£— SON TELGRAF HÂDİSELER KARŞISINDA MÜSAMERELERE AİD — ] RESİMLERİN MANZARASI —. ki, yazayım, bakın, sizin de Gmh.ıllr.ızı gidecek: - Filân mekteb müsamere - vermiş, filân Halkevi temsil kolu gw piyesi tem-| sil etmiş. filân birlik veya cemi- yet bir müsamere yapmış. Böyle havadislere gazetelerde #ak sık tesadüf odersiniz. Eğer bu havadisle alâkadar bir de resim varsa, resmi daha görmeden ben size nasıl bir fotograf “olduğunu anlatayım: Sarıklı, külâhlı, şal - varlı, poturlu, palabıyıklı, han - gerli adamlar.. Bir kıszmı ayakda, bir kısmı oturmuş.. İnanınız, saydığım bu müsa - merelerin hepsinin resimleri işte böyledir. Neden böyle?, Orasını bilmem.. Yeni eski hayatın kötü taraflarımı| anlatmak için boyuna tarihe sid piyesler mi temsil ettireceğiz?. kat, bu propaganda kâfi değil mi?. Şimdi biraz da, bugünkü hayatın Büzel taraflarını yeni nesle anlat- mak için bugünkü yaşayışımıza ir piyesler temsil ettirsek.. FÜRÜZSÜZ sEs — lli İA'I'M 'roııcı Kat arib bir müşahedem vardır | dum. Bu suretle, dört spiker ola- cak.. Yeni alınacakların kadın mı, erkek mi olacağını bilmiyorum. Alınacak spikerlerin pürüzsüz bir| Besi, hatasız bir türkçeye sahib ol- maları lâzım geliyormuş. Pürüz- süz ses bulmak kolay değil.. Bil- hassa İstanbulda.. — Nezleden ve gripten hemen herkesin sesi bo - zuk. Hatasız türkçye gelince: Bu, nasıl bulunacak,, Mühim bir me- sele. İLKBAHARIN VE AŞKIN MÜNASEBETLERİ İlkbahar aşk ve evlenme mev- Son Te!graf siml imiş.. Dün, bir gazetede böy- le bir yazı okudum: İlkbaharın bü-| tün tabiatle beraber insanlara da bir uyanıklık verdiği muhakkak.. Bütün aşklar ilkbaharda başlıyor,| sonbaharda, düğün, dernekle ni- hayet buluyormuş.. Yirminci asırda, aşka bir has- talık diyorlar. Hatte, tedavi ça- relerini arıyan doktorlar bile var. Fakat, aşkın mevcudiyeti de bir takım — tezahürlerle meydanda. Aşka hastalık, diyiniz, ne derse - niz diyiniz, fakat, var. Buna, en çok ilkbaharda inanıyoruz, DANSI EN FAZLA SEVEN MİLLET Dansa en çok düşkün olan mil- let: Polonyalılar imiş.. Onların a- teş dansı, eşkiya dansı. güzel kız dansı, hayvan dansı meşhurmuş.. Ateş dansını anladık. Yani, ateşle barut bir arada manasına geliyor. Fakat, acaba, çu eşkiya dansı ne demek?, Acaba, Polonyada, dans ederken, çiftler birbirlerinden bir| şeyler mi çalıyorlar?. Ne çalabiz- lirler ki?.. Çalsalar, çalsalar, kalb çalarlar.| AÇIKTA KALAN olacağından bahsediliyor. Riva - yetlere bakılacak olursa, 50 - 100 kadar memur açıkta kalacakmış. Bu memurlar fazla mı, yoksa bir *. Fazla ise, tasarruf maksadile — yapılıyorsa, bir nokta var: Bu memurlar ne olacak?, Ne ile geçinecekler?. Nel yiyip, ne içecekler?. Bunları bir yere yerleştirmeli, ondan sonra, kadroyu tanzim etmeli, Yıllar- ca çalışmış bir insanın bir ka- bahati yoktur. Kabahal, vaktile, boyuna memur slanlardadır. AHMED RAUF ı Gazetelere Göre Vaziyet ı CUMHURİYET: «Kütle ve tehlike» isimli bu - günkü başmakalesinde Nadir Na- di, herhangi bir tehlike karşısında| insanlar gihi milletlerin de muh- telif reaksiyonlar gösterdiğini kay- deltikten sonra hiçbir yerde bizde| olduğu kadar sağlam ve mütecans bİF emniyet havası teneffüs et - | mediğini söyliyerek yazısını şöyle bitirmektedir: «Bütün Avrupanın, hatta bütün| dünyanın içinde yaşedığı tehli - keli devir, Türkiyeyi telâşa düşü- recek, korkutacak dejğildir.. TAN: Zekeriya Sertel son günlerdeki Roma ve Berlin müzakerelerini tahlil etlmekte ve sonre Berlinle Roma arasında orta Avrupada ta- kib ettikleri siyaset bakımından bir menfaat tezadı mevcud oldu- ğunu söyliyerek bu tezadın sebeb- lerini izah etmektedir. | YENİ SABAH: Hüseyin Cahid «Bir haksızlığın tamirine dair» isimli bugünkü baş- makalesinde, kendisine mütekald maarif memnru tarafından gön - derilen bir şikâyet mektubunu mevzuu bahzetmekta ve şikâyet hakkında uzun izahat verdikten | sonra diyor ki: * «Tekaüd hesablarından beş se- ne tenzil edilen maarif memurla- rının da artık istisnai bir muame- leye maruz kalmaları için hiçbir sebeb kalmamıştır demek oluyor. Maarif ve Maliye Vekâletlerinin Mmüşterek bir himmetleri ortadaki acınacak vaziyeti izaleye kâfi ge- leceği şüphesizdir.» VAKİT: Asım Us; «Emniyetsizlik buhra- ni> isimli bugünkü başmakale - sinde bu buhranı üç sınıfa ayırı- yorı Şimdi emniyetsizlik buhranının Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Taribi Romanı No, 58 *ÖLÜM GEÇİDİ. NDE BİR KARŞILAŞMA Konuşa konuşa gidiyorlardı. Fernando: — İki saat sonra yola ineceğiz.. Yol üstündeki köylerden hayvan | tedarik edeceğiz. Ondan sanrasını düşünmeden Kıştaleye gideceğiz. Diyordu. v Birdenbire geçidin, ortasındaki kayaların arasından birkaç baş uzandı. — Durunuz... Diyen bir ses yükseldi. Papas hançerinl çekti. Yazan: CELAL CENGİZ — Yol verin bize, Maryana titremeğe başlamıştı. Kayaların arasından sekiz on Arab askeri yola atlıyarak, yolcu- ların etrafını sarmıştı Mücahidlerden bi — Ben bu papası tanıyorum... Diyerek yanına sokuldu: — Fernando... Sen misin?. İspanyol papası kurnazca dav- randı: — Hayır... Fernando dağ tepe- &inde yatıyor. Ben Tarık bin Zey- iyad'ın himayesine mazhar olmuş bir rahibim. ) Ondokuz Mayıs Şenlikleri Bu Sene Veliefendi Çayırında Yapılması Tesbit Ediliyor 19 mayıs şenlikleri için hazır - Jıklara başlanmıştır. Bu münase- betle dün öğleden sonra İstanbul genlik komisyonu maarif müdür- lüğünde maarif müdürü Tevfik Kutun başkanlığında bir toplantı yapmıştır. Dünkü toplanlıda bu senoki idman şenliklerinin bir tek sahada yapılmasına karar veril- miştir. Şimdye kadar Kadıköy ve Taksim stadlarında yapılan 19 ma- yıs şenlikleri badema bir tek sa- hada yapılacaktır. Dolmabahçe stadyomu yapılıncıya kadar şen- likler fçin münasib bir saha bul- mak zarüreti hasıl olmuştur. Bu zene şenliklerin Çırpıcı veya Veli| efendi çayırlarında yapılması ka- rarlaştırılmıştır. Maamafih, ağ - lebi ihtimal, Veliefendi çayırında yapılacaktır. Bu takdirde - tarife harici vesaiti nakliye işletilmesi temin edilecektir. KÜÇÜK —HABERLER | * Berlinden Japonyaya git - mekte olan bir Alman tayyaresi içinde bir erkek ve bir kadın tay- yareci dün şehrimize gelmişler - dir. * Türbede Belediye binası ö- nünâdeki sahanın bahçe haline getirilmesine karar verilmiştir. x Hasan ecza deposu yangını tahkikatile meşgul olan 2 inci sor- gu hâkimliği dün Hasanı istievab etmiştir. * Bu yıl memleketimizin muh- telif yerlerinde Türkkuşu için 1500) genç pilot yetiştirilecektir. * Egede bir seyahate çıktığını yazdığımız İktıtad Vekâleti müşa-i viri Fon de Pooderten'in muka - velesi bitmektedir. Bu münase - betle mumatleyh şehrimize avde- tinden sonra Amerikaya gidecek- tir, * Uzun bir müddettenberi Av- rupa gümrüklerinde tetkikler ya- pan gümrük umum müdürü Mah- mud Nedim dün şehrimize dön - müştür. # Beşiktaşda Sarancebey yo - Kkuşunda oturan Bayan Hatice e- iken ayağı kayarak — düşmüş ve | başından yoralanmıştır. ——— —— üçüncü safhasına girmek üzere bu- lunuyoruz: Zira General Franko- nun kat'i zaferinden sonra İspan- yadaki İtalyan gönüllülerinin ge- ri alınacaklarına dair verilen söz- lerin de tatbik edilip edilmiyeceği bir türlü anlaşılamıyor. Bizim fikrimizce Avrupada hü- küm sürmeğe başlıyan sörlere ve imzalara sadakatsizlik buhranı biz- zat totalite drveletlerin de men - faatlerine uygun değildir. Bugün- kü emniyetsizlik ve itimadsızlık buhranının medeniyet âlemini ne Zibi felâketlere — sürükliyeceğini tayin etmek mümkün değildir. Askerlerden biri kahkaha ile gülmeğe başladı: — Ben Fernando'yu tanımam amma... Bu güzel kadının çadırı- nin önünde bir gece nöbet bekle- miştim. Ve hepsi birden kadının yüzü- ne doğru iğildiler. — İşte 0... Nöbetçiyi kaçan kadın... Maryana... Derhal kollarından yakaladı - lar... Maryana — göğsünde — sakladığı hançeri çekmek fırsatını bulama « dı. Fernando yalvarıyordu: — Bizi serbest bırakınız... Ne ben Hernando'yum... Ne de o Maryana'dır... Biz müslüman or- öldürüp dusuna hizmet ediyoruz. Bizi yo- lumuzdan alıkoyarsanız, İşbiliye- deki ordunuz mühvolscaktır. Malüman askerleri, Elhâris'den şiddetli emirler almıştı. Fernan- do'nun hilesine düşmemek için, le.gııl kollarını bağlayıp geçid - POLİiSu Ve.. Mahkemeler Beni | Kimse çıkaramaz Camları Kıran Sarhoş Beş Lira Ceza Verecek| Evvelki akşam Mustafa isminde bir zat, Şehreminindeki meyha - nelerden birine girerek, orada geç vakitlere kadar içip, kafayı iyice | tütsüledikten — sonra, gene aynl secntteki Alinin kahvesine Bit - Mmiştir. Mustafa, kahvede bir ma- saya oturduktan sonra kendi ken- dine abuk sabuk konuşarak, diğer müşterileri rahatsız etmeğe baş- lamıştır. Mustafanmm kendini bilemiye - cek derecede sarhöş olduğunu an- liyan kahveci Ali; yanına gele - rek, kahveden çıkmasını ve evine gidip yatmasını rica etmiştir. Fa- kat Mustafa onun bu teklifini red-) dederek: 1 — Buradan bir yere gitmiyece- | İim, sabaha kadar oturacağım. Be- ni kahveden kimse çıkaramaz, de- Tiş ve alkolün tesirile ne yaptığı- ni bilemyen Mustafa, ceblerinden iki boş rakı şişesi çıkararak, bun- ları kahvenin pencerelerine doğru| fırlatmıştır. Şişelerden biri, Ha - san isminde bir adamın başını yar- mıiş ve diğeri de pencerenin ca - mina isabet ederek, onu kırmış- tır. Bunun üzerine kahveci Ali der- hal keyfiyeti haber vermek için karakola koşmuştur. Dün öğleden evvel, Mustafanın| #nuhakemesine meşhud suçlar kar nununa göre Sultanshmed üçün- cüsulh cezada başlandı. Mahke - mede, davacı Ali ile Hasan, dava- larından vaz geçtiklerini söyledi- ler. Müstafa —suçünü itiraf etti. Mustafadan sonra Halid, Nuri ve polis memuru Sabri şahid sıfa - tile sorguya çekildiler. Mustafanın suçu kendisinin açık; ikrarı ve şahidlerin ifadelerile sa- bit görüldü. Ceza kanununun 571 inel 1haddesine göre beş lira para cezasına mahküm edildi. KISA POLİS HABERLERİ | * Anadolukavağında Zehra a- dında bir bayana aid ve Şeref a- | dında birinin — oturduğu evden || yangın — çıkmış ise de sirâyete meydan verilmeden söndürülmüş- tür. * Şamandırada bağlı İtalyan bayraklı Speçiya vapurunda ça- hşan deniz amelesinden Cihan - Bgir oğlu Atmaca vapurda çalışır- ken düşerek yaralanmış, hasta- neye kaldırılarak — tedavi altına alınmıştır. DamadBir tekOtomobil Gelini Almağa Geldim gönderince Kıyamet Koptu Üçüncü sulh ceza mahkemesin- de Bayan Meleği dinliyoruz. ka- dın anlatıyor: «— Hidise günü, Osman efendi- nin evinde geline elbisesini giy - dirmekle meşgüldüm. O sırada e- fendim, bulunduğumuz odaya da- madın eniştesi Kemal girdi ve: — Haydi, dedi. Gelini almağa geldim. Onu çabuk hazırlayın, zi- ra fazla bekliyemem. Odada birkaç misafir kadından başka gelinin annesi ve eniştesi Mustafa da vardı. Kızın annesi, Kemale oturması için bir sandal- yayı işaret ettikten sonra yanına yaklaştı: — Kâç otomobil getirdin Kemal| bey? — Bir... Kadın hafifçe kaşlarını çattı: — Aşkolsun size. Kiç geüin al- mağa bir otomobille gelinir mi? Ve sözlerine ilâve etti: — Ben ise, bırkaç komşum ile kızı yeni evine gölürmek istiyor- düm! Kemal: — Valide hanım. dedi. Buraya yalnız gelini almağa geldim, baş- ka kimseyi götüremem.. Kadın: — Olmaz, dedi. Kızımı yalnız gönderemem, ben de geleceğim.. Gelin, suratını astı: — Eğer annemin benimle gel- mesine razı olmazsanız ben de gitmem! Kızın eniştesi Mustafa da söze karıştı ve Kemale hitaben: — Gelini yalnız başına gönde- remeyiz, dedi. Kemal sinirlenmişti. Mustafaya ölkeli nazarlarla baktı ve sert bir sesle: —Sen kim oluyorsun be, ka- din kıyafetli adam? dedi. Mustafa da kızmıştı: — Kadın kıyafetli adam ben de- ğilim, sensin! Eğer erkek olsay - | dın, bir otomobille gelin almağa gelmezdin!. Bunun üzerine — Kemal ayağa kalktı, Mustafanın yüzüne bir tos kat vurdu. Sonra eline geçirdiği sandalya ile çocuğun üzerine hü- cüm etti. Mustafa, kendisini mü- dafaa için sandalyayı tüttu. Mü- tecaviz, onun — parmağını - sırdı. O sirada Osman & fendi —odaya girdl — Döğü - şenleri ayırmak için yanlarına s0- kuldu. Kemal Osman — Efendiyi görünce elini cebine soktu. Avucu içinde birşey çıkararakğ — onunla Osman efendinin gözüne vüurdu. | Hususi Otobüsler Çoğaldı |Bunlar İçin de Taksiler Gibi Durak Yerleri Tesbit Edilecek Son yllıar içinde otomobil adedi fazlalaşan İstanbulda taksiler gi- bi husust otomobillerin sayısının da çok arttığı görülmüştür. Hususf otomobillerin sahibleri tarafından ekseriya durak yerleri haricinde ve bilhassa dar sokak ve caddelerde bırakıldığı bu yüz- den de seyrü seferin güçleştiği gö- rülmüştür. Belediye relsliği du vaziyetin önüne geçmek üzere ye- ni bir karar vermiştir: göre, şehrimizde tak- için olduğu gibi hususi ötamoller için de ayrı ve müteaddid durak mahalleri tes- bit olunacaktır. Bu hususf durak mehalleri ev - velâ Eminönü ve Karaköyde tes- bit olunacaktır. Bilâhare diğer semtlerde ayni mahaller ayrılacaktır- Bundan sonra lâalâttayin yer- lerde duran hususi arabaların sa- hiblerine ceza verilecektir. Talebe Yurdları Önünde Dilenciler Şehrimizdeki talebe yurdları ö- nünde son zamanlarda dilenci yı- Banları toplanmağa başlamıştır. Bunlar, bilhassa yemek saatlerini beklemekte ve bu zamanlarda yurdların önüne yığılmaktadırlar, Yurd idareleri, dllencilerle başa çıkamadığı için keyfiyetten Bele- diyeyi haberdar etmeğe karar ver- mişlerdir. A Hukuk Fakültesinde Konferanslar Hukuk fakültesi kara ve deniz ticaret hukuku profesörlerinden Hirş, dün, hukuk birmci esınıf sa- lonlarında bir konferans vermiş- tir. Konferansın mevzuu (Etibank| ve Denizbankın hukukt ehemmi- yetleri) idi. — ee Zavallı adamın gözü — kanamağa başlayınca, kadınlar feryada baş- ladılar. Kemal de odadan — çıktı, Bitti.r — Suçlunun cebinden çıkardığı bıçak miydi? Kadın kısa bir müddet düşün - dükten sonra, cevab veriyor: — Vallahi efendim, onun ne olduğunu pek iyi farkedemedim. Bıçak mıydı, çakı miyd,i yoksa biri demir parçası mıydı; bunu pek iyi bilmiyorum. » Bonra beyim, ayni gün, akşam üstü evin önünde dört otomabil durdu, — Damad bey geldi! Dediler, Ve herkes onu karşı- lamak için aşağı indi. Çocuk eve girdi. Gelinin bulunduğu odaya çıktı. Orada, beş on dakika otur - duktan sonra karısı ve kainvalidesi | e beraber evine gitti. Muhakeme 24 nisana bırakıldı. MEHMED HİCRET den şehre doğru sürüklemeğe baş-| — Müslüman kumandamı, bu güzel| — Elhâris, bu zabite: ladılar, Maryana'nın da kollarını bağ - lamışlardı. Askerler kalabalıktı. Fernando bunlara karşı mukavemet göster- menin faydasız olduğunu anla - mıştı. Gece yarısına doğru - firarileri şehre getirdiler. * FERNANDO'NUN BAŞL.. Yerliler gözlerine inanamıyor- lardı. “«— Fernando yakalanmış!.» «— İspanyanın ikinci kralı müsş- lümanların eline düşmüşt.» Bu sözler halkın ağrında dola- gırken, Elhâris, Maryana'nın kol- larını bağlatarak, hemen o gün Cezayire gitmek üzere yola çıkan kafile ile İspanyol dilberini İspan- yadan uzaklaştırıyordu. Maryana bir daha vatanına dö- memiyecekti. kızı halifeye hediye olarak gön- deriyordu. Maryana, Elhâris'e çok yalvar» 1 çirdi ve ertesi gün hareket eden Katileye karışarak yola çıktı. El- hâris onu yaşlı ve yaralı bir müs- lüman zabitine teslim etmişti. Bu zabit Elhâris'in ve Tarık'ın mek- tublarını ve hediyelerini Şama götürmeğe memur edilmişti. Za- ten Maryana böyle namuslu ve ağırbaşlı bir adamdan başkasına teslim edilemezdi. — — Gözünü aç.. Sana teslim etti- ğim kadın çok fettandır. Yolda kaçırdığını duyarsam, halifeye ya-| Zar, başını vurdururum!. az kaldı küçük dilini yutacaktı. Maryana neriye gidiyordu? O bir daha vatanma dönmiye- cek miydi?. Kendisini bekliyen nöbetçiler- den birine sardu: — Moryana uzak bir yere mi gi- dyor?, — Evet çok uzak. Şama gidi - yi — Şama xu dedin? Ne yapacak orada? — Halifeye hediye etti onu El- hâris. O zaten ançak halifenin ağ- gına lâyik bir meyva idi. Hatay Başvekili İstanbuld Hatay Başvekili ve Büyük let Meclisimizde Geziantep # usu Dr, Abdürrahman Melek Ankaradan şehrimize gelir Başvekil, Türk gazeetci güzel Hataya gelip oradaki ve idareyi gözlerile görm istemiş ve gazetecileri Hatayâ vet etmiştir. Başvekil Türkiye Cumhu kanunlarının Hatayda p kabul edilmekte olduğunu miştir. Başvekil iki güne şehrimizden ayrılacaktır. K Kİ Tayyare — Kaçakçılığı Davanın Ağır ( Ağır Cezi Nakline Karar Veri) 'Tayyare kaçakçılığı layısile evrak sahtekârlığı çundan tevkif edilmiş olan ciye Vekâleti protokol rından Ruhi'nin muhakem dün Ankara asliye 2 inci mahkemesinde başlanılmış! Suçlu istievabında şunları # lemiğtir: — Ben Ekremi yirmi beri tanırım, Ekrem kardeş cuğumun harb arkadaşıdır. samimi konuşur ve görüşül” Benden telgrafı istediği tarilh kaddüm eden on âene 2a! kendisile Liç gu hâkimliğinde söylediklerit başka hiçbir diyeceğim yoktuf” Bupdan sonra hâkim; Ruhi? mazbut ifadesini okutturmu; Ruhi bu ifadesinde, v böyle bir sahtekârlık peşinde tuğundan — malümatı olmadil kendisinin bu işle hiçbir bulunmadığı gibi resmi telgi' ona göslermenin bir suç miyeceğini zannettiğini, kendisinin samimyet ve hukul dan istifade ettiğini, başkaca ' alâkası olmadığını, işin vehaftif tini müdrik bulunmadığını, rem'in kendi itimadını sul ettiğini söylüyondu. Mumaileyh; bunu takiben ( rak arasında geçen «bir em3 kelimesinin manasını şu izah etmiştir: — Benim avukat Naci'den #ij duğum emanet suçlu Eki werralş olduğum telgraftır. B bana bu telgrafı iade etmeyi detmişti. Fakat iade etmedi. Fi ifade verirken çekindiğim ) bu emanetin «bir gömlek. olt ğunu söyledim. Hakikatte bu ? gömlek değildir. Mevzuu balı lan telgraftır. Bundan sonra müddeiumi Baha Arıkan suçlunun ağıt€ ya sevki lâzım geldiğini beyat Miştir. Bu taleb kabul ıdu:n Çavdar İhncıtı d azalmağa başladığı anlaşı! Buna rağmen çavdar (h: arttığı da nazarı dikkati mektedir. Çavdarı fazla kulli şimal memleketleri için itibaren piyasada hararetli * haşlamıştır. BAA ğekni Üniversite Bıhç”i Üniversite bahçesinin geçef nedenberi yalnız Üniversite Ü besine tahsis edildiğ! malü Bunun için bahçenin yasağı ihtar eden levhalar muştür. Son günlerde hat asınmağa yüz tutması halkifi f Taya tehacümünü arttırmıştıf! 4 niyersite hademeleri, keyfiyeti ihtar etmekte kâr etmemektedir. Rektö Jebelcerden gayri gelenler # da uygunsuz kimseler b ihtimalini gözönünde tut