KIZTAŞI Düğın eteğindeki bu öer yolda Bnesk teker laker arkamdan gelen üç yoldaşım da dizginlerini çekti- ler ve gösterdiğim tarafa baktı - lar. En arkadan gelen İhtiyar köy- iü: — Dikkatli bak oğul, dedi. O genç bir kıza benzer. Karşımızda bu çıplak dağa yas- danmaş gibi duran kırmızı bir ka- yalık gözlerimizin önünde genç bir kız heyieli şekillendirerek yük - seliyordu. Ona dikkatle — baktım, saçları rüzgürdan uçuyor gibiydi. “Yüzü gurubun renkli ışıklarile can- Tanmışli — Tablat neler yapıyor, diye şaş- lam. Köylü yüzüme tuhaf tuhaf baktı:. — Tabiati mabiati var mu oğul, diye söylendi. Allahın işine akıl ermez, Sonra; — Sen onun hikâyesini hiç duy- | madın mi?. Kız taşının hikâyesini? Huysuzlaşan atıma yol verdim. Köylü hikâyesini yavaş yavaş an- hattı, . Kapı hızlı bizli vuruldü. Ateşle — kucoklaşırcasına ocağa sakulmuş olan genç kız titreyerek doğruklu. Gecenin bu saatinde ka-; pıyı böyle kim vurabilirdi? Babası kahveden daima geç dönerdi. Haf- talardanberi kar hiç durmadan yağ- mışti. Ve belki soğuktan donmuş birisini getirmişlerdir diye düşün- dü. — Kim o! Böğük bir se6 fırlınanın gürül - tüsüne karıştı: — AÇ Kapiyı ver: Korku ile kapıyı açtı ve babasını Baçı sakalına karışmış bir halde karşısında buldu. Gözleri yerle - Tinden oynamış, rüzgârdan açılan göğsüne kar teneleri dolmuştu. — Kahvede ne işittüm biliyor mu-, sun?.. Diye haykırdı. Haydi cevap, vver ne duruyorsun. Onu boğmak üsler gibi üzerine doğru yürüdü. Sonra birdenbire döndü ve kapının sürgüsünü sürdü. Rüzgür dağları birbirine çarpa- cak kadar şiddetle esiyor, köpek- lerin uludukları duyuluyordu. — Söylemiyeceksin ha. Kızın saçları dikenleşmiş, ili tutulmuş. vücuaü titniyor ve dişleri birbirine çarpıyardu. Gözlerinin ö- nünde parlak bir yaz gecesi. Gök- . te yıkdızlar. Pencerenin — önünde zaklaşan delikanlıyı seyrediyor. Babası tekrar gürledi: — Evimde şimdiye kadar bir o- muş ha. Tüh., Allah seni kahret- Sin. Kızının koca karnına bastı. Son- za birdenbire kenardaki baltayı kaparak onun üzerine hücum etti. 4 Bir anda kaldırdığı baltayı, ayni NW , 108 Yazaz YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında M SAMİ KARÂYEL | hızla indirmedi, daha daha indiremedi. Kolu yavaş yavaş ya- nına düştü. Sonra boğuluyor gibi haykırdı: — Senin oesanı Allah verecek- tir. Defol kaltak.. Seni bir daha gö- züm görmesin. Genç kadın bir an babasma net- retle baktı, sonra ayağına bir şey geçirmeden, üzerine bir şey alma- dan kapıyı eçti ve karanlığa karıştı. — Ertesi günü köylüler genç ki- | zın Allah tarafından bir kaya par- çası haline geldiğini gördüler, İhtiyar köylü burada durdu. Bir #igara sardı. Sonra devam etti: — İşte oğul, bu vak'a köyümüz- deki ve bütün civar köylerdeki kız- lara ibret oldu. Şimdi bir kız ken- dini bilecek bir yaşa gelince ala - ları bu hikâyeyi anlatırlar. «Böyle şey olmaz ihtiyar, bu kız- ları körkutmak için uydurulmuş bir hikâyeden başka bir şey değil- dir> diyecektim. Fakat inanmıya- dilimin ucuna kadar gelen bu söz-) leri söylemekten vaz geçtim . Bir kaç Salğ: Yemeklerin çeşni ve lezzetleri bakımından türlü türlü salçalar ya- pılit, Bunlardan bazıları: Süt salçası; İki kaşık tereyağı, üç kaşık un ateş üzerinde vağ eri- yinciye kadar karıştırıldıktan son- Ta, iki kilo scak süt üzerine dökü- lüp tekrar karıştırmalı ve yarım saat kedar kaynatılıp indirmeli ve #üzmelidir. Hardal salçamı: Bir tencerede iki kaşık tereyağını — eridip içine bir ufak kahve ikasığı miktarı sarı İn- giliz hardalı ilâve ederek, beş yu- murta sarısı Üe güzelce karıştır- malı, yağ eridikten sonra indirme- lidir. Bu salça balık wkaralarında iyidir. Mayonez salçası: Bir kâsenin içi- ne dört yumurta sarısı kırılır, Bi- Taz tuz, bir kısm hardal ilâve ede- rek tel ile karıştırılırken üzerine azar azar lüzumu miktarında zey- tinyağı ve sirke ilâve edilir. Limon salçası: Bir kaşık treyağı eridilip, içine iki üç ltmon sıkılır 've bir miktar maydanoz doğranır. üm Aile kaç kişidir ? Müstakbel kayınpeder — Kız mı gize vermeden evel, bir aile- yi idare edebilecek mevkide olup olmadığınızı öğrenmek isterim. Müstakbel damat — Aile kaç klişdir. bayım?. enüğünleü Mahkemede Hâkim-— Bu iki kundurayı ne diye çaldınız? Suçlu— Bakalım, zabıla vazi- fesine dikkal edioyr mu? diye. Kadın bana sırmalı iki çevre verdi. Sonra yaralı çavuşuma yemek gölürmek için artanlardan bir pa- kot yaptur. ve bağladım. Kadın yerinden kalktı. Bir çek- “nece açarak içinden altın sırmalı çevre çıkarıp bana paketi sarmak için verdi. Ben de paketi yaralı çavuşuma götüreceğimi söyledim, Kadın ba- Na bir çevre daha verdi. Bu da al? — Yanınızda dursun, dedi. Siz gekerlere lâzımdır... Dedikten soara, şunları da ilâve — Hem de bir yadigür olur. Bunları söyledikten sonra bir- den altın bilezikleri aldı ve çevreye bağlıyarak bana; uzattı. Ben de alıp cebime koydum. Oldukça ağırdı. Hepsi de altındı. — Cevap verdim: — Güzelim bu benim #ik gani- metimdir. Başka birşey istemem. Kadın gülerek cevap verdi: — Teşekkür ederim . — Ağriboscular fena adam de- #ildir. Ailem şimdi acemi oğlan- lar ocağıdır. Allaha şükür çok re- batız. Türk pâdişahanın askerleri Harbin siklet imerkezi ve kat'i netice yeri neresi Harp açık deniz- | derde iki taraftan birinin kat'i mağ- lübiyetile bitecekür YAZAN I ERKÂNIHARP l (Alman orduları ne yapacak) başlıklı makalemizde, Alman or- duları- için iki askeri hedef gös 2) Akdeniz havzasına inmeck maksadile İtalya - Malta - Alrika | istikametinde hareket. iseler bu düşüncemizi teyit ve Yunanistana karşı yalnız başı- | İtalya, uğradığı hezimetler karşı harp malzemesi) bulranı içinde Almanyayı iktısadi ve askeri yar- dıma çağırdı. Almanya için cenuba inmek de | mek, Alrikanın şimal sahillerine ayak basmak demektir. Almanya Alrikaya geçmedikçe, cenuba in - menin büyük bir manası kalmaz. Almanların cenuba inmelerile İn- gilizlerle Almanlar arasındaki hi va harbinin cephesi genişlemiş e- huyor. İngilizler denizde ve hava- da hâkimiyet tesis ederek Akdeniz yolunu açık bulundurdukları bir sırada hava muharebelerinde tee- rübeli ve hâlâ hava hâkimiyetini temine müuktedir. olan manla karçılaştılar. Fakat Alman- lar da ötedenberi kaçınmak iste- dikleri ikinci bir harekât cephesi ihdas etmiş oldular; bu cephede de Almanyanın en zayıf tarafı do- manmasızlıktır. Almanvanın yalnız İtalyaya yar- dım ve Afrikadaki İngilir kuvvet- derinin anavatanla irtibatını — ve muvasalasını kesmek için Akde- miz yolunu kapatmak maksadile ha- rekete geçtiğine ihtimal vermek tadır. — Almanya, yalnız hava kuvvetlerile Akdeniz yolunu ka- mitburau) yolu daima açık ve &- min kalacaktır. Bundan başka, Britanya adası çevresinde ve diğer denizlerde daha çek hayati olan a- ma deniz yollarını mıya müvaffak gin, Akdenizde (Manş) dan daha geniş bir deniz geçitini müdafaa etmek güç bir iş değildir. Almanya, Akdenizde İtalyan ha- va kuvvetlerile birlikte bir hava kâkimiyeti tesis edebilir. Fakat E- ge ve Akdeniz havzalarada İngil- tereyi mağlüp elmek için lâzım o- Jan küvvet, hava küvvetlerinden ziyade deniz kuvvetleridir. Almanya, Fransız donanmasını İtalyan donanmasile birlikte İngi- lizlere karçı çıkarmağa muvaffak olsa bile, Akdenizde hâkimiyet te- Bi etmesi ihtimali pek zayıftır. Hava ve deniz harekâtının siklet merkesi şimdiki halde (Malta) ü- birer vezir gibi yaşarlar, Hem de bir muzalferiyetin en birincileri sayılırız. Eğer çavuş olsaydım sizi tadivaca davet ederdim. Lâkin biz- de yeniçeri olduktan ve nihayet de çavuş rütbesine geklikten son- Ta evlenilebilir. Başka türlü ola- maz... Bu sözlerim kadının çok hoşu- na gittiği belliydi. Artık onu ku- caklamak istiyordum. Tam duvar tarafına doğru sıkıştırdım, o da #akin duruyordu. Birdenbire tram- pete çalmağa başladı. Vay canına!. Bu ne talih?, Tram- | pete bu... Harp yerindeyiz... İra- deme hâkim olmam Jâzım... Küdin dü trampeti işitmişti. Na- Sal işitmişti? Trampete acı acı vu- ruyordu. Kadın: — Koğunuz, asker ağa, koşunuz, ordudan bağırıyorlar, — Hayır, çağırılan ben değilim.. Bu akımcıların trampetesidir. Bi - başkadir. etti. Akdeniz havzasında tıı.ııım j na mücadele edemiyeceğini gören | sanda ve (kömür, petrol, silâh ve | ir düş- | patmağa muvaflak olsa bile (Ü- | | j | bu hakikat daha iyi anlaşılacak - | | | | | Ş , x ASKERİ TETKİKLER l zerinde toplanacaktır. (uılu) - dası Akdenizi iki havsaya ayıran (Sicilya yadasile (Tunus) arasın- daki boğaza hâkimdir. Cihan bâ - kimiyetinin kapısı Akdeniz ise bu- mnun kilidi de (Malta) adasıdır. (Malta) adası Sicilya adusından $0 ve (Tunus) dan 350 kilemetre mesafededir. Akdenirde hava ve deniz hâki- miyeti tesis etmeden Afrika top- raklarında harp açmak, İtalya için masıl bir felâket olmuşsa, Afrika- ya ayak basmak istiyen Alman or- duları için de bir felâket olur, Fa- kat Almanya (Malta) yı ele geçir- medikçe, Ege ve Akdeniz havzala- rnda hava ve deniz hâkimiyetleri tesis etmedikçe Afrika veya sair topraklarda İngilizlerle veya baş- ka milletlerle harbe girişmesi şim- dilik beklenemez. ket, askeri mantık haricinde kalır. Hava, deniz ve kara harekâtının giklet merkezi, Almanların cenu- ba inmelerile Akdeniz havzasına intikal etti, Fakat hududu Oky nusları aşan bu cihan harbinin sık- let merkezi ve kat'i nelice yeri, harbin hedeflerini bir cepheden mütalca edenlerin ileri sürdüğü Akdeniz hayzası ve Afrika değildir. Harbin sıklet mer- kezi Okyanusta ve kat'i netice ye- ri Okyanınlar üzerindeki ana de- niz yolarında ve geçitlerindedir. İngiltere Akdeniz ve Afrikada ne kadar mağlüp edilmiş olsa da im- ha edilemez. Amerika ile japonya harbe bilflil iştirak ettikl tır. Süveyç ile Singapur arasın - daki denizler ve karalar çok e- bemmiyet kazanacaklardır. Yakında Akdeniz büyük muha- rebelere tekrar sahne olacak, Av- yupada kara hâkimiyeti tesis eden Almanya ile deniz hâkimiyetine sahip İngiltere arasında bir hayat ve ölüm mücadelesi şeklini alacak; fakat harp açık denizlerde iki t raftan birinin kat'i mağlübiyetile bitecektir. Resim sergisinde Geçenlerde bir resim sergisi a- çılmşıtı. Zenginlerden bir zat bu sergide eserlerini teşhir etmiş olan ressama müracaat etmiş ve 200 liraya yağlı böya bir retmini yap- tırmıştı. Fakat zengin amma, hasis, adam olduğundan 200 lirayı verme- mek için: — Bu resim bana benzemiyor, Binaenaleyh size ancak 100 lira vet rebilirim, demişti. Ressam buna kızmış, bu sefer resme bir kuyruk ilkve ederek ser- Bide teşhir elmiş. Zengin zat bunu haber alır al- Tauz, hemen sergiye koşarak, res- samı buldurdu: — Bu yaptığınız rezalettir, dedi, resmimi kuyruklu — olarak nasıl î teşhir. edebiliyorsunuz. Ressam tetiğini bozmadı: — Canım, evvelce bu resmin size hiç benzemediğini söyliyen yine siz değil miydiniz? Zengin verecek cevap bulamadı. 200 lirayı verdi ve resmi de alarak parçaladı. Dedim, Hakikaten — birdenbire farkedememiştim. Bizim tambu- Tün sesi ildi, Bu halime kadın, hem bağırı - yor ve hem de kahkaha ile gülü yordu. Biraz sonra da ağlamıya başladı. Birdenbire bizim tambur da şiddetle ve acele acele çalmıya baş- ladı. Türk askerinin ilk varifesi emnre itaatti, Kadın, kız, şeiyvet her #ey- Türk askerinin itaati karşı- sında boyun eğer... Kadın bana sordu. — İsminiz nedir? — Karabulut... — Ya zisin?, — Nazmiye... Yazık ki, sizden sonra bir alay daha gelirse ben ne yapacağım?. — Hayır, dedim jbiç korkma - yınız, İkinci tambur da şiddetle vur - miya aşlbadı. Akıncıların dört - nala gittikleri işitiliyordu. Derhal kadından ayrıldım, elini x. - 5 | Polis Affan tenha bir caddede nö- bet bekliyordu. Hali şüpheli bir w dam köşebaşmda durdu. Kendi ken | dine söyleniyordu: — Artik bu kadar ıztıraba daya- malenaz bel Bu söz söylerken de cebinden bir şişe çıkardı. Polis Affan acaba ra- kı mı içiyor, zehir mi içiyor diye fazla düşünmeden, hemen yerin - den fırladı, adamın elindeki şişeyi akiı. Fakat adamcağız şişade illiç ol- duğunu, müzmin kanlı basurdan kurtulmak için ilâcı doktorun ver- diğini güç hal ile anlattı. Nihayet polis Affana kanaat geldi. Adamı serbest bıraktı. Aradan çok geçmeden, yine kö- şede bir gölge peyda oldu. Bu adam da; — Arlık bu kadar iztıraba da - yanılmaz be! diye söyleniyordu. Fakat bu adam, cebinden bir ta- banca çıkararak şakağına dayadı:| âliba bu da deminki gibi s hastâ bir adam olacak, bırak geç- | sin! dedi. Adam geçemedi, yere yuvarlan- | İyi hizmetci Hizmetçi — (Utanarak) hayır, hayır.. Bayan — Canım, ne saklıyor - | sun? Ben zaten seni onum için tut- tum. Dinlediklerini gelip bana an- lstasın diye., f MHahkemede Hâkim — Suçluya) — Hiç yalan söyleme, mademki çalmak kasdile| deği O halde neden koca saati kucaklayıp merdivenden iniyor - | Suçlu — Bozulmuştu da temire götürüyordum. Oturacak yer Şişman bir zat, dostlarından bi- rinin nikâh cemiyetine davet edi- lir. Kapıdan girince, bakar ki salon | pek kalabalık. Sağına soluna göz gerdirip ilişecek bir yer ararken evin sahibi yetişir ve sorar: — Aman dostum, oturacak yeri- niz yok.mu? Şişman zat iki elile ankasıni işa- | Tet ederek: — Hayır, der, bol bol oturacak yerim var amma, oturltacak yer bu-. Tamiyorüm . Davet — Azizim, bu akşam verilecek müsamerenize maalesef gelemiye- ceğim. Fakat bütün gönlüm sizinle, beraberdir. - Teşekkür ederiz. Yalmz mev- kilerimiz birer, ikişer ve beşer li- ralıktır. Gönlünüz için hangisini emredersiniz? Alfedersiniz! Hâkim suçluya ded — Müuhakemeniz bitti, suçunuz bulunmadığı sabit oldu. Beraet et tiniz. Eski pişmiş sabıkalı şu cevabı verdi: I — Bay reis, sizi nafile yere işi- nizden alıkoydum. Affedersini: sıklım ve koşmağa başladım. Ka- pinin yanında bir sürü yaralı bu- Tunuyordu, Onların içinde onba- şum Eyübü tanıdım. — Kuvvetsiz, | #sararmış bir halde upuzun, bir ka- tarın üzerine yatırılmıştı. İnle - memek için dişlerini — sıkıyordu. Dizginden tutarak: — Dur! Onbaşımı yatırmak için yer buldum. Orada ona iyi bakar- lar. Ayni zamanda Eyübe: — Onbaşım, barutun kavın ver mı? . Diye sordum. — Evet yoklaş, kurşunum da var, tüfek ve kılerm da var, Lâ- kin bacağım kırık olduğundan bun-i lar ne işe yarar! Belimdeki pa - laskayı askerlik namusum İiçin ta gayorum, Katırcının birine bir yumruk #ndirerek: — Ağayı söylediğim eve götür- mek için bana yardım et! diye ba- | Karadağ hükümetinin bandırasını | etlikleri halde kendilerine hiçbir ça n No: 65 Deniz Fedaileri OSMANLI - İTALYA HARBİNDE TRABLU3 GARB ve ADALAR MUHAREBEoİ Bu limana evvelcc de gelmışlerdı Bütün bu beynelmilel dediko - dular, Hlalyanların türlü istililara | baztrlandıklarına dair tahminler devleti Osmaniye için hiçbir fay- da temin elmiyor, yalnız (deliye taş anma) kabilinden İtalyanları bu hareketlerin lerasına sevk için kamçı vazilesini görüyordu. Şu kadar ki: İtalyanlar bütün bu sevk ve teşcilere rağmen Çanak- kaleyi tehdide ancak 1912 nisanın da cüret edebildiler. Fakat, 1911 kânunuevveli — nihayetine kadar Trablus ve Tobruk limanlarında, Bingazi ve Derne önlerinde demir #zerinde beklemek mecburiyetin- de kalan İlalyan donanması tam serbestisini elde etmeden evvel ne Beyruta, ne Selânik ve Çanakka- leye hattâ ne de ön iki adı yaklaşmağa cesaret edemediler. Diğer taraftan Adriy te İtal- ablukasının devam ettiği har- bin ilk üç gününde İlalyan harp ge- mileri Osmanlı Kmanlarına uğra- yıp görülmemiş şekilde hareket- lerde bulunurlarken Osmanlı me- mur ve karakol gemileri bulun - dukları yerlerde hiçbir hareket gös- teremiyorlar, rine karşı iyi bir mukabelebilmisil teçkil edecek hareketlere başvur- muyorlardı. Meselâ İşkodra ile Şinkin ara- sında muntazam selerler yapan hâmil, fakat aslen İtalyan Pulba şirkeli vapurları yine mutad se- ferlerine devam ediyor, limanlara uğruyor, bunlara birşey yapılamı- yor, Şinkin, Reşadiye, Preveze ko- modorlukları merkezden bu gemi- ler hakkında nasıl muamelede bu- Tunacaklarının bildirilmesini şif- reler çekerek istiyorlardı. İtalyan donanması Adriyatikte- Ki ablukasını devam ikçe bu- radaki Himan ve şehirlerin — çok sıkıntılı vaziyete düşeceğini gören devleti Osmaniye de bu bareketi düveli muazzama nezdinde protesto| etmişti. Şinkinde 4 ilkteşrinde yeni bir bâdise oldu. Bu Hmana evvelce de gelip sa- hilden kendilerine alteş açılmadı- #anı gören, Sabah ve Nevs vapur- Tarmı liman dahilinden müsadere Taçlandığı KAHVEĞİ GÜZELİ ALEMDAR ve (MİLLİ'de | Gema Başlıyor ! D g >cn z " Birdım. Sonra Eyübün kulağına gunları söyledim: — Ağam, burası çok güzel bir €v okluğu gibi zengin bir yer de, Bundan başka evde yalnız başına fevkalâde güzel bir kadın da var, Yalnız bana bir söz ver; — Bu evi yağma ettirmiyeceği- ne ve onu müdafaa edeceğine!. Ağa tereddüt etmeden Allahın üzerine yemin etti ve şunları ilâve etti: — Ben yaşadıkça o kadına ve o eve kimse dokunumaz, Tamburun üçüncü ve son se - sini acı acı duyuyordum. Şiddetli vuruyor. Muhakkak hareket var. Akıncıların gidişi de onu gösteri- | yor. Tamburumuz tekrar teknar ve son olarak vuruyordu, Artık koşmağa ve bölüğüme ye- |* tişmeğe karar verdim. Hem ko - #uyor, ham de Eyübe bağırıyor - (Devamı var) | harp gemilerinin İtalyan b /| rini ve © şekilde hareket “gularımızı terkediniz. Yazan: RAHMİ YAĞIZ | sey yapmıyan İtalyan bahriyelil! 4 ilkteşrinde yeni bir harekete g' tiler, Şinkine o sabah iki tane zasız harp gemisi geldi. — Buz limana girdiler.. demir atlılar. Halk limana toplanmış, rasız harp gemilerini merakla re başlamıştı. Bu gemilerden tanesi kıçında beyaz bayrak Binlet rasında bu filika limana gelmiş lan Loid kumpanyası vapın dan Skütari vapuruna — yanaşl İçindeki xabit gemi süvarisile b müddel konuştu. Müteakiben rar filikaya bindi. Filikanın da iki harp gemisi de boş dufl bayrak direklerine İtalyan dıralarını çektiler. Filika Tim daki diğer lere, Osmanlı purlarına doğru arama yapmı zere küreklerini hereket € Düşman zırhlılarının işaret hallinde de Şinkin liman me hitap eden şu işaretler gi — Liman dahilinde barp k ve diğer sebaplerle — müsi lüzım gelen gemi ve hamule bi ni mlunmadığını muayene € ceğiz. Şinkin liman reisi, kaymab mahalli memurlar ,eşraf ve büyük bir kısmı sahilde dürüyor, merakla düşman | gemilerinin harekâtını takip yördü. Birkaç gün evvel Sabah ve vapurlarının müsaderesi daki telgraf ve raporlar İs dan bildirilmiş oradan gel vapta düşman harp gemiler hilden niçin ateş açılmadı rulmuş ,badema herhangi man sefinesi veya akliye sinin İilmanlarımıza dirde ateşle karşılanması, bareket etmiyenler haki batta bulunulmcağı açıkça GBEZİISİz EğF3ET man sahil tahkimatındaki — toplart bünlara tevcih BFELERLİZ, man reisi ve hükümet met çektiklerini ve işnretlerle- — Limanda harp kaçağl (EEFCEFREZİE cağın.. Kararımı bildirmeleri cür'etkâr gemilere Iâyık dersi ve karşılamayı hak — Hayır. Hükümetin tir. Bu gemiler bidayette ? gz geldikleri için ateşle gemileri olduğunu Verilen emri yerine getif” Limandan işaretle rine cevap verildi. — Arama yapamazsınt Bu işaret verilirken hil topçuları bekliyen toplarını mn: — Ateşi, Emrile ateşlemişler, ken santinde ufukta kan sahil tolparının anda iki düşman harp sütanları arasında