İng'liz-Rus Müzakereleri Devam Ederken Almanya Ruslara Ne Teklif Etti ? Almanlar Nîl:;ei Moskovada Uyuşulacağını Anladılar Sovyetlerle İktısadi ve Ticari Münesebatı Canlan- dırmak için Almanlar Son Derece Faaliyete Geçmiş Bulunmaktadırlar Moskovanın kararını ngiliz - Rus müzakerelerine | Motskovada devaâm - ediliyor. Almanyanın bir zamandan » beri mezun bulunan Moskova el çisi Kont Şülenburg da artık va- zifesine dönmek üzere imiş. Diğer “ taraftan da Almanyanın ileri ge- len fabrikatörleri tarafından Mos- kovaya bir heyet gönderilmesi Mmuvafık görülüyurmuş. Maksad, iki memleket arasındakl iktisadi ve ticari münasebetleri yeniden canlandırmak olduğu söyleniyor, Bu itibarla gerek Berlin matbu- atının yazıları ve gerek Alman paytahtında bulunan — Avrupalı Mühabirlerin bildirdikleri şu gün- lerde nazarı dikkati pek ziyade | celbediyor, Yeni gelen Avrupa gazetelerin- — Câhi — Nişanlım.. 'defa daha evin kapısından içindir ki, anneme de; — Şu mektubu açalım.. Dedim. Annem, mize, Diye tutturursa karışmam. Dedi. Sahiden de babam bunu kat daha evvelden ne olup ne bitti — Ben bunu açıveririm anne. Dedim ve.. Açtırı! Tabil tlk önce kendim. Sonra kudum. Paşanın mektubu üç satır. babamı «sileleri efradı» iyemeğe davet ediyordu. Mektubu korkum, — Cahid. — Aileleri efradı.. Geliyordu. Ben, Paşaya onun için: Demiştim. Babam bunü da öğrenince beni bir içeriye sokmazdı! Onun — Ne diyeyim kızım, babanın halini biliyor - sun. Bana yazılan mektubu açmak sizin ne haddi- ona göre hazırlanmak da benim için şarttı. Kaza münasebetile teessüflerini bildiriyor ve kaydile yarın akşam için — dişeden kurtuldum, ferahladım. Zaten en büyük zılardan bir hulâsa çıkarmak fay- dasız olmıyacak. Almanyadan Moskovaya gön - drilmesi düşünülen heyetin bazı azası şimdiden Ruzyaya gitmiş - ler. Geriye kalanlar da yakında gideceklermiş. Aimanlar Mosko - vada müzakereye girişerek Rus - lara 750,000,000 marklık bir kredi açmayı teklif etmek salâhiyetini haiz bulunuyor; ciyorlar. Bu su- retle 10 senede Lu para ödene » cekmiş. Ruslar Almanyadan bir- çok eşya alacaklar Rusyadan mevaddı iptidaiye te- darik edeceklerdi: Pek çok me - vaddı iptidaiye a'acaklarmış. Bil- hassa kereste, deri ve petrol gibi. Fakat Berlinde 1 verilen bu ma- lümat okunduktan sonra şunun da kaydedildiği göri Bun- — Tien Çindeki İngiliz imtiyar mıntakası günün en mühim mesele-.. teşkil ediyor. Yukarıkı resim bu imtiyaz mıntakasının sokak başla- ozından birini göstermektedir. Bir tarafta Japon neferi, bir - taraftan ingiliz neferi imtiyaz mıntakasının kapısını bekliyorlar BEŞ HASTA VAR tabii Cahidi de vet bu şekilde anlatmak. Ona: Yalıya gidince, da anneme o. dır, Almanlar da sabırsızlıkla bekliyen Londradan bir manzara lar şimdiki halde rivayet mahi - yetindedir. Bu böyle söyleniyor. Fakat Almanya resmi mehafili bunları teyid etmemiştir diyorlar. Berlin mehafili Moskovaı vam edilen İngiliz - Rus relerinin uzamasından memnun görünüyorlarmış. Almanlara göre de bu müzakerele.in uzaması şun- dan ileri geliyormuş: Ruslar Uzak Şarkta da İngilizlerden teminat istiyorlarmış. Şimdi bir de Londranın Tesmi mehafildeki cereyana dair verilen malümatı gözden geçirmek lâzım geliyor: Bu da Moskova müzakerelerinin neticeleneceği, hechalde bir an- laşma ile biteceğidir. Müzakere - lrin enüşkül bir sa yandığı günler oldu. Fakat Lond- ranın resmi mehs midi hiç kesmem;; 1 neticeden ü- ir, Alman gazetelerinin şu son za- manlarda İngiliz - Rus müzake - Beleri etrafında yazdıkları ya- zılarda aldıkları vaziyet şuduc: Rusyanın noktai nazarı doğru- dur, diyorlar. Rusyadan çok şey isteniyor. Buna mukabil Rusya- ya icabında lâzım geldiği kadar yardım edilmek istenmiyor Hattâ Almanlar şunu da söylüyorlar: İngiltere ile Fransa bir taraflan Rusya ile anlaşmak için konu - şurlarken diğer taraftan da AL- manya ile anlaşmak arzusunu bes- lemekten kendilerini alamiyor - lar.. ve saire.. İşte Alman paytahtındaki Av - Tupalı muhabirler yazılarında hep bu dedikoduları kaydederek ga- zetelerine bildiriyorlar. Alman matbuatı diğer taraftan Filistin meselesinden sık sık bah- setmek fırsatını tiç bırakmamak- tadır. 1 (Devamı 7 inct sayfada) Demekle hepimizi davet etmiş oluyordu. Ve benimle beraber bekliyordu. Da- yapıldığına göre, Cahide vaziyeti -— Sen gelme. Demdek kolaydı. Yalnız bir nokta kalıyordu. ya paşa: — Hani, küçük bey? Derse. Bunu da düşündüm. Babamı hazırla - gelin; okuyunca, en- mak ifzım. Nasıl ki, öyle oldu. XBabam, akşam ize bir mektub var, beybaba.. Dedim. Her vakitki gibi kaşlarını çattı, san- yya gelip da- | 'Meraklı Şeylerl AMERİKADA YÜKSEK BİNALAR | YAPILMIYA NE ZAMAN BAŞLANDI merkada İlk yüksek bina, yani «Semadelene, 1884 de Şikagoda A Bu, büyük bir hâdise oldu. Bina, vn iki katlıydı. Fakat, o vakte gelinciye kadar böyle yüksek bir bina görül- mediği için hayret ve takdirle ııııv,ı. dandı. Birçok — Amerikalılar, sağlamlığından şüphe Mbıvlıılı lw- risine girip oturmak şöyle dursun, ya- nından bile geçmeğe cesarel edemi - yorlardı. NEVYORK, FELADELFİ VE BALTİ - MUR KİM TARAFINDAN BİNA OLUNDU? 1623 de Amerikaya ayak basan Ho- landalı muhacirler, «Yeni Amsterdamsı bina ettiler. Bu şehir bilâhara «Nev - yorka ismini aldı. 1681 de, Vilyam Pen in idaresinde Tulunan Kuekerler (1) Delavarm zarb gihetinde balunan araziyi imar ve Fe- İadelfinin llk evlerini laşa ettiler. Nihayet, ayal devirde, bir katolik ko- Tonisi, başlarında Lord Baltimur olduğu halde Amoerikaya geldi ve temelini at- fığı şehre, şeflerinin ismini verdi. SON RUS - JAPON MÜHAREBİ ——MLLMELL—8—Z NASIL BİTTİ" | — X006 de Japonya, Rusyaya harb ilân eti İki millet Mançüride çarpıştılar ve bir çok zaylata uğradılar. En kanlı müharebeler Mükden, Titae Çeo ve Por Artür elvarında oldu. Per Artür llmanı, Rus generali Siesel) farafından müdafan ediliyorda. Por- tsmouth müuahedesi harbde mihayet ver- | Gi Rusya, Sahalin adasınm nufını Ja- | ponyaya terk ve Kora üzerinde Japon kontrolunu kabul etti. Kora, Sarı de- nizle Japon denizi arasında büyük bir yarımadadır. HAVAİ ADALARI NERKDEDİR? Hayal, daha doğrasu Sandoviç ada- darı garbi Bahrimanitledir. Sekir bü- yük adadan mürekkebdir. Mesahal sat- hiyesi 17.000 kilemcire marabbamdır, Nüfusu da 775, 000 kadardır. Ada sa - Kinleri arasında beyza irka meusub 0- Tanların sayısı 90800 dir, 150,000 Ja- 'pon, 60,000 Filipinli. 30,000 Çinti, 2000 Koralı vardır. Gerl kalan kısmı yerli | Kabilelerden, Asor gelen Portekizli- | derden Sbarettir. Adapın etrafında 4-6 bin metro de- rinliğinde deniz hafreleri vardır. Ara- zisi volkaniktir. Bazı limanları müstesna, sahi'lerine yaklaşmak pek tehliketidir. Havası müledil, saf ve güzeldir. müterekkidir. nolülü şehridir. Ve birleşik Amerika- min mühim bir Üssünahrisidir. (D) İngilterede ve Amerikada inti- #ar eden bir dini tarikat müntesibleri. Doktorun Öğütleri: Boğmaca Öksürü AÂâl bir nezle gibi başlar, On beş gün veya bir ay nihaye- tinde öksürük sıklaşır, nefes alırketi göğüs ıslık gibi bir ses| çıkârır, Boğmaca öğsürüğü vaktin- de tedavi edilmezse vahim ne-| ticele rverir. Buna tutulan - lar, hemen mütehassıs bir doktora müracaat etmelidir. | | Etem İzzet BENİCE KO T bi gönderiyor, dedim, O da, hiç böyle beklemediği için: — Abuk Paşa mı? Dedi, ve: — Ne münasebet? Der gibi alık alık yüzüme baktı. Zaten onun bu şaşkınlığından istifade etmek için böyle yapı- yordum Biraz daha açıldım: — BSizl yarın akşam yalıya yemeğe davet edi. yorlar Hele bunu İişitir işitmez bütün bütün hayret etti, oturduğu yerden kalktı: — Yüt | Zaten, bu hare - plâjın da, kendisi- ne en ıenh bir deki buzlu bi- yasını yudüm yü- dum içiyordu. Bü- tün dikkati, ke - mancı kızda — idi. Ah bu kemancı kız.. Bütün civar erkeklerini çile - den çıkarıyordu. Ona herkes vur - gundü. Fakat, galiba, bu genç kız da mavi boncuk u - sulünü tatbik e- diğordu. Herkese gülümsüyor, ilti - fat ediyordu, se - lâm — veriyordu. ketler, belki de, ©- nun asli vazife - leri — meyanında idi. İhtimal ki böy: le yapmasa, gazi- noya müşteri gel mez, — patron da memnun olmazdı. Herkesin, ona gönül vermesine mukabil, onun, daha hiç kimseye karşı hususi bir sempati gösterdi- Bi duyulmuş, işitilmiş hâdiseler- den değildi.. O, çok kurnazca, va- veti idare ediyordu.. Hele, boynunu — büküp, başını kemanın üzerine bir yaslayışı var-, dı ki, işte, yalnız bu hali, herkesi kalbinden vurmağa kâfi geliyor- du. İsmi Tilli idı. Onun mavi göz- leri kıvırcık kirpikleri, bir der - yaya benziyen derin, — füsunkâr gözleri vardı. O gözlerin içi da- ima gülerdi, yumuşaklığı, bir billür parlak « lığı, bir sadef düzgünlüğü vardı. | * Güzel keman çalıyordu. Nuri, fazla hayale kapılan bu- dalalardan Veğ Kızı sevi - yor hoşlanıyordu. Fakat, böyle bir san'atkârkadının, rübesiz bir kızı gibi, kendi çabucak gönül — kaptırmıyacağını da biliyordu.. Fakat, Nurinin bü- tün istediği, bir gün bir defacık olsun, beraber bir gezmeğe git- mek, uzak bir kır gazinosunda baş- başa kalmak, yemek yemek, kö- puşmak, onu karşısına alıp doya doya seyretmekti. Tilli, buna da yanaşmıyordu.. — Olur? Bir gün” gidı Fi kat görüyorsunuz ki, her gün bu- Tada çalışmak mecburiyetinde - yim. Akşam saati altı diyince, iş başı yapıyoruz. Ta gece yarısın- dan sonraya, saat ikilere, üçlere kadar.. , Nuri o zaman, göğüs geçirerek, onu şöyle ikna etmeğe çalışırdı: — Peki, bir sabah olmaz — Bilmem ki, Gece yorguün ya- L Tine atmıştı. — BSize bir mektub var, beybaba. Dediğim zaman elinde ıpıslak olan - mendili Orada bir kadite | Sül Mektubu eline alır almaz oeuniuıu yerde kıvran- dı, kımiıldadı, arandı. — Yahu., Belkis.. Hanıt.: Gözlüğüm ne oldu? *Büu saniyeler hâlâ gözümün önünden git - miyor. Rüştü fondinin hali görülecek şeydi! Za- ten eve yeni gelmiş, terli, yorgun gelir gelmez de puflayarak odasına girmiş; ceketi bir tarafa, ye- leği bir tarafa fırlatmış, yakasını yatağının üze- fıyorum.. £rtesi gün kalktığım za- man, öğle oluyor. Denize girip bir banyo alıyorum, Yemek yiyorum.| Başımı yaptırıyorum., İş saati ge- liyor.. Görüyorsunuz ki, hiç vak- tim yok.. — Peki bir gün dahi beraber olamıyacak mıyız? — Yok, hayır.. Müsaid bir gün- de. — Fakat, o müsaid günün bir türlü gelmiyeceğinden korku - yorum.. Öyle ya, bu, söylediğiniz iş saatle y sizinle başbaşa olamıyacağım... i, o zaman kurnaz — kurnaz k çabuk kesiyor- .. Size söf veriyorum.. | nleri, haftaları böylece | bekledi. Fakat, delikanlı, yalnı kendisini biliyordu. Daha kimler | ve kaç kişi böyle bekliyordu?.. O- | nu ancak Tülli bilir.. Sıcak bir yaz akşamı idi. Nu Fi, yine her zamanki kö turmuş, bira içiyor hayran hay « ran, güzel bir tango çalan Tilli'yi seyrediyordu. Genç kız, bu akşam, her zamankinden daha güzel gö- | rünüyordu. Bir atalık, yanına şişmanca, or-| ta yaşlı bir zat geldi. Hemen ora- cıktaki masaya oturdu. Gözü ke- mancı kızda idi O da rakı masa- sını kundurmuştü. Arada bir: — Allah.. Aliah, diye kendi ken-| dine söyleniyordu. Epeyce zamon geçti. Adamca- ğız galiba, sarhoş olmuştu. Nuri, yyan gözle ona bakıyordu. O ada- mın, Tilli'yi fazla alkışlmasını, mü-, temadiyen ona bakmasını, gül - mesini adeta kıskanıyordu. Müt- hiş içerlemişti. Bir aralık, adam, derin derin »çini çekti. Sonra, lâi ile terini soğutuyor, söyleniyordu: — Aman Allahım bu ne sıcak. Yoküş ta hiç çekilmiyor. Zaten şişman adam, ihtiyar da. Nekadar yıp- Tanmamağa çalışsa, kendisini üzmese yine tabiat her göçkin bünyede bildiğini yapıyot! Mektubu, — gözlüğünü bulur bulmaz, su içer Bibi kolaylıkla okudu. Ve. Arkâsından kaşlarını çattı, bir saniye düşündü, mırıldandı: — Amma, ne kazası bi , şindeyim. Nih: ti, onun ortaya konması idi. Demek ki, paşa: ki, kırk yıllık yabancısı ile konuşuyormuş gibi: — Ne mektubu, getir bakayım. — Bunu size Misırli Paşa, Abuk paşa Cafer Dedi. Mektubu verdim. Arkasından mektubu eline uzattım; — İşte, bu mektubu göndermiş. ©, açıldığının, zarfsız olduğunun farkında bi- le olmadı. Hiç beklemediği, ummadığı bir şey. Fakat, bu tereddüği merak bir an bile sür - medi. Hemen anlattım: — Ben bir gece geç gelmiştim ya, (Devamı var) bali bir eda ile Nuriye döndü. kırlı yıllık ahbab imiş gibi: — Birader, dedi, bu kıza biti- yorüm. — Anlamadım, — Caniza çu kemancı kız yol etendim anu?, Tilli?., — Bvet,. Bü' kiza fiğıkim.. Şura bak. İ| Ne güzel şey.. Kaç zamandır pe akşam, bi aralık konuşmağa muv: dum.. Bir gece yemeğe da' tim.. Ben burada, yatıp kalkıyorum hay, münasib ve müsaid şam berabet yemek, yeriz, de Çok mes'udum. Zannediy bü hafta içinde vadetti; i, bu meçhul muhatabının gözlerini evvelâ asabiyetle dini- yordü. Ona çök kızmıştı. Karşısın da bir rakip vardı. Fakat, sonra, kendi kendişine gülümsedi.. 5 gukkânlılığırı muhafaza ederek: — O halde, Beyefendi, dedi,, şimdilik tam 2,5 ay bekliyecek - Siniz.. asebet?. bahsettiğiniz bu kâ fir Tilli bana da, müsaid bir ak - şam birlikte yemek yemek vadin. de bulunmuştu. Aradan iki buçuk ay geçli. Henüz, o müsaid akşam bir türlü gelmedi.. Daha da ne ka dar gayri müsaid ukşamlar ge - RADYO Ankara Radyosu BUGÜN 18 Program. 19405 Müzik (Melediler - Pi). 1815 Türk müziğ- (Fasıl heyeti), 80 Memlekel saat ayarı, ajans ve z | *yeteoroloji haberleri, 2015 Konuşma (TMaftalık spor ser- visD. 20.30 Türk müziği (Saz eserleri bes- te, gemal ve şarkılar), 321,10 Konuşma. 2125 Neşeli plâklar - R. 21,10 Örkestra programının takdi - Mi - R. Sirauss ve eserleri hakkında. 2145 Müzik (Radye orkestrası - Şefi Praetortus.) 2240 Mürik Çopera şarkıları - Pl). 23 Son ajans haberleri, siraat, es - ham tahvilât, kambiye - nukut bor. | sası cttat. * 2340 Müzik (Cazband - Pi), 2355 - M Yarınki program. YARIN 1240 Program, 1345 Türk müziği i— Rasi peşrevi. 3— Nuri Bey - Rast şarkı « ııı— bir mazlı yare, ı_ııı——ı.ıııııııı—ıı 4— Rasi şarkı « Culima bak efode. 5— Kâzım Uz - Bayatizraban şarkı- Ayrılık me kadar acı, ö— Hüseyin Pabri - Tahir şarkı - Uzaktan baktı. eçti 16 Memleket ralnarsemaaelar z Tei vengidiyi n:ı_ıı- 15.30 Müzik (Dans müziği -