| ük eksik: İyağ büyük eksiği yağdır; İltiyacının yüzde 50 N memlekellerden it- buri yetindedir; bum- harp esnasında gi- İahdidi mevzuu bah- & ön plânda bir rol | , bilhassa Avrupamın 'ğuk memleketlerde n fazla yağ yer- kleri için - alar yağ sarfiyatını — Diğer mahsuller kemale ererler ve tlarını tahmin et Halbaki bir ün elde eltiği lere- 8 kestikçe kendime | Yağı, kuyruk yağı gi lar hakkında yürü- hdür. ler pek ammumlı elde yağ sarfiyatı 4 adetler vardır. Nemleketimizde fakir anın 35 kilosu çoğu | Üzere hayvani yağ, lnyağı ve diğer ne - Ş* 2.5 kilosu sadeyağı | adam başına tarfettiğini biliyo - in tabaka sarfiyatı darma göre değişir ve M sarliyal da artar. G yağ sarfiyatı ise " Zeytin istihsal mım- Senode adam başına 10 Yükselen istihlâk Ka- | lakasının ve orta A- | ti yerlerinde 2 kile- Müleket şehirli ve köy- | &a başına senelik sar- | Bytinyağı iğer nezati yağlar Sadeyağ ve tereyağ Myrak ve içrağları fakriben 65 kile e- bin etmekteyiz. Akdeniz havzası in yağ istihlâkleri a benter. Bu - ça fazla zeytinyağı Meselâ İtalyada bunun M başına senede 47 | bir iklime malik Avrupasında ise hem | Ti artar, hem de zey- | Mmiyetini kaybeder. | Mlata yağı namı altın- seylinyağı ve pt- | Ülğer yağlı tohumlar - | N olunan tasfiye edil - Yağ miktarı çok ardır. abil tereyağ — sarfiyatı | tereyağ bilhassa' taze | *kmeğe sürülerek yeni- | Yanında bir miktar de- | bilhassa Margarin na- | İaplıyabileceğimiz ima- | süreti mahsusada ha- | ar şarfolunur. Mar - | M hayvani içyağları Yağları teşkil edi lür da muhtelif y elde edilen ve su öjenasyon usulile sert- | Çati yağlar da ilâve ĞÜL ROMAN : nde Se 9 Yazan : ETEM İZZET BENİCE lı Şu Salih. Ben onu | N kaz, *O zaman ben Kasım - yirmi yirmi bir uyu kemiseri idim. VYusunda kendisini asılı Ahkikatı ben yapmaştımı. Onun kazısım?. Ya, Gemi Yocuğu ile dul kalmıştı. Saltı aylık çocuk benim. | şaşkınlık içindeydi. '*w karşılaşmıştı. | d parmakları sakalın- İYor, boyuna sakalını ka- bir karısı, alta | Mevzula K Senesini kaşıyordu: . Sonra me oldu? Anaca | siklik içi | Avrupanın büyük eksihk- tiklerinden biri de yağdır. lAvrupanın yalnız yiyecek İyağa değil” makine yağına ida büyük ihtiyacı vardır. Kendi istihsali de ba ihtiya- | | icı tatminden çok uzaktır. Türkiyede, ilk tahsil çağım | da bulunan çocukların sayısı 2 milyon, Yapılan istatistik » olunur. (Bunlara memleketimiz - | y) Çöüeriyor ki mektebe gi de veğetalin diyoruz). Vaktile Mar / / lerin sayısı yalnız 500 bm— garinin yüzde 50 sinden fazlasımı W dir. Domük ki, bir buçak'mük hayvant yağlar teşkii ederdi, (akat | (h Höçük vöoru taaksebi p zarfında Margarin 1 demiyor, yani, bunlar, ilk | 4 milslladen daala aet Ü A Gien amalirimi " kalıyor | uuğı için içindeki, demizaşızı mem- gy n D N G Tübm leketlerden ithal olunan yağlı te- | ; , ir, LA l b(' bumlardan istihsal olunan, nebati | TiYede, ilk tahsil mecburidir ve bu t a ço- yağlaar nisbeti artınış ve yarı - tahsil çağında olan nıguıızı mektebe göndermi - $00 yirmi se: sarfıyatı yı çok geçmiştir. Wl İskandinavya memleketlerinde * Margarine bir miklar da tasfiye | edilmiş ve kokusu izale olunmuş Balina ve diğer balık yağları da ilâve olunmaktadır. Birçok yer lerde de Margarinlere yağı alım- mış süt de katılır, Hödise malâümdur. İki mil- yon çocuğu mektebe gönder. mek için birçok maktep, bir. çok hoca, mı mne Ve saire | lâzım.. Tek kelime ile bütçe meselesi.. Avrupa sülh zamanında mühim | , Haber veriliyor ki, Vekâ - ",| let, bu büyük ve mühim dava- nın halli için bazı tedbirler al. | mak üzere hazırlanıyor. 10 yıllık bir program vücüde ge- tirilecek. Kanaatimiz şudur ki, ciddi bir program, kaliteye ehem - miyet veren böyle bir prog- ramın tamamen tatbikinden sonra ,Türkiyemnin manzarası lmak Ürere senede 35 | Muhakkak hi değişecektir. thal e- | Memleket kalkınması ancak | derdi. İngiltere bugün bu ihtiya- | Maarifle olabileceğine göre, emı denizaşırı memleketlerden te- | Daşaranlara bu işte muvaffa- | miu edecek vaziyettedir. Fakatna- | kiyet dileriz. ükleri dolayısile istihlâki | UURHAN CEVAT f Gazefe ;eraklı- ; larına faydalı 41 miktarda tthalât yapardı. Her ma dede olduğu gihi burada da en bü- yük ithalâiçi İngiltere İdi. Kendi istihsali hemen hemen yarım mil yen kental tereyağa inhisar eden tere 24 milyon kentali Av - rupanın şimal memleketlerinden olmak üzere senede 4,8 milyon kental tereyağı 2,7 milyon kentali gene Avrupanın şimal memleket- kil tahdit € İngiltereye ihracat yapan şi - mal denizi memleketleri ise bu- asile orta Av- tarda bir ihra- illerdir. Kün yem azlığı ak vaziyette Avrupanın sulh zamanında bil- | hassa yağlı tohumlar ithal ederdi. Bu tohumlar memleket dahilinde işlenerek bem sınat bir faaliyet | olur, hem de yağ çıkarıldıktan som- | ra geri kalan kıymeti gıdaiyesi yük-| yvan ye malümat Münderecatı en bol| sabah gazetesi | ıigisidir ? | sek posalar (küspeler) b delik sabahı| mi ölârak kull lerdi. doğruyu yağ olerak ithal olunan yalnız palm yağı vardır. Büna e- bep de palmım vakil esnasında bo- Doğrudan nündereca' e bazı mü - eseleyi ithal olunan palm zulmamasıdır; Hünakaşa | yağı mikları senede takriben 27 ı milyon kentaldir. Bunun haricinde yağ olarak itbal olunan diğer ne- | leri hakkı j mukay hati yağlar miktarı azdır ve bu | sabah' gazete ilhâlâta mukubil küçük bir de vağ | rer gözden ihracatı olduğundan nazarı itiba - 1 di ve ahınmağu değmezler. tbiden Üzlain> İşte Avrupa ithal ettiği yuvarlak. , cit aldi hesap 70 milyon kentallik hağhı Sltnderdcii bollağa öğrin tohumdan takriben 20 - 25 milyen | | günün d kenlal yağ istihsal ederek açığımı Bugün Türkiyeden bir miktar it- yapacak vaziyettedir. Fakat üzde birini bi- | le kapıyamaz, Elde mevcut stok- | ların da pek mühüm olmadığı söy | lenmekte Avrupanın en büyük eksiği yağ- dır, Hattâ bu cümlenin şümulünü biraz daha genişletebiliriz. Avru- pa ya n ek Tının bepsi birer bi- | geçirildi ve neticede bolluğu ve zenginliği | berlerini, tabil hesaba katmıyoruz. Çünkü bu havadisler az veya çok Mufassal veya muhtasar her gaze- | tede vardır. Halbuki dünkü tetkik | sonunda, İkdam — gazetesinin bu | cihetten de ötekileri geçtiği gö - | . Gelelim şimdi İkdam in bu hususta birineiliği lan diğer mün - yiyeceklik vağ i de değildir