1 Eylül 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

1 Eylül 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Şarkınıda Ele Geçirerek, İstedikleri Gibi Hareketle 4—SON TELGRAF — ) EYLÜL 1989 Eğer Onlara Kalırsa aferi Kolayca Kazanacaklarmış! Harb Çıkarsa İlk Hamlede Akdenizin Garbinide Tunusu Tehdid Edeceklermiş Londra halkı son mühim toplan tılara giden nazırların geçişini merak ve heyecanla seyrediyorlar. Alman ve İtalyan gazeteleri - çin ötedenberi devamlı surette i- leri sürülen birşey de mihver dev- Jetlerinin çok kuvvetli - olduğu bahsidir. Daha ileri giderek mih- ver de Tinin sulh cephesine karşı daha üstün bir kuvvette ol- duğunu yazmaktan geri kalmı - jyan Berlin ve Roma matb'matı ar- tık ne Almanyanın, ne de İti nın gelecek bir harbden hiç kor kuları olmadığını tekrar ediyor- Bunu böyle yapmak o gaze- Bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü Almanyada ve İtalyada efkârı umumiyeyi ancak böyle yazılarla avutmak lâzım ge- liyor. Halbuki unottukları, yahud hiç bahsetmemey buldukları diğer lar varı Sulh cephesini teşkil eden deve telerin işi in iktısadi vaziyetleri ye - | rindedir. Bu devletler birbirlerile Attilak ederek dünyanın en bü - yük bir kışmında büyük bir varlık vücude getirmişlerdir ve nihayet yine sulh cephesi devletleri bü - tün efkârı umumiyesini kendi raflarında buluyorlar. İtalya Hariciye Nezaretinin ç- kardığı Relazioni İnternazionali mecmuası yine mihver devletle - rile sulh devletleri arasında mü- kayeseler yürüterek kendi hı bınca Almanya ile İta kuvvetli göstermekten geri kal - masına göre Al - manya ve İ üstünlü; yalnız ordu ve hava itibarile de- ir. Denizde de bu mihver dev- letleri sulh cephesine karşı üstün mevkide bul sab yanlıştır. Fakat nasıl bir tık yürüterek Alman ve İtal: efkârı umumiyesini ALMANYADA PASİF KORUNMA Muazzam hava — ger kuvvetlerile bü - tün dünyayı teh- did eden Alman- Iar da, berhangi bir hava taarru - zundan korkmu - por değillerdir. Bu sebebden — bütün Alman şehirler! karıki resim Hit- lerin Berhtesga - dendeki ikamet - Bühına vakın olan zburg şehri - nin bir meydanı - na konulan büyük bir tayyare bom- basını göstermektedir. ——T R j hirlerde hava tehlikesini gözler - | ler peyda olmağa başladı. Diye arkanızdan a ılmaz. Birkaç defa bana müsallat oldu, yakamı zor kurtardım. Hele birisin- de Akil Mithat Beyin davetinde idik. Epeyce içmiş- Ş ampanya, viski, kokteyl karıştı da on- liba, hafif bir baş dönmesi geldi, kendi ken- dime salonun ya raz başı bir de baktım. — Ne oldunuz Hanımefendi?. — Cidden merak ettin — Rahatsız misınız Hanimefendiciğim?.. — Biraz kolonya.. Soda.. Limonlu birşey.. A monyak filân emretmez misiniz?.. Diye karşımda peyda oldu. — Teşekkür ederim.. — Çok naziksiniz... — Rahatım — Hiç adı. O yine kendi bildiğini oku- te ödeta bağırır gi undaki küçük odaya çekildim, bi- mi dinlemek isledim. Birkaç dakika sonra nuyorlarmış. Bu.he- | | m Şimdi şe - | de büyütecek böyle acaib abide- l için neler yazıldığını görmek ve göstermek itibarile bu neşriyat şayanı dikkattir. Almanya ile İ- talyanın donanmaları nasıl olur da Fransız ve İngiliz donanma - larına üstün olabilir? Hesab, rakam, her seneki inşa » at meydandadır. Fakat İtalyan mecmuası şu id- dlayı ileri sürmektedir: Almanya ile İtalyanın pek çok tahtelbahiri vardır. Eğer bir harb olursa havadan tayyarelerin yar- dımı ile İtalyan ve Alman harb gemileri deniz yollarına hâkim olacaklardır. Akdenizin garbın - dan şarkına kadar bütün yollar T devletlerinin eline geçe- cekmiş. Yani Misina boğazı, cilya ile Panetllerya arasında d, Pahtellerya ile T ki arar raya getirmekle İtah mecmuası nazik bir mevzua temas etmiş olu; Akdenizin garbından şarkına kadar bütün yollara hâkim olunacağını farze- erek bunu yazmakla İtalyanlar Fransızların elindeki Tunusun na- sı! kolayca tehdid edilerek alına- bileceğini anlamak — istiyorlarlar ki bu da kendilerinin müstakbel harbi düşünürken nasıl hulyalar beslediklerini gösteriyor. İngiliz donanmasını mağlüb etmek dai- ma İtalya için kolay becerilecek bir iş olduğunu İtalyan gazeteleri | Habeşis- | şimdi iddia etmiyorlar. tan meselesi çıktığı ve İngiltere He İtalyanın arası açıldığı zaman İtalyan gazeteleri İtalyan mille- tine Mandırmak - istemişlerdi ki eğer İngiltere ile bir harb olursa zafer İtalyanın olaca! di Bu kabil neşriyat daha unutul- mamıştır. Şimdi de başka bir tarz- da olarak bu iddialar tekrar edi- liyor demektir. İşte bu seler de bu İtalyan mecmuası iddla edi- yor ki eğer İngiliz donanması Ak- denizde serbest surette gelip gide- mez de aylarca faaliyetten geri (Devamı 7 inci sahifede) —Mersiiiiiit. Dedim. Sanki, — Bay.. Hay... — Buyurun!.. — Çok iyi oluyor. iraz daha., Dermişim gibi münasebetsiz, bu sefer yanıma da oturdu. - Başınıza biraz masaj yapayım efendim. Çok iyi gelir.. Hele in vücudünüze malik olanlar... Filân.. Diye söylenmeğe başladı ve hemen bir kolu 1 omuzuma tti ve elini başıma gi rdi. Müt- hiş içerled'm, hiddetten ne baş dörmem, ne bafif sarhoşluğum hiçbir şeyir — Derhal yanımda Dedim. Yine aldırmadı. kalmadı. kalkınız!, — Müsaade buyurunuz.. Elendimiz.. Bende - nizin zatı aliyelerine «hürmeti mahsusam» vardır. GS EYLER 10 SENE HAPİS VE | 1 MİLYON MARK CEZA İM ERAKLI OZLAMIRI erlin ceza mahkemesi, maruf Vilbelm Bar- 10 sene hapis ve 1 milyon mark para cezasına mahküm et- Kabahati?, Altı yüz bin mark | kıymetinde ve pek nadir bir pul kolleksiyonunu harice kaçırması., Bu kolleksiyonda, dünyada mis- H bulunmiyan mavi renkli - bir n pulu ile çok değerli Ha- vana pulları varmış... SEYYAR KARARGÂH Alman erküniharbiyesi, Hitlerin emrine bir tayyare filosu tahsis | etmiştir, | Buna, seyyar karargâh denilse | daha doğru olur, Çünkü 1— Hitlerin rükübuna mahsus | ks bir tayyare, | 2.— Beş büyük yolcu tayyaresi, 3— İstihbarata mahsus ve son derece sür'atli 18 tayyare, 4— 15 avcı tayyaresi, — İhtiyat benzin nakline mah- sus bir tayyare, 6— 'Telsiz tertibatı ve küçük bir tabı makinesi bulunan bir tayya- reden ibarettir. ALMAN YAHUDİLERİ Sör Herbert Emersonun yaptır Bi bir hesaba göre, 1939 senesi bi- dayetinden şimdiye kadar Alman- yadan 140,000 Yahudi hicret et - miştir. Bunların 60,000 i, Yahudi teş- kilâtı tarafından himaye ve iaşe | olunmaktadır. Bu teşkilât, 1938 senesindenberi Yahudi muhacirs | lere yardım içni 1 milyar 850 bin frank sarfetmiştir. GÜMÜŞ VE BAKIR PARALAR —00 . — Paranın hangi tarihte ve kimin tarafından icad edildiği meçhul - dür. Malüm olan bir şey var ise o da pek öski devirlerde satıcıların, alıcıların para kullanmadıkları, mübadele usulünden istifade et - tikleridir. Meselâ Finikeli tüccarlar ipekli kumaşları, çanak, çömlek ve saire gibi şeyleri verirler, mukabilinde bakır, fildişi, baharat gibi şeyler alırlardı. Bir ço kasırlar, dünya piyasasın- da kumaş parçaarı, bilezikler, bı- Çaklar, yüzükler para yerine te- davül etmiştir. Bilâhare Çinde ve çaları para yerine kullanılmıya başladı. Çinde yapılan araştırma- larda, üzerlerinde sahipl simleri yazılı bir çok gümüş, ve bakır parçaları bulunmuştur. Romada, bir çift sandal almak için ağırlığı nisbetinde bakır par- çaları verilirdi. Daha sonra, kocaman bakır par- çaları yerine daha küçük ve hs- fif gümüş ve altın parçalar yapıl- dı. Bunlara yuvarlak bir şekil ve- rildi. Üzerlerine de ağırlıkları, kıy- metleri yazıldı. İşte, gümüş ve al- bütün şarkta kıymetli maden par- | tın paralar bu suretle doğdu. Yazan; Etem İztet BENİCE Dedi ve bayağı bayağı kolumu da sıkıştırma- Ba başladı. Artık gırtlağıma geldi: — Ocof. Be adam haydi git buradan, yoksa şimdi bağıraca, Dedim de nihayet toparlandı ve.. Çıktı.. Maa- mafih bilmiyor ve.. Düşmüyor da değil Paşarın yeğeni onu epeyce yakından tanıyor. Ga- Hba biraz tanışıklığı hususiyete kadar da uzatı - yor. Bana o anlattı. — Hiç çekilmez bir adam.. Diyor. Salonlarda nekadar sulu, küstah ve n beş misli imi; evlenmiş, karısının ikisini de dilinden, geçimsizli- ğinden, üzerlerine hiyanetten öldürmüş. Sonra bir metres almış, onü da kaçırmış. Kadın: Bururlu ise evinde b — Aman.., AYDIN EFE | Yazan: MEHMED HİCRET (Dünkü sayıdan devam) Efe bugün pek şen, pok bah - tiyar.. Nasıl bahtiyar — olmasın,! Altı aydanberi hürriyete hasret olan bir adam, altı ay sonra hür- riyetine kavuşursa nasıl bahtiyar olmaz?! Nasıl sevi lerden, aylardanberi bir kafesde mahküm edilmiş bir kuş, günün birinde bu kafesten kaçıp kurtu- lursa. sevinmez, bahtiyar olmaz mı? İşte şimdi o da böyle bir kuş gibi şen ve bahtiyar... Seviniyor, Çünkü nihayet bir gün sonra, o da cepheye vararak ve orada düş- manlarını güzel yurdundan koğ- mak için çarpışan, arslan kardeşle-i rine kavuşacak ve onlarla beraber: savaşmak şerefine nail olacak. E- fe işte asıl bunun için o kadar bahtiyar ve sevimli.. mez?i, Aydın Efe komutanın sorusuna gülümseyerek cevab veriyor: — Onları kafese koydum, kur- tuldum, kumandanım!.. Ve hapishaneden nasıl kaçtı - nt anlatmağa başladı: - İçeriye kapatıldığım günden itibaren gardiyanlarla iyi geçin - mek siyasetini — güttüm. Onlara kendimi sevdirdim. Onlarla zâhirl bir ahbablık, dostluk tesis ettim. Gardiyanlar vasıtasile hapishane İDoktorun Öğütleri: İnkıbaz Halk arasında peklik diye maruftur. , Dışarıya çıkmak len müşkülât ki, bağır - liğinden, yani lâstikiyetine halel gel- miş olmasından, kâfi safra ifraz olunmamasından, yemek! zamanının muntazam olma- masından müteveliki iştiha - sızlıktan, dalma oturup ge - zinmemekten, fazla zihni mı yetlen ileri gelebilir. Peklik uzun müddet devam ederse, karın şişmesi, sancı, mak'adde yahatsızlık, yüzde kırmızılık, başdönmesi ve ağ- rıları, uyuşukluk, fikri bata- et hasıl olur. 'Tedavisi bağırsakları ha - rekete alıştırmaktan ibaret - tir. Bunun için de nebati mad-) delere müracaat edilir. Taze meyva, sebze, bal, erik, ateş- te pişmiş elma inkıbazı dafi- dir. Sabahleyin yataktan kal - kıldığı zaman, aç karnına ve yatarken içilen soğuk veya sıcak su, sütlü kahve inkıbazı defeder. İnkıbazı müshillerle gider- mektense, meyva yiyerek in- kıbaza mahal venmemek daha iyidir. miş. Şimdi apartımanda yalnız oturuyormuş. Di - linden anlar, kahrına dayanıklı bir hizmetçisi vare mış, onu idare edi; rifin iç yüzünden — Apartımanı lara musallattır. Kiracılarını kendisi görür, ekmek çıkıp çıkmiyacı sonra: Pekeyi, Der. Apartımı gibi görünür, anlı gezmeğe götürür; Hüsrev vor. Hiç bir gece Nadide de her hâlde bu - kadın ve genç kız sarrafının eline düşmüş ve biraz can acısı ile, his kırgınlıkları ile ayrılmış olmalı ki.. Böyle anlata- Maamafih, münasebetleri yine devam e- iki defa biliyor. yor. Anlaşılı raz kırarak yine şünmek vaziyetinde kalıyor. Zaten, Vedadın hep Demiş evden çıkmış, bir daha göze gözükme- ğidı uzun uzun telkik eder, ondan maları, tiyatroları, ça; son birer birer kendi yatağına getirir. Sıkı ve sü- rekli bir ısrar ve., Biraz para herifi muvaffak edi- betçilerini de elde etltim. Gerek| gardyianlara ve gerekse nöbetçi - lere para yedirdim. Kaçmama yar-| | dım edeceklerine söz verdiler. Bu- lunduğum hapiskane koğuşunun bir duvarını delmeğe başladım. Bu işte mahpus arkadaşlarım da yar-ı dımda bulundular, Nihayet dün gece kaçmağa muvaffak oldum. Aydın Efe bundan gönrd komu- tana düşmanın askeri — harekâtı hakkında duyduklarını, bildikle - | rini anlatmağa başladı.. * n 30 ağustos saba- luları önünde, düş - ) Düşman kaçıyor, düşman bozulmüuş kaçıyor.. Türk | orduları düşmanı koğalıyor.. 1922 senesi! bı., Türk or man orduları. | — Yerler düşman cesedlerile, düş-| man yaralıları ile dolu.. Mahir av- cılar avlarını avlıyorlar.. Pek eğ- | lenceli bir avlanma.. Kahraman | Mehmedcikler pek şen, pek sevinç- | 1i bugün.. Diz çökerek nişan alı- | yorlar ve tüfeklerinin namilıların- dan çıkan her mermi kaçan düş- mandan birini yere serdikçe, sevi- | niyorlar, neş'eleniyorlar, bu sevinç ve bu neş'e onları coşturuyor. Tek-| rar kalkıyor, tekrar koşuyorlar. Şanla, zaferle beraber koşuyor - lar, koşuyorlar!. en ön saflarda.. göğsü bağrı açık, sevii yyecan içinde koğalıyor düşmanı.. Arkadan gelen ve kulaklarına yabancı olmuyan bir ses efeyi bir- denbire durduruyor. Efe geriye dönüyor. bakıyor, bir iki adım iler- de bir yaralı kendini çağırıyor: — Efe ne olur... Bir yudum su...) | Yamyorum susuzluktan... | Aydın Efe yaralıya yaklaşıyor, üne dikkatle bakıyor, tanıyor düşmanını, Apustolu,. Efenin kalın kaşları yine çatı - liyor, siyah gözleri kin ve nefret hislerile parıldıyor. Ona: — Alçak!. Diyerek yanından uzaklaşmak istiyor. Fakat bunu söyliyemiyor. İçinden, meçhul bir kuvvet bu ce-| hennem yolcusunu, bu kelime ile lânetleyip gitmesine engel oluyor. Asil ruhlu Türk, düşmanının ya- rmuş. Fakat, Nadide, bu he- hayretle bahsediyor: nlarındaki genç kızlara ve kadın- anlarındaki genç kızlara bir baba ları —arada bir otomöbiline alır, yiyintiye, içintiye boğar, şine- ları suvareleri dolaştırır, en de yatağında yalnız değildir!. lan Nadide kadınlık gururunu bi- onun parasından çimlenmeyi dü- (Devamı var) nında diz çöküyor ve matrasındi bulunan suyu son damlasına K” dar içiriyor ona... Ele kalkıyor, yoluna devam © diyor.. Düşman Uşak istikametinde * kaçıyor.. Şimdi bütün zaferlerile Türktü maküs talihini yenen o büyük W mandan; iki ayak üstünde $i nan atının Üzerinde açık ve alnını, göklere yükselterek, 45 * kerlerine şu emri veriyor: «Ordular, ilk hdefiniz Akdeni” dir, ilerit.. * (D...) köyü yolunda pnv"" mürekkeb bir kafile.. En önde AF dın Ete.. Uzun zamandanberi hAF ret kaldıkları, köylerine, ailelefi ne biran evvel kavuşmak içil hızlı yürüyorlar.. Hepsinin d& * zü gülüyor, neş'elerine son Evet gülüyorlar, seviniyorlar. Ç” (Devamı 7 inci sahifedt) Si a RADYO ANKARA RADYOSU DALGA UZUNLUĞU “AO, 1974 m. 15195 Kes. 20 K LAP, 31,79m, 9465 Kes. 20 EY- 1639 m. — 138 Kes, 120 &V BUGÜN BSant 19.00: Prozram, Saat 19.05: Müzik (Dans müzili * Pİ.) Saat 19.30: Türk Müziği (Fasil He” yeli - Hicaz faslı). Okuyan: Tahsif Karakuş. Çalanlar Hakkı — Dermlii Eşref Kadıri, Hasan Gür, Hamdi Tek” ay. Basri Üfler. 1 — Seolim Bey Hicaz Peşrevk $ Çeşmi mahmurun sebeptir. 3 — FPEk garestalm. 4 — Cevri hlerin artifif feryadımı. & — Yüceldikçe yücelü 6 — Keman taksimi - Hakkı Dermiöik 7 — Firkatin aldı bütün. & — ÂŞ fasviri hikâyet için. 9 — Banâ Z yerde senin. 10 — Ateşi suzanı kat, Sant 2015: Konuşma, Saat 20.30: Memleket -saat AYM ajams ve metcoroloji haberleri. Saat 20.50: Türk müziği: OkMTAN dar: Radife Neydik, Melok — Tekfi Çalanlar Vecihe Daryal, Eşref "'_' Fi. Kemal Niyazi Seyhun. 1 — B yati Peşrevi. £ — Salâhaddia Bayati şarkı (Artık yetişir çektilimi”” d, D .ııııııwil(':_r bim yine üzgün). 4 — Sadetitit mak Bayati şarkı (Karşıda kar 1: <8). 5 — İsak Varan Evlç şarkı Ü ayrılığın matemi), € — Kemal NF zi Seybun - Kemençe taksiml. 7"_ Salâhaddin Pınar - Hicaz şarkt Ü züm gülse de kızlar). & — Osman Ü at - Kürdiliicazkâr şarkı (CÖTÜA den gitmiyor bir dem hayali). ? Salâhaddin. Pmar Kürailihtestkii garkı (Kalbimi ayağına atsam Rakım Kürdilihicazkâr şarkı ( dim ana hiç kimsin). Sant 22.000: Müzik (Rİ a. bur Bandosu. — Şef (hsan “"", 1 — Denisetti eLa Fille ön KOi operasından — Marş, $ —VAN çu Neş'eli Vals, $ — Mendelssohü yar Blasa Üvertür. 4 — Luigini «CW ,, rın Sesir (Ninni), 5 — CSalni - D, ens «Dejanires operasından ':'._ * Bant 23.00: Son ajans haberleri, . raat, esham ve tahvilkt, nükut borsası (flat). Bast 22.20: Müsik (Cuzband Saat 2355 — 24.00: Yarmık! -P) geee 1939, Ay 9, Gün 244, 1 Eylâl CUMA Vakitler |vesati S 24 ı2144 15 55 18 43 20 19 g4i Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsak

Bu sayıdan diğer sayfalar: