ğ g | ğ ; 4— SON TELGRAF —Z7 EYLÜL 1988 DÜNYA SİLÂHBAŞINDA!. Baltık devletleri Bu devletler istiklâllerini, itilâf devletlerinin 1918 de kazandıkları Rusya ile Almanyanın ları arasına sıkışmış olan bi Küçük devlet var. Bunların iktır sadi, askeri mevkileri hakikaten ehemmiyet kesbetmeğe — başladı. Mevcudiyetleri de, bitaraflıkla - | Tımı ilân etmelerine, mihverliler | farafından verilen garantilere rağ- men tehlikededir. [ FENLANDİYA Üzerinde binlerce göl bulunan bu koca memleketin 3,000 kilo - metro kara, 1,646 kilametre deniz hüdüdü. vardır. Nüfusu 3,582,000 | dir. Hazarda ordusu: 3 piyade ve 1 W süvari livalık bir kolordu. Hazari . ordunun mevcudu: 1,824 zabit, 30 | bin nefer... Her fırka: 3 alay piyade, 2 alay Yopçu, (1 alay sahra, 1 alay ağır | topgu). 1 tank taburu, 1 zırhlı oto- Peil, 1 bisikletli, 1 istihkâm ta- bu 1 irtibat taburu, 1 barp kö- | taburu, 1 avci taburu. — | BSüvari livası: 2 alay ve | batarya' ahi minbafsisima —miahsis $ topçu alayı. 7 filoya ayrılmış 150 tayyare, 165 tayyare zabiti, 800 ne- fer. Bahriye kuvveti: Sahil muhafa- zasına mahsus 2 hafif kruvazör, 5 denizaltı, 24 karkol gemisi, 89 za- bit, 800 mürettebat. Fenlandiyanın 4,000 polis ve 4.000! orman bekçisi de vardır. Bunlardan başka, harp vukuun- da orduya iltihak edecek gönüllü 450 zabit ve 100000 sivil. mevcut - tür. Harp sanayli son derece mütle - şakkidir. Fenlandiya ordusu iyi falim ve terbiye görmüştür. Disip- Tine riayeti dünyaca malümdur. LİTVANYA Bu devletlerin, en ziyade teh - Nkeye maruz olanı Litvanyadır. Nüfusu 2,400,000 dir. 1,367 kilo - metre hududu vardır. Bunun 90 kilametresi sahildir. Hazari ordusu: 3 fırka piyade ve| 1 süvari livasından ibarettir. Her fırka 3 piyade ve | sahra topçu a> Jayından mürekkeptir. Süvari l- vası da 3 alaydır. Şu hesaba göre: 'ade: 9 e Süvari: 3 alay. 'Topçu: 4 alay, y Kİ Faydalı Bilgiler: Boya Kokuları odaların ek - || — Apartımanların, [ boya kokularını def bir çanağın içerisine biraz açyağı koymalı, bir köşeye Y birakmalı, Fakat, zaçyağı kıcı bir. madde — olduğu çocukların yanına gitmele! çanakla ne, içe boya koki mamile zail olur. BAŞAĞRILAR' Başağrılı birparça kolonya ile karıştı Ü a sinde İngi süzü'müş kabu bir kâğı k dumanını ağrılarını geçird üzerine yini alma Çasını gaze batırıp mak SEŞSSEİ sümlik gümüce yapla malı. Litvanya ordusunun bir geçie resmi zafere borçludurlar İstihkâm' kuvyetleti: 1 irtib taburu, 1 zırhlı müfreze, 2 istihkâm taburu, 1 otomobil taburu. Kara ordusu mevcudu: 1,410 za- bit, 19,000 neferdir. Tayyare kuv- vetleri: 1 keşif grupu, | avcı gru- pu, 1 bombardıman grupu olmak üzere 100 tayyare, — 140 zabit ve 1,380 neferden ibarettir. nde, — ordu mevcudu Te çıkı Litvanyada bir de gönüllü teş - kilâtı vardır. Bu teşkilâtın zabii leri, neferleri tıpkı İsviçredeki gi- | bidir. Atları, silâhları ve teçhi - | zatları beraber evlerinde oturur- | lar; işlerile ve güçlerile meşgul o- lurlar. Davet vukuunda hemen hü-| kümetin tayin ettiği yerlere gi - | derler N Litvanyanın tek,bir limanı var - Memel... Bunu da Almanlar memleketin n mukad- sgal etti. Bu küçük mukadderatı, Polon: | deratına tabidir den | miş olmaz! | | | LETONYA Nüfusu: 1,965,000. Kara hududu: 1400, deniz hududu: 464 kilomet redir. Hazari ordusu :*4 piyade fırkası, 1 süvari fırkası, 1 istihkâm alayı, | 1 zırhli otomobil ve tank alayı, 1 | tayyare alayı, 1 balon nakil alayı- Her fırka: 3 piyade alayı ve 1 sahra topçu alayından mürekkep- tir. Piyade: 12 alay. Süvari: 1 alay. 'Topçu: 4 alay sahra, | alay ağır, 1 alay sahil muhafaza topçusu. Bahriye! 2 denizaltı, 5 sahil mu-| hafaza gemisi, 450 zabit ve nefer.... Harbe alıştırılmış, askeri talim Ve terbiye görmüş sivil ahali 21 a- laydır. 65 taburu piyade, geri ka- lanı süvaridir. Mevcudu 80,000 er- kek, 10,000 kadındır. Aizsargui ismi verilen bu teşki- lâta 16'dan 60 yaşına kadar eli si- lâh tutan erkek ve kadınlar da - | hildir. Hepsi, silâh kullanmasımı | bilirler. | Harp zamanıfıda Letonya 200,000 kişilik bir kuvvet çıkarabilir, Le- tonyada birçok göller, bataklık « lar, ormanlar vardır. Bunlar, mü- | dafaaya çok elverişlidir. ESTONYA Nüfusu 1,130,000 dir. Kara hu- dudu: 633, deniz hududu: 3404 kilometredir. Hazari ordusu: 1,320 zabit, 15,000 neferden ibarettir | Piyade: 3 fırka, : Tahy. Topçu: 5 sahra, grapu, T D. C, A, grupu., | İstihkâm 2 tabur (1 taburu ir tibat, T taburu istihkâm), ve zırhb otomobil: 1 alay. Tayyâre: 3 grup kara, 3 grup | deniz, B0 tayyare 500 tayyarecii iye: | torpido muhribi, 2 de- 12 sahil muhafaza gemis Sahil muhafazası: 10 batarya. — | Gönüllü sivil kuvvetler: 32,000 erkek, 12,000 kadından — ibaretti E snda 150,000 as- F. İSTANBUL Tclg;afla foloğra; - F postâ, telgraf ve telefon yrk seTE vasıtasile Amerika rasında rö mümkün Bu makin ile Prna: rilecektir. Yapılan: tecrübeler Tmüvaffaki- yetle neticelenmiştir. | mek mütadımızdı. Hemen her geçişte | | tünde kaşın var diyen bile olmadı. Bir | ver Anadoluhisarıdır. Ay çıkmca, Fa- !mııııuıııvıımııııoı:ıwı lll ğğ l İSTANBUL'UN İÇİNDEN I Anadoluhis îa_ı_ı_'ına_l?_şharak | Bilgi mutlaka inkiyat edilmesi icab eden vetosunu kullanmakta ısrar etmektedir. Fakat bunarağmen kazmalar alabildiğine savurulmuştur lYınıı NİZAMEDDİN NAZİ'I Geçen gün, yelam Göksuya düş- müştü. Kasrın yamıbaşındaki — köprü üstüne çıkınca Anadoluhisarının ber- | bat âkıbetini ik defa zörmüş oldum: İçim sızladı. Yaldırıman böğaz kayılarına diktiği ilk Türk âbidesini ne akla hizmet e dip du bale sokmuşur? Ve masıl soka- bilmişiz? Nasıl elmiz varmış da bu eşiz esere kıyabilmişiz? Buna kazma sallıyan ellerimiz nasıl olmuş da taş- Taşmamış? Güneş yenl batmaşdı. Göksü kiyı » sındaki mezar taşlarının, servilerin ve salkım söğütlerin durgun sulardaki a- kisleri yavaş yüyaş kararıyordu. Ay, bulutlardan kurtulmağa sava- şayordu. Etraf yeni dinen yağmurun serinliği içindeydi. Bu semle en sen yürmli yıl önce gel- Giğtmi hatırlamıylım. O zaman burada bir mektep arkadaşım vardı ki üç çif- te kiki kardeşile 6 ve hen bu su- darda hemen her gece uçururduk. Ba- zan da şakrak kabkahalar savurarı Göksu kıyılarında, şu kerularda şar, şakalaşır, eğlenirdik. Yalıya dönerken kalenin içinden reç- Üçümür de burada tarihimizin bir yanlı hatırasını tenelffüs eder, — göğüsle - | rimizde bir gerilme, alınlarımaıda bir | diklik duyar gibi olurduk. Rabbim, © Anadoluhisarı bu Ana- | Gelü hisarı maydı? İnsan, küreğini kaldırın bir kuduz Köpetin beline bile böyle keskinleme- | sinc indiremez, Kapıların ikisi de yok | olmuş. h Yalnız değildim. Arkadaşım her artan bir hayretin esiri oluşuma kayt kalamadı; — Ne oldun Allahmı seversen... - de- di - niye canın sıkıldı? Üyle dalmışım Ki birdenbire cevap veremedim © serar etti: Böylesene canıma? Dilin mi tutal- ihayet; — Hisarın kapılarını yıkmışlar da.. Çok mütcesmir oldum, Yüzünde acı bir gülümseme belirdi: — Pek geç.. Pek geç kaldın dostum, Galiba bu teeesüirüi en son duyan sem- sin. Biz buhali göre göre artık alıştık, — Peki, bu memlekette Türkün bü- yük tarihi âbidelerine uluorta kazma savrulmasma mâni olacak hiçbir kuv- vet yok muymüş? Nasıl elmüş da bu zat bu cür'eli gösterebilmiy?. — Vallahi. Kendisine gözünün üz- sabah bir sürü kazmalı adamın kale duvarları üstüne çıktıkları görüldü ve bir müddet sonra kapılardan erer kal- madı, İşte bu zördükün «asri manzaras ya kavuştuk.. Arkadaşımın son cümlesindeki acı dtihza, yıllardanberi buradan her ge- gişle içinde me feci bir işkencenin sızi- sını düydüğünü acıkça günleriyordu. Bahsi fazla uzatmadım. Hisar iske- desindeki garzinalardan birine girip sa- dek bira kadehlerine sarıldık. Hani |- gimizdeki müşterek sızıyı olsa olka bu biralar dindirebilecek imiş gibilerden, Rumelihisarının en iyi görüldüğü th Mehmedin kurduğu kale, Yıldırı- min kurduğu kalenin duvarları dibin- deki gazinoya karşı yakadan bir kayık ftabağı içinde uzatılıyormuş gibi endam verdi. O zaman bu kalenin duvarları ündeki mezarlığı asrileştirişimiz - deki hoyrallığı bir daha hatırladım ve v tarafa baklıkça Sultanahmelle salla- mağa başladığımız karmaların dehşeti gözümde bir parça daha arttı, Kuzum. Bir mütefekkir uiçin düşü- mUr? Bir münevver niçin bir cemiyele Küzımdir? Bir muharrir. miçin ya- zar? Bir gazeteci niçin Lahkik eder, ta- kip eder, weşreder? Eğer mülefekkir boşubuşuna düşü- mecekse, münevever cemiyette vudece bir güs elacak ve muharririn yal müz Vaf olsun diye Kalem salladığı sa- | mlscaksa bu kafileyi mavnalara dol- dürüp Hayırsızada; lamak ve şerlerinden kurtulmak daha doğrü el. maz mi? İ Biz İslanbulu Türk tarihinin vesikalarından mahrum eden şehreminleri görü NDi şehir - Nleri yahatsız eden — köpekleri tutup Hayırsıradaya — sürenleri de — gördük. Lürumsuz yere gevezelik edip kafa ağ- sünden kal kat zararlı doğll midir? Üöa nn aG b | dir eserlerden biri elduğu mubakkak, Yook... Eğer münevver, mütefekkir, | muharrir, müdekkik ve gaseteci lâ- Tamdır kanaatinde isek, bunların söy- dediklerini yapmanım, irşatlarından is- tifade etmenin de doğru olacağını ka- | bul etmeliyir. | Şu İbrahlmpaşa —sarayına savrulan | karmaları a aüşünetim Meyhur bir tarih prefesörümüze, ya- ni mühterem destümüz Mükrimin Hla- l sormastur: — Sultanahmette yapılan tahribatı doğra bulüyor musun? — Mayır., dedi. — Niçli Zira orada iki larih vesikası bir karzmada ortadan kaldırılıyor. Bir kere binanın Türk sivli mimarisine ait na Be cihet asla su gölürmez. Sonra yık- fıklarımızın bir kasını e eeki Bizans bipodromunun garp larafındaki otur- ma yerleridir ki tarihin cok meşhur bir vak'ası, yani Pelbsariyüs kalliami tamı burada cereyan etmişlir, Lâkin savar: * Yıldızları | mektedir. Bu duğumuz kazmaların Bizans tarihinden ziyade bizim tarihe zarar verdiği kabul edilmelidir. Çünkü bütün aksi kddiaları. | Yağmen biz mühim bir vesikamızı orta- dan kaldırıyorur, demişti. Bu sözleri söylüyen bir imi şahsiyeti- mizdir. Binanın yıkılması düşünüld Hü zaman: — Olamaz! Diye haşkırarak artayı Sedat da bir ilim adamıdır. Yine bir çok âlimlerimiz, şalrlerimiz, | müharrirlerimiz iki kere iki dürt eder bir kat'iyetle orlada duran bir haki- Kati yararla vurmuşlardır. varmakadırlar, göne ve 4, mutlâka inkıyat edilmesi ikab eden velesinu kullanmakta srar. et- kazmalar »- habildiğine sav Vaziyele bakınca pek haklı olarak sorabilirle: Alime, şaire, muharrire, gazeleciye we ihtiyacımız var? Madem Wi söyle- diklerini dinlemiyoruz. n Bal Ayı Anna Bella Yeni Kocasından Çok Memnun Anna Bellâ kocasından boşan- dı, Tiron Povar'le evlendi. Şimdi | Fransada bal aylarını geçiriyor. Dovil'de, plâja yakın güzel bir köşkü var. Hergün, ipek mayyosu-! nu giyiyor. Sanra, bahçesinde do- Taşıyor, çiçek topluyor, Anna, yeni kocasından çok mem- »Japbi Kadınları nun. Çok da seviyor. Hakkı da var. 'Tiron Pover cidden güzel, yakı- şıklı bir delikanlı. O da karısı gibi sinemanın tanılmış yıldızlarından biridir. Tatil müddetini bitirdikten son-| ra Amerikaya dönecekler, yeni fi- limler çevireceklerdir. Asri Hayatın İcablarına Uymağa Mecbur Kaldılar Javon kadınları, umumİ harbde evvel evlerinden dışarı cıkmaz - lardı. Vazifeleri çocuk yetiştirmi ev islerile meşgul olmaktı. Şimdi anlar da çalışıyorlar, Bugün Ja - ponyada, yalnız kadınlara mah - sus birçok üniversiteler vardır. Bu- | rada tıb, hukuk, ilâh.. doktorları vetişmektedir. Tokyonun en büyük hastanele - rinden birinin müdürü. bashekimi, hastabakıcılar ve müstahdemleri hep kadın ve genç kizi Bilhassa fabrikaların hemen Inp- sinde genç Japon kızları çalışmak: tadır. Resmimizde eski ve yeni Japon kadınını görüyorsunuz,. M Hitler Alman prensle- bir sebebide bel Sabık Kayser Vilhelm, Doorn şatosunda büyük bir endişe içeri- sinde Hitler'e, Hitler rejimine kar- gı İânet okumakl meşgul, Filhakika Hitler, sabık hüküm- darın doğduğu gün, bütün rayihş memurları ve ordu erkânı tara - fından tebrik telgrafı gönder. sini menetmişti. Bavyera veliahtı Prens Riprehv le bütün Vitelsbah hanedanı erkânı Nazi rejimine karşı nefret besle- mektedir. Prensin tevkif olunup bir kampa gö e sebep İngiliz hanedanına mensubiyeti - dir. Muavini baron Aretine gelin- ce Şleyşer ve Roehm'le ayni gün- de kurşuna dizilmiştir. İmparatorluk ordusu kumandı .- larından Prens Alberih dö Vür - temburg 12 sönteşrin 1933 de Hö- berg kampına kapatıldı ve ancak dört ay sonra serbest bırakıldı. Kra) üçüncü Frederik Oğüstün oğlu Prens Ernest dö Saks, Şley- ser İtalya sefirile sıkı ve dostane| münasebalta bulunmak - cürmile tevkif olunarak Osthofen kampına| gönderildi. Bilhare, İtalya hükü - metinin — tavassutu ile kurtuldu. Hes büyük Dükalığı erkânı, bir ta-| kım esrarengiz kazalarla öldü, git- ti. Prens Filip, Rayş hükümetine | Almanlar, hariçten almak mec, buriyetinde bulundukları — iptidai | maddelerin yerini tutacak şe, yapmak için çalışıyorlar ve mu - vaffak da oluyorlar. Meselâ kauçuk, ihtiyacını — karşılamak için kireç, kömür ve su ile sun'i kauçuk y pıyorlar. Bu, kauçuk hizmetini gör- düğü gibi çok da ucuza mal olu yormuş. Yalnız bir güçlük var: Bu- 'na $ 20 nisbetinde hakiki thçuk | karışlırmak lâzım imiş. Son za - | manlarda hususi otomobil lâstik- | lerini müsadere etmelerinin sebe- [ bi de bu imiş... SUN'İ YÜN İptidal maddelerden yüne pek © kadar ihtiyaç yoktur. Bilhassa memleketin havası — mutedil olan yerlerinde, deniz kenarlarında.. Almanya, ihtiyacına kâfi dere- | cede yün istihsal edemediği için buna da bir çare düşünmüş ve bul- muşstur. Ağaçtan yün yapmak... İtalyanlar, Habeş muharebeleri | esnasında abluka altına alındık - larından sütten sun'i yün yapmak | usulünü bulmuşlardı. Şimdi Al - | manlar da bundan istifadeve baş- lamışlar, Fakat bunu, İtalyanlar | gibi sütten değil, ağaçtan yapı - yorlar, Ş Vistra denilen sun'i pamuktan keçe, perde, minder örtüsü, el hav-| Tusu, bulaşık bezi gibi şeyler yı pıldiği malümdür. — Bunların bi Mahzuru vardır. Yıkanırlarsa bü- zülür. Almanlar, bunun çaresini bulmuşlar. Vistra'dan yapılan el- Almanlar Kanadada teşkilâi yapmış- dar, Üzün zamandanberi eraya adam- | lar gönderiyorlardı. Geçen zün Kana- | Ka b ASA e| miş. aralarında dekler Simers inminde birl de varmış. Bu dektor genç bir Almandır. Geçen mayısta Kanadanın Kebek şehrindeki faaliyeti büyük bir geedle olmuştu. İngiliz Kral ve Kra: | diçesi mayısta Amerikaya giunişlerdi. Onlar Kanadaya zitmeden Simerx o Taya varmış. Orada buzünkü Alman. 'ya için propagandaya ririşmiştir. Ken- disinin Ucari — ve iktuadi gazetelerin muhabirleri olduğunu söylüyordu. Fakat Kral ve Kraliçe Kanadaya da- hil olduklarından bir gün evvel bir- denbire orladan kaybolmuştur. Bu zaman merak edilmis, Simersin kendi armusile oradan ayrılmadığına herkes Kanaal getirmiş almakla neriye ritüi. | İDAHA NELER YİYECEKLER Ağaçtan tereyağı, yün yapılıyor... Almanlar inek sütünden yapılan o nefis tereyağlarını hiç aramıyacaklar mı? 'İngiliz Dominyonlarında Dominyon hükümetlerinin bütün gayretlerine rağmen Nazi propa- gandası devam etmektedir rinden hiç hoşlanmıyor Eski Kayserin, Hitlere karşı olan gayzının bu olsa gerek bağlandı. Şimdi Kasel şatosunda adela mahpus gibi yaşıyor. Hitlerizmin en büyük düşman - larından olan Meklenburg dükle- rinden Adolf intihar etti. Diğer prenslere gelince: Çoğa Almanyayı terke mecbur kaldılar. ? bisele pamuklu kumaşlar gibi yıkanıyor ve büzülmüyor. AĞAÇTAN TEREYAĞI ÇIKAR MI Almanların en ziyade oldukları şey tereyağı, kol, gliserin, sirke, ilâhtır. Bunların yerini tutacak şeyler bulmak için uğraşan kimyager - lerden biri ağaçtan tereyağı, daha doğrusu tereyağına — benzer bir madde çıkarmıya —muvaflak ol - mi muhtaç şeker, ab limon tuzu, düş... ODUN YAKMAK YASÂK Almanyada, senede — 28,600,000 metre mikâbı odun yakılırdı. Çam kütükleri 8 marka satılırdı. Bun - lardan yapılan küğıtların metro mikâbı 120 marka çıkmıştı. Son za- manlarda sun'i ipek yapıldığı için 3500 marka kadar yükselmiştir. Bundan başka meşe ağaçların - dan bir nevi yağ çıkarılmakta ve ı hlamur çiçeklerinin usaresi ka - rıştırılarak zeytinyağı yerime kul- lanılmaktadır. Almanyada, — zey- tin yağı olmadığı için sabun sıkm- tısı vardır. Kimyagerler, at kesta- nelerinden çıkardıkları ” yağlarla sabun imal ediyorlar. «Topu, tere- yağına» tercih eden Almanların Çoğu ağaçtan çıkarılmış tereyağı yiyorlar, ağaçtan yapılmı ler, balık derisinden kunduralar giyiyorlar. Acaba buna nekadar zaman da- yanacaklar? İnek sütünden yapı- lan o nefis tereyağlarını hiç aram- yacaklar mı?.. Kini kimse öğrenememiştir. Nihayel Alman gazetelerinde görü- den neşriyal nazarı dikkali celbetmeğe başlamıştı. Bu yazılarda Kral ve Kara: Tiçenin Amerika seyahatinden — hiçbir netice çıkmadığı İddia ediliyordu. Bu yazılar imzasındı. Pakatl senradan yi me Kanadada görülen Simem bu met- riyatla kendisinin hiçbir afakası elma- diğinı söylemekte devam etmiştir. İmgiliz daminyonlarında nari faali- yeti yalnız Kanadaya münhasır kalma- mıştır. Diğer yerlerde ve bilkama ce- nubi Afrikada da bu fazliyel wxun a7 mandanberi devam etmiş, fakat şim> di bütün dominyonların anavatan İN giltere ile birlikle Almanyaya katti harbetmeğe karar verdiklerini bildir” meleri bu faliyet sahasında da AL manların hesabini altüsi etmistir. çei e