23 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

23 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N TELGRAF- Fransa Hazırlanmış Bekliyor Bır Gün Mutlaka Harb Olacaktır alnız Fransızlar Şunları İstiyorlar, İngilterede Mecburt Askerlik, Amerikada Bitaraflık Kanununun Tadili Tansa bütün ortalığı velve- leye veren heyecanlı dedi» a ne hal- Frafız halkı kend'ri hiç tel L Eikdlğeye kaptırmamıştır. W Ekspers. in bir muhar - ııînıın yazıyor. lühlanmakta, ça Fransızların lülde Avrupada çıkan ısında Fransa asker toplamıştı. O zaman mali vaziyet görülerek bunun nasıl ba- Şanlacağı düşünülüy Maliye Nazırı Re, şlerini düzeltmiş bulunuyor. Ha- Ücige çıkan altınlar geri gelmek - tedir. Fransızlar kendi toprakları- Tn hiçbir karışını bile ne Alma - 'ne İtalyana verecek değildir. Kuvvetine güve: Fransa ayni zamanda İngilte: ile olan ittifakına da çok bağlı - gir. Fakat Fransızların saklama- ları bir fikir vardır. Bir Fran- hiz konuştuğu bir İngiliz dostuna nazik bir surette şunu ihtar etmektedir: — Her ikmiz de daha kuvvetli oluruz. Fakat... Bir kere İngiltere ıî:bm-i askerlik usulünü kabul Ç elsel. Fakat bir Fraasız bunu söyler- ken dostça, samimi olarak fikri: söylemiş olur. Yoksa İngiltereyi nkid etmek için değil Fransanın birçok politika a - nları şu kanaattedir ki eğer İn- İtere mecburi askerliği kabul e- Bek olursa o zaman sulh muha- iyor. edilmiş olacak, harbin önü- | Beçilecektir. Yine - bunların İlikfince eğer Amerika Cumhur - isi Amerikanın bitaraflık ka « Hununu gel İran Viahdni uhteşem ran Veliahdi- nın düğün me- rasimi mü- fâsebetile yalnız Tahran değil, bü- tün İran calkanı- S Dost memle- ON paytahti. en gön Mısiri ziyaret tiği zamanlarda Misır - âyan reisi İle görüştüğü za- an — alınmıştır. Misırlılar İran Ve- Jiahdına karşı de Tin bir sempati i- le bağlanmışlar dır. — alacak olursa, yani | Z3NİSAN 1919 Bir geçid resminde Fransız aekerleri bde ik o- müstakbel h ıyacağı anlatıla ile İtalya harbe ine kestiremiyecek- ın İürsa; Alma: | atılmayı gi | derdir. ! Fransa bugün üç değilse herhalde iki hududu - vardır ve | bunlar üzerinde uğraşmak mec- | | buriyetini düşünmektedir. Bi lar da Almanya ve İtalya hudud- İarıdır. İspanya d: düd üç olaca n - Fransız hududundaki Ma- jnio hat alınamıyacağını söylüy kat bit de kuvvetli İngiliz ordusu | yardıma gelirse Fransanın mü - dafaası kolaylaşacağı kanaatinde- dirler. | — İtalyanın Arnlavutluğu alması [ Fransada infial ve şiddet uyandır- | mıştır. Pransızlara göre İtalya Tu- nustan bir parça bile yer alamı- yacağını anlayınca küçücük Ar- navutluğun üzerine yürümüştür. Fakat politika adamları şunu da düşünüyorlar; İtalyanın Arna - üğünü| | zumu aşil | göre beklemektedir. |. niz Fransa ve İngilterenin elinde vutluğu almasındaki sebeb şuaur diyorlar: İtalya şimdiye kadar Arnavut- u hep elinde tutmuştur. Arna- | vutluğun iktsadi hayatı bu yüz- | den harab olmuştur. A gun har talyanın elin: ci siyaseti de idi. Şimdi ise Ar- a VUti esi Al- mahya ile beraber tertib edilmiş geniş bir plânın tatbiki demektir. Fransızların fikrince eğer İlal- ya bir harbe girecek olursa hali fena olacaktır. İtalyanın Habeşis- tan ve Libi müstemlekeleri hü « cuma açık olacak, İtalya: den gideceklerdir. Çünkü Akde- bulündukça- İtalya için o' müs « temlekelere yardum etmek. imkâ: ni kalmıyacaktır. Fransız mehafiline göre şu ya- kında birkaç gün zarfında İtal - yanın maksadı ne olduğu anla - şılacak, Arnavutlukta daha başka yerlerde ne yapmak istediği belli | olacaktır. Eğer İtalya Arnavutluğu almış olmakla kalmıyarak daha ilerilere doğru gitmek isterse bu hareket onu harbe götürecek demektir. | vartatılır. graddaki mul Fransızlar şimdi artık harbin er- geç çıkacağını düşünüyorlar. Har- bin önüne geçilemiyeceği fikrin- | dedirler. Fransa nerede lâzım ge- | lirse orada döğüşmeğe kendini ha- zır buluyor. Bir de son derece lâ- zım bir hale gelmedikçe İngilz harlef siyasetinin Fransayı harbe sokmıyacağı kanaatı vardır. O - | nun için mademki şimdi Fransız | hükümeti harici politikasında İn- giliz Başvekilinin hattı hareke - tinden ayırlmamaktadır. O halde Pransa da son derece zaruri bir hal olmadıkça harbe girmiyecek- tir. F tikbalin türlü ihtimaller” ârdır. Fransa da buna karşısında daima hazır olmak lü- | | Deyli Ekspres gazetesinin Bel- | | temesi ıhtimali İtalyanları da dü- Meraklı Şeyler GARİP SPORLAR 'edenler; elindeki tepsinin üstün- deki bardakları dökmedem, sepetteki yumurlaları kırmadan koşanlar — çok görülmüştür. Çnvıııuıı içerisine girip — yarış hatbel topu koyam, ve ba dopu Manş denizini geçen yüzücüye 'e dersini İsviçrelinin biri, kocaman bir grav- yer peyniri kellesini çevirerek Avru- payı devre çıkmış. Bereket versin Ri peynir kellesi çevrile çevrile bilmişe. Yoksa herif İstanbula kadar gelecek- . DEV SAATLER Vaktile dünyanın en büyük saati | Gütenbergde İdi, Kütru 7 metro bi Bundan başka dev saailer şunlardır: Filâdelfiya saat (? metro), Vesiminstr | ganti (7 metro), Liverpol sant (1 met- | ve 30), Hamburg saatl (2 metre 80). Nevyorktaki metropoliten saati (8 mei- t0), Zürih saati (8 melro 65), Malin sasti (11 metre 70), dersey SiCi saali (16 melro). Şimdi, dünyanın en büyük — aaali Parisde Eyfel kulesinin saatidir. Kut- ru yirmi metrodur. Akreb ve yelko - vanının üzerinde üçer bin ampül var- dır. ELMASLAR NA TIRAŞ EDİLİR? Kimaslar, pırlanlalar yine elmas ve pırlanta e tıraş edilir ve tozlarile Eskiden bu bilinmiyordu. Bir tesa- GÜF netleesi öğrenildi. Lül dö Berken adlı bir renç 1450 de | İKi olmas parçasile öynarken bunları biribirine sürmüş ve aşındığını cör - - Bu suüretle elmas draşı usulünü bulmuş. YILDIZLI MECLİS (Star Chamber), İngilterede fevka- lüde bir divan, bir mahkemedir, 58 de yedinci Hanri taralından teşkil e- dilmiştir. Bu mahkeme; tavanları, duvarları ll yaldızlı yıldızlarla süstü bir sa- donda toplandığı için bu isim veril - miştir. Ön yedincl yüs yılda lüğve « tunmuştar. | DÜNYANIN EN BÜYÜK GÖLÜ «ilazer denizir dir. Büyüklüğü de 438,000 kilemetro murabbasdır. Deniz- lerin ça derin moktası da Hind deniz- lerindedir. Ve 10,000 metrodur. yatı dinlenir. biri tarafından ga- ilen manalı bir ci- Muhabir diyor ki: Bazı mehafilde düşünüldüğüne talyanın Yugoslavyadan yer istiyeceğine ihtimal verilmemek- ir, İtalya kuvvetli bir Yugos- lavyanın bulunması lâzım olduğu fikrindedir. zetesine bildir het vardı Çünkü ileride Almanya tarafın- Adı dehize inmek is - tenirse İtalya o zaman böyle kuv- vetli bir Yugoslavyayı kendine yardımcı bularak Almanyanın bu arzusuna karşı gelecektir. Fakat bir harb olursa Yugoslavya kendi| klarını ve kendi istiklâlini kendi kuvveti ile müda- faa edecektir, Deyli Ekspres muhabirinin de - diğinden anlaşılıyor ki bugün Ber- in - Rama mihveri ne kadar sağ- lam olursa olsun yarın Almanya- nin Adriyatik denizine inmek is- şündürmüyor değildir. | verdiğin Zehirlenen Hay;_ L HİCRET daya girdi, bir sandalye al- dı, geldi karşıma oturdu ve: — Ben, dedi. Intihar edec adaşımın böyle selâm vere rhaba» demeden, «ben eğiml!.» diye söze baş- hayrette bırak - onun şakacı o len, bu sözlerine edim, Gi gözlerimi tetkik € a, dedi. Görüle- Önl cek bazı işle r Ve bunları Var... ikmal edi söyled Bana kâğıd, kalem ver, var yazacağım, ded ğini yaptım. Arkadaşım yler yazdı. Yazdığını okudu. Fakac bej olacak ki, ka: e geçti; tekrar bi Ve bunun da bazı d satırdan ibar meyi üç defa adet parmağını şakağına da- yarak, bir Iki dakika düşündü. onra birdenbire vasiyı elinin içnde buruşturarak, - kâ sepetine attı ve bana döndü: — Vazgeçtim, dedi. Ben yine işin alayında idim. — Neden?, — Bugün intihat etmiyeceğim. | Güldüm: — Ya ne vakit edeceksin?!. — Bayram ertesi. Dirseklerini masaya dayadı,yü- zünü avuçları içine aldı ve: — Çünkü, dedi. Yarın kurban Herkesin gülüp eğle- böyle mes'ut bir günde, ahnemin malem tutmasına vic « danım razı olmuyor: Bilirsin ki, hayatta bir ihtiyar anneciğimden başka kimsem yok, Bu kadının beni yetiştirmek için yaptığı fedakârlığı eminim hiçbir | anne, hiçbir baba, evlâdına yap- mamış, yapamamıştır. Ellerini yumruk yaptı, çı ne dayadı — Babam Balkan harbinde şe- | hid olduğu zaman ben, ön yaşında bir çocuktum. Bü kara haberi, bir komşu cocuğu — vermişti banı Onunla sokakta «çelik çomake oy- | nuyorduk. Bir aralık, arkadaşım | yanıma sokuldu, kulağıma eğildi ve: — Şekib, dedi. Baban muharebe- de şehid olmuş... İki gün evvel haberi geldi. Fakat senden saklı- yorlar. ını temize Çı Sokakta eve giderken, a hıçkırıklarla ağlamak amak, r, fa- yaşarmıyor, Oda kapısırı or gördüm, O beni Şaşlarını sildi. Ben mah- mahzun ona yaklaştım, ku- görünce | cağına oturdum. — Bendeön niçin saklıyorsun an- Bu gözlerim onun gözlerini tek- râr yaşla doldurdu. Zavallı ka - mağa başladı. yetim bir çocüğüm, değil mi dnnet! Bu sözüm onun kalbinde'ne de- ra açtığını, ben ancak kendimı drak ettikten sonra an- hıyabildim. Annem: — Ben varım ya, evlâdım.. dedi. Küçük başımı göğsüne bastırdı: — Ve ben sağ oldukça, sen ye- timliğini hissetmiyeceksin, yav - Tüm. Şokib sustu. Gözlerini döşemede bir noktaya dikti. Birkaç saniye öyle sessiz kaldı. Sanra devam etti. — Ve fedakâr kadın, hakikaten hiçbir vakit yetimliğimi his- zavallı " re, me- şakkatlere katlandı. Hayatla mü- cadele etmekten asla yılmadı. Ça- lıştı, didindi.. H ı en güzel mevsimi, altın çağı olan gençli - Bini bevim uğrumda feda etti; sırf bana parlak bir istikbal temin e- debilmek için.. Sağ dirseğini yine masaya da - yadı ve elini de yumruk yaparak çenesine destek yaptı. Bövle hakikatli, yüksek ruh- Dedi, ilâvo etti: — Bundan daha sade, daha başka kimde vardır?. tacı gaatlik bir otomobil dolaşmı ka kadın olsa, belki cazlı bir yer bir başka yere girmeyi istiyı hiç biris'ni yapmamışım da Edirnekapıya gitmi - şım. Çok mu?, Heni de senin benimle hiç ilgilenmeyişin kar- şısında. Bütün kocaları görüyoruz: yorlar, beraber yüri Belki uzun gürlerin bunal- yorgunluğunuy çıkarmak için şehrin içinde bir yapmışım. Bir baş- yorlar, eğlencelere, bulolara, toy istek benden gider, belki Bü- di Ben bunl. küçük bi Beraber getik — y nni bana & r şeyi saklamasın. du. Bunun içindir ki: — No olursa olsun karıcığım, benden hi: şey saklamamasısın. Elini bile günde kaç kere y ylersen hoşumu gider!, de: YOSMA yükdereye kadar gider gelir, belki bir sinemaya — gea VO 1D0 yazaaaaaaamacı Y iN: ETEM İZZET BENİCE KEANEMIK AA e na gelir sırlına geçmiş bir gömlek gibi bütün bu şenliğ ği birden çıkardı, attı ve somurttu. Tuva- önüne oturmuş, aynada hem kendi- diyor, hem düşünüyordu. &ü ya, Bu kadari istediğ ler. Bakalım yapabileceğini rul gelmez sanki ra ihti kafasının rakıyor. yalı Kafasının için- görünebiliyorum yeter, Ve seviniyordu: — Onları tonıdığım çok iyi oldu. Şimdi onlarla kadar alay edebilirim. Öyle yım ki, kendileri de, doktor da maskaraya dönsün- ine öz Güneyi yler yapa- ne — yaptığını, neler lârı duyacak m Fakat, doktorun bütün bu gözcülere, casusla- yaç duymuş olmasına çok kızıyar, bu konu çine gelir gelmez her şeyi bir yana bi- bununla uğraşıyor Ona dünyanın en ideal, en bağlı kadını gibi Yanında ikan bir © danslı yerlere, ne bileyim birçok yerlere, toplantı- lara gidiyorlar Ve. Bütün bu gidişlerde kocalar önayak oluyorlar. Sen beni bugüne kadar kendi istöğinle nereye “ götürdün?. İyi ki, ben gezmeği, istiyen ve bunlara doymuyan — bir yaratılışta deği- lim. Doktor bütüm bu sözleri dinliyor, içindi — Haklı. Bir yete de götürdüğüm yok. Edirne- kapıya kadar gidip gelmek de bir şey değil Çok gade bir gidiş geliş olduğu için bana da söylenme- miş olabilir. Bundan bir şey çıkmaz. Önce kızıyor- düm amma, şimdi hak veriyorum. Fakat, bunu ba- hane LA Diyor, Güney — Peki kocucığım, seni üzmemek için ne ister- sen yapacağım! Diye öna ağızdan bir güven veriyordu. Ve içinde doktor tarafından izletilmiş olduğunu öğ - renmenin geniş rahatı vardı!. O GECE Doktor da, o da yatak odalarına çekildiler. Güney odasına gelinciye kadar cok şen, çok etvelek ve konuşkandı. Doktora sözleri, konuşuşu, duruşu ile yeni bir gâven vermiş ve onun ilkinde de sonunda da egemeni olduğu sevgisini yeniden ç lll ai kovalıyan binbir fikir vardı. — Doktor niçin böyle yapıyor? Sorusunu er. reel bir sonuca varmak lan çözeliyor, kesin bir netlceye varamıyordu. — Doktora şüphe verecek hiçbir şey yapmı - yörum! Neyimden şüpheleniyor. En sade bir ipu« €u bile ona vermiş değilim!, Diyor, merak ediyordu: — Bu iki adamı tanıdım. Şoförü de biliyorum. Acaba ardıma taktığı başka adamlar da var mı?. Biraz düşününce kendi kendisine kararlaştı- rıyordu: — Arkamdan bir casus ordusu yürütecek de- yol ğe gözle- rimi çevirip bakmıyorum bile, Bir başkası ile ko- nuşürken gözlerim hep aşağıda Kusku verecek hiçbir hareketim yok. Anlıyorum ki, o sadece beni çok sevdiği, çok kıskandığı için bütün bunları yapıyor. Benim de kendisine karşı tıpkı tıpkısına bir sevgi ile bağlı olduğuma inanmak istiyor. Bu sevgiyi ölçmek, iyi- ce güven bulmak için bütün bunları yaptırıyor.. Sonra, birden yeni bir şey bulmuş gibi sevindi: — Onun da kolayı var. Dedi, düşündüklerini kafasında sıraladı: (Devamı var) hu, iyi kalpli, temiz vicdanlı bir anneyi bayram günü, acılar ve (Devamı 6 ımcı sahifede) DA A Ankara Radyosu BUGÜN 1630 Program, 1635 Milli küme müsabakaları - | mayıs stadından naklen. 18,15 Konuşma (Çocuk Esirgeme ku- | rumü - Kreşi dinliyelim). 1BAS Müzik (Şen oda müziği - İb- rahim Özgür ve Ateş böcekleri). 19,15 Türk müziği (Fusl heyeli), Çalanlar; Hakkı Derman, Eştef Kad. vi, Hasan Gür, Hamdi Tokay, Basri üfler, Okuyan: Tuhsin Karakuş. 20 Memlekel saal ayarı, ajaak ve meteoroloji haberleri, 20,15 Türk müziği. Çalanlar: Refik Fersan, Reşat Erer, Fahire Fersan, Cevdet Kozan. Okuyanlar: Sadi Hoşsos, Safiye To- kar. 1— Briç peşrevi. ? Rauf Yektanın - Malkal zülfü siyahın. 3— Lem'inin - Ferahnak şarkı - Ler- zan ediyor. â— Salâhatlin Pınarın - Bviç yarkt- Göz yaşlarınız. S— Cevdet Kozan - Dt taksimi, G— Eviç türkü - Şahane gözler şa- hane. 1— Şu köylünün yozma kizı. B— Rifal Beyin - Hicaz şarkı - Ni- gin bülbül fizan eyler. 9— Udi Fahrinin - Micar şarkı - Bahar oba çemenzar olm. 10— Sadettin Kaynağın - Nihavend garkı - Gönül nedir? 21 Neş'eli plâklar » . 3110 Müzik (Riyaseli Cumhur ban- » Şef: İhsan Künçer). £? Anadolu ajans (Spor servisi). 2210 Müsik (Cazband - Pi). 2345 - 29 Ren afans haberleri ve yarınki program. 'YARIN 12.30 Program, 1238 Türk müziği - PL 1$ Memlekel saat ayarı, ajans ve | meteoroloji haberleri. 13,15 - 14 Müzik (Senfonik plâktar). Eviç beste « 1357 Hicri Rebiülevvel Nisan 3 10 1939, Ay 4, Gün 113, Kayım 167 23 Nisan PAZAR 1355 Rumi

Bu sayıdan diğer sayfalar: