Tefrika Numarası : Kadın,Teşekkur Ederek Pijamayı Aldı, Delikanlı Soyundu — Karşı Karşıya Oturmuşla—rîi_ı Hakim Bir Sesle : Buyurun, Dedi. Yemeğe Başladılar — Sormayın.. Hikâyem uzun! — Yaralı mısınız? — Hayır yorgun ve halsizim! — Burada ne arıyordunuz? Genç kadın bir inilti çıkararak yerinde doğrulmak İstedi.. Dirse- ifini duvara dayadı. dekanlı öteki kolundan tuttu, kaldırdı. Davust | tekrarladı: — Burada ne arıyordunuz? — Müsaade edin.. Biraz kendi- me geleyim.. Açım, — yorgunum, halsizim! — Nereye gideceksiniz? Genç kadın bu suale karşı göz- lerini baygın ve çapkın bir mana ile ıztırab ve üzüntünün müşterek ihtisasını İfadeleyen bir bakışla Davustun gözlerinde gezdirdi, ce- vab verdi: — Evim çok uzak.. Aksarayda.. — Bu saatte oraya gidemezsiniz! — Gidemem! — İsterseniz sizi evime götü « reyim Genç kadın başını — yere eğdi.. Karşılık vermedi, Davust koluna geçirdiği bitab kadımı az ilerde, mezarlığın ucundaki kendi evine götürdü. Kapıyı Hıristo açmıştı.. Efen - disinin kolunda temiz kıyafetli gü-| zel bir kadın görünce gözlerini Kırplı. Delikanlı antreye girince uşağına emretti: — Sen git yat Hıristo! Bana ye- mek harzırlamadın mı? — Evet kapiten! — Haydi git! Hiristo taşlıktan çekildi, Davust genç kadını merdivene doğru yü- | ü, kolundan yedeyerek teker | t:ker basamakları çıkarttı, birinci kattaki kendi yatak odasına getir- JL. Oradaki mükellef divana o - turttu: — Burada istirahat edebilirsi- niz! — Teoşekkür ederim, Delikanlı ceketini, gemici fanl« lâsını çıkardı, içeriki odaya geçti, pijamalarını giydi. Yeni pijama - larından bir takımını da beraber getirerek divanın üzerinde yorgun| bir tavırla soluklanan genç kadıta Uzattı: * — Soyunun bunları giyin. Kadın tekrar teşekkürle pijama- .ları aldı, delikanlı 6 soyunup çar- şafını pijama ile değiştirirken içe- riki odada bir tepsi içerisinde ha- zırlanan yemeğini yanına taşıdı. Divanın önünde kadının yanıba- şında bir sigara iskemlesinin üze- rine koydu, Emreder gibi hâkim birsesle kadına söylendi: — Haydi, buyurun.. Ve. Karşı karşıya — oturdular, büyük bir iştiha ile yemeğe başe ladılar. Yemek hiç könuşmadan bitirildi. Genç kadin aç insanlara mahsus | bir saldırışla tabakları boşaltıyor, | delikanlı güzel yüzünde hatif, « | Şıkh bir tebessümle onun yemek Yiyişni seyrediyordu. Beyaz çizgilerle süslü yeşil ipek Pijamaların içinde kadının büsbü-| tün güzelleşen yüzü, müşekkil en-, damı göze çarpıyordu. Yemek bi- tince Davust sükütu bozdu: — Şimdi nasılsınız? — Çok teşekkür ederim. İyiyim. — Artık konuşabiliriz değil mi? — Evet! — Evveli isminizden başlıya » him. Adınız nedir? Genç kadın şuhlüğunu iktisab timiş, çapkın bir tavırla hikâye- #ini anlâtmağa koyulmüştu: — İsmim Melek, asıl adım Me- Tâhat amma beni çocukluktanberi böyle adlandırırlar. Aksarayda 0- V ürüyorum. Kimsem yok. Babam k——n&.—ım d Si senelorte hariciye nezaretinde va-! zife gördükten sonra Balkan har-, bi sıralarında vefat etşi, Sefaret kâtibi idi. Annemi hiç tanımam. Ben dünyaya — gelince o, hayata gözlerini yummuş.. Babam ölme- den bir yıl evvel beni Şükrü Bey isminde bir yüzbaşı ile evlendirdi. Kocam geçen sene Çanakkalede şehld düştü. Hayatta — yapyalnız kaldım. Düşü: bir kere bu koca| şehirde genç bir dulur. muhat ol- duğu tehlikeleri. — Çocuğunuz yok mu? — Yalnız kaldım diyorum size,| — Pardon unutmuştum. — Ne ise devam edelim... Ne diyordum.. Evet.. genç bir kadı- nın bu şehirde muhat olduğu bin-, lerce tehlikenin arasında yapı Japonya Daha Fazla Kuvvetl (4 üncü sayfadan devam) bunu. karşılıyacak kader kuvvet- | li olmalıdır. Bununla beraber A- miral Yunay diplomatların mesa- isi ile bu gibi ihtilâfların önüne geçileceğini ümid etmektedir. Ya- ni Çin işlerinden dolayı Amerika, İngiltere ve Fransa Uzak Şarkda harekete geçecek olurlarsa Ja - ponya hazır bulunmalı demek is- tenmektedir. Fakat devletlerin a- rasındaki müzakerelerin bir neti- çeye vararak işin diğer devlet - lerle Japonya arasında bir harbe kadar vardırılmıyacağı ümidi bes- leniyor demektir. Amiral beyana- tında dördüncü bir nokta olarak: Eğer Japonya ile mühim surette münasebette bulunan diğer dev - letlerin — deniz programlarında bundan sonra-yeniden inşaata gi- dilirse Japonyanın da kendi prog- ramını tekrar gözden geçireceği- ni söylemektedir. Fakat ayrıca Japan ordusu için de bir program vardır. Harbiye Nezaretinin programı beş sene - Hktir. Bunun için 194,000,000 pen sarfedilecektir. Yeniden silâhlar, harb vasıtaları daha mükemmel bir hale getirilecektir. Ordu için lâzım olan tayyareler yapılacak- tır. Harbiye Nazırı General İta - gaki beyanatında şunları da söy- lemiştir: — Harbiye Nezareti birinci ve | ikinci sınıf ihtiyatğarı Japonya- | da tutmayı muvafık —görmüştür. Çine taze kuvvetler gönderilerek oradaki Japon ordusuna yardım edilmektedir. Buraya kadar yazılan şu hulâ- sadan çıkan netlce Japonyanın biz târaftan ne yapıp yaparak bir kat daha hazırlanmakta olmasıdır. Bu takdirde Çin - Japon harbinin ya- | kinda biteceğine dair ortaya tah- | minler koymak imkânsızdır. Fa - Kat buna rağmen yine bir takım tahmiüleri ileri sürenler az değil- dir, Askeri vaziyetin bugün nasıl olduğunu anlatarak Uzak Şark harbini şu veya bu şekilde bir ne- tice tahmin eden Avrupalı mu - harrirler vardır. Fakat askeri nok-| tadan yürütülen tahminlerin ve « kayi ile ne dereceye kadar uya- cağını zamana bırakanak Çin - Japon meselesinin diğer cephesi- he geçmek iktiza etmektedir. Büundan aylarca evvel Hankeo Japonların eline düşmüş, Çin - .ııpnn hârbinde bu ehemmiyetil harb filân ilân edilmedi., Bir gün öğrendi ki Japonlar Çinlilere ta- eti LA Mutlak Okuyunuz Yazan: Rahmi YAĞIZ yalnız kalmanın felâketini düşün-) dükçe çıldırıyordum. Kocamdan 800 kuruş maaş bağlıclılar, Bu - nunla başımı sokacak bir ev kira- sımı zor ödeyebiliyordum. Bir dok-| torun yanında çalışmak mecbu- riyetinde kaldım. Hizmetimin ü- çüncü günü bu doktor da İç yü - zünü meydana vurdu. — Nasıl iç yüzünü? Delikanlı bu sorgusile güzüne kestirdiği genç kadını açık açık söyletmek yolunu tutmuştu. Onun için bu noktada sualini birleştirdi, Melek devam eti Nasıl iç yüzünü olacak.. Genç himayesiz bir kadına karşı vic - dansız bir erkeğin göstereceği iç yüzünü. (Devamı var) enecek bir vak'a olmuştur. Şu itibarladır ©o zamandanberi iki taraf arı sında bir sulha varmak İstiyen - ler yalnız Çinlilerde değil, Japon- larda da çoğalmıştır. Japonyada da efkârı umumiyede artık sulh lehine kuvvetli bir cereyan başe lamıştır. O zamandanberi de sul- hun artık yaklaştığını zanneden - vardı, FPakat bu böyle zanne - dilmekle beraber sulh yolunda müsbet bir neticeye varıldığı işi- filmedi. Yalnız şayanı dikkat olan bir cihet daha var, Uzak Şarktaki vaziyeti bilen, orada uzun za - manlar kalatak tetkikatını geniş- letmiş, noktaj nazarını aydınlat- mış olan Avrupalı bazı siyasi mu- harrirlerin de şöyle bir mülâha- zaları vardır: Çin - Japon harbi bir emrivaki olmuştu. Öyle oldu ki arruz etmişler, harbe tutuşmuş - lar diye. Uzak Şarkta yaşıyanla - rın bir takım hususiyetleri vardır ki yabancılar, hele — Avrupalılar bunları kolay anlıyarnazlar. Onun için nasil ilân edilmeksizin harb başlamış ve devam etmişse bir gün de meselâ Çinlilerle Japonlar arasında barışıklık olduğu duyü- labilir!. Buna da hiç şaşmamalıy- mış. Ne öyle büyük devletlerden bir veya birkaçının tavassutuna ne de parlak sözlerle yazılmış sulh muahedelerine lüzum kalmaksızın bir gün kendiliğinden belki de sulh oluverecektir!. Geçenlerde İngiliz Hariciye Ne- zareti müstoşarı Lord Plimut Lordlar kamarasında sorulan bir | suale cevaben: — Eğer tavassut için bir fırsat çıkarsa İngilterenin hemen araya girerek sulheiçin çalışmağa hazır olduğunu gerek Japonyaya, ge - rek Çine bildirdik demişti. Fakat gözden kaçacak gibi ol- mayan başka bir nokta daha var- dır ki o da Uzak Şark işlerinin Avrupanım umumi vaziyeti ile a- lükadar olmasıdır. Dairelerde, ticarethanelerde ve konaklarda mübayaacılık, vekil - harçlık, kapıcılık ve sair işler için namuslu, muktedir, ökur yazar kefaleti kemale gelmiş bir efen- diye ihtiyacı olanlar Sirkeci Os- maniye otel kâtibinden sual. H. K, Yersiz, Yurdsuz, Vatansiz Ve | Topluluğun Ve Aşksız Bir Kadın (5 inci sayfadan devam) — Kendisini İngilterede, Vight adasında bir otekle gördüm. Son- ra Amerikada, Miyami'nin müte-| vazı bir pansiyonunda .. Pansi - yonda bulunanlar kendisine (ser- seri kadın) ismini — vermişlerdi. Bir yerde iki, nihayet üç aydan fazla oturmuyor, otel müstahde - mininden başka bir kimse ile ko- nuşmuyordu. Daima yalnız dola- şiyordu. Mektüb — yazdığını hiç görmedim. Yalnız bir defa, Bring- ton'da bir kartpostal Üüzerine bir şeyler yazdı. kapıcınıt bürosunun üzerine koydu. O sırada anahtarı-| mı alıyordum. Göz uücile adresi okudum: «Karlton oteli müdürü, Biyariç» yazılı idi, Ba merakımı | Sekiniyorlar, her şeyden korku - | mucib oldu. Bu kadının kim ol - düğünü öğrenmiye karar verdim. Fransada, tanımadığı bir kadına sokakta kendini prezante etmenin ayıb olmadığını söylediler, doğru muf... — Fakat pek de muvafık de - Bil... Madam Simon, Rivoli sokağına saptı. Sonra Lape sokoğına geçti. Arabalara, gelip geçerlere bak - mıiyordu. Yaâvaş yavaş yürüyor- du, Dükkânların camekânları ö- nünde de durmuyordu Arkadaşım, fazla sabredemedi. Şapkasını kaldırdı, ve: — Affedersiniz, madam, yanıl- miyorsam birçok yerlerde karşı- laştık. Dedi. Ve bu yerlerin isimlerini saydı. Ben hafifçe gülümsüyor - dum, Kadın: — Evet, dedi. Çehreniz yaban- € değil.. Artık muhavere başlamıştı. On- ları pirakıp çekilmek Jâzım ge- Tiyordu. Amerikalı dostum: — Petrol işinden bahsedeme - dik. Yarın saat beşte otele geli - niz, Barda sizi beklerim. Dedi. | Serseri Kadın — | Ertesi günü otele gittim. barda oturuyor, fakat içmiyordu. Dün- künden daha düşünceti görünü - yordu' Yanına oturdum. Ondan bahsetmeğe başladı: — Biliyor musunuz, bu