935 Deniz itilâfı Yenilenecek mi? İngiltere İle Almanya Arasında Bu Yolda Müzakereler Başlıyabılır Harb Gemilerinin Tahdidi Temin yj : | Edilirse Sulh Daha Fazla Kuvvet ' Bulmuş Olacaktır 935 de İngiltere ile Almanya a- rasında bir deniz anlaşması imza- “lanmıştı. Buna göre Almanyanın denizde kuvvetlenmesini İngilte- Te kabul ediyordu. Şu şartla ki Al- manyanın donanma inşaatı İngil- -teyeninkinin $6 35 inden fazla ol- miyacaktı. Fakat Almanya kendi donanmasının bundan fazla olmi- | | yacağını kabul etmekle istikbal 1- çin her türlü ihtilâfın önüne geç- mek istiyordu. Almanyanın bunu böyle kabul etmesinde siyasi mak- sad vardı. Nihayet unutulmamış- tır ki Almanya bir kaç ay evvel bu anlaşmayı bozdu. Artık ken - disini İngiltere ile olan 96 35 nis- betini muhafazaya mecbur bil - İngiltere ana vatan filo sundan bir parça FRANSA - iTALYA 10.000 Senegalli'nin Vazifesi Nedir? kadan çok bahsettiler. Yalnız Korsika değil, Fransanın elin- de bulunan daha başka yerleri de istemişlerdi. Bununla beraber İ- talyan gazetelerinin altı yedi ay- hik gürükülü neşriyatı bir tarafa bırakılırsa Roma hükümetinin şimdiye kadar Paris hükümetine resmi şekilde ve herhangi suret- te vüzih bir talebde bulunmadı Bi söylenmektedir. İngiliz gazete- lerinde okunduğuna göre Fran - sızlar son zamanlarda Korsikaya tam 10.000 zenci asker getirmiş- ı talyanlar bir zamanlar Korsi- vin içi Paşa şöyle de lik dinlemekten beni: ti. Eğer dairede de böy anurların başına! le Paşanın sofrası, Paşanın i, böyle yaptı.. Diye bir sürü geveze- de, annemin de başımız şiş- yapıyorsa vay geldi, me- lerdir. Bunlar Senegalden getiril- miştir. Senegal kıtaatı Umumi harbde Fransız ordusunda çok İş gördü diye şöhret kazanmıştır. Londralı Deyli Ekspres gazetesi Senegalli askerlerin talim ve ter- biyesinden bahsederken bunların radyodan iyi anladıklarını ve rad- yoyu iyi kullanabildiklerini ya - Zi Bunu da onların zekâlerıina misal olarak gösteriyor. Gene bu Londralı gazetenin dediğine gö- re bir harb çıkarsa Fransızlar he- men Sardunyayı İtalyanlardan a- lacaklarmış. iltifatı, Anlaşılan babam, çenesinin açılması için böy- le bir fırsat bekliyormuş. Meğer. İhtiras, Menfaat! Rizat, Gevezelik!. Hoş görmek. Hep ondaymış ve. Bunlar şimdiye kadar bey- nimin içinde uyuşup kalan birer kurd gibi canlan- müyı bekliyorlarmış'. Dün de vapurda, nın kâtibi mi, kapıkâhyası mı nesi biri var. Onu Börmüş, — Aman efendim o, ne iltifattı?. Divor, bir daha demiyor. — Birinci mevki salonda herkesin kulağı biz- deydi hı—pı Nazmi Bey Nedim'in bana karşı olan irı hayranlıkla seyrediyorlardı! ş ndıra ballandıra mülâkatını bi 'Nazmi Bey Nedim, güya buna demiş ki: — Paşa hazretleri sizinle görüşmelerinden pek Bir Alman kruvazörü medi. Şimdi gene bu mesele mev- zuu bahsoluyor. İnci'tere tarafın- dan verilen notaya Almanya ce - | vab veriyor. Berlin ile Londra arasında bir münakaşa var. Bununla beraber Alman mat - buatı bu anlaşmanın no gibi şera- At altında 935 de bahsedilmiş ol - duğunu yazmıyorlar. yenlden silâh- lanmağa başlamıştı. Karada, de - nizde ve havada o zamanki şerait ile şimdiki ve yahut geçen sene - derberi devam eden vaziyet sında ne kadar büyük fark var - dır!.. 935 de Almanyanın plânı herhakle İngiltereyi kuşkulan - dırmaktan son derece çekinmak, İngiltere ne derse onu yapmak! Bu suretle İngiltere ile dostluğu- mu ilerletmiş olacaktı. Almanya bu suretle Orta Avrupada yalnız kalarak istediği gibi harekat ede- | cekti. Onun için denizde İngilte- Fransanın Korsikaya Getirdiği reye karşı rakib olmıyacağını gös- termek istiyondu. İngiltere ile de- nizde rekabetin neye vardığı ma- lümdur. Şimdi Alman gazetelerinin neş- riyatına bakılırsa İngiltere o za- man Almanya - tarafırıdan kabul edilen bu teklifin ” ehemmiyetini düşünmemiş. Algemeine Zeitung diyor ki: Hitler 935 mayısının 21 inci günü bir nutuk — söylemiştir. Bunda İngiltere imparatorluğu - nun vaziyetini Almanyanın tanı- yacağını ve ona mukabil Alman - yanın da Avrupadaki - vaziyetini İngilterenin tanıması lâzım gel - iğini ileri sürmüştü. İşte bu İn- giltere için en müsatt bir fırsattı. (Devamı 7 inct sayfada) Meraklı Şeyler| | BEYHUDE VAKİT KAYBETMEMİ ——— İÇİN Umumi hastanelerde ve hususi kli- niklerde hizmet eden hastabakıcı hem- gireler, bademeler vakitlerinin büyük | bir kısmını, salondan salona, odadan odaya gilmek suretile geçirirler. Hem Deyhüde vakit kaybederler, hem ye - rulurlar. Bunu dikat nazata alan Parisli bir mühendis yeni bir âlet kad — etmiş. Müşterilerin baş uçlarındaki masanın üzerine konulan bu âletin, bildiğimiz etomatik telefen — âletlerinin Kİbi bir kadranı var, Davet — sebebleri resimlerle — gösterilmiş: Hastabakıcı hemşire, yemek, su, buz torbası, gazele, telefon, radyo... HMasla, küçük bir maniyelâyı çevi - Tiyor, istediği şeyin üzerine getiriyor. | Sanra bir düğmeye basıyar. Hemşire - | Terim, hademelerin bulunduğu salanun duvarındaki büyük bir levhanın üze- | #inde hastanın yatak mumarası, istedi- Â şeyin resmi zörünüyor. Hemşireler, | Bademeler bu süretle gidip gelmek - fen, zahmet çekmekten kurtuluyorlar. SOY ADI OLMIYAN ADAM ÖLDÜ Şikagoda S1 yaşlarında, dokter Ga- levud adlı bir adam ölmüştür. Bu a- damın, kanun hilâfma alarak söy adı yokmuş. Allesi, dünyaya geldiği zaman | bir soy adı vermek için ihtilâfa düş - | | müşler, nihayet «büyüyünce kendi bir soöy adı intihab etsin!.» demişler. Ço - cuk, soy adsız Büyümüş. Büyüdükten sonra da buna lüzum görmemiş... DEVLET KU! Birdenbire servele konan, zengin e- lanlardan bahsedrken: «Başına dev - let kuşa kotıdu..» derler. Buna, Kuliforniyalı maden amelesi Merced'den daha güzel bir misal e « dür mu?.. Ba amele, maden ocağında çalışır- ken kafasına kocaman bir taş parçası sonra kendine gelince, başına düşen kocaman taşı kaldırıp bir tarafa koy- mak, işine devyam etmek İsterken me görse beğenirsiniz? Taşın — içerisinde 280000 Türk Hirası kıymetinde bir altın | külçesi, MİKROBLARA DAİR Alimlerden birinin yaptığı fenni bir araştırmaya — göre bir ormanda, bir metre mikâbi yetde 40; Parisin Opera meydanının bir metro mikâbi yerinde 10,300; apartımanların bir metre mi- Kâbı yerinde 15,000; bir kahvebanenin bir metre mikâbı yerinde 150,000; bü- yük bir mağazanın bu kadar bir yerin- de ? milyon mikrob varmış... Doktorun Öğütleri enize Nasıl Ve N Zaman Girmeli? Aç karnına denize girmek muzırdır. Çünkü midede hiç bir şey olmadığı zaman yapı- lan hareketler fayda vermez. Sabah kahvaltısından biraz sonra denize girerek hareket- lenmek sıhhi ve faydalıdır. Güneşte fazla durmak ta muzırdir. Güneş — çıkmadan denize ginmek muvafık de - değildir. Çünkü gecenin ru - tubeti vücude ve bilhassa ci- gerlere tesir yapar, Bu se- beble güneş çıktıktan iki sonra denize girmek sıhhat- BEŞ HASTA VAR —-—ımn Etem İzzet BENİCE ziyade memnun kaldılar, Her vakit için teşrifinize intizar ederier, Sonra ilâve etmiş: — Paşa hazvetleri teşrifattan hoşlanmazlar. Siz paşa- mı?, gidelim mi?, sık sık ziyaretlerinde bulunabilirsiniz. Bilmemki, adamcağız nereden de bu lâfı söyle- Mmiş. Şimdi, ikide bir peder bey: — Hanım... Ne dersin cuma günü bir uğrasam — Kızım, perşembe akşamı” yemekten sonra Diyip duruyor. Ben: — Gidemem, Siz isterseniz, kendiniz, gidiniz. yorüm amma, insanı, — Ooof. Biktım artık, ne istersen yap!, Dedirtecek kadar sıkıyor. Ne bu kaza olsaydı, ne de bu paşayı görseydik. W Paşanın babamdan hoşlanması galiba sahi, o, — Gideyim mit. — Gidelim mi?, Diye, başımızı ağrıtıp dururken akşam üzeri © Arab geldi. Fakat, bu sefer meki — Paşa hazretleri Rüştü Beyefendiyi yalıda bekliyorlar. Dedi, i. Babam nevredeyse verince, eğer sevinçten merdivenleri filân yık - madan hoplayıp evden çıkabilirse fena değil, O, paşasına gider, ben de ferah ferah Cahitle koruya çıkarım. Varsın, devlet kuşu Rüştü Etendinin başına konadursun!, .. Happalat, Güya hoş bir gece geçirdik. Zevkine doyama- dön eve döndük. İyi ve mes'ud bir uyku uyuyar düşer. Tabli sersemler, bayılır. Neden | zi işleri oda- a girdi. O- dada sağ köşe ki masada yazıla- Tını yazmakla meş gl bulunan arka “<Merhabat> dedi. Şapkasını port - mantoya astı; gon- ra masasıha doğ üdü. Otur. du. Ve oturur. o- turmaz. cebinden | bir deste kâğrü ç- kardı. Bir müd - det bunları göz- den geçirdi) 'nra bir tanesini ayırdı Bunu okumağa başladı. O- kurken bazı satırları kalemi ile çizdi, Bazı satırlar üzerinden ok- okların yanıbaşına keli- oturduğu sandâlyede döğruldu. Ve arkadaşına: Adnan! dedi. Fıkramı dinlemek ister misin?. Adnan Feyyaz âğır ağır başını kaldırdı. İri siyah gözlerini Ferid Sinanın gözlerine dikti ve çok tat- li bir sesle: — Memnuniyetle kardeşim, de- di. Ferid Sinan «Kılıbıklara dair» başlıklı fikrasını okumağa başla- | d | — Bu yazı oldukça uzurdu, Ferid Sinan kendine göre kılıbığı tarif ve| | tahlil ettikten sonra kılıbıklara şid- detle tearuz ediyor ve yazısını şu | cümlelerle bitiriyordu: | — Bazıkimseler bunlara acırlar ve | kilibik bir adamdan bahsederler- | ken: — Falanın, derler, karısı pek a- sabi, hırçin ve huysuz. bir kadın! Zavallı adamı çok hırpalıyor. Ona iyi bir gün göstermiyor. Bon ise, yularını karılârının eli- ne teslim ederek, kendilerini bir e- sir, bir köle vaziyetine düşüren, karılarının tahakkümü altında ya- şıyan kılıbıklara zerre kadar acı- | Mmam, onlardan nefret ederim. iğ- renirim..> : Genç kadın pek öfkeli görünü - yordu. Kocasına ağzına geleni söylüyor, sövüp sayıyordu: — Meğer sen vicdansız, alçak ve rezil bir adammışsın! — Senden nefret ediyorum, iğ - reniyorum! Çık git evimden.. Ar- tık istemiyorum seni, Defol git | buradan! — Neden öyle şaşkın şaşkın yü- me bakıyorsun?. Söylesene! Ni - çin öyle sersemleştin?.. — Fakat karıcığım... — Sus, sus hain adam! Süs di- yorum sana! Kapa ağzını, çekil git) karşımdan!. Gözlerim o yılan göz- densiz, kuruntulu. tordum. Asıl gülünecek ben imişim Göce yarısını geçiyordu: Neredeyse uyuyacak- tım, gözlerim kapanıyordu. Kapı çelındı. lerini görmesin! Haydi git, git di- yorum sana!.. Seni biraz daha kar- Şumda görürsem çıkdıfacağım! — Cenim.. — Hâlâ susmıyacak mısın?. Yok- &A bana ağzımı mı açtırmak isti- yorsun, utanmaz, hain nankör, hlâksız adam! Seni fena sözlerle tahkir etmemi mi istiy — Oftt, çıldıracağım merak - tan!..'Canım ne yaptım, rica ede- Tim döylesene ne yaptım? — Ne yaptığını pek âlâ bilirsin! — Gençliğimin hayrını görmi - yeyim ki... — Benim de temennim, dileğim bu zaten... Geber de, o aşifte, o | alüfte, o sürtük karı ardından ağ- | orsun? lasın emi?, — Sözlerinden bir şey anlıya - rum. Kimden, hangi kadın - | n canım?!... — Anlâmazsın ya! Hesabına | gelmeyince anlamak — İstemezsin tabi Gehnç kadın o zamana kadar ar- kasında gizlediği üç dört mektu- bu kocasına gösterdi — İşte sana bu aşk meklupları- ni yazan o kaltaktan bahsediyo - Tüm, Ferid Sinan, karısının elindeki mektupları görünce birdenbire şa- şırdi. neye uğradığını anlıyama- dı Süt dökmüş bir kedi gibi bu- şını önüne eğdi ve nihayet yavaş bir sesle kekeledi: — Şey... dedi, karıcığım, mek- tublar şeyden... Kadın müstehzi bir tavırla: — Kimden? Diye sordu. Ferld Sinan şu cevabı verdi: — Tanımadığım bir kadından! Ve sözlerine ilâve etti: — Eminol bu kadını şimdiye kadar hiç görmedim, tanımıyo - rum, kim olduğunu bilmiyorum. , Genç kadın gene ayni eğlenen tavırla: — Tanımıyorsun öyle mi? dedi. Kim olduğunu bilmiyorsun, değil mi? Tanımadığın, bilmediğin bir kadın sana aşk mektupları gön- deriyor ha! Güleyim barl! Bu mektuplar hakikaten genç muharririn tanrmadığı bir kadın- dan gelmişti. Mektuplarında genç | na ben gönderdim. — Baburm geldi.. Sahiden de o, Fakat, gelemez olaydı. içeriye büyük bir şamata kopararak girdi, dayandı: — Belkis.. Belkis. Hey... yüyor muüsun, kalk?, Canım sıkıldı, — Kimbilir yine ne gevezelik edecek?. tubla değil. dür merdivenleri çıktı, odamın kapısına Belkis. daha u - — Allah bu paşaya da bizi nereden raslaftı, gelir, Bu haberi —Be iyil, Hoş, hiç de Artık, uyku da haram.. karcağız. Paşa. diye diye çıldıracaksın!, O, yine durmadan sesleniyordu: — Belkis. Gel, Çabuk gel... Anneme de bağırıyordu: — Hanım, hanım. Sen de gel!. — Geliyorum... Dedim, arkama birşey aldım, odadan çıktım. Annem: caktık!, Hepsi haram oldu. Hem ben, Cahid'e, Zaten, kapmın dışında, , (Devamı var) e bekâr bir kız olduğunu söYü en Bayan, Ferid & azmak du. Ferid Sinan bu mektupların İi eline geçmemesi için # nde- gizliyor ahtarını da d uyardu. isan arı bir ko: <omodinin yanında bulur Fakat bir gün nasılsı kilidlemeği unutmuş foyası meydana çıkmıştı ve böylü Yarım saat sonra hizmetçi İ elinde bir mektupla odaya Bit Mektubu genç adama verdi. rid Sinan zarfı yırttı ve içinü çıkardığı mektubu okumağa ladı: <Ferid kardeş, Benim ne kadar şakacı ve Mi zib bir adam olduğumu bilirt Tabiat bu ya?... Dostlarıma, kadaşlarıma muziblik yapmı onlara oyunlar oynamaktan duyarım. Bir, bir buçuk aydanberi sine gelen, hiç şüphesiz seni İ hayaller âlemine daldıran ve bir kız tarafından yazıldık! zannettiğin aşk mektublarını Ş Bu muzibliğimle seni bir l sukutuna uğrattığımdan d behi alfet kardeşim. Adnan Ve (Devamı 7 inci: saj MAD Ankara Radyos” BUGÜN ğ 1945 Müzik — (Tenor söylediği iki melodi - Pi.) 19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti / 20 Memleket saat ayarı, ajans VE teoreloji haberleri. 2015 Konuşma (Ziraat saati) 2030 Türk müztki 1 — Ferahfeza peşrevi, $ — İsmall Hakkı bey - Fe beste - Çaklıyan cuyi sirişkle. 8 — İsmail Hakkı bey » F varkı » Ateşi aşkın. 4 — İshak varan - Ferahferza Seyretmek için. 5 — İsmail Hakkı bey - garkı - Mehtapla güzel olur. & — Ferahfesa saz semaksi. T — Mehmed Nasip - Hicazkâf © Görmezsem eğer sevdiceğin & — Refik Fersan - Rast şarkı * di olhanı ateşin. 9 — Halk türküsü - Karşıda yonca, 2L10 Konuşma. 2L26 Neşeli plüklar - R. 2130 Müzik (Opera aryaları * Ş 22 Müzik (Küçük erkestra - 04, cip Aşkın) 23 Son ajans haberleri, zirant, €ij dahvilât, kambiyo - mukut borsasi 2320 Müzik (Carband - PL) 23.55-26 Yarmki prozram. YARIN 13.00 Memleket xaat ayarı, af Metroroloji haberleri. 13454 Müzik (karışık prograft 4 1357 Hieri Cemaziyelevvel