No. 75 Donanmaya Haber Vermek Lâzımdı Bunun İçin de Donanmanın Olduğu Yere Bir Yelkenli Göndermek İcabediyordu | — Eskiden öyle değildi amma. Marmaraya şu kör olası tahtelba- hirler doldu dolalı aşağı yukarı böyle oldu. Her gün bir tarafın topa tutulduğu, filân yerde bir yelkenlinin, falan yerde bir mâ- “vunanın, ötede bir nakliye gemi- sinin, beride bir harb sefineninin bu mel'unlar tarafından hücuma maruz kaklığı, batırıldığı, sakat- landığı haber veriliyor. Kaymakam şakasına devam et- — Haydi bakalım.. İnşallah bu secfiki bir tahtelbahir yakalan- dığını müjdeler de sevinirsin reis ! — Hiç ummam!.. Malmüdürü söze karıştı. — Söyleyene değil, söyletene bak!... Kaymakam beyin dedikle- Heyet kazanın önüne gelmişti. Kaymakam içeri girerken arka » daşlarına teklif yaptı: — Bizde biraz otursak!.. Buyu- Tun, birer kahve içelim.. Öğleye kadar hepimizi alâkadar eden va- kitlerin tedbir alınacak hususla- 'ta dair biraz konuşuruz!.. Teklif kabul edildi. Hep birlik- fe kaymakamın odasına geldiler. OOturdular. Yalnız liman başkâtibi öle tahrirat kâtibi postaları göz- den geçirmek üzere oradan ayrıl- dılar, 15 dakika kadar muhtelif mev- xular üzerinde görüşüldü. Henüz bir çeyrek geçmişti ki liman baş- kâtibinin telişla kazaya geldiği, hyni telâşı mühafaza ederek kay- makamla Liman reisi ve Malmü- dürünün toplu bulunduğu kay - makamın odasına girdi. Ortada durdu. Kaymakamın yüzüne ba- karak anlattı: — Şifreyi açlım Beyefendi, tah- min buyurduğunuz gibi bunda bir düşman tahtelbahirinin Siltv- Ti yakınlarırda — bozulduğu, su - yun üzerinde kaldığı — yazılıyor. Donanmaya haber verilmesi is- teniliyor! Liman du: — Hangi mahrecle saat kaçta werilmiş telgraf? — 12443 geçe, Silivri mahrecile verilmiş. reisi saatine baktı.. Sor- li saat biri beş geçiyor. Demek 22 dakika olmuş.. Vakit- tir.. Sür'atle donanmaya haber gönderelim.. — Donanma nerede reis beyt. Hangi vanta ile haber gündere- geğiz! — Kumandan buradan ayrılır- ken harb gemilerinin Marmara adasında — olduğunu — söylemedi mi?, Oraya haber göndeririz!, — BHangi vasıta ile! — Bir yelkenli çıkarsak... Geç Diyorum, boyuna düşünüyorum. Bazan çarça- buk bu s#evgiye doyüyorum, günler ve haftalarca görmesem aklıma bile getirmiyorum. Hakikaten, hem genç, hem içli ve şuh bir çocuk! Herhangi bir kadını tatmin edebilecek bir er- kek. Şehvetle düşününce insan onu kolla sına olmak. göğsünün üzerine bastırmak, hamur har lüne getirmek, sonra her et parçasımı ağzanın datlı, doyulmaz birer lokma gibi çiğneye çiğneye, u- falaya ufalaya yemek, yok etmek istiyor. Onu bu- nun için seviyorum, ondan bunun için hoşlanıyo - &um. Tamamile et hissi, et aşkı, et darım dudaklarımın içine aldığım dlagasının parlayıp ikimizi de sardığını zannedi - 'yorum, birçok defalar yemek, koparmak, iştiha ile Şiğnemek için sarıyorum. Diye avaz — Aman Belkis kopardın, canımı yaktın!. haykırtıyorum. Ne yapayım, © halile daha çok hoşuma gidiyor! Telefonla konuşmamız, yalvarışları belki yarım #aatlen fazla sürdü. En son dayanamadım, çok mü- varır oraya!.. Rüsumatın motö - ründen istifade etmeliyiz! (Devamı var) Şehrimiz Kibar Halkının Geniş Salonlarında her |— Hafta Toplandığı | MELEK SİNEMASI Pek yakında yeni sinema Mevsimine başlıyor Melek sineması bu sene yeni mevsime birçok yeniliklerle giri- yor. Meselâ: Meşhur bekleme sa- lonu, sokağa doğru yer #lan dük- karların alınması ile salona ilâ- ve edilmiş ve genişletilmiştir. Bu salona hususi surette getirilen bü- | yük aspiratörler konulmuş ve kol- tukları baştanbaşa yenilenmiştir. Yalnız memleketimizin — değil, bütün Avrupanın en güzel ve en son sistem sinema ve Western E- leetrie Mirrofonik makinelerine sahib olan Melok sineması her se- ze olduğu gibi bu sene de filim- lerini seçmekte büyük bir titiz Tikle hareket etmiş, fenaları bı Takmış, ortzlara bakmamış ve yab »ız en büyük filimleri intihab et- miştir. Bu filimlere bir göz gezdirmek, bunun ne kadar doğru olduğunu isbata kâfidir. Melek sinemasında bu sene gö- receğimiz büyük filimlerden ba- zılarının isimlerini şimdiden ya- zıyoruz: EN BÜYÜK SAADET: CORRİ- NE LUSHAİR, VAŞİNGTON GÜ- LÜ: Alice Faye, Tyrone Power, BAĞDAD HIRSIZI: Bütün renjgli | sığınaklar da yapilmıştır. | meleri de bulunmakta ve laşeleri, Bir Günde Parisden 8.000 Çocuk Çıkarıldı Parisin havadan taarruza uğ - raması ihtimalini düşünen hükü- met, mekteb çocuklarını şehirden uzaklaştırmağa karar vermiştir. İstasyonda tren bekliyen iki —| küçük kız Bunlar hususi otobüslerle Pa - risten uzak köylere, kasabalara gönderilmiştir. Buralarda ayrıca Çocukların yanlarında mualli - istirahatleri hükümet tarafından temin olunmaktadır. Çocukların beraberlerinde küçük bir yol çantası, iki günlük yiye - cek konserve ve çikolata vardır. Bir günde 8.000 çocuk gönderil - miştir. ERAKLI | SEYLER Kleopatranın Diyarında Miısir kadınları da Türk hem - başrolde SABU; HONOLULU: Elcanor Powel, Sinemacılık tari- hinin bugüne kadar yarattığı en muazzam ve en güzel film; MARİ | ANTUANET: Baş rollerde TY - | RONE Power, Norma Sherer, AŞK UĞRUNDA KATİL: Şarl Bayer, | Sigrid Gurie; MİKADO: Bütün renkli, SERENAD: Lilyan Harvey| HİND RÜYASI: TYRON Power- Mima Loy; DELİLER EĞLENİ - 'YOR: Norma Şerere CLARK GA- BL, KÜÇÜK PRENSES; Bütün renkli, MADAM BUTERFLAY, meşhür opera ve bunlardan maa- da ikmal edilmek üzere olan Mar- len Dietrich'in geçen sene alkışla- | dığımız büyük — Vals yaratıcısı MİLİZA Karjus'un âki büyük fi-- | mi ve Foks — şirketinin — mil - yonlar sarfile yaptığı HOLİVUT RESMİ GEÇİDİ şaheseri. Melek sineması bu sene göste - receği — filimler için aymıca nefis bir kataloğ hazırlamıştır. Bu ka- taloğ müşterilerine hediye olarak dağıtılacaktır. güzel, hem çok n ara- içinde tevgisi. Dudak - —— Sİmüş. Farkında zamanlar bir alev şımda! rında dolaşıyor. şireleri gibi terakki sahasında da meveudiyetlerini göstermiye baş- ladılar, İlk defa olarak Mısır ba- rosuna üç bayan kaydolunmuş - tur. Meb'us Bayan Evleniyor'x Avam kamarası kilisesinde ilk defa olarak kadın bir meb'usun akid merasimi yapılmıştır. Londranın en kalabalık bir ma- hallesini temsil eden ve maarif nezareli müsteşarı bulunan M- sis Telma Cazalet, Misir David Kerrle evlenmiştir. Meb'us bayanın kocası, meb'üs | olmak için üç kere namzedliğini koymuş, üçünde de muvaffak ©- lamamıştır. Maruf gazeteci olan Kerr, avam kamarasını — tenkid etmekten hoşlanır. Yeni gelin ve güveyinin şahidleri, sabik başve kil Makdonaldin - oğlu ile Loid Corcun kızıdır. Gazeteler Hitler Ve Tertib "Aşka_K_arşı da l-latlları Büyük Bir İzdivac Merasimi| şına dünyayı harbe sürükleyecek İki Serseri Gazetelerde, mürettiblerin dal- gınlılığından veya acele etmesin- den birçok yanlışlıklar husule ge lir, Mselâ bir tefrikaya aid birkaç satır, günün en mühim hâdise - | leri arasına karışır ve yahud çok mühim bir haber, makalelerin, hi- kâyelerin başına veya sonuna ge- | lir. Bu hatalara misal olarak, Paris Bazetelerinin de gördüğümüz şu satırları naklediy - ruz BÜYÜK BİR İZDİVAÇ MERASİMİ <Alber G Pol... adlı iki serseri. dün öğlenden sonra, bü- yük ordu caddesinden geçmekte o- lan maruf zenginlerden Mösyö K... man köpeğinin kuyruğuna bir kon- serve kutusu bağlarlar. «Yüksek ailelere mensub davet- liler tarafından tebrik edilmişler - dir. Biz de bunlara iltihakı büyük bir şeref addederiz..» Gazetenin bir başka sahifesinde de şu yazılı: İKİ SERSERİ *Dün Sen Ogusten kilisesinde, otomobil fabrikatörlerinden Mös- yö M. G. H... ile Amiral H... nin kerimesi matmazel Helen'in izdi- vaç merasimi yapılmıştır. «Bu iki serseri, zabıta memur - ları tarafından yakalanmış, ifades leri alındıktan sonra tevkifhane- ye gönderilmiştir.» İzdivaç merasimine ve iki ser- seriye aid yazıların, sahife bağ - larken birbirine karıştığı anlaşı- lıyor değil mi?. Dünyanın En ve Küçük Fonoğrafı Radyo makineleri çıkalıdanberi fonoğraf eski mevkiini kaybitti. Buna rağmen fonoğraf makineleri terakki ve tekemmülde berde - vam... San zamanlarda yapılan do - noğraf makineleri içinde bir ceb saati kadar küçük olanları yapıl- . Yalnız, plâkların hacmini kü- çültmekte güçlük çekiliyordu. Bir Amerikan firması buna da çare bulmuş, bir saat camı büyüklü- ğünde plâklar yapmağa muvaf - fak olmuştur. Bu küçük şaheser normal bir Hissiz,, Deniyor Herkes merak ediyor. Tek ba- kudreti kendisinde gören Hitler | acaba kadınlara karşı zayıf mıdır? İ | | | Diyorlar ki: <«Evet, Hitler, aşkâ | karşı da hissizdir. Hususiyetine gi- ren kadınlara hiç bir suretle bağ- hlık göstermemiştir. Onun biraz sevdiği musikidir. — Fakat bütün bunlara rağmen onun kalbinde de Viyanlı güzel bir kızın hayali ya- | şamaktadır. Greta Ranbaldi isminde ölan bu güzel kızı çocuk iken” tanımıştı. | Ön beş sene sonra bu çocuğun çok, güzel ve çok sevimli bir kız oldu- | ğunu görünce hayretten kendini | alamamıştı. Greta bir soğuk algın-| lığı neticesinde hümmaya tutulp ölmüştü. Geçen sene Avusturya- | | nın ilhakı üzerine Viyanaya gireni Hitler'in ilk işi, bu çak sevdiği kı- zın mezarını ziyaret etmek ve çi- çeklerle süslemek olmuştu. AA DOĞRU MU DERSİNİZ? Bayan — Dünyada en akıllı &- dam kimdü?... Filozof — Kadınlara ehemmiyet vermiyen, sözlerine ingımıyan... f KALIBI DEĞİŞTİREN KİM? Adamın biri, çoktanberi gürme-, diği bir dostunu ziyaret için evine gider, kapısını çalar. Kapı açılmaz, cevab veren de olmaz. Tekrar şid-' | detle çalar. Yanındaki komşu, pen-| | ceresini açarak sorar: — Kimi arıyorsunuz?... — Bizim Bay Ahmedi!.. — ©; sizlere ömür, kalıbı değiş- tirdi — Vah vah! Haremi ne