HÂDİSELER KIZLARIN DUASINI KAZANAN MÜDÜR e güzel... İrlandada bir şeh- rın sıhhiye müdürü, mınta- kası dahilindeki bütün be- kâr erkeklere bir ültimatom gön- dermiş. Altı ay içinde evlenmi - yenler, oturdukları pansiyondan derhal çıkartılacak, sokak orta - sında bırakılacak. Bu şehrin sıhhiye müdürü, gö- rüyorsunuz ki, evlenmeyi, haki- katen ev, bark sahibi olmak ma- nasına alıyor. Bekârlara, başları- n sokacak bir çatıaltı bırakmı - yor. Bu şehirdeki delikanlıların ne karar vereceğini gimd' ğen kes- tiremiyorum. Yalnız, zannediyo- rum ki, bütün bu şehrin bekâr kızları, şu günlerde bayram ya - pıyorlar... Ve şehrin sihhiye mü- dürüne muhakkak ki dua ediyor- lar. NEVYORK SERGİSİNE GİDECEK VAPUR Fransanın Le Havre limanın- dan, Nevyorka müteveccihen ha- reket etmek üzere bulunan Paris timli büyük transatlantik yandı, çıkarıyor. Gemide 25 milyon trank kıymetinde tarihi eserler varmış. Nevyork sergisine gönderilen bu eserler, bereket versin ki, yanma- dan kurtuldu. Başka bir vapurla Nevyorka gönderilecek. Zavallı tariht eserler... Artık sizlere de rahat kalmadı... Dün- yyada asude yaşıyan bir sizler var- dınız.. Sizi de kıt'a kıt'a, deniz deniz dolaştırıyorlar. Başınıza ne- ler geliyor?. Allah encamınızı hayreyliye.. KUZULARI KURDLAR KAPMIYORLAR MI?. Dünkü gazetelerden biri haber TAN: Baş makalesi yoktur. İKDAM: «Güzel bir. teşebbi — isimli başmakalesinde Ahmed Ağsoğlu neşriyat işinden ve neşriyat kon- greşinden bahsedecek diyor ki: ümlekette tanınmış içtimai - I Gazetelere Göre Vaziyet ı KARŞISINDA Son Telgraf veriyordu: Şehirde et buhranı baş- lamış.. Kuzu etine narh konulma- ması yüzünden, kasaplar, yalnız kuzu eti satıyorlarmış.. Çünkü, kârlı iş... İstedikleri fialı etikete yapıştırıyorlar. Şunu hepimiz iti- raf edelim: İstanbulun et narhı meselesini elimize yüzümüze bu- laştırdık. Narhı istemiyen ve şim- diye kadar binbir müşkülât çıka- | ran kodaman ve tufeyli bir kaç mutavassıt, kimbilir, nasıl bıyık- altından gülüyorlar ve zaferlerini gururla seyrediyorlar!. Fakat, hatırıma şu geldi: Kuzu hâlâ çokmu ki, kasaplar, boyuna kuzu satıyorlar?. Kuzuları kurd- lar kapmıyor mu?, RAKI KADEHİNİ PARÇALIYAN SARHOŞ İzmirde, bir sarhoşun yaplığı marifete bakınız: Coşmuş, adam- akıllı kafayı tütsüledikten sonra, rakı kadehini parçalayıp, yemeğe başlamış.. Bu kadeh acaba cam- dan yapılmış değil miydi?. Yoksa yazın dondurmacıların - kullan - dıkları keten helvasından yapılmış kadehler gibi miydi?, Buna bir luğun bu derecesi görülmüş şey SİNEMA YILDIZLARINA | EvLiLik YARAMIYOR Mur. Şu sinema paytahtı Holiyuddan her gelen habere inanmam... Fa- kat, bazan, öyle güzel uyduru - yorlar ki, insanın inanacağı geli- yor. Meselâ: Dün bir sinema ya- zısı okudum. Sinema yıldızlarına evlenmek yaramıyormuş.. Rahat- sız oluyorlar, sönra da çabucak boşanıyorlarmış... Bu havadise, siz ne derseniz, deyiniz, benim inanacağım geliyor. Hem de yal- nız Holivüd hududları içinde de- ğiL.. hedefi Balkan antantına karşı koy-) mak imiş! Mihver devletlerinin — Balkan antantına taraftar - olmadıklarını bilmiyen kalmamıştır. Bohemyayı, Yunanistanı yani demokrat — devletler tarafından kendilerine garanti verilen dev - letleri garpta hizmet edeceği tah- yatçılardan biri olan bugünkü Maarif Vekilimiz neşriyat için de metodlu ve sistemli bir çalışma hayırlı ve feyizli olacaktır.» VAKİT: «Yeni bir ittifak mı?, isimli başmakalesinde Sadri Ertem di - yor kiz <Yugoslavya, Arnavutluk, Bul- garistan. Macaristan xrasında ye- ya arzu ediyormuş! Bu Ittifakın Halifenin Tarihi Romanı No. 57 Maryana korkulu bir rüyadan yeni uyanır gibiydi. Arabların e- linden tamamile kurtulduğuna e- min değildi. Fakat, bir an için hür- riyetini kazanmış sayılabilirdi. Fernando sordu: — BSen nereden gelyorsun?. — Şehirden kaçtım. Arabların elinde esirdim. Buraya gelinciye kadar iki kişi öldürdüm. — Çok uğurlu bir silâh verdi- niz bana, Sinyor! Bu koynumda iken hiç kimseye mağlüb olmuya- cağımı sanıyorum. Ve hiç kimse « Ni bir ittifakın imzalanmasını İtal-| Goğru yürüyordu. İnsanlar en yük- Bir ispanyol Güzeli Ve koymundak hançeri çıkardı: | min edilen bu ittifak gayesi itiba-, rile ne Bulgaristan, ne Yugoslav- ya, ne Macaristan, ne de Arnavut- luk için milli bir siyasetin eseri olamaz.» YENİ SABANH: Hüseyin Cahid «rejim meselesi. isimli başmakalesine şöyle baş - hyor: «Siyaset ve iktısad gürültüle - rinin üzerinde bir de ideoloji ve rejim çarpışmalarına şahid oluyo- ruz. Umumi harbe gelinciye ka- dar beşeriyet hürriyet — idealine sek ahlâki ve sosyal faziletlerini Sarayında Yazan: CELAL CENGİZ —Arablar şehri tamamile iş - gal ettiler, değil mi?, — Şüphesiz. Tarık ordusile gel- di... Ve kaleyi bir hamlede aşarak içeri girdi. — Allah bu tufanı İspanyaya bir ceza olarak göndermiş olsa gerek. Dağın tepesinden onu dö- nerken seyrettim. Ne büyük bir ordu ile gelmiş buraya.. Maryana'nın kalbi koparcasına çarpıyordu. — Şimdi ne yapacağız, Sinyor? dedi. Neriye kaçacağız?, Fernando yere düşen av kızart- Sebzede ihrac Edeceğiz Nadide m İhracatı için Tayyarelerden İstifade Edilecek Bu sene Avrupaya sevkedilen sebze ve meyvalardan alınan neti- celer çok müsaid olduğu için yaş meyva ve sebze satış tarım koo- peratifleri daha geniş suretto ihra- cat yapabilmek için şimdiden tede-i birler almağa başlamışlardır. Mey-) valar için İngiltere v» Fransaya da nümuneler gönderilmiş ve ih- racatımızın müsbet neticeler vere- bilmesi için icabeden vesaitin de biran evvel teminine' geçilmiştir. Bu maksadla Devlet Demiryol- ları tarafından ismarlanan firigo- firik tertibatlı vagonlardan başka '€n son sistem ambalaj şekilleri de tetkik olunmaktadır. Öğrendiğimize göre bu mevsim yyalnız Almanyaya sebze ihracatı yapılacaktır. Bunun için husust ambalâj şekilleri tesbit edilmekte-, dir. Sebze ihracatı da meyva sa- tışları gibi iyi neticeler — verdiği takdirde önümüzdeki mevsim manyadan başka Fransaya da mal gönderilebileceği kuvvetle tah- min olunmaktadır. Diğer taraftan şimdiye kadar bizden hiç yaş sebze ve meyva almamış olan bazı memleketlerde bu mallarımızın Londra ve Ber - linde kazandıkları büyük rağbet üzerine şimdiden, taze meyva ve sebzelerimizden hangilerini ihraç edebileceğimizi sormağa ve bil - hassa yaş üzüm ve kavun üzerine siparişler yapmağa koyulmuşlar- dır. Bu siparişler müsbet anlaşma- larla neticelendiği takdirde, bu se-) ne yaş meyva ihracatımızda — tay-i yareden de azaml istifede edile- cektir. Geçen sene tecrübe olarak tay- yare ile gönderilen birkaç partt çilek ve yaş meyvadan muvaffa- kiyetli neticeler alınmış olduğun- dan bu usul bu yıl daba genişleti- lerek tatbik olunabilecektir. bu hürriyet ve hok mücadelesi uğ- runda göstermişlez ve manen yük-i selmişlerdi. kuass umuüzni harb bile, müstebir İmparatorlukları yıka - rak zulüm ultındaki milletleri hür- riyetlerine kavuşturmak ve bü- tün kavimleri - kend: kendilerini idare hususunda serbest bırakmak bayrağı altında kazarıldı. Fakai Milli hâkimiyet ve hürri- yet rejiminin galebesiri teşkil e- decek ve nihayet bu fikre bir tac giydirecek olan umumi harb bi- lükis beşeriyetin manevi ve ah - lâki tarihinde bir dönüm noktası oldu.> 3 Bundan sonra, muhtelif memle- ketlerdeki rejimlerden bahsedi - yor. CUMHURİYET; Nadir Nudi ebekliyebiliriz. di- yor: «Buhran geçti diyorlar.. Fa- kat son — hâdiselerin doğurduğu buhranlardan daha - şiddetlilerini bekliyenlerin herhalde aldanmış olmıyacaklarını Avrupada harb olacaktır ve hasta Avrupanın yegâne ilâcı harb, yani esaslı ve kat'i bir temizliktir!. — Hele şunu yiyelim de. Neriye sonra — düşünürüz. Ben de iki gündür açım... Bu sa- bah taşla öldürdüm bu hayvanı. Derisini yüzdüm.. Pişireceğim sı- rada bu herif karşıma çıktı. Av kızartmasını yediler. Din- lendiler. Konuştular ve akşam üstü sular kararınca, dağın arka- sından kaçmağa karar- verdiler. Güneş battı. Endülüs dağları - na esmer gölgeler düşünce yola çıktılar. Fernando bu yolları çok iyi bildiği için: — Artık hiç kimseden korkum yok.. Diyordu. Maryana: — Neriye gideceğiz, Sinyor? Diye sordu. Fernando: — Kiştaleye gideceğiz. — Kralı cağımı, nasıl bir kuvvet bulacağı- Dedi. Maryana ümidsizdi. — Yeni tedbirler mi? dedi. Ta- P O Ve: g Mahkemeler Keçi Kırk Yüzünden Sabıkalı Ka_vga Bir Keçi İyi Geçinen İki Komşunun Arasını Bozdu ay Mustafa birkaç seneden- beri Zeytinburnunda o6* - ruyordu. Bu zai, biraz asabi| olmakla beraber, gerek kendisi ve gerek nilesi efradı iş! kalbli in- sanlardı. Bu sebeble bütün ma - halleli anları sever ve hatırlarını sayardı. Bir gün, Bay Mustafa dişi ve cins bir keçi satın aldı. Bu hay - van her gün bol bol süt verdiği için onu ev içinde secmiyen yoktu. Yalnız keçinin fena bir huyu var- di. Fırsat buldukça, serbest kah dıkça, komşuların bahçelerine gi- riyor ve sebzeleri yiyordu. Birkaç defa keçi, iple bağlı olduğu ka - zığı yerden çıkarmığa muvaffak olmuş ve bitişik komşu Şerife Ha- nımın bahçesine girmiş ve orada henüz yetişmekte olan ıspanak - ları, merulları yiyerek, kadını za- rara sokmuştu. Keçinin bir kötü — huyu daha vardı: Bay Mustafa her akşam ©- nu, komşusu Şerife Hanımın ya - tak odasının penceresi altındaki yatağına girdikten sonra boynuz- larile ahşab binanın duvarına vur- mağa başlıyor ve bu suüretle ka - dıncağızı Tahat uyutmuyordu. Şerife hanım bir sabretti, Üç sabretil, beş sabrett. Nihayet Bi- çak kemiğe dayandı Bir akşam kadın sokağa çıkarak keçi sahibi- nin işinden dönmes'ni bekleme- meden Mustafa geldi. Şerife Ha- nım, adamın karşısına geçti, Elle- rini atkaşında birbirme bağladı. Kaşlarını çattı ve sert bir sesle; — İllâllah artık Mustafa efendi, Şu sizin keçiden! dedi Kaç sefer bahçeme girdi — zerzevatı yedi, saksıları devirdi, faket ben kom- Şumun hatırı kırılmasın diye se- simi çıkarmadım. Yerid hayvan, bu yaptığı zarar yetmiyormuş gi- bi, geceleri de penceremin altın - da, sanki bana garazı varmış gibi, boynuzları ile duvarı döğüyor. O- nun yüzünden bir gece rahat uyu-, yamıyorum. Kadın gözlerini hiddetle aça - rak, sözüne devam etti: kola şikâyet edeceğim.. Bay Mustafa da - sipirlenmişti. Kadına söğüp saymağa — başladı. Şerife hanım mukabele etti. A - dam, kadınır üzerine hücum etti. Şerife hanım da onu yakasından vet bulabilecek misiniz?. — Kiştaleye varınca ne yapa - cağımı, nasıl bir kuvvet olacağı - mı ve müslümanları nasıl tepeli- yeceğimi göreceksin, Maryana? Kayalıklardan atlıyarak, dağın yamacına tırmandılar. Dağ tepe - sine çıkmadan Kıştale yoluna ge- çemezlerdi. Burada dar bir geçid vardı. Fernando: — Müslümanlar bu geçidi bil - mezler, dedi. Şimdi oradan geçip yola düzüleceğiz. Dağın tepesine çıktıkları zaman ay yeni doğmuştu. Ortalık gün - düz gibi aydınlıktı. Maryana uzakta bir gölge gör- dü.. Birdenbire korkak bir sesle, papasa hitaben: — Yavaş, Sinyor.. Diye bağırdı ve yere sindi. Fernando kendini tutamadı.. Gülmeğe başladı: — Uzakta yürüyen gölgelerden mi korktun. Maryana? Onlar 3- | kazığa bağlıyordu. Keçi, gece her- kes oyuduktan ve Şerife Hanım da! e başladı. Aradan çok zaman gu.——j Yankesici Hırsızlık İsnadını zerine Almak İstemiyor ** y Üç sene evvel Kadıköy va- U purunda İhsan :sminde bir talebenin para çantasını çal-i maktan suçlu meşhur yankesici lerden Mehmedin muhakemesine dün de asliye birinci cezada de - vam edildi. Dünkü celseede hâkim evrak arasındaki sabıka cevabını sonra suçluya, gülüm-) siyerek: — Maşallah (!) de$' Kırka ya- kın sabıkan varmış. — Bunlardan yalnız biri hırsızlıktan, diğerleri ekti: — Benim san'atım şankesicilik- tir. O hırsızlık sabıkssını, arka - daşlarımdan, hırsızlıkla geçinen, İzmirli İhsanın yüzünden aldım. Bir gün onunla kahv.lerden birin-, de olurmuş konuşuyor dak. Bir a- ralık kahveye bir polis memuru Birdi, yanımıza geld' ve İzmirli İhsamı karakola davet «ttL Yanke- sici olduğum için ben! de thsanın BuçÇ ortağı zannederex, onunla be-| raber gölürdü. İşte bu messleden dolayı 4 ay hüküm yedim. — Peki, mekteblinin para çan- ftasın inasıl çakdın? — Dinim hakkı için beyim, ben| bu işde suçsuzum. Gerçi yankesi- | ciyim amma, kat'iyyen vapurlar- da dolaşmam. Esasen vapura bin- meğe de korkarım. Benim işim, gücüm daima karadadır. Yankesi- ciliği kaldırımlarda yaparım. Son-) ra bu hırsizlik suçunun işlendiği tarihde ben içerde idim. Bunu ce- za evinden tahkik edebilirsiniz. Davacı İhsanın da çağırılıp din- lenmesi için duruşma dört mayısa barakıldı. tuttu. Her ikisi de yere yuvarlan- dılar. O sırnda Şerifenin kızı Ha- lide geldi, o da annesine yardım etmeğe başladı. — Biraz sonra da Mustafanın evinden Sacide, Ma- cide, Seher; Şerifenin evinden de Nimet ve Sabahat çıkarak hâdise mahalline koştular. Döğüş bezci ve döğüşün sebebini bilmediğini, yalnız Şerife ile Mustafayı yerde boğuşürken gördüğünü söyledi. Şahid Nocmeddin ie Marikanı da dinlenmeleri için muhakeme başka bir-güne bırakıldı. MEHMED HİCRET lar bile nadiren dolaşır.. korkma... Fernando gölgenin yanına yak- laştı: — Görüyorsun ki, ben bu göl- geleri çiğneyip geçiyorum. Artık karşımıza biçbir tehlike çıkmıya- cak. Bizi yolumuzdan çevirecek bir kuvvet yoktur. Maryana geniş bir nefes alarak papasın yanına sokuldu ve göğsü: nü tutarak mırıldandı: — Getçek... Bir ağaç gölgesi i- miş bu. Fakat ben çok korktum, Sinyor! Yolumuz uzundur. Kış- taleye yayan ojarak gidebilmemiz için, dizlerimizin demir kadar sağ- lam olması lâzım. Halbuki - ben çok yoruldum. Fernando yola düzülünce, İs - panyol köylerinden yardım gö - receğini umuyordu. Haydi — Nasıl olsa iki at buluruz, Mar-| yana! Hazreti Mesih bizimle be- A, zi Yeni Belediye Teşkilâtı 250 Memur Değil 86 Memur Açıkta Kalıyor Belediyede yeni memurin kad- rosunun hazırlanmasına devam 0- lunmaktadır. Yeni kadro ile 250 kişinin açıktal kalacağı hakkındaki ilk haberle - rin yanlış olduğu ve kadro harici edilecek — memurların 80 kişiyi geçmiyecceği temin olunmaktadır. Kadro harici kalacak memur - ların bir kısmı muhasebe, bir kıs- 5ı hukük ve bir kısmı da iktisad müdürlüğünde çalışanlardan ola- caktır. Ayrıca hukuükiye müdürlü - günün ismi de değiştirilecektir. || KÜUÇÜK HABERLER | — Dahiliye Vekâleti düğünler- de yapılan israfın sureti kat'iye- de menolunmasını bildirmiştir. v 23 nisan hâkimiyeti milliye ve çocuk bayramı münasebetile bütün mektebler pazartesi günü tatil olunacaklardır. * Gümrük — muhafaza umum kumandanlığına Tümgeneral Lütfi Karapınar tayin olunmuştur. 4x Bayramiçde bir köyde bir heyelân olmuş bazı evler çatla - *& Belediye. şehrimizde ihtikâ- ra mâni olmak üzere evvelâ en ziyade satılan maddelerden baş- Jıyarak her nevi eşyanın satış fi- atını tesbit etmeği kararlaştırmış ve tetkiklere başlamıştır. Türk Dil Kurumunda Sekreterlik İmtihanı Üniversite türkiyat enstitüsün- de, Türk Dü Kurumu için bir sek- reterlik imtihanı açılmıştır. Nef't, Fuzuli, Nabi divanlarile tacütte- varih ve Naima tarihlerini ve em- salini ayrıca da eski nesih, talik, divani gibi yazıları düzgün oku - yub anlayabilen lise veya idadi mezunları bu tmtihans kabul 0- Kmacaklar ve - kendilerine ayda 125 lira verilecektir. Müracaat müddeti 26 misanda bitecek olan bu imtihan 2 mayıs salı günü saat 10 da yapılacaktır. aa pagaarelaseriam n aa namei KISA POLİS HABERLERİ * Suad, Mehmcd, Hüsameddin ve Ekrem adında dört kumarbaz Üsküdarda kumar oynarlarken suç üstünde yakalanarak mahke- meye verilmişlerdir. v Mecidiye köyünde Burhan sokağında 2 numaralı evde oturan & Vaniköyünde Kirkor'un fab- rikasında çalışan amele İbrahim Fevzi fabrikada çalışırken kazaen makineye çarparak yaralanmıştır. — Köylüleri tatmin edecek ka- dar param var. Koynumda mü- cevher dolu. Para ile kandıramaz- sam, gözlerini kamaştıracak mü- gevherlerle iki değil, daha fazla hayvan da tedarik odebilirim. Biraz daha yürüdüler. Yavaş yavaş - ay ışığı altında - geçid yerine gelmişlerdi. Fernando çok hiddetliydi. — Ben, bugüne kadar hayatta * hiç bir sahada - mağlüb olma - dim, Muryana! Memleketimizi is- tilâ eden Arabları muflaka defe- deceğim. Dünyanın kurulduğu gündenberi insanları kuvvet de - Bil, zekâ idare etmiştir. Peygam- berler: görmüyor musun?. Han - gisi çok akıllı, çok zeki ise, o mu- waffak olmuştur. Ben de onlar gi- bi İspanyayı yıllarca zekâmla ida- ve ettim. Kral her zaman mille - tin başında bir korkuluk olarak S eli eei İkendi emellerine uygun £ killeştirdikten sonra mihvef Orta Avrupadaki siyasi letleri, şimdi şarki Avrupâ kanlarla meşgul olmıya b lardır. Öyle anlaşılıyor İk ya'nın Arnavutluğ'u istiliSi | gaye değil, geniş ve şümullü | ya, Tuna havzasına hâkim istiyor. İtalya da cenub AYf sını hâzimiyeti altına ge$ emelindedir. -Almanya'nın manya'da ve İtalya'nın dâ vutluk'ta giriştikleri tası mihver devleti tarafından necek olan yolun istikametifii Ç| zuhla anlatmış oldu. Mihvef Ö detlerinin bu genişleme Sına üç engel vardır: 1— Artık her politika me sinde beraber yürüyen İngill' Fransız mukavemeti, 2— Sovyet mukavemeti, —— detlerle İngiltere ve Fransa sında bir işbirliği yapılmasına V' | ni olmaktır. Şimdiye kadar ikİ « yardım mukavelesile İngiltef€ Fransa tarafından Yunanistan', Romanya'ya verilen bir. tafâ garatiden ibarettir. Esasen / man ve İtalyan genişlemesine ©, çekmek için bugüne kadar nan tek bir müsbet tedbir b dan ibarettir. Fakat bu tedb! zayıf tarafları vardır: Yunanif tan'a verilen gerantinin kıyTt “inkâr edilemez. Fakat Polonya # | rantisi bir müna Hade etmek İf” bir takın şartların tahakkukü zımdır. Bu şartlar benüz tahi kük etmemiştir. Sonra Pol ile İngiltere birbirine yardım meyi vâdediyorlar. Fakat bu KâF rindeki — memleketlerin " milyon nüfusu teşiil ettiği © rupa'yı karıştırmak için âl rak kullanacakları küçük leri, başka küçük devletler d:'m tine saldırabilirler. Hangi 1 hangisine karşı tahrik ',J* bugün için malüm değildir. FAS, birkeç gündenberi yapılmakt9 lJan Roma görüşmelerine bakt” cak olursa, Macaristan böyle Pi rol oynamıya müsaid gibi | gel slu bir İ olmasa yındâ #