Son Telgraf'ın Kadının intikamı ! Yazan: Selâmi İzzet Tiyor, Büyük bir orman, rüzgâr uğul- aklarım yorgunluktan tit. duyor, yapraklar hışırdıyor. Dal ük ormanda küçük bi lar| , Erkek diz çöktü, kadının bacak- u kadının z | Oturduğunuz İstanbu- Perilerin kralın- da bir ziyafet Tefrika Ah, Mustafa ah' Sana v kadin. Beli ince, omuzları geniş, kalçaları dolgun, gözleri yaprak renginde bir kadın Bu büyük ormanda dolaşan bu küçük kadının karşısına bir may- Tun çıktı. Boyu uzun, tüyleri par- da Erkek gene sordu: — Dudaklarınızdan öptü mü? Kadın başını kaldırdı: — Hayır öpmedi! Erkek dudak büktü ve oenu büyülemek ister gibi, elin- | deki kamışı ağzına — götürüp bir | di n bir beste üfledi. Kadın büyülenmedi, kadın kork. tu, çok korktu ve koşmağa baş - | ladı. Maymundan kaçıyordu. kadını kovalamağa baş- mez ki.. yaklaştı Kadının burnu sigara, nefes kokusu okşadı. —t— ladı. Kadin koştu, maymun — koştu, maymun koştu, kadın koştu. Kadın önde, maymun arkada, ormanda kovalamacaya başladılar. Kadın yoruldü, dizlerinin bağı kesildi; şaka değil bu, hem korku- yor, hem koşuyordu. Bir arahık â- yağı sürçtü, dermanı kalmadı, yü. zü koyun düştü. Maymun geldi, kadının beline sarıldı. Kadının burnunu — Tüzgârların, şafakların, nemli toprakların ko. kusu okşadı Maymun elinden kamışı fırlat- mış, kadını okşuyordu. gelmişti. Kadın avazı çıktığı ka dar haykırdı: — Can kurtaran yok mu?... dırış elmedi. Erkek kızdı; — Siz kurtardınız. nuz?.. dan aldığı bıldırcını kendisi yer. — Ne de olsa hayvan... Aklı er- Bunu söylerken eğildi, kadına ispirto, Şimdi sıra, maymundan kurtul- duklan sonra erkekten kurtulmava Maymun feryadı duydu fakat al. — Canıni ben kurtarmadım mı?. — Öyleyse neden bağırıyorsu- Erkek böyledir, köpeğin ağzın- | |Adalara,Bentlere ve Camilere dai Acaba çinde oturduğunuz İs - fanbulü iyi tanıyor musunuz?. Mesely İstanbul civarında kaç a- da var?, İstanbul civarında dördü bü - yük ve beşi küçük olmak üzere dokuz ada vardır, Bizans zama - nında bu adalarda papaslar otur- duğu için buraya «Papas> adala- t derlerdi. Bunlardan altou Ana- dolu sahiline müvazidir ki, Kına- | h, Burgaz, Pita, Heybeli, Büyük- ada ve Tavşan adasıdır. Üçü de daha geridedir. Oksiya, Plâti ve Tyandros adalarıdır. Büyükada- m şehre mesalesi 26 kilometre- . Muhiti sekiz kilemetredir. Ya İstanbulun bir kısım suyunu | | temin eden bendler hakkında ma- | Tümatınız nedir?, Eski Bizans imparatorları, sen- ra da Osmanlı padişahları tara - fından Belgrat ormanı civarında muazzam su bendleri inşa ettiril- miştir. Biriken sular burada top- lasır ve yeraltında açılmış mec- | ralar ve su kemerleri - vasıtasile Mahmut bendi, Valide bendi. tantin zamanına kadar çıkar, Camiler İstanbulda eamiler üç sınıfa ay- ril edilen camiler ve mescitler.. mii 1464, Fatih M71, Mehmetpaşa — 1579, 1574, Azapkapı 1578, Kılıçalipaşa 1581, Atikvalide 1584, Nişancı 1589, Ahmetpaşa 1590, Cerrahpaşa 1534, | (l iyi tanıyor musunuz Bir peci kralı bir gün memleke- idi, Sonraları Sırp esirleri bura- lara yerleştirildiğinden isminl de- Kiştirmişlir. Bu yedi bendin isim- leri şunlardır: Ayvat bendi, Büyük bend, Küçük bend, Karanlık to- puz bend, Kirazlı bend, Sultan Bendlerin ilk inşası tarihi Kos- * Selâtin camileri, Sadrazam- lar ve zenginler tarafından - inşa İstanbulda sayılamıyacak kadar | cami ve mescit vardır. Bunların başlıcaları ve inşa olundukları ta- | rihleri şunlardır: Mahmutpaşa ca- vulpaşa 1485, Atikalipaşa 14097, Beyazıt 1506, Piripaşa 1520, Sultanselim 1523, Haseki 1539, Mihrimah (E- irnekapıda) 1555, Süleymaniye 1557, Rüstempaşa 1561, Sokollu Piyalepaşa tinde bulunan perilerin leri- fet çekiyordu, Kral, misafirlerini memnun etmek i: lamıştı. En lezzetli yemeklerin eh van, çeşitli ickiler, müzika takımla- rı vardı. Bundan başka dünyada r ve faziletler varsa, bunların hep- si de güzel bir kadın kıyafetinde ziyafet sofrasında hazır bulunu- yorlardı. Malâümya öyle söylerler, periler insanlar gibi değildir, ne isterler- se yaparlar. İyi huyları ve fazilet. leri terasil eden bu rüzel kadınlar şu ziyafeti hakikaten pek ziyade | birlerile görüşmeleri, gülüsmeleri misafirleri son derece eğlendiri - yordu. Kral bunların her birine yrı ay- ti tuvaletler yaptırmıştı. Bir bakış- 'ta hangisinin hangi iyi huyu tem. Bil ettiği derhal anlaşılıyordu. Onlar da birbirlerini çabucak ta- nıyarak, tıokı bir mecliste, bir zi- yafette yekdiğerine tesadüt eden nazik ve terbiyeli insanların yap- tıkları gibi kibar kibar konuşuyor- lardı, me kendi sarayında büyük bir ziya- T şeyi hazıre büyük küçük ne kadar iyi huylar nümüze de Yediküle, rada da biraz çekişi elim. dikulenin yolunu tuttular, ; rılan köpek! | uyku içinde geçiren Mustalayı erlesi sabah anası pek güçlükh uykudan — uyandırabildi. annesinin zerile Mustafa uyku tülrlü kalkamıyor, başı yastıkta vı yordu: şım dönüyor. — Neyi sallamıyayım? Salıncağı!. — Ne salıncağı ayol? da değil miyim? Mustafanmı anası, genç oğlu 'na çıkışmıya başladı: gim sütler helâl olmas — Haydi öyle ise, dedi, düş ö- gidip ©- Hepsi birden, şakalaşarak Ye- * Zeytin fıçısına daldı- ©O geceyi, bacağından sürükle- seler duymuyacak kadar derin bir Vükın, dan uyandı ise de yatağından bir gözleri yarı açık olarak saçmalı- — Hızlı sallama anmeciğim, ba- — Ben şimdi bayram salıncağın- nun hâlâa ayılmadığımı görünce &- Bir aralık Kral, bu süslü kadın- — Aşkolsun sana Mustafa, ap- Nihayet bize bu bir araba Jâkırdı. işilcc Tin adamı baban değil Sarhoşluğunu çeksin!. K artık kalk ta kendini salıyerir, Biraz sonra, hasla yi kalkıp zorla Mustafanım kadar gelebilen ihtiyar dını ağlar görünce sorar | — Ne ağliyorsun hatua! — Ben ağlamayım da ağlasın yahu, gürmüyor Mustafanın halini ! İ — Hâlâ kürkütük değil — Hâlâ körkütük ! — Bu oğlandan artık nt dine, ne de bize bir hayıf aldı artık Mevlâsını! Bü yarın, öbür gün — dül kovolur. Kalk bari, gideliri ” kahvealtımızı yapalım ! Karı, kaca odadan çi ı e len bir zaptiyedir. Must z s2 alt kattaki pencerelerin Kadın haykırdı, avaz avaz * — Can kurtaran yok mu?. l Diye bağırdı... Maymun kadı - Kadın gözlerini yumdu. Haya - nn bu feryadından bir şey anla- linde maymunu canlandırdı. Er - kekten böylece intikam aldı! Ormanın bit kenarında odun ke- sen erkek kadının sesini — düyda, kulak kabarttı: — Can kurtaran yok mu?, Brkek baltasını — omuzlayınca Hoca talebeden birini kaklırdı ve sordu: — Söyle — bakalım, 6 İle 4 kaç Belgi cesini anlamak için, emziği ağrına al- mamalıdır. Bu da çocuk için tehlike- lidir. Avucun İçerisine veya etin üs vadileri aşarak, şehre kadar gelir. t ormanında yedi adet bend vardır. Bunlar Belgrat kö- | yü civarındadır. Bu köy eskiden «Petra> isminde bir Bizans köyü Yavruya- Eğer çocuğu emzik veriliyorsa, em- ziği veren kadın sütün hararet dere- | darda 1641, Yenicami 1664, Yeni sultan 1770, Eyüp 1806. Dikkat! 5e) mekten hoşlanmazlar, SBonra dudakla- | Sultanahmet 1617, Çinili (CÜskü - valide (Üsküdarda) 1708, Nuruos- maniye 1756, Lâleli 1764, Zeynep- | Meselâ gocuğu Üpmek. Seven ve ö- pen adam için belid boşuna giden bir . Fakat acaba çocuğun — hoşuna | gidiyor mu? Ekseriya çocuklar öpül- lardan ikisinin güya hiç tanışmı- yorlarmış gibi, birbirlerine karşı soğuk ve yabancı davrandıklarına dikkat etti. Ziyafette kimsenin râ- hatsız olmasını istemediği, hemi birini yanına giderek elinden tut- tu, çekerek diğerinin yanına ge - tirdi: .— Siz bu güzel bayamı tanımı- yor musunuz? buna «Nimet» der- lre. Sonra da ötekini diğerine ta- nıştıran s'Bübk'da üüü karşı şük- Tan» derler, Böyle birbirinize Hiy. bu halleride mi göstere- cektin?. Ne baba, ne ana cihetin. | Üen sorar : den soyunda, sopunda bir tek sar- —— — Kimi istiyorsumuz ? hoş bulunmadğı halde nedir bu — Mustafayı ! genin ettiklerin böyle?, Sen eski- den böyle değildin be çocuk, kim alışlırdı seni son zamanda bu mk- kıma!, Hay seni buna alıştıranın boynu altında kalsın!, — Annc bel, | — Ne vart. — Biz şimdi burada — seninle «dön dönelime mi oy: — Elinin körünü — oynuyoruz. Bak şunun yediği maneye bir kere! — Hangi Mustafayı ? — Hangi Mustafayı? matyadan geçerlerken bakkalla kavga etmişler, büt tüne dökülecek bir damla sütten ha- Taret derecesi pek iyi anlaşılır. | SİNEKLERE KARŞI 'Yaz geliyor, Sinekler — bollaşacak, ramızla yavrucağızın - körpe — derisine kümbilir ve mikroplar bırakıyarız. ÇOCUGUN GÖGÜSLÜĞÜ Mutlaka düğmesiz olmalıdır. Düğme bazan çocuğun nazik yürünü veya vü- cudünun bir yerini yaralıyabilir. Dug- man gibi bakmanıza İçim asla ratı elmuyor, Zavallı nimet, zayallı nimete kar- Kadın goğruldu. bakt:, kekeledi: Teşekkür ederim, beni xür- tardınız! Erkek göğüs gerdi: — Evet dedi, eğer yetişmesey dim, sesinizi daymasaydım, bu < halinizt, — Teşekkür ederim. Kadın hâlâ titriyordu. sordu: — Üşüyor musunuz? — Hayır, korkudân... — Körkacak birşey kalmadı ar- İPEK Sinemasında eder? sesin gekdiği tarafa kaştu ve may. a ınunu.!hr balta sapı — indirerek î'ıfıı* hemen cevap verir: HL Hayır, bilemedin, şöyle biraz Maşmüun kaçtı, canını zor kur - he Gîlîı:'ıî?ıdm tardı. —a 18 Büyük bir orman... Küçük bir | — Hayır kadın... Gürbüz bir erkek.. e ük ormanda küçük kadınla| — — fayır, gürbüz erkek başbaşa kaldılar. ÜĞ ü sağiat'ı'n A 410 yapar. kurtaranına yalarda bulunmasaydım, haraptı- | Erkek | iştir. O zaman talebe gülümsedi: — Bay öğretmen, galba benimle alay ediyorsunuz. 6 ile 4 değil, 5 ile 5 rakamları 10 yapar. SİHİRLİ TÜRKÇE SÖZLÜ Baş döndürücü — Müthiş — Heye EMZİK Çocuk çok güzel ve sevimli diye, - mu ekieriya, yavrucağızın sıhhati pa- hasına oyuncak yaparız. Dünya destan ve efsanelerine karışan: Batıl itikatlar ülkelerinin | sihir ve elsunla dolu maceralar masalı YÜZÜK ve TÜRKÇE ŞARKILI canlı, muazzam sahnelerle herkesi alâkadar eden meraklı mevzwu ile ATEŞ BULUTLARI Hurust harp havadisleri gazetesi Amerikada müthiş bir iftira ile haksz hüküm yiyen bir adamm tüyler ürperlici macerası lo—uu'q. EDVARD G. ROBİNSON - RUTH HUSSEY Ayrıca ilâve olarak: En son Foks dünya havadisleri ve müthiş harp sahnelerini gösteren eibinlik, ne pahalıdır, ne de güç bir yutabilir. Bu yüzden ölen goktur. ZARARSIZ OYUNCAKLAR | — Oyuncakların zararsızlarını seçmeli- yaladığı zaman, boyası çıkar, yani ço- dabülir. Çocuğa kançuktan oyuncaklar | en münasibidir. ©OK GÜLDÜRMEMELİ! Sonra çocuğu — eğlendireceğim — diye çok güldürmek te iyi bir şey değil- dir. Çünkü mütemadi gülmek, Bin natik cümlei asabiyesini yorar. Çocuğu yalağında rahat bırakmalı, o- | ayunları veyahut mimikler yapmaktan vazgeçmeli. YATAKTAN — KALDIRIRKEN “Yataktan kaldırirken, bir kol ile ço- cuğun vücudü, yataktan alınrken, di Ber el İle de başını alt ” taraftan tut- malıdır. Çünkü çocuk daha başını tu- Sabilecek halde değildir. ün TÜRK g ise ancak bu küvvetle mümkün elebiliyordu. Askerde harp — ve cenk hevesi kalmamıştı. Bizans or- — dusu ancak ücretli askerle mev - cudiyetini idame edebiliyordu. Bir Rum müvertihinin yazdığır a göret — « (572) senesinde Anadoludan dlen askerler memleketlerinin istilâya maruz olduğunu haber a- tr almaz dağılmışlar, kendi yurt- grun) kendileri muhafazaya koş- nuşlardı.> Yine bu müverrihin rivayetine Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 16 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KyRAYEL — — Ücretle askerlik edecek serseri çoktu Bizans serhatlerinin muhafaza- ( ORDULARI göre: (H. 629) da iki yüz on atlı istisna eüllecek olursa, ordu, esnaf — ve san'at sahiplerinden mürekkepti. Bunlar, ilk fırsatta kaçmak için vakit bakliyorlardı. Bu sebepten, hükümet en ziyade ücretli asker - lere itimat ediyordu. Filhakika, bu asırda ücretle as- Keflik edecek serseriler pek çok- tu. Zaten ücretli asker demek sez- serilerden mürekkep demektir. Bu ücretli askerler de: Alanlar, Sırplar, Bulgarlar, Katalanlar, İ- talyanlar, Almanlar, ve hattâ Türklerden ibaretti. Bizans sancağı altında ücretle toplanan bu askerlerin milliyet- Mütecanis olmuyan bir mevcu - İmparatorlar eskisi gibi zengin değillerdi. Ücretli asker se çok pa- ra istiyordu. İmparatorlar ekseriya hazine masrafınım fevkalâde arta- cağını nazarı dikkate alarak üc - | retli asker kullanmaktan sarfmazar ederlerdi, Bu sebepten ordunun - kuvveti daha az bir miktarda bulunurdu. Bununla beraber, bu devirde bir yüksekti. Gaza ve ganimet fik- ri Türk ordüsunun zaferi temin eden en mühim âmillerden bi- ri idi. Sonra, Orhah Gazinin or- düsü milli idi, mütecanisli. Bi- zans ordüsü gibi ücretli serser- 'lerden ve gayrimilli bir mev- cudiyet değildi. Osmanlı Türklerinin kuvvel- | leri başında tecrübe görmüş yiğit Türk bahadırları vardı. Zaman olurdu ki, bir kaleyi almak için | senclerce muhasara ederler, gece | gündüz at üzerinden inmezlerdi. Her zafer beylere bir tumar, bir ziamet temin ederdi, bin kişi mühim bir kuvvet Oamanlı Türklerinin orduların- da inzıbat osaslıydı. Bizans ordu- | sunda ise, ücretli askerin istek - kişi ile mubarebeye gidilirdi. Bu- | leri bazan imperatorlar için ta - nunla beraber Osmanlı Türklerin kuvveti de Bizans ordusunun kuv- | vetinden pek fazla değildi (H. 726) (M. 1329) da Orhan Beyin ordu mevcudü sekiz bin kişiden iba - retti. Fakat, bu ordunun inzıbatı, i- | dare ve cengâverlik şerefi pek | hammül edilemiyecek bir hale ge- lirdi. Bunlar memlekette yaşar, halkı soyar gücesirlerse, muharebe mey nından derhal firar ederleri zun seferlere tahammül edemez- lerdi, Hemen mezuni isterlerdi. me düşer ve çocuk bunu ağzına âlıp gocuklar dri. Bazı ayuncaklar vardır ki, çocuk © cuğun midesine gider. Bazı oyuncak- ların yaralaması mühtemel akkama - | çocu- | nu mütemadiyen güldürmek için, el | Şehır tiyatrosu TEPKEAŞI DRAM | Çöfidir. Diğer taraftan soğanı içine | KISMINDA kıyarak yaöda penbeleştirmeli ve | ni bu akşam sant 2090 de| bezelyeye katmalı, tur biber ek- | İMRALININ İNSANLARI | meli peyniri rendeleyip yarısını be İstikllâ caddesinde Komedi — | zolyeye karıştırmalı ve tabağa yı. kısmında ian halinde aldıktan sonra yarısını DADI da üzerine serpmeli. lardı. Muharebe za - | manında, hele biraz imparatorra | bunlar ilk dela bir araya gelmiş - ) lre ve dost gibi elele tutuşmuşlardı. Fi NE YEMEK— —— YAPAYIM ? Beyaz Peynirli Bezelya püresi Malzeme: 250 gram kırık kuru | bezelye, bir çorba kaşığı yağ, 200 gram beyaz peynir, iki soğan, Yapılış: Bezelyeyi - mümkü: akşamdan, yoksa bir kaç saat ev- velden bir kaşık karbonat katıl- mış kaynar su ile ıslatmalı sonra yı- kamalı ve üstünü örtecek kadar so- ğük su ile dolu bir tencere ile ate. şe oturtmalı ve yine bir tutam kar- bonat atmalı, Kaynarken kendili- ginden dağılacak olan bezelyeleri ezmek için tahta kaşıkla bastırmak İ Arzularına karşı konduğu zaman derhal isyan ederlerdi. General- lerini — öldürürlerdi. İçlerinden gözde olanları çekemezler, bazan aralarında kanlı müsademelere sebebiyet verirlerdi. Bizans ordusunda ücretle kul- Tanılan Türkler de vardı, - Pakat bunların miktarı o kadar çok tu ki imparatorlar idareden âciz kalır- lardı. Sadakat ve itaatleri do yok- tu. Bazan imparatorluğun zâfını | ve aczini anlarlar, istifadelerini temin için, bazinenin zararına ha- reket ederlerdi. 'Ordu efradının her biri kendi hesabına çalışırdı. Bütün gayeleri yâağma etmek ve para kazanmı tı. İmparatorluğ müdafaasını kat'iyyen batırlarına getirmez - lerdi. | bi ler helâl olma: miyor. devirdin ki hâlâ saçmalıyorsun!. zanacağın, adam olacağın zaman.. Halbuki sen, adam olacağın yer- de bu rakı yüzünden gittikçe cu- dam oluyorsun!, Biliyorsun ki ih- gün günden düsşmekte.. Allah göüs- geyler olursa halimiz neriye va- rır?. Bak, işte dükkân zamanı yi- ne geçiyor, bugün yine ustandan SÜMER [ Bay Melaksas'ın cenaze merasimi, acımazlar.. Harpte biçare dahi ol- sa rahmetmezler. Din ayrılığın- dan dolayı Rumların tabii düş - manlarıd Girigoras diyor ki: «Türkler hıristiyanlardan — he ma ettiler, mukacdes mahallere ne kadar tecavüzlerde bulundu - Ter, bunu anlatnak kabil değildir.» Yalnız Osmanlı Türkleri değil, bütün Türkler muharipliklerile dünya milletlerini korkutmuşlar- dı. Türtk harp ve darp demekti. İş- te Osmanlı Türkleri de böyle idi. Bizass ordusunu bu vaziyette i- dare etmek kabil değildi. Ücretli #skerlerin kumandanları da kendi arklarından idi. Bunlar, impara - torun serdarlarından ziyade ken- | di kumandanlarına itaat ederler- Bizansın kullandığı ücretli as- | kerlerin en müthişi Türklerdi. İm- parator Kanta Ko: #Türkler içi: esir alma! mek, herl di. Bu, gayrimuntazam orduyu i- dare etmek için muktedir ku - mandanlara ihtiyaç vardı. Bizansta ise böyle kumandanlar yoktu Yıd? muvaffakiyetle harekel e - Ah Mustafa ah, sana verdiğim süt- ! diyeceğim am- ma buna da bir türlü dilim var- Kimbilir gece me şişeler Yazık değil mi sana, yazık değil mi gençliğine?, Bu rakı denilen zıkkım senin körpe ciğerlerini ne hale getiriyor — biliyor musun?, Şimdi senin tam çalışacağin, ka- tiyar babacığın basta, adamcağız, termesin, yarın öbür gün ona bir Buzün; seyirellerine şen, neş'eli, sarif ve sevimli bir film takedim ediyeri MELV YN DOUGLAS-JOAN BLONDEİ Tarafından yaralılan barekellii, kuvvetli ve kahkahalı Güzel Kızlar Parıse Fransızca sözlü filmini gidip görünüz. İâveten: Fevkalâde halihazır manzaralarını gösteren 2 film: Atinada kadar esir akdılar, ne kadar yağ- | ieidüm ll zerine Mustafa tatmuş, eli çirdiği bir kediyi bakkalın yağı fıçısısa atmış!. Kadın büsbütün şaçıraraki — Vah, vah, vah?. Bari cağızı kurtarmışlar mi?. — Tabü, kurtarmışlar herifin de bir fıçı zeytinyaği bat olmuş, gitmiş!. İşte onult bakkal, kendinden davacı, ki Mustafayı karakola gölü dırdi ve enu zorla yataği!” ıııuırdı koluna girip alt h’ dirdi. Biraz sonra, sokak kAP' da zapliye ile karşılaşa: akşamki macerayı ondan yince başını kaşıyarak birağ şündü ve: Sineması Alrika harbi, Bingazinin zaptı vesali? den serdarlar, Bizans hesabınik ristiyanlık taassubu ile veyâ ret kazanmak İçin çarpışan sızlardı. Binsenaleyh teşkilâtı bu ce düşkün bir ordu ile imparatik kuğun idaresi kabil değildi. Bö sa, İzmit, İznik bu müstahkem İ lelerin en mühimlerinden Kdi kaleler ekseriya Bizans hanedi nına mensup prenslerin $e seslerin idaresinde idi. Paytahtın zafı, eyaletlerin karalığı, halkın uı.ımmııı—mJ liği, kalelerle paytahtın ım*” deki rabrlaların gevşemesin? bep olmuştu. « Meselâ, Anadoluda Maniti y y > £ Za 5 B ğ R y î pıyuhıun uzakta ve cnmb;, 'Türk toprakları arasında H:d) dilerine Bizanstan Dndl'ı İt timal haricinde olduğu KİP': dafaa kuvvetleri de ancak. siperlerine münhasırdı. Türkler, Bulgarlar, hiç bi ÇArkanı