eW ZN İA MESELELERİ Bba eee ddK C a çıkçınm âyesi.. KEMAL SUNMAN bi çıktı çıkalı İngil- & bahsi de uylarca | l ettikçe eskiden da hikâye tazelen - | 'Bugünkü müdafaa ve- kadar mükemnel o- in bir de tabli mü- nn kiymeti tek - | ar. İngiliz adala- yapılması tasavvur rruzu delelmek için ileti halkının ayrıca 't ile de teçhiz edil- . İşle bu bahiz a- İngiltere salhlleri - kıt'asından — gelecek herhangi - bir ihraç nda bugünklü mü- n vasıtalarının i- daha kolaylaştıracak m unutmak olmüyor. | bir teşekkülü var ki | ÜDK birer kale vücede yot. . Eakiden kalmış nice Şindi tazelenmesi de ya karşı olan ve Hlun arasındaki en buluman Britanya Yüksek birer kayalık | ir. Bu arazi tebe - içim kolayca her ta- h islenen yerlere de - düşenmiş ve söylemeğe iyeceği ürere de her tertibatı yerleştiril. Zamanlar İngiltere sa- akçılık vukumti ek- devirlerde meşhur hir bu tebeşirli arazide mükemmel bir kale | berek uzün zaman sak- | khiç unutulmamıştır. tk bir kaya üzerinde carak burayı genişlet- li olmeyacak — sürette ler açımış, kendimi | iradan etrah seyre - timi burada sağlamı- olan Vilvaç kolay ke- ir. Lâkin bir defa | min Üstüne atoş kaçakçının izi bu- M masallarıma ka- enin ağızdan ağıza türlü — mübalâgalarla "isa da ar çek bir hakt- ediyor demektir. İterenin müdafnası mev- rken Vilvaçın vaktile | rmdan kandimi sak- buldağir çare hiç istik- iş. Mezhur kaçakçımıu Anyalıklarda bir kale mek için - kullandığı İptidai olabilir. Bunum- | kendini — ve kaçırdığı daki adamlarını sak- Üzere tebeşirli dağlerı $imdiki vesaitle İngiliz İüvvetlorinin bu arazi - kolaylıkla istifnde e- söz götüürmez bir key- nya sahillerinin ea üleri demek olan ba zinin türlü irtifalar ar- mektedir. yer 533 kademi irti- İımııı AN: 10 ' n de Seveceksin ! Yğan,ETEM İZZET BENİCE ğrmuzı şaşırdaık, An - darı Gilnişti, ona ol- saat, köstek, bir pır. , kıravat iğnesi. gü - , yeni çamaşırlar, hepsi ve her şeyl Ür- de gebe kalmıştım. İşte | Rebe.. dan sonra, kadının ağ- çok arttı. Komüserin 5 Ya dayalı iki dirseğiniz | Ve avuçlarımnın üzerimde Tamussuz heritl. eğinin içten sızladığını v Ve. bir deri bir kemik kendi başına kalmış, vanidan —anlatmala Her devrede İngiltere sahillerine asker çıkar « manın ne kadar müşkül olduğu anlaşılmıştır. Bu gün ise, bu ihtimali artık mauhal haline getirmek i- çin, İngiltere, denizden, karadan ve havadan her türlü kuvvetile mukave - met azmindedir. faa kadar çıkıyormuş. — Sahillerin bu teşekkülâtı İngilizlerce —tabil birer müdafaa sayılmakta ve hi- katin İngiltereye temin ettiği bü - | yük bir imkân diye anılmaktadır. Eskidenberi İngilizler vatanlarımı | hariçten gelecek istilâ ordularına | çiğmetmemişlerdir. İngiltere sahil- lerine asker çıkarmanın her de- virde ne kudar müşkül olacağı an- Taşılmıştı. Bagiln ise bu ihtimali artık muhal haline getirmek için İngiliz denizden, karadan, havadan ber türlü kuvvetile mukavemet a2- mindedir. Evvel zaman içinde bir kaçakçı- n tabli imkândan islifade ede - bilmesi nihayet halk masalları sı- rasına girmiş olması da gösteriyor ki hilkatin her koluylığından kâr etmek ve her müşkülül da yem- meğe çalışmak dünün ve bugünün ııııılu!ıuyıı düsturudur. Bu /uk bir lokomotif Amerikada Pasilik Raylaed şir- keti üç yüz elti tonluk bir lokamae- Hf mmal elmiştir. Bu lokoamotif ha- mülesi ile birlikte 150 vagonu sa- atte 20 kilometre sür'atle çekip Bötürmektedir. Balomda ilk neşredilen gazete Balonda ilk neşredilen gazete L #Deytin jurnal» ismindeki bir A- merikan gazetesidir. Balon, Amerikada Deytin şeh - rinden havalanmış ve yolda gazete bir el makinesi ile basılarak, üze - rinden geçtiği şehirlere dağıtı! - Kalştt ç Daktiloya verilen para Loadrada Mis Turher isminde | bir daktile ile çalıştığı mücssese- a sahibi arasında şöyle bir mese- te çıkmış, ikisi de mahkemeye gel- : Mücssesenin sahibinin an- göre genç kız daha ou altı yaşlarında iken daktilo olarak onuz yanında va bir sevedenberi çalışmağa başlamış: — Zaman geçtikçe, diyer, mü - kemmel bir kâtip oldu. Kendisine he Thususta — itimat ediyordum. Tokrar verilmek üzere kendisine | 19 lagiliz lirası verdim. Fakat ge- tirip parayı vermemiştir. Daktile ise, bu paranın tama - mile kendisine bir hediye olarak verikliğini tddin etmüşlr, Neticede hükim şöyle demiştir: — HBerhalde aranızdaki samimi- yek ileri zannederim. Pai min tokrar iadesi lâzım geldiğini kâlı derecede tasrih etmddiğiniz anlaşılıyor Neticede kiz davayı kazanmış- tır. — Bir ay sonra annemin cene- | ze için ayırdığı parayı yemeğe baş- ladık yine ümidimiz vardı. Belki | gümrükten — bitmiyorlardı, - belki | yolda hastalanmış, belki biz Trab- | 200 unladık, Giresim filân diyor dük Üç ay geçti, bütüm paramuaz bit- ti Karnımdaki çocuk büyüyordu. Gültem anveme lenalıklar gelme- e başladı. Ku sonunda bütün & mitlerimiz kırıldı. Gümrükten bi- me kesip attılar; — Bu adda bütün gümrüklerde böyle bir memarumuz yok. Sak « 'yeti, olgun bir şuur | vertede, açık havada dolaşmaktır. | ——am —a : iki kızı vardı. Kongrede söylenen halk tememnileri Cumhuriyet Halk Partisi vilâyet kongresi, çok müsbet faydalarla sona ermiş bulu- nuyor. Günlerce devam eden bu kongre münasebetile, İs - tanbulun muhtelif semtlerin: | de oturan vatandaşların di - lek, temenni, şikâyet ve 1ztr raplarının neler olduğunu öğrendik. Parti kongreleri, bu bakım- dan, çok istifadeli oluyor. De- mokrasinin esası da halkın re- yi olduğuna göre, Türk cemi» gösler: yor, demektir . Müuktelif dilekler arasın - da, Beşiktaş kazasının dilek- lerini - şayanı dikkat bulduk. | Bu semtte oturan valandşa - ların temennileri arasında, | orta tedrisat müesseselerinde- ki imtihan şeklinin değiştiri » | lerek daha pratik bir hale ko- nulması arzusu da var. Geçen yılı hatırlıyoruz. Bil- hassa orta mektep ve lise son sırırf talebesi haziran devre « sinde üç defa imtihana tâbi | tutuldular. Muvalfak olamı- yanlar, bütün bu imtihanları eylülde bir daha tekrarladılar. Partinin, halkın bu dileğini de, alâkadar makamlara bil. direceği tabüdir. BÜRHAN CEVAT HD) doi ( Deniz tutmasına| karşı Birkaç sane evveline gelinciye kadar doktorlar, nezleye karşı ol- duğu gibr denız tutmasına kerşı da Acızdirler, derlerdi. Ve: «Nerle oldunuz my, sümleti- Fünüz...>, derler. Deniz tutmasın- dan kurtulmak için de, vapura bi- ner binmez kamaraya çekilip yat- mayı tavsiye ederlerdi Bazıları da: «Sakın vapura bin- meden midenizi doldurmayınız... Yahut aksi olarak: «Boş mide İle vapura binmeyiniz..