belki ay hemen diğer bütün ipti- ka şunlar kale: yi tehdit ed vardı: lerden fazla, makine ya- | ğına da büyük ihtiyacı vardır. ve kendi istihsali bu ihtiyacı temin den çok uzaktır. Dav . amı & c sayfada) | lerde | de | MAHKEMELERDE: İ i milyon Türk çocuğu Adam adama benzer, bu kadarı da olur mu a vi D eei Belediye reisi zannettiği, meğer | virmüz | mekti sabıkalı manitacı imiş! Taşralıydı.. Konuşması, taşra - | İstanbul karmasıydı. Kadesine gö- | re İstanbula kasaplık koyun geli- rir, satarnıış. Hivayetine göre, bu işi genişçe mikyasta yapartmış; ya- ni - Allah gani etsin bolcaymış. Bu zat ;davacıdır. Mahikemede, buzuru bâkimde, davasını şöyle | anlatıyor: mbula, sık sık gelir g rim, Senede birkaç defa. Geçen - ine geldim. Bir gün, köprü- yürüyordum, Kalabalık ara - sında, karşımda, bizim bele: isini görmiye ni —k.ueu buraya ge- meden beş on gü intihap olunmuştu. Bir iki kere, şöyle, üs- tünkörü görüşmüştük, O zaman danberi, çok vakit geçmemişti. Ya- ni, belediye reisi bizim kazaya ge- leli, daha hemen yiri muş, ya olmamı: isi, ben men Bu kadar ye- | ni elduğu halde, mezun olarak fi lan İstanbula gelmesine akıl erdi- parası, pulu, | İ gün ya b | remedim. Erdiremedim amma, 2- caba, beni tanıyacak mı gibilerden yüzüme, üçina âşina baktım. O da bana pek yabancı bakmadı. İnsan, gurbette, memleketinde en 27 ta- mıdığı hirisile karşılaşınca babası- Her zaman İstanbul benim i- müş gibi olur gelirim amma, çim, ne de olsa gurbet sayılır, Ben, di.. Sef uzattım. ©O da e elini sıktık, — Yeni mi teşrif ettinir serdüm Evet., dedi. Dün geldim, CÇok kalacak misınız? Yarın akşam gidiyorum. Siz ne zaman döneceksiniz? dedim, iki üç güne kadar döneceğim, Koyunları sat- tam; bir iki gün, İstanbırlda, şöyle keyif catmadan dönemiyeceğim. İstanbulun zevkini sürmeden dön- mek Bunu söyledim amma, bani, ne aşanllah, Muhsin beyefen- diniz.. dedim. Elimi ni uzattı. Biribirlmizin diye — Ben de, yalan söyleyim, memlekette be - lediye karının kulağına varırsa diye de, sövlediğime, söyliyeceğime piş - men oldum. Belediye reksi de dedi ki: — Ben de, buraya ablama gel- dim, Kocası yeni öldü. Biraz pa - rası kaldı. Kalamışta bir köşk alı- yoruz. Şimdi, tapudan geliyorum. 'Tam takrir verileceği sırada, he- sap yanlışı yaptığımızı — anladım. Meğer, tapu harcile yirmi sene vakıf icaresini de biz vermeli imi- giz. Öyle olunca, üz yetişmedi. Üç dört yüz Hira kadar daha lâzım. Şimdi, Kadıköyüne ge- çiyorum. Hemşirenin evine gidip mdeki para | maştır. dedi isi boşboğazlık eder de | Kİ sıkıntım olur, Ben de gider Muhsin | Allah bereket versin, beş on bin li- ra da param var. Çıkarıp, beş yüz lirayı, tıkır tıkır avcuna saydım: — iki üç güne kadar ben de dö- im. Şimdi zahmet buyurma- | yın; hemen işinizi görüverin! de dim. Aldı, Bu iyil nece teşekklr etti: iin altında kabmam, dedi, Memlekette, bak, ! Be- düşer. eminol!. ben sana yapacağım. E lediye reisidir. İnsanın işi Allah razı olsun, nazik de bir e- dam, diye düşündüm. Meğer «bak | ben sana neler yapacağım'> diye, | başıma getirdiği felâketi yüzüle karşı da söylemiş; Kafam bir şeye takılm diye