S j #—SON TELGR A F — 13BİRİNCİKÂNUN 1519 İİCKİ ve İÇKİ KURBANI MUHARRİRLER | Fakat gazetecileri de tenzih etmek lâzım... Her meslekte olduğu gibi yazı âleminde de ancak o vardır Yazan: Osman Cemal Kaygılı Pirimiz, Gdladımız Hüseyin Rahmi Gürpinar, ölmüş muharrirlerden bazı- larının rakıya, hattâ başka mükeyyi- fata karşı güsterdikleri tiryaklliğe ve bu yüzden çekmiş ve düşmüş olduk » harı izlırap ve sefaletlere dair bir yazı yazınıştı. Zaten ötedenberi, bizlim hal- Kın bir kısma, mubarrirlikle rakı ara- ganda sıkı bir münasebet, bir yakınlık Aasavvur eder. Bu düşünce, tabii eski meyli, meyli, mahbuplu edebiyat za- mazından vç daha senraki Andelipler, Nurişeydâlar, Adalı Celâllar ve falan- lar filânlar zamanmdan kalmadır. Yüku pirimiz, —Üstadımız Hüseyin Kahmi Gürpinarın da buyurdukları gi- bi, daha sonraları da muharrirler ara- sında, kendilerini oldum olasıya rakı- ya vermiş ve bu yürden harabatileş - miş, törlü sefaletler, rruraplar içinde, Belki de vaktinden önce göçmüş kim- #eler büsbütün yok değildir. Pakat, bazün artık matbuat ve edebiyat pi- yastasında © geşli manzaralar pek silik bir haldedir. Meslekdaşlar arasında hiç içmiyen halmadı, yani bunların bepsi, san 1a- manlarda Kbüssnüd Elendinin torunu kesildi () demek istemiyorum. Fakat Bedir ki içkinin mevkli, derecesi, iti- barı, rolü, zararı her meslekte neyse, muharrirlikte de endan — serre kadar farzla değildir. Hele içkiden Ukam almak, içki ile Ax fikri, zihni cilâlandırmak — gibi, a süter, Adah Celâller devrinden kal Aleminde düyüncenin, bazünkü — yazı Yoktar, — “omfir kadar bile mevkli Yalaız mühtere YaRSNIN sonunda GiğİTİ. Ustadımız —— Bügün hâlâ rakı ürsi | #irlerin kir akşamı ünce, ıdan ne kadar iedkteini eç ae Kü yanlarmdan anlıyorum: T v Ben ise, bir akşam önce İçtiği rakı- M kıradoe ve miktarı, erlesi mee hemen aramızda yok ribidir di- yorum. Ayıp değli ya, merak bu, mub derem ve sevgili pirtmiz, — Gstedımız. Erlesi günkü yancından, —bir akşam Önce hangi rakıdan we miktr içtiğini anlarım! — dediği mp>-4rirlerin, bu Kabil yamılarındar Oİ/kaç nümune or- faya Koyamk Bütün maharrirleri bu meravoe Kurlarsa fena mı olur sanki? 490 Çeşit muharrirlerin en sonuncu- karını, üstadın kendiler, Cumburiyet - deki yazılarında birer birer sayıyer - lardı. Yalmız, bunlardan o yazıya girmi- vem ve sön nesll rakmaderümi arasm- da, fam mamasile sefalet ve irtırapla Kardeş olarak aramızdan #öcmüş olan hir genç arkadaşımız vardı ki bu za- Yallı çocuk, az kakan Meserret kıraat- vılda idi. Rakı, bu çecuğu e hale ge- Hirmişti ki artık kendisine iyllik etmek istivenleri bile kendine düşman saymı- ya başlamıştı. Hatiâ, bir gün, artık ça- kaşamaz olduğu bir gazetenin çenç pat- PURU, ödün yanında buna otur beş Hira pera vererek: — Al bu paraları, osu da beraber | #ölür, kendisine bir kat hazır elbise Bir ayakkabı, bir iki çift çorap, men- dü, fanilâ falan ali, BDemiş ve ben de enü yanıma abıp Türkler; büyük bir mil ettir. Şarki hattâ dünyaya ve bütün hiristiyanlık âlemine karşı koymuş bir mevcudiyettir Prançez, — Gürelstan krahinin kizını beğenmiş, her İki taraf arasmda söz testi edilmiş, kız da yola çızarılmıştı. Bazi — tarihler diyor ki; Güreletan kralının kızı İstanbula geldiği günün ertesi zababı Tückler Kostantmiyeyi Muhüsara etmişlerdi. İmparator teliş- [ ta idi. Kız, melül ve mahzun sarayı imparatoriye kapatıldı. Hattâ, impa tor kızın yüzünü bile görmemişti. İşte bu kız Türklerin elli üç gün- Nük muhasara müddeti içinde sarayda kaldı. Gürelstan krah Tayına yerleştirin an kazını Datne g- | | İekinin bu son ki 1 — Ya geriye kalan dört lira! Ben de şu cevabi. vermiştim: — ©O da bende kalaın, hamamdan ge- lince veririm! Bu cevabım üzerine derhal somurt- | muş ve benden dört lirayı da aldıktan Sonra: — Ben şurada yemek yemeğe gi- Giyorum! Diye yanımdan savuşmuş, koltuğun- | da, yeni ahnan şeylerin koca paketi ve o pek bitkis, pek perişan hali ve | ölü benzi İle Birkecinin en kuytu, ka- ranlık bir meyhanesine dalmıştı. nlarından son- aI e | hakimliğinden : , Türkiyede mevkli fitle keymak | kındaki davacı İstanbul bazinci maliyesi fından Fenerde Tahtaminare hallesinde 98/80 No, lu evde Şakir eğlu Celayir ile Nazmi ve aleyhlerine açılan alacak da sımdan dolayı mumaileyh Celayi- rin polis tabkikatma nazaran ika- Mmetgâhmin meçhul bulunması ha- sebile ilânen tebligat ierası hak - vekili, anuvafıkı kanün — görül ay müddetle ilânen — tebligai icrasına ve muhakemenin 11/1/940 perşembe saat 14 de talikine mah- kemece karar verilmiş ve bu bap- taki davetiye mahkeme divanha - Desine talik kılınmış olduğundan Yyevmü mezkür ve saatte mahke - meye gelmesi lüzumu tebliğ ma- | kamına kalm olmak üzere key - | fiyet ilân olunur. — 939108 DEVREDİLECEK İNTİRA BERAYI «Sandık ve kulu imalinde slahatı hakkındaki kat için almmaş olan — 20 | Banleşrin 1883 tarik ve Y38 No, hi | Hira beratının ibtiva ettiği hukuk bu kere başkasına devir ve yahut ieadı V| icara dahi verilebileceği teklii edil- mehkte olmakla bu hususa fazla ma- “di kiz, fevkalâde İ rötoriçeyi karşılanıya bile gideme dümal edinmek 'rin Galatada, Aslan Han $ inci kat 1 - 3 Ne, lara müracaat eylemeleri ll Yazan: M, SAMİ KARAYEL Romaya faik, SÜZzel hesna müslesna — biz “dilberdi. Bubağı kendisine baddinden fazia et | haz vermişti. Kız milyonlarlâ cihazı e İstanbula nbula gelir gelmez impa- | a evlenecek, kırk zümektirk gece ün yapılacaktı. Bizans — imparatörlarimin — evlenme merasimi binbir gece musüllarını an- dırırdı. Fakat kız öyle bir zamanda İstan - bula gelmişti ki; imparator kale be- | denlerinde askerlerile uğraşıyordu Hattâ; imparator müstakbel impa- İ | taldı Ve 23 senkünum 1880 da avdet ci | vapurdan diğerine, bir trenden öleki. | Devriâlem | N | Seyyahati | — Zamanırmada, İngilterenin ve Pran. | Sanın Amerikadan tayyare ve mühim- eei a z Fün dÜ masledern sek [ Mmelerinde bir fevkalâdelik görülmü - K K devriâlem seyyahı Macellan, 20 eylül 1519 da Guadilkivir mansabından (Endülüslerin Vadilkebir. dedikleri ge- hir) ayrıldı ve $ sene 251 gün gonra ayni mahalle döndü. | Bugemvil ayni seyahati üç senede, Duman Durvil de * sene 11 ayda yaptı. Yül Vernin ramanlarından cesaret alan Misis Nelli Biy adlı bir Amerikalı ka- | din 14 şabat 1888 da Nevyorktan ay- det ekil, Devriâlem seyahstini 63 gün $ saat, X7 dakikada yapmağa muvaf- fak olmuştu. 1910 da, Gaston Siezler adlı bir Fransa, Misis Nelti Biynin rekorunu kırdı, Dünyayı 57 gün, 16 saatte do - haştı. 1913 de, Amerikalı Mears ayai se- yahati 23 günde yaptı. Bunlar, tabii gittikleri — şehirlerde Bzun müddet durmuyorlar, bazan bir sine atlıyarlardı. ——HHHHH KÂNUNUEVVEL MÜSABAKAMIZ 1— Dünyanın en büyük kıt'ası han- isldir ve müfusu ne kadardır?. 2— Dünyanın en küçük kıt'ası han- | Kisidir. ve nüfusü ne kadardıı YENİ BİR BOMBA İCAT EDEN İNGİLİZ ÇOCUGU Londradan bildirildiğine göre İn - giliz Marbiye Nezareti mütehassısları, 13 yaşında bir çecak tarafından icat e- hanan yeni üp bir haval bambayı iat- Kik etmektedirler. Bu yeni bambanın ilk teikikini ya- pan Harbiye Nezareli, fenni araştır. malar şubesi mütehassısları hayret ve takdirden kendilerini alamamışlardır. Genç mücidin ismi Jehn Civuzhdur ve bir fen mektebinde talebedir. Bom- banm plânları Harbiye Nerarrtine gön- | dereli hendz on beş gün olmuştur. Bunun tanziminde, ayni mektep ta- Tebesinden biri 12, biri 14 yaşında İki arkadaşının da yardımları dokunmuş- tur, Mektep müdürü, talebesinden bah- sederken demiştir. ki: — Bu çocukta icat fikri pek kuv- | vetildir. Herhalde istikbalde maktne il- minin büyük bir dübisi olacağı çöp » hesledir. 1.406,000/ ÇORAPÜRDÜM:. Meşhür. piyanist Brailovaki, 20 ilk | teşrinde Brezilyanın —merkesi — olan Rio dö janeyronun en büyük ealan - karının birinde, Holanda — mültecileri Menfasline bir kanser vermiş. | Konsere 2,000 kişi iştirak etmiş ve | 160,000 dolar hasılat yapılmış. Dinleyicilerden biri, kanserin hita- * munda #stadın elini sıkarak l — Muhterem üstad! demiş, bu gece ber defakinden daha güzel çaldınız, tebrik ederini Brailovaki, hafifçe gülümsemiş, şu cevabi. vermiştir. — Hayır; bu #kşaoı plyano çalma- Gim, 1,600.060 çorap ürdüm. Polanya mühecileri için ÇARIP Resimde gördüğünüz evler tıpkı 0 büs güllesi şeklindedir. Bu evler Af- Fikada Çal gölü sahilinde bulunur. Afrikanın Çat gölü sahili en kala - Balık yerlerden biridir. Çat eölü Mısırdan akan NU nehri- min menbadır. | Çat gölü sahilinde, Afrikanın daha ziyade medeni olan vahşileri oturur. Tüleri en ziyade ilmsahtan | Çat zülünde tümsah çek « | Fakat vahşiler timsahtan korkmak- | Ja Deraber ena karşı silâhlıdırlar. mişti, Müstakbel imparatoriçeyi İstanbula getiren V Ti geve karan- lığından İstifade ederek. bir | seri olarak — Boğu Zavalli kıd, Bizansin başma gelen feliketten bihaber idi. O, Bizmns im» Paratorluğunu eski haşmet ve debde- besile tanıyor, ayni hisl sevinç 1- | çinde İstanbula geliyordu. | Sarki Rama imparatorluğunun mü- | $8'şa tarihi, dünyaya nam salan ha- rikaları Gürçistan dilberinin kafasın. da, kalbinde yeretmişti. | İstanbula bir kursız gibi gire | mişti. İmparatorun kendisini karyıla- madığını görünce hay Kız, doğruca Dafne riörlüş ve vezi müstakbel imparatoriçeyi nında: — İmparator hazretleri düşmanla - 1 karşıyadır.. Mevklini terke- dip gelememiştir. Örür dilerler. Demişti. Kız; veririazamın bu söz lerine fena halde alınmış, derhal kabele eylemişti: u- zeşMul olacaklarımı bilmiş olsaydım, | buraya kadar ihtiyarı zahmet eyle - | Sultanım; Türkler İstanbulu mu- başlımışlardız 1 impuratoriçe; Türklerin | be ölduğunu bilmiyordu. Yalnız, uzak- tan uzağa isltiyordu. — Bu | sebenle, — Notarasın — süylediklerine © derece kuüvvetle — mana Mükabele eyledi: isimler'ini vermemişti. | - Türkler, dediğiniz de ne oluyor?, Ben, şarki Rama imparatorluğunu tem- sil eden bir zatın TTürkler karşısında MesEUl ölabileceğine inanır — Buna “düpedüz istiskaj derler. — Bizğfirullah Sultanım. ) — Türkler; büyük bir millettir. Şar- ! Ki Romaya faik, hatti dünyaya ve bü- f | tön hür diyanlık âlemine karşı koy- » mevcudiyettir. İmparator hezretleti, bu derece müşkül içinde idiseler neden beni va- | tanundan buraya kadar getirttiler?. —| | bakımsızlıktan L 3milyon Türk lirası miras! Yugoslavyalı bir köylü, yolda tesadüf ettiği hasta bir kadını sır- | tına alarak evine götürmüş, gün- lerce bakmış. Kadın ölünce tamam! 3 milyon Türk lirası mirasa kon- muş!, Bu masal değil, hakikattir.. Ve- | goslavyanın Poeşravaç köyünde | bir çiftçi, tarladan köye gelirken yol üzerinde, çamurlar üstünde yaşlı bir kadının yattığını görmüş, sırtına alarak evine getirmiş. O- cağın yanma bir şilte sererek ka- dıncağızı yatırmış. yoksuzluktan, bitkin bir halde bulunan kadın İki hafta humma &- teşleri içinde yattıktan sonra Ö- müş. Fakat ölmezden evvel köy mu- farını, eştafını çağırmış ve nesi nesi yok köylü çiftçiye terk | eylediğini söylemiş ve ölümünden| bir gün sonra, çok eskiden Ame - rikaya giden bir - kardeşinden 3 | m lira mirasa konduğu an - | var, Taşılmış ve vasiyeti mucibince pa-| sesler, homurtu - ralar çifçiye verilmiş. | FW LER DKT Vahşilerin timsahlara karşı silâh « lari Çok baslttir Mer vahşinin yanın « 'da bir çomak Fibi Iki tarafı sivri sopa vardır. | Timsah bir vahşinin özerine hücum Hİi zaman, derhal çomağımı eline | ahır. | Ve Kinsahın Üzerine yürür. Tünsalı | AĞLNI açIP Vabtiyi ısıracağı zaman çe- makkı elini ağına sokar, Tünsah ağımı kapattığı vakit çe - mağın sİvri karafları çenesine ve da- mağına batar, Bu suretle vahşi de ya- kasını kurtarır. Hemen her vabşi evinde timsah kor- kasundan sabahlara kadar möbet beli- ler Çat gülü ve bataklıkları on binlerce Ymsah ve suaygırı ile dolüdür. Su aygdırları da tehlikelldir. Pakat, daha ziyade vahşileri iz'aç eden ilm- sahlardır. İ ar: | yardı. Hasta çocuğunun başucun- | e ŞEHRİ DOLAŞAN GÜLÜMSEME Sabahleyin bir kiz işi « rdu. Ve birdenbire, hiç se- bep yökken gü - Tümsedi. Bu genç kızın güllük, gü- neşlik değildi, hiç neş'eli değildi, fa- kat gülümsedi. Günleri — gamhı geçmişti, sıkmtılı Bgeçmişti, sabah - Teyin de gene ezici, yorucu, can sıkıcı işine — gidiyordu; Bütün bunlara rağ- men gülümsüyor - dü. Gürürtrei Ve birdenbire i - çinde bir neşe, kalbinde kuvvet duydü. Adımlarını sık - laştırdı; şehrin gü- rültülerini harika- lüde bir beste gibi dinli duyulan lar, gürültüler ha- yatın türküsüydü, Genç kaz çalıştığı müessesenin | kapısından girerken, mülessese - | den çıkan bir genç erkeğe rastludı.! Genç erkeğin yüzü mahzun, ha- kışları hazindi. Bu genç ozun zamandır İş an- yön, bulamıyan bir işsizdi. Geçer- ken genç kıza baktı, O da gülüm- | semeğe başladı. Yoluna devam et- bir mağaza camekânındaki ay- nada yüzünü görünce tanıyamadı, kaç zamandır kendini güler yüzle görmemişti. Ve o gün işi rast gitti, iş buldu. agraa bir kalabalık gördü, dur- du, sokuldu. Bir arabanın atı düş- Müştü; arabacı biçare hayvanı kal- dirmak için insafsızea kırbaçlı - | yordüu. Genç adam yaklaştı, ati | başını okşadı. Arabacı genç adama baktı, şaşaladı, kırbacı bıraktı, ko- şumları çözdü, atı kaklırdı, yeni- den arabaya koştu ve gülümsiyerek' arabasımı sürdü. Arabacı gülümsemesini bir kö- gede karşılaştığı bir taksi şofe - rine verdi; şofür gaze basıp di - reksiyonu kıvırırken bu. gülüm- semeyi aldı. Biraz sonra taksiye, bir kadın bindi. Bir hastanenin adını söy - lerken ağlıyordu; hastanenin ka- pısında indi ve daha emin adım - larla kapıdan girdi; yüzünde belli belirsiz bir gülümsemenin izleri da çocuğun sayıkladığı şarkıyı söy-| Tiyecek kuvveti ona —gülümseme ! vermişti. Çocuğu kucağında bu şarkıyı gülümsiyerek , du. Biraz sonra sayıklıyan çocuk gözlerini açtı, anasını — danıdı ve | gülümsedi, rahat, sakin bir uykuya! | fakleden : SELÂMİ İZZ 'r|1 daldı. Kadın iyiliğe yüz tulan €© | cuğunun yanından mes'ud gülüm” siyerek ayrıldı. Koridorda tesar f ettiği bir ha$” | fa bakıcı bu gülümsemeği aldı V€ kocası artık kendisini - sevmiyof diye ölüm tehlikesji geçirmiş olatfi bir kadıma verdi; biçare kadın kett dinde yaşamak kuvvetini — buldu: Kocası evinin yolunu bulup katr n kalbini kazanınca bu gölüt” semeyi benimsedi. Gükümseme ondan bir başkaşımi ğ #“sü; bir başkası da başka birine | Kecirdi ve sırasile gülümseme baf” kı ndan başkalarına geçti. Gülümseme bülün şehri dalaştik fakirden zengine ve küçükten bür yüğe, ihtiyardan gence geçti, hef” kes inanla, itimatla gülümsüyor” du. Bu gülümseme hâlâ şehirdedir, hâlâ bir başkasından bir başkasınd | eçiyor. Siz görmediniz mi? PETROL NiZAM saç bakımı güze'liğin en birinci şartıdır. Diye sözümü kesti, devam etti. Bu işl yapmağa muvaffak olursak, büyük bir şey kazanacak değiliz, Nihayet ikiyi geçmez. Fakat, bin sana en aşağı 'a çıkarırım gbir şey yapı hazır mı?, Sen ona bak., O, gene hiç ciddiyetini bozmuyordu: — Senden istediğim şu: Hayati tesir hâlâ işi olay.. diye dinliyor, bu tarzda iyacağıma kendimi inandırdığım için ğene güle güle cevaplar veriyordum: — Eh. Hemen öyle ise yapalım. — Altmış bin 'acak Nafıaya ait olan bu işin mün konmuyarak pazarlıkla alınmasını emretti Küçük, senin bir söylemenle yapılacak şey! Ve.. Fikrini biraz daha izah etti: — Münakasa ile pazarlık arasında bizim ka « — İmparalor hazretleri bu decece (Devamı var) | zancımı: n de söyledi bi yüzde niha (Di ğ SAA Zdi e SA ğere "—'l———————J kârımız yüzde bir eli altmış ni Di Bey üzerinde D akasaya bahsederken: T BEŞ HAS Yazan; Etem İzzet BENİCE kalacak. Halbuki, yüzde ikide biraz h Elli altmış bin sen alırsan belki beş on bin de bize kalır, bedavasına çalışmış olmayız. Bakkâlın, tokantacının, terzinin, telefonun şu- nun bunun gene ay sonunda gelecek faturaları, be- eksiklerim sonra mün önüne geldi. Rakkam kulağırıda çınlıyordu: — ENi altmış bin lira alacaksın!, düm: Havadan, onun söylediği — Bir sözle alınacak paru.. Hayati Beye bu söylenebilir miydi, © yapar mıydi?. O ki, Yalıya Şuayip elendiden bana yel iki, Münakasa olursa hamallığna iş sırtımıza ekmek v da Hayati Bey bir an gözü- — İşte, bir iş adamı.. Demiş, yalnız; — Her yola gelir, karışik hü: etli bir adam,