LÜM D INİA LREZTZLAT SY nama Kana- n Müdafaası “Berikanın müdafansını dü- candamarlarından biri Phesiz Panama kanalı — Ve Tniya petrollarıdır. A deniz kenarına kadar uza- “İrol kuyularımı uzaktarı mü- elmek icap etmektedir. Bü- çindir ki, Amerikalılar aiktarda, iyice müsellâh ve 3rece sür'atli küçük harp ge- ( inşa etmektedirler. — viş San Framsisko körfezinin fa da, 1939 beynelmilel ser- n vücude getirilmiş olan adayı, şimdi Amerikan bah- deniz tayyareleri için — bir Tine getirmiştir. &t Amerikalıların hakiki en- |Panamadır, Amerikan filosu Amandamı Amiral Rikardson İSöylemişti: ;uı adam, Panamada mu- Yi bir dakikada kazanabi « 'um sırasında filomuz, hü- gelidiği denizde değil de, denizde bulunuyorsa ve bu 4 bir infilâk Panama kanalır İpatırsa, mesele halledilmiş- imerika mağlüp olmuştur.» sardsonun selefi Amiral Yar- * şunları söylemişti: «Ben mayı yeni ve daha kuvvetli tbelüttarık olarak görmek | n 'di Amerika, kendisine 20 Ta malolan bu kanalın mü- şHertibatı için yine 20 milşar Secektir, İcap ederse, — bu bir mişli daha arttırıla - ” Onun için Rikardson şöyle 3*30 delarlık bir bisiklet a- | Z. Fakat çalmasınlar diye *da 60 dolarlık bir tabanca Biza salın müdafan vazifesi Ge - David Stonun uhdesine ve- fir, Bu 80 l."nıınlııu-tılü' Arı suyu muhafaza için em- Aaltında 18000 nefer vardır. [ bu garnizon gayrikâli ad- iğinden takviye olunacaktır. arikalılar Pasifik cihetinde tayyare meydanı Jâzım ol- 1 anlamışlardır. Derhal in- karar verilen bu meydan | ilyona malolacaktır. en oldukça kuvvetli bulu - 'ava dadi tertibat üç misli da- #vetlendirilecektir. Bakir or- Tn içine uzun menzilli sa- 1 tühiye edilmiştir. Ame- &, İngilizlerden Koko ada- *satın alarak, kanalın uzak- Adafaası için tahkim etmiş- “Polis, dünyanın hiç kimse- Riyet etmiyen, en ufak şey- “Phelenen polisidir. Her ge- Pur sıikı bir tarassuda alınır. li vahitler inşa ediyorlar.. bu bazırlıklara karşı gülümsemek- le iktifa odiyorlar. japon adaları coğrafi vaziyeli i- tibarile, japon denizini kucakla - mış gibidir. Mikadonun filelarına burada kimse dokunmağa cesarel edemer. Eğer japon Amiralleri te- dafliü vaziyette kalırlarsa, biç bir tehlikeye maruz değildirler. japonya hava bombardımanla - rından korkabilir. Nazik yapılı ve müfusu kalabalık şehirlerde hava bombardımanları büyük hasarlar ika edebilir. Fakat Amerikanın japonyayı bombardıman edebilmesi | için, tayyare gemilerini - yedi tay- yare gemisi vardır - daimi suret- te bu civarlarda bulundurması lâ- zımdır. Abulka tatbik edebilmek için de Japon denizine hâkim ol - ması lâzumdır. Olabilir mi japon Amiralleri «hayır» diye ce- veriyorlar. ";ı harbin bidayetinde japonla- rın dokuz saffıharp gemileri var- | dı. Amerikalıların ise on beş, Da- | ha nz seri, fakat daha kşıvudl.. Şimdi Japonyada —Amerikan do nanmasına karşı estarengiz — bir tehlike başgöstermiştir. Bir kaç senedenberi japonya 42,500 tonluk müuarzam zırhlılar inşa etmekte. dirler. Kaç tanedir? Ne zamana kadar inşaları biteceklir? Esrar.. Malüm olan birşey varsa, o da diğer devletler denizlerde bir ta- til devresi geçirdikleri sırada, japon tezgüâhları mütemadiyen ça- maştır. h'cğ';ı japonya Amerikayı istilâ edemez. Kexa Amerika da japon- yayı fethedemez Fakat Pasilikte bülün melbuz neticeleri İle deniz kuvvetlerinde rücban sahibi ol - Ka İş Arıyan Bir Genç Kız Lise mezunu bir. genç kızım. Ailevi yaziyetim beri hayatımı çalışarak ka- Tanmıya — mecbür ettiğinden resmi ve hususi mü iş aramaktayım. tanır, kefil verebilir âr zat iş arıyor a ",.:ı.m olup «30> ya- anlar az çok piyasayı iedinb. kuzdan ikiye xödür çalışmak üze öalere- rübeli Bizim bir eski riyaziyeci- miz vardı: Salih Zeki Bey merhum.. Bugün iş başında o- lan münevverlerden bir tek insan gösterilemez ki, Selih Zehi'den ders okumamış veya Salih Zeki'nin kitabından ©- kumamış olsun. Bizim muhitimize göre, Sa- lih Zeki, ba memleketin en- der yetiştirdiği bir ilim adamı idi. Genç öldü, denebilir. İlk zamanlar hatırladık. Sonra, bir çok şey gibi, o da unutal- du, gitti. Hele, yeni terimli ki- taplardan riyaziye- okuyan bugünkü nesil, Salik Zekinin ne ismini bilir, ne kıymetini, ne kitabını, ne de dilini. Gazetelerde küçük bir ha- ber intişar ettiz Maarif Vekâ- leti, Salih Zekinin iki eserini bastırimıya karar vermiştir. Bu, ilmi sevenler, bilhassa, riyaziyeyi sevenler için ve ka- dirçinas duyguları taşıyanlar nezdinde, ne kıymetli bir sür- prizdir. Bu iki eserin müsveddeleri- ni Vekâlete hediye eden va- tandaş da ayrıca takdire lâ- yıktır. Tabii, hiç şüphe etmiyo- ruz ki, artık daha ziyade tari- hü kaymeti olan bu iki eser, müellifin zamanındaki dil ve astılahlarla bastırılacaktır. BÜRHAN CEVAT b *i a iLTikâP İltihabm ne olduğunu en evvel bir doktor anlattığına niş olan ar, Vüçudün ta hösıl e tikir çok eski dex bir yerinde bir — kumnızılık görü- aür veya hararet, gişkinlik ve ağ- 1 hissedilirsi, o yerde İltihap Var demektir. Bu'da vücüdün bir ye- rine bazı sebenler tesiriyle kanın tabil miktardan ziyade hücum et mmesi ile o yerde kendiai gösteren bir hastalıktır. İltihap ya dahili olur, ya harici! Harici iltinap, düşmek, vücudün bir yerini bir tarafa çarpmak, bir mahalle kıymık batmak, bir yerini kesmek, güze toz veya başka bir şey kaçmak, arı, akrep, yılan gibi bir hayvanın sokması gibi hallere dan ileri gelir. Duhlil iütühap ciğer, mide, em'a ve saire gibi dahili “üzada vukus zatürvee, zatül- Börünür. Harici iltihabın gösterdiği alâ- im, ilihabin bulundağu yerde kir- mazılık, cüz'i şişkinlik, dokunuldu- Ku zaman hararet ve ağrı himsedil- mesidir. Dahili iülühapla da, iltihabın bu- lunduğu kzaya göre alâlınm görünür, Meselâ eli olursa, teneffüs güçleşir, öksürük başlar. Hançere- de olursa sen