- | tün seyrile beraber bir meçhulden ibarettir, Hattâ bir dakika sonra sen ve. ben ne olacağımızı bi muyuz?, Demek ki, insanlar bü- | tün güvenç ve iddialarına rağmen | Meşhur muhtek r Büyük ve şöhret kazanmış bir kumaş mağazasında ihti. na dair, gazetelerde çıkan haberi okuyan herkes, tıpkı bizim gibi hayrete düşmüş tür. Büyük müesseseler, hal- ka daha fazla itimat telkin e- den ticarethaneler olmak lâ- zımdır. — * Kazandığı şöhret ve isim- den istifade ederek, halkı al- datmak, kandırmak yolunu tutan böyle bir müessesenin, bundan böyle hiç bir işine iti- mat edilemez. Bu hâdiseden alacağımız | ibret dersi şudur: Maalesef, ihtikâr hâ büyük küçük bir çok müesse- selerin iliğine işlemiştir. Mü- rakabe ve kontrol vaziyetin- de olan makam ve teşekkül- ler, asla, hiç bir müesseseye itimat etmiyerek, konirol va- zifelerini ona göre yapmalı. dır. Bugüne kadar umumun teveccüh ve rağbetini kazan- mış, iyi iş yapmış, bir ticaret- Aanenin bu emniyeti suüsti- esseselerin yaplığı ihtikârdan fazla cezaya İâyıktır. Elbette, adliyemiz icap e- den şiddeti göstermekte te. reddüt etmiyecektir. BÜRHAN CEVAT konan tüpler Mayi mahrukat bulunan tüple- rin ayni renkte bulunmaları yü. zünden motörlerde bazan iştialler vukua geldiği görülmüştür. Bunun önlenmesini teminen memleketi - miz hudutları dahilinde kullanı. lan bu gibi tüplerin beynelmilel teamüle göre boyanması karar - | laştırılmıştır. İlk olarak Avrupada | hangi cins mâddei “ müştellenin | ne renkte boyanmış tüpe kon. duğu tedkik edilecek ve derhal tatbikata geçilecektir, DOKTOR İSİLİK gekit, sıcaklar — başladı sonra bol bol / terliyece- udümüzde ter ifraz eden fazla fanliyet zaman, iltihap ya- | Yaz Bundan bezler (guddel güzterdikleri Parlar, Evvelâ vücutta şiddetli bir ka- gınta hasıl olur. Sonra cildin en ziyade terliyen yerinde üfuk ufak kabarcıklar peyda olur. Çok sıcak memleketlerde — vücudün isili çiçek dökmüş gibi yaralar olur. Bu kabarcıklı temasile sen dereci günde bir | | 'Ücut yara gi- hk suyu yüz- de ikt nisbetinde — asitborik ilâve tmeli, Soğuk su ile yıkanmak — iaüliğin idetini arttırır. | | UU ! | bir saniye sonralarına bile hâkim bulunmuyorlar. Yaradana boyun eğmekten başka yapacak hiçbir şeyimiz yok. Salihin bu sözleri beni bir hayli | düşündürmedi değil, d Fakat, bütün bu hal san yine kendi uzviyet ve hüvi- yetindeki tabii hâdiselerden fecessüs tahriklerinden kurtula- Diyerek alacağım cevaba göre onu tekrar bana bir haber getir- miye mecbur etmiye çalışıyardum. at onda (alan kendisi- lik Ondan sonra Salihe mu- | sallat oldu! ümdi daireye gideceksin. İ- zin alıp çıkacak, hastaneye uğrı- yacak, arada bekliyeceksin. Ame- | liyat olduktan sonra alacağın ne- | tice ile beraber hemen bana gele- ceksi Bu asabi ve titiz ısrarım karşı- | çıkti. Gidoor. MAHKEMELERDE : Daha cin olmamış- lar,adam çarpoorlar | “Ürkek ürkek bakoorsa hıp deyi | çaktımki cızlamı çekecektir. Yazan: HÜSEYİN BEHÇET Orta yaşlı, sevimli, şen bir a- | damdı.. Etrafını iki üç genç çev- relemiş, o anlattıkça gülüşüyor . lardı, O, hiç gülmüyor, sade an. latıyordu: (6 ölüsü kandilli. Böylesini de hiç görmemişim.. Görmemişim amma, bize de lololo? Daha cin ışlar, adam çarpoorlar... Yu- biç? Daha içeri girmiş mişim amma, Nasın oldu, Mardik ağabey?. Ağnatsana şunu... — Zo nesini ağnatayım.. Geldi | işte.. Dört kadek şarap içti.. Ar « kasından bir şişe bira açtırdı. Ür. kek ürkek bakoorsa, hip deyi çak. çekecektir. Oraa kamı döndüm. Kapıya doğru bir kaç adım attı ise, hemen ondan | dolaşcormuş gibi | np bira a geldi. Bir iki yana döndüm. geri döndü. başı içti.. dım yürüdü. Ben hiç t Birayı bitirdi. — Bir şişe daha aç! dedi, Bir şişe daha açtım.. Onu da başladı yudum yudum çekmeğe... Ben hep oralıyım.. Çırak Zareye: — Sen dedim, müşterilere iyi bak/. Ben bu hinoğlunu kaçırma- ayım. | Baktı ki böyle — kaçamaacak.. Durdu durdu.. Tükânın önünden bir adam geçti ise, arkasından ses. lendi: — Hasan ağabey. Hasan ağa - beyf Deyi. Adam aldirış etmediysö; yine: — Hasan ağabey.. Gel bir bi. ramı iç deyi Bağırdı.. Tükândan — Ne bırakoorsun? Yakasına *| sarılsana!.. | — Dur be yavrum.. Herkeşin bir hesabı. var.. Yakasına sarılacağım amma, vaktini bekleorum. Ne için derlerse bilmezsin: *Hokka var, tartı var; herşeyin bir vaktı var.» Hemen yakasına | sarılsam, deecek kiz — Kaçoorum sanki? Arkada - Şımı görmüşsem bir bira ikram edeceğim.. Onu çağırcarum. Bıraktıfn.. Bu gitti beş on adım.. Arkasından fırladım.. Benim. fır. ladığımı görünces, tabanları yağ. ladı... Zo, benim önümden kaçılır hiç? Biz şukıdarcık piçiken Samat- yada, Kumkapıda takım kovmu- guz., Olur hiç bize bu numero? Elli metre gitmeden, engseledim Aldım altıma.. Ver ettim bir iki tane, ) — Zo dedim, bana lololo olur? Neree kaçorsun? Bu keret tultu: sında Salih hem hana acıyor, hem de arada bir kendisini tutamadan gülüyor: avrum, bastanede bekleme- min hiçbir faydası yok. Ameliyat | neticesi hemen belli olmaz ki., Diyor, ben de münakaşa ediyer- ameliyattan son- ve rahatlığını belli eder. Herhalde sen hastaneye gitme- li ve., onun başında durmalısın, — Olmaz büyle şey.. | münde bekliyeceğim, — Olur, — Karıcığım herşeyden önce, a- | meliyatın sonuna kadar dışarda beklemiye mecbur olacağım. Ha dairede beklemişim, ha hastanede. Arada fark yek. — O halde sen gitmezsen, ben giderim!, | len bir hisle ona: ilüye etti: | v üzme, Ben gider, | — Sen Beni — tanoorsun? Ne v şamataya baş « | aşımıza toplan. Ben ağnattım.. Tutunuz, de - dim. O da benden davacı çıktı.. çi.. İşte bu., anında | ladı, Bütün halk dı.. Polis geldi. çıkıp saz . Pantolonun içe-| nü ilikleyip altına aldı. Mahkemeye girdi. Ya. nıtda da, hemen yirmi yaşlarında bir delikanlı yer aldı. — Mardik, mahkemede de davasını"dışarıda anlattığı gibi anlattı. | Maznun: — BHayır! dedi, Valla billâ ya- lan.. Biz, Yolgeçen hanında kun- | duracı iki arkadaşla beraber Ba. lıkpazarında saat ona kadar şarap | içtik.. Çıkınca arkadaşlar ayrıl. dılar.. “Onlar Çeşmemeydanlı. Köprüden yürüdüler, Ben de eve gidiyordum, Yolda bu adam bir- denbire Üzerli allandı.. Döğdü. Bunun dükkânını bile bilmem, ne- Tedi! | Dükkândaki müşterilerden dî)rti kişi dinlenildi. Bunlardan öç ta. | nesi, maznunun dükkâna gelip iç.. tiğini görmemişlerdi. Her biri: — | — Kalabalıktı dükkân.. Belki | gelip içmiştir amma, ben görme. | dim. dediler. Yalnız bir tanesi, Mardiğin söy- lediklerini teyit eder şekilde şa. hadette bulundular, Sokaktaki vak'ayı gören birkaç | kişi vardı. Fakat, onlar da, sade, Mardiğin mazmunu — döğdüğünü | görmüşlerdi.. Maznunun dükkân. da içip içmediğini tabil bilmiyor- | lardı. Bu şahitliklerden sonra maznu- na bir cesaret, bir celâdet geldi: — Gördünüz mü ?dedi. Şahitler de benim bunun dükkânında iç . tiğimi görmemişler.. Demek ki, İçmemişim.. Dün gece saat ona kadar Balıkpazarında olduğumu | Ga arkadaşlarla isbat ederim Hâkim sordu: Arkadaşların kimlerdi? — Çeşmemeydanlı Sami ile Şe. ref.. Kunduracıdırlar, Bu yeni şahitlerin adresleri tes- bit edildi. Çağırılmalarına karar verildi. Mahkemeden çıktılar, Mardik: — Vay canına yandığım.. di - yordu. Kırk - senelik — kadıyım.. Böyle dava görmemişim! mümkün olabilen herşeyi yaparım. Ancak çok rica ederim, sakin ol — Sakin olmamaktaki hakkımı teslim ediyorsun, değil mi?. Dedim. — Tamamile.. Dedi, ilâve etti: — Hastaneye gideceğim. Hattâ, seni tatmin ve teskin etmiş olmak zifesini manen ifa edebilmek ça operasyon daresinin kapısı ö- Bilmiyorum, neden ve. nasıl bir hâlı ruhiye içinde Salik bu kadar müsaade ve itinakâr davra- nıyordu. Gayrihtiyari ve içten ge- Teşekkür ederim.. Dedim. Ve. o da bu teşekkürüm- den çok haz duymuş bir iç duy- gasile ayrıldı. DAHA BİR GÜN Salih her gün bir iki kere hasta- neye uğruyor ve. bana baber ge- | Hasta iyi değil, Kurtuluş çok az. Kurtulsa bile: âl kalır., Diyor ve. ilâve ediyorlarmışı | | Ne Diyorlar? İKDAM B. Profesör Şükrü Baban <İngille- ve — İtalya> isimli bugünkü baş ya- Tısında bu müharebe başlangıcından- | beri İtalya — Britanya vaziyetlerinin | çok ivicaçlı ve inişli, yokuşlu olduğu- Dü söyliyonek bu vaziyetleri lahlil et mekte ve: «Büyük Britanyanın — Almanyayı Balkanlar tarikiyle çevirme ve İtal- yayı Balkanlarda müttefikinden tec- rid bareketi akim kalınış oldu. Yugua- lavyanın İtalyayı ihata işinde oynuya- bileceği büyük rol de ishakkuk ede- mmodt. Fakat bütün bu teşebbils ve muka- esnasında Almanya ve mühim ldu ve ihtimali de bu — suretle arasından çıkmış | 'in sarahaten söylediği veçhile, | 1âli bir sahadır. Devanın siklet merkezi Atlanlik harbi ve Amerika e muvasaladır. - Adalar masun - kal- dıkça harp hem uzaya hem - çürüye- bilirr demektedir. CUMHURİYET Nadi * n sonrar baş yazısında mök- | erken tatil - olunması B. Yunus isimli bugüzki rin bu yıl Biraz akıl, iz'an id- rak ve insaf lâzım| Bir gazetenin birinci sahi- fesinde, üç sütun üzerine fık- ra neşreden «N» — imzalı bir muharrir vardır. Bu muhar- rir çok mühim bir dâhi midir de, üç sütün üzerine yazı neş- rediyor. Diyeceksiniz. Ha« yır, dâhi olmak şöyle dursun, henüz, bir müptedi, hattâ, he veskârdır. Fakat; gazetenin patronu, bu genç müstaidin gok yakın akrabasıdır. Bu muharrir, geçen gün bir yazı yazmış, diyor ki: «— Orta tahsil yaşında o- lan çocuklarımızın her sene 8,5 ay mütemadiyen okuyup 3/5 ay hiç bir şey yapma- dan vakit geçirmeleri esasen faydalı değildir.» Muharrir sonra şunu ilâve ediyor: «— Tatil, bizde lüzumun. dan fazla uzundur.» Bundan sonra ga, yaz tati- | linin ne kadar çok zararlı ol bu. huzuz Ziramt işleri haricinde bir kımm ço- | az odun kömürü yakmağa bile #evkolunabilirler, ve böylelikle — önü- müzdeki kış için memleketin mahru- Kat ihtiyacını ehemm gürette karşılamağa hizmet edebilirler. Bütün bu işler için bir — teşkilâta mutlak ve kat'i Jüzum vardır. Tatil ne — sevkolunacak neşeli üm işi bükümetimizi arzederken eğer teşkilâtı sür'- ade - getirilebilirse bu sayede gerisi faaliyetlerinin bir kaç yüz olacağını bile VATAN B. Ahmet Emin Yalman <Levanten bataktığı zararsız hale konulmalır slm- li buğünkü baş yuzısında — İstanbulda | bir h mühit bulunduğunu ve buradan baz amlsız. şaylalar çıkarıl- dığını söyliyerek: adan. burüdan > duydüğü — riva. size tekrar yetle adamların — masum, bir yayına vasıtadıdır veyahut bizzat onların şebekesinde yeri ve ralü vare dir. Her iki ihtimal de hiç acımiyarak, İ taşıyanı ha- iylece zincirleme — yo- menbaların anlaşlması ve ku- et taşıyan adam ma: e külağına küpe olur, bir da- ba alıklık etmez, değilse yakayı ele ve- rir. Bizim kusurumuz dadir. ki, İs- olağan bir şey-diye zihnimize yatırmı- e müKamahaya alışmışız. Halbuki | ” TASVİRİEFKÂR | Tasviri Efkâr imzalı ve — «Tobruk harbin seyrini, belki de terihin seyrini met etmektedir. Şu satırları — yazdığı- Tpiz dâ; memiştir. İhtimal Ki bu satırların intişar ettiği sırada su- kulg haberi de gelii | Fakat Tobruk yarın düşse de, düş- | mese de Tarablus cephesinde vazifesi- ni yapmış, Almanlarım orada başladık- ları ve yıldırımdan da sert hamlelerle yaptıkları taarruzu durduran — düğüm noktüsi olmuştur.> demektedir. | | — Sarsak, budala, hafızasız, id. | raksiz bir halde belki yaşar. Çünm- | ku dimağ çok zarar görmüş bir vaziyette!, Böyle yaşamak bilmemi ne ifa- de eder?, Bir insanın varlığını derleyen uzuvlar kabiliyetlerini | kaybettikten ve o insan İnsanlık | arasından dışarıya attıktan sonra | böyle yaşamak sadece bir hbayvâ- | nn yaşaması elur her halde | yaşamamak, hayatta kalıp irden- | memek için daha hayırlı olur!. —| © BENDEN SORUYOR. Ne garip şey. Naciye de gelmiş benden soruyor: 1 Necipten me haber? — Hiçbir haberim yol Dedim. — Neyi ve hangi birisini merak edeyim?, Başımda o kadar çok şey var ki.. Diyerek Nihat emişte: | lesini anlaklaı va. #udan rica ct | üma, ÇArkas var) | duğünuü uzün — boylu anlatıp | duruyor. Galiba, bu delikanlı, mek. tep medrese ile yakından alı kadar değildir. Yahut ta, lâkası vardır. da,. farkında değildir. Orta tahsil müesseselerin- de, yaz tatili, (bu seneki fev- kalâdelik müstesna) o mu- harririn iddia ettiği gibi 3,5 « 4 ay değildir. Hesabına gelince: Dersler Mayıs sonunda ke- silir, Haziran başında imti Başlar ve tam bir ay devm eder. İmtihan ayı olan Hziranda çocuklar da, hoca- lar da, tedrisat aylarından da- ha çok yorulurlar. Temmuz başında tatil başlar. Bir Ey- | Tülde tekrar ikmal imtihanla- rı başlar. Bir hay huydur gi- der. Eylül sonuna kadar ik- mal imtihanları sürer: Bu ay da, hem çocuklar, hem hoca- lar için müthiş yorucudur. Teşrinievvel başında da ders- ler başlar. Görülüyor ki, tatil olarak yalnız Temmuz ve Ağustos kalıyor. Ve bu aylar, beş ya- | şındaki çocuklar da idrak e- der ki- senenin en sıcak - ay- lardır. Bu iki ay içinde ders yapılamaz. Delikanlı muharririn iddi- asına göre, bizde tatil uzun- muş ve bu hal, çocuklar için zararlı imşi, Pek âlâ, iki ay kalan Temmuz ve Ağustosta dets yapmak mı faydalıdır. Her kalemi eline alan, her şeyden bahsediyor. İnsan bi- raz daha iz'anlı, fh, id- rakli olmak lâzımdır, Bu de- likanlı muharrire kalsa, kim- bilir, çocuklarımızın hayatı, sıhhati, n- hale gelirdi?. Allah «orusun! R. SABİT Sinemaların mes'ul müdürleri Şehrimizde — sinemalardan her birinde bir veya müteaddit mes'ul müdür — bulunması ve sinemalar halka açik olduğu müddetle mes- ul müdürlerin -sinema dahilinde bulünmaları yeni zabıtai bele . tali Hhesince mecburi - bazı semtlerde rla. görüldüğünden Be- lediyece Kaymakamlıkların nazarı dikkati celbolunmuştur. Çocuk yuvası haline konan medreseler Çocuk Esirgeme Kurumu Em nönü ilçe kolu tarafından çocı kütüphanesi, çocuk dispanseri çocuk yuvası olarak işgel ve mal edilen Di saade apas met ağa medresesi ile Morzil