27 Ocak 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

27 Ocak 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AVRUPA HARBİNİN $ YENİ ” MESELELERİ ) Eskidenberi dağımık, irili ufakbı hükümetlere ayrılmış olan İtalya ayet bir gün geldi ki siyasi birliğini vücude getirdi. Ondan »onra müstemleke siyasetini takip etmeğe başladı. Geçen umumü harpton sonra da artık daha bü- yüyerek Akdemizi keadi denizi haline getirmek isledi. Avrupayı meşgul eden büyük meselelerde Halyanın da işgal ettiği bir mev- ki ötedenberi vardır. Bugünkü harpte İtalyanın müttefiki Al — manyadan yardım görmek vesile- sile istilâ edileceği meselesi ihmal edilemiyecek bir mevzu teşkil e- diyor, Çünkü İtalyanın Akdeniz- deki coğrafi vaziyeti ona ayrıca bir ehemmiyet verdirmektedir. Yuvarlak bir hesapla yüz elli sene evvel İtalyanın Napolyon is- tilâsına uğramış olması hatırla « sunca gerek e istilâyı hazırlıyan irriyet getirdiklerini söylemesi alyanların ekseriyetince hoşa git-| EDEBİ ROMAN: 35 Sen de Se Vazı Bana doğruyu, en doğruyu #Naciye, Yoksa bu adamla ev- hek fasavvurunda mydmı?. iciye acale eden ve titriyen | kele: ' |Yoo.. Asla, Bir kere bile ak- ı n geçirmedim. | gi ve. ilâve ettir | Babam hem beni ona vermez | Neden?, Memur ve yabancı, * İki son cümlesi üzerimde bir | bsir yapmasın, diye de sözü- | İledi: | Bugün burada, yarta kimbilir | let, | Kocanı seversen onun gittiği 'rıı Kitmek islemez misin?, ETEM İZZET BENİCE istemiştir. Öyle ki eline geçirdiği yerlerin yollarına tamamile hâkim değildi. Aklığı yerleri olinde te- tabilmek için delma büyük mas- raflara ve çok emeklere ihtiyaç yardı. Bunun için memleketin genç liğini ve birikmiş servetini har - cetmek Jâzım gelecekti. Bunların hepsini göze almak ise kolay de- #ildi, Nihayet atılmış olan bir a- dıma bugünkü İtalyayı en korkunç bir harbe sürükleyince o fütuhat siyasetinin çıkmaz bir yol olduğu görüldü. Bugünün tarihini ileride yazacak olanlar buna ne mana ve- rirlerse versinler yüz elli sene ev- vel Napolyon Bonapartı 6 kad düşündürmüş olan o zamanki İtal | yanlar için verilmiş olan şu hü- | küm unutulur gibi değil: | Eldeki ile İktifa ediyorlar, rahat- | Jarını bozmak İstemiyorlar.. Şimdiki İtalyanlar da gayrimu- harip kaldıkça kazanmıyor değil- lerdi. Onun için barbi fazla — ve Tüzumsuz görmüş olacaklar, Geçen Ümumi Harpten Hatıralar | Geçen ümümi harpte demizalir muharebesi hangi tarihde ilân e- | — 4 şubat 1915 de ...Alman ami- rallik makamı İngiliz adalarının etrafmdaki suları memnu mıntaka ilân etmişti. — Bu tedbir © zaman bitarajllar! üzerine ne tesir hanl etti? — Amerika hükümeti, 4 şubat | kararı dolayısile Almanların neş- | rettiği beyannameyi protesto etti. | Holanda 12 şubatta, İsveç ayni a- .yın 15 inde protestoda bulundular. Yine bu ayın 15 inde Alman hükü- meli bitaraf gemilere dokunulma- ması için, Alman amirallik maka- | Gönç 1 ad nın ölümü Şaniylda sünlün ğ meşhur 19 yaşında bir rum kı- zı, öldü. Aradan on gün geçti. Taze mezar açıldı, Genç hi- zın cesedi çıkarıldı. Morga kaldırıldı. Tıbbi