Yasılır, boğazda ya- nuklıik hissedilir. “Midede — olursa, midenin bulunduğu nahiyode ağ- rı, bulantı, Kay, iştabuzlık, — bar- saklarda oluru dizanleri ve om'a iltihabı alkimi görünür. ns: en de Seveceksin! ! Yezen : ETEM-İZZET E receğine rek kendi tesel Sevkini a Misin?, an ea ŞUTUT ilndesi saçmak işler ENİCE K, bu sözleri Penteytl İnan *ni dilenmel Übek Ve merbimetini gok i8- çin yapmayorum HİSS68 İiLi ian yankâr bir yaradılığıa Ti V lrim Minret dünyada ödYeE e bir. mibnettir. Böyle bir ' katlanmayı asla istendim a emir ve icaplarile banai — Seni sevdim.. Demeni bekliyor, İstiyorum. Merhamtet, derin âcizlere Jütfunnan DÜ şey değildir. Ne seni STT L de senin sevgini m.ııki'. düş * Gimi âciz ve merhamelin kün bulmuyorum. f Lütliye, imsanların “"_',’f bir içtimai ölçünün budut kayıti kendi his ve ruh ölçüsile değerle- | nen nesnedir: İnsan, ona ne gözle bakarsa kendisini 6 mertebede | mes'ut addeder. Belki, şimdi sen” | kte olduğun hayatı ken - | din için değiştirilmez, değişme - | sinde korku ve azap bulunan bir | halde farz - ve tasavvur edersin. Bana karşı olan ihtiraz ve haşye » tin de ihtimal bundan ileriye ge- | liyor. Bu zannını tashih etmek is- | terim. Benimle bir ve.. beraber ol- | nn kavuşmuş ve onun coşkunlu- Ve İle nefsini kandırmış olacak » Sın, Bunün içindir ki, sana: — Beni vev. Diyorum! Bu tmaniş ikimizi de | koruyacak ve kurtaracaktır!. Bir faraflı sevgi, yani yalnız benim | Seni sevmem nasıl sönu mezarlığa | | kenceli, tüyler ür. ""İ."Ğİ'ĞĞ,E ikimizin birbi- ":: katılmış sev de dünyaya | veni değuşün mes'ut yolü ve gi- | l iı.ı olacaklır. -MAHKEMELERDE: “Allah insanı kuru iftiradan saklasın,, “Bütün bu işleri başıma Kalyopi açtı amma, ah kimsede kalmaz,, _—_.'i:Yaıan: HÜSEYİN BEHÇET 3—_ Katinayı uzun zamandır tanır - dim. Adlye köridorunda görünce; — Ne işin var senin burada Ka- tina? dedim. — Bir arkadaşımın arkadaşının vası var.. dedi. Merak ettim de inlemeğe geldim. Bu ne biçim dava, ne biçlen merak? dodim. Dava arkadaşının değil de, onun arkadaşının.. Sen ne diye merak ediyorsun? rkadasım Kalyopi hasta.. Ge- bugün. Onun yerine ben m dava ne olacak? ti dişe dokunur birşeydir di- ye, kurcalamağa başladım: e düvası bu küzüm Katina? Davacılar burada yok mu? — Buralarda, dedi. Karşıda du- ruyorlar. Onlar çağırayım da an- di , Andromaki.. Elâte liğo... (Biraz geliniz! diyordu). İki kadın gel n, Kalina: — Bunlar iki kız kardeştir., dedi. Başlarına bir iş gelmiş. On lira - larıni dolandırmıslar.. , — Nasıl dolandırmışlar? — İste geliyorlar., Anlatsınlar!. Doğrusu «On liralarını dolandır- mişlar» divince, bu davadan ümi- dimi kestim, Her halde, fazla enr teresan birşey olmıyacaktı. Fakat, artık nezakelen dinlemek lâzımdı. Katina onlara rumcn bir şeyler söyledi. Galiba, bu arada, benitm gazeteci olduğumu da anlattı. Kadınlar, ikısi birden, çetrefil bir | dille, birbirlerinin atızlarından a. ladilar. İş ka- | ir şey ın'.