'Banka Hırsızları Mahküm Oldular ursa Gençleri Arasında Hummalı Bir Spor Faaliyeti Var BURSANIN - HUSUSİYETLERİ - NELERDİR ? Yazan: Üitnder F. SERTELLİ ? ğün kalmak üzere bugün suıun Herkesin ağzıtda enin tafsilât: do soyguncularının h:tı-.ı yeniden görüldü ve Üai Ftarını verdi. '“u ilar kadar İstanbul oku- n S0 atırlarlar ki, & Osmanlı bankasının sini güpogündüz silâh | &.:h akında basarak soy - e Bu işten evveles suçlu  "'î-;cı seneye mahküm e- Slan İnegöllü Süleymanla K dair verilen karar temyiz n esüce bozülmüş. Bunun Yeniden muhakemelerine ş.— v Bu muhakeme de dün 5—; karar tefhim olunmuş- hı.,“’“'* kâğıd tutan mahke- kiy t bir saate yakın bir za- "“lunmuş tur. Kararda uzun &h 73 hâdizi hatı tekrar d .ı'*m temyizin bozma ka- İ noktalar üzerinde yı 'Plan şahkikata müstenid e * Verilmekte ve suçlula - *W.u. zabıtada döğüldükleri kamlkm etmek mecburiye- ıkları yolundaki müda- , Öktor raponuna nazaran İilbey * Sayri varid olduğu gö- Mdednm.şm Netice iti-i leymanla Ahmedin bu F, L""&lııen sabit görülmüş ve "*lın kazununun muayyen ne tevfikan yedişer sene e ısrar edilmiştir. Fa- hat i —muhakemelerinde _ ! ceza görmeleri veya Sineleri ihtimali etrafında 'bnM haklı endişeler bu su- araf odıl'n; oluyor. : *iı':':; Vardığım zaman hara- "& l& otuz beş derece idi. / li ile mülâkat yapmak fik- W._ - Bay Refikin Uludağ s"“ ve birkaç gün o- %*h%:' edeceğini öğrendim. | Şıkmağa vaktim yoktu. h"hsn. burnundan şıpır *kitıyordu, Bursa vilâyet Müuharriri Rıza Rüşeni aşddim, Matbanya altıdan iTmiş. Sıcakta altıya ka- üt geçebilir? "hved:k %“m oturuyorum. k"“ıv, bisikletli birçok genç- S aü Üi h ’—f!!!f A “ebhn.ıuı— yorgun argın ;b Etliyorlar? e Sadan, hç YAb verdiler. ü :2.. kanığ Kilometrelik bir bi eç ÜSU tertib etmiş. Koşu “*ı Sladının önünden başla- *'2"" Acar ve Akınspor ku- z_.:: böş koşucu iştirak et- & ilkönce Acar idman 'N Ahmed en öne geçmiş- N 'diği bir ârıza yözünden Ş ve birinciliği Akınspor | ş.nm“ almıştır. İkinci ve ü- j Müş,, d& Acar İdman yurdun- t qtauın ve Ahmed ka - a "w Üsima Böze çarpan bir :;* uk*'-l Var, Geçenleri teb- hhwıcn ayrıldım Çe Hçadiyorum. Stadın önün- | q;:lı “ken dayanamadım. İn- E k" diye spor ile Bakırköy & '&tle devam ediyordu. emi bir sıcak olma- üt ve İneröl idman ku- Bursada Sedbaşı Caddesi lübü maçları da berabere kaldı. | Bir üçüncü maç daha yapıldı. İne- göl Doğanspör ile Bursa Güçlü - spor karşılaştılar. Bu, çok haranetli | bir maç olmamakla beraber her | | iki tarafın oyuncuları arasında da| çevik gençler vardı. Sıcak fazl olmasaydı, şüphe yok ki daha hâ- raretli bir maç olacaktı. Her iki taraf da ikişer gol atarak maça ni- hayet verdiler. Ben de sahadan bitkin bir halde kendimi Çekir - geye atlım, Sıcak hâlâ bütün şiddetile devam | ediyor. | © sabah - pazar olmak münase- betile - bir gün önceden gelen yol- cuların bir çoğu Uludağa çıkmış- lar, Sabah postası hareket eden otobüslerle Uludağa çıkanların sa- yısı yüzden fazla imiş. Bu kafile- ye karışıp Uludağa çıkmadığıma hiç de teessüf etmedim. Uludağa çıksaydım, staddaki maçları gö: miyecek ve Bursa sporcularını ya-| Birleşik Ameri- Ka, kırk sekiz hü- kümetten müte - şekkildir. Bunla - rın her birinin po- lıs teşkllâtı ayrıdın Fakat bu çok mah zurludur. Çünkü bir hükümetin po- lisi, bir hırsızı, bir caniyi diğer hü- kümetin bududu dahilinde taklp e- | demez. Hududa gelince, meslek - daşına haber ve- vir. Bundan en çok Gangsterler isti - fade ediyordu. 1928 de bu mahzurun önüne geçilmek is- tenildi. Ve meş - hur G. Men teş- kilâtı vücude ge- tirildi. Buna men- sup olan polisle- re tam salâhiye verildi, Bu teşkilâta dahil olan pol rin yirmi beş ile otuz yaşında ol- maları, üniversiteden diploma al- miş bulunmaları sarttır. Hukük kından seyredemiyecektim. İndiğim otelin bahçesinde de yi- ne sporcu gençlerle karşılaştım. Bunlar da Bursanın en iyi koşucu- | ları imiş. Birkaç gün evvel yapılan koşma yarışlarında birinci, ikinci ve üçüncü gelen gençlerden Ziya Özgenin yanına sokuldum: — Kaç metre koştunuz?, — Yüz metre, — Siz kaçıncı geldiniz? — İkinci.. Birincinlet. — Yine Bursadan Salâhaddin. Ziya Özge'nin çok mahir ve çe vik bir koşucu olduğu hareketle - rinden ve duruşundan belliydi. Garson, o gün Bursada Setba - | şındaki könrüden bir sinir akse- | si geçirerek dereye düşen Galata- saraylı gencin heyecanlı vak'ası- ni atlatmağa başlamasaydı, Bur- salı koşucularla uzun boylu konu- şacaktım. Haydutlarla Mücadele Eden Hafiyeler Nasıl Yetiştiriliyorlar ? G. Men Polis Teşkilâtına Gırmek İçin Bir Çok Şartlar Var mektebi mezunları diğerlerine ter- cih olunur. G. Men polislerinin a- rasında mahkeme reisliği, sorgu (Devamı 7 inci sayfada) MİZAH, YERİNDE BİR CEVAB Genç bir aşık sevgilisinin ya - | nında yaşlıca bir #damın bulundu- ğunu görünce kiskanır, alay et - mek ister: — Kaç yaşındasınız bay!... Yaşlı adam, genç aşığın mera- manı anlar, tabil bir tavırla şu ce- vabı veri — Doğrusunu söyliyemiyece - ğim. Fakat, yirmi yaşında bir &- şıktan gencim, SAĞIR İŞİTMİ UY Sağurn biri ikide bir nezleye nüş. Yine nezleli ol - duğu bir gün bir ziyafete davet o- Tunmuş. Yemek esnasında, ev sa- hibi sağırın zevcesinin & 5000 Franklık Yüzük Hediye Eden Meçhul Nışanlı | — Atelyede beraber çalıştığı ar - kadaşları ona «Dişi karacı en çök guIv:n si olmuştu. Ufak tefek, | çevik kara gözlü, şeytan bakışlı bir kızdı <Dişi karaca nın da, arkadaşları Ah, bayım! belâyi çokt: çekiyorur türlü kurtulamıyorum. Ne ya Bi yoklu HA Sİ AHMAK?, Bay, avluda bir çok süprüntü yığılıp kaldığını görünce hiddet- Tenir, uşağı çağırız — Bunları denize dökmüyorsun, mri bir çukur kaz da içine dol - | durl.. — İyi söylüyorsunuz — bayım. Fakat çukurdan çıkacak toprağı | nereye koyayım?.. — Amma ahmak adamsın!.. Çu- kuru biraz büyücek kazarsın, âem süprüntüyü, hem de çıkan top- rağı içine doldurursun ... ÇOK SADIK İMİŞ: Uzun müddet taşrada bulunan bir adam memleketine dönet, evb ne gider, İstikbaline koşan karısı- nin boynuna sarılır ve: Ah! Sevgili karıcığı Kim- bilir benim için ne kadar hasret çektin?. Der, Kadı nşu cevabı verir: Ne zaman — Hiç sonmayınız! evden içeri bir erkek girse, 6iz ye- liyonsunuz. diye yüreğim oynar - di MASKEYE NE HACET! in bir adam, bir gece maskeli balolandan birine gitmek ister. Maskara elbisesi kiralıyan dükkânlardan birine girer, Orada, dostlarından birine tesadüf eder. Dostu hayretle sorar; caksın? üvet... I — Maske de alacak mısin?.. — Elbette, maskesiz olur mu?... — Bana kalırsa beyhude müs- raf etme! Zira böyle bir çehre ile maskeye hiç lüzum yoktur!... sessererArALALALALARALAAAAE Faydalı Bilgiler : Karyola Önüne Konan Postlar Nasıl Temizlenir? Evvelâ bahçe veya balkon- da iyice tozlarını çıkarınız. Sonra, yün tarağı ile tüyle - Tini tarayıp kabartınız. Eğer postun rengi beyaz ise üzerine bolca un serpiniz, av- cunuzla unu yayarak oğuş - turunuz. “Unun rengi sararı veya morarır. Postun rengi de beyazlaşır. Postu iyice döğe- rek üzerindeki unları çıkarı- nız. Gölge bir yere asarak ha- valandınınız. Şayed post, kül veya kahve rengi ise yukarıda tarif ettiği- miz gibi tozlarını çıkarmalı. Sonra büyücek bir tencere - nin içerisine bir veya iki klo kepek koymalı. Hafif bir ateş- te karıştırarak kaynatmalı. Tlık oluncıya kadar birakmalı. Sonra tüylern üzerine sür - meli, avuçla oğuşturmalı. Ke- pek, ne kadar pislik varsa alır| Kuruduktan sonra silkeliye - rek temizlemeli, - | kalbi vardı. z? Tahsmmülden başka çare | — Neo, maskara elbisesi mi ala- | gibi sevrneye, sevilmeye haris bir Fakat, bakalım, bu » yı sevecek bi- küçük Dişi kı ri çıkacak mi idi Arkadaşları birer birer sevişi- aya varmıştı. Leon- n da nikâhı kıyılmıştı. Yil- saşına doğru düğünü yapılacaktı. Her sene atelyeden bir ik: arka- adaşları gülerek soruyorlar- — Dişi karaca! hâlâ birini seve miyor musun?... Hâlâ karşına bir karaca çıkmadı mı Dişi karaca başını eğiyor, köde- rini ibelli etmek İstemiyordu. O, seviyordu. Kalbi boş değildi Çalışlığı terzihanenin kasadarı Poli seviyondu. Bu, çok yakışıklı bir delikanlı idi. Dişi karaca, gün- de belki yirmi defa bir bahane ile aşağıya- iniyordu. Kendisini gör- mek için... Pol, küçük dişi karacayı görün- D Yine ne dolaşıyorsun? Dişi karaca, yaz gelince mavi ve beyaz renkli krepten bir rop yaptırdı. Poj, kendisini görünce: — Tebrik ederim, Matmazel, cidden güzel bir rob intihab et- mişsiniz! Birleşik Amerikanın herhangi bir yolunda, otomobillerin 85 ki- lometreden fazla sür'atle gitme- si yasaktır. Kırmizı ve yeşil ziya- lar, her yende seyrüseferi idare e- der. Çok tenha yerlerde otomo - biller kırmızı ziyayı görünce du- rurlar. Bir kaç kilometre mesafe- de bir manie olmasa, veya bir na- kil vasıtası görülmese bile... Nevyorkta, bir otomobilcinin i- şarete ehemmiyet vermeyip geç - mesi pek ender görülen şeyler - dendir. Bu gibiler. şiddetli ceza- ya çarpılır. Ve üçüncü defasında vesikaları, bir daha lade olunma- mak üzere alınır. Amerika trenlerinin 100 de 90 ma 50 kilgmetreden fazla sür'atle gitmez. Yalnız, vagonları tamami- le pülman olanlar biraz daha sür- "atli gidebilirler. — Bonjur, Dişi karaca! diyondu. | Birleşik Amerikada Otomobillerin Sür'ati Hiç Bir Otomobil 80 Kilometre- den Fazla Sür'atle Gidemez | SZBON TELGEAF — 26 Tanaz ua Dedi. Sonra gülerek ilâve etti: — Bu robu herkese göstermek lâzım. İsler misiniz, pazar günü Puasi'ye gidelim. Su kenarında bir lokantada yemek yeriz, olmaz mu?... — Yalnız ikimiz mi, Mösyö Pol?.. Doğru mu söylüyorsunuz?... Pazar geldi. Dişi karaca, yüreği Çarparak randevu yerine gitti. Pol, kendisini bekliyardu. Trene bindiler, yanyana oturdular, Amerikalıların akar susuz ya- şıyamıyacaklarına inanıyorsanız al- danıyorsunuz. Çünkü, Birleşik A- merika ahalisinin üçte birinin e- vinde akâr su vardır. Amerika şehirlerinin hepsinde gece hayatı olduğuna hükmetmek hatadır. Şehirlerin çoğu sast 21 den sonra «ölü» dür. Amerikalılar spor kralıdırlar. Doğrusu spor sahaları çoktur. Fa- kat seyirciler, sporla meşgul olan- lara nisbeten daha çoktur. Amerika milyonerlerinin hepsi- nin «Seef Made men> - olduğunu zannetmemelidir. Astor'ların, Guld'ların, Vhitmey'lerin, Vander- bil'lerin, Rokfeller'lerin Mellon'- ların ve Morgan'ların servetleri irsi, yani babadan kalmadır. Aşkın tesiri neler yaptırmaz? Dişi Karaca İsmini Taşıyan Genç Kadın Nihayet Emeline Kavuştu Dişi karacanın rengi hafifce sa rarmıştı. Kalbi heyecan içinde idi Az konuşuyordu. Atelyedeki gibi şen görünmek; söylemek, gülmel istiyordu. Fakat, her neden ist | sikiliyor,cesaret ödemiyordu. Fakat, Pol, acemi bir delikanl değildi. Genç kızın bu utanmasın- dan istifade ediyordu. Puasi'ye gelince tretiden indi- ler. Kolkola Sen' nehri kenarınd: yürümeye başladılar. Kırlarda dolaştılar, nehir kens rında bir lokantada yerek yedi ier. Hava kararınca küçük bir o0 tele gittiler, Ertesi gün, ayrilacakları - vakit Dişi karaca soruyordu: — No zaman evleneceğiz?.. zaman evleneceğiz, Pol.. Artık ayrılmıyacağız değil mi — Evlenmek mi?... Pol bir kahkaha salwverdi: — Nasil, dedi. Bir gece beraber geçirdik diye evlenmemiz mi lâ- zım?... Çıldırdın mı sen?... Dişi karacanın rengi sapsarı ol- du. Dudakları titriyordu. Söz söy liyemiyordu. Delikanlı müteessir oldu: — Yavrum, dedi, Çocukluğu bi rak. İki samimt dost kalalım. Böy- lesi daha iyi... — Pek âlâ!... Dönelim Parise... (Devamı 7 inci sayfada) HARİÇDE YAŞIYAN ALMANLAR Almanyada şöyle birşey düşü- nülmüş: Almanya haricinde yaşı- yan Almanlardan ve yahud aslı Alman olanlardan bir vergi al - mak ve bu suretle Romanyada bir gök Alman ve yahud aslı Alman olanlar bulunduğu — düşünülmüş we bunlardan böyle bir para top- lanırsa Romanyadan satın alına- cak buğdayların karşılığı temin e- dilecek diye düşünülmüştür. Dey- H Ekspresin yazıdığına göre bu suretle toplanması düşünülen pa- ra tam 1,000,000 İngiliz lirası tut- makta imiş- Fakat Romanya hü - kümeti bu hususta Almanya ile herhangi bir müzakereye giriş meyl reddetmiştir.