IİSTANBUL un lğlNDENI evgıhir Bedestanında Ne İsterseniz Var... Becal Sanay lirsiniz ki Çarşıda iki be- desten vardır. Biri Sandal Bedesten. diğeri İç Bedes- Kn... Yani şu «Cevahir Bedesteni» dedikleri yer,.. Sardal bedesteni, belediye tara- ldan idare olunan resmi bir me- Zid yeridir. En kiymetli cevahir- 'N en ufak eşyaya kadar bura - af herşey satılır. Benim bu yazıda bahsetmek is- İediğim Sandal bedesteni değil, iç i&stendir. Burası eski ve antika şeylerin tildığı eski bir mezad çarşısıdır. elki aklınıza şöyle bir sorgu Belecel iyle birdenbire untikalar- Gan bahsetmek nereden aklına &ti> Hakkınız var amma, bu bir te- Tdüf oldu. Oradan geçiyordum; ktım, burayı eckisinden çok da- ü tenha, hareketsiz ve sessiz bul: n im. hbüı:kıneııım.n kimisi tezgâ - ha yaslanmış uyuyor. kimisi ca- Tekânından çıkardığı antikalar Yarunda dura dura antikalaşmış | İf tesbihi parmakları arasında | î'?“re çevire hulyaya dalr Mi da yanıbaşındaki AŞbaşa vermiş işitilmez derdleşiyor. U bali görünce merak ettim İöğrusu, kendi kendime şöyle dü- | Ründüm. — Acaba, dedim. Bu cevahir Yatağına da züğürtlük çöktü de, Snun için mi herkes böyle derin &rin derin düşünceye , dalm *ralığa kasvetli bir süküt çök - | Müş? Biraz yürüdüm, gördüm ki dük- nlardan bir kısmı kapanmış, ke- :nk.- nde birer küçük kilid a- b Merakim büsbütün arttı. Esnafla derdleşmeyi ötedenbe Severim; «ne olursa olsun, ha- H Buraya kadar gelmişken — bir Wi dükkâncı ile şöyle kısa bir has- ibal yapıveririm.. Bakalım işleri bi gidiyor?.. dedim ve rasgele dükkâna sokuldum. kayükkâncı konuşkan - ve sıcak anlı bir adamdı. Hemen sohbet uîîhıvomık Sordum: — İşler nasıl?. Allış veriş yo - bünda mi?, & | bşf" damarına dokunulmuş gibi | Mldı. «sormal» der gibi başını | hâın alladı, sonra — bir elile | Han başa bütün bedesteni gös- "'u.,.ı; —— İşte... dedi. Görüyorsunuz... 3ziyet meydanda. — Demek işler yolunda deği — No gezer... Hele birkaç ay - Sünberi alışverişe — bütün bü - l_ı'l durgunlük çöktü.. Gözlerimiz Pilarda müşteri — beklemekten, | — Halbuki siz cevahir içinde ya- Yün insanlarsınız!. d;;' Evet, buranın adı cevahir be- | BiÇERİ amma.. O da eskidendi. Tüdi ancak adı kaldı. heç Niçin? Artık burada müteve Satışı yapılmıyor. mu?, — Yapılıyor amma, devede ku- & “Mücevher satan işte şura- “v: ç dükkân kaldı. Onlar da ging böyle ufak bir sermaye i- '** dönüp düruyorlar. Asıl bü- ı.:ımıı sta bu işi ellerine alan- haçg, *” büyük mağazalardır. On- B eç Bayrisine kulak asma... be '&da gördüğünüz diğer dükkân- | Muhtelif antika eşya satarlar, — Meselâ neler?, m* Bu saymakla bitmez ki... He- hemen aklınıza her gelen şe- .:_ #skisi buraya düşer ve ne ka- “mfıki olursa o kadar kıymetli Teg yaanak, çömlek, vazolar, muh- akır ve brdhz eşya, eski ve | ür reşsamların tabloları ve | Mücevherat bedesteninde bir saire ve saire... Burada esnaf ol- mak o kadar kolay di mize gelen her şeyin — eskili; tarihi değerini, kimin nesi, min eseri olduğunu, ne kadar fi- at tutacağını derhal kestirmemiz lâzımdır. — Müşterileriniz en ziyade kim- lerdir? — Belli olmaz ki... Buraya dün- yanın her tarafından müşteri ge- lir. Antika eşyaya ecnebiler da- ha çok rağbet gösterir. Altın, gü- müş gibi şeylere pek o kadar &- hemmiyet vermezler. En ziyade tariht kıymeti olan şeylere metak- lıdırlar. — İşler zin kesad gitmesine ! ı kuyumcu dükkânının camekânı sebeb ne?, Şimdi eskisi kadar ec- nebi gelmiyor. mu?, — Geliyor amma kaç para eder. Alış veriş etmedikten sonra... — Neden etmiyorlar?, — Kimbilir... Hele şu birkaç aydanberi, ceplerinden para çıkar- istemiyorlar. Ondan evvel üz lira bırakır gi- ceval verişi pek kalmadı... Elimizde bulunan antikacılık... O- na da müşteri bulamayınca, işte böyle elimiz koynu mekten & yör. ha a a yapılacak iş kalmı- (Devamı 7 irsi sayfada) | ne diye topluyorsun? 5— SON TELG —4 MAYIS 1938 FARA) Model Buhranı TECRÜBE | erdi, evlenmeğe karar ve - F riyor. Güzel b.r kızla nişan- lanıyor. — Fakat, düğünleri yapılmazdan evvel, iktısada ria - | yet edip etmediğin: öğrenmek is | tiyor. Bir gece konuşurlarken: — Melek, diyor. Bir kadın tanı- yörum. Her gece yatağına uzanır, saaf »i © kitab okur, elektrik sar- feden Sen de yat musun?. — Bazan, fakat av ışığı olduğu geceler. Bir hafta sonra düğünlerinin ya- pildiğini — söylemeğe — lüzum var mi?.. | İSTATİSTİ! Bay Cabi yaşlıca ve istatistik meraklısı bir adamdır. İstanbul - daki yangınları, cinayetleri, ka - zaları, fırtınaları hep günü gü - | nüne takib eder. Not slır, dos; Yalnız bu me: bilen Cabi son günlerde de başka me - a düşmüştü. Gazcielerin izdi lar tu ne | yoktur. Bay işe ilânlarını takib ediyor, not a- lıyordu. Bir arkadaşı sordu" — Yahu, bu izdivae haberterini — Elhamdülillüh memlekette nüfusumuz gittike> artıyor. İzdi- vaç ilânlarına bakıyorum. Evle - dın mı faz'a, yoksa erkek HAPİSHANEDE Gardiyan — (Bir mahkümu gös- tererek) işte bu adam yirmi se- | nedir burada oturuyor. Gazeteci — Kabahati nedir? — Ne bileyim? Ken- unutmuş. Yıldızlar Hurafelere İnanırlar mı? Bir Kadın Holivudaı; Yıld;z Olunca, Harafata İster İnansın, İster İnanmasın, Evlenir Boşanır, Yine Evlenir Meşhur Greta Garbo bile arasıra falcıları ziyaret eder, talihine baktırırdı inema yıldızlarının hemen S hepsi itikadatı batılaya ti bidirler, hura! Hakları var Çü: pek kararsızdır. Fah figüran bir gün içinde yıldız olup çıkarAyni zamar içinde büyük bir| yıldız da sukut eder, unutulur. Se| beb? Sinema âmillermin, halkın alâkasızlığı mı?... - Bazıları için muvaffakiyet, talih gibi esrarlı ve kararsızdır. İşte, batıl itikadlara kapılma- larına, hurafata inanmolarına baş- hca sebeb budur. Uğur getiren şeylere, günlere, renklere inanırlar. Bazıları, üzer- lerinde müuska taşırlar. «Saadet veren» kokular sürerler, Bu aktris, cuma günü çevrilen filimde kat'iyyen oynemak iste - mez, Öteki uçar bir karga gördü- mü asla yola çıkmaz. sıkmak is - temez. Bir diğeri de, mühim bir işe başlamazdan evvel, yazı mı tu- ra'mı yapmaktan kendini alamaz. Yıldızların çoğu- yotda gider - ken önlerinde karakedi geçti mi san'atları alelâde | İ sevinirler. Amerikalılar. —bunun uğur getirdiğine kanidirler, Buna mukat " bir adamla karşılaştılar mı elleri ve ayak - larir kesilir, Bir iş yapmak iste - mezler Ve falcılara, müneccimlere| koşarlar. HOLİVUD FALCILAR CENNETİ Sinema beldesinde sayısız faleı vardır. Bunların içerisinden bir düzine kadar yıldızın emniyeti - ni, itimadını kazanmıştır. Bun - lardan birini tanıttıran Gary Ho- per'dir. Bu kadın yirmi dört ya- şındadır. İsmi de Şik'te Karson - dur, Birkaç sene evvel Gary Ko- pere, birini seveceğini, evlencce- ğini, bir kız çocuk babası olacağı- ni söylmiş. Hatta bunların tarih - lerini de tesbit etmiş Klodet Kol- bere de kocasından ayrılacağını haber vermiş. HURAFATA EN ÇOK İNANANLAR John Gravfor en başta - gelir, Diğerleri de ondar aşağı değildir. | Meselâ Norma Şerer, uzun müddet; şeylerin uğur getirdiğine itikad eder. anan İşte bunun içindir kı «Metr Gol- dvin Mayer» stüdyosunda, ilk işe başladığı zamanki yevmiyesinin başladığı zamanki locasını kat'iy- yen terketmek istömez. Bu, kü - çük, konforsuz bir yerdir. Birçok | kereler kendisine, diğer yıldızlar gibi büyük taraçalı ve asri kon - forlu bir daire vermek istedikleri hâlde reddetmiştir. Ayni - fikirle, elbise giydiren karlınla hizmetçi - sini de değiştirmemiştir.. Bunlar bana uğur getirdi. Demektedir. Kazara yere bir iğne düşürdü mü, bunu çok uğursuz sayar, ara- yıp bulmadan İçi rahat etmez. Kay- bolan bir iğnenin bir âcet kaybedi ceğine delâlet ettiğini söyler. Beti Devis, yağmur yağdığı za- man talihinin açıldığına kanldir. Yağmur nekadar çok yağarsa o kadar neş'esi artar, — Yağsın! Yağsın.. Bana şans getiriyor... Der, sevinçten ellerini — çırpar. Marlen Ditrih hurafata inanma- dığını iddia eder. Fakat, güzelli - ğinden, muvaffakiyetinden, saade- (Devamı ? inci sayfada) Fransız Ressamla- rı, Eskisi Gibi Güzel Vücudlu . | Model Bulam ariste, ilkbahar resim ser- Pg.n açıldı. Bundan bi den Parisli meslekti teşhir olunan tablolar — arasın çıplak kadın resmilerinin pe ndan şikâyet ediyorlar, az Gü: tık eskisi gibi modelliğe hevcs 1 vücudlu kadınla: miyotlar. Barlarda, kabare oynamayı, filim çevirmeyi ediyorlar, Hakları da daha ziyade para kazanı: Hakikaten son zamanlarda Pa- ressamların atelyı iler çok azalmıştır. Ressa çok para vermeğe razı oldukları. halde istedikleri gibi model bul- makta müşkülât çekmeğe başla - mışlardır. Büyük ressamlara model olmak zannedildiği gibi kolay birşey de- ğildri. Bunun için uzun müddet akademide modellik etmek, poz- ları öğrenmek lâzımdır. İşsiz kalan hizmetçi kızlar, dak- az nlar tilolar «güzel san'atlar mektebi> ne <resim akademisi> ne giderler, modellik yapacaklarını sövlerler. Bunlardan pek azı muvaffak olur. Umumi seanslar üç saat sürer. Bu üç saati ayakta ve poz alarak geçirmek herkesin kârı değildir. Çoğu, daha yarıya gelmeden poz- larını kaybederler, oturuverii'er. Parisli bir meslekdaş, meşhur ressamlardan Kisliğ'in atelyesine gitmiş. İntıbaatını şu suretle an- sarışın. Esmeri, beş aydanberi mo- uş. Sarışını soyun- ormuş Kisling modellerden bahseder- ken: — Bize karşı son derece em adları vardır. Saatler- ce karşımızda çırçıplak durmak- tan çekinmezler, Fakat, size tuhaf birşey s im mi? Soyunurken nirken mutlaka bir pt kasına çekilirler ve atelyeye ya- bancı nin gelmesini kat istemezler. Bir gün, tanıdıklarımdan bir noter, bir tablo yaptırmak i- çin beni davet etmişti. Gittim. A- di bir çalgılı kahvede kirli bir kızı gösterdi. Resmini yapmamı söyledi. Kıza poz aldırtıncıya ka- dar akla karayı seçtim. Çok gü - zel, fakat çok arsız, yılışık bir - şeydi. Resmi yaparken noter de yanımızda bulunuyordu. Az sonra evlendiler Çok mes - ud bir hayat geçiriyorlar, İki se- nede bir gelirler, tablolarımdan birini satın alırlar. Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz! * Güneşin ziyasından ticari istifade temini kabil olsay- k kazanılırdı. 322 kilometre w Türkiye; bir kilo afyon, 75 kilo incir, 150 kilo üzüm, 12 kilo tiftik istihsal eder, * Kanada bankaları vasati o- larak 1 milyon 409 frank tahsil derler. * Kuşların yüreği çok çar - par. Bazı kuşların kalbleri, u - çuştan sonra 1,000 defa vurur. v İngiltere Cebelüttarıkın İmüdafarsı için 130 frank sar - feder. ** Krom, çelik tasfiyesi için kullanılır. Şu satırzarı okudu - #unuz zaman büt'in dünyada 2000 kilo krom istihsal olunuz. İşte 60 saniye daha geçti. inde mo- ıyor On model üzerine resim yapanlar vardır. Amerikalı kadınların ressamlar indinde modellik kıymeti yoktur. —Giyindikleri zaman çok gü- zel görünürler. Fakat soyundular maı, zayıf göğüsleri meydana çıkar. lara gönül verenler olur mu?. Bu- Netice 'Yalnız miniminilerle annelerine aris otobüsleri şirketi yeni Pmı tecrlibeye başlamış: Ço- cuklara mahsus tramvay se- ferleri... Otobüsler, bütün hatlarda saat 1â le 18 arasında küçük çocukları,| arabalarile beraber Bolonya ve Vensan ormanlarına götürür, Bu- ma mukabil ufak bir ücret alıyor. Mini mini bebeklerin: gezdirmek, hava aldırmak istiyen anneler, da- dılar, istasyona gelince arabaları Derler ki modellerden ressam- | na evet, veya hayır demek doğru | Çocuklara Mahsus Otobüsler İşliyor Paris Belediyesinin Yaptığı Bu İlk Tecrübe Muvaffakıyetli Parisli genç kızlar artık eskisi gi bi modelliğe riayet etmiyorlarmış | — Bazı ressamlar, güzel bir model , buldular mı, hiç değiştirmezler, | değildir. Modellik için bir rossa- mın atelyesine giden kadınlarıri e az düşündüğü birşey varsa o da Aşktır. Ressamlardan, modellerile sev- Gâ oyunlarına girişen ressamlar yoktur denilemez. Fakat bunla: rın hemen hepsi çıplak bir kadı na kur yapmanın, bir salonda t sadüf olunan giyili bir kadına kur yapmaktan daha güç - olduğunu söylerler. Verdi mahsus otobüslerden biri katlıyor. bebekleri kucaklarına 2- hiyorlar, otobüse binicrlar. Ormanı gelince arabayı açıyorlar, bebeği gerdiriyorlar, Sonra yine ayni su- retle dönüyorlar. Çocuklara mahsus otobüs ser - visi çok rağbet görmüş. Bir dü - zine bebekten mü-ekkeb bir grup şirket müdürünü ziyaret ederek kendisine büyük cir çiçek demöti vermişlerdir. FO