reisi boşboğazlık eder de, İs- tanbulda keyif çattığım, zevk sür- düğüm karınm kulağına çalınırsa, diye içim tçimi yiyardu. Keyfi be- kediye - reisile beraber kimseye birsey söylemez diye dü- şündüm. Dedim ki:; | Muhsin beyefendi.. Bu gece benim davetlimsiniz, Sizi, alatur- ka gaa dörtte, Tepebaşında No - | hutlu birahanesinde bekliyorum. Şöyle. bir papas uçuruveririz. — Pekâlâ gelirim. Bekleyiniz, diye kabul etti. Selâmlaşrp ayrıl- dik. O gece, Nohutin bir: ne bileyim! t Bele- çatarsak, —SOoON TI!.GRR Evlenmek istiyenler, iş ve işçi niler ve müşküller İş ve işçi arayanlarla herhangi arı bu sülfunda muntara - eşredileci r. avukatı da klerdir. sütun. n doktor v mar Gaz sorulanlara ce Ciddt i ap Aramlanlar Filimlerde rol ve mek merunu 18- üzere nınak- ?- '_"C Vinel KÂNUN 1949 —T TET FE ümâ. K h ;yü | Sadrazam ge- | Öini dilenci kız İ İyaktilö; >ble sürlrüzeinü oğlu, hergün konağının kapı” | sı önünden geçen bir dilenci | kıizına aşık olmuş.. Delikanlıe nın göğlündeki aşk günler geçtikce hara: ce, Allahın emri, Peygaml » rin kavlile, dilenci kızın de sti izdivacını talep elmiye kı rar vermiş! ateşi tlenir « | Sadrazamın oğlu, ni «ayet | bir gün hal ve keyfiyet' anne sine açınış.. Ânası: Aman - oğlun., sen çıldırdın mi?. Sadrazam oğlu dilenci k» demiş, : | zile evlenir mi taşta B da 1 num müyra Bu bahtsız vatandaşa elini uzatacak yok mu ? Üç karde- min de hiş hiç bir yer- Ta varidatı olm iki ay nöbet bekliyenler var!.. de- diler. Hademelik aradım, bula - ğe razı oldum: «Bu münhallere yalnız sabı- » cevabını verdiler. iz — kalmadi. de aç gece - gidip dünyanın masrafını ettim, | |£ Servor mu diyorlar, yeller mu, nedir, iki tane de kadın. buldum. | fesatlıktan değil, içerken, gönlümüz açılsın diyo, belediye reisi kimseye birşey söylemesin. Sant dört oldu, altı oldu, gelen, giden yok. Hulâsa gelmedi. <İntan hali.. Bir işi çık- im. Töbeler olsun, ak- | İtma hirşey ge Mernlekete gittim. isile, kalabalıkta, bir iki kere ke- nuştuk. Gözünün içine bakıyor - dum. Hiç, aralarda değil. Bu, bu kadar çiğ adam mı?. Üç gün, beş le bir bit yeniği old din. Ayak- larım suya erer gibi eldu. El. dan tahkik ettim, Belediye reisi İs- tonbula gitmek değil, kasabadan kımıldamamış. Benim bir kâtibim vardır: Şa - | kir. Sakir, sade iş kâtibim değil, sır kâtihim gihidir de. Açıkgöz bir çocuk, Asıl Kayserilidir. İstanbul- | da da çek hulunmuştur. Herşeyi bilir, Ona açıldım. Dedi ki: en bal gibi dolandırılmış - sın. Şimdi yapacağın birşey var. Hani, görü hem de, rmedim, Belediye ve- | gün, nafile, işte u © vaklt tan- | Kimseye sezdirmeden, belediye re- para alacağım. Amıma, artık, gidip | dönünciye kadar da belki vakit ge- yarına kalacak, Hepimiz - biri Yarın öbür gün benim de gecek, İnsanı mize isi Muhsin beyin bir fotoğrafını | edin. Doğru İstanbula git. Eğer, l seni dolandıran adam sahıkalı ise | hemen tanırlar. gibi yaptım. Muhsin be- resmini baldum; İstanbırla resmi gösterdim; hemen tanıdılar, Birisi çıktır sayffada) | adresine gönderilmesin bu asil şefkat, ulüvvücenap teza- hürünü bekliyorum. (Halk sütunu in Aydın), MEKTUPLAR Namınıza - üç ldırma - Bayan Behire mektup daha gelmişt nız. me Ba bun Dürkük iruzan Aydın a gelmiştir. Aldırmanızı rica ederi AÇIK KONUŞMALAR B. Yusuf Ziya Baleı — Size yı- rın cevap vereceğiz. Bezacı B. Vehbi Akön — Mektu- | z gayri vazıhtır. Lütfen biraz menizi rica ede - TEKLİFLERİ 80 lira net ay- aşında İstanbullu bir gen- erkek Kumar, e bilmem. Tahsilsiz ve-| ya en çok orta mektep tahsili olan afif bir kızla evlenmek ve balimi ona, yu fakir, munda Samim» rim. casından kırk kuruş aylık bağla- dılar. Onunla geçinemedi. — Nesi | var, nesi yokse hepsini sata sata yaşadı | do sattık. Onum parası ile küçük, bir kulübe gibi bir eve ik. Os rada oluruyorduk amdan altı ay | — — Sakımı? | öldü. Bemi evlendirdi de öyle öldü. En sön oturduğumuz evi veceksin / Annem de bal sonra ölmüş. — Seni kim büyünü? Beni ihtiyar bir halam varmış, © yanına almış, Üç yaşına kadar önun yanında kalmışım. Sonra e | da ölmüş, beni mahalleden Pakize | adh bir kadın büyütme almış. Ü- zerine baslalık gelmiş. Benimle uğ- Taşamayacak olmuş. Sonra besi | Mithat adlı kardeşinin — karısıma vermiş. Onlar Hasköyde Piripaşa- da eturuyorlarınış. Beni almışlar, | oraya götürmüşler. İşle bon en- larm yanında büyüdüm. — Onlar nerede şimdi?, — Kocan kim' Genç kadın bir saniye sustu. Sonra, gözlerinden yeni bir yaş veli boşandı, anlatmıya keyuldu. — Gülfem annem epey yaşlı idi. Bir yıl oluyor, bit gün bir genç a- dam geldi. Beni istedi. Kimsom | yok, sise oğul ve erkek olurum, dedi. Çok sıcak kanlı bir adamdı. Gümrükte memur olduğunu söy- — Mithat babam ben 11 yaşında ledi. Anncm çabuk kandı. Benim h—ıl&h—,m[—n— l $e düe e e MN l de çocuk kötüme gitmedi. «Peki>» ' dadim Anaamin olinde ev Daza - | sından yüz yetmiş altın kalmıştı. | Bana öteberi yaptı. Güveysine de çamaşır ne gerekse hepsini d, Bir perşembe —ukşamı mahallenin imamı geldi, nikâhı - mizi kiydi, konu komşu yedik, iç- tik, damat güveyi gerdeğe girdi. İhtiyar komiser bir roman din ler gibi heyecanla, bir filim sey- reder gibi ber hâdiseyi — gözünlüm önüne getire getire merakla er- gen kadının sözlerini dinliyordu. Ve. kadin sözünü sürdürüyordu: Kocam sabahleyin evden çı- kıyor, işine gidiyor, akşamları ge- | liyordu. Anneme, bana bir oğul - dan, bir kocadan beklenen bütün saygı ve sevgiyi gösteriyordu. Bir | aybaşı olmuştu, ya olmamıştı. B- vimiz şen, rahatımıza iyi, kalbimiz kaygısızdı. Annem bir gün: — Damadım yağlum.. Sana bir | diyeceğim var, Dedi.. mç kadm, gözlerinden yeni, Dur damlalar akarak anlatmı- — Neymiş o diyeceği?. W ya devam etti: — Elinde 125 altın lirası kal - miş. Bunun rasını cenaze param.. Cenazem iyi kalksın.. de- | di, kendisine ayırdı. Yüz beş alb- tını da ona verdi. Artık evimin erkeği sensin, Al bu parayı. Sen bildiğin gibi yap. diye ona verdi. | O da peki anneciğim, diye yüz | türlü şaklabanlık yaptı. Sevir-ia- | den dudakları kulaklarına varı - | yordu. — Haftamın sonunda — beni | gümrükten Trabzoaa gönderiyor- | lar.. diye geldi. Güya maaşı arta- | cakmış, memuriyeti büyüyecek- | miş. Gitmemek olmazınış. — Ben | gideyim şev tutayum, siri de aldı- | racağım, Rahat, daha iyi yaşıyacar | | u. dedi. Düşündük, taşındık, ke- | nuya komşuya sorduk, devlet me- topladı aldı, bizimle iyi iyi ayrıldı, Kgitti. Bize beş lira bırakmıştı. 