> — derlerdi. Rom gita, konyak gibi içkileri tav- siye eden doktorlar da çoktur. — | Bugün, deniz tutmasının önünü geçmek çares bulunmuştur: Va - ptra binmezdon bir gün evvel yar Tuü mailigram. — Atropme - veyahut 05 santıgram — Balladon rağı tozu almak. leceği güh sabahı 'da ilinci bir At- Topine hapı veyahut Belladon ka- şesi alınır ve yirmi dört saatte ikt | hap veya kaşe almıya devam edi- | lirse deniz tutmasının önüne ge- | yap - Vapura bini - çilmiş otur. Atropino bazan boğazın küru - | masına, çehrenin kızarmasına kab bin çarpmasına sebep alur. Deniz tutmasına en iyi ilâç gü- | onların ilerisi geçiyordu. Onun da kocaya gitme çağında — Düşman başına, Diye diye ve tüyleri ürpere ür- | | pere kodının sözlerini güdüyet: | — Ne dolandırıcılık, Olur şey değil?. Diye, şaşkınlığından avucunu bü- züp dudaklarının üzerine kapatr | yor, çenesini buruşturuyor, göz - leri yuvalarına dar geliyordu: ı — Başladık evden; yatak, yer ga tencere, konsel satıyor, yiyar, ı | | | masil dölandırıldik, içinden çıka- miyor, kimseye de dert anlatamı- yorduk, Gülfem kadın bu san aer ya dayanamadı. Hastalandı. İlk - önce inme indi, iki ay sonra da iyi- den iyiye yatalakkan bir gece ök- dü. Evde satmak için pok 22 öle - beri kalmıştı. Onlasın bir çoğu da cenazeye harcandı. Kadımcağız | cenazem İyi kalksın diye yirmi / diye bekliyordum Doktor mu, Otel hırsızı mt d “Ben, bu Doktorluktan ne anla- Birinin sağ bileği ötekinin sel | bileğine kelepçeliydi. Unlar önde, jandarma arkalarında, karidoru | boydau boya katettiler. jandarına: — Şuraya oturun! diye, bir ka- | mapeyi işaret etti, - Yine bilekleri biribirine kelepçoli olarak otur- dular. Bir tanesi: — Haydi bukalım, Ziya, anlat şu işi.. dedi. Öbürtü; — Vallahi inanmazsın - diye sö- ze başladı - bunu insan bir re « | manda okuna <amıma geniş hayali varmış bu romancının!» der, Baş- ka birist anlatsa, ben, kendi hesa- | bima inanamam. Fakat, Allah se- ni inandırsın, zerrece hilâfım yok- k, İstanbulda iş katma dı. Bilirsin, ben, otehlerde işlerim. Polis otelleri sıkıştıriyor; — bine, göz açtırmıyor. Bir iki ufak |: tım. Hem iş tatsız oldu, hem munda yakayı ele verdim. Gaze » teler, o zaman «Olel fareki diye, uzun azun yazdılar. Mahküm 0l- | düm; yattım, çıktım, Polisin sıkısa devam ediyor. Burada da, artık, iyice tanındık .Senin anlıyacağın, İstanbulda işin tadı, faydası yok. «Şöyle biraz açılayım, panayırları dolaşayım» dedim. Eski posta me- murlarından, mütekalt bir zat bul- dum. O, işin farkında değildi. Be- nimle beraber seyahati kabul etti. Sade dolaşıp, panayırlarda ticaret yapacağımızı sanıyordu. Halbuki, | ben, onu, dümen olarak kullana - caktım. Yani, benimle beraber ge- lip etrafa itimat telkin edecek, ben kârh bulduğum yerlerde, atacak - tım tırpanı .. Uzatmıyalım; yola çıktık, — İlk uğrağımız, Bademlipınar panayırı oldu. Zatea, hesaplamıştım. Tam panayır günü, Bademlipmara var- dık, Kasabada kalabalık, kiyameli | alan, satan. gelen cidon ! besabi yok, Ben, buraya geldiği - Mmiz zaman Hayri bey d açtım. Zengin olacağımıza, onu i- | nandırdım. Vazilesini öğrettim. Biz onunla, herkesin yanında, licaret- ten kouuşacak, yüksekten atacak- tık. Sonrası bana aitti. O, üst ta- rafıma karışınıyacaktı. Dönüşte de bütün masrafları ben ödedikten sonra, ona, safi kâr, bin lira vere- cektim Bademlipınarda. bir ötelde bir oda bulduk. Bavullarımızı yerleş- tirdik. Hemen, sokağa fırladık, İlk