K J) ĞFVRUPA FN YENİ MESELELERİ BINGAZI.. : Ali Kemal SUNMAN Bingaziyi Halyanlar otum sene fazla elberinde ktir. Bigaziye erada günük üş olan ba isimdeki Marabutun 'ııüngn.ıuıı:-;: demiş- RTENV: BV YUW YO Fakat © havı muhafarza etmiş olan iki şe- vardı. Darnis ile, Ptolemais Dernedir. KA A iek tş Yunanlılara y | kalmamıştır. Oraya yerleşmiş ilerin miktarı da çokmuş. Kat ne olursa olsun yerli halk he- da Helen yabancıların tesiri ab- Fdt 3074 2sTabdeciâği n dir. Fakl AŞ tahmin edilmek 18 harbi devam u.:'::"n».ı.ıı Halyan illerin BükSRSİ Çeğsa B Ten arpanın cinsi iyi olmakla EDEBİ ROMAN: 56 Dedi ve.. kendi kendisinı ita ile söylküliri B — Âkıbet hayır. Niyet hayır!. İşin garip tarafı bu sefer de ben eraka düştüm ve, ben Salihin rini tefsire kalkıştım. Salih iya tâbirini bitirip tekrar uyku- daldıktan sonra ben sabaha dar uyuyamadım. — Durmadan şündüm, Salih gayet garip bir söylemiş balımuyordu: — Bak göreceksin.. Yakın za - anda büyük bir hayat tahavvü- 0 Uğrıyacağız. Belki bunun 12- li tarafları da olacak. Fakat, rhalde netice hayır. Bu cümleleri kelime kelime ba- Zama nakşoitim. Her kelimesi ü- Tinde uzun uzun durdüm. UZUR UA A L | Sen de Seveceksin Yazan : ETEM İZZET BENİCE (azan : ETEM İZZET BENİCE | patates unu. Y daha cam- | ın._ gazi kavalisi için HM verilebilir. Yakat acıl | | ve koyun yetiştirmekle Afrikanın | ticaretinde büyük bir yer tuttuğu- | dur. Suyu bel, bağlık, bahçelik yerleri çok, mahsaklar tarafları büyük bazı kısımları bu havaliye ayrca ehemmiyet verdirmekte - dir. Zatew eski zamanlarda mamur we parlak devirler görmüş olma - sında bu tabil güzelliklerinin te- siri az değildir. Bu havalimin hicri 21 inci senede fethedilerek müslüman memle - ketleri arasına girdiği, ondan son- ya islâm tarihinde meşhur olan Be- ni Tolog.Beni Ağleb, Fatami ve E- âlerden sonra da Tunus emirle- | ::iı idaresine geçtiği malümdur. | Dahba sonra da Trablusgarp ocağı- na tâbi olarak Trablusgarp ile be- | raber doğrudan dakl'lrıAOıııııı. imparatorluğunun idaresinde kal- muştır. 912 senesindenberi İse o rada İtalyanın işgali tanınmış bu- lunuyordu. Şimdi Bingaziyi ©t ise İtalyanlar tuz seneden fazla elle- oldular demektir. «« Koyun işkenbesi Malzeme: Üç koyun- işkenbesi, ik soğanı, bir kere * gü tane aa bir kahve fincanı an, iki diş sarımsak. —— Yapılması : İşkenbeyi temiz yı. haşlamalı ve üç saat pişir - ::yıu' Suyunu süzerek, işkenbeyi . Soğanları koyup kıymalı, bir kap içine iş- larına sebze- be parçalarını aral bi aleyerek koymalı. Tuz, biber € 'çekik ekmeli, üstüne çıkacak ge bEki nin suyundan ilâve Kadar aa e Va furuna koyarak etmeli, Çektirmeli, Tamamen piş> suyünu çer . Vundan biraz süze. g k suda ezilmiş unu günlseme: 125 gram tereyaİ T A aç SN ü nükyü ı : Süt, geker, VA ve aa yağımı bir Kap içinde XAY natmalı, Patates unünü e Ni /rek, bu kaynar süte ilâve e. | :eıı:" çe mütemadiyen karıştırara bir çeyrek SN D katıbar dökerek | ile çalkalanmiş bir kalı terketmeli. — Başaşağı .! — Acaba. Halil Necip bir mü - masebetsizlik edecek de şılllln ayrılacak muyum. Bahsettiği ba - Çat değişikliği ve mtırap bu mu Diyordum. Herhalde bu Halil Necip, beniza Ne postadan birşey çıktı, disi geldi, ne de Naciye yeni bir rmeli. Soğuk su | Lüks hayat | Amerikan Fabrikalarına da- | ki, artık lüks eşya imal etme- | meleri tavsiye olunuyor. Dün- ya, lüks düşmanı kesildi. Hat- tâ, bazı iddialar var: Avrupa buhranı bir lüks merahı ve iptilâsı yüzünden doğmuştur. Erkekler, kadınlar bir lüks hayat içine dalmışlar, konto- ra, rahata alışmışlar, bütün banlar, insanların enerji ve azimlerini zayıflatmış, insan- ları fedakârlık, Feragat, kah- ramanlık hislerinden uzak- İgştırmıştır. Hayatta gayeler değişmiye yüz tatmuştar: Rahat, konfor içinde, âsude, müretfeh bir hayat sürmek! Bu iddialar tamamen doğ- rudur, denemez, Fakat, haki- katin hilâlınadır, diye de bir Yeni hayat şartları, mu- hakkak ki, insanları ne çıtkı- | rıldım, daha nazik yapıyor. Eğer, bir kaç nesil daha deği- şir, ayni tarz devam ederse, Âdem oğullarının artık sıkı- ya, zora, meşakkate taham- mülleri daha ziyade azala- caktır. Şimdi, Fransa, ruhi haleti tahlil ve tedavi ile meşgul! BUÜRHAN CEVAT | Samsuna yollanan eksperler Samsun tütün piyasasından in - | hisarlar idaresi mühim mübayaat- ta bulunacak ve fiatlar üzerinde nâzım rol oynayacaktır. Piyasanın açılma zamanı yaklaştığından ida- re Samsuna eksperlerini gönder. | miştir. Ticaret Vekâleti de İzmirde ol- duğu gibi Samsunda da müstahsili korumak için tedbirler alacaktır. | ('DOKTOR | ('DİYOR Kİ ) İŞTAHSIZLIK Vücudün <aala uğramasından, gayrimuntazam zamanlarda yemek Yemektlen, fikren ziyade çalısıldığı hakle, germek - vesaire gibi vücu- 'dün hareketine hizmet edecek şey- ler yapmamaklan, inkıbazdan ve- saireden ileri gelir. Mütemadiyen veya aç karnına çak algara ve kah- ve içmeyi itiyat etmiş bulunanlar- da iştiha yoktur. İştahsızlık Arızl olduğu İçin, by- mun sebebini ortadan kaldırmak iştihayı yerine getirmiye kâfidir. Ümumiyetle acı maddeler işti- hayı davet edebilir. Fakat asıl me- sele işlihayı bozan — âmili ortadan kaldırmaklır. Herkes aşağı yukarı niçin iştahsız oktuğunu bilir. Baş- ta gelen fazla gigara içmektir. Hı buki sigarayı biç içmemek ne dar İiyidir. Ancak insan tiryaki ol- duktan sonra kolay kolay biraka- miyor. — Fakat — seyrekleştirmek mümkündür. Mesell bir sigarayı ikiye bölmek, yahut insanın çanı sigara islediği zaman, sanki İçmiş gibi bir müddet daha sabretmek, eğer sabredemiyorsa, ağıza — acılık vermek için karanfil - kullanmak iyidir. Karanfilin acılığı bir müd- det sigaranın yerini tutabilir. He- le ciğerlere çekmek iiyadını büs- Ne oluyor, nedir bu başımın Ü- olmasa yalnız şu içimi n üzüntü hepsinden beter. AGIR HASTA Biz bu eksikti, Ablam hastalandı. Hem de ağır hasta, ! Hizmetçisi haber getirdi. Koştum, gittim. Ablam yatıyordu. — Ne var? — Ne oluyor?, Dedisa, Biç cevap vermedi. İn liyordu. Ateş içindeydi. Hizmet çiye sordum. — Ne vakit hastalandı? — Dün akşamdanberi basta, Dedi, — Nasıl hastalandı?. — Üşüyorum, titriyorum. A - yakta duracak halim yok. Ben yatıyorum.. diyorek yatağa girdi, Üzerine ne kadar yorgan örttümse yine elvermedi: | dam yok mu? İşte o, Sıtkının am- | da kadın mi yok?, Bahusüs ki, bu, “Akrabanın akrabaya Akrep etmez ettiğin ,, (Kısmetinde olanın kaşığında çıkar. Kaderimizde varmış... Ne denir ? Paytak, pıytırık, suratsız, boy - bos fıkarası, çehre züğürdü bir kas dındı. İpekli bir eşarpı başörtüsü gibi başına bağlamıştı. Koridorda dolaşıyordu. Arada sırada, kane. pede oluran Üç dört kadından mürekkep bir grupun, bazan da oradan ayrılarak ileride duvara dayanmış olarak duran uzun boy- lu, esmer bir adamın yanına gi- diyor, konuşuyordu. Beride, bana yakın duran iki ki- şiden biri: — Gördün mü karıyı? Dedi ya- nındakine.. Güzel değil; bacakları çarpık, boyu bosu yok amma, iki kardeş çocuğunu biribirine çatış” Kan çıkardı.. Az kaldı, biri | ,ordu. Şu karşıda gördüğün esmer â. ca çocuğudur. Sıtkı da öyle yu * muşak bir adam ki, başına vur, lokmasını al. Bu kadın, Sıtkinin metresiydi.. Dkört beş senedir be- raber oturuyorlardı. Bu mehmet de amca çocuğu değil mi ya? Eve gelip gidiyor. Mehmedin işi biraz İ daha İyi.. Sıtkıdan fazla para ka- zanıyor. Biraz da daha genç. Hem 1. O gelip giderken, ne pmış, allem etmiş, kal- oğlanı baştan çıkarmış.. n da galiba buna abayı yak- | miş. Halbüki nesine?. Şu kadının Allah aşkın ammin oğlu... İnsan huri olsa göz koymaz; kem gözle bakmaz. Am- ma, kim bilir ne yaptı, nasıl aklı- na girdi? Her neyse.. Bir gün Sıtkı öğle vakti eve ge- liyor. Bakıyor ki, Şevki eyde... Ka- dınla münasebetsiz bir vaziyette iş. Biribirlerine 1 bizim aşaj ben de y » yemeğine geldim. — Aşağıda, birdenbire bir gürültü kontu, Kü. fürler gırla... Sensin, bensin der- ken: — Ah anam, yandım! diye bir ses geldi. Aşağıki kat merdivenle- rinde de acele ayak sesleri oldu. Fırlayıp aşağı kata atladım. Sıtkı yerde yalıyor. Karı karşısında, — Birşey yok.. Birşey yok! E « hemmiyetsiz, ben şimdi sararım.. diyor. Yerde bir bıçak var.. Bir parça a kan lekesi... Sıtkı, elile baldırını tutuyor.. — Of anam, yandım.. diyor. | Ben şaşırdım. Şaşkın şaşkın ba- Kımıyorum., Nihayet aklıma geldi. Karakola koştum. Hastaneye gö - türdüler, Yarası halifmiş; sarmış. lar; iki gün sonra eve geldi. Ceğer, işte Sıtkı Şevkiyi Cavl- danla beraber münasebetsiz va - ziyette görünce küfüre başlamış. O ona, o ona derken, biçağı çekip baldırına saplamış; ondan sonca da kaçmış. Biz de, şimdi, şahitlik edeceğiz, | — Allah Allah.. Bak şu dünyada neler oluyor! Olmadık şey yok.. | Sıtkı ondan sonra karıyı bırakma- di mi? | — Hemen, hastaneden gelince | pilisini, pirtisini toplayıp taburcu | etti. Karı şimdi, Şevki ile beraber..' Hah, işte Sıtkı da geliyor. Sıtkıyı tanımaz anısın? — Tanırım.. Şöyle uzaktan... Se- lâmlaşırız amıma, pek fazla ahbap- liğımız yoktur, Orta boylu, sevimli, zayıf bir a. dam, elleri cebinde, bu konuşan- lara doğru yürüyor. Daha yanla - Tına gelmeden: — Şaban Efendi, çağırdılar mı? Diyor, — Hayır Sıtkı Efendi. Daha ça- gırmadılar, Biraz evvel Sıtkı efendinin hi- kâyesini dinliyen adam: — Geçmiş olsun, Sıtkı efendi.. Duydum da şaştım kaldım, diyor, — Eh.. Her şey olur.. Her şey insan başından geçer Salim efen- di.. Amma, bunu Şevkiden bek « Şevkiyi, babası öldü, tüm. Bana bunu yap - mişler: «Tâ ezelden akrabadık akreb olduk biz biase Sırrımız meydana çıktı bakmaz olduk yüzyü « görmedim ben akrabadan gördüğüm> #«Akrabanın akrabaya akreb et- mez ettiğin» Ne yapalım? ekismetinde olanın | kaşığında çıkar» derler Kaderde | varmış, abçımıza geldi.. Ne denir? | Uzaktan mübaşir bağırdı: kı. Şevkil, Mahkeme kapısına doğrü bir yürüyüş, bir hareket oldu.. Sıtkı ve Şevki ile beraber, orada oturan kadınlar da mahkemeye girerken, mübaşir: — Bu davanın şahidi dışarı çıksınlar! diyordu KULAK MİSAFİRİ | Eiç bir zaman evlenmiyeceğim ! Hollivutta, sinema yıldızlarının Adriyan isminde meşhur bir ter - zileri vardır. Bu adam şunları söy- lüyor: — Ben, dünyada evlenmek ni - yetinde değilim. Çünki kadınları pek iyi bilirim. Bütün kadın artist- lerle daimi bir alâka ve münase - betim vardır. Onlar hakkında çok mükemmel fikir ve kanaatler hasıl ettim. Bu kanaatlerim dolayısile de, evlenmemeğe karar verdim. Çok iyi giyinmesini bilen ve ya- | kışıklı bir adam olan Adriyan Hol- livudun meşhur simalarından biri- dir. Gazetecilere yukarıki sözleri söylebikten sonra, şunları ilâve et. miştir: olanlar Büyük bir müsabaka açılmış- | ta. Tanıdığım bir kıza bu müsaba- | kada kazanması için tasavvur etti- | ğim şekilde bir elbise yapmıya kal- | kıştım. Müsabakalarda ben de hı zır bulundum. Burada bu biçim el- | biseden zevk alan Tolburi isminde | zengin bir adamla tanıştım. İşte | ancak ondan sonradır ki, ben moş- | hür aklum, Çok para kazandım ve kazanıyorum. Fakat yine kat'iyen evlenmiyeceğim. Cünki kadınları benim kadar bilen yoktur. T ATTOKET SON TELGRAF — 17 ŞUBAT 1941 ; ——— Evlenmek istiyenler, iş Ve işçi arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İzdivaç Teklifleri *r Yirmi beş yaşındayım seksen lira net maaşla on senedir bir fabrikada çalışmaktayım, İçkiye ait hiç birisini | kullanmazı, aradığım müstükbei hayat eğimin: 1 — Temiz bir ile kızı olması, —0 dukça güzel bulunması, 3 — Ev - işleri bilmesi, 4 — Yaşı yirmi ile yirmi beş arasında olması, $ — Bir evi veyahut otuz lira maaşı olması Vâzımdır. Taliplerin bir fotoğraf ile San Tek &raf Halk sötünü —Aldettin M. G. ru- muzuna müracdalları, 4 1.67 boyunda mütenasip vücutlü kumral yeşil gözlü 22 yaşında temiz, mamuslu, asli bir ailenin namuslu kır aayım, Ört mektep tahsilim vardır. Akşam Kır San'at Mekiebini bir sene oku- dum, 30 — 38 yaşında Lise tahsilli 80 — 85 lra maağlı bir. bayla evlen- mek istiyorum. Taliplerin Son Telgraf Halk sütu- munda İ. Güven rumuzuna mütrcast- darı. * <20> lira maaşi — asli ile çalışam devlet memuruyum, Genç bir. dulüm, Yuva kurmk için hayatta İüzım olan | maddi ve manevt bütün — va >fiarı ha- izira. Evim de var., Aradığım arkadaşım evveli; iam, bir yuvayı mes'ut edecek karakterde ağırbaşlı, insanları insan yapan meziyetlere sahip hayatının sa- nuna kadar bana şefkatle ve neraketle bülanabilecek tipte olmalıdır. Taheili- nin yüksek olmasını arzu ederim. Ru- hen anlaştığım takdirde lise mezunu bir devlet memuru da olabilir. Tip behiz değildir. Yaş 38 den, 50 ye kadar olması ve ciddi evlenme fik- Ti olmıyanın beyhüde yere zaman — öl- dürmemek için müracaat etmemesi rica olunur. Son Telgraf Halk sütun- munda dÜmit rumuzuna yazılmazı. Gelen Mektuplar Bayan Marti Deniz (Matibaaya biza- kılmış ve - Edirnekpıdan — Bayan H. sinden — Bayan An$el; Galata ve Be- yoğlundan — B. B. Y: Beyoğlundan— N. Temiz: Ankara Yenişehirden — Ba- 18 yaşındayım: Eyüp Ortsokula de- vam elmekteyim, fakat vaziyelim oku- mama müsatt olmadığından tahsilime du, Ayni zamanda son sınıfta bulunu- yorum, herhangi bir. müessese ve ti- | garethanelerde yazı işlerinde büvesile az bir İstihkakla çalışacağımı — saygı- larımla arzderim. İsteklilerin Son “Telgraf — gezelesi Halk sütunu (Z.5, 415) rumuzuna mü- racaatarı. # 28 yaşında, 1,72 boyunda, 65 kile ağırlığında, orta tabsilli kimsesiz bir gencim. Serbest meslek eshabındanını. Mesleğim kazançlı ve gıpta edilecek bir meslektir, Ufak fakat bir aileyi mü retfehen idare edecek — sermayeye de sahtbirmn. 2$ yaşından fazla ve şişman olma- Mak, paraca sermayeme yardım ede- gek varidatı bulunmak, —mazisi temiz, ahlâkı iyi, mağrar bir bayanla ciddi bir yuva kurmak arzusundayım. İçki içmem, ömrümde kahveye git- miş de değilim. Teklifimi kabul edenin koz veya dül olması da ehemmiyeli ha- iz öeğlldir. İsteklilerin Son Telgaraf Halk vütu- u vasıtasile N. Ö, 50 ramuzuna mek- tupla mukabi tekliflerin! bildirmelerimi | rica ederim. Bir aşcı kadın İş arıyor Gayet güzel yemek - pişiririm. Hiz- melçilik, aşçılık ” arıyorum. — Adresim: Gedikpaşada Kadirga — Hamaim cadde sinde S2 numarada «Kabarik> Hâlâ o yanış ve baygınlık., Dehşetli meraka düştüm. Hole biçare Güneş boynunu bükmüş, annesinin başı ucunda oturuyordu, Onu a halde görmek bütün bütün beni üzdü, deliye çevirdi. Hizmetiçye çıkıştım: — Ne diye dün gece bana haber getirmedin? — Bu kadar ağırlaşacağını bil- | miyordum. Belki soğuk almıştır, | gece terler ve geçer.. diye düşün- düm, Ben de ne yapacağımı kestire - miyordum. — Doktor getirdimiz. mi?. Diye sordum — Getirmedik. Dedi, İlk aklıma gelen tedi., be nim de Salihi çağıtmam oldu. He- men emir nelerine: — Git, çabuk Salik bey buraya gelsin. — Beraber bir de dektor getir: sint, Salih bir buçuk saat sonra am- cak gelebildi. Yalnızdı. Morak ve heyecan içinde oldu- u belliydi. — Haniya doktor? Telâş ve heyecanım onu büs - bütün şaşırtmış olacak ki, — Vaziyeti kavrıyamadım!, Ne var.. Ne oluyor?, Ne doktoru istiyorsun? . Diye üstüste benden bir şeyler sordu. — Canım, gönderdiğim nefer nar Jatmadı mi sana ne olduğunu? Dedim ve söyledim: _Ablı-ığııh—ı.__ - çıp tek kelime konuşamıyor. Bay- gin yatıyor, Oaun için bir doklar getirmeni istemişlim. ; Balih: — Yana?, Wah., Vah.. iyle oldu acı Te din Hangi Ki? Muhakkak üşümlüş diyerek &- doktoru getirsem bilmem ” ı | deta alık ahık söylenmiye, şaşkıa — Aa., Salih key yüzüme he- kap söyleneceğin kadar homca gi- dip bir doktor çağırsan daha iyi dersin.. Dedim, Belki kelimelerin değil, söyleniş tanum ağırdı galiba? Bi- Taz kızardı, kaşlarını çattı ve dik dik yüzüme bakarak koamamdanır gibik — Peki, Diyerek kapıdan çıktı gitti. Ben tokrar ablamın yanına düz- düm. Baktım, yime atoşler içinde ve bayıın. Hastalığının veediği m- tün vücudünü sardığı besbelli idi. İaliyor ve arada bir sayıklıyordur. — Güneş. Nuran: Dünleü mektuplarınızla ikisi | — 8. T. Müşkülpüscat: Be- | limiyeden dün İân ettiğimiz mektup- | ©GK 'TENKİDİ İstanbulun zaptınım |500 üncü yıldönü- mü münasebetile | Fatih Mehmet, İstanbulu 1453 yılında almıştı. 1953 ta, bu güzel beldenin Bizanslı- lardan alınmasının 500 üncü yıldönümü oluyor. Fatih, İ | tanbulu almakla yalnız bir şehri zaptetmemiş, Şarki Ro- ma İmparatorluğunu ortadae kaldırmış, Türklerin Avrupa- da genişlemesine basamak yapmış, daha mühimmi, tari- hin orta zaman devrini ka. patmış, yeni zamanlar devri- ni açınıştır. Binaenateyh, — İstanbulun Türkler tarafından zaptı, her hangi bir kalenin zaptı değil, muazzam, şümullü, tesirli bir. tarihi hâdisedir. Türkler İstanbulu almak- la, tarihte yeni bir sahne ya- ratmışlar, cski bir sahneyi kapatmışlar, yeni açtıkları sahnede, asırlarca dünya" ya meydan okumuşlar, kılıç şakırdatmışlar, at oynatmış- lar, en büyük hükümdarları karşılarında secde - ettirmiş« ler, yeri göğü titretmişlerdir. İşte, İstanbulun zaptı, böy- le muazzam ve tarihi bir hâ. disedir. Bir kaç zamandır, bazı muharrirlerimiz, bu şehrin Türkler tarafından alınışının 500 üncü yıldönümünün par« lak tezahüratla kutlanması fikrini ileri sürüyorlar. Bu güzel bir iş, İstanbul | için yerinde bir turizm propar gandası olur. Şimdi 1941 İlke giriyoruz. İstanbule da, 1453 baharında zaptedil- diğine göre, demek, bir. 500 üncü yıldönümü merasimi | mız için önümüzde daha on iki yıl var, demektir. Bü " mürüsiüi; çoli Böyle olunca da kesenin ağzını açmalı, bol bol sarfet- melidir. Dünyanın içinde bu- lunduğu harp ve politika şartları malüm. Bu şartlar ale tında, böyle bir merasime ha. zırlanabilmek ne dereceye kadar mümkün olur?. Bütün mesele buradadır. D İnşallah, o vakte kadar | sulh ve sükünet devri avdet | eder de, biz de, büyük bir tö- ren yapar, Fatihin diktiği bayraktan daha büyük At- lastan bir Türk bayrağını, Beyazıt kulesinde dalgalan” dırır, kırk gün kırk gece bay- ram yaparız.