'Trab- ider gitmez her ay sekiz li- ra gönderecek, ev tutunca da yol paramızı gönderecek, bizi oraya Eötürecekti. Gidiş hülâ © gidiş. Bir ayda e beş lirayı yedik. Me- zona raktan çıldırıyorduk. Ne oldu bu | adam?, Komiser oturduğu yerdea far- dader — Ee.. ce, ee? Taze kadım, gözlerinin yağma- ranu çarşafınım ucile sildi. Yime anlatıyordu: — İmama koştuk, muhtara koş- tuk. Nereden soralım, ne yapalım? dedik. Gümrükten sorun.. dediler, | Gümrüğe gittik. ©O müdüre çıktık, © müdüre baş vurduk, hiç kimse böyle bir me- müur tanımıyor. Ne gümrükte böy- le bir memur varmış, me de soa m, ta- | namuskür bir | rica ede- | murluğu.. başka türlü olmaz, gi- | üç ay içinde Trabrona yeni me- Bülün teselliler, srarlar, nasihatler fayda vermemiş. Ana ve babanın döktükleri gön yeşina rağmen, sadrazamız oğlu dilenci kızla evlenmiş. Kızı almışlar, hamama götün | müşler, yıkamışlar, elbiseler giydirmişler, süslemişler, talı | mışlar, takıştırmışlar.. Bir gü | zel gelin olmuş.. ü | Damadin anasi: — Oğlum, demiş, kulıgındı küpe olsun.. Huylu huyundan vazgeçmez. Amma, bakalım.. inşaallah eski huyunu unutur. Gelzaman git zaman, bir gün, kayınyalide, gelinin ne yaptığını merak ederek, kilitli bulunan yatak odasının anal» tar deliğinden içerisini gözeb | lemek sevdasına düşmüş.. Ayaklarının ucuna basarak, | gelin odası önüne gitmiş So« | kağunu kesmiş.. Gözünü anak- | tar deliğine uydurmuş.. Bir de ne görsün?. Sadrazam gelini, odadar | sedirlerin, iskemlelerin üzerir | me, birer parça ekmek sıralı | mış, birer birer hepsinin önü | ne gidiyor, boynunu büküyor elpençe, bir şeyler mırıldana yor. Bu manzarayı gören kayım | valide, hemen selâmlık daire | oğlunu alarak | il de bak, şu delikten, iş.. Ben sana söylemedim |— Huylu huyundan vaz geçrab | yor, vesselâm! Bütün cezalara rağmen, düm Eminönü meydanında, ©o gü | zelim asfalt üzerine, birisini tükürürken gördüm de, bu es geyrmiya eti R.HALİT «Yeni adam» 8 yaşında sör İsmail Hakkı Baltacıoğ n yedi yıldanbeci mütr | tazaman çıkarılanr — «Yeni Adame haftalık mecmuası 213 üncü sa; | sile sekizinci yılına basmıştır. « ni Adam- tebrik eder o ymetli müessisini muasının isti - fadeli, larile memle - ket kültürüne daha — uzun yıllar devam etmesin; temenm n hizmet ederiz. DİRİMİZİN DERDİ| YEPİMİZİN DERDİ Geceleri körleşen umumi saatler! Umumi yerlere konulan saaı. lerin hemen ekserisi ışıklı de- Zildir. Hepsi gurupla beraber körleşmektedir. Bu yüzden ge- €e saatin Kaç olduğu görülüp, asla anlaşılamamaktadır. Me- selâ Eminönü ve Karaköy sa- atleri karanlıktır. Sirkeci tren istasyonundaki saatin ışığı ise Bgece 22 de söndürülmektedir. Bir şehrin hayatı yalnız gün- dür harekette olamıyacağına göre gece çalışanları da mek ve onları saati anlamak- tan mahrum bırakmamak iâ - zumdır. Diğer taraftan Eminö- nündeki saat te üç gündenberi louk“]-lhl;ıu—n mür gönderilmiş!. Hani vaz; nesi yek. he “Devamı var) borulmuştur. Bunu görüp ta- mir edecek makam yok mu?»