K KAHR :E Yazan: DİLÂRA AKÇURA :î;:—— Bütün arkadaşlar, basık tavanlı, #igara dümanından göz gözü gör- miyen kahvede oturmuş, şurdan burdan konuşuyorduk. Bir aralık | #sordum: — Donkişot yok mu? Ferdi gülerek: — Kızıyla gezmede. Dedi. Bu haber canımızı - sıktı.. Niyazi yüzünü buruşturdu. — Gelmiyecek mi acaba? Onsuz toplantının kıymeti yok. Ferdi gazeteyi karıştırırken ce. vap verdi: — Telüşa düşmeyin canım. Se - Bizde geleceğini söyledi. Hepimiz derin bir nefes aldık. Ousuz eğlence olur muydu?. Bu gen çocuk, nereden topladığı belli olmıyan hikâyeler anlatır, vak'a- lar sıralar, efsaneler. uydururdu. Biraz da coştu mu, etraftakilere ehemmiyet vermeden yüksek ses- le şür okur, meydanı yalnız ona gibi gürültülü münaka- irişirdi. Ona Donkişot is- mini takan bendim. Bunun iki se. bebi vardı. Birincisi: Çok esmer, yağlı kayış gibi u- zun bir vücut... İnce kıvırcık saç- lar, simsiyah gözlerin güzelliğini kaybeden dudaklara doğru kıvril- mış haşmetli bir burun, bütün bu manzaraya meydan okuyan, kızıl dudaklarının, bile örtemediği inci dizisini andıran iki sıra muntazam AMAN lattı, Hepimiz inanmış g; dik. Zaten o kendi kendine Kork i, Cesa- dinle- Tmaz adam» ismini vermiş retini anlata anlata bitiremez, hiç adığını iddia e- derdi.. Hepimizin verdiğimiz bir kararla o göce sinemaya gittik... — Karar mı, Niyazi?. — Haydi, herşey hazır. Ahmet, Niyazi, ben yola çıktık. sarsıyordu. birine saptık.' kaldırımını takip ederek en son evin önünde durduk. Ah- met bana döndü: — Şimdi mi gireceksin?. — Yok dedim. Saat bir buçukla | iki arası gireceğim, — Öyle ise biraz dolaşalım. Evin önüne geldiğimiz — zaman | saat bir buçuktu. Evin arkasına geçtik. Arkadaşlarımın sırtına ba. sarak pencereden içeri girdim Evin teşkilâtını biliyordum. So- faya atladım. Şimdi bizim kahra- zanımızın evindeydim. — Makyaj | mükemmeldi. Bu vaziyetimde kim- | senin beni tanımasına imkân yok- | tu. Yavaşça Donkişotun yatlığı o- daya yaklaştım. Bir elimde par . lak hançer, diğerinde elektrik fe- Arnavı dişler... İşte ona Donkişot ismini taktıran birinci sebep. Durun ikincisini de anlatayım... Avrupa harbi başladığı sıralar- da bizim kahramanın da kafasın- da bir harp başlamıştı. Elinde ga. zete, ciddi mütalcaya dalar, kim- seyle konuşmazdı. Arkadaşlardan biri, harbi mevzuu bahsetse ateş püskürür: — İmkânı yok siz anlamamış - sınız, ben bir kumandan olsam... Diye söze başlar, dünyayı altüst ederdi. Bu yüzden bahse girişir, kavga eder, fikrini herkese kabul ettirmeğe uğraşırdı... İşte, gelin de bu mübarek adama Donkişot de- meyin... Ahmet gerinerek: — Çocuklar, bu ada'mın gele - ceği yok. — Eee, ne yapalım? Dedi. Saatine baktı. * — Sinemaya gidelim. Hepimiz itiraz ettik: gelir. 'Tam bu sırada, rüzgârdan mu. gambasının eteğini kurtaran kah - | ramanımız kahvede top gibi pat- ladı. Hepimiz bağırdık. — Ooo.. Donkişot! O, kendisini sandlyaya atarken: — Bırakın Allah aşkına. Başım belâya giriyordu. Hayretle sordum: — Gene ne oldu? Gururla başını salladı. — Nazeninle geliyorduk. İki *t yarı, izbandut gibi herifler başima musallat oldu. Ben de ber ikisinin besabını gördüm. Korkmuş gibi yerimden sıçra - tım. — Aman, öldürdün mü? — Yok canım dövdüm. Güldüm: — Neyse geçmiş olsun. ——— d —— TÜRK Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 1 TUNA BOYUNDA Yazan: M. SAMİ KARAYEL neri vardı. Korkmaz adamın anne- siyle ablası İzmire gitmişlerdi. Ev- de yalnızdı. Elimi tokmağa götür- | düm, Gıcırdatmadan açtım... Odaya süzüldüm. Ses yoktu. Heyecanla denerimi yaktım. Karyola - boştu. Fakat yatak bozulmuştu. Etrafı a- raştırmağa başladım. Bizim kah. raman karyolanın altına girmişti. Yavaşça uzandım. Onun, canı gibl sevdiği kıymetli cep saatini ce - bime indirdim. Ağır adımlarla e- | dayı terkettim. Geldiğim yoldan $o- kağa atladım. Ahmet: — Oldu mu? Diye sordu. Onlara vaziyeti an- lattığım zaman kahkahadan kı - Tıldilar, Donkişot birkaç gündenberi or. tada yoktu.. Bütün arkadaşlar heyecanla onu bekliyorduk. Birkaç gün sonra kah- veye geldi. Çok kederliydi: — Ne o hayır ola, dedim. — Soörmayin çocuklar, saatimi düşürdüm. — Sakın aşırmış olmasınlar?, — İmkânı yok, düşürdüm. Dedi. Saati cebimden çıkardım. Masanın üstüne koydum. — Al bakalım saatini kahraman Donkişat, Bütün arkadaşlar kahkahayı ba- sarken Ahmetle Niyazi o geceki meseleyi anlatıyorlardı. MEVLÜDÜ ŞERİF Kadıköy tapu sicil muhafızı Zi- ya Ülkerin pederi ve Hayri Keçe- €inin kayın pederi emekli kolağa- sı Ahmet Ülkerin ruhuna ithaf e- dilmek üzere $ mart 941 pazar gü- mü öğle namazını müteakip Ni - şantaşında Teşvikiye camlinde Hafız Fahri ve Hafız Sadettin ta- rafından Mevlâdü Şerif kıraat o- | Tunacağından arzu eden — ihvamı dinin teşrifleri rica olunur, ORDULARI Tuna boyları Türklerin yabancısı değildi Kayı sülâlesinden ve Oğuz nes- linden olan Osmanlı Türklerine 'Tuna boyları yabancı - değildi. 'Türkler, asırlardanberi yüzlerce ve belki binlerce defa Tunanın se- rin sularında atlarını sulamışlar ve bu sahillerde muazzam çadırlı ordugühlar kurmuşlardı. Osmanlı Türkleri, ecdatlarının 'Tuna boylarında at oynattıklarını destanlarile bilirlerdi. A &lâ or- | gularının, Hün süvarilerinin âyak | izleri, Tuna boylarında ve batak- lklarında torunlarına yol göster- mek için duruyordu. Osmanlı Türklerine Tuna ve Balkanlar neden yabancı addolu- “nabilirdi?. Balkan kadim Türkle- rin yuvası Ve medeniyet kurduk- ları diyar değil miydi?. Balkan yarımadasının en kadim ahalisi *arasında Trakolar gibi *Türkler mühim bir mevzi işgal et- amiyor muydu?. Ve sonradan Hazer, Koman ve İdil havzasından gelen Türü ka- bileleri buralara gelerek Tunayı hat çizip yerleşmemişler miydi? Tunayı yukarılarından kucak- layıp yerleşen Uygurlar kimler - x hâkimi- iyeti bkangi esas- 5 lara dayanıyor Hitler neden de- nizaltı harbine başlıyor? Yazan: aya, her iki tarafın deniz vaziye- tini mukayese ettikten sonra ce- vap vermeyi daha doğru buluye- [ rTer | İngilterenin klâsik silâbı, deniz | hökimiyeti vasıtasile ablukadır. Yüzlerce senedenberi — İngillere Avrupalı düşmanlarına karşı bu abluka silâhını kullanmış ve ek - seriya da harbi kazanmıştır. Go - gen harpte olduğu gibi bu harpte de İngiltere evvelâ klâsik harp si- lâhı olan deniz ablukasını kullan- maktadır. İngiliz deniz sevkulcey- şine göre deniz ablukası, Fransız (Maginot) hattının denize uzanan bir imtidadı idi. Gaye, Almanyayı netmekti. Geçen harpte İngiltere, kurduğu deniz ablukasile bu ga- yesinde muvaffak oldu. Fakat bu harpteki deniz ablukası geçen harp| teki kadar kat'i neticeli olabilecek | mi?, | İtalyanın harbe girmesinden sonra, harp Akdenize ve Afrikaya yayıldı. Geçen harpte Almanya Akdenizde yalnızdı, bu harpte İn- giltere yalnız kalmıştır. Geçen harpte, Rusya, Fransa ve İtalya İngiliz deniz ablukasını kara cep- | helerile az çek tamamlıyorlardı. Bu harpte İngiltere hesabına bu | müsait şartlar mevcut değildir. Geçen harpte, İngiltere Manş ve Şimal denizlerini kapattı. Şi- malde (Şetland) adalarile Narveç sahili arasında, Amcrikanın yar- | dımı ile bir (Şimal barajı) vücude getirdi ve 100 bin mayn döktü. Bu şimal barajını ancak Alman de - nizaltıları ve yardımcı kruvazör- ler yarıp geçebiliyordu. Alman deniz kuvvetleri için harekât sa- hası Baltık ve Şimal denizine in- | bisar ediyordu. Alman ticaret ge- | mileri için limanlarda demirle - mekten başka bir iş kalmamıştı. Bugünkü harpte vaziyet böyle değildir. Almanya, Şimal ve Manş denizine hapsedilmekten kurtul- muştur, Atlas denizile direkt te - mastadır. Alamnya Noerveçi istili ederek Şetland - Norveç sahili rasındaki klâsik barajı tesirsiz raktı. Almanya, Danimarka, Ho - landa, Belçika ve Fransa sahille- rini ele geçirerek Baltık ve Şimal denizlerinde mahpus ve mahsur kalmaktan kurtuldu. Şimalde Nor- veç sahilinde (Narvik) den ce - | nupta Fransa garp sahilindeki Gas- konya körfezine kadar, Almanya açık Okyanosla direkt temastadır. Büyük harpte Almanya deniz üs- leri bakımından da çok fakirdi. Bugünkü harpte, bu fakirlikten kurtulmuştur. Atlas denizine çık- dir?. İstanbul önlerine kadar ge- lip at oynatan ve şarki Romayı ha- raca kesen Avar Türklerinin ma- karrı neresidir?. 'Tuna, Osmanlı Türklerine; Avar akıncılarına yabancı değildi. A - sırlarca sonra, bicretin (758) inci senesinde ve Osmanlı Türklerinin istiklâllerini ilân ettiklerinden el- li iki sene sonra büyük Türk ır- kının torunları Balkanlara geçip 'Tuna boylarına yayılıyorlardı. Osmanlı Türklerinin Rumeliye devri, istilâlarının başlangıcı — ve Avrupa medeniyet ve kudreti ü« zerine de, medeniyetlerinin te - fevvukunu ifade ve isbat eden bir. tarih başlangıcıdır. Osmanlı Türkleri, Rumeliye geç- tikleri zaman Tuna boylarından aşağı karşılarında şu krallıkları ve imparatorlukları bulmuşlardı: Bulgar krallığı Sırp krallığı | yorlardı. Şarki Roma imparatorluğu. Bizans prenslerinin idare ettiği | 4 DA HT NE gedase ' 84 çi Şarki Akdenizi ve Ege denizini gösterir harita mak için, denizaltıları, hafif kru- | ü nd - Norveç kullanabiliyorlardı. yet yüzündlen, Alman izaltıları çok zaman kaybedi yoslar, İngiliz deniz kuvvetleri de parçalanıp dağılmaktan kurtulu Bugünkü harpte Alman deniz- | altıları Okyanosa ağılmak için, bol | deniz üslerine maliktirlar. Geçen harpteki abluka, bugün artık de- liksiz değildir. İngiltere için za - Tarlı ve yorucu olan bu vaziyet - | ten başka, Almanya Nerveç sa - | hillerile İngiltere adasın yan teh- | | didi altında tutmaktadır BUGÜN MATİNELERDEN İTİBAREN TAKSİM SİNEMASINDA Maceralar ve sergüzeştler yaheseri Baş Rollerde: LOLA LANE - JAMES GRAİG ve binlerce figüran man en parlak güzeli eski Yünanistan, * Osmani: 'Türkleri, Anadolu Türk beylerinin en kudretli bir zümresi idi. Evvelâ Karacahisarı, — sonra Yenişehri paytaht yapan Osmanlı Türkleri Yeşil Bursayı merkez it- tihaz etmişlerdi. Osmanlı Türkleri Bursadan son- Ta ,0 vakitler meşhuru âlem olan ve hıristiyanların pek mukaddes tanıdıkları ve ehlisalip orduları- nın Selçuk Türklerile cenk ve ci- dal uğrağı olan İznıkı de almışlardı. * 'Türk Hanlarından Mahmut Ga- zan Anadolu Selçuk devletini in- kıraza sevketliği zaman Anadolu Türkleri inkısama uğramışlardı. Bu inkıraz üzerine şarkan Kızıl- ırmağa dayanan Selçuk hükümeti arazisi üzerinde muhtelif küçük Türk hükümetleri belirmişti. Osmanlı Türkleri, kuvvetleşip de buküçük Türk hükümetlerini birleştirip bir camin halinde ken- di ülkesine İlhak edinciye kadar Anadolu Tavaifi Mülük denilen bu | direkt temasını temin etmiş, bol | geçen harbe nisbetle fazla serbesti , Arslan ve Kaplanlar... Netice itibarile görülyar ki Al - manya, büyük harpteki Şimal ve Manş denizleri abluka kudutları - min dişma faşmış, Atlas denizile üslere sahip olmuş, zaman kay - betmekten kurtulmuş ve denizde kazannıştır. Norveç sahilleri bir parça uzak- tır. Fakat Fransanın garp sahilleri tamamile Atles sularıdır. Bu sa- biller, tarihteki İagilit - PFransız deniz harpleri: namıştır. Bu sayede Almanya, bu- günkü harpte Adas denizi hare- | (Devamı 6 we sahifede) Sabırsızlıkla beklenilen süper film.. Alevler arasında tutşan or- man... Volkanın feveranı.. Timsahlar gölü, Sair korkunç sahnelerle dolu | Bütün Dansı Sevenlere. NASREDDİN HOC Yazan: ZİYA ŞARİR Tefrika No: 16 Hoca bu harap merdiven den tavan arasına çılk ırserdarı deli Halil, bunları ö- nüne katıyor. Sürüp şehre götürü- | SEr n | divenle çıkılıyor. * Bu vak'a cereyan ederken, uzak- i ta, ağacın arkasında bulunan (İmad) geliyor. Hocanın elbisele- rini getiriyor. Bunları hocaya ve- rirken, katıla katıla soruyor: — E, hocam söyle bakalım. Ah- rette ne var, ne yok. Hoca hiç bozmuyor, Sükünetle cevap veriyor. — Vallahi, fincancı katırlarını ürkütmezsen, biç bir şey yok. Diyor, * Hoca, bir taraftan giyinirken, diğer taraftan da yavaş yavaş söy- leniyar: — Ne ise.. Allah, yardım etti, İ- şimizin birinci kısmı, kolaylıkla bitti. Hainlerin bir kısmı, ele geç- Eyyy.. İmad!.., Dayan baka - İşimizin asıl zorlu kısmı bun- dan sonra... *. Urun ve tenha bir yolda, hoct- mın telâştı telâslı ilerlediği görülü- yöor, Hocayı, İmad takip ediyor. O- nun arkasında da, sırlında koca bir davul bulanan merkep geli- yor. * Ufukta, güneş batıyor. Yol üzerinde, eski ve metrük bir han harabesi görülüyor, * Hoca.. İmat.. Merkep... Han ha- rabesi önünde duruyorlar. Hoca, etrafa güz gezdiriyo! kaç yüz adım ilerdeki sık ağaçlığı İmada göstererk: — İmat!.. Merkebi götür, Şu a- gaçların arkasına bağla. Torbasını da boynuna tak, Anırmasın, Diyor. İmat merkebi götürürken, ken- disi de davulu yükleniyor. Han ha- rabesine giriyor. Hanım alt kat Türkçe sözlü - Türk musikili BOB BAKER büyük Tekmil aşkı tahayyül edenler... Bu Akşam BÜYÜK GALA müsameresile | || ŞARK SINEMASINDA gösterilecek olan BALPARE | | CAYKOVSKİ'nin Meşhur Rus Baleti (Casse Noisetle) i ve sinema- İLSE WERNER'i görmeğe gidiniz. TAM VAKTİNDE GELEN BİR FİLM küçük beylikler idaresinde kal - mişti. beylikleri kendi idaresine ilhak etmekle Anadoluda Türk birliğini tesis etmiş oldu. Ve bu muazzam savaş Fatih Sultan Mehmet zama- nına kadar devam etti, Bu küçük hükümetlerin belli - başlıları şunlardı: İsfendiyar oğulları: Bunlara Kı- zılahmet veya Çandar oğulları da denir. Çandar oğulları Selçuk ü- merasından idiler. Kastamonu ve Sinop havalisinde hüküm sür - müşlerdir, Yıldırım Beyazıt, Çandarlı Sü- leyman paşadan Kastamonu hava- lisini almış, fakat ayni sülâleden İsfendiyar bey Sinop havalisinde bir müddet daha hüküm sürmüş ve nihayet Fatih Sultan Meh - medin Trabzon Rum imparator- Tuğuna karşı yaptığı sefer esnasın- da burası da İlhak olunmuştu. le Karesi oğulları: Sel- çuk ümerasından Karesi oğulları, Selçukların inkırazından sonra Ba- hkesir ,Bergama, Manyas ve Ed- remit havalisinde bir hükümet kurdular, Orhan Gazi, Rum tek - durlarından Kirmasti ve Mihaliç havalisini zaptederken Karesi o ğullarının ülkesini de Osmanlı Türkleri ülkesine ilhak etti. Manisada Saruhan oğulları: Sel- çukların inhitatından sonra, Selk | Çuk ümerasından Saruhan tara - fından Manisa merkez, Menemen, Gördes, Nif, Turgutlü ve Fuça ha- valisinde bir hükümet kurdu. A- madoluda Osmanlı Türklerinin bü- yümesinden kendilerini tehlikede gören bu hükümetler birbirlerile, Osmanlı Türkleri aleyhine, ittifak ettikleri gibi ayni tehlikeye ma- ruz olan Bizans imparatorile de birleşmişlerdi. İşte, bu saikle Bizans impara - torile Aydın oğulları arasındaki —| Ittifaka ve Kosva muharebesin - den sonra Karaman oğulları ri: setinde, Osmanlılar aleyhine te - şekkül eden heyete Saruhan o « I ğulları da girmiştir. Yıldırım Beyazıt, Saruban Dike- Ayrıca renkli MİKİLER da geniş bir oda var. Bi tavanma, avludan dalat Hoca, bu harap tırmanıyor. Tavan & yor. Oraları da gürden Davulunu orada bırakış ya iniyor. Merkebi, ağaçların a1 lamış olan İmat da bu det ediyor. Haoca, —Dağarcık nerede, mım, fena halde acıktı. Yü zırla da yiyelim, Diyor. İmat, gevrek gevrek © — Hoca, ne yemeği?.. D ta, kuru ekmekten başkâ Diye söyleniyor. Hoca, mütevekkilâne b — İmat!.. Sen, kuru eki şükret, Ya, şimdi yanımt bulunmasa idi, ne yapaı Diye, mukabele ediyor. Yere bağdaş kurup ot Dağarcığı açıyorlar. Ku Ki çıkarıyorlar, Yemeğe lar. Fakat bir kaç Takma yı at kişnemeleri rinden fırlıyor. Pencerey€ yor, Alaca karanlıkta, dışı kayor. Ve sonra, telâşla ge rek: İmat!.. geliyorlar... tavan arasma, Diye hağırıyar. * Hca ile İmat, tavan araf kıyorlar. Yüz üstü, yere yatıyor! taların aralıklarından, a; zetlemiye başlıyorlar. * Hanın kapısının önünce, atlı geliyor. Şehzadabaşı TURAN Sinemasında# 2 büyük Film birden Türk inkılâbımna hayranlık mevzilu büyük Aşk Filmi 1-BİR TÜRKE GÖNÜL VERDİ! ve şarkılı kahramanlık, aşk, heyecan ve muazzam bir san'at harikası, 2-ALTIN SOYGUNCULARİ sergüzest BUGÜN YILDIZ Sinemasında İstanbulda ilk defa olaralk E Rumca sözlü şarkılı VEDA ŞARKISI Baştan başa garkılı Aşk fünü sini zâptetmiş ise de Ankara harebesinden sonra Timur bil kümeti yine ihya etmiş ve Çi Mehmet zamanında kat'i ol Osmanlı Türkleri İdaresine olunmuştur. Aydın-oğulları: İzmir ve &n vilâyetlerinde, Aydın be rafhından Aydın oğulları hü unvanile teşekkül eden bir İiktir. Aydın oğulları ülkesi, Yı Beyanıt zamanında Osmanlığ geçmiş ise de, Timurlenk fel tinden sonra diğer Tavaifi lük gibi, bu hükümet de canli mış ve nihayet İkinci Murat f manırnda İsyan eden Güney den kat'i olarak alınmıştır. Aydın şehrinin fsmi, o vâ Güzelhisar — idi. Daha bu sülâleye nisbetle Aydın miştir. Menteşe oğulları: Selçuk rasından Menteşe beyin vilâyetinde kurduğu hükümel CArkası