araştırmalar :ıı,ılımh. Ölümün sebebi ne- lir?. Çünkü, ortada bir iddia İ | vari Genç kız bir kürtaj uğ- rana kurban gitmiştir. İyi ya- | pılamıyan, ve bir genç kadı- nn hayatına mal olanı bir kür- taj, «Kavanoz çocuğun ismini alan bu zavallı hürtaj kur- banları, böyle, arada bir, genç kadınları da alıp götürüyor. Çok yazılan, münakaşa edi- len bir mevzu: Hekimler, çocuk almamalı. dir. Zaruri ve sıhhi olmadan çocuk | lidir. O halde, bu yeni hâdiselere sebebiyet veren — daktorlar şey ki, mutlaka doktor yapar. Hangi doktorlardır ki, gizli gizli çocuk düşürmiye devam etmektedir?, Bu mesele, vahit vakit üze- rine parmak basılan Fakat sonra, unutulup giden bir ha- BÜRHAN CEVAT Rumelihisarı - İstinye Yolu Neden Bitirilemiyor? Rumelihisarı İskelesinin her iki tarafındak| binaların sahipleri be- lediyece takdir edilen istimlâk kıy- nüamtire tü ölrükülüşlür've mabier meye müracaat etmişlerdir. Bu iti barla mahkeme kararı alınmadan Bebek - İstinye yolunun inşası ta- mamlanamıyacaktır. İDOKTOR | (ei loiğ h " Bir sinir halidir ki, “tevkalâde Bununla boraber, Alman tahteb bahirleri 7 mayısta Luzitanya, 19 ağustos 1915 de Arabla (İngiliz), 7 teşrinisani 1915 de de Ankona (İtalyan) isimlerindeki büyük yol-| cu vapurlarını balırdılar, | — Almanya ikinci denizallı har-| bini ne zaman ilân etti? — B şubat 1916 da, bitaral mem- leketlere gönderdiği bir nolada 29 gubat 1916 dan itibaren, — silâbla techiz edilmiş ticaret — gemilerini harp gemisi telâkki edeceğini ilân etti. 14 mart 1916 da Süsseks ismin- de, içinde birçok Amerikan yolcu-| ları bulunan bir Pransız vapurunu | Manşta torpillediler. 18 nisanda da| Amerika Cumhurreisi Vilson Al - | manyaya gönderdiği notada, bu kararın tatbikalı değiştirilmediği takdirde, Amerikanın Almanya ile olan siyasi münasebetlerini kes - meğe mecbur kalacağını bildirdi. — Almanya niçin denizaltı har- (Devamı 6 me1 sayfada) veceksin / | | j — İsterini, isterim amma., bizde | teninlil değil. Kocalarımız Şamlı | veya Şamda olmalıdırlar, Anlıyorum ki, — Halil Necibin Naciye ile hiçbir bağlantısı yoktu. | Bu noktadan müsterihtim. Fakat, kendi kendime de üzüntüm dur- msdan artıyordu. — Bu mesele Salihin kulağına giderse ne olacak?. Diyor, bunalıyordum, Evlendiğim | ;ıınbeıııdıımhııeynğlı-! mamıya, herşeyi kendisine söyle- | miye karar vermiştim. Fakat, bu | Ühüdiseyi —nasıl söyliyebileceğim, | söyliyebilir miydim?. Bütlün bun- | dar aklımdan geçtikçe - tüylerim ürperiyordu. ğ — Natiye, haydi artık gidelim. tebeyyüçten İleri gelir. Hiz mü- wezenesi gayri tabilleşir. Bu hal- de ekser ahvalde iakançlık, mal mak, hiç hoşlanmadığı bir yeyi görmek veya bunlara benzer se- beplerden. instzi ispasmas geçi- rebilir. Tedavisi evvelâ heyecanı teş- kin gimek, rühatsızlığı hâsil e- den sebebi mümkünse izale ey- lemek, hastayı meselâ çiçek, bah- çe vestire giDİ iç açıcı meyzu- | larla oyalamak, icap ederse hava | aldırmak, seyahat ettirmek, duş aldırmak, —sinirin — teboyyücünü tenkis edici —Mlaçlar — vermekle mümkün olur. | Siniei tesila işin gu terlip üyi- | dir. Müsavi —miktarda iki güm bromüz de potasyom ve yine Iki gram beomür de — südyom, — 20 | gram kadar turünç kabuğu şurü- | bu, 200 gram kadar dü su? Bu tertipten günde iki yemek kaşığ almalıdır. gibi çukurlarında yanan gözlerini gözlerimde dolüştırarak: — Abla, bana inandınız mı?. Beni aifettiniz. mi?, Suçum olmadığına itimat getir- dirir mi?, Diye üstüste bir sürü sual sora- rak benden içine ferahlık getire- cek bir cevap bekliyordu: — İnandım. Sewn suçun yok. Benim kaderim, Dedim ve: — Haydi gidiyoruz.. Diye yürüdüm, — Amma akşam yemeğini de burada yiyeceksin., Diyen Naciye, — Sizi yalmız gönderemeyiz. Bea de seninle giderim. Bir formül w ramak, bep beraber gitmeyi dü - şünmek lâzım, Gel, şimdi onların kimlerdir?. Kürlaj öyle bir | | Zin yılan hikâyesi olmaktan | kurtarılmalıdır. şımın anlattığı Dellâl deyimce aklımıza emlük deliâli, eskiden sokaklarda bağı - ran münadiler, hattâ muhabbel dellâkı gelir de, avukat dellâlh gel- mez değil mi?, Size bugün avukal dellâlından bahsedeceğim. Şuşi - | yorsumuz, değil mi? «Hiç avukat | dellâlı da olur mu?,» diyorsunuz. | Evet, olur. Bakın, anlatayım: Adüye koridorlarında dolaşır - ı ken eski bir arkadaşıma rasladım. | | *Dertsiz adam olmaz!.» derler ya.. © zavallının da bir derdi varmış. | ) Söyle kısaca anlattı: Başından bir | dözüş geçmiş.. İş mahkemeye inti- kal etmiş, karşi taral 25 lira, ken- disi de 16 Ura para cezasına mah- | küm olmuş. Kendisinin haklı o | duğuna, ceza görmemesi icap et- iğine kani.. Kararı temyiz ediyor- Adliyeye onun için gelmiş. 'kadaş bunları anlatırken, bir- denbire: — Bak bak! Şu adama bak, dik- kat et! dedi. Baktım.. Gösterdiği adam, mü- | Ton şapkalı, şişman, orta yaşlı bir adamdı. Bana da pek yabancı gel miyordu. Gözüm ısırır gibi olu « yordu. — Kvet, baktım, dedim. Bura - larda her zaman dolaşır. Bu mah- kemeden çıkıp öbürüne girer, Me- raklı birişi olacak herhalde. Böy- le dava meraklıları tanırım, Mese- Jâ, tanıdığım bir Süleyman bey | vardır. Matbuat dayalarına me- | raklıdır. Guzetelerde takip eder ve hiç kaçırmaz. Ulak bir defteri vardır. Muhakemenin safahatını | ve talik edildiği günü oraya not eder; L karara kadar davanın pe: şini bırakmaz. — Yok, bu üylesi değil. Bu, ae vukat dellâli. — Ne dedin? Avukat dellâli mı? — Evet.. Avukat dellâlı.. — Bunu da hiç - işitmemiştim; * — Ne yapacak? Tanıdığı avu- katlar var, Onlara müşteri bulup yüzde bilmem kaç kemisyon alır. | — Hââlâ!. Şindi anladım. ’ — Hühâl! ya. Gazetecisin am- | ma, bak bunu bilmiyo Ben nereden öğrendim diye saratsan, | onu da anlatayım. | MAHKEMELERDE: 'Avukat Dellâlları Ol- duğunu Duydunuz mu Ben de duymamıştım.. bir arkada- | minat davası falan açar. Hem, bu — Anlat bakalım. — Benim bu şimdi anlattığım | dava yok mu?, | veti, | « davada sümiler ata - | sındaydı. | | — EyT. Avukat dellâlı olduğunu | | bundan mi anladın?. — Yok canım.. Dinlesenet. — Peki, dinliyorum. — Evet. İşte 6 davanın kararı V güçt. | —O halde, hep beraber çabuk | gitsek. | — Mümkün olduğu kadar. Beraberce yürüdük. Kalabahk neş'e içindeydi. Ben de neş'eli gö- rünmeye çalıştyordum. Hayatımın P hiçbir nde ve hiçbir mokla - | sında böyle iki yüzlü ve iki gürü- | nüşlü olmamıştım. İçim içime sığ- | g Zayordu, Kehdimi sonsuz bir yeise kaptırdığım kadar azgın bir hid- . detin de zebunu idim, Dört gözle kalkmalarını ve yola çıkmalarını bekliyordum. Hele, en çok düşün- düğüm bir nekia da eve nasıl g- deceğimdi?. — Salih beni ilk defa bu vekit *ı eve gelirken görecek... Diyar ve. kendi kendime endi- [ çe ile düşünüyordum: yanına gidelim.. | —Beni görünce kimbilir ne di- Teklifinde bulundu. / yecek, ne kadar kızacak, ne kiya- — Ben yalmız gidemez miyim?, metler kopacak?. Z hikâyeyi dinle- dikten sonra öğrendim | verildi, dışarıya çıktık. Bu, benim yanıma sokuldu birşey değil. Fakat, me de olsa, | mahküm olmak bir haysiyet me- selesi.. Karşınızdaki adam — sizin #yarınızda, seviyenizde birisi de - gül.. İşte ona İnsasın canı sakılı- yer zaten, i Önce ne demek istediğini anla - mudim, Fakat, biraz devam edince işin içyüzü anlaşıldı. Şöyle de - vam etti: — Evet, işte ona üzülüyorum. Öyle anlaşılıyor ki, zatığliniz ilk | defa mahkemeye geliyorsunuz... Bakınız, bir avukat bile tutmayı akledememişsiniz. Halbuki, böyle şeyler geçenlerin en ev- vel aklına gelen şey, hemen - bir avukat tutmak olur. Maamalih, bu işin telâfisi kabildir. Henüiz herşey rehbere ihtiyacınız vardır. Ben siz> den birşey istiyecek değilim, Has- | belinsaniye, bir iyilik edeceğim. | Tanıdığım gayet hüzik bir avukat | var. (Avukatın hazakatini de ye- | ni işifiyorum.) sizi ona götüreyim. | Gayet iyi bir zattır. Ben de rica edeyim, Ucuzca yu işiniri halledi- verir. Ya temyiz eder, ya bir taz- yalmız para meselesi değil, bir şe- ref meselesidir. Yapacağınız mas- rafları, hattâ vekâlet ücretini de tahsil eder, İnsan, şerefini kurtar» mak için, tabii parasına acımaz. — | | Benim de bir galil taralıma ras- ladı, Kabul ettim. Beraber bura- dan çıktık. Karşıdaki çıkmaz so- kakta bir hana girdik. Yukarı kata çıktık. Bir odanın kapısımı açtı. - çeride, bir yazhanenin başında bir adam oturuyordu. Tabil avukat. İçeri girdik. — Beni geliren şu şişman zat söze başladı: — Beyetfendi.. yalvarırız x&tıkli- nize.. Bey de yalyarır, bendeniz | de yalvarırım, Bey arkadaşımızın mühim bir işi var, Temyizi dava edilecek, Delâleti aliyenizi istir- ham etmekteyiz. Eyvah!. Görüyar musun? Hem para vereceğiz. hem de, dilenir gi- bi yalvarıyoruz. Neyse.. Avukat lütfedip işin ne olduğunu kemali taaczumla yordu Ben de süklüm püklüm davayı anlattım. İ — Peki. dedi, temyiz ederiz. Ben bir temyiz lüyihası yazayım, Fa- kat, temyiz Tâyihası, şu tarifede gördüğünüz ücrete tübidir. Baktım., Yal'ızlı yazılarla ya- zılı taritede: *Temyir lâyihası tahriri — 10 Kira» diyor. (Devamı 6 incı sayfada) geçmesine SAA e L el e el S D LA Dedi: € bir siyah elmas | gitmem beni doğru değil, hem de ( Ben ne kadar kı lüş ve endi- | şey bile olmasa İmsanı meraktan şe İle eve girdimse o kadar da tersine bir karşılanışla başbaşa kaldım. Asıl merak