oldu?.. — O da kocaya vardı! — Desen a asıl kalıbı haremi de- Bişlirdi!... gekildi işliyor, en çetin bavaları çalıyor. Tabii kısa parçaları.. Az bir zamanda, uzun opera parçalarının da bu küçük plâka alınması çareleri bulunacağına »e şüphe!, BEŞ HAS Dedim, ilâve ettim: — Bir gece.. i 'Tam, ben bunu söyleyip te telefanu kaparken Nedim Bey Nazmi Efendi hazretleri yanımda peyda » AMmi değildim. Ben ahizeyi çengeline as- tım, başımı çevirdim, bir de baktım, bu efendi kar- — Yine yakaladım... Diyen müstehzi bir bakışla gözlerimin bakıyor. Ve.. Hafif bir tebessüm, şişman yanakla- içine — Neredesiniz hanımetfendi. Böyle bir gece?, Deği, beni beklemeden manalı manalı söylendi. — Affının rica ederim. Bilmiyerek husus! bir teheyyiçtim, onu yanımda, karşımda, kollarımın muhaverenizde bulundum!. Arasında zannediyordum;. — — Pekeya, sLeSMRR D < Ü Zater, hiç hoşuma gilmiyen bir adam. Onu gürdüm mü yılan görmüş gibi tüy- TA VAR Yazan:*Etem İzzet' BENİCE lerim diken diken oluyor. Nedense bir türlü bu a- Aamla yıldızlarımız barışmadı. — Pekey.. Ne arayordunuz burada?. Dedim. O, bu sualime cevab verecek yerde ye hıştı, gözlerini süzdü; lâübali, fakat riyakâr bir ta- vır takındı ve., Bana sordu: — Hammefendi hazretleri bir geceyi geçirecekler? Dehşetli kızdım. Elim ayağım ütremeğe baş - iadı. — Bundan size ne?.. Dedim, sert sert yüzüne baktım. H, aınırmadı, devam ettir: — Prenses hazretleri galiba Tarabyayı teşrif e- gecekler.. Diyecektim. dür eğlenecekler, Diyor ve.. Nâve ediyardu: — Hanımefendimiz, hürmetkârlarını hiç de bu- #usi refakatlerine kabul etmiyorlar?.. Dudaklarındaki o, her vakitki manasız tebes - süm birikintisini nerede * keyiniz?. Dedim. Derhal cevab verdi; — Çok hiddetlisiniz Prenses hazretleri.. Ve.. Araamızdaki konuşma şiddetle devam etti: — Hiddetli değilim, fakat, haddiniz ihtar edi- yorum. — Rica edtyorum... Diyebildim. Gözüm aynaya ilişti, yüzüm mos- mor olmuştu. Eğer, muktedir olabileceğimi bilsem kalkıp başına birşey indirecek: — İşte buraya gidecektim... gahibi, pişkin adama raslamadım. Hiddetten çatlı- yacağım: görüyordu da hâlâ: — Kimbilir Prenses hazretleri o bir gece ne ka- güzlerimden ayırmıyordu. Artık, her şeyi gözüme aldırarak yerimden fırladım: — Siz çekilip gidiyor musunuz, bana onu söy- Mahallede onu tanıyan kalma - mıştı. bile.. Tamam on iki sene son-| ra dündüğü mahallesinin kaldı - rımsız sokağında ürkek adımlarla 'yürüyordu. Hava soğuk ve yağ - murlu idi. Üzerindeki eski palto- sundan, başındaki yağlı şapka - g#ından, kapıların iri halkalarını tıkırdatarak bir pança ekmek yal- varacak bir dilenci sandılar onu.. Fakat ©. hiçbir kapı çalmıyor, sıcak sobalı odalarının pencere - | lerinden dışarıdaki yağmurun hir>, çınlıklarına dalan gönülleri kay - | gusuz İnsanların — pencerelerine bakmıyordu bile. Yürüdü. Yürüdü.. Ve sonra tah-| tahtaları çürümeğe yüz tutmuş. eğri| ü pencereleri tozdan perde - lenmiş eski bir evin önünde dur- Kapıya uzun urün baktı. Bilinmiyen bir acı ile için- den boğuştuğu yüzünden okunu- | yordu. Bununla beraber çok sakin-| di. Onu hiç bir şeyin alâkadar et- mediği, ancak içini kavuran bir ateşin damarlarını sardığı şu an- da niçin ona bakıyordu. herkes?. Tamam on İki senedir ayak bile | basmadığı bu mahallede onu ta - || nuyan vardı amma, ayrıldığı gün- kü gibi dönmemişti Mahallenin bütün pencerelerin- den perdeler aralanmış, bütün göz-) ler onu süzüyorlardı. Hafifçe sar- sıldığını gördüler.. Kapıya doğru isteksiz iki adım atlı. Sonra cebinden çıkardığı ko- caman bir anahtarla ön iki yıldır kapadığı gençliğinin kapısını acıklı bir raman yaprağını yırtarcasıma boğuk bir inilti ile açtı.. İçeri girdi. Birkaç gün sonra mahallede onu| tanımıyan kalmadı.. - Sabahleyin erkenden evden Çıkıyor, gece- geç vakit dönüyordu. Fakat nereye git- tiğini, ne iş yaptığını kimse bilmi- yordu. Yalnız onun, Ayşenin oğlu Ah- med olduğunu.. Senelerce okuduk- tan sonra iyi bir memuriyet aldı- ğonı.. Sanra da ön iki yıl evvel ev- lendiğini öğrendiler.. Ahmedin on iki sene sonra böyle sefil bir surette tekrar evine dön- mesi herkesi şaşırtmıştı.. Kimse ile| konuşmuyordu. Mahallenin en yaş- hlarından bütün çocuklarına ka - Gdar herkesin dilinde onun bilin - meyen maccrası bir masal gibi do- laşıp duruyordu. Ahmed uzun boylu, siyah parlak gözlü yakışıkb bir delikanlıydı. Annesi öldüklen sonra bir sene kadar bu tahtaları çürümüş eski ve bakımsız evinde — oturmuştu. Zengin değildi.. Fakat kazanıyor- du. Bir sene böyle yalnız yaşadı. Geçirdiği yeknasak hayat onu | sıkıyordu.. Her genç gibi onun da, kafasında süwlediği tath hayaller | yardı. Bir yuvası olsa.. Akşamları işin- den yargun argın döndüğü zaman sevimli bir yüz sıcak bir şefkatle Ömrümde bu kadar küstah, cür'et gene muhafaza ediyor.. Gözlerini (Devamı ver) KATiİLKADI Ç ea a) onu karşılasa.. Minimini yıvli'ı (baba) diyerek etrafında dol ” salar.. j Nihayet bir gün.. Tlık bir Şi günü, serin gölgeli çam ağı Ş altında senelerce için için Si diği en büyük emelini kolları M sına aldı. Bu; henüz an sekitift! — kıvır kıvir saçlı ince yapılı görü bir kızcağızdı. Onların sevgisi günlerce ça" lıklarda, plâjlarda, sinema larında sürüklenip gitmedi. tıklan iki ay sonra evlendilef artık gençliğinin hatıralarını rına gömdüğü eve, anasından kalan evine bir daha dönmedi- * Nekadar ies'uddu... Akşamlti / işinden yorgun döndüğü zamafi Ü cak bir şefkatle onu - k ıDtmııîSimİlg TYYSSZ ANKARA RADYOSU — DALGA UZUNLUĞU LAG 19,74 m. 15195 Kes. 20 İT.A.P. 31,79m. 9465 Kes. 20 1639 m, — 138 Kes. I20 çe BUGÜN 19 Programa. 19405 Müzik (Senfonik plâklar)- 1910 Türk müzlği: Fatıl heyetk 2015 Konuşma, 20.10 Memleket saat ayarı, aI meteoreloji haberleri. 2050 Türk müziği: # (Gürmek isler gürlerim v 2— Asım Bey - Hicaz şarkı zahmi ciğersara devakâr aranılmdt), &— Micaz türkü (Yürü düber yf #— Halk türküsü Çİnce çayır MA mit) S— Tunburi Cemil - y peşrevi. #— Tanburi Cemli - Kırdilikicaaki garka (Defi naleş eyterim). T— Lem'i - Kürdilihicsekâr /' | (Bir kendi gibi zalimi sevmşi). 8— Lem'i - Kürdilihicaskâr (Sazın gibi sinem dahi) S— Saphi Ziya - — Kürdiliki ınııııımııııwıııııı?—'_. 10— Vasli - Kürdilihicarkâr xaf analik. 2130 Konuşma (Doktorun saatil — 2145 Neşeli plüklar - R. - 21,50 Mürzik konuşması (Cevat B haydi senle kaçalım). G— Halk türküstü - (Kır oğlanın v yarı). MT AA7