İtlifakın Hududları Uzak Şarka Uzatılacak mı? Çinde İki Senedir Harbi Bitir miyen Japon Hükü- meti, Şimdi Milletten Yeni Fedakârlıklar İstemeğe Karar Verdi zak Şarkta Çin:şahillerin - (U venüten veniye”büşeler teren bir. takım — vak'alar Son günlerde politika âleminin nazarı dikkatini tekrar Japonya - Çin harbine çevirdi. Esasen Japon- yanın Berlin - Roma ittifakı üze- rine ulacağı vaziyetin ne olacağı bahs. kapanamamış iken yeni hâ- diseler dolayısile bilhassa İngil- tere ve Japonya arasındaki gergin- liğin daha artması gözden uzak ka lacak gibi değildir. Legliz ticaret gemilerinin Çin sularında Japohlar tarafından Mu- ene edilmesi, bir Fransız va - purunun da böyle bir muâmeleye tâbi tutulması — Avrupalılar için baş görülecek şeylerden değil Jas ponlar şimdiye kadar hep şöyle şikâyet ediyorlardı: — Avrupa devletleri, bizim der- dimisi anlamak istemiyorlar. Bil- hassa İngilizler Japonyanın is - teklerini hiç nazarı dikkate alma- yı düşünmüyorlar İngiliz matbuat dar bu kabil cevab şu oluyord: İngiltere de tıpkı Japonya gibi büyük bir deniz devletidir. İngil- | terenin de bu itibarla bir takım deniz an'aneleri vardır. Halbuki Çin sularında Japorlar İngiltereye karşı dalma aykırı bir tavır ta - kınmışlardır. Çin sularında İngi liz ticaret gemilerinin böyle mu- amelelere uğratılması den:z an'a- rine bağlı olan İngilizler; citmektedir. İngiliz gazetelerinin dediğine göre Japonların takib et- UĞi güye böyle usandırıcı - bir takım hâdiseler çı Çin sa- larından diğer devletlerin, İngiliz, Franstz ve Amerika | purlarımı uzaklaştırmaktır. | | | n şimdiye ka- yetlere verdiği Fakat, diyorlar, Japonyanın şu son iki senedir Uzak Şarkta gi - riştiği politikanın yanlış olduğu- nu zaman gistermiştir. Şimdi böy-! le İngilizleri, Fransızları ve A - merikalıları da Uzak Şarktan u- zaklaştırmak için tululmak iste- men yolun doğru olmadığımı Ja- ponlar anlıyacaklardır. Çin sularına gelen İngiliz lica- ret gemilerinin vesikalarını yok- Taraak bahanes'le böyle yoldarın- dan alıkonması üzerine İngiliz matbuatının nazarı dikkâti yine Japonyada neler olup — bittiğine çevrilmiştir. Tokyodak! İngiliz tüccarlarıtın verdikleri malümata göre İapon Öleceğim bilemiyeceğim!, DOKTOR AMNİYOI ——— 1933 ün kânunları. Karakış bastırıyor. Keskin, ılık ıslık öten dik ve soğuk bir esinti var, Kar serpeliyor. Doktor kalktı, acele acele giyindi. — Konsültasyonumuz var.. Diye Güeneyin odasına uğramadan yurda gitti. Konsültasyon yapıldı. hastalar gerildi, işler Sörüşüldü, Ramiz: — Doktor yemeğe iniyor muyuz? Fakat, birdenbire durdu: — Eve bir telefon edeyim. Karıma sabahleyin nmeden çıktım. Bir günaydın.. Dedi. Telefon numaralarını çevirdi. Alıcı ma- kine kulağında gurladı, gurladı, fakat, bomboş bir uğultu olmaktan ileriye geçmedi. — Bir yere çıkmış olmalı.. Diye, yüzünü buruşturdu, yemeğe indı | politika muvaftak; galiba, yine bu kızın nerede © türdüğünü, nereden başlayıp nereye İngiliz - Sovyet Müzakereleri aponlar Endişe tmeğe Başladı inin İngilizlere karşı - lan hiddet ve infiali de artmakta - dır. Bunun için de sebab olarak İngiliz deniz kuvvetlerinin gitg- de artması gösteriliyor. Çia sula- rında İngilizlere karşı gösterilen bu haller hep o hiddet ve inflalin yor, Şimdi Japon mil- istenen yeni fedakârlı! lar nedir?, Her Japon güadelik hayatında ister istemez etti; raflardan bir kımını daha kısa- caktır, Tokyo hükümet erkânının dediklerine göre Japonlar kuşak- larını daha sikacaklar, daha bir takım mahrümiyetlere katlana - caklar, tâ ki Çinde takib edilen tle neticelen- sin diye... Çirt harbini birkaç ay içinde bi- tireceklerini ümid ederek 1937 de işe girişen Japonlar iki senedir bu harbi istedikleri tarzda bit rememişlerdir. Daba ne kadar u- Zıyacağını kestiremiyorlar, İki se- nedenberi de Japonlar fevkalâde tedbirler arasında, günden- güne artan sıkıntı içinde yaşıyorlar, Şimdi yeniden alınan tedbirle- rin mahiyeti ise her Japonun gıda sından kesmek, yiyecek madde - lerini de diğer ihracat eşyası gibi harice yollıyarak zatmak, buna karşı para getirmektir, Japou hü- kümltinin Avrupa meseleleri kar gittiğimizi Her akşam gibi bu akşam da Fazıl, çıktı, doğru apartımana geldi. Kapıyı Marika açtı. | sile Alman ve İtaly Meraklı Şey!- MADAM RÜZVELT | | merikada, «Amerika (httiâli v A tara sâhi Gür teintsel vardır. u | gemiyetin rekil Madam Ruz - velti. Birkaç ay evvel İslifa ederek gekildi. Sebebi, meşhur zenci kantocu Marlen Andersonun cemiyet merke - zinde tertib olunan ,bir mürsmerede | şarkı söylemesine azaların iliraz et- meleridir. Müutaasub - Amerikalılar, zencilerle bir arada bulunmayı, tem.t etmeyi küçüklük sayarlar. Bu hâdise, © zamanlar gazelesere ak- Setmiş ve bir çok münakaşalar olmuş- fu, Tabil zamanla unutuldu. Anlaşılan Madam Ruzveli bunu ha- tırdan çıkarmamış ve zAmerika ihti- JâlH Kazların ndan İntikam almak İs- temiş. Ve İngiliz hükümdarları şere- fine beyaz sarayda verilecek müsa » | mere programına Marlon / Andersani da dahil etmiş. Zenti kantocu, aüküm- darların huzurunda en güzel şarkıla- Fını söylüyecek. SAPKASIZ KADINLAR Şapkasız sokağa çıkan kadınların sa- yısı günden güne artıyor, Bidayette ço- çuklar, genç kızlar şapkasız çıkarlardı ve bu pek tabli görülürdü. Son zaman- Jarda orla yaşlı ve yaşlı kadınlar da gapkaya bek ehemmiyet — vermemiye başladılar. Halbuki bu, birkaç sene evveline ge- Mnciye kadar çok ayıb sayılırdı. Pari- gin büyük lokantalarından birinde ke- casını bekliyen yaşlı bir madamı bir aralık şapkasını çıkarmış, yanındaki sandalyenin üÜzerine koymuştu. Banu gören başgarson bemen yanma geldi, Çindeki Japon ordusu ikinci kumandanı harekât hakkında ataşemiliter. lere izah at veriyor şısında, bilhassa İtalya - Almanya ittifakı üzerine alıcaği — vaziyet son haftalarda birçok rivayetlere yol açmıştı. Gün geçtikçe işlerin içyüzü anlaşılıyor. Japonyada ge- nerallerin İtalya ve Almanya ile ittifak edilmesi fikrinde oldukları evvelce söyleniyordu. Fakat Ja - pon hükümeti işi oraya kada> var- dırmamıştır. Kabinedeki nazırlar arasında bu hususta şiddi lâflar olduğu anlaşılmıştır. Nihayet bu ihtilâflar bir karara bağlanmıştır. Fakat kabinedeki bu ihtilâf günlerce devam etmiş- tir. Bahriye Nazırı Amirâl Yanai Almanya ile İ: giörmenin Japonya için & yacağını ileri sürmüştür. Amiral bu fikrinde şiddetle ısrar göster- mektedir. Japon erkândharb'ye - biyeleri arasında temas edi için verilen karara da Avniral ti raz ediyordu. Bu temasların ileri götürülmesi aleyhinde bulunan Amiral Japonyanın herhangi bir taahhüde girişmesini doğru bul - mamaktadır. Japon matbuatı ertik Rusya ile İngiltere arasında aktedilecek it- tifaktan ve bunun ortaya koya cağı ihtimallerden 1run uzadıya bahsetmeğe başlamışlardır. Ja - ponları düşündüren' asıl mühim mesele şudur: (Devamı 7 inci sayfada) AKŞAMDI yurttan — Güney yok mu?, Yok.. Nerede? Bilmiyorum. Bir şey söylemedi mi? — Giderken kendişini örmedim! Doktor, salona girerken: — Öğleyin de yoktu. Telefona karşılık alma- dim! diyeyim! Diye mırıldandı. kalp damarlarını burkan bir sın yayılıyordu. — Şimdi de bizim hatunda mimar, plân mânisi Canı - sikiliyordu. ve içinde başladı. Büyük, çok büyük, şehir benzeri âpar - tıman yaptıracak. Korkarım bu sevda ile ocağımt ıuımnet._ Satmadık çöp bırakmadı, fakat yap- mezaketle eğildi. ve: Madam, dedi. Lokantamızda şap- kasız oturmak yasaktır!. Kökiden aile kadınları şapkasız ve şemstyesiz sokağa çıkmazlardı. Hattâ gündüzleri ipek çorab bile giymezlerdi. Şimdi İse şapkasız, çorapsız gezi - yorlar, Bir mayzitabli gören de ol- müyor. KEMBRİÇ ÜNİVERSİTESİNDE BİR KADIN PROFESÖR Madam Doroti Garad, Kembriç Ü- | niversitesi rüzel san'atlar ve arkeolo- Si profesörlüğüne tayin olunmuştur. Bu Ülk kadın profesör, Oksford Üni- versilesinin eski rektörü Sör Arşihald Garudün kızidır. Babası 1928 de cenü- | bi Kürdistanda araşlırmalar yapmış, tarihten evvelki devirlere aid birçok asar meydana çıkarmıştı. Doktorun Öğütleri: oğurdun içine tab'a gö- Te az veya çok miktar. meşrubata derler. Midevi ol duğu gibi, harareti de kestiği rinde yaz mivsiminde bol bol kullanılır, mahsusada hazırlanan bir ne- vi ayran vardır ki, buna «tib- gadd! olduğu kadar bağırsak ufuneti, dizanteride kullanı - için bir lttre inek sütünde bir Etam limon tozu halledilerek ihinci defa bir yumurta ak nin yarısı ile kaynatılarak AYRAN Ydı su koyarak yapılan için memlekelimizin her ye - Bir de eczanelerde sureti bi ayran» derler. Bu de mu- lır. Bu nevi ayranı yapmak hasıl olan rüsub süzülür ve züldükten sonra hası) olur. —a V 87 geyanaaman Yazan: ETEM İZZET BENİCE —rcama tıracağı şey muhakkak ki, beğenmediklerinin ye- rini tutamıyacak.. Diye düşünüyor ve durmadan de bu konuyu işliyord: — Artık bu onğa önüne geçilemiyecek bir haş- bakalım ne yapacak? talik oldu. Bıraktım başın; Ve.. İçi yana yana sö; ordu: — Onu ölesiye seviyorum. Hiçbir isteğine kar» lağımı sıkmadan acaba elimden beş kuruş alabilirdi? Fakat, o her şeiymi aldı, İsterse bir sıkımlık kalan canımı da kezdi elimle çıkarır, ona verebilirimi, şı koyamıyorum. Kim benim GECE YARISI Fazıl çalışma odasındaki geniş maroken kol- tuğun üzerinde dalgın okur ve karısım beklerken lmıştı. Bir üşüme İle uyandı. uyuya ba geldi mi? | büse yerleştim.. Sanra Bursada - HİKÂYE zim gazetenin yazı işleri dürü Senih Muammer Alatur, bana şu mahrem haberi verdi: — Meşhur sinema yıldızı Greta Garbo bir hafta kalmak üzere pa- zartesi günü Bursaya geliyor.. Bu- nu yalnız biz bili; layıp Bursaya gideceksin... Çelikpa lâsta yıldızla görüşecek ve yıldırım telgrafile gazeteye yı .. Fakat dikkat et. Bu haberi bizden başka kimse bilmiyor., Ö- teki gazeteler duymasın.. Hepsi ni atlatalım.. — Başmuhkarririmiz Etem İzzet Benice bilhassa işe e- hemmiyet veriy Trak vapuru Sarayburnunu dös nerken, ben güvertede yıldızla nasıl konuşabileceğimi dü- şünüyor, plânlar — kuruyordum. | Mudanya iskelesindeyiz.. Bir oto- oturmuş, yım.. Müthiş heyecan var bende.. Greta Garbo ile kanuşmak heye- 3 canı bir, öteki gazeteleri atlat » nak heyecanı iki.. Fakat, keyif - m.. Çünkü, öyle orijina! plân- lar kurdum ki, mutlaka konuşa: cağım.. Çelikpalasın —& Doğ- ruca direktörün odasına girdim. Bir de ne göreyim. Benim ta ço- cukluk arkadaşımdan biri, sarmaş dolaş oldum. Hemen derdimi söy- ledim. — Aman, dedim. Bir ricam var.| — Söyle kardeşi — Çabuk beni otele kapıcı al, Çünkü yıldızı daima görebilmek için bundan güzel çare yok. Müdür, baştan aşağı, beni bir kere süzdü. Snra güldi Geç kaldınız, dedi. Kapıcı - lığa bir saat evvel «Tani gazete -| sinden Naci Sadullah talib oldu n edildi. n le ise.. dedim, bir oda hiz- r tekrar güldü: — Maalesef.. dedi.. Yıldızın tüt tuğu dairede oda hizmetçilerinin hepsi komple.. bir numaralı oda- ya *Cumhuriyet» den Salâhaddin Güngör, iki numaralıya Akşam - dan Hikmet Feridun, üç numa - Talıya Son Postadan Nusrat Safa tayin edildi.. Geç kaldınız. Hayret içinde idim.. Mahrem ha- beri bizden gâyri duymuyan ol - | mamıştı.. | — Beyetfendi, dedim, — asansör | memurluğu da yok mu?, — Ben de şimdi onu söyliye - cıktim Biraz evvel de o vazife - Nizameddin Nazif tayin edildi.| Ş:şımhg.m artiyordu.. Direk- | tör kahkaha ile gülüyordu, — Size, dedi. Şunu da mahrem olarak söyliyeyim.. Otelin mani - kürcülüğüne de Bayan Suad Der- viş talib oldu ve derhal tayin ct- tik., Gittikçe üzüntüm, ıztırabım ar- tıyordu. Aklıma bir fikir geldi: — Beyetfendi, dedim, otelin oto-| mobillerinden, otobüslerinden ve- ya bağaj kamyonlarından birine Hemen yatak bi caşır Derken saate kafasının için- Düşündü: r yankesici pil şisina başkamiser — Bölgenizde ta kaldı mı, hastaevine tramvay kazası oldu mu, böyle şeylere benzer bir olgu var mı? Başkomiser: Bunlara benzer daha bir sürü düşünce, korku, vesvese, vehim beynini burktu! Ne yapacağını şa- Şırmıştı. Telefona gitti. Beyoğlu polisini aradı. Kar- şoför olabilirim.. Makineden an- larım.. Direktör ayağa kalkmıştı: — Onda da geç kaldınız, dedi.. Otobüse «Haber» den Reşad Enis yeni ev mak için gelmiş; kırmadık.. Kam- yönete de «Yeni Sabah» dan Mu- kit» den Yekta Ragıb talib oldu- lar ve tayin ettik. « Anladım ki, bütün hizmetleri bizim açık- arkadaşlar tarafından dol - durulmuştu. Ben ne yapmalı idim?| Ötelden çıktım.. Süklüm, pük - lüm yürüyorum.. Kararsızım.. Bu işi nasıl halletmeli?, Akşama kadar, Bursada, bir a- şağı bir yukarı dolaştım.. Greta Garbo bu pazartesi günü gelecek.. Vakit ilerliy Otelin otomobili ile Mudanyadan | Bursaya getirilecek.. Gece olmuştü.. Ve ben, hâlâ, bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşünüğo: Birden, yıldırım gibi aklımıa bir fikir geldi. Bütün oötelin hizmetleri bizim çocuk tarafından ele alınd mutlaka bir kaza olacaktı.. Ya oto mobil olda devı lecek, ya asın « d, ne bileyim, baktım: Gecenin 24 Doğru memleket has - ne koştum.. Kapıyı çaldım... bir ses: Neden son kapı açıldı: Sertabibi görmek istiyorum, | dedim.. İçeri daldım.. Uyuyormuş.. Ser- tabibi uyandırdım.. -Adamcağız, karşısında heyecan içinde meçhul bir şahıs görünce, şaşırmıştı: — Nevar, ne istiyorsunuz?. — Sizden istirham ediyorum.. Beni sür'atle bir hasta bakıcılığa tayin ediniz.. Sertabib, belki de beni bir deli zannetmişti., Doktorun geceyarısı böyle bir müracaatin sebebini an- hyamamakta hakkı vardı. Ken - disine vaziyeti anlattım. Ben! din- ledi, dinledi.. Sonra, gülerek* — Siz gazeteciler olur adamlar odasına koştu. Karyola bomboştu, — Hihhh.. Diye sızılı bir imilti çıkardı. Sanki gövdesine lan bütün damarlar birden ateşe tutulmuş gi- yır yanıyor ve kafası bu yangının alev- Teri içinde fıkırdıyordu. — Ne oldu bu kadın?. baktı: — Ooa.. Bir buçuk! — Otomobij kazası mı oldu?, — Yaralandı mı? Birden hastalandı mı?, e, hırsıza, yol kesiciye mi çar - (Çıktı. Ona sördu: bir kadım hastalandı mı, sokak- kaldırıldı mi, ötomobil, (Devamı var) Aman Diğer Gazeteler Duymasın | mobilinden indiriliyordu.. — Pekâlâ, sizi tayin ettim, dedi Derin bir nefes aldım.. Sank', bütün dünyalar berlm olmuştu. Derhal yandaki odaya kes'iim. VU ketimi çıkardım.. Arka — beyâl bir gömlek giydim. Vakit sabah oluyordu.. Elimi Y kamağa giderken, acı acı. hastan&” nin zili çaldı., Dışarıdan gürült » ler, ayak sesleri geliyordu. Hem€f koştum.. — Ne var, ne'olmuş?. Diye hastane doktorları, hastar bakıcılar, hemşireler birbirilerint soruyorlardı. Bahçenin dış kapi” sına gittiğim vakit manzara Şü idi; yaralı olarak, can kurtaran oto * Yanın da menejeri, dört kâtibi ve hususl dostlarından Mister Parker vardı. Greta Garbo için, derhal, ayri bir oda açtık. Ben bu odamın haf” tabakıcısı idim. Ertesi gün Son Telgrafta şu ser” levha ile roportaj çıkmıştı: GRETA GARBONUN YATA - ĞININ BAŞUCUNDA.. Ben telgrafı postaneye verdik- ten sonra, otelin önünden uzak * laştım.. Naci Sadullah, kapıda, yeni rsmi elbisesi içinde, sinirli irli sigara İçiyor, Salâhaddin Güngör yol masrafı hesablarını yapıyar Hikmet Feridun, yanın- daki arkadaşlara Amerika seyar hatini anlatıyor, Nusrat Safa hu * kuk detslerine çalışıyordu. Ben bu hikâyeyi yazıp bitirdik- ten sonra doğruldum., Elimi siga- ra paketine atarken, Zeki Cemal bu hikâyenin aslını okuduğu frenk- çe gazeteden, hoşuna giden ikincl bir hikâyeyi anlatmağa başlıyor- dü. Bu ikinci hikâyeyi de, yakında, Son Telgrafta, adapte edilmiş ol- duğu halde okursunuz. DA B Ankara Radyosu BUĞÜN 18,30 Program. 18.35 Müzik (Neşeli plâklar). 1845 Müzik "Küçük örkesira - Şefi Necip Aşkın). 19,15 Türk müziği (Fasıl heyeli « Celkl Tokses ve Tahsin Karakuş). 20 Memleket saal ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri. 2010 Neşeli plâklar - R. 2015 Türk müziği (Seçilmiş beste semal ve saz eserleri). Nuri Hati Poyraz ve küme sas he- yeti. 20,50 Konuşma (Dış politika hüdi - seleri), 2103 Tomsil (Zor nikâh - Meller- 2130 Müzik (Dans müziği - Pi). 23 San ajana haberleri, zirast, es - ham, tahvilât, kambiyo - nukul bor- sası: (fiat). 2120 Müzik (Cazband - Pij 2155 - M Yarınki program. YARIN 12430 Program. 1235 Türk müziği (Klksik program) Küme set ve saz heyeti. İdare eden: Mes'nd Cemlil. 18 Memleket saal ayarı, ağıns ve metcorolaji haberleri, 13,15 Müzik (Küçük örkestra - Şef: | Necip Aşkın). IKS - 14,20 Müzik (Dans müziği - Pi. 1357 Hieri Rebiulâhir 1355 Rumi Mayıs 10 Haziran CUMARTESİ 1939, Ay 6, Gün 161, Hızır 36 Greta Garbo bir sediye içinde,