kadın, yaşının hilâfına çok sihirli bir şey insanın aklını başından alan, çı- dartan bir mahlük, Fakat kimdir? Kimin nesidir?. rum. Bir türlü ögmuı ye muvat-, fak olamadım. Burada bir çeyrek saat kadar konuştuk. O; benim kim | dar.. olduğumu mü, hayatım: mi tama- mile biliyor. Fakat benim, ismin- den başka birşey —bildiğim yok, Belki bu da doğru değil... Ben de merak etmeğe başla « mıştim. — Bazı şeyler sordüm Dos-i tum: — Yabancı mı?... — Şüphesiz... Anglo-Sakson mu?... Zannetmem..| Jermen'e daha ziyade benziyor... Kimbilir, belki de İslâv'dır. He- men hemen bütün lisanları konu- şuyor... Hulâsa daha fazla bir şey bil - miyordu. Birdenbire yerinden fır-| ladı. Kapıya doğru yürüdü. Te- lâşından iskemlelerder, birini de- virdi. Arkam kapıya dönüktü P: kat, karşıdaki — aynada kadının geldiğini gördüm. Elini öptü. geldiler, masaya o- turdular. — Garib bir muhavere başladı. Kadın; se)yıhıırdııı bahsedi- yordu. Dikkatle diyordum. Gez - diği memleketleri, oturduğu otel- seri sayıyordu.. Bunların salon - larını, höllerini tasvir - ediyordu. Zihnen bir mülyoner hayatı geçir-| diğini düşünüyordum. Bir Benzeyiş Çehresini tetkik ediyordum. Bu sima pek yabancı — gelmiyordu. Bu burun, bu donuk bakış, biraz kalınca dudakları her halde bir yerde görmüşlüm. Fakat ne va- kit? nerede?... İşte bunu hatırla- yamıyorum. Zihnen on beş, yirmi se vel gördüğüm — çehreleri — Siz Fransızsınız değil mi?... Bütün Paris gazetelerinin harbden| — Zozo Dalmasla Macar balesi bahsetmelerinin sebebini söyler Dedi. Bu âmirane tavır, bu çe- lik bakış... Bunu pek vakında bir ftotograf üzerinde, bir erkek por- tresinde görmüştüm. Şimdi yavaş yavaş zihnimde canlanıyordu: Bir erkek; parkda, Noel ağacı yap- mak için çam dalları kesiyor... Bu sabık Alman — İmparatoru Kiyyom idi, Doorn şatosunda mün-. zevi bir hayat yaşıyan hüküm - Şu halde bu kadın?... Evet, bu kadınla onun arasındaki müna - sebet, rabita ne?... — Madam, dedim. Fransızlar, yirmi beş sene evvel, hiç ümid et- medikleri bir zamanda hücuma maruz kaldılar. Artık herşeyden yorlar, Kadın, altmışında vardı. Birçok-| larının undttukları bir aile hikâ- hemşiresi, genç ü ile evlenmek için| kaçmamış maydı?... Bu vak'a olalı on sene var, Aca- ba, şimdi karşımızda oturan ka- | Bünu nasıl öğrenebilecektim. Artık konuşmuyor, —arkadaşımın Nil nehri üzerindeki seyahatine Bir gün evvelki gibi gitmeğe h: zırlandım. Ve kendisini selâm - larken yavaşça: — Prenses, dedim. Şerefyab ol- düğüm için çok memnunum... Elinin bafifçe titrediğini his - settim. Kaşlarını çattı, bir an dik- gülümeedi, ve: — Akrabamdan birisine tesadüf| ederseniz beni — gördüğünüzden kat'iyyen bahsetmeyiniz.. Dedi. Üç gün sonra Amerikalı dostumu gördüm: — Bilmem, dedi. Madam Simo- ne ne oldu? Adresini bırakmadan, Allaha ısmarladık demeden oteli terketti, gitti. Yabancı Dil — Bilmemek | Muvaffakıyete Mani Değilmiş *(4 üncü sayfadan devam) tagiliz devlet adamları içinde dil bilmek itibarlle sabık harici - ye nazırı Eden şayanı dikkatlır. Çünkü fransızcayı gayet iyi bil- diği gibi konuşurken de tatlı söy- liyebilirmiş. Bundan başka Ede- n'in hususiyeti - kendisinin bir müsteşrik olmasıdır. Arabcayı ve İran dilini de bilir. Umumi Harb senelerinde hep şarkta dolaşmış- tır, Maliye Nazirı Con Simon fran- sızcayı bilir. Fakat konuşurken İngiliz olduğu derhal anlaşılır - mış. Bugünkü İngiliz kabinesin- deki nazırlardan bir kısmı da hiç yabancı dil bilmiyorlarmış. Fran- sızcayı, yahud başka bir dili bil- memek o nazırın mevklini mu - hafaza etmesine, iş görüp çalış - masına mâni sayılamıyor. GÖZ HEKİMİ Dr. Murad Rami Aydın 'Taksim - Talimhane, Tarlabaşı caddesi-No. 10 Urfa aprt —— Tel: 41553 Tepebaşında Şehir Tiyatrosu DRAM KISMI Buakşam 20,30 da KORKUNÇ GECE 3 perde İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ KISMI Bu akşam 20,30 da YÜZ KARASI 3 perde .. Halk epereti Bu akşam 9 da (Halime) Çarşamba M Yesarinin (Aşk borsası) yeni operet | ları içinde yalnız «spor kolunu»'i- | spor teşekkülleri, | dalı olacaktır kanaatindeyim. Çün- Toplu Çalışmanın Faydaları — | (5 inci sayfadan devam) tin icab eden masrafları karşılı- yamamasıdır. Halbuki Hani: «Bakılırsa bağ olur, bakılmazsa dağ olur.» diye bir| darbimesel vardır; işte birçok semtlere serpilmiş bu küçük ku- lüblerin vaziyetleri de aşağı yu- karı böyledir. Bu biçimde gençlik teşekkülle- Ti, küçük bir yardım ve alâka ile, ulak çapda bir Halkevi haline ge- lebilirler ve aşağı yukarı o derece faydalı olurlar, sanırım. Evet, küçük bir yardım; çünkü bunlar, her biri kurulmuş, sine - sine muhitinin birçok gençlerini çekerek faaliyete geçmiş, sahnesi- ni de, «musiki kolunu» dâ vücude | getirmiş, fakat, varidat nakıslı - ğından mesaisine ayni genişlikte devama kudret bulamamış, branş- yi kötü Idame ettirerek varlığını muhafsza etmiş ve etmekte olan gençlik teşekkülleridir ki küçük bir alâka ve yardım İle büyük iş- | ler görmeleri tabil bir nelicedir. O kadar ki, bu semt gençlik ve bu takdirde Halkevlerimizin birer «küçüğü» | birer eşubesi» mevküni alabilir - | ler, İ Gençleri, kahvelerdeki — sigara dumanları arasından ve evaki: öl- dürücü» oyunlardan çekip kur- tarmak için de bu küçük teşek külleri canlandırmak, çok fay -| kü, semtlerine uzak ve aykırı yer-i lerdeki Halkevlerine gitmek işte-| #ini kendilerinde duymuyan birçok geneler, kendi yakınlarında, semt- derinde bulunan gençlik teşekkül-! lerinde, spor, musiki, ödebiyat, li- san, tiyatro ve saire gibi branş - ları tam faaliyette olarak görür- lerse, onlar da kendilerinde, bu - ralara devam etmek istek ve hat- ta ihtiyacını duyacak.ardır. Mademki gençliği kalıve köşe - lerinden yüzde yüz çekmek az - mindeyiz, ufak büyük. bütün genç- lik teşekküllerine azami ehemmi-, yet vererek, gereken alükayı gös- termeliyiz. HIKÂYE: Bir Çorap Dâvası (4 üncü sayfadan devam) daları Ve karşı karşıyadır, Beye- fendi! Ben o akşam çorablarımı balkona asmıştım. Bu pusulayı da, '© gün bana nişanlım göndermişti. Evde büyük babam görmesin di- ye acele İle pusulayı çorabımın i- çine sokup unutmuşum. Rüzgâr Ççorabımı karşı balkoüz. uçurmuş. O gündenberi çorabırın bir teki kaybolmuştu. (Koynundan bir tek çorab çıkararak) bugün gazete - lerde, böyle garib bir çorab da - vası görüleceğini okuyunca mah- kemeye koştum. Bu işte ne dava- cının, ne suçlu sandalyasında otu- ran Mediha Hanımın hiçbir güna- hi yoktur. Kabahat benimdir.. U - fak bir dikkatsizliğim ve ihmalim, az daha bir yuvanın sönmesine sebeb olacaktı. * Nevzadla Mediha, birbirlerine bakışarak gülüştüler.. Ve barışa- rak mahkemeden çıktılar, Sultanahmed üçüncü sulh hu - kuk hâkimliğinden: Hazinei maliye namına İstanbul| maliye muhakemat müdürlüğü ta- rafından Divanyolunda Alemdar caddesi 152 numarada Mehmed oğ- Tu Raşid aleyhine açılan 90 lira 68 kuruşun 146 kuruş icra mas - rafile birlikte tahsili davasının ilü-| Kulağınıza küpe Daima RADYOLİN; çünkü: RADYOLİN Diş doktorunun bütün hastalarına söylediği gibi dişleri sadece parlat makla kalmıyarak onları mikroblar dan, muzır salyalardan ve hamızlat |dan temizleyip çelik gibi veren yegâne iksirdir. Her sabah, öğle ve v akşam her yemekten sonra dişlerinizi RADYOLİN! Diş macunile muntazaman fırçalayınız. : Sultanahtmed 3 üncü sulh hukuk. mahkemesinden: ğ Ayşe ve Samiye ve Fatma Mü- kerrem ve Katina ve Konstantin ve Nikola ve Pandel! ve Yuvan Mihal ve Tanaş ve Marya ve A- postol ve Konstantin ve Nikodos — ve Apestol ve Kozmanın - şayian ve müştereken mutasarrıf olduk- Yârı Gülatada Bereketzade mâhal- lesinde Yüksekkaldırım - sokağın: da eski 31, 33, 35, 37, 37 mükerrer ve yeni 31, 33, 35, 37, 1/37 No, li hudud ve evsafı dosyasında mev- — cud tapu kayıd ve keşlf raporu ve- “yvaziyed — zaptında yazılı altında dükkânları müştemil beş kattan dbaret kâgir apartımanın — izalel şuyü zımnında füruhtu tekarrür ederek müzayedeye vazolunmuş- tur. Heyeti umumiyesinin — kıymeti A muhammenesi (25000) yirmi beş bin Uiradır. Birinci açık arttırması 3 mıyıı 939 tarihine müsadif çarşamba gü nü saat 14 den 16 ya kadar icra | olunacaktır. Kiymeti mühamme- nesinin ©6 75 ni bulduğu takdirde © gün halei kat'iyesi yapılacaktır. Bulmadığı takdirde en son arttı- ranın taâhhüdü baki kalmak ü -— zere on beş gün müddetle temdid edilerek ikinci açık ârttırması 18 — mayıs 939 tarihine müsadif per - şembe günü saat 14 den 16 ya kas dar lera kılınacak ve © gün en çok arttırana ibale edilecektir. İpotek sahibi alacaklılarla diğer alâka - darların işbu gayrimenkul üzerin- deki haklarını ve husüsile falz masrafa dair ulan idaialarını ev- rakı müsbitelerile 20 gün içinde bildirmeleri lâzımdır. Aksi halde hakları tapu sicillerile sabit ol - madıkça satış bedelinin paylaşmaz sından hariç kalacaklardır. — Müterakim bilâmun — vergiler borçları nisbetinde hissedarlara ve tellâliye müşteriye aittir. Bu gayri menkül sızf mülk olduğun- dan vakıf taviz bedeli yoktur. Arttırma şartnamesi: İşbu ilân tarihinden itibaren möhkeme di - vanhanesine talik kılınmıştır. lip olanların kıymeti muhamme- nenin *6 yedi buçuğu nisbetinde pey akçesini hâmilen o gün ve saatte İstanbulda — Divanyolund dairei mahsusasında Sultanı 3 üncü sulh mahkemesi haşkita betine 939/6 numara ile müracaat- ları ve hissedarlardan ikametgâh meçhul Mihal ve Tanaş ve Marya Nilöxdos ve Apostol ve Kozmanın © gün ve saatte gelmedikleri ve nen yapılan tebligat üzerine cari duruşmasında: Müddcialeyhe g- yab kararının ilânen tebliğine ve tebligatın da 20 gün müddetle ie- rasına karar verilerek muhakeme 14/4/089 saat 10 a talik edilmiş olduğundan tarihi ilândan iti beş gün zarfında itirax edil takdirde muhıkemıye kıbul edik;| ya taraflarından musaddak bir v kil göndermedikleri takdirde gı yablarında muamele ifa kılına cağı tebliğ makamına katm oln üzere ilân olunur. — 939/6 miyerek gıyabında karar ceği tebliğ makamına kaim o Üzere İlân olunur. ııı/m KP aP İ ea