BEEHRİNİĞİNDENZ|) Çocuklarımızın Sokak Terbiyesine Dikkat lşte, Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ merikalı bir terbiye müte- hassısı anlatıyor: *— Amerikanın bemen her Si İnde, çocuğu olan sileler, ço- lâarı mektebden dönünce, üs - b“ü başını muayene ederler. El- “Slerinde yırtıklık ve vücudla « d bir yerinde kırıklık olup ol Kiğını araştırırlar. Zira, çocuk- (a boks merakı yedi sekiz ya - başlar. Ve çocuklar mekteb %“Wld—e arkadaşlarile döğüş- Rekten zevk duyarlar.r izim memleketimizde hamdol- h: böyle bir hastalık yoktur. Fa- h Sokak terbiyesi bakımından Süklarrmızı ihmal etmek doğru ldir. Ben Nişantaşında o - Yorum. — Evimin — önünden ah akçam yedi mekteb ta - b— geçiyor. Btrefımızda lis k.ı Ve ilk mektebler var. Evde “dığım günler, mekteb dönüşün- Socuklarımızın sokak — halleri Mekteb 'de hoşuma gitmiyor. #ümek İişdekle geçiyor ve bu çocuklar dde ak ortasında yalancı tiliyanlar gibi soyunup güreş e- Şötleri, vga maksadile birbir - lıp döğüşenleri görü - ardan ikisi koskı.— da bi & toprak içinde ne üst kaldı | "t.n,? Ve en arkadaş cek için: | 'w— Haydi be» Mekteb bahçe - | .:"l' atıp tutardın! Göster ken- | afına Üşü u'î'mı bağrışmalar bi 4 Yarıldı, Ötekirir bi #kiyordu. Bereket vi & 2 sonra, mektebden çıkan ve İ caddeyi takib eden bir öğret- | © Bayan ikisinin de kulağın - | Yakaladı.. Zorla mektebe gö- "ı'; Bunlar, Nişantaşındaki 15 in- Bi BL“luıı beşiktaşa g mqt!m_ Or - | Böy — caddesinde bir. kalabalık | kdüm. Yine b dönüşü.. Ve B Beydan güreşi' Ayni sahnı 'Altaki çocuklar, yerde çamurs | içinde yuvarlaran çocuklara | Veriyor: | 4, Habire Mehmod.. Bir yumruk | | "**H rdi be Ali., Bir penaltı yap. MSin| kolunun eltına al İ daki peh-| 'oz daha kaba: aki - kasketler | W Urların içinde yözüyordu.. Ha Ç*' urluydu. Orta mekteb ti deri oldukları diğer arkadaş - *rn kasketlerinden — belliydi. Ğ .:ııvmv.ıdmı Yanlarına sokul- ke 5(. Yazık değil mi, çocuklar? * pis. yağmurlu bir havada, ı_ ortasında güreşilir mi? ş'__—ı ağzıma tıkadılar.. Hep bir- | Ç Iîn kim oluyorsun be?! Şuna| le., | | Diye bağrışmağa başladılar. Ke- ölgallin içine girdiğime pişman T.. ve büyük bir hakaret tu- & ııa!ınv?ı «güreş meydanı> n- h e Sgün biraz rahatsızdım.. Eski “h-ı)lıın arkadaşlarımdan — biri Tni İstanbul mekteblerinden bi- 1 Müdürüdür - evime uğra - * Konuşurken. caddeden bir (Devamı 7 inci sayfada) Caddenin Ortasında Bir Meydan Güreşi. İki Mektebli, Çamurlar içinde Çarpışıyor.. Ve Seyirciler, Dövüşçülere Hız Veriyorlar ! "e İÇok Sevinmek HerHalde İyi Değil. Kuçüklenmuın kendi kendilerine muhtelif oyunları “Kontesin Gerdanlıgı 5— 3S0ON TELGRAF 2 MAYIS 1939 LSAKA |Hayat Bu... Geçinmek İçin LOKOMOTİFTE MİYİZ? eli ile Ahmed, ikinci mevki kompartımanlarından birine oturmuşlar, çubuklarını yake mışlar, dümanını savuruyorlat. ko-| nuşuyorlar, Az sonra, kompartı- man göz gözü görmiyecek dere - ce dümana boğuluyor. Karşılarında oturan bir bayan nezaketle soruyor — Affodersiniz, baylar... İkinci mevki kampartımsrında mıyız?.. İkisi birden cevab veriyor: — Evet bayan!.. — Çok teşekkür ederim. Ben ise| yanlışlıkla lokomotife bindi netmiştim - Kocam çok kayıdsız... Her gün elbiselerinin düğmelerini düşü - | rüyor. - Sağlam dikilmiş olsa düşür- mez... — Bvet, fakat dikerken biç dik- T Ki... Şöyle iliştirip bi- lim zan-| Eski Avusturya PRAGDA İki Çek, Jan Hus'un heykeli ö- | nünden geçezlerken birisi kolunu uzatarak abideyi selâmlıyor. Öteki soruyor: n altındaki İmpara - embolü olan kocaman kar- torluk talı görmüyor musun?. İKİ AMELE ARASINDA Azizim, & jatron sözünü P Sokakta len fena şey... ö Insanları Bazan Öldürüyor —— | yapacağı! Kontes Şönberg güzel bir kadındı mecburiytinde idim. Bu parayı na sıl bulabilecektim. İşte, o zaman çalmıya karar verdim. Gerdanlık. küçük bir masanın gözünde du - ruyordu. Kimss görmeden aldım. Öğlenden sonra gidip satacaktım. Fakat köntes, derhal farkına var- dı. Şatoyü altüst ettirdi. Bağı - rıyordü: — Gerdanlığı bulmak için ha- | yatımın iki senesini feda ederim. Belli ki onca büyük bir hatıra kaymmetini taşıyordu. Gülmeyiniz. Çok mütcessir ol- muştum. Kontes ağlıyor, çırpını yordu. Odada yalnzıdık. Onun bu haline dayanamadım Gerdanlığı cebimden çıkardım. uzattım. Ka- par gibi aldı, göğsüne bastırdı ve düştü bayıldı. Kaldırdım, kana - peye yatırmak istedim. Kolları- mın arasında cansız bir cesed var-| ir Paris gazetesi şu vak'ayı şu tarzda anlatıyor: «— Doğru söylüyorsun, a - zizim... Zenginim, şöbretim, iti - barım var, Hayatta mes'ud ola - bilmek için ne lâzımsa hepsine malikim ve mes'udum... — Fakat, vaktile az kalsın, bütün istikba - lüm mahvoluyordu. Sefil bir ser- seri olacaktım. Anlatayım da bak... Şunu da bil ki bunu, şimdiye ka - | dar hiç kimseye söylemedim. Çaldım. Evet, ban... Kumar oy- nuyordum. Kaybettim, borçlan - dım. Bir kadının, köntes Şönberg'in gerdanlığını çaldım. Belki işit - | mişsindir. Kontes çok güzel, kibar ve zengin bir kadındı. Kontesin hususi kâtibi oldukum zaman henüz yirmi beş yaşında | idim. O, otuzunda yoktu. Kocası ölmü miras bırakmıştı. Paris civarında büyük bir şatoda yaşıyordu. Ben di öa Ğ Dt "'Wj'_ğ_"f 7| — Köntes ölmüştü. Savinçten mi? gece mühim bir pa BT SĞi Kırk sekiz saat içinde — ödemek Bır Dakika k azizim- dölandır Borç 'aram ye — Öyle ise böyle dilencilik çıkarır, on para — O zaman da verirsin. — Amma tma ki herkesten de benim gi — Canim zünden tanırız. toru gidiyor. » kınca, intizar sa dostu soru; — Ne dedi? İnşallah tehlikeli bir şey değil... , Günde dört bardak — Hayır. suyu İçmemi Diyip Geçmeyiniz! daki fırtına « elektrik vat yapar. * Dünyanın en çok şatab i- mal eden memleketi Pransadır, Dakikada 11,350 litre şarab ya- par, &x Amerika, göngsterler ve canilerle mücadele — teşkil, dakikada 110,000 frank sarfeder. * İngilterede, iş evleri beş işsize iş bulur. ** Harb korkuslle yedi büyük devlet, silâhlanmak için daki - kada bir milyön sarfediyor. ** Almanlar, bir dakikada 44 ton hubuhat at rakıda deş | lik | #ki Avusturya — Başvekili ens Sihremberg'ir. şim | d nerelerde, n e ğini merak edi ler var, Mali ki bir zamanlar Avusturyanın mu- n elinde tutan bu dik - dansözle e Viyanalı b ember'in karısı Viyananın en maruf san'atkârlarından biri idi. — Mora Gregor namile büyük bir şöhret kazanmıştı. Meşhur sah- ne vazın M çevirdiği lerde en büyük rolleri a, politika huyatından çe- | Çalışmak Lâzım! Başvekili Prens Stharemberg'in Karısı Kocasını ve Kendisini Beslemek için Tekrar Sahne Hayatına Döndü rensle prenses eski mes'ud günlerde.. yaptı. Sonra, sesli f livuda gitti. «Mari Du, amesi Fakat bu çok sürmedi. Şimalder. gelen tehlike, gündengüne büyü- yordu. 1938 ilkbaharı... Avusturya Al ma nistilâsına uğradı. Prensve Prenses Viyanayı terk ve Parise iltica ettiler, Nora Gregar, harbden evvel A- ısturyada, 1919 da İtalyaya ge- çen bir yerde doğmuştu. İlk evvel araya kaçtı. Fakat hükümet tara- fından hudud harici edildi. Pariste hür ve serbest bulun - nuyor. Paris hayatı cidden tatlı, (Devamı 7 inci sayfada) gıkınca Ho-| ın mü- | inin almanca ver - y a mühim bir rol aldı. Si- nema beldesinde kalmış olsaydı, | herhalde bi yıldı sırasına geçecekti, Fakat Viyanaya döndü.| Burg üyatrosile bir mukavele im- * zaladı İşte o sırada prens Stahren - | | berg'le sevişti, evlendi. Tabii pren- | ses olunca sahneyi terketti. Uzun aylar geçti. Nora Gregor Pren 3Sthremberg mes'ud bir ha- yat yaşıyordu. | “Bekâra Evlaclık * Vermiyorlar A berberlerin de en çok para kazananı ve en çok şöhret kazan- miş olanı va İşte bunlardan biri de Sidney Gilazof imiş. Bu- nun gazete sütunlarına gi berberliğinden dolayı değil de bü- tün Amerikanın yetimhanelerin- | de kendine bir eviâtlik arama - sından ileri geliyor. Gilazof kadın saçlarını çeşid çeşid şekle kı bir usta imiş. Fakat şimdiye kadar hiç ev Çocuğa hasret kaldığı için bir evlâtlık aramak ü- zere Amerikada her yeri dolaşmış. Asıl şayanı dikkat olan şu var: Derdini kimseye anlatamamış! Her müracaat ettiği yerde kendi- sine şunu sormuşlar: — Niçin böyle anasız, babasız bir çocuk almak istiyorsunuz?. esi memiş. — Çünkü onu kendime evlâd etmek ıstiyorum da on — Garib şey... Siz köpek bes- lemiyorsunuz?. haneden altı günlük bir erkek çocuğu almağa muvaffak olmuş, çocuk için bir dadı tutmuş. Zengin bir çocuğun iyi bakılması herşeyi temin etmiştir. Gazetecilerle konuşur - ken demiş ki: — Ben bütün Amerikada bekâr olarak bu suretle baba olmuş ye- gâne adamım!. Bununla iftihar etse yeridir. Çünkü bekâr olanlara çocuk ve - rilmiyormuş. Verilen çocuğun git tiği yerde kadın şefkati görmesi lâzım geldiğinden evli olmıyan - lara evlâtlık almaları değil, kö - İ pek beslemeleri tavsiye edilmiştir. merikada her meslek erba- | | h. İsi ve kırmızı burunlu. Portakal Suyu İç! |'Paris Mahkemelerinden Birind Geçen Eğlenceli Bir Dâva Bir küfe portakalı pazar yerinden çalıp götürmüştü Halbuki ben namuslu bir adamım. Reis.— Hırsız veya namuslu o- lup olmadığınızı mahkeme tayin edecek. Maznun.— Ben, namuslu bir al- lenin evlâdıyım. İyi bir terbiye, iyi bir tahsil gördüm. Çoluğum var, çocuğum var... Reis— İyi amma, geçen şuba- tın yirmi beşinci günü saat yir - mi üç buçukta, sırtında kocaman bir portakal sandığı ile Rivoli so- kağında işiniz neydi? Bu sandığı halden aşırmışsınız. Polislerin geldiğini görünce san dığı yere atmış, kaçmağa başla - mışsınız... Maznun.— Hiç hatırlamıyorum. Reis— Daha doğrusu, hatırla- mak işinize gelmiyor. Sarhoş idi- niz değil mi?. Polisler, arkanız - dan koşmuşlar, sizi yakalamış - lar. Sandığı çaldığınızı itiraf et - mişsiniz. (Devamı 7 inci sayfada) ransız gazeteleri şöyle eğ- F lenceli bir davayı nakledi - yorlar: «16 incı ceza»mahkemesi... Maz- nunlara mahsus yer, avukatların, şahitlerin oturduğu — sıralar boş. kadın, başim önüne eğmiş, uyale luyor. Yanında sarı benizli bir kız, beşlik bir ihtiyar, amele el- ir adam. Reis, boş mahkeme salonuna bakıyor. Celseye nihayet verme- ge hazırlanıyor. Mübaşir: «Bir da- 'va daha var...» diyor. Bu sırada 'Tomas Lökran vekili ile beraber içeri giriyor. Vekili kır saçlı, cü- ce denilecek derecede kısa bo) lu. Tomas henüz genç, kara bıyı Reis— Haydi, yerinize oturu: davayı görelim. Maznun.— Benim de istediğim bu. Herkes hırsız diye bakıyor. sallanmayınız, z. Bir an evvel