% î talya ile Yugoslavya YirmiSenelikAdemi- Tecavüz Misakı Hırvat- SırpAnlaşmasıNıçınGerıKaldı Makedonya Ve Yugoslavyadakı Arnavudlar Arasında tan âonta Yugoslavya ile Ar- navutluğun — münasebalı ne şekle gireceği az endşie uyandı - ran bir mesele değildir. Yugos - lavyanın hükümet naibi Prens Pol Romayi reşmi surette gidip ziya- Tet etti. Alman ve İtalyan gaze - teleri bünu zaten İtalya ile Yu - göslavya arasındaki anlaşmanın bir körte daha kuvvetlenmesi tar- yorlar. leri giderek Bel- siyaseti artık I'.ıl)ınlır Arnavutluğu aldık. hükümet grad Berlin - Roms mihveri ile bir is- tikamette Oolduğunu yazıyorlar. Belgrad gazeteleri daha ihtiyatlı davranıyor. Yalnız İtalya ile Yugoslavya - nn müşterek —menfaatlerinden, geçmiş zamanların tecrübelerin - den istifade ile yeni teşebbüsler- | den bahsediyorlar. Yugaslav mat- buat Je ihtiyatlı bir lisan kullanması ise Avrupa matbuatı- nin nazarı dikkatinden uzak kal- Mamıştır. Avrupa matbuatına gö- re daha bir takım, lâyıkile tayin ve | tesbit edilmemiş maksadlar var- 1 onları vakt! gelmeden mey- koymak muvafık görülme - için böyle bir ihtiyata lüzum vardır; diyorlar, İtalya ile Almanya arasında bir kakdi ilân edildiği bir sırada Prens Polun Romadan sonre Ber- line de gideceği haberinin ortaya ç-n ssıdır. Bu'ziyaret de haziran- Tahrikât Yapılıyormuş Yugoslav Kral Naibi Prens Pol, re fikası Prenses Olga ve çocukları da olacak. Bütün bu hallere ba- karak Avrupanın siyasi muhar - rirlerinin çıkardığı netice şu olu- yor: Her ne kadar Belgrad hükü - | | meti Berlin - Roma mihveri ile | kat'i olarak birleşmemiş ise de oraya doğru gitmektedir. Bu ise Yoğuslavyanın vaziyetini zorlaş- | tırmaktadır. Çünkü Yugoslavya daha başka devletlere de bağlıdır. Onun için Belgrad hükümeti İtal- | ya ve Almanya ile istikbal için rişmiş değildir. Berlin ve Rama- 'nın bu hususta Belgradda çok ça- lıştıklarına şüphe etmemeli. Bu - | nunla beraber Yugoslavya Boli- şevikliğe karşı mücadele adı ve- rilen malüm muahedeye işlirak etmemiştir. Yine Yugoslayya Ber- | Hn - Roma mihveri lehinde ve demokrat devletler cephesi aley- hinde sarih bir vaziyet de almış değildir.'Sözün kısası Yugoslavya gerçi Almanya ile İtalyaya yak - laşıyorsa da harekâtında serbest kalmayı daha ziyade istemektedir. Yugoslavyayı düşündüren en ziyade Iktısadi menfaatleri olsa gerek. Bu menfaatler — dolayısile Belgradın bir taraftan Berlin, di- ğer taraflan Roma ile münasebat- ta bulunmarı elzem görülüyor. İş- te vaziyetin birçok icablarına gö- tre hareket etmek istiyen Belgrad Radyoda ve Sinemada DÜK DÖ VİNDSOR Eski İngiliz Kralı arasıra kendisini hatırlatacak fırsatlara karı;. tor. Geçen hafta Fransada Verdön şehrinden Amerikalılara hitaben iktan — vazgeçt diren nutkundan sonra radyoda söylediği ikinci nutuktur. Yine ge- çenlerde Pariste Düşesle