işimiz, çarşıyı pazarı kola - çan edip, etraf hakkında malümat edinmek olacaktı. Çarşıda, cn bül- yük, en kalabahk olan kıraxtha - | neye girdik, | İçerisi çok kalabahkü. Ktrafta, şöyle, oturacak bir masa arandık. | Tam o sırada, bir ses yükseldi; — Vasây!, Hayri bey, nereler- | desiniz?. Buraya, sizi, böyle, hangi | | rüzgürlar attı?, Bizim Hayri bey der — Vanay! Sadiciğim, sen burada dört yüz kuruşluk bir cenaze kal- kışını uygun gördü. Artık evin - çinde yapayalnız kalmıştım. Kar- a gitgide büyüyordu. Bir İş yapa-| yam, dedim, sekiz aylık çocukla ne yapabilirdim, karnım, dedikleri gi- | bi, buraunda idi! Arada sırada komşulardan yiyip içiyordum. Ne ise, lâkırdıyı uzalmıyayım: De - ğurdum. Tanıdıklar yardım ettiler. Şu oldu, o oldu, ilk günlerin hunu- ması geçti. Oa beş gün içinde kalk- tımı, Şimdi çocuk G4 günlük, Ba sen altındaki yatağı, başımım ucun-| daki lâmabayı, içinde bir kap ye- mek pişireceğün tencereyi bile sat- tam, İşte mem kaldıysa şu kollu mun altuda getirdiğim bohça- | dakiler, En son hepai ve herçey bitmişti. | Nihayet bir gece aç yattrmı. Ertesi Kün yine öyle oldu. Çocukla be- raber hiçbir kapıya sığmama im- | kün bulamıyordum. Onu, ölsün. krçedu da | dım. benim san'atım bana yeter.., mısın? dedi. Bizi buyur ettiler. Dört beş kişi bir arada — oturuyorlardı. Masalarına oturduk. İkisi konuş- mıya devam ettiler, Hayri beyi — Ben, dedi, tekalit oldum.. İş- te, arkadaşla şöyle, bir gezmeğe çıktık da. Hayri bey, belki ağzından bir- şey küçıracaktı. Yavaşça dürtüp, aklını başına gelirdim. O, yine söyledi — Arkadaşım ,dokter Ziya bey- dir, Eshahı emlâktendir, Baba - sından kalma, bu civarda, arazisi, çiltliği, çubuğu var. Oraya gidi - yorduk, Malâm ya, hem viyaret, ; hem ticaret.. Öbürü, söz aldı: — Bak, sizi, tanıştırmayı wamt- tam. Elendim, eskiden Karaçalı - hıda beraber bulunduk. Posta mü- dürü Hayri bey, Şimdi tekaüt ol- muş. Bey de, arkadaşı dokter Zi- ya bey. Beyler de, kazamızın kay- İmakamı, müddelumumimiz, tah - rirat müdürümüz, jandarma ku - mandanımız. Meğer, adam keadisi de, tapu müdürü imiş. Neyse, tanıştık, ke- muştuk, ayrıldık, Bir, tabii, yine, işbaşına geçe - ceğiz. Müsaade isteyip ayrıldık. Et- rafı biraz daha kolaçan ettiktem sonra, otele gidip yattık. Ertesi gün, öğleye doğru kalk- tım. Bir de baktım, bir mübaşir, elinde bir mektapla beni arıyor. Mektubu alıp okudum. Müddelu- mumiden geliyordu. Mektupta de- niyerdu ki: «Muhterem doktor bey; kaza - mnızın doktoru, bir milddet evvel, Allak size ömür versin, vefat etti. , ir vak'a karşısınca kal - iyacınız var. Lütfen, beş dakika teşrif ediniz. Selâmilar.... Şimdi, ben, ne haltedeyi Hayrı beyle konuştuk. w, alnımızın a - kile (!) çıkmaktan başka çare yok- ta. Kalkıp gittim. Bir çeban, dağda, en beş yaşın- da bir kızın bikrini izale etmiş, O- mu muayene etmek lâzımınış. Ney- se, umduğum kadar tehlikeli - bir iş çıkmadı. Kızı, sörde muayeve ettim. Mümkün mertebe ibtiyatlı bir lisanla, rapora benzer bir şey yazdım. Altına da. imzamı çek -" fikten sonra - aklımda — kalınış - diplema mumaramı keydum: 275.. Hay koymuz olaydım. Neyse, müddelumumüi baua te - | şekkür etti. | — Bu iyiliğinizin altında kal - mayız, beyefendi, dedi, 'Tekrar otole döndüm. — Bizim Hayri beye, bu işin resaleti çık - madan, buradan