26 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

26 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Alman Politikasının Yeni Faaliyeti Baltık Denizinden -— -Karadenize Kadar | B skandinavya memleketleri i- Ile Almanya arasındaki mü - nasabatın son zamanlarda na- sıl bir şekle girdiğinden uzun u- zadıya bahseden Avrupa mat - buatının neşriyatına bakarak bu sütunlarda da vaziyet hulâsa e- dilmektedir. Avrupanın — şimal devletleri şimdiye kadar uzun bir sükün ve terakki devresi yaşıya- rak Avrupanın büyük derdlerii den uzak kalmışlardı. Fakat son senelerde bu memleketlerde harb endişesi olduğunu, her ihtimale karşı hazır ve hhi bulunmak lüzumunu öğrenmiş ve anlamış oldular, İskandinavya devlejle - rinin vaziyeti pek naziktir. Fakat daha müşkül bir halde bulunan- lar da var, Onlar da, Baltık dev- letleri de onlardan bahsetmenin de sırası geldi. Lehistanın bir tasavvurü vardı: Rusya ile Almanyanın arasında iki zıd cereyanın ortasında bulu- nan Baltık devletlerinden — bir zümre vücude getirmek, Lehis - ftan bunların başında bulunarak bu zümrenin de bitaraf kalmasını temin otmek düşünülüyordu. Le- histanmm noktal nazarına göre ba suretle Baltık denizinden Kara - denize kadar Rusya ve Almanya- mın arasında bitaraf bir hudud vü- cud> getirilmiş olacaktı. Eğer Rus-| ya ile Almanya arasında bir harb olursa Baltık devletleri Rusyaya göçmek istiyecek Alman orduları tarafından çiğnenecek diye düşü- ordu. Bu ihtimaller bugün daha ziyade nazarı dikkate alın- maktadır. Litvanya, Letonya, Estonya gi- bi üç küçük Baltık devletinin de demokrat cephesi tarafından te - Minat altına alınması fikrini mü- dafaa edenler Lehistan ile Ro - manyaya verilmiş olan temina- tın bunlara da verilmesini ileri sürüyorlar. BilarabBit Zümre Teşkil Etmek Tasavvuru Ne Oldu ? Baltık devletleri merkezlerinden Riga dan bu devletlere de ademi toca- vüz muahedesi akdi teklifi yapıl- dı. Fakat bitaraflıktan ayrılma - mayı kendi vaziyet ve menfaatle- rine daha uygum bulan üç Bal tık devleti her iki tarafın da ver- mek istiyeceği teminatı - ölçmek | istemediler. | — Çünkü bu suretle iki cepheden birine geçmek var ki bunu bita- raflıktan ayrılmak ve ilerisi için de göze görünür görünmez teh - likeleri davet etmek diye düşü- nüyorlardı. Fakat bu devletlerin — alacağı vaziyetin ne olacağı Almanya i- çin mühim olduğu kadar demok- rat sulh cephesi için de az ehem- miyetli değildir. O zaman bu vaziyet karşısında Litvanyalılar şöyle demişlerdi: — Evet, kabul ediyoruz. Fakat zorla kabul etmiş oluyoruz!. O zamandanberi vaziyet ne ka- dar değişti. Lehistan 938 ukbaha- lerini Litvanyaya ka- Latvanyalıların için - 'de Lehlilere karşı kirginlik varsa da her iki tarafın menfaatleri bu- ü eye karçı bir- Şimdi düşü - nülen şudur ki gerek Litvanya ile olsun, gerek Letonya ve Estonya gibi diğer iki Baltık devleti ile olsun Lehistanın arasında bir an- laşma temini imkânsız değildir. Daha döğrusu lâzımdır, diyor - lar. Eğer Vilna şehrinin bundan yirmi sene evvel Litvanyaya ve- rilmiş olması, Lehistanın da bu- Nu almak istemesi, “Litvanyanın vermemesi ve nihayet geçen sene Lehistanın malüm şkilde dediği- ni yaptırmış olması gibi uzun za- mandanberi sürüklenip gelen me- seleler olmasaydı şimdiye kadar Lehistan ile Baltık devletlerinin arasında çoktan esaslı bir anlaş- Küçük Devletleri Düşündüren Cihet Kendilerine Hangi Tarafın En Ziyade Teminat Göstereceğidir mâ vücüde gelmiş olurdu. Bu böyle olunca Avrupanın şımali Geçenlerde Almanya tarafin - — İçerden kilitlemiş.. sürdürdü. — Zavallı karıcığım.. Diye geriye, Odasına dündü. Gece geçti. Gün ağardı. Sapah oldu. Güneş yükseldi. — Saat sekiz buçuk. leniyordu: — Güneyime gideyim!. rile uyandırayım! dıra gitti. — Güney kalktı mı?.. Diye söylendi. Bir iki kere daha vuruşlarını Gene hiçbir karşılık bulamayınca: Diye yatağından çıktı. Kendi kendisine söy- irlerim gene çok bozuldu. Geceyi hemen hemen uykusuz geçirdim! Arttık yurdda çalişmak da hoşuma gitmiyor. Kendisinden geçen bir adam oldum. Ve.. göceki macerasını hatırladı: Onun dudaklarımda kalan son öpüşü ateşle - Dedi, bu hiz, bu iştiha ile Güneyin oda kapı- Koridorda Morikaya rastla şarkisindeki siyasi şerait de bu- —a VS 172 yasaaman Y717: ETEM İZZET BENİCE yazaaamamımnnı gals yaptı. Koyu, irinimsi bir sarılık, Omuzlarını silke silke: Dedi, Sonra: — Gece geç vakte kadar uyumadı. Uyandır « masanız daha iyi edersiniz.. Diyerek, hemen sözlerine ilâve etti: — Kahvaltınızı hazır! Doktor Marikanın sözlerine karşılık verme « dense Güneyin kapısını çalmayı üstün buldu, san- — Daha kalkmadı!, gün büsbütün başka bir hâlde bu- lunmüş olacaktı Fakat artık geçmiş zamanın hâ- diselerinden ziyade hal ve istik- valin ıcab ettirdiği düşünceler ile meşgul olmak terefh ediliyor. Bu itibarla Başkumandanı Lehistan orduları olan — Mareşalin Baltık devletleri paytahtlarına gi- derek tetkikat yapması etrafında verilen malümat Varşova 1le bu küçük, fakat mevkileri itibarile her bi mühim birer mevcudi - yete malik olan Baltık devietleri arasında bir anlaşmaya varılaca- ğını gösteriyor. Baltık devletleri sonuna kadar bitaraf kalmak için nasıil bir va- ziyet al lara başl bahsi n elendirmek için ya - zılması lâzım gelen şu noktalar kaldı: eminim.. Şimal memleketlerinden Dani- | — pemiştt marka vaziyetinin nezaketi dola- | ALTIN t A 6 eei Bütün dünyada her sene 1100000 ERE L S ir * S B- | kile altın çıkarılmaktadır. rişerek ademi Wwcavüz mısakı ak- ——— dini esas ttibarile kabül etmişti. İskandinav memleket AlL- manyaya karşı aldıkları vaziy ten bu sütunlarda dün bahsedi - lirken bu cihet izah edilmişti, Alman politikasının son zamanlarda Avrupanın şimal erinin faaliyeti ve şimali şarkisindeki devletlerin paytahtlarında daha ziyade art « mış oldu. Dünyanın büyük mese- leleri arasındaki sıki münasebet | gözönünde iken Avrupanın işle- ri arasındaki irtibatın daha ne ka- dar küvvetli olduğu kolayca tah- min edilebilir. Küçük devletlere verilecek teminat meselesi de bu- günün en mühim mevzuudur. Kü- çük Baltık devletlerinin düşünce-| lerinde hâkim olan âmilin ise ken- di emniyetleri ıçih her çareye mü- racaat olduğu görülüyor. rayım mı? ki hizmetçi kadınla hiçbir şey kanuşmımı' gibi yürüdü. Yine kapının önündeydi. Yine kapıyı vuruyordu. Yine: — Hâlâ uyanmamış.. Diye söyleniyordu. İçinde bir gıcıklanma, bir | sanmuştır. ROKFELÜFRİN SON AKZUSU Meraklı Şeyler [ HAYVAN HASTANESİ ransanın Biver şehrinde yapı- Tan mödern hayvan hastanesi - | min küşad resmi geçen gün lera | edilmiştir. | Yeni hastanenin, etrafı camlı — bir bekleme salenü vardır. Muayene için sahibleri ile gelen hayyanlar burada saralarını beklemektedirler. Hastanenin muayene, ameliyat, rönt. gen ve radiyolerapi banyo salonları | pek mükemmeldir. | Burada tedavi edilen — çeşid çeşid hayvanlar, büyük bir bahçeye masar, taraçalı bölmelerde yatmaktadır. Has- fanenin müessisi, M. Vinburn adlı bir zengindir. Modera hayvan hastanesinde haf- ada en azı bin hayvan meccanen mu- ayene ve tedavi edilmektedir. TEHLİKESİZ BİR ROVELVEL Fransada bir muhteri, icad ettiği bir mevi rovelverle büyük bir şöhret ka- Bu rövelver sayesinde, birçok kis- kanç Aşıkların, buhranlı ramanlarda yaptıkları cinayetlere mâni olmak im- kânı elde edilmiş bulunmaktadır. Bu rövelver, çok süslü ve zarif bir silâhlir. Şekli bildiğimle revelverlere benziyor ve anlar gibi — kullanılıyor. Yalkız namlusundan — kurşun — yerine hafif bir gaz çıkıyor, Bu gar, öldürül- mek işlenilen şahsı bayıltıyor. Hu baygınlık 10 dakika kadar sü- rüyor. Bu müddet, kıskanç bir kadının sinirlerini yalışlırmak için kâfi değil FOSTA GÜVERCİNLERİ İngilterede bir milyondan fazla pos- ta gürercini vardır, Fransa, Alman - yadaki güvercinlerin sayısı da bu ka- dardır. Boloikada 3 mülyona yakındır. FPosta güvercini rekoru Amerikalı- dardadır. Çünkü 15 mülyondan fazla- dir XLARIN ÖMRÜ Kurt ve ayı yirmi seneden farla ya- şamazlar. Tülki 10-14 sene yaşar, Ara- lasların yelmiş sene yaşadıkları gö - rülmüşlür. Tavşanların — ömrü sekiz senedir. Ba çok yaşıyap hayvan fildi sene yaşıyanlar görülmüştür. Taı hindi ve kaz gibi kümes hayvanları on seneden fazla yaşamaz. Köpeğin ömrü yirmi senedir, Koyun, on beş yaşına gelince ihtiyarlar ve ölür, Elliyi aşan öküzler pek azdır. At, oluz beş, kedI de on beş seneden fazla yaşamaz. (10 Amerika — milyarderlerinden — john Rokfeller 97 yaşında öldü. 8 temmuz 1836 da, doğumunun 97 inel senesi kullandığı zaman: — Yüz yaşına kadar yaşıyacağıma Doktorun Öğütleri: Yanıklara Karşı Hafif yanıklar, sıcak su ve sabunla yıkanır; üzerine ok- zid dö zenk, nişasta tozu, La- mernemi veya vazelin sürülür, Sonra isterlize edi miş bez parçası ile idrofilli pamuk konulur, sarılır. Birs kaç gün bu halde bırakılır. Çok ağrı veren yanık yer- lerine şu merhemi — sürmeli: Stovain 7 gram; Antipirin 5$ gram, vazelin borike 40 gram Kabaran deriyi, yakılmış ve- ya alkol ile silinmiş bir iğne ile delmeli, merhemi sürüp nıkların bağlamalı. Deri tedavisi için muhakkak — bir doktora müracaat etmelidir. | — Belki geç uyudu!. Diyerek, kafasının içinde beliren kanaatleri perkitti: — Zavalli kadın! Kimbilir bü halere nekâdar üzülüyor. Genç yaşında ihtiyar bir adamla evlen- di. Hasta, sinirli, bakıma düşkün bir adama karı- lk etmek elbette ki zor şey, Belki de bütün bun- lar: düşünerek uyuyamıyor. Ve karar verdi: — Uyanıncıya kadar onu uyandırmıyacağım. Bugün yurda da gitmiyeceğim. Evde kalacağım! Dinleneceğim.. ' Yemekten sonra uyüyacağım. Bu kararla yeniden oda kapısının önünden çe- kildi, salona gitti, doktor Ramize telefor. etti: — Ben bugün gelmiyeceğim. Sen işleri evirip ceviriver kardeşim!, HİKÂYE elki iyi tarif edemiyece - Btim smm, hakikste en z yarıdan fazla yaklaşacağı- ma eminim. Onu gece ile sabahın birleştiği bir saatte görmüştüm. Garib bir tesadüf birbirimize kar- # sempatik davranmamızı mecbu-| riyet haline koy sorra onunla karşılaşmalarımda | hep tesadüfi oldu. Fakat son iki konuşmamızın ben- de olduğu gibi onda da bambaşka tesirler. yaplığını hissetmiştim. O daha sonradan birbirimizi tesa - düften, kat'iyete çeviren rande - vularla bulmamızı istiyen birkaç hareket de yaptı. Evet, Onu size tanıtmalıyım ki tesadüfle başlıyan bir gönül ser- güzeştinin manası daha kolay an- laşılsın, bir genç erkeğin «sevmek» meeburiyetine nasıl katlanacağı bütün çıplaklığile ortaya çıksın. O, yani Rafik Salim; uzun boy- lu, esmer çatık kaşları kat't bir karakter ifade eden iri yapılı sport- men bir gençti- Konuşmalarında ciddi, hareketleri gönül mesele- lerini berlaraf edeceğine kani ba- kışları sertti. Bir gün Babıâli yokuşundan va- puru- kaçırmamak için — sür'atle iniyordum. Saçlarımı rüzgâr da- Bitmışti. Zaten düzeltecek vakit de yoktu. Ben böyle hızla yürürken bir- denbire karşıma bir erkek çıktı. Göğüsgöğse geldik. Bu ani çar - pışma beni sersemletmişti. Gözlerimi açtığım zaman ken- dimi bir karyolada buldum. Başımda tanımadığım bir adam Sonra, de di: — Güney. Güney.. Karıcığım!, lunici İçerden yine hiçbir ses almadı. Bu böyle o - duruyordu. —Nerede — olduğum. sormağa vakit kalmadan o, suç işlemiş bir çocuk gibi boynunu | büktü: Affedersiniz. Benim dikkat- im. Beni affediniz. İyileştniz Bi mi?, Dedi. Bunlardan birşey anlı - yamadım. Ne olduğumu bilmi - yordum. Vüçi de hafif bir kırıklık vardı. Yerimden kalkamıyordum. Yabancı adam hiç ses çıkarma - dan başını eğmiş beni seyredi - yordu. Utandım dersem manasız. Güçlükle yerimden kalktım. Et- rafıma bâakınırken yine o sordu: Nerede bulunduğunuzu me- rak ediyorsunuz galiba?. — Evet. Diyebildim. O devam etti: — Dikkatsizlik eseri bir kaza ol- du. Siz hızla yokuştan iniyordu- nuz. Ben de dalgın dalgın yürü - yordum. Çarpışlık, amma kaba- hat benim, Siz hafif bir sarsıntı geçirdiniz. Şimdi benim evmde - iniz. Ortalık tamamile kararmıştı. Artık burada duramazdım. Yabancı bir evde nasıl otura- biltrdim?. Adının Refik Salim, mesleğinin doktor olduğunu beni evime ge- tirirken — otomobilde - söylemişti. Arkadaşça ayrıldık. Fakat birbi- rimizi göreceğimizi tayin etme - den... x Köprü üzeri... 7,5 vapuruna ye- mek için acele ediyordum. Re- çalışma odasına geçti, en yeni bir he- klmlik gazetesini aldı. «Güneşte Verem!» adlı bir yazıyı okumağa daldı. Gazetenin sahifelerini çe - virdikçe biribiri ardına biribirinden üstün buldu- ğu yazıları okuyordu: Karaciğer kanseri, mide çı- banlarının röntkenle iyi edilmesi, sinir frengisin- yeni bir gösteri.. gibi birçok etütler. Fazıl bü- tün bunları okuduktan sonra saatine baktı: — Hooo, on bire geliyor! Nekadar dalmışım. Güney uyanmıştır. Hemen yerinden fırladı, yine önceki gibi Gü- neyin kapısı önüne gitti, öyle vurdu, öyle seslen- sonam — Alfah Allah ,me oldu buna? Diye üzülmeğe başladı. Aklından birçok şey- ler geçiyor:du. Öldü mü?. Boğuldu mut. — Hastalandı mı?. (Devamı var) | meteoroloji haberleri. fikle gözgöze geldik. Konuşaml” — dım. Yine o söyledi: — Bonsuvar hanımefendi. D& di. Cevab vermemek ayıp olur du. Konuşmak tehlikeli idi. Ka * — rar veremedim. O istifade etti, kor luma girdi. Ş Bilmiyorum. Birden hava sini” siyahlaştı. Bardaktan başanırca” sına yağmur başlamıştı. Birşef emiyordum. — Eminönünt doğru yürüdük. Yine © söyledi — Bütün kalbimle ağladığım günler dedi. Ben mevzuu değiştirmek istt- dim. Bir otomobile bindik. Ayüi odaya geldim. Yine o konuştu: — Sevmek. Bir sel gibi gözyar $- yağmur gibi ıztırab dedi. Ne denir? Aşkt... Sümök e nkkame EKEKLEERME v e ae B KA Ankara Radyosu BUata 1830 Program. 1838 Müzik ÇOperetler « Pi), 19 Konuşma (Haftalık spor servisi). 19.15 Türk müziği (Fasıl heyeli). | 20 Memleket saal ayarı, ajans v* — .— rroyd 20,15 TTürk müziği, 1— Ozman Beyin Hüzzam peşrevk &— Mımullu Osman Beyin Hüxrami garkar (Neşeyabi Tatfun..) $— Elem Efendinin Hüzzam şarkıi (CEşki çeşmim). A— İsak Varanın — Hürcam — yarkıi L aa Npp gel Fzİ d0 aai S00 G0 5— Ahmet kız (Benim sen nemsin), 6— Ayaş türkürü: (Ayva giçek a0- mış). 7— BSadetlin Kaynağın — Muhayyef şarkı: (Seni ey dil). 8— Sadetlin. Kaynağın — Muhayyet şarkır ÇAdına and içerim). $— Lem'inin Uşşak şarkı; (Ruhurle da buldum), ü— Lem'inin Uşşak yarkı: (Neler çektim neler). Zi Konuşma, 2115 Esham, tahvilâi, kambiyo - Bukut ve ziraat borsası (fiat), 2128 Neyeli plâkalr - R. 3120 Müzik (Riyaseti Cumhar Fil. Ork. Şef: Praetorlu). 2230 Müzik (Melodiler). 23 Son ajans haberleri ve yarımkl program. 2315 - M Müzik (Cazband) P YARIN 13,30 Program. 1335 Müzik (Neş'eli müzik) PL. 14 Memlekel saat ayarı, ajans ve metcoroloji haberleri. 1410 Türk müziği. 1— Hicaz peşrevi Salim Bey. $— Udi Cemil Micaz şarkı: (Ne küs- tün bisebeb börle). 3— R. Fersan Hicaz şarku (Ry be- mim gönca gülüm). A— Yesari Asım Ticaz şarkı: (Bil- mem neye bir puseni), 5— Kemençe taksim. 6— 8. Kaynak Şebnaz şarkı (Dal- da bir ishak öter). — Sar semaisi, B— Şehnaz longa. 1440 - 1530 Müzik (Karışık prog- ram - P. 1357 Hiert | — 1355 Rumi Rebiulâhir | — Mayıs 7 13 Mayıs CUMA 1939, Ay 5, Gün 146, Hızır 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: