4—SON TELGR Mihver Devletlerinin Faaliyeti Yine Akdenizden Behsediliyor Eğer İspanya da Onlarla Beraber İttifaka Girerse... Almanlar Bunu Bir Muvaffakıyet Sayacaklar ve Müstemleke Meselesini Tazeliyecekler Cebelüttarıkın w zaktan bir görür dbarile çok manlara mağlüb eldu - lar. Harb uzadıkça Al, mükavemeti eksildi say muahedesini kabul etti. Yi mi sene evvelki bu acı hatıraları bugül ylenen nu - tuklarla, matbuatla ve her vasıta ile /lmanlara ınandırılmak iste- miyor ki gelecek harbde Almanya aç kalmıyacaktır. Gelecek harb- de Almanya muzaffer olacaktır. İngiltre ile olan deniz anlaşma- n Almanya şu son zamanılarda yırtmış oldu. 934 de Lehistanla yapmış olduğu muahedeyi de yırttı. Fakat şimdi Alman diplo - matları yni bir faaliyete girişe - rek meselâ Baltın devletlerle mu- ahedeler imzalıyorlar, İskondi - navya memleketlerile ademi te- cavüz muahedeleri akdi için ko- nuşuyorlar, Dantmarka ile böyle bir vesikanın imzalanması diğer- (Devamı 7 inci sayfadı rabba şeklinde çakıldıktan son: Hepsi o kadar heyecanlı idiler Der, yazdığı mektubu elime sıkıştırı Haydi bunu usulcacık ablana götür.. Bek - m, Kimse görmesin, eline ver.. E mi?.. Diye beni koştururdu. koşardım. Belkiş de: — Ooh.. Benim tontonum. Geldin mi?.. Diyerek çenemi okşar, yanağımı öper, anasın- dan, babasından gizlediği mektubu hemen avcu« mün içinden çeker, alırdı. Sonra, en çok: — Anne ben bu gece teyzemdeyim , Der, annesine haber verir. sahiden de gelirdi. Amma bir stat fi- Müecllifin İlk Sözleri Gece, Karanlığın en çok koyulduğu bir gece, Boğazın geceleri.. Izlırab ve neş'eye solük vermeden içine sin- dirip götüren geceler. Yine bu gecelerden biri idi. O.. Öteki ve. Ben, Hep beraber Misırlıların korusuna çıktık. O zaman beş yaşında idim. Birişi; — Ablam, Öbürü: — Ağabeyim.. bağlayıp arkasındı Şakrak, bir bakışi vırdi. lerlel de anlaşmağa başlangıç ol- | | kat Alman diplamatlarının şimdi du. Almanyanın şu son günlerde Yugoslavya ile de anlaşmak için| sarfettiği gay bütün gayretle: panyayı Berlin için sar daha ziyade İs- tarafına çekmek * kazanılacak en et olacaktır. Meselâ deniyor ki Alman diplo - ri Tokyo ile anlaşarak ja - | yi da Alman - İtalyan itti- almak için uğraştılar. Lâ- kin japonya bu işde ileri gitmedi. Tokyo ile Berlin arasındaki bağ- lar daha sıklaşmış oldu. Fakat ne de olsa Almanyanın asıl istediği olamadı. Bunu ' Aılman diplomiatları da görüyor, anlıyorlar. Onun için Al- manyaya şimdi en ziyade lâzım olan dostluk İspanya ile elde &- dilmek istenen ittifak olacağını düşünüyorlar. İspanyol generalleri Almanya- ya gitti. Fakat daha öyle harhan- Bi bir ittifak oluyor gibi değildir. | Fakat İspanyada Almanya ile birleşmek fkrini kolay kolay ka- gânın: — En güzel kı Dediği Belkis | diği cevablarda da Cebelü | kânsız olduğu anlatılıyı oYU No: B On yedi yaşındaki kız bu idi ve... Bütün Emir- bul etmiyenler çoktur. Alman dip- lomatları için ise İspanyayı da Almanya » İtalya ittifekma