ayrılmamız lâ - zam geldiğini söyledim, O da bu fikirdeydi. Ertesi gün; artık, Ba- demlipınardan ayrılacaktık. Ertesi sabah, bir davul sesile uyandım, Birisi, davul çalıyor, a- | xada da durup, şöyle bağırıyordu: — Duyduk, duymadık demeyin! İstanbulun en iyi dektorlarından Ziya bey buraya gelmiştir. Bugün saat on ikiden sonra dispanserde | Jardan en küçüğü için Ankarada | essesenin kabul ettiği azamt yaş | kabulü için müşfik Valimiz B. Lüt- | hastalara bakacaktır, Derdi olan « lar, dispansere gelsinler. Muayene parası bir liradır! Eyvanaah! Gördüm mü başıma | gelenlerit!. Uzatmıyalım. Dispansere git - tim ki, kalabalık, kıyamet.. Sıve- dım kollarımı, herkese bir hasta- hk uydurup, orada bulabildiğim zararsız iliçlardan vererek, yahut tavsiye ederek, birer liralarımı ah dım. Şaka maka, epey para tuttu. Artık, işin şakaya tahammillüi yoktu. Ne olursa olmm - fırlayıp, başka bir yere gidecek, rahat ne- l-llmul—“h' vaya yerleş —S0 N İILGIA Evlenmek istiyenler, iş ve işçi arayanlar, şikâyetler, temen- niler ve müşkütler İş ve işçi arayanlarla herhangi bir müşkülü olan okuyucularımızın mektupları bu sütunda muntaza - man ve meccanen neşredilecektir. Gazetemizin doktor ve avukatı da zorulanlara cevap / vereceklerdir. | Ciddi ızdivaç teklifleri de bu sütum- da parasız neşrolunacaktır. İzdivaç teklifleri Otuz üç yaşındayım, Hiç evlen- | medim. Küçük yaştanberi ticaret yapıyorum. — Kazancım bir aileyi irmeğe kâfidir. Namuslu ve r aile kızile evlenmek isti- yorum. Bır ana bir kız olması tercih| edilir. Annesini de maaliftihar e- vime kabul ederim. Son' Telgraf Halk sütanunda (5. B. K) rumu- zuna yazılması. Gelen mektuplar : Bayan H.'T. — Bir mektubumuz gelmiştir. Lütten aldıtnanızı rica ederiz. Bayan Behire — Namınıza ye- niden dört mektup gelmiştir. Lât- fen bunları da aldırmanız mercu- dür, Bay H. C. — İki —mektubunuz vardır. Aldırmanızı rica ederiz. Cevaplarımız Bay A. Bayraklara: Arnavutların menşeleri hakkında — coğrafi ve antropolojik — kaynakların iştirak ettiği nokta ırk itibarile (Slâv) o- luşlarıdır. Diğer suallerinize gelince: Teş- ti Esasiye kanunumuzun sarih maddelerine göre Türkiye Cumhu- riyeti tübüyetini haiz olan her va- tanda ayni hukuk müsavatını ha- izdir. Binaenakeylı diğer fıkraları- mızın cevabi da bu süretle tezahâr eder. B. Yusuf Ziya Balcıya — Bah - settiğiniz bahtsız ve yetim yavru- gçocuk esirgeme kurumu genel mer- kerine bir mektupla müracaat e- derek acı vaziyetlerini olduğu gebi. bildiriniz. Kurumun Ankarada bir «ana kucağı» ve «yurdsu - vardır. Oraya bu kabil yavruları mecea- | nen alıp bakar, Diğerlerinden; mü-| haddi içinde olanlarının da kabulü | belki mümkündür. Bu yetimlerin Darülâcezedeki çocuklar kısmına | vaylar azaldığı içi | yıl raslamadığı eşine dostuns '-ı N ıııııumnuıu TENKİDİ İstanbulun garip h ,yatı Tramvayların azalması, bir çok - İstanbulluyu muztarip, mükedder, müteellim, müte- | essir ede dursun, Benim, kılır Wııı bile kıpırdatmıyor. Sebe- bi şu: Çünkü, ben, tramvaya bııınıege mecbur olmiyan ta- lıldordeıı.ım Oturduğum semt |ve / vazifemin — bulunduğu Umahal — itibarile tramvaya | hiç muhtaç değilim. Biraz yü | rüyorum. Yolumun mühim bir kısmını da vapurda geçi- riyorum. Bir meslekdaşın yazdığı İbir yazıdan anladığıma göre, artık tramvaylar pek eğlence Ti oluyormuş, adeta, bir pana- yir yeri, eğince yeri, pazar ye ri gibi bir şey.. Sonra, tram- » insan kırk tramvayda sık sık tesadüf edi- yormuş.. Borçluların alacaklı ile karşılaşması da sık sık e- kuyosra, o, fena.. Az araba, İstanbul halkı » rasında daha geniş bir sami” miyet uyandırdı, birbirimize daha çok kaynaşarak, ahbabr maz, dostumuz, âşinamız ço ğaldı. Herkesin ne giydi nerede oturduğunu, hangi sa- atte evden çıkıp, hangi saatto evine döndüğünü il Bir çok kimselerin huyunu, ta- biatını, asebiyetini, soğuk kan hlığını terbiyesini, nezaketini tramvaylarda öğrendik. Trımvıylır, İstanbul hak Ğ_ ı bir mihenk taşı oldu. irümüzün büyük bir kıs- mı itramvaylarda — geçiyor. Tramvay ile bir saat yolculuk yapan istanbullular var. Ar- tık, onlar, bu arabalara iyice ısınmışlar, bu arabaları sev« mişlerdir. Tramvaylara ait ne komik sahnelerin, ne heye - canlı nutukların, ne şiddetli taarruz ve müdafaaların hatır raları vardır. Gününe göre, tramvaylar, bu gibiler için bir operet sah- nesi, gününe göre, bir dram tiyatrosudur. Hülâsa, biz istanbullular, tramvayların kadrini bilme” liyiz. Tramvaylar, bizim en İyakın dostlarımızı, en samimi ahbabımız, içimizi döktüğü- | müz en mahrem yuvamızdır. R. HALİT fi Kırdarı da görebilirsiniz. İster- seniz mektubunuzu gazetemize de | dercedelim. Hamiyetli ve yardım sever vatandaşlarımızdan <evlât- hk> almak istiyenler de bulunur. v tanıdığımız zevala vedâ ettik. A- | cele, oradan senin anlıyacağın, pa- | lamarı çözdük, Tam, haşka bir kö- ye geldik. Elimi cebime attım ki, | doktorluktan kazandığım paraları çarptırmamış mıyım?!, Lânet olsun, dedim, böyle pa - raya.. Hayrı da yokmuş.. Neyse, kasmel değihmiş. Ben, bu doktorluktan ne anla - dımı.. Benim gül gibi san'alım ba- na yeter.. Ondan sonra işler açıldı.. Aliah, ne verdiyse, biraz para edindik.. İstanbula döndüm Gel zaman, gitzaman, bir gün, bizim rupor galiba, e kazaya yeni gelen doktorum eline geçmiş.. Çün- kü, benden, benim hazakatimden, yeni doktora pok bahsetmişler, Doktar bakmış, şöyle demiş: — Aman.. büyle rapor olur mu? Bunu, hiçbir dokter yazmaz, Sonra da, diplema uumarasına bakmış: — Sizi pek faka bastırmışlar, a- sizim, 275 diploma mumaralı dok- iun belde doktorum diye ortaya | — Bir Alman tütün hey'cti İzmir (Hususi) — Bir. Alman heyeti şehrimize gelmiştir. Heyet, evvelce Almanyada bir firma ad- a satın alınan tütünleri tesellüm edecektir. BİRİMİZİN GERDİ HEPİMİZİN DERDİ Belediyenin garip ve hazin bir ihmali! İstanbul 10 uncu ilk mektep baş muallimi B. Kemıı bildi « riyor: *Kumkapı nişencasında Heh vacı sokağında belediye tara- fından açılan Lâğımdan çıkarı- lan müzahrafat el'an kaldırıl. mamış ve kaldırımlar bir tür- lü yapılmamıştır. Bu yüzdeu sokaktan çok kerih bir koku yayılmakta ve halkın sıhhati, rahatı bozulmuş bulunmakla- dar. Lütfen belediyenin naza- ti dikkatini celbatmenizi rica ederim.. Son Telgraf — Hernedense belediyemizin böyle garip ih- melleri ara mra eksik olmu - yocl.. Bir işe başlanınca bizim bil. diğimiz bitirilir. Bilhassa böy-) le müzahrafat çukurunu açık bırakmak, üstelik kaklırımları da bozmak hem garip ve hem de hazindir!.. Haydi bunu çı çıkıp halkı kandırdığımı için mah- bıııııııdıh kuru sçenlar takdir etmiyor fakat başlarındakiler de