“€—SON TELGRÂF ON SENE — Akşama doğru kendimi tepede buldum ve rüya görüyorum san- dam. Osabah şefakla beraber ava Her sene küçük koru- huktan sonra karşıma dikilen yük- €ek tepeye kadar tırmanmıya nim yet eder fakat yolu bir türlü gör güme kestiremezdim, Nihayet bu #enc kat'i kararımı verdim ve av- lana avlana tepeye kadar tırman- dam. Bir de aşağı baktım ki, bir gennet!., Sıra sıra ağıllar, ambar- har, traktörler. Hergele, davar sü. Tüleri. Büyük bir havuz güzel bir Köşk Yalçın bir tepenin öte yamacın- da, şehirden kırk sekiz saatlik me- safede böyle zengin bir çiftliğin #ulunacağı aklıma gelmemişti doğ- Çiftliğin cazibesine yakalanmış €ibi ağır ağır indim. Sular kararı- xyordu. Artık geri dönmeme imkân kalmamıştı. Harman yerindekile. ri selâmladım. — Ne arıyorsun? dediler. — Çiftliğin sahi ! dedim. Köşkü gösterdiler. Gittim, Kar- Şama uzun boylu, geniş omuzlu, or- fa yaşlı bir zat çıktı: — Yolum çiftliğinize düştü de- ııı, bu gece konaklıyabilir mi- — Buyumııuzdodl. Bana bir oda a: — Soyununuz - dedi, yıkanınız, &arnınız acıkınca yemek yeriz, Ben biraz soluk aldım, elimi yü. sümü, ayaklarımı yıkadım. Sonra ıırıı karşıya yemek yedik. Bir -— lıtanbuldın ne haber dedi. — Bildiğiniz gibi dedim. — Benim bildiğim şeyler kakdı wi ki dedi, ben on senedir. İstan- büla ayak basmadım; eğlence â- lemlerinde kimler görünüyor. — Hep eskileri. On sene evvel uıneı varsa bugün gene onlar çmıuı sahibinin yüzüne bir hü- zün çöktü. Dalgın gözlerle bir müt. det yüzüme baktı, eski biz hatıra- yı eçeliyormuş gibi parmaklarile gakaklarını yokladı.. — Şehime Didarı tanıyor mü- sunuz! — Tanırım, ihtiyarladı artık. — Safiye Binnazı! — Sarı Safiye mi!.. Öldü. — Zavallı... Allah rahmet eyle- gin.. Birini daha soracağım « Duraladı, sustu, sarardı: Hayır dedi, onu sormıyayım. Gene derdim kabaracak, Sofradan kalktık. beni yatak oda sına götürdü. Güzel döşenmiş bir yatak odasıydı. Dıvarda bir çok ta. nıdık simalara rasladım. Kadın er- kek bir çok resimler vardı. Hep* Si de yazılıydı. — Kuzum dedim, sizin çiftli- #e gazetede mi gelmez? — Hayır dedi, ne ben İstanbula ayak basarım, ne de çiftliğe gaze. tesokarım. on senedir burada mün- zevi bir hayat sürüyorum, çiltci- lik yapıyorum. Gelip gidenlere de İstanbuldan haber sormam, A- damlarım bana yalnız buğday, ar. pa, yulaf fiatlarını, süt, yoğurt, yu- TÜRK Umur Bey, Dimiteka şehrinin muhafazasına da beçş yüz kişi &- yardı, Geri kalan kuvveti yanına aldı, Kantakozinisla birleşmek ü- zere yola çıktı. Hıristopolis surla- rına yaklaştı. Suru muhafaza edenler, 'Fürk - lerin geldiğini haber alınca bıra- dop kaçtılar, Umur Bey surun bür çok yerlerini yıktırdı. Ordugühunı yanıbaşında hııdıı Fer, yani Fire- €ik ahalisi Türklerin gelmesinden telâşa dü Bi SELÂMİ İZZET Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 27 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL Türklerin geldiğini duyunca kaçtılar 4_ ISAN 141 SONRA... — Murta piyasasını söylerler.. Ben burada bir hatıra ile yalnız, baş başa yaşarım, Bir gekmecı açtı, bir resim çı- kardı. gösterdi: — Ne âlemde? Bu meşhur büklüm Seherin res- mi idi. Ortalığı kırana koyan bu güzel kadın demek bir ıınınlır bu gün inzivaya çekilmiş olan a- damın da gönlünü kapmıştı!.. — Yaşıyor mu? dedi. Gülümsedim: — Hem de sözün tam manasile. Halâ genç — Tanır mısınız!.. Birar tereddüt etti: — Samimi tanırmısınız! — Hayır; şöylece tanırım. Yüzüme baktı ve: «Ölüyorum!» Dermiş gibi: — Seviyorum! diye.. Seher ile Üç sene bir cennet ve ayni zamanda da bir cehennem hayatı sürdüm. | Beş altı kere onu öldürmiye kalk- tım, beş altı kere şu ön parmağım- la gırtlağına sarıldım, fakat kıya- zmadım. Siz bu aşkıma ne dersiniz?, Üç sene zarfında Seher beni iflâs ettirdi, on parasız kaldım... Bunun üzerine beni silkip attı. <«Âşk karın doyurmaz dedi, ev. li de değiliz... Beni rahat bırak ar- takl> Ne diye bilirdim?.. - Parasız bir erkek, para düşkünü bir kadını kendine bağlıyabilir mi!, Bu dağın | başında babadan kalma kırk elli | dönüm arazim vardı. Başımı alıp buraya geldim. On senedir burada geceli gündüzlü durmadan çalışı- yorum. İşte görüyorsunuz, burası gşehrinen zengin çiftliklerinden biri oldu... Ön seneden beri Sehe- Tin yüzünü hiç görmedim, fakat o- mu hâlâ on sene evvelki gibi, on sene evvelki kadar seviyorum.. Sordum: | — Onunla gene buluşacak mısı. | Dız?.. | — Elbette dedi. bir kerte çiftliğe seksen bin lira veriyorlar. Ben yüz bin lira istiyorum, Seksen bini ve- ren yüz binide verecektir. Yüz bi- ni alınca İstarbula gideceğim, Se- | heri bulacağım ve bir iki sene ge- 'ne onunla yaşıyacağım. Bu yüz bin Hirayı sön meteliğine kadar gene o.' na yedireceğim. Ondan sonra... — Onda nsonra ne olacak! — Ondan sanrasım bilmem. Bel- kide Seherin yanında aşçı olarak kalırım. Beni aşçı diye tutmasını Tica ederim, Burada on sene zar- fında güzel yemek pişirmesini de öğrendim!. Yenimahallede bir | kadını çiğneyip ka- çan şöfor Beyoğlunda — Sakızağacında — oluran Meliha Yenimahallede otobüse binmek isterken arkadan gelen ve numarası henüz tesbip edllemiyen otomobil çar- parak yere düşürüp yaralamıştır. ralı kadın Şişli Hastanesine kaldını! v ver takillüka Behıyei MBAde ğ mhi B. Kâmil Bara elkoyarık meçtini göförün yakalarması için takibata geç- miştir. ORDULARI | lar yazdırmağa başladılar. | Bu mektuplarda güya Kantako- | zincs, Umur Beye artık daha fazla '| ilerlememesini, şayet ilerliyecek olursa Sırp kralının endişeye dü- | şeceğini yazıyordu. | Umur Bey mektubu okuyunca | | Büller ilâvç edemedi. Fakat, İyi yetiş- | | İ 27 Mart Perşembe günü Şurkl Ak- denlade başlıyan ve iği gün devam e- | “den büyük dentx barbinin Akdenizdeki Bükimiyet odialarını belirlen netice- Bini tam teferrumtiyle benüz öğrenmiş değiliz. Yalpız; şimdiye kadar — edindiğimiz resmi ve husurl malâmatla bu dövü. #ün sön Avrupa harbinin en büyük de- niz savaşı olduğunu kabul edebiliriz. İtalyanlar, daha harbe girmeden ev- vel kapıldıkları bir hulya ile kuracak- darı , misazdam İmapratorluğun — kıyı çerçevesi içinde kaldığını ileri sürerek Akdenize Mare Nostra yani Bizim De- niz adını vermişlerdi.. Ve bu isim ve- rişi teyit etmek, Akdenizde mabreci ve toprakları bulunan diğer devletlere de kabul ve tasdik etlirmek için de malik bulundukları dünyanın birinci sınıf in- #eat tezgâhlarında — yizmi bir senedir Uğraşarak muszzam bir donanma vü- cüde getirmişlerdi.. İtalya harbe girerken deniz kuvvet- leri şu şekilde bulunayordu: Her biri 38 bin tonlük ve otuz bir mil sür'atinde Litterio tipi Üç dritmot. Yine her biri 4 — 36 bin ton hac- minde ve 30 —- 32 mil süratinde Kavor tipi dört dritnot. 29 — 34 mil sür'atinde ve 10 — 13 bin tonluk San Coreio tipi yedi zırkılı ağır kruvazör, an bir hafif ve yirmiyl mütecaviz muavin kruvazör. 48 parçadan mürekkep Ansalde sınıf) mmuhtelif tonajda destroyer, altmış par Çaya yakın hücum botu ve denizaltı takip gemisi, Bunlardan — boşka sahil müdafaası için ve açık denizlere malsus iki sınıf- ma ve dökme vefineleri, aarnıç, hasta- 'ne gemileri ve, yüz parçayı mütecaviz büyük tonajda bir deniz ticaret file- u Toprekün sayılması bile ağıza kala- balık gelen bu donanma, hiç şüphe yok Ki Akdeniz ve «Bizim Deniz> ünvanını vererek tesahup etmek davasmda bu- kunan bir devlet için Jüzumlu ve bu maksada vefa edecek bir kemiyet be- lirtiyordu.. , 1940 Haziranında İlalya barbe gir- | dikten sonra bu donanmaya yeni vü- tirilmiş bir personel elinde bu - filo —leyyare gemileri gibi bazı cüzü'ler moksan olmasına rağmen— Akdenizde bir varlık gösterebilirdi. Dünya deniz | mahlilleri ve umuml efkân — İtalyan doönanmasının bu. materlal - zenginliği karşısında gödülen davanın tahakkı- | kunu muhtemel görüyordu. Yina bu sebepledir xi Büyük Britan- 'ya İmparatorluğu, İtalya barba katış- faktan sanra Büyük Okyanustaki yatan filosundan ve Singapur a deki dananmadan çektiği bazı vâhitle: AÂkdeniz donanmasına ühak ederek | küvvetlendirmek tedbirin, ittihaz etti.. Harbin ilk aylarında, İtalyan — do- Banmasının harekâta - Daşlıyacağını u- || man bülün dünya hiç beklenmiyen ve | #ürpriz mahiyetinde bulunan haberler- | Je hayretten hayrete düştü.. İngiliz ba- likçi gemilerinin kendilerinden tonuj Htibariyle yedi misli büyük İtalyan de- nizaltılarını avlaması, Molotof'un Ber- Ha seyahati sırasında Otranto deniz üzsüne yapılan İngiliz deciz ve hava baskıta, daha sönra Cenovaya yapılanı | İngiliz donnma hücumu, Akdenizdeki İngilir donanması kumandanı Amiral Gönningham'ın bir. kruvazör ve iki deskroyerle Ağriyatik denize girip do- Taşması bu hayret doğuran hüdiselerin belli başlılarındandır. Bütün bu hareketlerde, — Otrani ve Cenova baskınlarında bu kudretli (1) İtalyan — donanmasının asıl hüviyeti meydana çıkmış oldu. Otrantia Littorio Hpi sakfıharp gemilerinden —ikizini n- damakillı tahrip eden İngiliz kuvvetle- Fi İki #ğır ve iki hafif kruvazürü de batırdı. Cenovada yine demir Ozerin de mütenddit destroyerlerle Üç bafif Kruvarörün batırıldığını İngiliz Amira- dik Dulrevinin resmi tebiiğlerinden öğ- rendik. Bütün bunlar, harplen evvel bir de- niz kudreti mahiyetinda tetkik ve mü- talan olunan İtalyan donanmasının Ak- denizi mevhüm imparatorluğunun bir Bölü farzeden İtalyan devletine değil bu gayeşi tahakkuk ettirmek, en basit deniz harp meselelerini pile halletmek. ten çok uzak olduğunu anlattı. Bu neticeler ve İtalyan donanması- iyice kestirilen harp kıymeti, Ak- kadar yardımı kilip gitti (H, 7 Umur Beyin Dimitokada bırak- tığı Türk küvveti Kantakozino - sun saadetini temin ediyordu. Bu 'Türk kuvvetleri arasıra dışarı çı- karlar, etraf, amp keserlerdi. Civar şehirler, bu 'Dürk kuv « wetlerinin tecavüzlerinden bizar olmuşlar, imparatoriçe İriniye mü- | racaat ederek Kantakozinosun tâ- büyetini kabul eylemişlerdi. Fakat Dimitoka ahalisi razı ol | mad:lar. Maksatları da garipti. — Şayet bunlarla dost olacak olursak, hangi şehri yağma edece- Biz; erzakımızı nereden - tedarik edeceğiz?. Diyorlardı. Umur Bey cidden şaşırdı. Ne suretle hareket edece- | âlicenaptı. Dostu imparatoriçe ve Hini bilemedi. Bu suretle, vakit | Kantakozinos ne zaman müşkülüâ- de geçmiş oldu. Soğuklar başladı. | ta uğrasa, derhal koşüp imdadana Ordugâhında iki yüz kişi telef o | yelişiyordu. du. Donanması (Berre) ye demir- Bir sene sonra yine geldi. İmpa- thwmw muıurnıııdıvnmmı. e n ge- | | Trakya sa omalarını teklil etti: Son Akdeniz Muharebesin - den Sonra, İtalyan Donan masının Va: ziyet veEhem: miyeti Nedir? gn:ııluvıc z denizdeki İngiliz — donanmasını —artık düşman deniz kuvyetlerini arayıp bul- mak, son ve kat'i bir düvüşe girişmek Kkarariyle harekele geçmiye sevk ve ic. bar otti. Aylar süren aramalardan şonra - bu fırsat mihayet Martın yirmi sekizinei Cuma günü gelip çattı. Bir gün süren gavarın sonunda İtalyan — donanması- mın bir hattı harp gemisi, üç ağır kru- vazöc, iki kravazür, dört destroyer kay- bettiğini, İngiliz deniz müfrezelerinin perigan bir hulde savuşmak istiyen bu donanma bakiyesini takibe başladığını | resmi tebliğlerden Öğrendik. 'Denlz barbitila Kat'i bilânçosunu en | erken bir ay sonra öğrenebileceğiz. Fa- kat çimdiye kadar edindiğimiz malü- matla yazımızın bafında harbe girer- ken halz olduğu kuvveti yazdığımız İ- * talyan donanmasının bu son deniz sa- vaşından çıkarken bulunduğu hali şöy- ldece tesbit ve İzah edebillriz. kalmıştır. | rden beşi ekar- Mevsimin en büyük TÜRKÇI Baş Rolde: ROMEO ve etmek şartiyle, | matmalı ve makarnayı salmalı, ağzını Bugü A S Rî Siııemıdı filmi VEDAD Göenk Esire) ÜMMÜ GÜLSÜN İlâveten; Beyoğlunda son dela olarak NORMA SHERER — LESLİE HOWARD tarafından DAVETNAME SÜMER ve TAKSİM SİNEMALARI MÜDİRİYETİNDEN; 8 Nisan 9di tarihinden itibaren sinemalarımızda — gösterilmeğe başlanacak olan (KIVIRCIK PAŞA) filmi için BUGÜN SAAT 1820 DA TAKSİM SİNEMASINDA tertip edilen Matbuat sean- Mmuştur. Hafif kruvazörler, gerek Afri- | Ka harekâti siralarında, gerekse Ak- denizde münferiden rastladıkları İngi- liz devriye sefineleri larafından harpa- lanmış ve bir kısmı batırılmıştır. Ya- ni, dün bir kudret olan İtatlyan donan. aati bugün bir kadro, bir iskelet ha- | llne girmişlir. Evsaf İtibariyle harp — vühitlerinin, VP adedi ve çapının Üştünlükleride Tağmen İyi sevk ve idare edilememek bezimet bugün u.ıı Nostra davasıni tamamen halletmiş bulunuyor. Son deniz harbinde, İngiliz donan- mazının, kendisine mülhak bava kuv- vetlerinden ne büyük istifadeler temin ettiğini anlamak hiç te güç değildir. Bu sebepledir ki İngillere, Amarikan harp ,yarmı olarak destroyer fırkları inerken bir buçuk sene içinde mityarlar sartile | beş tune tayyare gemlatni denize tn- irmiş, dananmasına ihak etmiştir. Yine bu savaş dünyaya şunu göster. miştir ki deniz harbi, materlal yani vasıta harbidir. Fakat bu vasıtaları ih- tiyaca göre seçmek, — yerinde kullan- mak, iyi yetiştirilmiş persanele tevdi Prasalı makarna Mülzeme: Bir demet prasa, 250 gram makarna , 100 gram kaşar peyniri, bir gorba kağığı yağ. Yapılmacı: Makamayı alelaru! tuzlu | suda haşlayıpsoğuk suda çalkalamalı ve | Büzülmeğe terketmeli, Prasayı salata i- | çön taze soğan doğrar gibi ufak parça- ara taksim etmeli bir tencerede yağı e- riterek prasayı içine atmalı ve oldukça narlı ateşte karıştıra karıştıra soğun bilideta szarıncaya kadar pişirmeli, İ- Çine bir bordak ru katarak beraber kay-| girmeli. Tahta kaşıkla bir iki defa ha - fifçe karıştırarak tabağa kimah ve ren- | delanmiş pqnln Üstüne yaymalı. | SÖZLÜ ve ARAPÇA ŞARKILI Mişir Bülbülü L AAA s1na gazete tahrir beyeilerile sinema müdürlerinin teşrilleri rica olunur, Umur Beye haber göndermek gayet müşküldü. Kantakozinos bu- na da muvaffak oldu. Yolladığı adam İzmire geldi. Umur Bey, Kantakozinosu öl- Müş zannediyordu. Apokavkos or- taya mahsus böyle bir şayia çı - karmıştı. Kantakozinosun mektubunu a- lınca memnün oldu. Çarçabuk bir donanma hazırlad:. Mükemmel bir surette teçhiz eder etmez yola çık- &. Umur Beyi seferden vazgeçir « mek için Apokavkosun — yaptığı tedbirlerden hiçbir netice hasıl ol madı, Umur Bey, bir müddet sonra, Negrepona geldi. Rüzgür fenalaş- tı. Burada durmıya mecbur oldu. Fakat yine sabredemedi. Ordu- sunun en muktedir gazilerini top- Tadı, bunlara gemileri kâmilen ya- karak Makedonyada karaya çık- Dans Kraliçesi. KORA e. filminde gözlerinizi kamaşlıra caktır. Binbir harikalar filmi n yerlerinizi evvelden aldırımız. Suareler teşliyecek ve silâhım elimde ola- | Tak yürüceğim, Benim gibi yap- maya cesaret edemiyenler geriye dönebilirler, l Kendisine tâbi olanlar yetmiş [ dört gemi idi. Kusuru razı olma- | dilar, Umur Bey yakılacak gemi- lerdeki erzakı, silâhları, cephane- yi boşaltmakla meşgul olduğu sı- Tadi idi ki rüzgür birdenbire de- Bişti. hava gemilerin hareketine Müsait bir cereyan aldı Umur Bey çıkarılan erzakla cep- hanenin tekrar yükletilmesini em- retti. Selâniğe karadan gitmek - ten vazgeçti Bir gün sonra, bütün gazilerle beraber, Selânikte karaya çıktı Umur Bey Apokavlkosla hizzat çarpışmak istiyordu. Fakat Apokavkos Umur Beyin geldiğini haber alınca derhal Bi- nmkMUmutBıyhum | di de Balyozun gözleri sulanınıya Şarkı Yıldızı. Yüzde 100 Seksapel kadın MARİKA RÖKK ŞA RKh.mSI'ninemasında en büyük muvaffakıyeti olan Bekri Mustaf Yazan- OSMAN CEMAL KAYGIBL! No: 20 Genç kadın macerasını uz uzun Mustafaya anlattı — © kadarı da artık pek fazla değil mi?, Meşhur Saçaklı Mür - müzün Salmatomiruktaki batak - hanesinde iki yıldır sermayelik e- den bir karıya © kadar temiz, in - san yürekli, saf demek de olur mu ya?, — Peki amma, bu zavallı oraya kendi ayaklarile tıpış tıpış mua git- miş acaba?, — Orasını bilmı Bilmezsen şimdi öğren mese- Genç kadın macerasını Musta - faya anlattığı gibi Balyoza da ay- men tekrarladı. Ve tıpkı, macerayı önce dinlerken Mustafanın göz - lerinden yaşlar geldiği gibi, şim- başladı. Hele kadının: — Ah benim o sırma saçtı, yeşil gözlü, gümüş tenli yavrucuklarım nerede acaba şimdi?. Diye inlemesi, Balyozu kendin- den geçirdi. Bir aralık kadının sö- Tünü kesen Balyoz sordu: — Demek, sen tuzağa düşürülüp, © batakhaneye atıldıktan sonra bir daha hiç yavrularını, ananı göre- medin ha?, — Nasıl görebilirdim, tam iki yıldır ben orada sımsıki bir mah- pus Keçiriyordun. Sokak kapısına değil, gündüzleri beni, pencerelere bile yanaştırmıyor - lardı. — Ya ağanın senin hasretinle öldüğünü, çocuklarını öksüz ve yetim kaldıklarımı, sanrada ana- cığının ağlıya ağlıya gözleri kör olduğunu, nereden ve masıl haber aldın?, — Onu 'da bundan birkaç ay ön- ı ce batakhaneye gelmiş olan zi tanıyan bir boliçacı kadın bana haber verdi, Hattâ, bu kadın beni oradan kaçırmak için çok uğraşlı ise de muvalfak olamadı. — Şu halde? Mustafa atıldı: — Şu halde bu genç hâtun dün- ya ve ahret benim kardeşimdir, Şimdi azizim senin de yapacağın iş, ya bu kadıncağızı dünya ve ah- ret kardeş edinerek anasının yanına birakmak, yahut da.; — Yahut da ne olacak? — Şimdiye kadar işlemiş olduğu günahlarına tövbe ettirerek bu zavallıyı nikâbla alıp çocukları da Emsalsiz Artist. TERRİ Lâkin bu uzun yolculuğu da büsbütün semeresiz bırakmak is- temedi, Askerleri Selânik civarın- da istedikleri gibi doyum aldular. Umtir Bey Kantakezinota evve- lâ mühim bir kuvvet yollamıştı. | Kantakozinos, o sırada Berre şeh- Tinde idi. Bu imdat kuvvetini a- lmca Selâniğe geldi. Umur Bey atına binerek Kuntakozinosu kar- niğin hâmisi Aya Dimitrinin hış- zamdan korktu. Şehri açlıkla dü- Şürmek istedi. Umur Bey, yeni imparatoru ka- bul ettikleri takdinde, Türklerin kendilerinden aldıkları bütün & sirleri sahvereceklerini söylemek üzere Selâniğe adam gönderdi. Selânik halkı büsbitün kızdı lar. teraftarlarınım kendi öz evlâdın gibi bağrınd mak.., Biraz dalgın dalgın dü dükten sonra Balyoz, Mu sordu; — Peki, bu kadın bu çıkıp hiç çocuklarının ve at nin yanına gitmedi mi?, ve hele batakhanedeki o heriflerden korktuğu için, beni takip eder, yolumu, i: lar, yakalar, bana daha büyi nalıklar yapar diye.. Y -bir gün ihtiyar ve iki gözü miyen anası ile çocuklarını ya getirip kendilerüe gü düm, Balyoz dışarıya kulak vi — Ne ©, dışarıda bir ayak fası var!. — Merak etme, yabancı Balyoz ayağa kalkarak: — Yabancı eğil amma, kim?, Genç kadın ağlıyarak — Gel anneciğim, gel!, Bu gel anneciğim, gel! zerine odanın manzarası 6 hazin bir hal aldı ki kadın, ihtiyar ve baktığı gözü görmiyen ihtiyar ar kız, biri eğlan nurtopu yavru, Muslafa ve Balyoz den hıçkıra hıçkıra ağlıy yavrunun birini annesi, Balyoz Muharremi almış, saçlarını okşıyarak sinelerine bastırıyorlardı. * Mustafanın eski tazeleniyor Mustafa, bir gün di le yemeği yerken ve yüzü gözü çizgiler içindi zenci kadın karşısına diki — Avlüdiüm, senin adın | kayım?, — Benim adım Mustafi — Mustafa mı? Oob, Müustafa mıstık, arabaya — Oooh.. Öyle ise Hale kurtulamadi.. Dinga da Dinga da dinga!, Mısıra kâ tulamadı.. dinga da dinga da dinga!. Bacı kalfa Mustafanın la söylediği tekerlemeye kollarını, yorganı bir kaç dükkân “ötedeki ba meseleyi haber Arap da oraya geldi ve ©' kalfa ile birlikte söylenef lemeye göre eynamıya burunlarını ve Umur Beyin karargâh diler, Kantakozinde bu n ürktü, Trakyaya dön Umur Bey de beraber gi? Selâniği almak için bi büs yapılmadığı için ci Umur Beyle Kantakö ristopolis surunu hiçbir. Tamadan geçtiler ve bir leri zaptettiler, O aırada Bizansa kad ikozinosla imparatoriçen bulmak için iki elçi gitif Elçilerden biri Umur f fından, Salâhattin, diğeri takozinos taraftarlır Brolastı. İki elçinin Bizans Sulh ve müsalemet ha niyeti dikkate şayandı. Biri, Türk necabetini ÜĞ vetile gösteriyor, öbürü körlüğüde sarih bir mitf getiriyordu.