Uzakşarkda Amerika Muahedeyi Neden Bozdu? Amerikanın Tıcarel Muahedesını Bozması Japonları I;ıık Müşkül Mevkide Bıraktı ( Amerika fle Japcüiyanın müne “Bebatı bundan so şekle gi - — gecek?. Yeni ve eski dünya mat- buatını pek meşgül eden birinci * derecedeki bir mezu. İngiltene ile Japo: Fakat tam bu V aaradı ile Japan Zuşmuş oli söylenen söz sürülen fikirler de © kadar muh- telif ki yeni gelen Avrupa gaze- telerinde bu mevzua dair göze Çarpan bir » hulüsa çı müz mi ynr er o kadar çok, ileri Demokrat memleketler matbu- iğinden çıkan çu oluyor! Japonlara bildirmek icab edi - yordu ki Çinde hâkim olmak, Av- D gupalıların ve Amerikalıların U- | zak Şarkta edinmiş oldukları ne | varsa bunları ortadan kaldırmak | Japonların işi değildir. Buna mü- | söade ediln ka 9i tic makla Japonyaya bi verdi. Alma Tinin L #ikirlerine gelince; bunların neş- | (B riyatından anlaşılan şu oluyor ki | | Amerikanın keti mihver | l ke ve yahud Wi mntnver devletlerinden birine şim- T politika âleminde lerden en şiddi glmuştur. Artık bu darbe üzerine Japonyanın Berlin - R ecektir. İşte Ameri- | muahedesini boz- haber | ve İtalyan gazet, fikasında İtalya ile Almanyanın istediği gibi hareket etmesi im - kânları kapanmış oluyor. Nitekim “Alman devlet reisi de Alman Ha Ticiye Nazırını geçen gün <ıbu.e| “derek uzün 'a konuşmüş, bilhassa bu vaziyeti tetkik etmiş- | ponyada büyük ve hasıl etmiştir. Japon metbuatı var ziyelin ciddit olduğunu saklamı - ikti « sadi ve mali vaziyeti üzerli np b n yapacağı tes bil değildir. asında ticari v da alışveriş du- siri görmemek ka- merika ile Japon- iktısadi mü- nasebat buzul Tursa ne olacak?. Eğer altı ay lunmaz 1540 ikinci künu n 28 inci gününden itibaren ar- arasında yapılamazsa tık Japonya ile Amı ithalât ve ihracat bundan Japonyanın edeceği zarar büyük olacaktır. Bu altı ay zarfında ne olacak? | e Amerika. işlerinde Tahmin edildiğine gö ar artık Uzak Şar gözlerini geçirmeğe karar vermiş bulunuyorlar. Amerika - Japonya ticaret müvazenesinde vaziyet A- merikalıların lehinedir. Böyle olunca neden Amerika- Harb Olacak mı! Amerika da BüyükBir Anket Yapıldı; Halkın -— Yüzde Yetmiş Beşi Harb Olacağına İnanmıyor Amerikada bir «efkârı umumi ye» müessesesi vardır. Bu mües- nda da meşhur ista - İ tistik bilgini profesör Dr. Gallup | — varaır. Buzat nda efkârı umumiyeye başvu - . Bu son günlerde de, doktor — Gallub efkârı umümiyeye baş- “vurdu ve «harb olacak mı, olmi- ak mi?> diye sordu. Gelen cevablar bu işi görmeğe işkan olanları hayrette bıraktı. Geçen eylülde a; vablara Amerikalılar lli biri <1939 da harb olacak» di- çevab vermişler, yüzde kırk | ühim meseleler hak - | likedir. Bu adam sağ ol: dokuzu: «olmiyacak» demişlerdi. Bugün ise harb olacağına Ameri- kalıların ancak yüzde otuz ikisi inanıyor. Ekseriyetle şöyle diş — Totaliter devletlerin rültüleri, kuru gürültüdür. - Harbedeceğini söyliyen dev- letlerin hiçbiri harbedecek halde değildir. Harb olacağına inananlar ise şöyle cevab veriyorlar: Biz Hitlerden korkuyoruz. Bu adam sulh için en bü; lukça harb olamaz diye hiç kimse hükmede- mez, dar: kadar bir çare bu- | | diğer devletlere tanı! muahedesini bozsun- lar? Çünkü, diyorlar, takib edilen gaye iktısadi, ticart olmaktan zi- yade siyasidir. Bununla Japonya ya politika âleminde, Uzak Şark> ta siyast bir darbo indirilmek iş tenmiştir. Japonyada ordu erkâ- nınin, gener. nüfuz ve tesiri çok ileridedir. Bunlar şimdiye ka- dar Tokyo hükümetini hep Çinde Japon hâkii in yerleştiğini yo- alıştırmağa uğraşıyorlar - dı. Şimdi hal ve keyfi; lunca, yani Amerikanın müessir bir surette Uzak Şark işlerine mü- dahalesi — başlayınca tabildir. ki, Japon kumandanları isteamedikle- ri bir vaziyet karşısında kalmış bulunuyorlar. Bir müddet İngiltera ile uğra- şıldı. Fakat son anlaşma ile artık İngiltere ile gerginlik ortadan kalktı. Fakat bu sefer de Amerika kendini birdenbire göstermiş ol- du. Fakat Japonların ileri sürdük- leri bir iddia vardır: Amerika ile, diyorlar, tekrar ti- caret muahedesi akdi için müza- kereye girişeceğiz. Ancak Ameri- kalılar Çindeki yeni vaziyeti, ya- ni Japonyanın artık Çine hâkim olduğunu kabul ederlerse!, Halbuki öbür tarafın noktai na- zarı büsbütün bunun aksinedir. Yalnız bundan anlaşılan şu olu - yor: Japonlar Amerika ile ticaret n yeniden müzake- lunda müahedesi ( rata girişmeyi çok İstiyorlar. Fa« kat müzakerelerin esasını siyast mevzu, yani Çinin vaziyeti teşkil edeceğinden konuşurken müm - kün olduğu kadar fazla birşey el- de elmek emelindedirler. Herhal- de Amerika -'Japonya müzakere- leri pek meraklı safhalâar geçire | cektir. Fakat birbirine hiç uymı- oktai nazarı nasıl birleş- cak?. yan ( tirerek bir anlaşmıya v. (Devamı 7 inci sayfada) ALMANYADA YABANCI İŞÇİLER Almanyada bu sene bir çok ya- bancı işçi vardır. İngiliz gazete- * lerine göre çalışmak üzene Alman- yâya gitmiş olan işçilerin mikta- | tedir: 37,000 İtalyan, 15,000 | v. 12000 Macar, 5,000 Bulgar, 4,000 Felemenkli, 4,000 Slo- vak, 3,000 Çek. | İSPANYADAKİ GENERALLER İspanyada neler olduğuna dair İngiliz gazetelerinde her gün ma- lümat neşredilmektedir. Bilhassa | İspanyolların mihver devletleri tarafına geçip geçmedikleri selesi İngiliz matbuatının ehem- miyetle takip ettiği bir meseledir, Deyli Ekspres şöyle yazıyor: Son üzerine artık vaz ıkarılmış olan İspanyol general- lerinden biri hususl olarak bir İn- giliz dostuna şöyle dem ti nefiz sahibi bir İspanyol kayi amaz. İspanyadaki gene- ide artan bir | ık başlamıştır ki bumun etra- fındaki haberleri General Fran- kö nihayet tekzib etmeğe lüzum | görmüştür. İSPAN ARTIYOR DA İŞSİZLİK İngiliz gazetelerinin yazdığına göre İspanyada bugün 1,250,000 iş- siz vardır. Bilhassa Madrid ile Barselon'da yiyecek azdır. Meva- dı iptidaiye bulunmadığı için fab- tikalar da çalışamıyormuş. Fazla para olmadığı için hariçten isten- diği kadar mevâdı iptidaiye satın alınamıyor. GARİB YANGIN Amerikada New-Jersey'de bir yangın oldu. Büyük bir bina, itfa- iyenin bütün gayretine rağmen tamamen yandı. Siğortadan keşif için geldikleri | zaman, alt katteki bir odanın şö- | minesinde duran odunların yan - | mamış ıı!duğur.u hayretle lordur ler. Doktorun Öğütleri: ARPACIK Gözkapağı kenarının iltiha- bile bazan dışında ve bazan dahi iç tarafta peyda olan ga- yet küçük bir çıbandan Iba- rettir. Küçüklüğünden kina- ye olarak arpaya teşbih edil- miştir. Gözkapağının kenarında ev- velâ kaşınma ve yanma gibi birşey hissedilir, sonra — bir kırmızılık peyda olur. Gittik- çe sertleşerek arpa tanesi ka- dar büyür. Bu da ekseriyetle bünyesi zayıf olanlarda görülür. Arpacık gözü rahatsız eder. Binaenaleyh o mahalle dö- vülmüş keten tohumundan lâ- pa yapıp oldurmak üzere üs- tüne bağlamalı, yahud asid- borikli su He banyo etmelidir. — Belkis Hanım Paşa ile evlendi. örmek istemiyor.. e tamam., Muhakkak çocuğun yü- da sorduysa le bir şeye nasıl O, beni kendisini t inanabilir?, Bunı Artık sizi mun da söy- olamaz. Fa- Yazan: Etem İzzet BENİC BEŞ HASTA VP V e y >| SEİELEERE | katını kiralamıştı. — Setal! — İnçika! Geçen sene, bir ağustos günü, öğleden sonra, Suadiye plâjında, kumlar üzerine uzanmış, dinleni- yordum.. Bir ara kulaklarıma ya- bancı gelmiyen bu iki sesi duy - dum — İnçikat Kalktım, etrafıma göz gerdir - dim: Birkaç metre ilerde, beyaz, ipek mayolu, genç ve dilber bir kadın yatıyordu. Genç kadının u- zun kirpikli gözl ü küçük başı narlı hasır şapkası Ş, bakır renkli, mütenasip bu- caklarını birbirine yapı tirahat ediyordu. Islak mayosundan, denizden ye- ni çıktığı anlaşılar, orta yaşlı bir kadın, genç bayana yaklaştı: — Haydi Sela kalk. Artık gide- | Tim! Genç kadın gözlerini —araladı. karşısındaki kadına baktı v4 çok tatlı bir sesle: — Anne, dedi, müsaade edersen, | bir defa daha denize gireceğim! Dikkatle baktım, çocukluğumu hatırladım ve her ikisini de tan>- dam. Ben çocukluğumu Bostancı- da geçirdim. İstanbulda en çok sevdiğim yer Boslancıdır. Orada yaşadığım güzel ve mes'ud gün- lerin tatlı hatıralarını ölünciye ka- | dar unutmıyacağım! | Bundan on iki sene evvel, henüz | ©n iki yaşlarında bir çocuktum. Güzel bir mayıs sabahı idi. Köğ- | kümüzün üst katındakt odglardan | birinde, bir pencerenini yanında ©- | | turmuş, dersime çalışıyordum. Evimnizin kapısı önünde eşya do- lu bir kamyon durdu. Kamyondan | arta yaşlı bir adamla, genç bir ka- | dın ve on yaşlarında petibe yanak- | h, irt siyah gözlü, küçük bir kız | çıktı. Bir komisyoncu olan Artin, ka- rıı Melina ve kızı Seta ile, yazı., geçirmek üzere Bostancıya gelmiş ve altı ay müddetle evimizin orta | Seta, güzel, sempatik, şen ve | tatlı bir kızdı. Onunla çok çabuk | laştık, arkadaş olduk. Köşkümüze taşındıklarının er - l tesi günü idi. Bahçede, içinde kır- , mizı renkli balıkların bulunduğu | havuzun yanındaki şezlonga otur- | muş, havuzun içinde dölaşan ba- Seta geldi. Yanıma yaklaştı. Bir müddet o da balıklara baktı, son- ra bana döndü. Adımı sordu: — Nail, dedim, ve bu sefer ben önü sordum: — Senin istmin ne?. — Seta! Küçük kızın adı da kendisi gibi güzeldi.. içinde bazan ağır söylemeye mecbur oldum. — Etendim, ben Paşanın karısı değilim. | dum. arkadaşım mütemadiyen yü- | züme bakıyor, güzel gözlerini göz- | çocuk! dedi, | Jıkları seyrediyordum. | olur hanımefendiciğim?.. Diyor, Gel de sinirlenme. — Efendim. Beni buraya zorla kapattı. Kaç- | Seta hoşuma gitmişti, onu sovk yordum. Her sabah kahvaltı yap- | tiktan sonra, onların oturduğu kar ta çıkıyar ve merdivenlerin başın- | dâ durarak Setayı çeğiriyordum. — Setal Küçük arkadaşım bulunduğu - dadan tatlı seni ile cevab veriyor- | du: — İnçika, Ve ayni tatlı ses İle £ yordu: — Geliyorum küçük çocuk! Seta bizde altı ay kaldı. Fakat bu müddet zarfında bir defa bile beni adımla çağırmadı. Bana - bil- miyörüm tieden? - Daima . küçük çocuk! diyoydu.. Onuna 'köşkteri çıkiyor, öğleye | kadar şurada. burada gezip, eğle- niyorduk. Öğleyin, eve gelip ye- | meğimizi yedikten sonra da yüz- | mek için deniz kenarına gidiyor- duk, Hiç unutmam: bir temmuz gü- nü, öğle üzeri idi. Seta ile gene deniz kenarında idik, ben kumlar üzerine uzanmıştım. Seta da ya « nımda oturuyordu. Dikkat ediyor- lerimden ayırmıyordu.. Bir aralık Seta biraz daha ba- na sokuldu. Küçük parmakları ile kıvırcık saçlarımla oynamağa baş- ladı. — Ne güzel saçların var, küçük | © da yanımda uzandı. Küçük ba- | şını başıma bastırdı. Yanaklarımız birbirine değdi. Ve bu sırada de- niz tarafından esen serin bir rüz- gâr, onun siyah saçlarını kalbimin üzerine yaydı. Dakikalarca yat- tık.. Ben ve Seta, daha o zaman, adı- na aşk denilen o çılgın kuvvetin * 'n nihayet: A iyi tanır. — Zengin, altın içinde gömülü kocayı buldu ya? , Diyebilmeyi aklına getirmez. aya tıkılmadan bir akşam evvel o- nunla başbaşa verip ağlamadık mı — Ne olursa olsun bir birimizden ayrılmıya - cağız... Demedik mi?. Tanışıl talık, bir aylık olsa yine: — Bütün bunlar sözde kalabilir. Denir. Halbuki, aramızda iki senelik uzun bir ğerliğin beraberliği, anlaşması, vefamı var (Ne o, benden bir an şüphe edebilir, ne bon ondan. “Yeter ki, ağlayıp sızl için ellerini k: vuşturup almasın da biraz çı eye beriy - koşsun! ter, ben onun gibi seri m, şimdiye ka- “dar dünyayı birbirine katı ndırmadık ne mah- keme kapısı, ne karakol eşiği, ne gazete idarehane- &i bırakmazdım. Ne yapayım ki bağlıyım, bu odanın ız bir günlük, bir içinde mahpusum. İlk gündenberi bir kere bile çı- kıp hiç olmazsa yanındaki odaları gezmedim. Paşa belki günde üç beş defa geliyor, — Nasılsınız Hanımefendi Hazretleri?., Diye yanıma sokulmak, lâf açmak, konuşmak istiyor: Rica ederim.. bütün fenalaşıyorum! Diyorum, bir saniye bile yanımda kalmasına ta- hazamül edemiyorum, Halbuki, biçare ne kadar çır- piniyor: nelere bâş vüurüyor?. Her terslediğim za - men da: Gidiniz. Sizi gördükçe bütün — İyi olacak elfendim.. Hepsi düzelecek. Diyor, Hiç gi or. Ya dediği gibi sihiden benim için y or; yahut ta dip- lomatlığından: 1 olsa avucumun içinde, Buradan 'bir ye- te çıkmasına imkân yok, Çırpınacak, çızbınacak. En şatını bozmu, p tul gün yorulup kendinden geçecek. ünüyor! Bilmem, hangimizin inadı da- ha zorlu çıkacak?, Dün bana terzi göndermişti. İs- tanbulun en yüksek kadın terzisi imiş. Kadıncağız kolunun altında bir sürü modeller geldi. Yapılacak şeyleri saya saya bitiremedi, sabahlıklar, çaylıklar, gündüzlükler, akşamlıklar, gecelikler, mantolar, fi şu bu.. <Karliman» ya- Tabil menfaati var. , kabul etirirse paşayı Na min- — Peki ölçü alınız. Der demez, paşaya: Sizinle evliliği kabul ü Demiş olacağım. Paşa bu vaziyette terziye ke- se kese altın değü, canını bile verir. Fakat ben ne ölçü verdim, ne bir şey, kadını başımdan savmak mak, kurtulmak kıyrlan sahte nikâhı bozdurmak is- tiyorum. Dedim, bu kadar çok söyledim. Yin — Aman efendiciğim. paşa gibi koca milyonda bir bile değil. Nasıl böyle düşündüğünüze hayret ediyorum.. | Demesin mif, O zaman artık kendimi tutama- —Rica ederim gidiniz. Ben elbise filân istemi- yorüm... Değdim ve. Koğmağa mecbur oldum. Zaten öme rümde aklıma getirmediğim şeyler hep burada ba- şona geldi!. Allaha bin şükür İi iki gündür bir beyaz yüz görüyorum. Harika gitti. onun yerine, — Ulviye, fDevamı var) bağları ile birbirimize bağlanmi” tık, Seta ile bir yazı beraber yl!' dik. Sonra o ailesi ile İstanbulk döndü. Onu on yıl görmedim. Ü* yıl hasreti ile yanıdım.. Seta, yerinden doğruldu. Etrsfffli bakındı. Göz göze geldik. Kısa bf müddet dikkatle yüzüme bakit | Sonra birdenbire yüzü güldü, #7 ri ihtiyari: (Devamı 7 inci sayfada) ANKARA RADYOSU DALGA UZUNLUĞU A0 19,74 m. 15195 Kos, 20 "AP, 31,79ın. MM65 Kes, 20 K 1639 m. — 138 Kes, 120 8 BUGÜN Saat 18.30 Program. Saat 18.38 Müzik (Küçük ©f ” kestra - Şef: Necip Aşkın): 1 $ Brahms: Macar dansı No. 14 — Spero Kochmann: Ebedi #f ” kadar, 3 — Franz König; Tirol entermezzo, 4 — Frederlk Hippmann: Seyahat — şarkılif Mantazi). Saat 1919 Türk müziği ((07 #az faslı), Saat 20.00 Memleket saat W n Sazt 20.00 Temsil. Saat 2040 Ajans ve meteoff” loji haberleri, | Saat 2100 Türk müziği (Bt ecerlerden mürekkep progl Saat 2140 Konuşma, Saat 21.55 Neş'eli plâklar * Baat 22.00 Haftalık posta Kutf su (Ecnebi dillerde). Saat 2230 Müzik (Operet V saire - PL) Saat 23.00 Son ajans habefi” | ri, ziraat( esham, tahvilât, Kaft ” biyo - nukut borsası (Fist). — — Sast 2320 Müzik (Cazband Pi). BSaat 2358 - 24 Yarınki prof ” ram. — 1355 Ruml B 1357 Hiert Cemaziyelâhir| — Temmuz 19 23 ııTAy 8, Gün 217, Hızır 92 5 Ağustos CUMARTESİ T Vakitler | Vati va. da, 5 00 12 20 16 14 19 21 21 09 3 01