ıyımıynnım.x z susun! Yalnız biriniz n.. Gedim, İkinizin anlattıj birine karışı Birşey anlıyamıyorum. Her halde daha iyi Evde terzilik yaparız.. İki karde - şiz. Bir gün evde dikiş dikerken bir adam geldi. — Siz gizli terzilik yapıyor - sunuz.. Ben Maliye memuruyum.. Size beş yüz İlva ceza yazıyorum.. dedi., Bir de büyük kız kardeşimiz var. Dışarıdan yeni geldiydi. Onun da pasaportuna baktı. — Bunun da muamelesi eksik.. Bunün için de ceza yazacağım! dedi, — Yapma, etme! diye yalvardık. Dinlemedi.. Eon sanra: — 50 lira verirseniz, ceza yaz - mam, işinizi düzeltirim! dedi. Bizde elli lira nerede* Ön İira paramız vardi. — Al 10 lira verelim.. dedik. — Olmaz, dedi. Beş yüz lira ce- za on lirayla kapanır mı? Şimdi on lirayı verin.. Ön beş İlra da yarın getirirsiniz.. Yirmi beş liraya ka- n Beyoğlunda bir gazino adresi ver- i.. Gitti. Ertesi gü, saat ikide pa- rayı orada verecektik. On beş lira, bir tanıdıktan borç aldık.. Hazır - Bir def siz hayat benlm için imkânsızdır. Manen düşen, maddeten düşen ve wzvi bütün kabiliyetlerini kaybe- den bir adam bu kirli paslılık (. çinde mukavemet şartlarını daha ileriye götüremiyeceği kadar şuur da öna endisa ve kestirme yolun ibresini ölüm.. diye çizer, Lütfiye, bir ölünün hatırası se- ni üzer ve ağlatırken kendi ölü- milmü de bu hatıranın acılıkları içine katıştırmak — İstemiyorum. Fakat, söyle, sen söyle.. benim va- ziyetime düşen ve. ben olan bir adam başka ne yapabilir?. İşte sama bu kadar geniş düşünmek fır- satım veren bir mevzu. — Düşün ve. ban yi Şimdi gözlerinden öperek sana glan sevgimi tazeliyor, dudakla- rından bana ölüm ve. hayat va- dedecek, — Eveti. vek — Hayırdan.. Birini bekliyorum.> Sindiğim köşede bu mektübu ladık. O okşam, bir müşterimiz var, Ali Bey.. O geldi. Karısına bir tay. yör diktirecek. Ali Bey, maliye - dedir. Eaki ahbap., Aklıma geldi.. Ali Beye söyledim. — Sizin arkadaşlarınızdan biri geldi, Bize ceza yazacaktı, 25 lira istedi. On lira verdik, on beş lira da .yarın vereceğiz.. Dedim, Ali Bey: — Bizim arkadaklar öyle şey yap- maz., Sizi dolandırmışlar.. Dedi. Yarın ben öğleyin gelirim, Beraber gidelim.. Sakın, kendi kendine gi- dip para verme., , Ertesi gün, Ali Beyle ben bera- ber gittim. Adam, söylediği gazino- da oturuyordu. Yanımda erkek gö, rünce saşırdı. Ali Bey sordu: — Sen maliye memuru musun? — Hayır! dedi, Polisim. — Vesika göster.. dedi. Cebinden bir kâğıt çıkarıp gös- terdi. Ali Bey: — Bu özski, dedi. Hem de foto - graf sonradan yapışmış... Ali Bey, tuttu bunu, polise verdi. Karakola gittik. Bizim Kalyopl o- radaydı. Kalyop! bunu gö: — Burada da karsıma çıktın? di, Önce de.Kalyopiye gitmip, «Giz- li pansiyon işletiyorsun: dive para istemiş.. Kalyopi vermemiş., Ora. dan tanıyor, Cebindeki — vesikaya baktılar. Başka birinin eski vesikasına ken- di rosmini yapıştırmış.. O da sah- teymiş... — Şimdi dava mı ediyorsunuz? diye sordum. — Biz dava etmiyoruz.. Şahidiz! dedi. Vak'a âdi bir dolandırıcılık vak- . Fakat, acaba şu adam ken- dini nasıl müdafaa edecek? diye Tmerak ettim.. Bekledim. —U “aşmuharrirler NeDiyorlar? nayü istiyoruz> islmli bugünkü Başya- zasında: <Artik milletimizin havacılıktaki ide- ali yalnız cuçmak> olamaz, şimdi ülkü- müğ, elürk kartallariyle uçmaks tır. Türk Hava Kurumundan ve kayınetli Haşvekilimizden 'Türk Hava Sanaylini kurmalarını istiyoruz. Memlekete h- vacılık endüsirisini bediyae edecek olan devlet ricaline, Türk mületi ve Türk darihi ebediyen — minnetlar olacaklır.> demektedir. CUMHURİYET B. Yunus Nadi <Arnavutlukla> isim- l bugünkü Başmakalesinde: «Vazifesini - hakikaten canfeda bir kahrtnanlıkla ifa eden Yunan ordusu kumandan ve nelerlerinin valân vazi- fesini ila tarzları bütün dünyanın hay- ranlıklarla takip etmekte — olduğu en gükyek vazife örnekleridir. İşle millt Müdafaanın güyesi büdür ve gle ve- danla onun mamüs ve isliklâli böyle müdafaa olunur.» demektedir. TAN B. Zekeriya Serlel «Yugoslavya ka- rar arifesinde - balunuyor? isimli bu- Künkü Bozyazısında: «Yügoalav Kral Nalbinin kabine re- ialeriyle gö ini, kabimenin saba- ha kadar süren bir içlima akdetmesini Yugoslav hükümeüinin kal'l karar ari- tetinde bulunduğunu / gösteren emare- ler olarak telikki edebiliriz. Hat eski Başvekil Sioyadinoviç'in - memleketlen Ççıkarılmazı bil böyle bir karar - arife- zinde bulunulduğuna delâlet eder.> de- mektedir, YENİ SABAH. B. Hüşeyin Cahit Yalçın «Dostluk te- minatlarır isimli bugünkü Başmakale- Ginde hulâsaten: eilitler, kendisinin biç bir millet ve devlet taralından kabul elmiyeceği her türlü Amüdabale, tavsiye ve talepleri Türkiyeye karşı dermeyan etmemiye razı olmadıkça bu kurşılıklı nazikâne döstlük teminatlarının ameli bir neti- vesi görülemez.> demektedir. TASVİRİEFKÂR Tasviri Efkâr imzalı ve «Bir de bay- gam yapmaksızın ağaç dikmeyi tecrübe evek> İslinli buşünkü Başmakalede: «Geçenlerde vüayetlerimizin birinde yine bir ağaç bayramı yapılınış, mera- gimde Vali, Kumandân, Vilâyet erkânı, her sınıftan memurlar, muallimler, kız ve erkek mektep talebesi - bulunmuş. Tabil ayni zamanda büfeler de tertip edilerek bu bayramda bulunmak bah- tiyazliğını idrak üylemiş olan zevat izaz ve ikram da olunmuşlardır. hakkında bu tafsilâ- ayal zamanda bu eğ- Biraz sonra, Katina: — Çağırdılar.. dedi. Mahkeme salonuna doğru — yürüdü. Ben de yürüdüm. İki kız kardeşi dolandı- Tan adam, orta boylu, esmer, siyah kırpık bıviklı, orta yaşlı bir adam. dı. Kendisini müdafaa yolunda; — Ben muameleciyim.. Abla « ları Yunanistandan — yeni gelmiş. pasaportunu, ikamet — tezkeresini yaptırma' için muamelesini takip edecektim. Ceza yazmaktan habe- Tim yok! Diyordu. Parayı munme- le takibi için alacaktım. İki kız bardeş, şahit olarak din- Tenildiler. Bu adamı hiç tanıma - dıklarını söylediler ve vak'ayı dı. şarda bara anlattıkları gibi anlat- Büyük kız kardeşleri Zafiriya ile Kalyopi'nin de çağırılın şahit ola. Tak dinlenilmeleri için muhakeme talik edildi. Mahkemeden çıkan maznun: — Allla insanı kuru iftiradan saklasın! diyordu. O Kalyopi yok mu, Kalyopl., Bütün bu işleri ba- şıma o açtı... Amma, kimsenin âhi kimsöde kalmaz.. Ben de yapaca- Bımı bilirim. korku ve heyecan içinde bir anda okudum. Salihin eve geleceği sa- atler olduğu için korkuyor, yarı- da da bırakmak istemiyor, telâşlı telâşlı satırları gözlerimde kaydı- ırlyırdııı. Bilmem nasıl bir tesir- e: — Eyvah, kendisini öldürecek galiba zavallı!. Dedim, bu intıbarm, muhayye- semde genişlete genişlete: — Meklubu bir kere daha oku- yayım sonra.. Diyerek mektubu hemen sakla- dim. Fakat, nedense bundan son- ra da bir dalgınlık, çöktü bana, Hafızamda onun mektubundan kalan parçalar vardı. Dimağtm hep onları işliyor, onları düşünüyor, içimde yeni bir üzüntünün dirilip hislerimi kemirdiğini duyuyor - dum, Sofrada bu dalgınlığımın Salih de farkına vardı ki: — Ne var Lütfiye?, Diye sormuya ve usrarla bu su- alinin üzerinde durmıya mecbur oldu. (Arkası var) ağaç we gorük olan bir çok yerlerini verim- sizlikteri kı te © itiburla bir ağaç bayramından bah- sedildiği vakit herşeyden evvel ne ka- dar ağaç dikildiği, #ğaçtarıin - nevtleri, dikilen ağoçların ha bu suretle feyizli ve verimli bir ha- le geleceği hakkında mülümat veril- mesi ilciza eder.> denmekte ve - ağaç dikme işinin izaz, ikramsız istenmektedir. Bir denizaltı ticaret gemisi Amerika Cümhurrelsi Ruzvyelte gön- derilen mektuplar üç elden geçer. Bun- lar, modhü sena, şikâyet, temenni, tav- yan meklüpları ayırırlar ve şepete a- tarlar. Geçenlerde böyle bir mektup üç etil- tire» den nasılsa geçerek, Cümhurrel- zinin eline varmıştır. Mektüpla şöyle denilmektedir: a «Bta T4 yaşındaâyım. İsmim Simon Lake'dir. Armnerikan — denizaltı gemile- Finia mühtetilyim. Bu İhtiramun — ba- tası yüzünden, Avrupa şimdi bir ablo- kanım kurbanı olmakta; denizler ticanet gemlerine küpalı tutulmaktadır. Bina- enaleyh vazifem, bu ablokayı yaracak yeni bir şey Keşfelmektlr S mon Like mektubunda bu koşfini de anlatmakladır, Bu da 150 metre'is zunluğunda 7500 ton mal götürebile- cek olan Bir denizaltı ticaret gemisidir. Her gemi iki milyon dölüra mal ola- eşkur. Fiyatı ne kadar yüksek olurua olsun, batırılmak teblikeleri az oldu- Üu için, az zamanda, deniz üzerinde se- fer eden ve her ân batırılmak tehlike- zine maroz Kalan, butlâ — batırılan ve yerlerine yenileri konan diğer vapur- dardan ucuza göleceklir. Denlenlti ticaret gemisinin plânları Amerikân kongresinin deniz encüme- nine verilmiştir. Fakat bu gemi yeni bir yey değil- dir. Malümdur ki geçen harpte Alman. darın büyük tonda ve #ilühsir «Doyge Tand> iamindeki tahtelbahisleri O) musu geçerek, ÂAmerikadan A'mı nadir kıymetle modenler N TELGRAF — 22 MART K ZSK Tuğşkür hallâle lar ve el yazıları Bugünkü nesil bilmez, eski Arap harfleri zamanında bir de hattatlık san'ati vardı. Ya. ni, bugün güzel yazı dediği« miz, yahut, Frenkçe Kaligra- fi ismi verilen el yazısı.. Arap harflerini güzel yazmak bir mesele idi. : Vaktiyle, yetişmiş bir çok Türk hattatları vardı, mese- lâ, Hattat Yesari yakın şöh- retlerdendir. İkdam relikimizde okuduk. Yeni açılmakta olan Edirne. kapı — Eyüp yolunun üÜze. rinde, eski hattatlarımızdan olan meşhur Râkımın el yazı- 1 ile yazılmış iki kıymetli me- zar taşı vardır ki, eğer, bu iıılııı-ı.( buradan k.lıhnm ılı:' mü- zeye konmazsa, bolup gi- decıhnı "I::lıı kırılacaktır. Mtç l duğ mevki Zülâli Çeşmesi ile E. mir Buhari arasında ve Emir Buhari'ye sapan yolun ağzın: da ve sol tarafında caddeye iki metre kadar bir mesafe- dedir. Hattat Râkımın el yazısı ile yazılmış olan bu mezar taşları, Râkimm hocası ve üs- tadı olan ve zamanının reisül. hattatini bulunan İsmail Züh« tü'ye aittir. Taşların üzerin- deki biri sülüs, bi- ri de tâlik'tir. Eski Arap harfleri zama- ninda, türlü el yazıları vardı. Sülüs ve Tâlik busların için de en meşhur olanlarıdır. Bir de Küfi denilen yazılamsı ve okunamsı nisbeten çok daha karışık bir yazı çeşidi vardı. En kolaylıkla okunan ve sa- rih olan yazı Rık'a idi. Eski hattatlar içinde, el ya- zısını hakikaten bir güzel san'at işi haline getirenler vardı. Bugün, halen, Güzel San'atlar Akademisinde tez- yini San'atlar Şubesinin Şark tezyinatı ve yazıları kısmın- da, eski Arap harfleriyle yazı örnekleri Gzerinde çalışılıyor. yazması divanlar, Kur'. anlar hepsi, en moşhur hat- tatlara yazdırılırdı. Bugün kütüphanelerimizde, müzele- rimizde çok kıymetli el yaz- ması nümuneleri vardır. Ev- kaf Müzesi kıymetli eserleri ihtiva eden bilhassa en mü- him varlıktır. Evvelce, güzel yazı dersi- ne «Hüsnühat» denirdi. Mek. teplerde «Hüsnühat» hocala- rı vardı. İlk yazıya başlarken kamış kalemi kullanırdı. Ka- mış kalemini yontmak, tut- masını bilmek epeyce bir me- sele idi. Hattat Râkımın, hocası İs- Amerikada ,Pasif kıyılarında Settle fabrikalarında Bolng ismindeki bir şir- ket, şimdi Atlas Okyanusu — üzerinde seferler yanpcak son derece büyük bir tayyare imal etmektedir. «A, 314> mare kası konan bu tayyare, dünyanın ea büyük tayyarcel olacaktır. Dözt Vrayt molörü Ie toçhiz ediles cek olan bu tayyare 40 ton sikletinde- dir. Amefixa İle Avrupa arasında yöl- €u Bakliyatına tahsis - edilecektir. «A. 314> 22314 lütre benzin taşıyabilccek- tir, Birimizin nml Radyoda Dinleyici tekleri Bir ekuyucumuz yazıyor: #Radyoda dinleyiei istekleri gü- zel bir şeydir. Bu vesile ile biz de, yen bir şarcıyı mıt. Acaba, isim. Ter wwum uzun sayılması, olmaz tmat.>