3 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

3 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ir çok İstanbullular, Alibey Bdemım, Alibey — köyünü bilmezler... Halicin sonun- Gda, Silihtarağa elektrik fabrika- nn önünde, Haliç iki kola ayrı- kr, Biri Kâhtane deresldir, biri de Alibey deresi... — İstanbulda Meşhur olan, daha ziyade Kâğıd- bane deresi ve Kâğıdhane satası- eçen pazar günü, Eyüp kaza- & Halk Partisi reisi kıymetli ar- kadaşım İbrahimin davetlisi ola- libey köyüne gittim. Bu ve İ civarını ve n gordıln.'. Evup Halkevi reisi Doktor Hulüsi Ez- fuğrul bu tetkik ve gezintimizde bize rehberlik ediyordu. Öğren- | #im ki, Eyüp Halkevi sık sık kây Bezintileri yapmakta — ve faideli Beticeler almaktadır. Köycülük kolunun bu çalışmaları - takdire Hayandır. Evvelâ Alibey köyüne gittik. Alibey köyü İstanbulun hemen Yanıbaşında güzel bir köşedir. y muntazam ve temiz.. Köyün fok çalışkan muhtarı Mustafa, A- Hbey köyünü, bir İstanbul köyü- *ne lâyık hale koymağa uğraşıyor. Köylünün bir derdi var: Arazi Möselesi. Bazı kimseler, köylü- hün arazisine sahip çıkıyorlar - Mış.. Davalar açılıyor, haklar id- tia ediliyor.. Albey köyü halkı- tün sarih hakkının - tanınacağın- dan ve köylünün, kendi arazisi ü- zerinde rahât bırakılacağından e- Minim.. Köyde güzel bir mektep - var.. Mektebin yanında asri bir kümes vücüde getirilmiş. Bu kümesin Varidatı ile, fakir köy çocukları- nin bu mektepte okutulması te- min ediliyor. Bu buluşu, bütün köylere şayanı tavsiye bulurum.. Köy ikten sonra, eti - Miz, yemek yemek üzere, o daki Çobançeşmesine kadar Mekti.. Fakat, hava, biraz Böründü.. Yağmur serpmeğe baş- ladı. — Maalesef Ç meden mahrum k: Bu Çoban 'oban şmesi, Faruk Nafi- rlerine ilham k: neşhur Çobançeşmesi midir? Bil- miyorum.. Bir gün, üstada rast- larsam soracağım.. Çünkü, İ: varında ve uda, Ço- mesi adile sayısız. çeşme olduğunu, bilenler sö, lar.. Alibey köyünden — Silihtarağa- ya döndük. Derenin kenarında, Silihtarağa gazinosu namile ma- ruf kır kahvelerine geldik.. Gün- lerden pazar.. Civar halkı, bura- dini hincahinç doldurmuş.. Dere- de sandallar var.. Yer yer, zurna, klarnet çalan çingene saz heyet- leri. Bazı, eski İstanbullular bu- rada, eski bir an'anayi yerine ge- tirmeden, eğlendiklerine kani 0- lamazlarmış.. Bu an'ane de, çin. gene oynatmak imiş. Hakikaten, oturduğumuz ağaç altından etra- fımıza baktığım zaman, bir kaç yerde, sarılı kırmizili entariler giymiş, başlarına dağ çiçeklerin- den taç yapmış çingene - kızları na göbek atıyorlar, hem de şarkilar söylüyorlardı. - Onların bilmedikleri, söylemedikleri şar- kı yök.. Silihtarağa gazinolarına bu ci- var halkı Seleftar ağa gazinosu diyorlar.. Vaktile, buraları da pek Meşhur ve daha çok mamur yer- lermiş.. — Halicin bu taraflarına fabrikalar yapılınca, tadı kaçmış.. Hakikaten, civardaki — fabrikala- rın pis koküuları, dumanları, ağır, basık havası oturduğumuz kır kahvelerine kadar geliyordu. Akşama doğru buradan kalk - tık.. Sandalla Halice doğru geri dönerek, bu sefer, Kâğıdhane dere-i “sine saptık. Kâğıdhane de oldukça kalabalıktı.. Derenin sağ tarafı l Alibey Köyünde Neler Gördüm? Silâhdar Ağa Gazinolarında Eski Bir Ananeyi Yaşafanlar Vardı İstanbulun karlık mesire yerlerinde eğlenen bir grup Yazan: REŞAD FEYZİ l da, giderken, harab, yıkık Silâh- | tarağa Köşkünü gördüm. Bu köşk beş on sene evvel daha iyi bir haldeymiş.. Gittikçe harap o- lüyor. Bir işe yaramıyorsa, bakıl- | mıyor, muhafaza edilmiyorsa, ni- çin böyle bırakılmış; çünkü gör- düğüm halile, daha bir kaç kış üzerinden geçerse, bu köşkün ye- rinde yalnız, teş temelleri kala- | cak.. İyisi mi, bir an evvel yıkıp enkazcıya satmalı.. Köşkün daha eski halini bilip anjatanların söylediklerini dinle- dikten sonra, eski mamur Silih- tarağa köşkü gözümün önünde canlandı. Bir de, bugünkü haline baktım, acıdım. Sandalımız dereyi takip ediyor. Nihayet, Çağlayan kasrı ve camil önlerine geldik.. Burada karaya çıktılar. Çayır üzerinde müşteri bekliyon #ki atlı bir faytön arabası görünce o kadar — sevindik ki... Çünkü, bu araba, biz! bir halâskâr olacı ağır bir yokuşlar urmanarak, nif liye getirmişti.. Daha Şişliye varmadan, Famil- ya gazinosu önüne çıktığımız za- man, temiz, bol, serin bir hava ciğerlerimize dolmuştu.. O vakit, Kâğıdhane ve Alibey dereleri vadilerinin eski meşhur şöhretlerini niçin kaybettiklerini ayet Şiş- ŞAKA AKAİD DERSİNDE: uallim — Oğlum Ahmed, sen söyle bakayım! Cennet girmek için ne yapmak | zandir?... Talebe — Ölmek ve gömülmek". YERİNDE BİR CEVAB: — Küçük iken zeki olan çocuk- lar, büyüyünce ahmak olurlar!.. — Şu halde siz, küçük iken çok zeki imişsiniz!... AKILLI UŞAK: Bayın biri, yeni tuttuğu uşağı — Ben uyuyacağım... Evde gü- rültü, patırdı olmamasına dikkat et!.. Diye tenbih eder. Odada bir ça- lar saai varmış. Tak tuk - ediyor, saat başlarında çın çın diye çalı- yoşmuş Uşak, saatin önüne geliyor: — Sus, gürültü etme! Bay u- yuyor.. setleniyor. Saatin susma- dığının görünce hiddetleniyor. &- liyor, yere vürüyor. Saat dürü - yor. — Ha şöyle. rahat dur!... » iyor, tekrar yerine koyuyor. Bay uyanınca saatin işlemediğini görüyor, sebebini soruyor. Uşak sebebini anlatıyor. Bay hem kı- hem gülüyor, ziyi 'LENMİYE DAİR: iniz zaman kaç ya- şında idiniz?, — Bilmiyorum, Çünkü o zaman aklım başımda değildi... x — Çocuğunuzu pek erken evlen- diriyorsunuz. Bırakınız biraz daha büyüsün, aklı başına gelsin.. — Aklı başına gelirse evlenir mi hiç?. İKİ BUDALA ARASINDA: — Acaba kadınların sakalı ne- den çıkmaz?... — Çeneleri durmadığı için... E- ır sakalları olsaydı, çenelerini anladık... kim tutup tıraş edebilirdi?. Çekoslovakyada Bir Çok Alman Kızları Ortadan Kayboldu Gizli Bir Teşlzılat mı Var? Bir Çok Alman Kızlarının Şurada Burada Ce—'edlerı Bulundu | rtik Alır A ların — işgal altına girdik ( den sonru Çekos - * k neler o luyor? diye me - rak eden bir İngi- | liz gazetesi Maca ristanda — bulunan ( muhabiri. vasıtasi- (© le yaptırdığı tahki kattan şu neticeye ( varmıştır Çekoslovakyada garib garib şey - ler — olmaktadır. Almanya hüküme- ti tarafından Çek- lerin paytahtı olan Pragad — bulunan Baron Fon Nöy- rat artik şatosun- da oturamıyarak şehirde büyük bir otele yerleşmiştir. Halkın — ağkında söylendiğine göre güya Fon Nöyrat gecoleri şatoda züne görünen zi - yafellerden dolayı uykusu — kaçarak rahatsız — olmakta imiş. Bunlar riv Fakat muhakkak olan birşey yarsa o da genç kızların hiç belli olmıyarak Pragdan kaybolmala - rıdır. Bunların bir kısmının öl leri bulunmuştur. Daha - şa; dikkat olanı da kaybolan veya ö- ü bulunan kızların hepsi de Sü- det Alman kızlâarı ve yahud da | Stovak kızları olmalarıdır. Bun- lardan hiçbiri Çek değilmiş!. Al- | tir. Milli kıyafetlerile Çekoslomak kazları manlar Çekoslovakyada - birçok petrol kuyuları bulacaklarını he- sab ederek maden itibarile zen- gin olduğu söylenen bu memle - ketten çok istifnde edeceklerini zannediyorlardı. Diğer taraftan Çeklerin evvelk co saklamış oldukları ihtiyat pot- rolları almak için de Almanların gayreti hoşa gitmiştir. Çekler ce- sim variller içinde petrolları sak- Fakat bulunduğu yera nların saklı enleri öy- kilitlerle ki- bunları şimdi Alman- zmaş. takım rakam mal lardan 42 j İngiliz gazetesinin y a gö - Te Çekoslovakyada bulunan Al manların * ve mevkii git - gide tehlikeye girmektedir ki Almanlar göce karanlığınc kendlierine suik: pacak meç- hul ellerden korkuyorlar. Çeklerin Almanlara karsı al - dıkları vaziyet zahirde şöyledir: Soğuk bir nesaketle her emre itaat eder görünmek, fakat ses - siz, gürültüsüz, belli etmeksizin mukzvemet göstermek. Her yer- de Çeklerin birbirlerine vermiş oldukları talimatın esası şudur: Her şeyde yavaşlık!. Pek lâzım o- dandan fazlasını yapmamak!, O - nun için Çek memurları iş görmü- yor. Çek tahsildarları vergi topla- mıyor. Çek dükkâncılar malın fe- nasını Almanlara, iyisini Çek müşterilerine satıyorlar. Çacukların Alman mekteblerine verilmesi için bunların — anaları, | babaları Almanlar tarafından taz- yik ekilmektedir. Halbuki bir he- saba göre 26,000 çocuklu bir şes hirde ancak 500 Çek çocuğu Al- man mektebine gidiyormuş. Alman askerleri esrarengiz su- rette sokaklarda vurulup öldü - rülmektedir. — Paillerden kimse yakalanamamıştır. Yalnız bir ta- kam Yahudiler koğulmuştur. Fah- (Devomu 7 inci sayfada) 5—SsON GRAF —3HAZİRAN 1538 Üçyüz Bin Dolarım Var, BitirinceyeKadarİçeceğim Birzamanlar Sinemanın Donjuanı Olarak Sevilen Con Barimor Şimdi Alkolik Olmuştur volivud'un H sabaha - ka- dar açık du- ran — barlarından birinde. Saat beş. Şampanya, — viski şişelerinin açıl - ması ile boşalma- gı bir oluyor. Birdenbire kapı Açılıyor, uzun böy- da, firaklı bir a - dam sallana salla- na içeri giriyor. Kendisini gören - bir ağızdan yarlar: bağıı — Hella John!.. John, — salonun sına — geliyor, böş — masalardan birinin önündeki sandalyaya otu - Bir viski ysmarlıyor. Garso- nün getirdiği vis- yi bir yudumda içiyor, bir başka- n daha ismar - liyor. Yanına birkaç kadın gelip otu - ruyor. Bunlardan biri, kolunu boy nuna atarak başını omzuna dayı- yor: — İçme artık John!... Diye yalvarıyor. Fakat, John ah dirmiyor, / mütemadiyen — içiyor. Nihayet, başını masaya dayıyor ve Siziyor, Genç kadın, garsonların yar - dimile bunu bir otomobile koyu- yor. Bu, bir zamanlar Holivud'un en çok beğenilen, sevilen artişti John Barimor'dur. Dünya kadınlarının görlünü çeken, akıllarını başla - rindan alan Barimor.. ruyor.. Bu sahne, iki senedenberi her gece aynen tekrar ediliyordu. Niçin? Bir ( zeteler «nevrastenli Je körkütük sarhoş gelmeğe başla - mıştı. Sahne vâzu, bir sahneyi, bir kaç kere tekrar etmek mecburi - yetinde kalıyordu. —Nihayet, bir başkasıl tiler, Barimor açıkta kaldı. Vaktile, birbirini at- latmıya çalışan, sinema şirketleri artık kendisini aramiyordu. | Batimor buna ehemmiyet ver- | medi. Yıldızının sönmesinden mü- teessir görünmedi İçkisine devam etti. İçiyordu. Gece ve gündüz içi-| yordu.. Karısı Dolores Kastello, sene - lerce sarhoş kocasının bu haline tahammül etti. Onu içkiden vaz geçirmeğe çalıştı. Nihayet bir gün, takati, sabrı tükendi. Onu viski leri arasında bıraktı, | — Barimor elli yaşına gelmişti. A- deta bitmiş, mahvolmuş bir ada: j kat, bir genç kız, kendisini bül halden kurtardı. Henfiz sinemaya | intisab eden 17yaşlarında bir kız, | azel Elen Bari. İ Con Barimor ve Kendisini içkiden kurtarmıya muva/ffak olamıyan Elen Ben, seni içkiden vaz geçi receğim, kurtaracağım.. Dedi, Va sözünü yerine getird Barimor. gündengüne viskiyi a zalttı, nihayot büsbütün vaz geçi Yine eskisi gibi çalışmıya baş ladı. Sinema şirketleri ve merak lıları onun ekran'a dönüşünü al kışladılar. Elen'le, Boverley Hil'de şık bir köşkte oturuyor. çok mes'ud bi hayat geçiriyordu. Fakat bu, çok sürmedi. Visk gene galebe çaldı. Barimor evve kinden daha fazla içmeğe başlar Eden de onun sarhoşluklarına d yanamadı, başını aldı, gitti. Barimor içiyor, içiyor ve içki den vaz geçmesini tavsiye eden dere: 300,000 dolarım var. Bunu bi firinciye kadar içeceğim... Diyor | Kiçnerin Çağırdığı Adam ? U mi harb senelerinde İn- gilterenin — hariciye nazırı meşhur Lor Kiçner vardı. Rusya- ya giderken denizde batarak ö- müştü. Lord Kiçner vatandaşları- ni askere çağırmak üzere sokaklara, küğrilar yapiştırtmıştı. Bu kâğıd- larda Lordun resmi vardı. Fiile işaret ederek: «Vatanınıza size Ihtiyacı var!» diye de bir cümle yazılmıştı. Geçen gün Londrada makkeme- ye ihtiyar bir adam getir.imiş, bu adamcağızın yaşı 63 olduğu an laşılmıştır. Sokakta yattığı için polis tarafından tutularak n ah - kemeye getirilmiş. Adamcağız halsiz, mecalsiz ol- duğundan maksadımı anlatamn: « yormuş. Nihayet anlaşılıyor: Hastaneden yeni çıkmaş, gide - cek yeri de belli değilmiş. Sokak yatmış, kalmış. Daha sonra ihti yarın hüviyeti daha iyi olurak meydana çıkıyor: — 915 de Lord Kiçner İngil't vatandaşlarım askere — çağırdığı zaman ilk gidenlerden biriymiş: «— 915 den 918 senesine kadar hizmet ettim. Çanakkaleye gittim.| Harbden sonra hükümet bana haf-| tada 1 İngiliz lirası veriyordu. Se- | kiz senedenberi bu para kesilm 4- tira Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz * Fasulyayı sevmiyen yok - tur. Bunun için evelinimet» is- mi verilmiştir. Bütün dünya - da bir dakikada 5,800 kilo fa- sulya istihsal olunur, * Amcrikalılar, dakikada 79 kilo sakız çiğnerler, * İngilterede otomobil seya- hat'ne pek çok rağbet göste - rildiği için otomobil cemiyeti İdakikada üç harita basar, * Havai adalarında yetişen İananas ve bu ananaslardan çı- karılan su çok mergubdur. Bu adada dakikada 4,560 franklık ananas toplanır. * İskoçyalılar, hakikaten söy-| lendiği kadar muktasid mi? dakikada tasürruf — sandığına 1570 frank yatırırlar, * Rusya, dakikada 380 çift kundura imal eder. * Birleşik — Amerika, hayır süroları için dakikada 18,700 frank sarfeder. * Siz bu satırları okurken Almanyada iki kişi evlenir. Almanyada vasati olarak da- kikada bir düğün yapılır. eai Mahkeme ihtiyar adamı bir gün hapse mahküm etmiş, fakat bu ceza tatbik edilmemiştir. Tah- kikatın sonunda anlaşılmıştır ki yirmi beş sene evvel İngiltere Harbiye Nazırının davetine ko - şan bu adam yeri yurdu belirsiz bir Rus imiş, Büyük Adamların 'çocuklukları oralılar, «devri saadet» de, K yani Umumi! harbden evvel bir çocuğun büş yüksek bir mevki sahibi olup ol- mıiyacağını anlıyordu.. Çocuk altı yaşıma gelinee yu - varlak bir masanın üzerine çı - karıyorlar, ev halkı, konu ve kom- şu toplanıyorlar; o yaşta bir ço cuğun izzeti nefsini kıracak söz - ler söyliyerek kızdırmağa çalışı - yorlardı. Çocuk, muayyen bir müddet bu sözlere, hakaretlere ehemmiyet vermez, mukabele etmezse büyük bir adam olacağına hükmediyor - lar,, sarı renkli yeni bir elbise giy- diriyorlar, hediyeler veriyorlardı. Çocuk cevab vermedi, ağlamıya başladı mı, o zaman ailesini bir endişe alıyordu. Çünkü bu, çok Uğursuz sayılıyar. SrEaşan SKD A AĞ SA

Bu sayıdan diğer sayfalar: