t— KY TÜR SON TELGRAF—İLİ 2 inci Kânun 1939 r İseanxa Harbi Ne Olacak? italya Baklayi - Ağzından Çıkardı Harbi Franko Kaybederse İtalya İçin Eüyük Tehlike Varmış © ngiliz matbuatı başvekil ile hariciye nazırının Londra seyahatlerile meşgul — Bu hafta içinde Çemberlayn ile Lord Halifaks İtalyan payitahtına git- miş olacaklar. Deyli Ekspres gibi ötedenberi İngilterenin Awrupa kıt'asında şıkavak bir harbe karışması için ne lüzum, ne de sebeb olduğunu ileri süren Londra gazeteleri yeni sene zarfında politika âleminde görülmesi pek mümkün olan hâ- diseleri de şimdiden tahmin et - meğe çalışırken kim ne derse de- sin 1939 senesinin de sulh ile ge- geceği kanaatini ileri sürüyorlar. Avrupada sulhun devam edeceği- ni ileri sürmek için kuvvetli se- bebler görüyorlar. Harb kimler- le olacak? Japonya ile mi?, Japonya Çinde o kadar meşgiül- dür ki başka bir gürültü daha aç- mak istemiyor. İtalya ile mi?. İtalya 995 sene- sindenberi harbla meşgul oluyor. Habeşistanda harb, şimdi de iki buçuk senedir İspanyada meşgul bulunuyor. Bir taraftan para gidi- yor, bir taraftan insan eksiliyor. Bu yüzden dahili vaziyet de İtal- yanları memnun edecek gibi de- Bildir. Almanya mı?, Almanya Südet- leri aldı. Fakat Almanyada hüş - nutsuzluk vardır. İktisadi vazi - yet günden güne bozulmaktadır. İngiliz gazetelerine göre Alman- yada ve İtalyadaki hoşmutsuzluk yüzünden de bir harb çıkması çok mühtemel olduğunu iddia eden- lerin noktaf nazarı doğru değil - dir. Çok kere dahilt vaziyeti fe- -— — Sevri yerine gelmesini isterim., Diye yine çek defterini çıkardı, — Gotirene 2,500 lira veriniz.. Eskisini yızttı, bu yenisini Sevime uzattı: — Cicim herşey sorân. Hele bel yaya gidersen, bütün bültün benim olursan bak ne- ler olacak?. Sevim, hemen gülen, sevincini damarlarına ya- yan bir değişiklikle alımlılığını tazelodi; büyüliyen, bağlıyan, sesini duyurdu: — Sevgilim seninle seninim. Bundan hiç kuşkulanma! Ve çalgı yeniden başladı. Çiftler dansa kalk- tılar, Sevim: — Haydi'şekerim biz de dünsedelim, sonra da kendi masamıza gideriz... Dedi, kadehini kaldırdı, Tufan da kaldırdı, — Çilgın bir gönenç uğrun: Dediler ve kadehlerini mkuşıu'rdu!ar: — Okay... — Okayyylı POSTA GİŞESİNDE Beyoğlu posta evinin avlumu, , senin kolay, zor bütün isteklerinin her yere giderim. Ben Almanların Akdemıze gö ndererek yardım edeceği bildirilen tattelbahirleri na olan memleketlerin harice kar- şı harb açarak kendilerini macera- lar ile oyaladıkları tarihte görül- memiş şeylerden değildir. Fakat yine İngiliz gazetesi diyor ki: Zamanımızda ne Almanyanın, ne de İtalyanın başında bulunan- lar kendi memleketlerini böyle bir felâkete sürükliyecek değil - dir. Çünkü Umumi! Harbden alın- mış dersler vardır. Bu zamanın harbi ok ile yay ile değil, kuvvet ile ve para ile başarılacak işler- dendir. Alman erkânıharbiyesi -bütün ihtimalleri düşünerek harbin öy- le kolay kolay güze alınabilecek işlerden olmadığını bilmiyor de- güldir. 939 senesinde politika âlemini en çok meşgul edecek meselenin İspanya olduğunu söylemeğe lü- zum var mı? Almanların da son zamanlarda nazarı dikkati İs - panya vekayiine dikilmiş görü - tibarla ihmnal edilir gibi Çünkü Alman siyas! mehafilinin ne düşündüklerini manalı bir su- rotte gösteriyor ve diyor ki: 1939 senesi Akdenizde mühim kararlar verilecek bir gene ola- değil. çaktır. Frankonun galebesi mu- hakkaktır. Bu galebeden sonra ise İspanya müzakerata iştirak öde- cektir. Şimdiye kadar İspanya başka devletler arasında müza- kere mevzuu oluyordu. Franko galebe ettikten sonra ise müzake- relere ozlak olacaktır. Franko Akdeniz meselesinin İspanya yazdı: mimle Alman- a ardım Edecekmîş madan konuşulamıyacağını söy- lemişti. Bu Alman gazetesinden sonra Berliner Tagblat gazetesi de yıl- başı merasimi münasebetile Ro - madaki Fransız elçisinin söyle - diği bir nutukta Pransanın zayıf olmadığını hatırlatması dolayısile diyor ki: Fransa Akdeniz meselesini ba- sit görmek gafletinde bulunma - sın. Akdeniz meselesi yalnız İtal ya ile Fransa arasında şimalf Af- rikaya münhasır olarak kalacak değildir. Her taraftan İspanya meselesinin tasfiye edilmesi iste- niyor. Çemberlayn'in Romayı zi- yaretinde bu meselenin müzake- rata esas olacağı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan İtalyan gazete - leri de İspanyadaki İtalyan <gö- nüllü» lerinin çok yararlıklar gös- terdiğini ileri sürerek günlerden- (Devamı 7 inci sahifede) MELEK Sinemasında YO,: Taze, oynak, kana sıcak gelen. ba kğımı — büyü- çeken, koya bi liyen bir kız oradakilerin bakışlarını üzerine çeki- yordu. Fakat, kendisi hiç kmseye bakmıyor, ban- yaslanmış çabuk çabuk yazıyordu. Yazısını Bugüne kadar evde kapalı idim. Bir saat için bile sokağa çıkamadım. Seusiz, seni göremeden ya- şamak ölüm. Fakat, her güçlüğe dayanıklık güsteri- yorum. Ergeç sana kavuşacağım. —Bugün yalıız biribirimizin sevgisini ve adını mırıldıyan dudak- Tarımız, yarm birhirlerinin içinde gönül tutkun- lağumun içli, kökünü yaşama tadının varlığından alan hızını şakıyacaklardır. O günü bekliyelim. Sa- 'na doyumsuz, sonsuz, bol bol sevgi gönderiyorum. tirme canım-. Beni bir bakış için bile olsa gözlerinin önündem yi- Nesrin v tarihi sözü 15 inci Lül'ye at federler. Fakat, hakikatta bu- nu söyliyen Madam Pompadur- Gur. 1757 de, Rasbah hezimetinden sonra resmam Tur, 16 inel Lül'nin güzdesi- nin portresini yapıyordu. Kral, pok meyus görünüyordu. Ma- dam Pompadur kendisini teselli için: — © kadar icessüre kapılmayınız, kastalanacaksınız. Bizden sonra tu - fant, Dedi. Ressam Tur bu sözü dostları- ma nakletii ve bu suretle yayıldı. Şunu da ilâve edelim ki o sene veya onu takib edecek seme içinde kürenin bir kuyruklu yıldıra çarpacağı, kıya- met kopacağı da iddia olunuyordu. ONDÜLASYONUN İCADI Oudülüsyonun mucidi, meşbur ber- ber Marseldir. 1853 yılında bu usulü bulmuştur. Fermananta gelince: Ba pok yeni - Gir, İlk evvel Amerikada moda olmuş. soura Avrapaya ve momleketimize si- Tayet etmiştir. * HALLİ MÜŞKÜL BİR MESELE En çok sevilen kadınlar bangileri? Zayıflar mr> mbullar mı?. İşte dün- ya — kurul idauberi — ballelanamayan, kestirilip a.. 1muyan bir mesele. Bunanla beraber tarihi tetkik eder- sek erkekleri baştan çıkaran, ardıran, feshir eden meşhur kadınların hemen hepsinin semizce ve tıkmazca oldu- #unu görürüz. Prine ve Lols hiç de zayıf değiller- ÖL Homerin şebadetine göre — Truall Helem de öylem. Roma — tmparatoru — Sezarı, — sonra Antuvanı teshir edea Masır Kraliçesi Kleopatra da semizce idi, KRusya imparatariçesi Katerin kdata #işman Kdi Maryon dö Torm, Minon | Bir deri hir kemik değildi. Mediçi hanedanma mensup pren- seslerin hemen hepsi eline dolgan İdi. Markla dö Pompadur'un #erdanı iki katlı. Madam dö Berri de zayıf değil- di. Şu halde erkeklerin en siyade tom- bul kadınlardan hoşlandıklarına hük- metmek hala almaz sanırız. DOKÜZUNCU SAN'ATIN Koru A 1866 da Liyonda dünyaya gelen Kont Özten dâ Kroz geçenlerde, doğduğu şehirde ve Ocus Lümiyer'in tesis etriği (Bon Abri) klinikinde ölmüşlür. Özlen dö Kroa, son devrin en maruf muharrirlerinden biri idi. İspanya ha- nedanının hususi hayatını, Sarı tehli- keyi teikik etmişti. Bühassa — Çaşkam tekâmüli) ne ald bir eser yazmıştı. Östen en siyade, yemek meraklısı o- Tarak göhret almıştır. Birçok da yemek kilabı yazmışlır. Bunda 1,400 türlü ye- mek tarif etmektedir. BU AKŞAM ERİCH MARİA REMARACLE'inli AVRUPA ve AMERİKA'da en çok okunan ROMANI (Fransızca sözlü) MELEK sinemasının ALTIN FİLİMLER SERİSİNİN EN GÜZEL ve MÜNTEHAP ŞAHESER Dikkat: Bu gece için bütün localar satılmıştır. Numaralı koltuklar erkenden aldırılmalıdır. Tel. 40868 ). Herkesin gözü üstünde kalan ezgen kız yazısını bitirir bitirmez zarfladı, posta kutusuna attı. ©, gövdesinin bütün gönül bağlayıcı kıvrımlılı- ğını derleyip taşıran siyah mantosunun içinde bir güzellik ecesi gibi bedenini süzüp posta evinden çı- karken arkasına takılan bakışlar da birlik olmuş yürüyarlardı! İŞİN EN DOĞRUSU Safiyenin Hanife ablaya son dileklerini yapıp evden çıktığı günün beşincisi idi. Babalık: — Nerode bu kız?. Diye barbar bağırıyordu. Ve sözlerine ekliyor- — pacak kim kaldı?, dü: Babalık güldü. Elile işmar etti: — Geberteceğim kahbeyi, O da kurtulacak, — Gel beri. ben de.. Sonra Hanife ablanın kulağıma eğildi: Bu ne saygısızlık böyle? dö anklos da Holivud yıldızları gibi | HİKÂYE İSTİRİDYE AVI evgili dostüm, Bu oğlana ne oldu diye hiç sorduğun yok. Eminim ki bu uzun sükütumu, seni unutmuş olmama hamletmişsindir. Haya- tırmda geçen o mühim vak'adan- beri ilk mektub yazdığım dos' arü sensin! O kadar şaşma! Olup bi teni sana başından sonunu kadar enlatacağım. Temmuzun bunaltıcı sıcağının Yasıp kavurduğu bir öğleden son- ta Taksimdeki kahvelerden bi - rinde idim. On beş günlük bit iz- 'nim vardı. Nereye gideyim dive oturmuş düşünürken o sırada gö- züm, kahveden içeri giren Hulki- ye ilişti. Sen de onu tanırsın her halde.. Önsene evvel lisede iken babasının her ay yolladığı harç- hıktan bir kısmını ayırarak bizi muntazam bir şekilde sinemaya götüren Hulki.. Tanıdın değil mı?| Beni görünce sokuldu ve so.du: — Ne yapıyorsun buralarda? — Görüyorsun ya şimdilik kah- vede oturuyorum. On beş gün m..[ zunum, Bu onbeş günü nerede ge-i cireyim diye düşünüyorum. Bari bana bir axıl öğreti Öyle mi, annme beni Edte - mide çağırıyor, Hasıl var mis a? Gelirsen hiç de pişman olmuya - caksın; o kadar güzel yer ki.. Kararsızlık içinde bulunduğun. in nereye olsa gideceğim. Ertesi günü, güzel bir yolculuk- tan sonra Edremiddeydik. Hulici- nin annesi biraz geveze olmak'a heraber çok sevimli, nazik ve mi- perver bir kadın. Beni görür görmez: — Her sene ziyaretçimiz eksik Çi Umaz oğlum, dedi. Her yaz eş Cost bizi ararlar. Fakat her sene ge - lenler başka başkadır. Çünkü ne bileyim oğlum, yeni evlenen <r Lalabalıktan haz etmiyorlar zâ- Bu son sözü pek hoşuma gi: - mişti. Yirmi aluşında olmasna rağmen Hulki de benim gibi be- kârdı; ve henüz evlenmek için bir kafar vermemişli. Akşam yemeğimiz pek neş'eli geçti. Sofrayı dörder kişilik o! - mak üzere bahçede küçük maza- larda hazırlamışlardı. Soluma çok! tişman fakat şişmanlığına rağrnen hiç sesi çıkmıyan bir delikanlı, rağıma da zekâ, malümat ve fev-i kelâdeliğile gözümü — kamaştıran bir genç kız düşmüştü. Baynu kuğu kuşuna benziyordu. Yüzü - rün hatları çok inceydi. Göz - leri ise bir harikaydı. Yazık kı bir kusuru vardı: Mağrur ve nü- tehakkim bakışlı idi. Yemekten sonra bir aralık Hul- kinin annesi yanıma yaklaşarak sordu: — Yeğenim füsun sevimli de- Bil mi? — Harikulâde efendim.. Doğrusu ya, sevimli sıfatı onun güzelliğile kabili kıyas değildi Neş'eden çılgin bir hale gelen grup bahçede biraz dolaştıktan sonra sahile kadar uzanarak el fenerlerinin yordamile istiridye avlamağa özendiler. Çiftçilk ışçı- yerinden birinin oğlu olan on, on bir yaşlarında olduğu halde an - cak yedisinde görünen Kavruk, sıska bir çocuk, sepetleri ve fener- leri taşımağa memür edildi. Deniz kenarına geldiğimiz za- man çocuk elindeki şeyleri yere bıraktı. Ondan sonra sessiz, sada- ( sız, bu çığırtgan insanların ço « Traplarını çıkarıp taşların üstünde istiridye avlamalarını ağzı seyre daldı. Kemik hastalığından carpılmış bacakları, incecik bilek: Hi ellerile insana üflesen uçacak- mış hissini vcren küçüğe ay ışığı Aldı yürüdü artık!, Ne saygı var, ne danışma?. Kime sordu da gitti? | Hanife abla Safiyenin dediği gibi yaptı. Gitti, aşağıda sokak kapısını kendisi çaldı, kevdisi açtı. Safiyenin bıraktığı para zarfını getirdi. Sevinç a— aa VO 10 ganaamamaman Yazan: ETEM İZZET BENİCE gaa anaaacan — İöçan bir sesle: miş.. uzatı. sanki onunla — V rıştı: — Gördün ya, kızcağız necede olsa yine seni düşünüyor. Bugünkü yaşama evreninde bunu ya- Diye zarfı sertliğinden durulmiyan babalığa Babalık parayı alır almaz birden derin bir -Ğa, sonsuz bir uçuruma yuvarlanmış gibi gev- şeyiverdi, sesi kesildi, deminki öfke çizgileri yeri- Be yüzünde sevinç dalgaları yayıldı. — İyi etmiş, güzel! Diye söylendi. Hanife kadın hemen söze ka- — İşte, kendisi gelememiş amma, bunu yolla - da vurmuştu. Bu tablo — beniii hüznüme dokunmuştu. Kulağı Tain dibinde acıyan bir kadın $ duydum; ses: | — Aman yarabbi, şu küçüğü Paline bakın, beti benzi sapsatk Hasta mı yavrucak acaba? Örü ne diye buraya kadar sürükie ' dik sanki sepetleri biz taşıyaml mıydik? diyordu. ) Başımı çevirdim. Bu sesin sa* bibi ufak tefek, narin yapılı, çıb sevimli sarışın ve genç bir kudi Üstünde mavi çiçekli beyaz elbise vardı. Yemekte şöylece gözüme ilişmişti. Fazla meşgul Ü Mamıştım. Fakat onu görmemi gözden kaybetmem bir olmuşl! Herkesten evvel çıkmış, se| lerin yazına gelmiştim. Biraz ra Füsun da arkamdan yeti Yerde duran sepetlere bir göz ” tarak: ; — A, a, sepetler hazırlanmafir ayol, dedi. Bu abdal çocuk neri Sepetleri hazırlamak da bize dıktan — sonra bu salağı ne taşıdık geldik! Ha, orda —mi budala budala burnunu çekece ğine yaklaş da sepetleri hazı! Bu sözlerle büsbütün korkaz $ cuk afallamış bir halde koşup petlerin yaa geldi. Fakat yetişmeden evvel Füsun sepe" den birini ayağile — iterek önüne attı. Sepetin demir çet beri çocuğun bir yerini acıtmış malı ki: — Ay! diye haykırdı. beni kolumdan tutup - sürükle Fakat doğrusu ya onun bu ve hareketleri hiç de hoşumu memişti. Bu köylü çocuğu derken tini azaltmıştı. İlk fırsatta nu ekerek çocuğu bırakmış © Bumuz yere döndüm; fakat o çocuğun yerinde, çimenlere miş genç bir kız buldum. Yan! yaklaştığım vakit altın saçlı (Devamı 7 inci sahij 1855 Konuşma (siraat saati). 19 15 Saat, ajans haberleri, atf rolaji ve viraat borsası (flat). 1925 — “rk müsiği: — İncesaz Hüseyni. 20 Temsil (bir komedi: Büyük söylememeli, (Yazan F. de Cr Tercüme eden Hedia Şiatser. 20.30 Türk müziği: Muhtelif #f lar: Okuyan Tahsin Karakuş. ( ZLAS Saat, esham, tahvilât, W ye - nükut borsası (fiat), 2180 Türk müziği Yeni seçlimiş parçalar. Okuyanları Neydik. Sadi Hoşses. Çalamları Çağla, Kefik Fersan, Fahire Eşref Kadri. 2? (Müzik (küçük orkestra). ZRAS - DA Son ajans haberlifi yarınki program, YAZIN 1220 Türk müziği (P 12 Saat, afans haberleri ve Ankara, 1310 - M Müzik (karışık UN 1357 Hieri Zilkade (Devamı var)