YZ SON TELGRAF — 13 NİSAN 19ti —a aa eee D.zrust olmak meselesı —E ni v —— Boğazı severmisiniz? Yok, birdenbire: — Boğazı sevmiyen var mıdır? Demeyin. Çünkü ben Boğazı #sevmiyen çok kişi tanırım. On - lar yalıların yeknasak manzara- #ından sıkıldıklarını söylerler, de- | mizden başka gezecek, karşı sa - | hillerden başka bakacak bir yer olmadığını ileri sürüp boğazın a- deyhinde bulunurlar. — Onlar budaladır! Diyeceksiniz. Buna karışmam, Be derseniz diyiniz. Ben boğazı severim, ben boğaza hayranım. Fırsat bulur bulmaz boğaza gide- Fim. Güzel bir yalının geniş pen- ceresi önünde, suların fışıltıları- m dinliyerek yavaş yavaş dem - lenmek doyulur zevk değildir. Mehtaplı bir geceydi. Boğazın Muhteşem bir yalısında toplan - mıştık. Geniş bir salonun koltuk- larına gömülmüş, oturduğumuz yerde denizin ahengini dinliyor, rada bir ortadaki masaya kadar gelip birer kadeh yuvarlıyorduk. Hopimiz hemen hemen içmeden garhoş gibi idik. Bir köşede piya- mo çalıyor, bir köşede şarkı söy - leniyor, bir köşeden yükselen bir nükte, kahkahalar arasında kay- boluyordu. fçimizde eğlenmiyen gülmiyen pencerenin önünde elini şakağına dayamış oturan bir Hursit vardı. Hurşidin huyu böyle idi, olmı- yacak yerlerde olmryacak şeyler düşünür bir arkadaştı, O gece de (gene münasebetsiz bir şeyler dü- günüp kendi kendini üzdüğünü anladım. yanına gittim: — Gene nen var dedim. Ne ol- du?.. Benim Hurşitle konuştuğumu gören arkadaşlara da geldiler, Hur- Çit kaşlarımı çattı, hazin hazin yü- gümüze baktı, içini çekti: — Hiç dedi, hiç vey'a mühim bir gey düşünüyorum. Onun bu cevabı bizi kahkaha ile güldürdü. hoş, bizde gülmek için | olur mul.. vesile arıyorduk ya.., Hurşit bi - zim kahkahalarımızı soğuk kan- hlıkla karşıl, — Niye gülüyorsunuz? dedi. — Bir şey hem hiç hem mühim — Bir mesele ya hiçtir ya mü- himdir. Ancak bizde bu hiçle bu mühimin farkını anlıyacak, bu &- | kisi hakkında sarih bir fikir yü - | Tütecek adama ender tesadüf edi- Hir. Biz ya pireyi deve yaparız,ya deveyi pirel,, — Bunu mu düşünüyorsun? — Öyle ya.. Beşerin kötülüğü- nü, kötülüğümüzü — düşünüyo - rum. Acaba hangi kimyager kal- bin derinliklerindeki levsleri tah- H edebilmiştir?.. Ben bunu dü- gündükçe çileden çıkıyorum. Ben bayatta dürüst olmamıya taham- mül edemiyorum. Halbuki insan- lar dürüst değil. Durunuz size bir hâdise anlatayım: Bir gün balığa çıkmıştık. Bir a- ralık bahse tutuştuk. dedik ki: — İlk balığı kim tutarsa o bir zi- yafet çeksin. — Her halde sen ziyafeti çek - mişsindir? — Hayır, bilâkis... Dikkat edi- yordum. Kimse balık yakalamak is- temiyordu. Herkes mızıkçılık edi- yor, oltayı adeta balıklardan ka - çırıyordu... İşte ben insanların bu hallerini gördükçe, onların dürüst davranmadıklarına şahit oldukça fena halde sinirleniyorum... Yer yüzünde benden başka dürüst in- #an yok diyorum. Kalktı, masaya gidip bir rakı yuvarlattı ve sustu. O zaman merakla sorduk: — Peki ziyafeti kim çekti? — Hiç kimse, çünkü hiç biri - miz balık tutamadık. — Ya sen.. Sen ki usta bir ba - lıkçısın?. Sen neden tutmadın?. Hurşit bir kahkaha savurdu: — Çünkü dedi, ben oltamın u - Guna iğne takmamıştım!.. BÜYÜK BİR AŞKIN KAHRAMANI.. Halıramı aala unutalmıyacak bir yaheser M ukaddes Vazife Baş rollerde LEW AYRES - LYNN HARVEY LIONEL BARRYMORE Hlüve elarak: Ku sen gelen POKS DÜNYA ve HARB havadisleri —— TÜRK Artık Bizans halki taç ve taht kavgalarından bıkmıştı Kantako- zincs, oğlu Mateosu — İmparatcr ântihap ettirdi. 1 Bizansda bu hâd'seler cereyan eylediği sırada, Süleyman bey Hellespon etrafında beldeler feth ediyordu. Türkler bu suretle ile- rilemelti Kantakozinosu endişeye düşürdü. Orhan beyin âni bir taarruzla Bizansı mı almasından korkulu- yordu. Trakyanın bir çok şehir- İeri ve ezcümle Çemen Türklerin Kat d — ae e MH——M . ; < BARBARA STANWYCK Niçin, Fransızca Sözlü ZÜPPE KIZLAR Filminde HENRY FONDA Tarafından Deli Olmakla İttiham Ediliyor? Bunu, Pek Yakında S ÜM ER sinemasında Göreceksiniz. Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 35 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL Orhan Beyin Bizansı almasından korkuluyordu. ORDULARI Kantakozinos, bu beldeleri Türk. lerden zorla alamazdı, Bu - ten Orhan Beye yazdı. Trakyada- ki şehirleri kendisine teslim et. mesi fçin şehzade Süleyman beye emir vermesn rica eti. İmparatorluğun en güzel nok- talarını zaptederek aralarında ö- tedenberi mevcut samimiyeti şeh- zade Süleyman Beyin haleldar et- momesini islirham etti. Orhan Bey, oğluna berayi me- zaket bir mektup yazdı. Süleyman Bey babasının emirlerini islemi- Kont Tele;;.ı- nin ölümün- den sonra,mur kaddes Macar tacının asil mubafızı kim olacak?. ŞAİ GrRMt Ş HİKMET NİSAN Macaristanın son acır zarfında ge- çirdiği ve geçirmekte hu dahili ve harlci buhran safhalarının en hâd bir devresinde mevkli iktidara gelen ve 1941 Nisanma kadar mühlelif yaban- © cereyanlar inde çalkanarak Ala- gar vi tini idare eden zuvallı Kont Teleki de, nihayet, çarnâçar kabul et- melk zaruretinde bulunduğu «Yeni Ni- zam> ın İlk kurbanları sırasında Ta- nilikten ebodiyete intikal etli. İstemiyerek düştüğü ve bütün bir milleti de beraber düşürdüğü girdabın ansız ve nihayetsiz — karanlıklarından kurtulmıya muvaffak — olamıyacağımı idrak ştüiği dakikadan itibaren, asır- dide Teleki ailesine mensup bir asıl- zadenin vereceği karar, Kont Teleki'- nin asti Jestinden başka bir gey — ola- mazdı. Bu itibarla, tarih muvacehe- ainde Kontun taksiratı kalmamıştır... e Kont Teleki, Macaristanın kadim ve en asli ailelerinden birine men- supta. Bunlar meyanında Tüdem itiba- riyle başta gelen ve dünyaca - tanılan bir kaç islm daha vardır: Kral Zogo- mun zevcesi - Kroliçe «Geraldin> le, Bultan Hamit devrinde İstanbul itfat- yesini ırlah eden ve senelerce Osmanlı devleti hizmetinde bulunan — merhum 4Ziçiniz Paşadır. «Esterhazi> ler de batırı sayılır büyüklerdendir. — Krali- genin ailesi meşhur — «Aponi> - alle- aidir ve Macaristanın en eski asflza- deleridir. Ziçini'ler de kıdem İtibarile Aponi'lerle boy ölçüşebilir. Bizim he- sil Ziçini Paşayı pek iyi hatırlar. Sa- Bah akşam Beyoğlunda, Ferik ünlfar- masiyle gezen, sempatik siması ve a- di tavırlariyle kendino saygı ve mu- babbet ilka eden bu ihliyar €Türk Pa- gosı, İstanbul yangınlarırın — biaman bir düşmanı ve Türklerin hakiki bir dostu idi.. Buradaki ilx İtfaiye teşkl- Ktını © kurmuş, İstanbul — it£aiyesini, Macar itfaiyesi ayarına getirmiş, bu itibarla memlekete büyük hizmetlerde bukunmuştu. Meşrütiyetlen — sonra te- | kaüde sevkedildi ve az zaman sonra da vefat etti.. e Koat Telekinin ölümü ile, Macar ta-. rihine ait mühim bir mesele yeniden «Actualite> safhasısn giriyor.. Mesele gudur: Macar Kralları, Macar tahtının bü- 'tün haklarına ve resmaen hükümdar sı- fatına ancak €San Stefanor tacını giy- dikleri vakit sahip olurlardı. — Bu taç, Avrupada hükümdar başını tezyin e- den taçların en eskisidir ve 1001 tari- hinde Papa İkinci Silvestr tarafından Kral Stetano'ya, tebaasını katolik di- mini kabule teşvik ettiği için bir e- mile olarak verilmiğtir. © vakittenberi, Macar Krallarına ya- pilan televvüç merasimi, nazarı dikkati ;llp. Barip bir gekilde cerayan etmiş- Müstakbel Kral, muhteşem bir ata rakiben mukaddes tocın bulunduğu te- peye kadar çıkan yokuşu takip ederek tacın Önüne muvasalatında, hılıcını kı- mından çıkararak dört bir etrafa sallar, evatanın bütün hudutlarımı ölünciye kadar düçmana karşı müdafsada bu- kunacağına> yemin eder ve ondan son- Ta taç, merasinle — başına geçirilirdi. Zaman ile kökleşen bir telâkkiye gü- ze, tacın mühim bir hususiyeti de vardı: YO0 Taç, müstakfbe! hükümdarın başında muntazam: bir şekilde durursa, memle- ket ve Kral için sakin ve — t©es'ut blr Fakat Süleyman Bey Çemnlyı bir rakmak istemiyordu. Kantakozi- nos on bin altın gönderince razı oldu. (H 735), ” O sene müthiş bir zelzele Trak- ya sahillerindeki şehirlerin çoğu- Nu harap etmişti. Ahalıden bir kıs- mi enkaz altında kalmış, bir kıs- d0i da açlıktan ve sefaletter kır- larda telef olmuşlardı. Gölibolu (Kalipolis) 0 derece hasrra uğramıştı ki, dabilinde he- men az bir nüfus kalmıştı. Süley- man Bey o esnada Hellespor! ci- varında Pejde oturuyordu. Trak- ya şehirlerinin zelzeleden düçar oldukları hasarı haber alınca, bu vaziyetlen istifade etmek istedi. 'Trakyanın bütün şehirlerini do- laştı. En ziyade hasara uğrıyan beldeleri tamir etti. Nüfussuz ka- lanlara abali yerleştirdi. Süleyman Beyin en ziyade na- zer) dikkatini celbeden Gelibalu idi. Gelibolunun surlarımı yaptır- dı, istihkâmlarını tamir ettirdi. Kaleye kâmilen Türkleri yerleş- lex wakit sonra vğramış ve binnetce tarihten sili dir. Asırlardanberi olduğu gibi bugün de bu taç, İâyık olduğu ihlimam ve bin | türtü kayıtlarla muhafaza edilmekte- | gir, Ek/uıılı ııııılıhırrvl( hafif bir temasla ü çıngıraklarla mücekber dem rıes, muhafız askerlerin gece gündüz nöbot bekledikleri büyük bir çelik san- dıkta saklanmaktadır. Bundan başka #ki büyük Macar asili de bu meşçhur ye tileimli tacın hüsmü muhafazasın- gdan mes'üldürler ki, 'bugün — bunlar- dan bir, Baron - Perenyi'dir, diğeri de bedbaht Kont Teleki idi... Her sece, Ağustosun — on beşinden yirmisine ksdar bu mükaddes San Siefano Yacı, kasazından — çıkarılarak, dini ve manevi bir. mühabbetle ona | bağlı olan Macar halkının - ziysretine arzedilir.. Bakahım şimdi, Kont Teleki'nin ye- fi Mubafız kim olacık?.. Çocuğa nasıl | muamele etmeli | Bir çok analar çocuklarmın pra- tik terbiyesine dikkat etmezler. Halbuki bunlar basit şeylerdir? Bir defa çocuklara doğrudan doğruya kendi ismile hitap etme- lidir, Frenklerde olduğu gibi Ado, | Mado, Riri tâfir edilmiş isimler —| yermemelidir Gerçi bizde bu âdet | © kadar mütcammim değildir. Son- ra evvelâ ebebek gibi. hitahını kullanmamalı, o kendisini başka | türlü bebeğin ancak beşikte yata- bileceğini tahayyül eder. Bütün suallerine cevap vermeli, Çünkü çocuğun sormak bakkıdır. Hattâ sarih cevap bekler, Bunun yerine: *ÂAm yine canımı s1- kıyorsun, Bütün işimi gücümü bırakıp da hep sana mi cevap ve- zeceğim?.» gibi süzler yerine ço- cuğün sualini tellı bir cevapla at- latıvermeli, Bu vaziyet çocuk ter- biyesinde en mühim kaide balin- dedir, Sonra çocuğun ufak tefek affedilecek şeylerini onun yanın- da başkalarıma söylememeli. Ço- cuk bunu hakaret sayar ve içlenir. Küçük kızların oyun esnasında elbiselerini kirletmeleri pek tabil- dir, Kız çocuk elbisesini kirletti diye onu tekdir etmektense, elbi- senin üzerine bir önlük ve yahut bir gümlek geçirmek daha iyidir. Hele çocuğa kat'iyyen tokat vurmamalıdır. Çünkü tokat çocu- ğun başında, gözlerinde ve kulak- larında tegayyürat husule getirir. | mahzurlardan biri de, oraya | naktakiler yastıklarını, yorganla- | vuşmak için odalarına çıkarlar. Bir kabahat işlediği zaman, ona ya bir köşede bir müddet ayakta tutmak cezasını vermeli, bu kâfi | gelmiyorsa, daha hırçınlarını w- fak bir değnekle kıçlarından döv- melidir. Bu son ceza tekat vur- maktan çok daha ehvendir. Sonra çocuğa ait malzemeyi mümkün #lduğu kadar kırılmıyacak cinsin- den intihap etmelidir. Çocuğun ne kadar mümkünse e kadar çok ve faydalı oyuncakları olmalıdır. Fakat bu oyuncanların hepsi şu- rada burada sürüklenecektir. O başka!, Çünkü çocuk oyuncakları- ni intizamla bir arada muhafaza eimeyi beceremez, Kıniuoımoı bu tedbirlerden Çok müteessir aldu. Elinde karşı duracak hiçbir kuvvet yoktu. NIi- kayel Orhan Beye şikâyete mec- bür oldu. Süleyman Bey Çemni kalesini daha teelim etmemişti. Orhan Bey Süleyman Beye emir JA cakyadan aldığı gehirleri, hattâ Çemniyi de serian teslim etmesi- ni talep etti. Halbuki Süleyman Beyin — bu hareketini mazür gösterecek se - “bepler vardı. Süleyman Bey Trak- ya şehirlerini müsellâh kuvvetler- le almadığını, buraları " kâmilen harap ve perişan ve nüfustan da mahrum bulunduğu cihetle ken- dizinin oralara sulhan gitmiş ol- duğu, binaenaleyh hiçbir şahsın hukukuna tecavüz etmemiş bulun- duğunu söyledi. Orhan Bey im- paratora karşı vâkıa zevahiri mu- hafaza ediyordu. Fakat, Süleyman Beyin bu bel- deleri Işgal etmesinde kendisinin de dahli vardı. Bununla beraber Kantakozinosun meşru arzularını —— Meraklı — Mi aa Londra otelle- 'rinde geceler Londra hemon her gece Alman tayyareleri tarafından bombardı- telierinde Nlef daireler tu- | tan zengin aileler, şimdi otelin s- Bınağında iki sandalye üzerine u- Zanırsa, kendisini bahtiyar adde- diyor. Bir kaç nadir istisnadan baş- | ka, şimdi her müşteri ayni mua- meleye tâbi tutulmaktadır. Kla * riç otelinde, cocuğu — ile beri ber daha emin bir yende yatal mek için, eski Arnavutluk krali- | çesi Jeraldin elmak lâzımdır. İlk alârm işareti verilince, bütün müş- teriler Robdeşambrları, pijamaları veyahut şehir kıyafetleri e sı- fınaklara inerler, Bütün yukarı katlar boşaldığı zaman, sığınaklar ağzına kadar dolar. | Felemenk kraliçesi " Vilhelmin Klariç olelinde on gün kanepe ü- üzerinde yatmıştı. sığınaklardaki | i- | €a edenlerden çoğunun gece uyur- ken, horlamalarıdır. Londradaki Savoy oteli bu hususta İlk tedbi. ri alan oteldir. Gece nöbetcileri horlıyanları uyandırıyorlar ve | bunları nezaketle horliyanlar sı- ıı kınağına götürürler. Alârm bitip do zil çalınca, sığı - | Tını toplarlar, hakiki uykuya ka- Bunlar içinde en sağlamı Dot. hester otelidir. Yakininde bulu- nan bir dafi bataryanın gürültü- süne rağmen, bu otel daha tercih | edilmek'edir. Çünkü birinet kat- la antresol arasına bir metre, yir- mi santimetre kalınlığında Ci. man arme koulmuştur. Diğer her iki kat arasında da 25 santim be- ton vardır. Mütehassıslar 300 ki- loluk bir bombanın, ancak üç katı geçebileceğini yorlı —— Amerika da able- kadan mütcessir Oluyormuş İngiliz ablukasının tesirleri şü- mullü oluyor. Ameriknliların da bundan müteessir olduklarından bahsediliyor, Söylendiğine göre, meselâ 1939 da Amerikalıların yermut sarfiyatı 749 bin küsur hektolitre idi. Bunlar da İtalya ve Fransadan gelirdi. Şimdi gelmez olmuştur. Amerikalılar vermutu çok sevdikleri için o vaktş kadar küçük sanayi halinde İşliyen A- merikan vermut imalâthaneleri şimdi, birdenbire muazzam fabri- kalar haline gelmiştir. Keza lüboratuarlar için kulla - mlan cam maddeler Holandadan gelirdi. Şimdi Amerika bunları kendisi yapmağa mecbur olmuş- tur. Paprika denilen Macar peyniri- ni de Amerikalılar çok severlerdi. Macaristandan ve İspanyadan her sene dört buçuk milyon İngiliz li- ralık paptika getirirlerdi. Los An- celosda bir çiftçi yedi senedenberi paprika yetiştirmeğe uğraşıyordu. Bu vaziyet üzerine gayretini art tırdı, ilk hamlede 120 bin kilo paprika isihsal etti ve kilosumu üç buçuk dolara sattı. yerine getirmek için, hiç belli et- mek istemedi. Kantakozince, Orhan Beye yal- nız ricada bulunmakla da kalma- dı: Aralarında kat'i bir itilâf ze- mini hazırlamak için İzmite gele- eeğini, kendisile İzmitte müzake- rede bulunacağını da anlattı. Orhan Bey hastalığını vesile e- derek gitmekten içtinap etti. Ni- hayet bir çok müşküllerden — ve müzakereden sonra, Süleyman Bey işgal ettiği bütün şehirleri kirk bin altiın mukabilinde tesli- me razı oldu. Yani Bizans impara- torluğundan baç alıyordu. (H. 755). Kantakozinos artık bu felâket- ler karşısında damadı imparator Yuanis Paleologosla birleşmekten başka çare göremedi. © sırada Kantakorince aleyhin- deki cereyanlar gittikçe artmıştı. Selânik şehri Paleologostan tarafa olmuştu. Cenevizliler de imparatora yar- dım ediyorlardı. Hatlâ, Bizansta bile Palcologosa - taraltarlar zu- hur etmiye başlamıştı. | yollarına devam ettiler, Yazan: OSMAN CEMAL KAY — Kaç kişl bekliyor bızi orada şimdi? — Üç kişi', — Biz oraya varınca onlar ne yapacaklar bize karşı? — Aramızda kırk elli adım ka- lınca ben iki defa ökvürüp bir kaç adım arkada kalacağım, onlar da kamalarla üzerinize saldıracak - lar, Mustafa afalladı: — Vay anasını!, Balyoz: — Ben evde iken de“söyledim sana bu işte bir dulavere var de- dim. — Demek kızın anası tertip et- miş bu işi? — Öyle imişt. — Ya haz nerede şimdi? Vallahi bilmiyorum ağabey- ciğim!. Benim bildiğim bir şey varsa o da yalmız Mustafayı kan- dırıp Kulaksıza düşürmek, orada temizlemektir. — Öyle ise, düş önümüze kera- tal, — Başüstünet, Herif ortada, berikiler yanlarda Mahut kapkaranlık ve netameli köşeye bir kaç yüz metre kala, Balyozla Mustafa hazırol vaziyeyti aldılar ve ortalarındaki herifin kollarını bellerinden çıkardıkları " kuşakla sımıcıkı bağlıyarak ona: — Sen burada bekle, bir adım bile öne arda kımıldama!, Dediler. Sonra da köşeye biraz daba yaklaşınca Balyoz iki defa öksürerek parolayı verdi ve o pa- rolayı vermesile birlikte köşeden üç kişi top gibi ortaya fırladılar. fırladılar amma meydanda kim- i göremeyince şaşaladılar. Çön- kü Balyozla Mustafa sırtlarını yo- lan kenarındaki duvara vermiş, kendilerini sipere almış, ellerinde kalın sopalarla bekliyorlardı. Öte kiler sağa sola bakmarak üstüne gullanacakları adamı ararken Bal- yozla Mustafa yarı sığılıp sopaları olanca kuvvetlerile he- riflerden ikisinin ense köklerine indirdler, — Ah, aman, el, anam!. Balyoz kinci sopayı da kaçmıya savaşan üçüncü herifin ayakları- na fırlatınca herif sopa ile yamam bir karambola yaparak yüzlko- yun yere yuvarlandı. Ondan son- Ya, ye, yemez misin? Her üçünün de enselerine, bileklerine, omuzla- rına, sırtlarına sopaların biri inip biri kalkıyor, acı acı feryatlardan, Kulaksızdaki evlerde uyuyanlar telâş ve beyocanla yataklarından :lıyı' pencerelere koşuşuyorlar. ir Mustafa kırlarda «koş- map» yazıyor. Vükıa bu son ölüm tuzağından da Mustafa kendini kelayca kur- tarmıştı. Fakat artık İşişten ğeç- miş zavallı âşık Mustafanın yıl- Jardan sonra tazelenen o temiz, o saf ve o derin aşkı suya düşmüş, Hayriye tüccartmın gizli gizli Mus- tafayı seven güzel evlâtlığı, şimdi başkasının malı olmuştu. Kızın analığı o kadar kurmaz, düzenbaz, fettan bir kadındı ki bu hususlarda şeyytan bile onun ya- Kantakozinos, artık yorulmuş- tu. Nihayet damadı Yuanis Paloc- logosla müzakereye girişti. — İki kmparalor beyninde itilâf hasıl u. : aktediyorlardı. Çünkü Türk tehlikesi başgöster- g'uı müzakerelerden — birinde 'Trakyaya dolan Türklerin, Bul - garların ve Sırpların çıkarılması mevzuu bahsoldu. Rumlar, bunların kâffesine bar- bar diyorlardı. Kantakozincs bu meseleye dair bir nutuk söyledi. Türklerin harp san'atında pek ileri oldukların: meclise bildirdi. Parasıalıktan bahsetti. Para ve mukavemetin dmkânsız olduğunu anlattı ve sözüne şu suretle devam etti: — Bizim muharebe edeceğimiz yalnız o zaman değildir. O zaman birbirini çağırarak Trakyaya kü- melerle dolacak olan bütrin Ana- dolu Türkleridir. Bu barbarlar b Kulaksızdaki evlerinde yanlar yataklarından fırli minda acemi kalırdı. zaptiye başağasına kere kızı saklıyan, ortü den kendisi olduğu gibi zaptiye kapisına gö kendisi idi. Kızın Mi Kü olduğunu ve o Kü kaçacağını sezen çok din, kızinı vermek (l zadenin de delöâleti zaptiye ağasına açmış malâmatı ile kız, t#era yerlerinden bi konağa kaçırılmış ve zaptiye kapısında yalaf yak tehdidi ilc sorgu$ fakat onun ille devletlii! retlerini göreceğim det me ortaya koskoca bit masım diye kendisi çil kefaletle serbest bıraktli müddet içinde de o Ö konakta, kız kırbaçla! dile edile ve zorla o nikâhlandırılmış ve wi dığı gece de yine zorla icra edilmişti. Fakat aklı, fikri Mustafada kasile nikâlılı ve evli Mustafanın yine bir Kf belleş almak ihtimali son tuzağı kurdurtmuş Mustafa bütün bunlafl &l zaman, o kadar hüzl kadar elemlenmişti ki, kâünın laş bir köşesine kikalarcn sessiz sessiz Çi müş ve ayni günün Baçların yeni çiçekleni dığı bir ilkbahar kândan çıktıktan re, hiçbir meyhaneye kale dışındaki kır kahi birine gitmiş ve orudak beyaz çiçekli ağaçlarıt, düşünmeğe ve içindet lenmeğe başlamıştı. — — Hey gidi günler hef devran hey, hey gidi ( Kimine kavun yedirir, lek hey!, Aşk, mask, da gibi şeyler senin © Mustafa?, Anan babah din Rüstem ustanın çırakken ne dertsiz, el de başın vardı seninl. bilirdin, ne şarap... $ Idu harap, türap!, Net © gün o Arap karısı düki gelemez olaydı, Ben kımı, maşkımı unutmuş elimle yuvarlanıp ıldı zit karı, o gün geldi, bi fitüledi, körükledi, Fakat o zavallıda ne © ne yapsın?, O, bir emit Benim için, yıllardır. £ için için yanan genç * eteşli selâm ve sevgisitl tirdiyse, hatuncağız medi ya!, Hey gidi Mi artık sana olanlar oldıt. çarpan bir kalb, elleri girdi. Zorla, tehditle kolları nrasma atılan cağız, şimdi kimbilir 8€ neler düşünmektedir?. * para eder, artık Bir kere düşman kavl, bundur. Sonra da beni çekim çoktan dalımdan koklanılmış, soldurulu ma yapacak bir Iç katm!? ( ze karşı dinlerinin vaği dan kendilerine ilhami © itlerin telkin eylediği bir kuvvetle hücuma Peygamberleri, bizımle leri takdirde, cennete Kü ebedi taçlar beklediğine kat ettirdiği gibi, aske! de ne kadar adam öldü öbür dünyada o kadaf nail olacaklarına imati Kantakozinos — nutki iği zaman, etraftan mi Tadı, Kendisi Orhanla Mt dunduğu için harbetmek İ Bini, damadı müslüman çin Trakyadaki Türkleri eylediğini yüzüne karşi Kantakozinos bunlara C7 medi, Nihayet meclisi W bur oldu. Artık Kantakecinos T delelerin devam edip £ anladı, Nihavet, tae ve TP hu Matecs için temin € saltanaltarı çekilmiye f