birlikte bir filmin ilk gösterilişini seyretti. Bu müsamerede Amerika Cumhurreki Ruzveltin oğlu da yanların. | radyoda bir nutuk söylemişti. Bu nutuk, K da bulunuyordu. —— ——— — Ooh.. Çok iyi. Hiçbir şeysi yok. Diyor, bir gazinonun gözlerder. uzak bir köşe- “&'ne girip mektubları doya doya okumak için her göz gezdirdiği mektubu hemen cebine yerleştiri - yordu. Mektubların göz gezdirdiği satırlarından tü - kel bir kısaltma cümlesi olarak aklında kalan tek söz şuydu: — Ferit, biribirimizin olacağımız günler ya- kınlaşıyor. Bu iş umduğumuz zamandan çok daha kıca bir vakit içinde olacaktır. Hazır ol ve beni bekle. Ferit, bu cümleyi aklında toparlar toparlamaz çılgına döndü. Bir lâstik top gibi sevincinden dur- duğu yerde hopladı hopladı, sonra yine sanki irade- sinin ve bütün benliğinin iplerini eline tutuştur - dağu Nesrinden gelen bir hızla posta evinden, ko- şarak çıktı. Hatta onun bu çıkışını gören iki ka- dır. gişe memuru: —A. &. Deli olmuş!. Diye söylendiler.. Fakat, bu genç ve güzel iş- yarlardan birisi sözüne eklemeği unutmadı: Amma, ne güzel delikanlı? Uzun boylu, ge- niş omuzlu, yeşil gözlü, alımlı bir çocuk! Kim bi- kime gönül vermiştii hükümeti hem Berlin - Roma mihveri ile son derece dost olmayı, hem de karârında ve harekâtın - da serbest olmayı istiyor. Fakat Yugoslav halkı bu kadar ihtiyatlı olmağa lüzum görmüyor olacak ki Balkan anlaşmasına ta- mamile sadık kalmak - istediğini her vesile ile göstermektedir. Yü- goslavyanın dahili meseleleri de var.. Senelerdenberi — sürüklenip gelen ihtilâflar daha halledileme- di. Sırblarla Hırvatlar ve Sloven- ler arasındaki bu ihtilâf geçenlerde | | | herhangi ki taahhüde gi « i | | vatlarla bir anlaşmaya varıldı di- | ye haberler alındı. Eğer bu neti- ceye varılsaydı Belgrad hüküme- tirin politikâsı için mühim bir hafve demek olacaktı. Fakat son- tadan Avrupa gazetelerinde gö- ki İtalya ile münasebat leşmiş ve İtalya tarafından — her- hangi bir tehdid görülmemiş ol- duğu cihetle Hırvatlarla da artık onların istediği mayi kabül etmeğe Belgrad hü - kümeti kalmamış. Söylendiğine göre Hır- vatların reisi doktor Maçek tara - fından istenen bir takım şartlar | (Devamı 7 inci sayfada) artık büsbütün halledilecek - Hiır- | ekilde bir anlaş- | için sebeb ve lüzum — da | [ Şeyler <ZAYYARE TUTMASI.. ıııhr-ı deniz tular; — mideleri ı.ııııı başları döner, üdeta has- | ka olurlar. Yükseldikçe nefesleri dar- daşır, adalelerinde yorgunluk hisso - | derler. İ Tayyareciler de böyle, Pek yüksek- lere havalandılar mi başlarında, kel - | larında bir ağrı duyarlar. Sonra bayı lırlar, Tayyare aşağıya indikçe bu ağ- rılar yavaş yavaş geçer. | | DÜNYADA NE KADAR | eni hiç sev- miyordu.. SİNEMA VAR? Nerede gör- Dünyada meveud sinemaların sayısı | se başını çevirip 62,000 dir. Bu sinemalara haflada 200 | geçiyordu. mülyon kişi gider. ASMA KÖPRÜLER Asma köprüler çek eski zamanlarda da vardı. Afrikasın, Asyanın ve Ame- rikanın yerli ahalisinden — birçakları nehirleri, dereleri geçmek için iplen asına köprüler yaparlardı. 182t de, Fransada yapılan Hik asma köprü ma- denl kablolarla tutturulmuşta. Bur köp- Tünün boyu 188 metro idi. Ron nehri üzerine kurulmuştu. ÇİNİN MEŞHUR ÇİNİLİ KULESİ Çinde ekser binaların üzerinde kule- ler vardır. Bunların en alçağı 12 met- rodur. Çintit kalelerin en yükseği <Nankine şehri kapılarından birinin üzerindedir. Yüksekliği 100 metrodur. Ba kule imparator A - Yo tarafın- dan 1400 senesinde, İsadan 800 sene — Di evvel inşa olunan bir kalenin bulun- dağu yere yaptırılmıştır. A - Yo mun kü.e yaptır- immak merakı vardı. Rivayele gore 84,000 kule yaptırımışlır. Hepsi de çinilerle kaplıdır. Nankin kulesinin kakdesinin kutru 80 metrodur ve dokur katlıdır. Yuka- rıdan aşağıya kadar beyaz, — kırmizi, | mavi, lâcivecd. yeşii renkli — çinilerle | kaplıdır, Tepesinde 5000 kile ağırlığında ba- | kar bir kubbe vardır. Kubbenin üze- tinde de altın yaldızlı ve 6 metro yük- sekliğinde bir armud vardır. Buna zin- eirlerle 72 çan bağlıdır. Katlarıı kö - şelerinde de B küçük çan vardır. | melim vardı:; | mak. bakkuku için.. C4 araba ile yevimli.. sol yordu. Gülümsedi. durdum. yordum. zun müddet istirahat etü, — plânlarımı hazırladı. Sonra yakinindeki Palos li- manından harekel etti. Yanında Pinzon | kardeşler vardı. 1 Ne... MAHON AĞGACININ TARİHİ Hindistanda yetişen sert bir ağaçtır. | Avrunaya, meşhur doktor. Gibbons'un | birine dayan kardeşi tarafından getirilmiştir. Doğramacılar, bu seri ağacı kulla- mamamaşlar, bahçenin bir köşesine a- davermişler, Aradan seneler geçtikten | sonra Gibbons bu uğaçtan bir yazı ma- sası yaplırmıştar. Mahon ağacı bu su- | rekle bütün Avrupaya yayılmıştır. oldum. Ağaca tım. şerefler toplıyan... TÜRKÇE SÖZLÜ İspanyol müziği - Meksika Rumbaları - Punama kabareleri E ve kahramanlık dolu film: ence.., Aşk... Neş'e. Şimdiye kadar yapılan Türkçe filü Metno Jurnalde: Nevyork sergisi Amerikayı ziyaretleri - Fransa urkçe DENİZALTI D - 1 Filmi « YOSMA —a V (1 yaaaaanıaaz YA7 ETEM İZZET BENİCF gea aa DOKTOR Doktor otelin gazinosundaydı. Düşünüyor, düşünüyor, durmadan düşünüyor ve gözlerini daldığı Boğazın koyu lâcivert suların - dan ayıramıyordu. Onu bu düşünce ve seyir evre- ninden üstüste iki üç kere: — Doktor.. Diyen bir ses ayırdı. Kafasını çevirdi, birden gövdesine bir ürperme yayıldı ve: — O.. Siz misiniz?, Diye mirıldandı: — Evet benim. Nasılsınız?. Doktor söylemekten ziyade kelimeleri ağzın - da geveler gibi: — Pek iyi değilim. Buyurun oturun.. Dedi. Fakat, bunu söylerken içini dolduran bir sızı yüzünü bürküyor, başı, gözleri ona bakmak baktı istemiyor gibi hep öbür yana çevriliyordu. Bu adam Sadıktı. Doktorun iki buçuk üç aydır sahıvermediği hafiyesi Sadık Doktor sordu: — Yeni bir şey var mı? Sadık sırıta sırıta ve ellerini oğuştura uğuş - tura: — Yeni hiç birşey yok. Çalışmamıza devam e- diyöruz. Dedi, sonra yine sırıttı, yine ellerini oğuştur- du, yine boynunu büktü: — Ne yapalım, bize yapılacak bir şey bırak- yorsunuz?.. Bizim suçumuz mu?. Der gibi: — Otelde oluşunuz bizim işlerimizi bi durdu. Eve dönünce ne de olsa izlemeli bir şeyler çıkar.. Hayatta bir e- Ona malik ol - Yalnız bunun (- çin yaşıyordum. Bu emelimin ta- Onu bir gün so- kakta gördüm. Bir evine doğru gidiyordu. O gün ne kadar Ne kadar girindi, bilseniz.. Her zamanki gi- tarafına yıklığı büyük ha- sır şapkasının al- tından bana bakı- Yolun üstünde Ben de gülüyordum.. Seı neş'e içinde çıldırırcasına gülü - Arabacısına; «— Biraz dur.t» Diyecek sandım. Bu ümidle bi- raz daha kenara çekilmiştim. KRİSTOFKOLUMEU | Şapkasını sol gözünün üstüne | — G . < Alik olmak için, ne müm- Amerika Kâşifi meşhur Kristot Ko- | Bd künse yapacağım. dumb, büyük seyahatine çıkmasdan Ben de yolun solunda duruyor Tehdit,.. Para,.. Hepsini deni « vel İspanyada Rabida manastırmda u- — dum, yeceğim. Arabacıya bağırdı: | — Neden yavaşladın?. Yürüse- | Yolun Keharındaki ağaçl tim*O, gözümün önünden bir rüzgâr gibi uçup gitti. Sarsıldım. Bridim... lurt ortasında devrilip kalacak - Sevgilim gözümden kayboldü. Beni sevdiğini zannediyordum. ine zaferler yazdıran.. Bayrağına çelenkler koyduran.. Vatgnınal Deniz ejderlerinin hayat ve ö DENİZ ALTID-I PAT O'BRİEN - GEORGE BRENT - WARNE MORİS lerin n mükemmel. Marmara filim Stüdyosunda çevrilmiştir. Bu akşam ssat 9 da büyük müsamere olarak LÂLE Sinemasında İlâveler: RENKLİ MİKİ WALT DİSNEY - İngiliz hükümdarlarının tilâlinin 180 inei yılı merasimi zamanda Ankarada Yenişehirde ULUS sinemasında gösterilecektir. Kim ne derse desin: İnsanların aldanmağa ihtiyacı var! Fakat, ben çok aldanmışım.. U- zun zamân aldanmışım.. Daha fazla aldanmağa ihtiycım yok. Onu seviyordum. * Tehditten korkmuyoi. İ Para ile avlanmıyor. | — Ne yapmalı?' Nasil elde li? | — Sihirden başka bir silâhım kal- | | madı. Yarın bu silâha da başvu - Mahçup nmasaydım, ya- hirbazıdır. Banz — Soni ona kavuşturacağım. Merak etme! İ süvaşl | — Dedi. Söz verdi u ne derre o olur rçok çif , Birbi Birçoklarının da çöpleri- ni çatmıştır. Bir ocağı yıkmasını da bilir... Yapmasını da... #— Ben bir yuva kurmak isti. yarum. Onu mes'ud edecek param ve servetim var. Çirkin erkek de değilim. Neden beni sevmiyor?. Dedim. Ta-Su bana, duvarda a- | sılı duran büyülü çivilerden biri- ni uzatlı: - Bunu al.:. Sevgilinin kapısı- na - kimse görmeden - mıhla, Aradan bir gün geçmeden sev- gilin ayağına gelecek... Dedi. Sevindım... Bana uzattığı büyülü çiviyi aldım, Zevk... ——— Dedi, sanki söylemekten karkuyor, utatıyor- | Muş gibi ezile büzüle, kırıla döküle cümlesine ilâ- ve etti: — Harçlığımız bitti de... Ve cümlesinin üst yanımı bakışlarile anlattı: — Biraz para istemeğe geldim., Doktoör, Sadığın yüzüne uzun uzun baktı, kaş- larını kaldıra kaldıra titrek bir sesle, sanki içini boşaltıyormuş gibi: — Artık bende de para kalmadı Bay Sadık.. Diyerek sözüne ekledi — Ben sizin bu yoldaki ödevinize son verdim. Ve hiddetlendi: — Size iki bin yüz lira kadar para verdim. Bana hiçbir şey yapmadınız.. Sadık birden hızlandı, uğzunı kalabalıklaştırdı: — Daha ne yapacaktık bayım?. Karmızı adım adım izledik, Ne yaptıysa, nereye gitti ise bildirdik. Yalan bir şey söyliyemezdik ya? Bir şey yoksa ne diyebilirdik? Doktor hiç konuşmadı, sadece: | gecelik tatlı uykudan sonra | vahum aşk sllinek, | mukul ve ziraat borsası (flat). | Necip Aşkın). (Devamı var) HHKAYE - Japon Edebiyatından — Büyü Türkçeye çeviren: İskender F. SERTELLİ O gece sabaha karşı sevgilimiü | kapısına çiviyi mıhladım. Hem kimse görmeden... Yargundum. Kalbim sevgi ve ümidle dolüf” dü... Bve gidip yattım. K O gece, yıllardanberi hasreti! çektiğim tatli bir uykuya dalmif” tim, Gözlerimi aç de bir seyahat arzusu dimi sokağa attım. Tuhaf şey... O güne kadar kadınlar şimdi gi rünüyordu. in hayali kafamdan * linmişti. Onu düşünmek değil, ıu'm" bile istemiyordum. Düğün için verdiğim siparif * lerin hepsini durdurdum. Bana ne olmuş:u? Ona malik olmak arzuşu, ÜY den ne çabuk silindi?. Sihirbaza koştum. Söylendim: — Ayaklarım sevgilimin otW duğu sokağa gitmek istemiyr | Beynimin içinde başka kadınli” rın hayali yer etmeğe başladı. niya, bir gün sonra beni ona # | vuşturacaktın? Sihirbaz dalgin gözlerini uğUf turarak, ilkönce duvara baktı. Bİ” (Devamı 7 inci sa; Ankara Radyosu BUGÜN 1$,90 Program, 1835 Müzik (Neş'eli müzük 19 Konuşma (Ziraat saali). 1315 TTürk müziği (Fasl heyeti- 29 Mamleket saat ayarı, ajans V meteoroloji haberleri. 20.15 Türk müziği i— Hicarz peyrevi, S— Lem'inin Micxe yarkır (Sorulet” sın bana yeis). u 3— Şevki Beyin Hicaz yark.. (V? M cası beti yüllet) &— Yosufun Micat yarkız çaeviif' gentef - Bİk | j Züöbtü Bardıkağtanı takalmı, €— Yasafun Hüseyni şarkız (367 büklümleri gönül bağı). T— Hüseyti saz temaisi. 8— Şevki Beyin Uşşak şarkır ei sülfünüm ey). S Şükrünün Üşgak şarkı: gee muhahbet demi), 16— Hedenin Karcığar yarkı: (GİR Bgönül aşk yoluna), B1 Konuşma, Zi 15 Esham, tahvilât, kambirt 2125 Neşeli plüklar - R. 2120 Müzik (Küçük orkestra - Y 2320 Müzik (Romanslar ve salre ” Pr Sen ajant haberleri ve yanttf program, 215 - M Müzik (Cazband - FÜ" YARIN 1220 Program, 185 Türk müsiği - Pi. 12 Memleket saat ayarı, ajans meteoroloji haberleri. İZİS - 14 Müzik (Karışık progrsff FD. « İj 1355 Rumi Mayıs 28 5 ——X©| 1939, Ay 5, Gün 138, Hızız 15 1357 Hicr! Rebiülevvel