bende şimdi | başlıyor. Salih sahiden soğukkanlı, dünya umurunda olmuyan bir a- dam mi7, Yoksa bebemehal nöbet- te bulunmak için gitmek meebu- riyetinde kaldı ve gecikmemek için kavgasını öbet sonuna mı birak- tı?. Bunlardan hangisi acaba? E- #er kendisinden habersiz gidişim, eve geç gelişim, nerede, kiminle, niçin oluşum ona en basit bir me- rak vermedi ise hayret ederim. Bu tip bir adamla yaşıyabilmem, ka- Ti kocahık etmeme imkân yoktur. O benden ayrılmasa da ben ondan mutlaka ayrılarım. Bon erkek e- sam, karım daha eve gölmeden çıkmıya mecbur olsamı nöbette de- #i ,cehannamde bulunsam bir fır- | satını bulur ,eve gelir, mutlaka ka- yanı görür, kavgamı yapar, tek- ] | — Dunumardan eve kadar yalız | — Halbuki, ne kadar aldanmışımı? | zar geriye giderim. Hem, hiçbir Evlenmek istiyenler, iİş ve işçi arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İ Ve işci arıyanlarla herhanır bir müzkülü Zolam — okuyucularımızın meklunları bu sülunda mumlara- MAD ve meccamen neşredilecektir. Geselemizia doktar ve avukatı da Serulanlara cevap — vereceklerdir. Ciddi iaddyaç teklifleri de bu sü- Handa — parasız — neşrolunacaktır. İzdivaç Teklifleri y Orta tahsilli, fransızca bilir 24 ya- şında bir gencim. Hengim esmer, aü gözlüyüm. 168 boyundayım, aylık kas | zancım 110 lıradır. Eşimle beni barın- dürabilecek bir de evim var, Orta dore- cede keman çalarım, Memuriyetimin is- tükbali açıktır. Asgari ilk tahaili olan, vayasIN veya rengime uygün bir bayan- la evlenmek istiyorum. Taliplerin Son Telgrarf Halk sütünü Naci Ş. adresine | müracaatlarını rica edertm. | v Zi yaşında oldükça yakışıklı uzun boylu hayakla açımmmış, mahcup, na- zik bir genclm. Bir Hileyi mesut edecek | Püram Ve ayda 88 lira varidat temin e- devek emlâkim mevcutlur, 18-22 yaşla- | ada arta böyluü, balık etinde mlsadir | karşılamasını bilir, geçimli bir fakir aile! kızı Ü evlenmek lstiyorum. Taliplerin. birer foloğrafla Son Telgraf Halk sütu-; nu Roşât üdresine müracast ekmeleri- nİ rica ederim, e #4 yaşıdayım. Asli memurum. Al- dığim para bir aileyi geçindirebilir hal- dedir, Mes'ut bir yuva kurmak İçin er- ta veya kıx Ban'at mekleli mezunu, mü- ziğe hevesli 17-19 yaşlarında bir bayan. la evlenmak istiyorum, Arzü edanlerin Son Tekgraf Halk Sütünu H. Naci tu- muzuna bildirmeleri. e Yakm zamanda taşradan memu- riyetle İstanbula naklettim. Maaşı valim 15 olüp 4h lira almaktayım. Temiz ve arli bir allenin kızıyım. Babam yoktur.| Yantında bir annem ve bir de küçük er-| kek kardeşim var. İstikbalim parlak olmakla terti müd- detlin ikl ay sonra dolmaktadır. Mall se- me de maağı aölimin 20 Uraya ihlâğı gim- diden vekâlekler bildirilmiştir. Memuriyetle çalışmam hayat arka- daşımın arzusuna bağlıdır. Yaşım 31 dir. Boyum 1,63 kilam 60 küsundur. Teplucayım, Beyaza yakın tende styah kaşlı kerltane rengi gözlü ve kayu kum. ral Saçlıyım. Şunu da söylemekten ge- çemiyeceğim ki, herkosin bağandiği ve israrla söyledikleri uysal ve dürüst bir ahlüka sahibim, 40 yapııdayun. 50 lira asit maaşla hususi bir fabrikada çalışıyorum. Nâ- inUslü ve yaşım ile mütenasip — ternlr kalbli bir dul kadınla evlenmek istiyo- Tum, Arru eden bayanların Son Telgraf Halk Sütunu vasıtasile K. Y. sumuzuna müracaatlarını dilerim. Gelen — mektuplar (Hayan N. E: Balürküyünden, Kasam- paşadan), (İ0ĞL Hilkat: Hasköy, Balı- kasir, Çerkes köyünden), (Bayan Ş. A: Beyoğlundan), (Ç. P. 201: Brenküyün- den), (S G. Mütbasya barakılmış, dam, gası okunmUYAn, Fatihten, Beyoğlun. dan), (8. C. F: Matbaaya bırakılmış), (X. H: Beyazıttan), (Y. E. K: Matbaaya birakılmaş), (Bay Seler: Fatihten ve matbaaya bırakılmış), (8. Sancak: Ka- dköyünden), 8. Kulsal: Heybeliada- dan) mektuplarınız var. Sast 15-10 a. rasında aldırınız. ARANILANLAR Devlet llmanları işlelme umum mü - dürlüğüne 2 daktilo alnacıktır. —Bu maksatla çarşamba günü akşamı mü- sabaka Jmtihanı yapılacaktır. Gölcük deniz forükaları umum mü- dürlüğü imtihanla elektrik ustamı ara- maktadır. | Şakir Zümr Türk sanayil harbiye ve | madeniye fubrikasına tecrübeli ve ehli- yetii bir sikihiye mentürü aranmakta- dir. Talipler mezkür fabrikaya talira- enat etmelidirler. çıldırtacak tek şey vardır. — Ne oldu bu kadıma acaba?, Diye merak edilir. Bir yerde ka- zaya ma uğradı, öldü mü, bir felâ- kete mi düştü?, diye insan kendi kendisini yer!, Salih bunların bepsinden de mi kendisini âzat edecek kadar vür- dum duymaz? .» Uyandağt vakit, — Sant kaçt. (Devamı var) $ | girerken yapılan mıyâyene Evlenen çiltler, nikâh muas | melesinden evvel, sıhhi mua- yeneye tâbi tutulurlar. Ma- â lüm. Eğer, ganç kız ve genç erkekte sıhhi bir ârıza, geçici | bir hastalık yoksa, evlenme | lerine müsaade ve ruhsat ves | rilir. —i t Gazetelerin yazdığına gö « re, muayene işi, bazı yer. | lerde, bazı zamanlarda pek sudan yapılıyor, hattâ, hiç muayene edilmeden sağlık raporu verildiği oluyormuş! Bundan böyle, çüitlerin sahe hi 'n'—mh. i daha dikkatli ve itinalı bü ilde * cakmış! KA LA Gelin güvey olacak i ların, her türlü ârazdan salim olması elbette lüzumludur. Bizde, evlenmek mefhu « munu ifade eden ne hoş tabire ler vardır. Gelin güvey olmak, deriz. Bazıları da, kendi kene dilerine gelin güvey olur. Bur nun mecazi mânası, yersiz ve lüzümsüz teşebbüs ve hare « ketler karşısında kullanılır, —| Bir de gerdeğe girmek tâk biri vardır. Bu, nikâhtan som ra ve düğün gecesi vaki olur. Evlenmek için, baş göz ok mak, dünya evine girmek, ev bark sahibi olmak tâbirleri de kullanılır. Evlilik, hakikaten, dünya evi midir, değil midir, orası pek belli değil! Belki de, bu tabir şuradan ileri gelmiştir. l kullanılan dünya evine gin mek sözü de, belki ayni mü« mayı ifade için 4 çesinin tetkikine başlamıştır. Bir çok ihtiyaçlar — genişlediği halde bunlara karşı tahsisat bulunama- maktadır. Belediyenin — bugünkü varidatı yapılacak işleri ve ihti - yaçları karşılıyacak vaziyette de- * Hildir. Bu yüzden belediye şube - leri taratından hazırlanan bü'çe-, lerde encümen mühim değişiklilk— ler yapmaktadır. BİRİMİZİN DERDİ HEPİMİZİN DERDİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: