Tefrika Numarası : 115 ». *P ve torpido kovanlarının ba- OÜN kazşılarındaki gemilere e- miyet vermiyen cesur Kara- ini düşünüyorlar, düşman ine yaklaşmak, torpidola- L atmak, top ve makineli tü - &rini bu hilekâr ve yol kestci eşkiyalarının - göğüslerine nek, gemilerin güvertelerini 'ârak kan içinde hbırakmaktan aa göz ve gönüllerinde birşey nmuyordu. k merminin düşman tarafın - ? ateşlenmesine, top başında Yü bir küfürle cevab veren Re- 9 reiz, hâlâ dümen başında hey- dııru;uııu müuhafaza eden Tu- — Ne var Receb.. © Gavur ateş edebilir da. lân reis ayni sükünetle kar- verdi: | — Cureyum... - mGuğııı. daha pekliyelüm Hı bizde bir top atalum... > Mıı edeyıu'n mi kaptan!, Tufan reis yavaş sesle konuştu: — Yok... Daha sirasu değul... ÜBt c00 biraz burays cel! Bcob, yattığı yerden bir ok hı- fızladı, yan kalasların üze - 'den sekerek Tufan reisin ya- " ha koştu: > Ha çeldum... Ne var kaptan... — — Dinle penu şimdi... | — Tinleyrim... — Orus cemileri bizi apansiz Takalâdilâr. . —- Ha... Bileyrim... — Dur, anlatayım.. Onların top- ('ı Çök, hem bisimkilerden daha b.. Torpidoları da öyle (1). On- sebeb birşey yapamayacoğuz. , Receb, sözün burasında asabi bir a Tufan relsi durdurdu: — Neye bizşey yapamayacağuz. VA bu toplar, ha bu torpidolar ne | Büne duri?, Tufan rels Hâkim bir el işaretile *U Cesur Recebin itirazını tam - 9, sözüne devam etti. Pırakıp kaçalum dereyrim.. "me yapmağa kalkışsak pile bu | ftirin önünden kaçamayız. — İyi ya, yiğitçe döğüşürüz... | ah bizimle be kaptan, bacağır İZi verir, namusumuzu kurtarı» — ORMDUN tepeler şanla geri Dıı— için hedefe sokulmak i- ıdıyııiı. R. Y. No 163 Kandıralı tersane ve tophaneye im ulduktan sonra peşine tak- “İğk on binlerce serseri ile Etmey- auna gelip kazanları koydu ve Otrafa dellüllar çıkarttı. Dellâllar —W yolda bağırıyorlardı: — Gemilerle tersane ve topha- kaleleri | e elimizdedir. Vükelâ Hövura sattılar, Orduda iken bize | Senkten feragat ve ricat etmemiz lisanen emrolundu. Bunlar kişilerdir. Vücudları orta - 9 kalkmalıdır. Dellâüarın bu bağırtısı üzerine Bün evvel oraya buraya sak- l “Türk gemicileri yalnız va- ZORBALAR SALTANATI — Bunların hiçbirisi böyle yüz yüze çarpışmakla olmaz Receb... Ben başka birşey düşünüyorum.. Ha şimdi biz Rusların verdiği i- şarete baş eğmiş görünelim.. — Evet... — Ser başa fırla... Bizim gemi- lere söyle hücuma hazırlansınlar, amma şimdilik dursunlar, benim işaretimi beklesinler... Osman Re- isle Adem reisin üçer gemisine de haber et ki, biz hücuma geçinci - ye kadar onlar ilerlesin, düşmana sokulsunlar, biz âteşe başlayınca torpidolarını atsınlar... * Receb bir dakika düşündü, bu izahatı kendi dtmak mehekine vu- D mıkul bulduktan sonra hay- General (5 inci sayfadan 3evam) hükümeti resikâra gelince vazife- sine nihayet vi le Ka- narya adalarına gönderil Altı ay geçti. 1936 senesi temmuz ayında karışıklıklar başladı. Hü - kümet askerlerin de isyana iştire- kinden korkuyor, bunun önüne geçmek için silâhları almayı dü - şünüyordu. General Franko, hü - kümete gönderdiği bir raporda bu-, nun müvafık olduğunu yazdı. Askeri ihtilâl çıktığı zaman Af- rika orduları kumandasını ele al- dı. 19 temmuzda tayyare İle İs - panyaya geldi. Sonra malüm... Franko, 29 eylül 1986 da İspanya hükümet şefi oldu. Çetin bir mü- cadeleden sonra zaferi kazandı. YARIN NE OLACAK? Bugünkü vaziyete bakarak, bir fikir vermek güç. Dahili harbin birdenbire bitivermesi birçok müş- kül meseleler doğurdu. 1939 son- kânununda Franko, İspanya arazi-ı sinin beşte üçünü idaresi altında ( bulunduruyordu. Bu —mıntakada 12 milyon nüfus vardı. Buğday, koyun, öküz gibi hayvanatı ehliye mebzuldü. Katalonyanın meselesini güçleştirdi. Şimendifer,| otomobil yolları bozulmuştu. Kam- yonlarla münakalâtı temin etmek güçtü. Nihayet harb bitti. İspanya | nekahet devresinde — bulunuyor. Kendini topliyabilmesi için uzun müddet dinlenmesi, istirahat et - mesi lâzım... İspanyanın Almanya ve İtalya ile elbirliği edeceğini, yeni mace- ralara atılacağını zannetmek abes-| tir. Bunu, Franko da birçok defa söylemekten çekinmemiştir. Bütün Yazan: M. Sami KAKAYEL lâllara yardım edercesine kocala- rına şu yolda bağırıyorları: — Eğer, harbden farig olacak iseniz; evde oturun biz gidelim cenge. Nihayet; Etmeydarında top - lanmağa başladılar, Bu toplanış geçenki toplamıştan daha dehşetli ve kanlı bir bakaya - toplanışına benziyordu. İşin tuhafı, Etmayedanında top- Tanıp hükümete karşı koymak tiyen bu yüzsüz ve soysuzlar dü: man karşısında sebat etmeyip he- men orduyu yağma ile firar eden ı Zaten; yeniçeri karıları da del- teslim | olması nüfusu arttırdı. Fakat iaçe | Yazan: Rahmi YAĞIZ alk Filosuna Verilen Torpitolar Eski Torpıtolardı nlar Ancaız 250-300 Metreden Atılabilirlerdi Bu Sebebten Hedefe Sokulmak İcabediyordu — Ha bu çok cüzel... Sonra, hâlâ karşısında bir hey- kel azametile düşman gemisin - deki işareti seyreden Tufan relse sordu; — Gidip haber edeyim mi?. — Haydi koş. Receb bir yay çevikliğile kalas- ların üzerinden sekerek baş guver- teye geldi... Evvelâ işi ve vazile- lerini top başında ayeren bir haş- ta sabırsızlığile ateş emrini bek - liyen arkadaşlarına kısaca — izah etti, sonra oradaki megafonu ya- kaladı, reisin emirlerini kendi v zağındaki Osman Reise, ondan da Adem Kaptana ulaşdırttı. (Devamı var) Franko emeli,memleketin dahili işlerini yoluna koymaktır. General Franko, kırk ahti ya - şındadır. Generallik tahsisatından başak para almaz. Husust hayatı Bgayet sadedir. Zamanının çoğunu, evinde, karısı çocuğu ile geçirir, İspanyollar kendisinden bahseder- ken: «Evliya gibidir!..» derler. Franko'nun arzusu şudur: «Hak- sızlığa, imtiyazlara nihayet ver - mek, İspanyol milletini manen ve sındaki münafereti “ izale etmek, kardeşlik hisleri uyandırmak... Programını şöyle hulâsa eder: *Kapitalist olsun, proleter olsun | berhangi bir grupun idaresi al - | tında bir ispanya istemiyoruz. Sı- | nıflar arasındaki mücadeleye ni - hayet vermek, memlekette işsiz, | tenbel adamlar — bulunmamasına Rayret etmek lâzım. Bu gibilere, bundan böyle İspanyada yer yok- tür.er HİKÂYE : Büyülü Çiviler (4 üncü sayfadan devam) yülü çivileri heyecanla gözden ge- çirdi.. Sonra, af diliyen bir bakışla başın; bana çevirdi: — Kusura bakma, oğlum - de- di - yanlışlıkla başkasının büyülü ÇİVİSİNi sana vermişim... Vaziye- tinden memnun değilsen, yeniden yapayım? Bu yanlışlık beni korkunç - bir cehennem - azabından kurtardığı için, sihirbaza teşekkür ederek ayrıldım. Oradan buradan devşirilip cins ve tibilliyeti Türk neslinden ol - miyan bu hayasız ve soysuz gü- ruh düşman önü'lde kendi ordu - sunu yağma ederek kaçar dürür- ken, şimdi Etmeydanına ve At - meydanına toplanıp cenik etmeğe hazırlanıyordu. Ne çare ki, isyan büyüdü. Hü - kümet bir gün evvelki hiç yok « tan kazandığı galebeden ve fır - sattan istifade edememişti. Mey- dan eşkiyaya kaldı. Zorbalar şi - mardı. Devlet ne yapacağını şa- şırdi. x Esasen devlet zorbalar elinde idi. Şimdi de ikinci bir zorba gü- ruhunun yedi gasbına geçmiş bu- lunuyordu. Soysuz ve Türk olmıyan yeni- çeri karakteri nefer ve kul tayfası iken, Türk otoritesi ve karakteri altında binlerce fütuhata mazhar olmuştu. »gradda her tarafı maddeten yükseltmek, ferdler ara-| Yirmi Senelik Ademi- TecavüZ Misakı (4 üncü sayfadan devam) vardır ki Prens Pol bunları kabul etmemiştir. Meselâ Hırvatların bulunduğu yerlerin hududu ayrılmak, Bel - iştirakile teş- kil edilecek kabine vücude gel - meden evvel anlaşmaniın tatbika- tına geçilmesi gibi cihetlerde Ma- çek ısrar etmiş, Prens Pol da red etmiş, diyorlar. Halbuki Hırvat - | larla Sırbların anlaşması şundan dolayı geri kaldığından Avrupa gazeteleri ısrar ile bahsediyorlar: İtalya tarafından Belgrad hü- | kümetine yirmi senelik bir ademi yecavüz misakı teklif edilmiş, Böy-. le olunca artık İtalyanlar tarafın- dan bir tehdid kalmamış oluyor. Avrupa gazetelerinin dediğine | göre Belgrad hükümeti ne düşü- nürse düşünsün Sırblar artık Hır- vatlarla bir anlaşmağa varılması- | m istiyorlar Belgrad hükümetinin ne nazik bir vaziyette olduğunu anlatmak için sözü daha ziyade uzatmağa lüzum olmasa gerek. Fransız matbuatı Sırblarla Fran- sızlar arasında umumi harbden kalmış müşterek hatıraları taze- liyor ve Avrupada bir harb çı « karsa kendi istiklâllerini korumak istiyen milletlerin hangi tarafa geçeceklerini pekâlâ takdir ede « ceklerini ileri sürüyorlar. Yugos- lavyanın vaziyetini şimdiye kadar tetkik etmiş olan Avrupalı mu- harrirler bu vesile ile bugünlerde nazarı dikkati bilhassa iki nok- taya celbediyorlar: 1— Makedonyanın Sınplar e- Bir Bar Kızı Hayatını Anlatıyor (5 inci sayfadan devam) Bedi. Gecesi yine geldi. Yine içmeğe başladık. Sabaha karşı Bo-| lonya ormanina doğru bir: gezinti, yapmamızı teklif etti. Bir taksiye bindik. Bir aralık başı omzuma düştü. Elin! tuttum buz gibi!.. Za- | vallı adam ölmüştü. Şaşırdım, ne yapacağımı bilmiyordum. Kaçmı- ya karar verdim. Büyük bir lo - kantanın önünde olomobili dur - durdum. Lokantaya girdim, arka kapıdan çıktım, evime geldi Tamam kırk sekiz saat uyumu - gum. Gözlerimi açar açmaz iki gün- lük gazeteleri aldırdım, — baktım, Bu vak'aya dalir hiçbir şey yazılı değildi. Şoför ne yaptı?. Cesedi nereye götürdü, bimiyorum. Para- larımı hesab ettim, tamata otuz bin İrank... İşle o zamandanberi içkiden nef- ret ediyorum... Hakkı vardı. Hakikaten her g.—f ©e içmek, hem de muhtelif içkileri.. İçki insanı harab ediyor. Fakat iç-| memekte olmuyor. San'at iktızağı. Müşterilerin gönlünü kırmamak, patronu memnun etmek lâzım..» zamanla devlet ve vüzera ve ri- cal arasına giren ve sivrilen bu cinsi namalüm eşhas, debdebe ve dârâta ve devlet otoritesine sahip | olünca malüm olan karakterlerin! yağmacılık, hetklirz, — itaatsizlik, düşman önünde kaçmak, ve ica- bında Türk devletine hiyanet et- mek süretile izhar etmeğe başla- mışlardı. İmparatorluğun halis Türk olan anasırı bu zorbaların - voyvoda - lıkları altında inliyordu. Anadolu, bir takım soysuz voy- wodaların eline düşmüş yağma zl- fında perişan ve nâlân bir halde idi Türklük namına icra edilen is- yanlar, kaçmalar, yağmalar hep bu nesli namalüm ve devleti baş- tan aşağı istilâ etmiş olan yeniçeri soysuzlarının vücude getirdikleri haller idi. Türk karakterinin, Türk cinsi- nin mutlak itaati ve karakterinde meknuz olan aklı selimin bu is - ĞA İ A linde bulunan kısmında Bulgarlar çalışmaktan geri kalmıyorlar, Bu- rada Bulgar komitaları faaliyet - tedir, Dança Mihsilof unutul Miştir. Bu komitacılar bugün de vardır. Haricden bunlara yardım | edenler tcabında bunlardan isti- fade etmeği de düşünüyorlar de- mektir, 2- Yugoslavyanın elinde bulu- | nan Makedonya kısmındaki — bu | vaziyetten daha ziyade endişe ve- | rici olarak başka bir keyfiyet da- ha vardır ki o da şudur: Bugün Yugoslavyanın elindeki Kosva | vadisinde 900,000 Arnavud vardır. Bu dokuz yüz bin Arnavud ha - ricden gönderilen $ilâhlarla da- ima müsellâh bir halde bulundu- ruluyordu. Harieden bu Arnavud- lara silâh gönderenler icabında bunları kendi maksatlarına göre hemen tahrik etmeği de düşün - müyorlar değildir. Bu bahse nihayet verirken şu- nu da ilâve etmek lâzım geliyor: Milletlerarası politikasını uzun uzadıya telkik ederek yazı yazan Avrupalı siyasi — muharrirlerin | Yugoslavya meselelerinde vardık- ları kanaat şudur: Belgrad hükü- metinin vaziyeti müşküldür. Bu müşkülâtın ne gibi sebebleri ol- duğu da malümdur. Beriin « Roma mihveri ile iyi geçinmek istiyen Belgrad ciğer devletlerle olan - taahhüdlerini bozmuş değildir. Harekâtında ser- best kalmak istiyor. Bu şerait da- hilinde Yugoslavyanın alacağı is- tikametin ne olacağı merakla bek- Tenmektedir. Haydarpaşadaki | Gençlere Yazık (5 inci sayfadan devam) ve teshin masrafı bile insanın ak- lna durgunlük verecek derecede- | dir. Haydarpaşa lisesi için yapı * lan yıllık masrafla iki bin talebe değil, beş bin talebe, fakat, ayrı ayrı, makul binalarda, daha çok . verimli bir şekilde yetiştirilebilir, Şimdi, Haydarpaşada okuttuğu- | muz, her Türk çocuğu gibi zeki, asil ve sıkhatli olan bu Türk ço - Cüklarma, yazık ediyoruz. Onla - rın hiçbir zaman, hiçijr sebebden dolayı kabahatli olduğu iddia edi- demez, Kabahat, — tutulan yanlış | yoldadır. Bu yanlışlığı derhal tas- hih etmek lâzımdır. Zararın nere- sinden dönülse kârdır. Haydarpaşanın meşhur. küleli | çatısı altında muvaffak olabilecek| bir <lişe, tasavvur etmek, bütün | | | | terbiye ilmini inkâr etmek olur. Terbiye profesörleri, politikacılığı | let etmemek şartile, bu meseleye ne buyururlar?. REŞAD FEYZİ rmıı Hekimi — <mg Dr. Ahmed Akkoyunl Taksim - Talimhane Palas No, 4 Pazardan maada her gün saat 15 den sonra. Tel: 40127 yanlarla, bu zorbalarla kat'iyyen alâkası yoktu. Osmanlı tarihleri ve tarihleri - miz maalesef bu isyanları ve bu yezaletleri teşrih etmeyip Türk Ginsine mensub bir tarih vak'ası gibi mütalca etmektedirler, Halbuki, içtimaf bakımdan mü- talea edilmesi iktıza eden Osmanlı| tarihinin iç yüzü büsbütün başka âmil ve saikirin tahtı tesirinde hı- reketlenmiştir. Halis Türkün Osmanlı tarihinde canlanan nahoş vakıalar üzerin- | de hemen. hemen tesiri azdir, Nesli na malüm olan vüzera we rical eline geçen Türk İmpara- torluğu akla sığmıyan birçok re- zaletlere ve şenaatlere sahne ol- müuştur. Kanuni devrine kadar Türk ©- toritesi ve karakteri tesiri altında | bulunan İmparatorluk bilâhare h—ı mamen- müstevliler Il.lnı'îtîb li n Bi SBece İzean a a T GT “Liyej,, de Açılacak Su Sergisi (5 inci sayfadan aevam, milyon kilometro Murabba: de - nizlerle, Okyanoslarla kaplıdır. Şu halde su, arzın sathinin ön- da yedisini işgal etmektedir. Sonra birçok göller vardır. Bun- ların en büyüğü (Hazer denizi) dir. İsminin aksine olarak bir (göl) - dür. Büyüklüğü Fransa arazisinin beşte dürdü kadardır. Daha sonra tehirler, menbalar vardir. Yağmuru da unutmamalı! Her gün kürel arza $00.000 milyon ton dereler, | &u döküldüğü hesab edilmiştir. Sa- niyede 15 milyon ton demik... Su ayaklarımızın altı Başımızın üzerine &öl fimız denizlerle, güllerle nohirlerle çevrilmiştir. Su içerisinde yaşıyoruz, der - sek yalan söylemiş elmayız... Bugün, su evlerimize kadar ge- lüyor. En yüksek katlara çıkıyor. mutfaklera, banyo odalarına gi- riyor. sokaklardaki tozları, lâ - Bamlardaki pislikleri süpürüp gö- türüyor. Caddeleri temizliyor. Eskiden şüphesiz böyle değildi. Ecdadımız bundan mahrumdu. Ev- lerde, katlarda su, bilmedikleri şeydi. Meselâ Parisde, su içmek isti - yenler Sen nehri kenarına gider- ler, bin türlü mikroplarla mülev- ves suları içerlerdi. Pis sular, ve her türlü süprün- tüler sokaklara ajılırdı. Bunlar - dan husule gelen çirkefler, de - recikler pis pis kokardı. Bugün Paris halkt günde 600 milyon litre içilir su sarfediyor. veya MEŞHUR ALLCOCK'S YAKILARI, ve ARKA ROMA- TIZMA AĞRILARI İl) İ NİHAYET BULDU! wemizlik için, kapları yıkamak, sokakları sulamak çin kullanılan (içilmez su) da 800 milyon litre - dir. Parise 600 milyon litre Çiçilir su) getirebilmek için 600 kilometro uzunluğunda beş su kemeri ya - pılmıştır. Şehrin 150 kilometro muhitinde bulunan 50 menban suları, bu kemerler ve borular vasıtasile Parise getirilmektedir. Sonra meselâ yalkız Fransıda balıkçılık yüzünden 200,000 aile ge- çinmektedir. Nehirler, ticaret yolu vazitesini görürler. Parise senede — 60,000 mavna milyonlarca ton zahire, eş- ya getirir. Dağlardan akan dereler, şelâ- leler değirmenleri işletir, elektrik cereyanını temin eder. Su, sıhhat kaynağıdır. Son se- nelerde bunun kıymeti takdir &« dilmiş, büyük şehirlerde yüzine havuzları yapılmıştır. Yüzme, su üzerinde spor her yerde moda ol- müştür. Su vücudü temizler, şehirleri temizler, hâastalıkları defeder. Su fevkalâde bir ilâçtır. Fran- sada her türlü hastalıkları tedavi eden 12,000 kaplıca vardır. Hulâsa, suyun, beynelmilel bir sergi tertibine değeri vardır. Dr. Hafız Cemal Divanyolu 106 Müayene saatleri: Pazar hariç her gün 25 - 6. Sah, Cumartesi 12 - 2.5 tıkaraya, Tel 22398 AYNI ZAMANDA 4 ŞEKİLDE İCRAVYI TESİR ADAREK BÜTÜN AĞRILAR- INIZI TEDAVİ VE TESKİN EDER Arka ve Hel, Lumhago, Siysik veya gözür ağralarrladüri Taitğryelimeden bemliliyener ANİ hanssiden ber ALLDOCK $ yakısını alına ve e TEDAVİL ağrıyan mahalle yapıştırınız. Pok az saman, zarlında ea küvvecli ağrılarınız sükün — Ç, DAT bulasaktır. Hüi ALLCOCK '3 yakısı, veni- SAĞ ati — Clemetik aaf Hatvyia ağryan yerlere yenı MiT ÖRAK çrerlin ettirir. İsle Kavmee hüyert ve aai yeaami ARTIK AĞRILAR NİHAYET BULDU... ni ayını ae marula 4 gökilde decder £ 19 Olo- Tüdtik masığ — 2) Ağrıyan yörlerde yeni bir kah vevelâa — 3) Sihhi İt seaklik devlit — 43 Küvvetli ve sacak bir. elin öRMas Tekirleri — Kiz işinirle moşgalken ALLOOCK 8 yakısı tesirini yapar Ve bütün ağrıları deleder. ALLCOCK'8 yakiları, soğuk alınlığı ” ve Oksürükü vedavi ve bütün ağııları teskin eder. Şayanı hayret ve çabuk tesiei in- banyle het kullanan sbn derece maninun kalır. — Heman bügünden eezahanenizden bir ALLOOCK'$ yakısını alına — Pi 27 V /2 kuruştur. Ücüz ve taklıt yakılardam sakınınız. — Daşka hiç bir yakı kolayca yapıştınlıp kaktırılımaz. v bu derccn tasir, göstermez. — Makiki / yakılar üzerimdeki karmanı Kartal ve Daire markasına dikkat ediniz. ALLCOCK'S POROUS PLASTERS DEVREDİLEN İHTİRA BERATI <Edevili tibbiyenin enhalassi - yonu ve pişirilmesi, kompreslerin Gir ALLEĞEK 4 y ÇUA K vde- HK kevdi evec, HavAK v ecEK GÜŞÜ eçar B ça ŞN 6 eurim a #e ağmlaraın ari ielarak Yelin eder, ten sonra, binbir rezaile sahne ol- mağa başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunu idi eden sadrıazamların adedini dört yüz seksen altı kişi olarak göste- rirler.. Yani İmparatorluğun kurulu - şundan — inkırazına kadar — sa - daret mevkiine gelen sadrazamla- rın adedi dört yüz seksen altı ki- Bu gelip geçen sadrazamların i- ti kişi olarak tesbit etmiş bulu - nuyoruz, Bu yirmi altı kişi de devri İtilâ- ya kadar gelenlerdir. Bundan gay- risi hep müstevli ve nesli na ma- lüm oşhastır. Bu sebrble Osman- h tarihini yalnız bir bakımdan mü- talca etmek doğru değildir. İm - paratorluk tarihi garib sahnelere şahiddir. Meselâ: i (Devamı var) AA SE F A YN sıcak bir halde ıslatılması ve sı - kılmasına mahsus cihaz» hakkın- daki icat için alınmış olan 11 ilk künun 1936 tarih ve 2260 No, ihti- ra beratının ihtiva ettiği hukuk bu kerre başkasına devir veyahud Türkiyede mevkii file konmak için Jeara verilebileceği teklif edil- mekte olmakla bu hususta - fazla malümat edinmek istiyenlerin Ca- latada, Aslan Han 5 inci kat 1 -3 numaralara müracast eylemeleri ilân olunur. Akba Kitabevi Her Hixanda kitab, yazete ve mecmu- alarını, rcekteb kitablarımı, kırlasiyeni- zi temin eder. Refik Fenmen'in elek- teikeilik kitabenı, Mümtar'ın arttırma, eksiltme kitabınm Ankarada satış ye- ridir,