LA LNİT ika harekâ- tına dair.. 'an: ALİ KEMAL SUNMAN Danm, yeni dünyanıa dal> ireket halinde balıuman baya> yorulmuş bir kısım Avrır Amerikalılar ötedenberi nın sükün ve huzuruna gıp- rlerdi. Fakat söylemeğe lü- ik ki eranim © nisbi sükü- geçen harpten evvelki sene- .s ve münhamır kalrmış Yoksa gerek göçen harp, bu seferki artık Afrikanın 'na da başlan başa bir he- yermiş oldu. Hele ikisi nta- İ İtalya - Habeş harbi Alı için ratırabı her yerde his- n bir facin halini almıştı. saretle Afrika kıt'asındaki | ketler arasında gitgide vü- ulan alâkanm kuvvetlendiği mektedir. Bir seyahataame en, haritayı gözden göçi- Tasgelinen isimler buzün mahiyet alıyor. Avru- inin Afrikaya zaruri elan tn sonra birçok yerler Artık sadece harita üzerin- ak okunulmaklar kortul- Sene haziranında Avrupa- “ARanm mağlübiyeti üzeri- Tet alan İtalyanlar Afrika- İşler becererek İngiliz im-. 'Uğunun yollarını kesecek- Tannediyorlardı. Yahat da tarafı müttefiki İtalyadan ÜĞN müşterek davası uğrun- | Yle bir iş bekliyordu. Onun Malinin İngilizler elindeki kıs| falk İtalyan kuvvetleri gön- bunun üzerine İngiliz- #radan — çekilmeyi doğru hışlardır. Artık Avrupada ve 'ndurmağa Tüzuüm kalma- ihetle İtalyanlar Afrikada 7lere karşı kendilerini gös- istemişlerdir, Yahut da Al- tarafı bunu onlardam böyle 'Tdu. Bu suretle Aden körfezi bir faaliyetin mer- tuştur. Perim adası, Asab, , Berbera ve Aden gibi mü- oktaların arası Afrika har- Vakitki safhasında en e- iyetli bir yeri kaplıyordu. İanlar e zaman İngiliz Soma- ergeç Hindistan N nasil tehdide muktedir ol Tinı yakında en de Se miyeti pek eskidenberi takdir e- dilmiş, Süveyş kanalı daha ancak bir hayal halinde iken eski Perip- Jus adası gemicilere malüm bu- Tunsnuştur. Sonra Perim adası di- ye haritalara geçen bu mevki İn- gilizlerin on sekizinci asırda gön- derdiği ufak bir kuvvet ile işgal edilmişti. Fakat Napolyon Bona- part meşhur Mısır seferi esnasında adayı da ihmal etmemiştir. Lükin Misirm Bonapari orduları - tara- fından işgali müddetince Perim de İngilizlerde kalmıştır. Süveyş kanalı açıldıktan sonra ise Bahriahmer yolunun ehemmi- yeti büsbütün artınca artık İngi- lizler adayı tamamile ilhak ede- rek Adendeki valinin İdaresine | çıkan ve dere okutan bir a- | damdır. Dersinin tesiri de her Buna benzer daha başka misal- | Mihver taralı | torite ile mukayyettir. geçirmek için | bağlamışlardır. ler de bulumabi böyle noktaları evvelâ Afrika sahillerinde kuv- wotli surette yerleşmeyi düşünü- yordu. Böyle yerleşmek bir kere mümkün olursa oradan karşı A- rabistan — yarımadası sahillerine çıkmak kolaylaşacak diye hesap edilmiştir. İşte İngiliz Samalisinin işgali esnasında bu ümitler bep tazelen- mişti. İngilizler orayı kolayca düş- manlarına birakıvermişlerdi. Fa- kat sonra bunun büsbütün aksi görüldü. Şimdi Afrikanın diğer kısmında, şimalde, İngilizlerin ”- Bingaziden çekldikleri öğrenilmektedir. Bel- ki mihver tarafı bundan da ümide düşecektir. Fakat geçen sene Av- rupada Fransanın yakıldığı, AL- manların İngiltereyi o kadar teh- dit ettikleri bir sırada Afrika ha- zekâtı mihverin Tehine kat'i bir me-| birçok sebepler hazırlamıştır. Şim- di İngilizlerin Bingaziden çekil- mesi mihverin istilâ ümitlererine kuvvet vermese gerek, HALK ÜTUNU. istikbalimi kendim — yapmak inde - olduğumdan — husust , yazıhanelerde herhan- Heryorüm. Buna gefkat etini u- cak olan mühterem İş sahiplerinin Saliyelgrat Gazelesi Haik Sillunu (N. gaa Tanaruna müracantlarını rics ede, sim. İş Arıyor müsalt ol- yaziyetim YESliüe ıAı.ık;lııı atılmak muvııı:t;:- gerde, Bvukat ya- Hindeyim. Tiçaretbanei BaLA lardır çalışırım. İt arıyo- DRLaaal T ga İ lerinin — Son guma Büübi OLA) TUMU- Sütunü at Halk Siktun Bama müracaatları. Bayan Mahmure: Eyüpten, tip, 24 Yalden, / Pekak, , Sempatik, ddt Buzsalı, $- T. veceksin ! Yazan : ETEM İZZET BENİCE Gzündeki mimikler, içindeki dçn geniş ölçüde aksini ifa- ibin Batlardı. Bu mektup Halil A Mektubu idi vez iyecik., bir hitapla başlıyirdur daha ;ıııı aravında ve Ö- yakın bir boğuşma- L:l'rılllı tekrar hayat lin içeriye salıverdiği bir M Nasıl tasavvur edersin? Bil- iye kadar hiç böyle bir Üzerinde düşünmek fırsa- Buldun mu?, Belki bulma - içadır, O fırsatı işle ben sana Yorum . Hatımı muhakkak ki sana i:ı':— Sen olmasaydın, bana ve MA 'dim M'-"dı:a “ getirme- verm Diye Üü | | j ilirdin. Olsa olsa belki ııllııllş ı::rııi:uı'ırıdı seni lazip eden ı;ı hatıranın izi ve ifadesi nlıh'ıır-ıı. Bugün kurlulmuş, hastaneden le istirahat eden biri- k, bunun ne manasız, iz bir yaşayış ve VAT duğu! söylersemn zerre dar tereddüt duyma! - Lülfiye, niçin ben o s€nİR B farasında israr ı;lî'im”_"y."ı— Kd D aü abetta bi Vat ir edersin. Sana sahip olama- ::: çerdiği ümitsizlik dünyası içinde hayatımı bir Alemden naki | dir. Bunları gazetelere akset- miş, bilâkis aleyhinde | Bir mesleğin otoritesi| Evvelki günkü gazetelerde gözümüze bazı habereler iliş ti. Bunların içinde bir küçük fıkra vardı ki, yazılış tarzı, cidden garipti. Bu, mekleple- re gönderildiğinden bahsedi- len bir tamimin hulâsası ve esası idi. Eğer, o tamimde de, gazelelerde çıkan havadisin | dili kullanılmış ise, hayret! Çünkü, bu tamimde, mual- dimlerin tecziya edilmisinden, şöyle veya böyle yu, S gu ' dan bahsediliyordu. Bir mualtimin cezalandı rılması tâbiri, insana biraz garip geliyor. Çünkü, mual- | im, yüzlerce talebe karşısına şeyden evvel, sahip olduğu o- Biz, gazetelerde bu kabil şeyler yazarsak, hocanın oto- ritesi ve meslek şerefi ne o- | lur7. | Bizce, bu gibi haller, ta- | mamen mesleki bir takım hu- | susiyetler ve mahrem işler- tirmemek lâzımdır. Bilmiyoruz, alâkadarlar ne düşünür?. BÜRHAN CEVAT “ Beşinci Kol,, tabirl nereden geliyor t 1936 senesi sonbaharında İspan- ya dahili muharebeleri esnasında Gencral Franko kuvvetleri dört kol üzerinden Madride doğru iler- liyordu. Adetleri o kadar faik de- | #ildi ve milliyetci zabitlerden bi- Fi bu kudar zayıf kuvyetlerle Madridin masıil zaptedileceğine hayret etti. Bu hayreti gören Ge- meral şunları söylemiş: — Daha bizim beşinci bir kolu- | muz var. Taraftarlarımız şehrin içinde bulunuyor. Bunu işiden Kızıllar Madridde- | ki «Beşinci kel, vn imhasını em- l retmişlerdi. Tübir malüm şekilde | © zamandan kalımıştır. Kusup ta midemizin — muhtevi- yatını ağzımızdan dişarıya bo- Şlttağınz zaman, dikkat odeceği- miz şey bu. mühteviyatın. rengi- dir. Eter bunlar midede hazmolma- mış geyler lan, 6 kadar endişeye mahal vermez. Yirmi dört santlik mükemmel bir perhizle mide ya- tıştırılır. Fakat pırasa renginde mevad çıkarılması, yahut kana veya kah- ve telvesine benzer şeyler görü- nürse, hastalığı delâlet edeceğin- den doklüca — müracaat etmelidir. Adl ahvalde hastaya büz yüt turmak, nane ve limon — kabuğu matbulu İçirmek — suretiyle kus- manın Gaü alınabilir. Kusmayı dâfi olarak şu tertip Kullanılır: Limon tozu 6 gram, kâynamış u 300 gram, İlmon Şurubü $0 gram. Bu tertip bulantı geçinciye ka- dar yarım kahve fincanı alınız. merhamet idiyse merhamete ihti- yacım olmadığını sana duyuracak kadar daima metin hareket ettim. Mehamet, irade ve mücadele kuv- | vetleri zayıf olanlara karşı gös- | erilir, Lütfiye, ölümün beni kaskavra. defi ve sancılar içinde kıvrandır- | diğı anlarda bana çok ümit vor- miştin. Yatağımın kenarına oturup da: — Senin ölümünü istemiyorum! Dediğin anda ne kadar mes'ut- tum bilmezsin. O anda hakitaten ben de ölmeyi istemiyor, pişman- hk duyuyor, hayala tekrar dön- mek fırsatımı bulmak için çırpını- yerdum. Haslanede bir saniye için bile beni aramadın, araştırmadın. Hes- taneden çıktım, yine öyle.. 'Tekrar hayata ve evime döndü. gümden muztarip olduğumu sana söylersem buna hayret etmemeli- sin.. Hakikaten muztaribim. Bu ırtı- w' rap zalim tahakkümünü tek şey- den alıyori Sensizlik. MAHKEMELERDE: Horoza Tavuğafanilâ, Deveye File şemsiye/ Meydanda, ne fanilâ var, ne şem- siye! böyle ticarete can kurban.. ._._E Yazan: HÜSEYİN BEHRÇET â——_ | Esmer, .siyah bıyıklı, otuz. otuz, beş yaşlarında kadar görünen bir adamdı. Kendisini mahkemtye > getiren bekçiyi — Bırak beni yahu.. Benim Işim gücüm var. Fanilâlarım, şemsiye- derim yağmurun altına mahvola - | cak, Benim zararımı kim öde - yecek sonra? Evde çoluk — çocuk nafaka bekler, Tüccar para bek> ler. Ben burada kaldıkça, , bal kaç kişi de zarar görüyor. Bırak beni de gideyim.. Bekçi: — Biraz bekle.. Şimdi mahke- | meye gireceksin.. Bakalım bökim ne diyecek? Belki bırakır.. Gider | işine yetişirsin.. | Beriki, mütemadiyen — gitmek ' | bahsinde ısrar ediyordu: ( — Benim zararım büyük.. Bak! şurada beklerken boyuna para | kaybediyorum. Bari bırak da, şu*| rada biraz şemsiye, fanilâ sata - | yım... Çoluğa çocuğa nafaka lâ- zım, malüm ya!. Hayret! Adliyede, mahıkemenin | kapısı önünde, şemsiye, fanilâ sa-| tacak... Böylesini de hiç görme- miştim, Fakat, meyd: >a fa - nilâ, ne şemsiye var... Acaba ne- | rede bunun fanilâları, şetnsiye - lerit. 'Yanımda duran ve garip garip, bu garip adamı seyreden birisine: — Acaba, dedim, d ğ ru mu var bunun? Adliyede, mah- keme kapısında fanilâ, şemsiye | satılır mı? 'Tuhaf tuhaf yüzüme baktı. Son- — ©, dedi, her yerde — salar! Deli pazarı bu... ipt dedim. Deli pazarı mı? Ne demek? Yani deli mi bu? | — Aklı olsa, bu yaptığını ya- | göyle anlatayım. — Anlat bakalım... —'Sultanhamamından geçtim.. Şöyle Mahmutpaşadan vurup çare şıdan Beyazıda çıkacaktım. Bir köşe başında bir adam durmuş. etrafımı bir kalabalık sarmış., Or- tadaki adam bağırıyor: — Deveye file şemsiye.. Horoza tavuğa fanilâl.. Ktrafını öyle bir kalabalık sar- miş ki... Ne şemsiyeyi, ne fani - lâyı görüyorum. Şöyle uzaktan sordum: — Fanilâları kaça veriyorsun? — Seksen kuruş! dedi. — Nasıl fanilâ onlar? diye sor- dum. — İşte Mlâ, fildekos fanilâ! dedi. Alanlara sor! Beni — bilen bilir. Haydi tavuğa horoza fanilâ! Hay- di tavuğa horoza fanilâ!. — Daha aşağı olmaz mı? de- dim. — Çiftine bir buçuk lira ver - bakalım! 'Tüccar battı, top attı. Günler geçtikçe daha kuvvoetle anlıyorum ki, yeryüzünde gözleri- min güneçe açık kalabilmesi an- çak sana sebip ölabilmemle müm. kündür, Biraz — daha — iyileşmek, | kaslannak için gürlerdir. ıçinde | alı kaldığım odama — geldiğin | gün gözlerindeki ifade bambaşka idi. Dilinin söylememekteki diren. mesine karşılık gözlerin: Diyordu. Beni arabayn kaydük- ları ve ölümle yaşamanın dalma bize meçhul olan sir budutları i- çinde bıraktıkları anda da yine senin bir bakışta bir insenı: deli edebilmeye yeten siyah gözlerin- den gözlerime uzanan bukışta ru- hüundan fışkıran ve: — Ben seninim!. Diyen bir haykırış vard. Bu haykırış hastanede ve ölümün ku- cağında bana hep küvvet veren ve gözlerimi dolduran bir haykırış oldu. Ne daktorların, kanımı taze kan- da aşılamaları, ne bünyemin daya- mıklığı emin ol ki, yaşamamda bir dayanık olmamıştır. Beni yaşatan, | V siye parasi Haydi tavufa horoza fanilâ! Hay-! di tavuğa höroza fanilâ! | Ben, hani eskiden; sal iki tane ver 'bir jeyrok Haydi Talimentols | yahut da #Aynalar, 'sabunlar, bir »| diye- öleberi -| Bünu daöyle, ve ehoroza tavu- | &, Hile şemsiyer netfim. Zalen kalabalıktan, önünde İşporta olüp! olmadığı da görünmüyordu. Me- | nin biriymiş.., Ne | yi birer kuruşalr satanlar vardı y tuhaflik ölsun di s, ne şemsiyel.. Böyle sermayesiz ticarele çan kurban! — Allah Allah!, Olmuyan. şeyi. — Deli pazarı dedik ya., Din> ler mi? Olan: da satar, olmuyanı — Çiftine bir- — buçuk İiha ver bakalım! Diyince, elimi cebime | atıp bir buçuk Tira çıkardırm. u < zattim. Herkes, beni hajytetle sü-| züyordu. Bu, bir buçuk Heayi aldi. | — Ha beteket!. Ha bereket!! Siftah senden, bereketi Allahtan! deyip cebine attı. Elile şöyle, bir şey Sarıyormuş gibi yaptı. Elini bana uzattı: — AI beyim, güle güle giy! dedi. Klinde birsey yoktu. Ne yapıyorsun yahu?, Hani milâ? dedim. — Çift! bir buçuk Hrava filde- koz fanilâ bu kadar olur! dedi. —| 'Tam ben yakasına - sarılirken, | biri daha peyda oldu.. O da bir yakasından tuttu. Ondan da, şem- 'e'bir büçuk Tira al: | mış. Yürüyüp kaybolmuş.. İkimiz birden, bunu polise verdik. Am- ma, gel gör ki, zirdeli imiy.. Altı defa, üzerimizden ırak. biymarha-| neye girmiz, çıkmış.. Hem de, son defa birkaç gün evvel çıkmış!. — Şimdi ne olacak, peki? — Ne bileyim ben?, İşte, baka- hım.. Mahkemeye geldik. far Bizaz sonra mahkeme - açıldı. Fanilâçı (!) ve iki davacı salona alındılar.. Kendisine syal sorulan maz - nun : — Ben ,dedi, beş senedir böyle, geçinirim. Tavuğa, horora. fanilâ, deveye file şemsiye satarım.. Al-> lah bereket versin, çök kazan - dım. Apartıman yaptırdım. Tam otomnobil alacaktım.. Hususi oto- mobiller yasak oldu... Düpedüz saçmaladığı belliydi.. Tibbı Ad'iye gönderilerek müşa- hede altıma alınmasına karar ve- rildi. Maznun mahkemeden çıkarılıp Tıbbı Adliye sevkedilmek üzere Biderken tekrar başladı: — Tavuğa boroza fanilâ,, De - veye file şemsiye.. Tavuğa horoza kalbime kuyvet veren, ölümü ye- men sadece ve. sadece gözlerini gözlerimt dağlıyan ve beynimde bir aşk güneşi gibi yanan hakışla- rındır. Bugün, bu salırları yazarken kendi kendimden şüphe ettiğimi sana söylemeliyim .Hayatımı kur- faran kadın hayatımın seyrini de bilmelidir. | şüpbe ediyorum ve., kendi kendi- me soruyorum: — Deli mi oldum?. Bir erken bunamanın kumması içinde miyim?. Bu, yerinde ve haklı bir serudur. Ölüme koştuğum günle tekrar ha- yala döndüğüm gün arasındaki geniş ölçüdeki tezatlar kafamın - çinde bu seruyu yaratıyorlar, Her hakle, ben vzun bir rüyadan ayıl mış olmamalıyım değil mi?, Evet.. Yahut dat — Hayır.. Diyebilmek için hafızama itimat edemiyorum. 3 —SON TELGRAF — İl NİSAN isti Başmuharrirler Ne Diyorlar? IİKDAM Profesör Şükrü —Baban — «Çörçül'in sözleri> isimli bugünkü Başmakalesin- e İngiliz Başvekili Çörçil'in - evvelki Bün söylediği Hutku tahilil etmektle ve bilâhare: «Misler Çörçil'e göce İngillere Al- Zahtik muharebesini kazandıktan — ve hazırlanan — Amerikan — malzemesinin devamlı şurette Büyük Britanyaya akmasızı temin eyledikten soara Hit- ler nereye — giderse gitsin, ne kadar tabribat ve sefalet yaparsa yapsın elin- de adelet ve ceza kılıcı olduğu halde Arkasından kovalıyacaktır. Halihazır. vağiyetinin karığık ve Al- j man savletinin ilerelmekte olduğu pa tarib! dakikalarda Çörçll'in sözleri bü- tün istilâ altındaki ere bir Gmndi aşığı gibi gürünmektedir.> demektedir. C_|._!MIIURI YET | B. Yunus Nadi <Yugoslavyaya Büs- ç kıns teimali bugünkü Bağmakıterinde: da Yunanletana ve Yu- dden — Almun taarrüzü- ait kısmmı çoktan bi- dinen Ve beklenen Bir şeydi, Yuyoslar yaya ait Ksmı ise tamâniyle bir. bDase kan mahiyetinde tcceli dan tasavvur zirlıkları di pulmiş bir bazkın. A edilerek ha- bü göre ya- Hanrruzunun €n kasar bir - zamanda iki- momlekele birden teveihini başka türlü izaha im- kln yoktur, Bu bakikatin delâlet ettiği münaya göre Yosuslayyanın Üçlü Pakta iltiha» 9 ile bi —verilen temina- anisten için hazırla- nan Altann taarrarumnda Alınan - kuv- vetlerinin — Yugodav — tapraklarından geçmesine mânj olmuyacaktı. Hazırlık- lar buna göre yapılmıştı. Yunanlstana tevcih söllecek tanrrumların ilk günle- rinden itibaren pek kolaylık - bulun- Tmuz olacak vesilelerle, hattl hiç vesile bulmağa hacet bile olmaksızın Yugds- v topraklarından da istifade oluna- çaktı. Yugoslar inkilâbiyle bu memle- kelin Üçlü Pakta katılması bertaraf olununca plânda hiç birs ey değiştiril- Miyerak evvelce oradan — mukavemet görülmeksizin yapılacak olan bu İsti. fadenin harben yapılması şıkkı tatbik olunuvermiştir, o kadar, Bu bakımdan Yugoslavya bir baskına — uğramıştır.. demekle ve bilâhare şunları yazmak- da de fadır; eHlakikât şudur ki; meveudiyet ve hürriyetleri uğrunda bu kadar kahra- manlık gösteren bu mülletleri esir et- miye imkân yoktur.> YENİ SABAH B. Hüseyin Cabit Yalçın — «Tehlike karşısında> isimli bugünkü Başmaka- | lesinde: «Naziliğin bütün dünya -için ne ha- kiki bir tehlike teşkil ettiğinde artık BİÇ klin rika Cümhurrels Muavini irat ettiği nununü kabul etmek süretiyle - dünya deriektasilerine bazırladığı yardım en büyük bir delilidir. Yalnız, itiraf etmek lazımdır ki, Av- ruapdaki tehlike gittikçe sür'at peyda ediyor. Bunün kökünü — kazıyabilmek için her şeyden evvel sahasını tahdit etmek, bazı mıntakalarda Nazi hareketi- ni durdürüp hapseylemek, ondan son- va tehlikenin üzerine yürüyerek nihnt darbeyi indirmek lâzımdır. demektle «ve Amerika ile Sovyet Rusya gibi bü- yük devletler için harbe müdahale za- manı geldiğini söylemekte ve müşte- tek tehlike karşısında parolanım yal- miz «Derhal ve müşterek harekets ol duğunu yazmaktadır. LA e el et Camekânda poynir- ler satılmazmış ! Osman isminde biri Beyoğlu Ba- Jıkpazarında bakkal Angilyos'dan dün Kaşar peyniri almak isterkiş fakat bakkal camekânındaki pey- nirleri satamıyacağını söylemiş - tir. Buna kızan Osman — bakkâlı döğmeğe kalkmış ve yakalanarak Beyoğlu Cürmümeşhut Mahke - mesine verilmiştir. Mahkeme Oş- yaşını 25 Hira para cezasına mah * küm etmiştir. Eğer gözlerimin muhafaza etmi- ye, kulaklarımın ahengini kaybet- memiye çalıştığı tablo ve sözler bir rTüyanın bıraktığı izler değilse bu getiren bir hayatiyet geliyor. Lüötfiye, bir an sen de bunun ha- Bu senin kalb ve. göz boşluğunu doldurmaya yetmez mi7, ekmiştir. Çok- | Grar B .a.:t! e Ü Nedim'in belindeki divit imiş! Geçenlerde bu sütunlarda, Divan Edebiyatı şiirinin en üstad şairi Nedimin, bir revü sahnesinde beli kamalı ola- Tak temsil ve teşhir edildiği- | mi yana yakıla yazmıştım. | Dün matbaaya geldiğim vakit, namıma bırakılmış bir mektup olduğunu söylediler. Mektubu bırakan zatım ifade- | sinden anladım ki, revüyü tertip veya idare edenlerden | biri.. Beni arayış tarzındaki hid- detli ve asabi halinden de, bu revü ile maddi münasebeti olduğunu keştirdim. No ise, bu tarafları lâzım değil.. Pardon, bir noktayı daha tavzih edeyim: Mektup sahi- , bi, beni bir yanılmakla itham edeceği yerde, fazla olarak a- gırı gidiyor, gafletle itham e- diyor. Bittabi, bu gafleti üze- | rime almıyor ve mektubun ü- | zerinde bırakıyorum. Bana hitaben yazılan mek- tuptan anladığıma görö, tem- sil edilen Şair Nedimin belin- de bir kama değil, ssdece bir divit varmış!. İtiraf edeyim, ben, mevzuu bahs revüyü görmedim. Man- lesef, böyle şeyleri görecek vaktim yok.. Bir arkadaştan | naklen dinlemiştim. Demek oluyor ki, şairlterin beline so- kulu bulunan - âlet, bir âleti cariha olan kama veya sal- | dırma değil, sadece, eski de- virlerin tahrir âleti olan bir divit imiş.. Bu tavzihten memnun - ol- dum. Yeni nesil divitin ne ol- | duğunu bilmez. Bu, bir nevi hokkadır. Çünkü eskiden, ka- mış kalem ve siyah mürekkep ve erkân ile yapılır, çabucak kurumıyan - bir cins mürek. kepti. Kâtipler, çelebiler, hu- lâsa, erbabı. kalem, divit ve kalemdanlığı belindeki kuşa- ğı içinde gezdirirdi, 20 — 30 sene evveline kadar hâlâ, di- vit ve kalemdanlık kullanılan âletlerden idi. Yenicamide, arzuhalcilerin önünde bunla- rı görmek mümkündü. Bugün arzuhalcilerin & - nünde birer yazı makinesi var. Tarih ne çabuk akıp gi- diyor. döri köşeli ? dört köşeli? Bunu merak © Tisi sebebini öğrenmiş.. Mej haziran 1785 de Franst kuzlı On altıncı Lui mendillerin boyları ile enlerinin müsavi olacadını sın: miş Bu karara sebep, dört-koşeli şeyleri çok seven kraliçe Meri Ans tuvanet'in zevkini akşılmak — Sebzernfiatları va z ef — -. mu.mkah ediümeli Bir okuyucumuz yazıyur. n eŞiMeki halde eti ve Yesbif ödilen fiyatları Ü Hyotük, Ve sikı mürakabe v atlemk sinde dükkân ve - mağnzalarda, Dunlar daha fazlaya — aptılamıyor. Fakat ya gü kurü ve yap sabat fiyatlarına ne diyelim? Onlar da gida maddesi değil mif — Bilhana fakir halkın gida maddesini anlar teşkil eder. Fukat ateş pahasıdır. | Bu pahalılığin — Amili masrafların arlmasıtdan ziyâde, fiyat artirma havasina tâbi olmak hevesidir. A- caba- Fiysi — Mürakabe Komlsyo- mü bu gıda maddelerin! de ole a- Jarak, alabildiğine fiyatlarla şatıp darinin önüne geçemez mi?.