al - mak mümkün olursa bu büyük bir muvaffakiyet sayılacaktır; di- yorlar. Bunun için de şimdi lü - zum görülen şey İspanyada cfkâ- rı umuümiyeyi hazırlamakmış. İşiş zeye varacak? -Ma- olan birşey varsa o da İs. neşriyat yapıları sı ise Cebelüttarıkın artık İn- gilizlerden alı dir, Fakat İn- giliz mat İngilterenin elinden alı asıl bahis bu değildir. Almanya ile İtalyanın İspanyayı da kendi taraflarına çekerek istikbalde oy- namak istedikleri roldür. Mihver devletlerinin İngiliz - Fransız cephesine verdikleri ce- vab Berlin ile Romanın itt'fakı oldu. Her iki devletin artık bir birlerinden ayrılmıyacakları lendi. Fakat bundan sonra İtalya bu ittfakta ne rol oynıyacak?. Dendiğine göre Roma diplomat- ları Almanyayı Avrupa har'cinde aZ o idi. Korunun — güneş sızmıyan yemyeşil datların- da yuva kuran bülbüller her gece onun kendileri- ninkine eş sesini din Ben, böyle söylüyordum. Birisi komşumuni — © çocuğu. Öbürü komşumun kızı. Kızı on ye Tarında tığ gibi kaypak, onun gibi kıv gibi ele sertti. Siyah, bir bakışta kalpleri birbirine sürüyen güzel gözleri vardı. bütün gözleri kendisine çe - ken ve tablatın bütün işvesini yine kendisinde bu- lup esirlerine serpen bir vücudü vardı. Yüzünde bu fırçanın rengi saçlarında bu rengin beraber » liği, sesinde bu beraberliğin bütün ahengi canla - enk, o gülüş, yaş- , anun Bu dem arzın yine yer yü: n galdir ır, kahkahalarını dinliyor, © söyleyiş, o anlatış içindir ki çıldırıp sesleri kısılıncıya, boğazları kuruyuncıy'a Kxadar dem çekiyorlardı! son — çocuğunu kulağında da en çıldırtıcı nefhasından daha olacak, kalb ve ruhun derinliğine daha yakın kalacaktır. Keman susacak, tambur duracak, iyecek; fakat, bülbül durmadan, din- lenmeden ötecek, şakrıyacak! Cahit... O da yirmiyi geçmemişti. Uzun boylu, kumral, erkek yapılı, çok ince, çok içli; maviş göz- 580 MİLYON MUM KUVVETİNDE ABİR DENİZ FENERİ | tanda 10 mildir. | yok denilecek derecede enderdir. makbuldür. | —— — EleeA Meraklı Şeyler LONDRA DİLENCİLERİ erkezi Londrada bulunan (Di- denciler cemiyeti) senelik rape- runu / neşretmiştir. Ba rapara Küre, Londra dilencileri, senede 150 Mmülyon frank (15 milyon Türk lirası) kazanıyorlarmış. Dilenellerden birinin senevi kazan- €t 3-4 bin İnziliz lirası arasında imiş. Cemiyet, halkı iğiai ederek para - karını alan dilenciler hakkında şiddetli bir kanun neşri için parlâmentoya mü- racsate karar vermiştir. 1817 de, Pariste açılan umumi ser- &ide 24 metro yüksekliğinde bir kule kulenin tepesinde de 500 mityon mum kuvvetinde bir fener vardı. Bu fener, Brelon sahilinde bir ka- | yanın — üzerine konulmuştur. — Ziyası, | açık havada S1 mül, çok sisli bavalar- da da 4 buçuk kilemetro açıktan gö- rülmektedir. Bu fenerin boyu 11 metro, kutru & melro, ağırlığı da 38 tondur. Dönen kısmın ağırlığı 23 tondur. Altında 80 kilo civa bulunan bir teknenin Üzerine oturtulmuşlar. Küçük bir motör va- Bıtasile ve 40 saniyede bir kere döner, SURCOUF DÜNYANIN EN BÜYÜK VE MÜTHİŞ DENİZALTI GEMİSİ Framsızların en son yaptıkları bu denizaltı. gemisinin boyu 110 metro- dur, 203 milimetre çapında 2 topu, 17 milimetre çapında 2 tayyare düfi to- 4 mitralyözü, 22 torpil atınağa mü- heyya 11 kovamı vardır, Üst kısmındaki açılır kapanır hangarda küçük bir de- niz tayyaresi saklıdır. 7 zabli, 100 mürettebatı varı yere uğramadan 10,000 mil me teder, Sür'ati: Suyun üstünde 18, Bir ka- al- Sarcouf'un içerisi çok koulorludur. | Zabitlerin her birinin husust bir ka- marası vardır. Küçük bir salanda top- lazırlar, yemeklerini yerler. Bir has- fane, iki elektrik mutfağı, bir ekmek fırmı, bir de buz dolabi vardır. Mi rettebatın yattıkları verlir de zenlş ve rahattır. GARİB BİR M! AA İngiliz ordusunda — firar hâdiscleri, Geçenlerde, firar cürmile divan ha be verilen renç bir piyade neferi, kon- dini şu suretle müdafaa elmiy: — Ben, alayın en kıta boylu, ufak tefek bir neferiyim. —Asker olduğu zündenberi gerek kumanamarna. gı rzek silâh arkadaşlarını beni görünce gülüyorlar, eğleniyorlar Bundan kurtulmak için kaçmaktan Daşka çare bulamadıra. İste firarımım sebebi but.. Divanı harb, kua burmi meleri ken- disine hak vermekle neraber 3e rün hapse mahküm etmiş.'r. | TİFTİK NEDİR? 'Tüük; Türkiyede, Kapda ve Lüh - | manda yetişen bir cins keçinin tüyün- | den yapılır. Çok parlak, yıranyak ve Doktorun Öğütleri: NASIR İLÂCI yak parmaklarında ht- sule gelen narrları çı - karmak gayet kolaydır. Akşamları, yatmazdan evvel nasırın üzerine bir parça mates koyunuz, sıkıca sarınız. Sabahleyin hafifçe nasıra do- kununuz. Çıkarsa ne âlâ! Çık: madı mı, akşama yine ayni şeyi tekrar ed'niz. İkinci gü- ü kökü ile beraber çıktığım, İKÂYE YIKILAN KÖPRÜU | Yazanı NAKİ TEZEL | (Dünkü sayıdan devam ve son) — Haydin çocuklar bakalım! diye bağırdı. Yapışın kazıklara! Sonra arkasına döndü. Kalas- ların yanında duranlara seslendi: — Siz de alın fenerleri elinize, gelin yanımızdan! Sözleri henüz bitmişti ki, su - yun içine girdi. Elindeki fenerin su üzerinde akseden soluk ışığın- da, Tosun Dayının, göğsüne kadar suya daldığı görülüyordu. Yavaş erek köprünün yıkık inin başına gitti. Ar » irer birer, ellerindeki fe- nerler ve kazıklarla diğerleri | hiç tereddüt etmeden onu takip ettiler, Bazıları da köprünün yıkık kıs- minin üstüne çıkmışlar, orada To- sun Dayının vereceği Ti bekliyorlardı. Büyük taşları da yanlarına çıkarmak için uğraş - Makta idiler. Dayının işareti üzerine, göğüs- lerine kadar suya giren adamlak dan dört kişi, kalın kazıklardan birini yakaladılar, köprünün yı- kık ayağının — dibine sapladılar ve akı na mani olmağa çalıştılaı Tosun Dayı, yukarıdakilere: — Haydin bakalım! diye bağı dı. Vurün taşı üzorine!. Yukarıdaxilerden bir kaç kişi, büyük taşı birlikte havaya kaldı- getirecek dan kayması- rarak kazığın Üstüne vurmağa başladıkları zaman — Hasaazayti... — Allahallah!... Haydin ağalar, haydin ağalar! Diye bir nara işitildi. Bu narayı Tosun Dayı atıyor- du. Onun sesini duyan adamlar, büsbütün — heyecanlanarak çalış- ler, ciğeri ğu artık hissetmiyorlar, kazı - ğın funtazam girmesini temi çalışıyorlardı. Köprünün üstün - dekiler de sesin verdiği kuvvetle, ellerindeki kocataşı bir kuş gibi hafiflodiğini farkettiler, “Gecenin karanlığı, havanın ve yun soğuğu içinde yükselen bu k ses, kulaklarda uğuldamak- ta ve damarlara kadar yayılmak- ta id — Yaşayın ağalar... Yaşayın a- ğalar!., Ha yavrum.. Ha yavrum.. Sözleri, suyun dışında yardım- €© vaziyette duran ve Tosun Da- yının vereceği emirleri beklemek- te olanları da şevke getirmiş, bir çokları daha sevinçle #ıya gir mişlerdi. Şimdi, fenerlerin ışığında, su i- çinde çalışan on beş, yirmi kişi « nin canla başla uğraştıkları gö - rülüyordu. Dört, beş saat içinde kazıkların çakılması bitti. Bu müddet zar - fında Tosun Dayı hiç sudan çık- Mamış, muttası) adamlarını teşvik etmek, onlara kuvvet vermek için nara atmış, bağırmışdı. Dörder dörder sekiz büyük kazık mu - görürsünüz. lerinde daima derin mânalar taşıyan ve.. Her şey- den üstün Belkisin — sevgisini Belkise tapınıyordu. Belkisin — bir disibin son nefesi bliyordu. Onun zannedyordu. — Yeryüzünde yalmız o vardır. Diyordu! Birbirlerini böyle seviyorlardı. Aşk- inde böyle sel olup akıyor- larının caşkunluğu lardı. Benden hiç sakınmıyorlardı. Söyledikleri 'tek şey: — Çocuk.. Tu. Benib de kendim için bildiğim tek şey © idi: — Çöcük! Çok zamanlar, onu görmediği zamanlar, Ca - hid: — Yavrucuğum.. bulan bir gençti. liyoz iç çekişini ken- iş'n yaşadığını lân oturur, sone; ğil mit, na kadar sahnelerin — Teyze.. Tontonla biraz koruya çıkayım de- Diye kalkar, beraber evden çıkardık. Fakat, mektebin önünde Cahidle buluşup doğru koruya giderler, beni de götürürlerdi. Orada geceyarıları- Oturur, konuşur, sevişir, bazan ağla - bazan da gülüşürlerdi. Çok zemanlar ben de kucaklarında uyür kalırdım. Bütün bunları şimdi hayal meyal seçebiliyor. | Götürdüğüm mektupların” manasını, | ifadesini, lerini şimdi şimdi muhakeme edebiliyorum. En adamların bir çoğu sudan çıktı- lar. Şimdi bu rın arasını bü- yük taşlarla doldurmak lâzım ge- liyordu.-O kazıkların içine yerle- şecek şekilde evvelden hazırlan- Tış taşları, Suyun İçinde duran Tosun Dayının ve diğer adamların çalışmalarile yerlerine konmağa başlandı. Tosun Dayı, gene hiç durmadan: — Allahallah!.. Allahallah!. Hays din çocuklarım.. Haydin çocukla- rım.. Diye bağırarak onları şevke getiriyordu. Yıkılan kömerin her iki başın- | daki kazıkların aralarının taşlar- | la doldurulması çabuk bitti. To- sun Dayı ile diğer adamlar sudan çıktılar, Hemen iki kazıktan ayak üzerine kalın ağaç gövdeleri, on- ların üzerine de sağlam kalaslar yerleştirildi. Kö Üüze rünün tamiri bitmişti gimdi n geçilebilirdi Tosun Dayı da, suyun içinde ve dışında çalışmış olan adamlar da geniş bir nefes aldılar. Bir çok- ları, bu s k havada n İ- Sonraâ da sıril tıkları halde, Tosun | içden gelen naralarile ğuğu, ıslaklığı ve yorgunluğu duymamışlardı. Askerler geçmeğe başladıkları 'a henüz laktı, Fakat, karşı tepelerin üstünde sabahın yaklaştığını ha- ber veren esmer ışıklar beliriyor- du. den çıktıktan köprüden zaman, sinden Sonra he- nüz bir hafta geçmişti ki, (G...) kasabasına ve civarına bir sevinç haberi yayıldı. Bu haber, ikinci İnönü Zaferi idi. Türk ordusu - nun İnönünde ikinel defa olarak | düşmanı mağlüp edişi, halkın 0: duya olan itimadını fazlalaştır - mıştı. Bu haber üzerine (G...) li- ler, bir hafta evvelki hazırlı! rın manasını anlamış oldular. Zafer haberi geldikten üç gün sonra müharebe — mıntakasından dönerek başka cepheye hareket e- den kuvvetler, gene (G...) den geçtiler. Bu kuvvetlerin arasın- da, köprünün yıkıldığı gün kasa- baya gelen binbaşı ve askerleri de vardı. » Ben uysal uysal seslenir, — bize — gideceğini gördüğüm neden — bensiz gitmedik - O ki, kendilerini tâ kasaba dışında karşılıyan (G...) lilerle, bu zafe- ri kazanmış olmanın verdiği se * vinçle kucaklaştılar. Binbaşı, Tosun Dayıyı göreme- mişti. Kasabaya girdikleri za * man, dayanamadı, sordu: — Yabu, dedi, erede — Tosu Dayı? O buğün sevinçli değil ki bizi karşılamağa gelmedi? Ona, evvelâ, cevap veren ol - Madı; binbaşının etrafındaki ©- damlar süküt ediyorlardı. Sonra, içlerinden biri binbaşıya doğru ilerledi. Hafif bir sesle: (Devamı 7 inci sayfada) Ankara Radyosu BUGÜN 19 Program. 19,08 Müzik (Uvertür - Fi,. 18,15 Türk müziği Çincesaz heyeti). 20 Momleket saal ayarı, ağıns ve meteoroloji haberleri. 20.13 Neşeli plâldar - R. 20,90 Türk müziği. — Şevki Bey - Uşyak şarti - Kara nazar kıl, S Tanburi Falzse - Üygac şarkı « Xiçin nalendesin. S— Bemsettin Ziya - Uşgak çarkı « Şu salkın söğüdün altı dalma #— Ussak türkü - Söyleyin güneşe. 5— Gekmaz pişrevi. — Nazım - Şehnaz ağır semal - Didem yüzüne nazır, 7— Dellâl zade - Şehnaz şarkı - Bi- medin bir lâhra ihya. 8— Santur taksimi, 9— Şemsettin Ziya - Şehmaz şarkı « Hlem aldandım. hem aldattım. A0— Rahmi - Şehnaz şarkı - Ey dil- beri işvebaz. 21 Konuşma: 21,15 Müzik (Radyo orkestrası - Şef Hasan Forid Alnar), 22,15 Konuşma. 22,10 Müzik (şen şarkılar, kabare ve saire - Pl), Z3 Son ajans haberleri, ziraai, es- ham tahvilât, kambiyo - nukut bore sası (Ülat). 2320 Müzik (Cazband - Pi). 23,55 - M Yarınki program, YARIN 13,30 Program. 1335 Türk müziğl I— Şetraban peşrevi, 2— Dede Et. - Şetraban şarkı - Gü- zümden gönlümden Fitmiyor. 3— Sadettin Kaynak - Şetraban şar- kı - Gecemir kapkara *4— Arlaki - Kürdilihicarkâr şarkı » Neşe ile geçen ömrümü. 5— Muhayyer türkü - Batan gün kana benziyor. 6— Bodriye Hoşgör - Muhayyer türe kü - Güneş dağdu damlara. M Memleket xant ayarı, afans ve meleoroloji haberleri. MA0 - 15,30 Müzik (karışık prog- ram - Pi). Güt- 1357 Hicrt 1355 Rumi Reblulâhir Haziran 28 3 1939, Ay 6, Gün 167, Hızıl 42 16 Haziran CUMA Vakitler Vasati | Ezani Güneş | 428 Öğle 12 44 İkindi | 16 15 19 42